Tanzimat Edebiyatı nedir,
tanzimat edebiyatı ne zaman başladı,
Tanzimat edebiyatı, Tanzimat Donemi kulturel ve siyasi hareketlerinin sonucu olarak ortaya cıkmış edebiyat akımıdır 3 Kasım 1839 yılında Mustafa Reşid Paşa tarafından ilan edilen Gulhane Hattı Humayunu da denilen yenileşme beratının yururluğe konmuş olmasından doğmuştur Bu olay daha sonraları Tanzimat Fermanı olarak adlandırılacak, gerek siyasi alanda gerek edebi ve gerekse toplumsal hayatta batıya yonelmenin resmi bir belgesi sayılacaktır
Edebiyat tarihcilerimiz de 1839 yılını Tanzimat edebiyatının başlangıcı olarak kabul edeceklerdir
Bu donem sanatcıları, Divan edebiyatında hic bulunmayan makale, tiyatro, roman, hikaye, anı, eleştiri gibi yeni edebiyat turleri getirmişler, Divan edebiyatında bulunan şiir, tarih, mektup gibi edebiyat turlerini Batı anlayışına gore yenileştirmişlerdir
Tanzimat edebiyatının ozellikle ilk devirlerinde yetişen sanatcıların coğu (Ziya Paşa, Namık Kemal) Montesquieu, Rousseau, Voltaire gibi Fransız devrimci yazarların etkisi altında kalarak, makale ve şiirlerinde zulme, haksızlığa, geriliğe karşı şiddetli bir dille mucadeleye girişmişler; vatan, millet, hurriyet, hak, adalet, kanun, meşrutiyet gibi kavramları yaymaya calışmışlar, toplum icin sanat anlayışını benimsemişlerdir
Tanzimat edebiyatının ikinci devrinde yetişen sanatcılar ise (Recaizade Mahmut Ekrem, Abdulhak Hamit, Sami Paşazade Sezai) toplum işlerine daha az karışmışlar, sanat icin sanat anlayışını benimser gorunmuşlerdir
Klasisizm, bir akım olarak bizim edebiyatımızı etkilememiştir Kimilerinin etki saydığı,Ahmet Vefik Paşa'nın Molière'den cevirileri ve uyarlamalarıdır Ceviri yapmak, o akımdan etkilenmek değildir Şinasi ise romantizme (Coşumculuğa) kapılmadığı icin klasisizmin etkisinde gibi duşunulurse de bu yaklaşımlar doğru değildir Ozetle: Klasisizm, bir akım olarak edebiyatımızı etkilememiştir
Coğu Fransız edebiyatını ornek olarak alan bu sanatcıların bir kısmı Ahmet Vefik Paşa, Realizm (Recaizade Mahmut Ekrem, Sami Paşazade Sezai, Nabizade Nazım) akımının etkisi altında eserler vermişlerdir
Tanzimat edebiyatı, Divan Edebiyatı'nın tersine olarak, seckin kişiler icin değil, halk icin meydana getirilen bir edebiyat duşuncesiyle ortaya cıkmıştır Bu goruşu benimseyen Şinasi, Ziya Paşa, Namık Kemal, Ahmet Mithat, Direktor Ali Bey ozellikle makale, tiyatro, anı, kısmen de olsa roman turlerinde eserler vermişlerdir Tanzimat edebiyatının ikinci devrinde yetişen Recaizade Mahmut Ekrem, Abdulhak Hamit, başta olmak uzere bazı edebiyatcılar ise bu amactan uzaklaşmış gorunmektedirler
Dilin sadeleşmesi, konuşma dilinin yazı dili haline gelmesi duşuncesi savunulmuştur Tanzimat edebiyatının başlıca sanatcıları dil konusunda bu duşunceyle birlikte, eski alışkanlıklarından kurtulup da oz Turkce yazmış değildir Turkce, daha cok, tiyatro; anı, mektup, bir dereceye kadar da makale ve romanlarda kullanılmıştır Tanzimat edebiyatının ikinci devrinde yetişen sanatcılar ise konuşma dilinden uzaklaşarak Divan Edebiyatı geleneklerini surdurmuşlerdir
Tanzimat edebiyatında en onemli yenilik, nesirde, anlatım kuruluşunda gorulur Bu akımda soz huneri gostermek değil, bazı duşunceleri halka yaymak amaclandığından, seci ler atılmış, asıl duşunce ile ilgisi bulunmayan doldurma sozlere yer verilmemiş, duşunceler sayfalarca suren uzun cumleler yerine kısa cumlelerle anlatılmaya calışılmıştır
İlk zamanlarda Ziya Paşa, Namık Kemal başta olmak uzere bu akımın onculuğunu yapan edebiyatcılar Divan Edebiyatı nazım bicimlerinin dışına pek cıkılmamış, yeni duşunceler eski bicimler icinde soylenmiş olsalar da sonraları eski bicimler tamamen bırakılarak yeni bicimler kullanılmaya başlanmıştır Recaizade Mahmut Ekrem, ozellikle Abdulhak Hamit'in eserlerinde bu acıkca gorulmektedir
Turk Edebiyatı'na yeni giren yazı turleri onceleri Fransızca'dan yapılan manzum cevirilerde gorulmuş, telif şiirlerde cok sonra kullanılmıştır Beyitlerin başlı başına birer butun olmasıyla yetinilmeyip, butun mısralar aralarında bir anlam bağı bulunmasına, Divan şiiri'ndeki parca guzelliği anlayışı yerine şiirin baştan sona kadar belli bir duşunce etrafında gelişmesine; yani konu birliğine ve butun guzelliğine onem verilmiştir
tanzimat edebiyatı ne zaman başladı,
Tanzimat edebiyatı, Tanzimat Donemi kulturel ve siyasi hareketlerinin sonucu olarak ortaya cıkmış edebiyat akımıdır 3 Kasım 1839 yılında Mustafa Reşid Paşa tarafından ilan edilen Gulhane Hattı Humayunu da denilen yenileşme beratının yururluğe konmuş olmasından doğmuştur Bu olay daha sonraları Tanzimat Fermanı olarak adlandırılacak, gerek siyasi alanda gerek edebi ve gerekse toplumsal hayatta batıya yonelmenin resmi bir belgesi sayılacaktır
Edebiyat tarihcilerimiz de 1839 yılını Tanzimat edebiyatının başlangıcı olarak kabul edeceklerdir
Bu donem sanatcıları, Divan edebiyatında hic bulunmayan makale, tiyatro, roman, hikaye, anı, eleştiri gibi yeni edebiyat turleri getirmişler, Divan edebiyatında bulunan şiir, tarih, mektup gibi edebiyat turlerini Batı anlayışına gore yenileştirmişlerdir
Tanzimat edebiyatının ozellikle ilk devirlerinde yetişen sanatcıların coğu (Ziya Paşa, Namık Kemal) Montesquieu, Rousseau, Voltaire gibi Fransız devrimci yazarların etkisi altında kalarak, makale ve şiirlerinde zulme, haksızlığa, geriliğe karşı şiddetli bir dille mucadeleye girişmişler; vatan, millet, hurriyet, hak, adalet, kanun, meşrutiyet gibi kavramları yaymaya calışmışlar, toplum icin sanat anlayışını benimsemişlerdir
Tanzimat edebiyatının ikinci devrinde yetişen sanatcılar ise (Recaizade Mahmut Ekrem, Abdulhak Hamit, Sami Paşazade Sezai) toplum işlerine daha az karışmışlar, sanat icin sanat anlayışını benimser gorunmuşlerdir
Klasisizm, bir akım olarak bizim edebiyatımızı etkilememiştir Kimilerinin etki saydığı,Ahmet Vefik Paşa'nın Molière'den cevirileri ve uyarlamalarıdır Ceviri yapmak, o akımdan etkilenmek değildir Şinasi ise romantizme (Coşumculuğa) kapılmadığı icin klasisizmin etkisinde gibi duşunulurse de bu yaklaşımlar doğru değildir Ozetle: Klasisizm, bir akım olarak edebiyatımızı etkilememiştir
Coğu Fransız edebiyatını ornek olarak alan bu sanatcıların bir kısmı Ahmet Vefik Paşa, Realizm (Recaizade Mahmut Ekrem, Sami Paşazade Sezai, Nabizade Nazım) akımının etkisi altında eserler vermişlerdir
Tanzimat edebiyatı, Divan Edebiyatı'nın tersine olarak, seckin kişiler icin değil, halk icin meydana getirilen bir edebiyat duşuncesiyle ortaya cıkmıştır Bu goruşu benimseyen Şinasi, Ziya Paşa, Namık Kemal, Ahmet Mithat, Direktor Ali Bey ozellikle makale, tiyatro, anı, kısmen de olsa roman turlerinde eserler vermişlerdir Tanzimat edebiyatının ikinci devrinde yetişen Recaizade Mahmut Ekrem, Abdulhak Hamit, başta olmak uzere bazı edebiyatcılar ise bu amactan uzaklaşmış gorunmektedirler
Dilin sadeleşmesi, konuşma dilinin yazı dili haline gelmesi duşuncesi savunulmuştur Tanzimat edebiyatının başlıca sanatcıları dil konusunda bu duşunceyle birlikte, eski alışkanlıklarından kurtulup da oz Turkce yazmış değildir Turkce, daha cok, tiyatro; anı, mektup, bir dereceye kadar da makale ve romanlarda kullanılmıştır Tanzimat edebiyatının ikinci devrinde yetişen sanatcılar ise konuşma dilinden uzaklaşarak Divan Edebiyatı geleneklerini surdurmuşlerdir
Tanzimat edebiyatında en onemli yenilik, nesirde, anlatım kuruluşunda gorulur Bu akımda soz huneri gostermek değil, bazı duşunceleri halka yaymak amaclandığından, seci ler atılmış, asıl duşunce ile ilgisi bulunmayan doldurma sozlere yer verilmemiş, duşunceler sayfalarca suren uzun cumleler yerine kısa cumlelerle anlatılmaya calışılmıştır
İlk zamanlarda Ziya Paşa, Namık Kemal başta olmak uzere bu akımın onculuğunu yapan edebiyatcılar Divan Edebiyatı nazım bicimlerinin dışına pek cıkılmamış, yeni duşunceler eski bicimler icinde soylenmiş olsalar da sonraları eski bicimler tamamen bırakılarak yeni bicimler kullanılmaya başlanmıştır Recaizade Mahmut Ekrem, ozellikle Abdulhak Hamit'in eserlerinde bu acıkca gorulmektedir
Turk Edebiyatı'na yeni giren yazı turleri onceleri Fransızca'dan yapılan manzum cevirilerde gorulmuş, telif şiirlerde cok sonra kullanılmıştır Beyitlerin başlı başına birer butun olmasıyla yetinilmeyip, butun mısralar aralarında bir anlam bağı bulunmasına, Divan şiiri'ndeki parca guzelliği anlayışı yerine şiirin baştan sona kadar belli bir duşunce etrafında gelişmesine; yani konu birliğine ve butun guzelliğine onem verilmiştir