Forumda yenilikler devam etmektedir , çalışmalara devam ettiğimiz kısa süre içerisinde güzel bir görünüme sahip olduk daha iyisi için lütfen çalışmaların bitmesini bekleyiniz. Tıkla ve Git
x

Son konular

Tanzimat döneminden günümüze kadın şairler kronolojisi

Tanzimat döneminden günümüze kadın şairler kronolojisi
0
165

iltasyazilim

FD Üye
Katılım
Ara 25, 2016
Mesajlar
0
Etkileşim
17
Puan
38
Yaş
36
F-D Coin
58
Roman ve düzyazı vadisinde ise gelenek yoksunluğundan kaynaklanan bir eşitsizlik söz konusu edilemeyeceği için kadın ve erkek edipler arasında eşit kabiliyetler eşdeğer eserler altına imza atabilmektedirler Romanın bizde zuhuru Tanzimat yıllarına rastlar ve Batı tarzında birincil Türk romanı sanılan İntibah (1876) ile bir kadın kaleminden çıkma birincil roman Muhazarat (Fatma Aliye, 1892) aralarında sadece on altı takvim bir fark vardır Tarihin geniş ölçeğinde bu, benzer başlangıç noktası anlamına gelmektedir

Başka edebiyatlarda da çağdaş öncesi dönemlerde meşhur bayan şair (mesela Shakespeare ayarında biri) yetişmemiştir Ve diğer edebiyatlarda da bayan romancılar bayan şairlerden daha çok ve güçlüdür Çünkü Batı ölçeğinde de kadının, toplumsal anlamda varlık bilincine kavuşması için, yeni zamanların beklenmesi gerekmiştir Ve Batıda da roman en geç teşekkül eden edebî türdür Bugün Batının bayan şair hususunda daha zengin bir dış görünüş arz etmesi toplumsal aydınlanma sürecinin Batıda daha erken tarihte başlamış olmasıyla ilgilidir Yani batıda bayan şairin tekâmülü daha ileri bir seviyede sürmektedir

Buraya değin üstünde durduğumuz ve sosyolojik sebep olarak adlandırabileceğimiz bu zemin, yedeğinde edebî olarak adlandırabileceğimiz bir diğer sebep taşır mı? Kadın şairin erkek söylemini yüklenerek döneminde mevcut ve geçerli enstrümanı kullanabilme becerisini sergilemeye kalkıştığını düşünebilir miyiz? Yanı sıra, mazmunlar sisteminin klişeleşmiş olması ve Divan edebiyatındaki sevgili tipinin az daha cinsiyetinden soyutlanmış bir kimliksizlik göstermesi, kadın şairlerin erkek gibi yazma temayülleri hususunda toplumsal yapıyı mazur gösterecek bir çözüm önerisi sunmaya kâfi midir? Yani erkek şairler de “pek yazıyorlardı diyerek çözüme ulaşabilir miyiz? Öyle öyle görünmüyor Çünkü terennüm edilen sevgili tipi (cinsiyetten soyutlanmış olsa da) civarda teşekkül eden mazmunlar sisteminin bayan (ya da kadınsı) çekicilik unsurları üstüne oturtulmuş olması başlangıçtan beri erkek beğenisine hitap eden bir sistemin varlığını izhar ediyor O Kadar anlaşılıyor ancak sözcük anlamı “kadınlarla âşıkane muhabbet etmek çağrıda bulunmak olan bir nazım türünün cazibesi etrafında halkalanan bir “gazel edebiyatında, bayan şair yokluğunun izahı için sosyolojik niçin ilk sırada dikkate alınmalıdır

Son olarak psikolojik boyutta kadın karakteri ve şiir etme hali arasındaki ilişki üzerinde durulabilir Bayan karakterinin etken vasfının hadiseler karşısındaki duygusallık olduğu bir vakıa ise; bir kuvvetsizlik olarak değerlendirilmesi gerekmeyen böyle bir “za ’fiyette, kadının, duygularını şiire şekil değiştirme noktasında erkeğe nazaran güçsüz kaldığı düşünülebilir Çünkü “şe ’ara kökünden gelen “şiir derunî eylemlerin dilin imkânlarıyla işlenerek şuur sahasında görünür kılınmasıdır (Şuur da benzer kökten gelmektedir) Bu bakımdan duygu sahasından şuur sahasına atlamageçmesıçrama demek olan şiirde bilinçli bir işleyişle duygusallığı aşma anlamı mevcuttur Bu noktada, salt duygu şiirin belki de en uzağındadır Kadın acaba duygudan şuura atlama noktasında erkek dek mahir değil mi? Psikolojik neden bunu sinyâl edebilir Oysa, acaba duyguda asılıp kalma, şiir haline geçememe ile “malûl olan kadında bu maharetin eksikliği de tekrar dönüp dolaşıp geldiğimiz gelenek eksikliği meselesi ile izah olunabilir mi? Çünkü duyguların işlenmesi de bir alışkanlık ve kazanılabilen bir beceri yok midir? Çünkü derunî eylemlerin şuur alanına geçirilmesi noktasında şiir ile roman arasındaki fark zannedildiği değin büyük değildir Ve kuşkusuz bunu romanda yapabilen bayan şiirde de yapabilir Yeter oysa süre bir geleneğin oluşumuna yetebilecek dek dönsün

Bu yazının konusu ne roman ne de Halide Edip olmakla birlikte, bitirirken bu isim üstünde durmanın mevzumuzla alâkası vardır Çünkü Halide Edip ’le “kadın romancı, “erkek romancı gibi sun ’i bir ayrım da ortadan kalkmış, o, edebî kıymetini kadın olmasına dayanan bir hoşgörüden değil, doğrudan eserinden almıştır “Edebiyatın kadını erkeği olmaz, edebiyat edebiyattır (bu, erkek veya kadın duyuşlarının esere taşınması gibi çok doğal ve gerekli bir edebî vâkıa ile karıştırılmamalıdır) görüşünü doğrulayan bir örnek olarak Halide Edip olgusu, şiirde de olması gerekeni dikkat çekici eder gerçekten “Bayan şair ayrımının yedeğinde taşıdığı peşin bir tutku veya horgörünün azami bayan şairler için zararlı olduğu muhakkaktır Edebî varlık kadın veya erkek yaftasını göğsünde taşımadan kıymetini mahiyetinden almalıdır Fakat Osmanlı geleneksel döneminde “bayan şairin edebî kimliği cinsiyetinin önüne geçememiştir, fazla acayip bir tezahürle, cinsiyetinden vaz geçmiş olmasına rağmen bu böyledir Yenileşme döneminde ise olgunluğa yürüyen süreç başlamış ve münferit örnekler bu tekâmülün tamamlanmasının olası olduğuna dair renkler göstermiştir Tekâmül sürmektedir *
 
858,497Konular
982,562Mesajlar
30,303Kullanıcılar
ososkksSon üye
Üst Alt