iltasyazilim
FD Üye
Kur’ânı Kerim; hidâyet rehberimiz, can kitabımız Çünkü o, en yalın haliyle yolumuzu aydınlatır; hayatımızı anlamlı kılan erdemlerin kaynağıdır
Ortaya koyduğu umdelerin en bâriz vasfı, uygulanabilir olmasıdır Her ayeti, insanı karanlıklardan aydınlığa çıkaran bir ışık kaynağıdır Yolda yürüyenin önünü, gözünü semalara diken arayış içindekinin ufkunu aydınlatır
O, öncelikle küfür ve şirkten arınmalısın der; isyan kelimesiyle özetlenen günahlardan uzak durmalısın İçin berrak, etrafın temiz olmalı
Sonra doğru yola yöneltir İmanı telkin eder; ve onu salih amellerle beslemelisin der “Ameli salih sahiplerinin yaratılmışların en hayırlıları olduğu (Bk Beyyine 987) müjdesini verir İmandan hemen sonra işaret ettiği şeyde, çerçeveyi amel gibi kapsamlı bir kelimeyle geniş tutar ki, ibadet ve muamelata ait her halin, sırf rızayı bârî uğruna olduğu ölçüde salah kıvamına yaklaşacağını bilesin
Bilesin ki Yüce Kitab, her işi iyilik ve güzellikle işlemeni ister; takvayı özendirir Daha en başta kendisinin “müttakîler için bir hidayet rehberi olduğunu ilan eder (Bk Bakara 22) Takva zırhını kuşananların, “iyi ile kötüyü birbirinden ayırt edecek ferasetle donatılacaklarını bildirir (Bk Enfâl 829) Ahiret yurdundaki emsalsiz nimetlerin özellikle müttakîler için hazırlandığını duyurur (Bk A’râf 7169)
Hucûrât sûresinde ise; “Allah katında en üstün olanınız, (Allah’ın buyrukları dışına çıkmaktan) en çok sakınanınızdır buyrulur (Bk 4913)
Ayeti kerime Allah katında geçerli olan yegane üstünlük ölçüsünün takva olduğunu cümle âleme ilan etmekle, üstünlük ve fazileti yanlış mahalde arayanlara, kesin cevap vermiş olur
Hucûrât sûresinin bundan önceki ayetlerinde hitap sadece mü’minlere yönelik olduğu halde, yukarıda manasına değindiğimiz ayeti kerimedeki çağrının insanlığa yönelik olması manidardır Bu haliyle o, çağlar boyu insanı aldanışa sürükleyen üstünlük yarışında değer verilmesi gereken esas kıymete dair ebedi hakikati duyurmaktadır
İnsanoğlu, bütün insanları bir tarafa bırakarak kendi çevresinde daireler çizmeye meyillidir Böylelikle kendini herkesten soyutladığını düşünür Bunu, nesep ve statü gibi Allah nazarında üstünlük ölçüsü sayılmayan şeyleri esas alarak yapar Ve bunlarla değerinin yükseleceğini sanır Halbuki bunlar gerçek manada üstünlük sebebi değildir
Birinin seçimi size ait değil; diğerinde ise rızkın taksimi cilvesinin tecelli ettiği, imtihanın farklı bir boyutu var
Âyeti kerime, söz konusu yanlış değer ölçülerinin önüne, kazanımı herkesçe mümkün olan hakiki kıymeti getiriyor “Allah katında en üstün olanınız, (onun buyrukları dışına çıkmaktan) en çok sakınanınızdır sözü, önümüze şöyle bir insan portresi getiriyor Gayretullaha dokunur endişesiyle, yasakların sınırına yaklaşmaz Emredilenlere harfiyyen uymak için titizlenir
Kur’ânı Kerim, lisanı hâl ile bize der ki: “İşte Allah katında makbul, insanlar nazarında muteber olmanın hakiki ölçüsü budur
Kur’ânı Kerim’de takvayı işaret eden pek çok ayeti kerime var Ve “Allah’tan sakının “umulur ki korunasınız mealindeki ayetler, sadece ibadetleri teşvik ile sınırlı değildir “İttika yı emreden ayetleri tetkik eden görür ki, Cenabı Hak her yerde, her zaman ve her işte takvayı işaret etmektedir
Şunu diyebiliriz ki O, yüce zatının sevgisi ve saygısına ait ideal karışımın, mü’min kalplere yazılmasını murad etmektedir “Takva işte buradadır diyerek mübarek göğsünü işaret eden İki Cihan Güneşi, Allah’ın mal, mevki ve sûret gibi maddî değerlere değil, kalbe nazar edeceği haberiyle, buradaki muradı ilahiyi beyan etmiş olmaktadır
Kur’ânı Kerim’de; “muttakî sakınanın zıddı, “mu’ted haddi aşan, kural tanımayandır Çoğulu, “mu’tedînhaddi aşanlar şeklinde gelmektedir Vakıa Yüce Kitab’da insanı tanıtan bu iki niteleme, küllî akışın cereyan ettiği iki ana damarın tesbiti mesabesindedir
Sevgili Peygamberimiz, Mekke’nin fethi günü yaptığı konuşmada, insanların iki guruba ayrıldığını bildirmiş Ve bunlardan muttakî sıfatıyla niteleyebileceğimiz kısmı, yukarıda değindiğimiz ayeti celilenin mealine uygun bir sûrette tarif etmiştir:
“Bir gurup iyilik yapar ve kötülüklerden sakınır İşte bunlar, Allah katında değerli olan kimselerdir (Beyhakî)
Başka bir hadisinde ise; “Allah Teâlâ kıyamet günü sizin soyunuzdan sormayacaktır O’nun katında en üstün olanlarınız, kötülüklerden en çok sakınanınızdır buyurur (Müslim)
Süfyân bin Uyeyne: “Kendisiyle haramlar arasında dağlar gibi engeller görmedikçe, kişi takvaya ulaşamaz der
Ebû Abdullah elAntakî ise şöyle der; “Az mahzurlu şeylerden sakınmayı küçümseme Çünkü bu, çok mahzurlu şeylerden sakınmaya götüren bir vesiledir
Merhum üstad Mahmud Sami RAMAZANOĞLU (k s)’ın bir sözü, İslâmî hassâsiyeti korumanın zor olduğu günlerde mü’min gönüllere ışık tutacak kadar aydınlıktır O, şöyle der: “Bir insanın takva sahibi olduğu, yaptığı nafile ibadetlerden değil; muâmelâtının temiz, kazancının helal olup olmadığından bellidir
Sözlükte takva; “Allah’tan uzaklaştıran şeylerden kişinin kendini uzak tutması olarak tarif ediliyor Ve takvanın zahiri hudûdu muhafaza; batını ise ihlas ve niyettir deniyor
Şunu diyebiliriz: Takva, “Allah’a içten gelen bir sevgi ve saygı ile bağlanıp, O’nun razı olmadığı şeylerden şiddetle sakınmaktır Hoşnud olacağı amellere şevkle talip olmaktır Takva, Allah’ın razı olmayacağı bir işe yöneldiğinde, kalbî rikkatin alarm verecek hassasiyette dizayn edilmesidir
İttika kökünden olup, Allah’ın Yüce zatından gereğince sakınmayı buyuran bunca ayeti kerimenin varlığı, sürekliliğe işaret olarak anlaşılabilir Mü’min gönüllere nüfuz etmesi murad olunan hassasiyet daima diri olmalıdır Şu halde, O’na yaklaşmaya vesile olan her hayırlı amel takva arayışıdır Uzaklığı ve mahrumiyeti müncer olacak her davranıştan sakınmak da bu cümledendir
İbadetlere düşkün olmak bir takva arayışıdır Yukarıda sözünü ettiğimiz rikkatin kalbe nakşolunması için, zikri daim fikrinde olmak bir takva arayışıdır Belki bunların hepsi, bir bütünü oluşturan parçalardır denilebilir Bununla birlikte esas takva; haramlardan sakınmada, yasaklara riayet etmede aranmalıdır Men edilenlerin sahasına düşerim kaygısıyla, helal dairesinde dahi dikkatle yürümek olmalıdır
Bir vasıta düşünün; bir tarafı hariç her yönüyle mükemmeldir Diyelim ki, hariç olan kısmı, frenlerinin tutmaması olsun Onunla istenen menzile varılabilir mi? Dahası onunla emniyetli seyahat mümkün olur mu?
Takva, korunmak ve sakınmaksa eğer; merhum Üstad’ın buyurduğu gibi; esas takva muamelatta “temiz nitelemesini hak edecek hassasiyetin gönüllerde ihyası olmalıdır Bunu layıkı vechile temin edebilenin, ibadat ü taate rağbeti, zaten bir sevki tabîî ile kolay kılınacaktır Çünkü takvanın esası; kişinin özünü menhiyattan korumasıdır Şeytan ve hizbinin iğvâsına rağmen, nefsin arzularını sınırlayabilmektir
Cafer Durmuş
Ortaya koyduğu umdelerin en bâriz vasfı, uygulanabilir olmasıdır Her ayeti, insanı karanlıklardan aydınlığa çıkaran bir ışık kaynağıdır Yolda yürüyenin önünü, gözünü semalara diken arayış içindekinin ufkunu aydınlatır
O, öncelikle küfür ve şirkten arınmalısın der; isyan kelimesiyle özetlenen günahlardan uzak durmalısın İçin berrak, etrafın temiz olmalı
Sonra doğru yola yöneltir İmanı telkin eder; ve onu salih amellerle beslemelisin der “Ameli salih sahiplerinin yaratılmışların en hayırlıları olduğu (Bk Beyyine 987) müjdesini verir İmandan hemen sonra işaret ettiği şeyde, çerçeveyi amel gibi kapsamlı bir kelimeyle geniş tutar ki, ibadet ve muamelata ait her halin, sırf rızayı bârî uğruna olduğu ölçüde salah kıvamına yaklaşacağını bilesin
Bilesin ki Yüce Kitab, her işi iyilik ve güzellikle işlemeni ister; takvayı özendirir Daha en başta kendisinin “müttakîler için bir hidayet rehberi olduğunu ilan eder (Bk Bakara 22) Takva zırhını kuşananların, “iyi ile kötüyü birbirinden ayırt edecek ferasetle donatılacaklarını bildirir (Bk Enfâl 829) Ahiret yurdundaki emsalsiz nimetlerin özellikle müttakîler için hazırlandığını duyurur (Bk A’râf 7169)
Hucûrât sûresinde ise; “Allah katında en üstün olanınız, (Allah’ın buyrukları dışına çıkmaktan) en çok sakınanınızdır buyrulur (Bk 4913)
Ayeti kerime Allah katında geçerli olan yegane üstünlük ölçüsünün takva olduğunu cümle âleme ilan etmekle, üstünlük ve fazileti yanlış mahalde arayanlara, kesin cevap vermiş olur
Hucûrât sûresinin bundan önceki ayetlerinde hitap sadece mü’minlere yönelik olduğu halde, yukarıda manasına değindiğimiz ayeti kerimedeki çağrının insanlığa yönelik olması manidardır Bu haliyle o, çağlar boyu insanı aldanışa sürükleyen üstünlük yarışında değer verilmesi gereken esas kıymete dair ebedi hakikati duyurmaktadır
İnsanoğlu, bütün insanları bir tarafa bırakarak kendi çevresinde daireler çizmeye meyillidir Böylelikle kendini herkesten soyutladığını düşünür Bunu, nesep ve statü gibi Allah nazarında üstünlük ölçüsü sayılmayan şeyleri esas alarak yapar Ve bunlarla değerinin yükseleceğini sanır Halbuki bunlar gerçek manada üstünlük sebebi değildir
Birinin seçimi size ait değil; diğerinde ise rızkın taksimi cilvesinin tecelli ettiği, imtihanın farklı bir boyutu var
Âyeti kerime, söz konusu yanlış değer ölçülerinin önüne, kazanımı herkesçe mümkün olan hakiki kıymeti getiriyor “Allah katında en üstün olanınız, (onun buyrukları dışına çıkmaktan) en çok sakınanınızdır sözü, önümüze şöyle bir insan portresi getiriyor Gayretullaha dokunur endişesiyle, yasakların sınırına yaklaşmaz Emredilenlere harfiyyen uymak için titizlenir
Kur’ânı Kerim, lisanı hâl ile bize der ki: “İşte Allah katında makbul, insanlar nazarında muteber olmanın hakiki ölçüsü budur
Kur’ânı Kerim’de takvayı işaret eden pek çok ayeti kerime var Ve “Allah’tan sakının “umulur ki korunasınız mealindeki ayetler, sadece ibadetleri teşvik ile sınırlı değildir “İttika yı emreden ayetleri tetkik eden görür ki, Cenabı Hak her yerde, her zaman ve her işte takvayı işaret etmektedir
Şunu diyebiliriz ki O, yüce zatının sevgisi ve saygısına ait ideal karışımın, mü’min kalplere yazılmasını murad etmektedir “Takva işte buradadır diyerek mübarek göğsünü işaret eden İki Cihan Güneşi, Allah’ın mal, mevki ve sûret gibi maddî değerlere değil, kalbe nazar edeceği haberiyle, buradaki muradı ilahiyi beyan etmiş olmaktadır
Kur’ânı Kerim’de; “muttakî sakınanın zıddı, “mu’ted haddi aşan, kural tanımayandır Çoğulu, “mu’tedînhaddi aşanlar şeklinde gelmektedir Vakıa Yüce Kitab’da insanı tanıtan bu iki niteleme, küllî akışın cereyan ettiği iki ana damarın tesbiti mesabesindedir
Sevgili Peygamberimiz, Mekke’nin fethi günü yaptığı konuşmada, insanların iki guruba ayrıldığını bildirmiş Ve bunlardan muttakî sıfatıyla niteleyebileceğimiz kısmı, yukarıda değindiğimiz ayeti celilenin mealine uygun bir sûrette tarif etmiştir:
“Bir gurup iyilik yapar ve kötülüklerden sakınır İşte bunlar, Allah katında değerli olan kimselerdir (Beyhakî)
Başka bir hadisinde ise; “Allah Teâlâ kıyamet günü sizin soyunuzdan sormayacaktır O’nun katında en üstün olanlarınız, kötülüklerden en çok sakınanınızdır buyurur (Müslim)
Süfyân bin Uyeyne: “Kendisiyle haramlar arasında dağlar gibi engeller görmedikçe, kişi takvaya ulaşamaz der
Ebû Abdullah elAntakî ise şöyle der; “Az mahzurlu şeylerden sakınmayı küçümseme Çünkü bu, çok mahzurlu şeylerden sakınmaya götüren bir vesiledir
Merhum üstad Mahmud Sami RAMAZANOĞLU (k s)’ın bir sözü, İslâmî hassâsiyeti korumanın zor olduğu günlerde mü’min gönüllere ışık tutacak kadar aydınlıktır O, şöyle der: “Bir insanın takva sahibi olduğu, yaptığı nafile ibadetlerden değil; muâmelâtının temiz, kazancının helal olup olmadığından bellidir
Sözlükte takva; “Allah’tan uzaklaştıran şeylerden kişinin kendini uzak tutması olarak tarif ediliyor Ve takvanın zahiri hudûdu muhafaza; batını ise ihlas ve niyettir deniyor
Şunu diyebiliriz: Takva, “Allah’a içten gelen bir sevgi ve saygı ile bağlanıp, O’nun razı olmadığı şeylerden şiddetle sakınmaktır Hoşnud olacağı amellere şevkle talip olmaktır Takva, Allah’ın razı olmayacağı bir işe yöneldiğinde, kalbî rikkatin alarm verecek hassasiyette dizayn edilmesidir
İttika kökünden olup, Allah’ın Yüce zatından gereğince sakınmayı buyuran bunca ayeti kerimenin varlığı, sürekliliğe işaret olarak anlaşılabilir Mü’min gönüllere nüfuz etmesi murad olunan hassasiyet daima diri olmalıdır Şu halde, O’na yaklaşmaya vesile olan her hayırlı amel takva arayışıdır Uzaklığı ve mahrumiyeti müncer olacak her davranıştan sakınmak da bu cümledendir
İbadetlere düşkün olmak bir takva arayışıdır Yukarıda sözünü ettiğimiz rikkatin kalbe nakşolunması için, zikri daim fikrinde olmak bir takva arayışıdır Belki bunların hepsi, bir bütünü oluşturan parçalardır denilebilir Bununla birlikte esas takva; haramlardan sakınmada, yasaklara riayet etmede aranmalıdır Men edilenlerin sahasına düşerim kaygısıyla, helal dairesinde dahi dikkatle yürümek olmalıdır
Bir vasıta düşünün; bir tarafı hariç her yönüyle mükemmeldir Diyelim ki, hariç olan kısmı, frenlerinin tutmaması olsun Onunla istenen menzile varılabilir mi? Dahası onunla emniyetli seyahat mümkün olur mu?
Takva, korunmak ve sakınmaksa eğer; merhum Üstad’ın buyurduğu gibi; esas takva muamelatta “temiz nitelemesini hak edecek hassasiyetin gönüllerde ihyası olmalıdır Bunu layıkı vechile temin edebilenin, ibadat ü taate rağbeti, zaten bir sevki tabîî ile kolay kılınacaktır Çünkü takvanın esası; kişinin özünü menhiyattan korumasıdır Şeytan ve hizbinin iğvâsına rağmen, nefsin arzularını sınırlayabilmektir
Cafer Durmuş