Forumda yenilikler devam etmektedir , çalışmalara devam ettiğimiz kısa süre içerisinde güzel bir görünüme sahip olduk daha iyisi için lütfen çalışmaların bitmesini bekleyiniz. Tıkla ve Git
x

Tariçesi ile Anadolu

Tariçesi ile Anadolu
0
49

ahmet0135

FD Üye
Katılım
Nis 13, 2018
Mesajlar
3,764
Etkileşim
85
Puan
48
F-D Coin
0
Tariçesi ile Anadolu işte melekler güzel Anadolu'muz ile ilgili aradığınız bütün bilgiler bu konuda mevcut ANADOLU'NUN TARİHÇESİ Paleolitik Çağ (MÖ 6000008000) İnsanın yavaş yavaş gelişmeye başladığı bu birincil medenilik çağı Buzul Devri'ne rastladı Yarım milyon yılı aşan bu uzun devre her tarafında insan henüz üretime geçmemiş olup, doğada buldukları ile geçinen mağara ve ağaç kavuklarında barınan doğadaki taşlardan avlanma aletleri yapan ilkel bir durumdadır Buzul Dönemi'nin izlerini Anadolu'da da bulmak mümkündür Antalya çevresindeki Karain, Beldibi ve Belbaşı Mağaraları bu dönemin sonlarında (MÖ 200008000) kullanılmışlardır Karain, Beldibi ve Belbaşı'nda bulunan eserlerin bir kısmı Ankara Anadolu Medeniyetleri Müzesi ile Karain Müzesi'nde sergilenmektedir Daha Aşağı Menüler Anadolu'nun Tarihçesi Arkeoloji Müzeleri Antik Kentler Ören Yerleri Sit Alanları Kazıbilimsel Eserler Sualtı Arkeolojisi Mitoloji Sözlüğü Kazıbilim Turizmi Yapan Acentalar Neolitik Devir (MÖ 80005000) Insanoğlu bundan 40 bin yıl önce, bugünkü fizik yeteneklerine ulaşmaya başladığı ve ateş yakmasını da öğrendiği halde medeni denebilecek duruma oysa on iki bin sene önce oturmuş hayat şekline geçmesiyle ulaşabilmiştirYerleşik almak insana mal ve zahire biriktirme imkanları sağladı Dünyanın bir fazla uygun bu çağdan kalma ufak yerleşmeler gün ışığına çıkarılmıştır Bunlardan en ileri düzeyde olan ikisi Orta Anadolu'da Konya dolaylarındaki Çatalhöyük neolitik devir yerleşmeleridir Çatalhöyük'te insanoğlu daha MÖ 7 ve 6 binlerde duvarları renkli fotoğraf ve renkli kabartmalarla dolgun kerpiçten evlerde oturuyor, odalarını pişmiş topraktan renkli vazolar ve heykelciklerle süslüyordu Heykelciklerin büyük bir bölümü çıplak bir tanrı kadını, toprak anayı, tanım etmektedir Duvarcılar ve değişik iş erbabı obsidyandan yapılmış aletleri kullanıyorlardı, çiftçiler öküzlerle sürdükleri tarlalarda buğday, arpa ve mercimek yetiştiriyorlardı Meslek adamlarının pişmiş topraktan mühürleri, kadınların cilalanmış obsidienden aynaları vardı Çatalhöyüklüler'in sofralarında ekmek, sebze ve meyveden başka keçi ve koyun eti de yer alıyordu Evlerini, evcil ışık halkası getirdikleri köpekler koruyordu Bu evlerden birinin duvarında patlama halinde bir yanardağın, muhtemelen Hasan Dağı'nın tasviri bulunuyordu Bu eser, sanat tarihinin bu güne değin bilinen en eski görüntü (paysage) resmi olup, sözü edilen öbür buluntularla Ankara Anadolu Medeniyetleri Müzesi'nde sergilenmektedir Müzede ayrıca evlerden birisinin kült odasıorjinal şekline yakın hali ile yer almaktadır Kalkolitik Devir (MÖ 50003000) Kalkolitik Devir'da, yani Maden Taş çağında, Anadolu bir duraklama dönemi geçirir Bu iki bin yıl içinde de güzel keramik örneklerine rastlanırsa da Darı ve Mezopotamya yanına Anadolu artık geri kalmış bir ülkedir tunç çağı Tunç Çağı (MÖ30002000) Bakır, çinko ve kalayın karışımı ile elde edilen tunçtan eserlerin ortaya çıktığı çağda Anadolu bir ölçüde olsun canlanmaya başlar Troia II yerleşmesi erken Tunç Çağı'nın (MÖ 30002500) Anadolu'daki en aydınlık merkezidir; fakat Mısır'da ve Mezopotamya'da yazının kullanıldığı bir dönemde Anadolu hâlâ geri kalmış durumdadır Anadolu 2500 yılı bulan bir duraklamadan sonradan ilk olarak Orta Tunç Çağı'nda (MÖ 25002000) her tarafta gelişmeye başlar Her ne denli yazı kullanmıyorlarsa da Orta ve Güneydoğu Anadolu'daki Hatti Uygarlığı ile kuzeybatı Anadolu'daki Troia II yerleşmesi dünya medeniyetinde müstesna bir yer alırlar HATTİ UYGARLlĞl (MÖ 2500 2000) Hitit metinlerinde kalıntılarına rastladığımız Hatti dili kendine öz bir yapıya sahip olup, kendisi ile modern olan dillerden hiç biriyle benzerlik göstermez Hattiler Mezopotamya etkileri taşımakla birlikte sanat ve genelde somut kültür yönünden zinde bir özgünlük gösterirler Din, töre, mitoloji ve sanat bakımından büyük bir varlık sergileyen Hattilerin etkileri Anadolu'da iki bin yıla yakın bir zaman her tarafında yaşamıştır Nitekim Anadolu MÖ 2500 700 tarihleri aralarında tüm komşuları göre hep Hatti ülkesi adı ile anılmıştır Tekrar bu nedenle IndoAvrupa kökenli Hititler de tüm tarihleri her tarafında yazılı kaynaklarında Anadolu'yu Hatti Ülkesi olarak anmışlardır Eski Testament'deki Cheta (Kheta) ile de Anadolu'da oturan halkın kastedildiği sonradan, bu yüzyılın basında Boğazköy tabletlerinin keşfinden ve okunmasından sonra anlaşıldı Hatti ülkesi küçük beyliklerden oluşmakta idi bununla birlikte en yüksek rahip sıfatını da taşıyan bu kralcıklar fazla benzersiz sanat eserlerinin meydana gelmesini sağlamışlardır Alacahöyük, Horoztepe ve Mahmatlar gibi Kızılırmak kavsi içindeki bölgelerde bulunmuş olan bu eserler hayvan şeklindeki tanrıları; boğalar fırtına tanrısını; geyikler onun karısı olan tanrı kadın Vuruşemu'yu; kral standartları ise evreni (Universium'u) tarif etmektedirler Başlıca bir çift öküz boynuzu üstünde duran bu âlem sembolü, Türkiye'de hâlâ yaşamış bir masalın Dünya bir öküzün boynuzları üzerinde durur ve öküz başını salladığında yer sarsıntısı olurbiçimindeki inancın kaynağı elde etmek gerektir hitit tablet TROİA II YERLEŞMESİ (MÖ 2500 2000) Orta tunç çağının Anadolu'daki ikinci büyük kültür merkezini yukarıda da Söylediğimiz gibi Çanakkale'deki Troia 2 yerleşmesi oluşturmaktadır Troia'yı ilk kazan Schliemann'ın burada bulduğu ve yanlışlıkla Priamos'un hazinesi adını verdiği altından kaplar ve çeşitli ziynet eşyasından oluşup, Berlin Müzesi'ne götürülmüş olan eşsiz eserler ne eyvah fakat II Dünya Savaşı'nda ortadan değil olmuşlardır Bugün bu meşhur hazineden sadece İstanbul Müzesinde küçük ama fazla kayda değer bir bölüm kalmıştır Ama yitirilen altın kapların çok güzel galvanize kopyaları mevcuttur H Schliemann yaptığı kazılar esnasında Troia II 'yi büyük ölçüde imha etmiş olmakla birlikte bugün kazı uygun bu yerleşmenin giriş rampası ve şehir halkı duvarı ile büyük megaronların bir bölümü ayakta durmaktadır HATTİ HİTİT BEYLİKLER DÖNEMİ (MÖ 2000 1750) MÖ üçüncü binin sonlarında Kuzey Avrupa'dan sıcak ülkelere doğru olagelen Indoavrupalı kavimlerin büyük göçü esnasında benzer kökten olan Hititler, Kafkasya üzerinden Anadolu'ya geldiler Oysa Hitit kabilelerinin bu göçü, istiladan çok sızma yolu ile gelişti O dönemlerde Hatti beyliklerinin egemenliğinde olan Anadolu'da MÖ 2 binin birincil çeyreğinde Indoavrupalı kökenli beyliklerin de birdenbire yer aldığını görüyoruz Artan Bir Şekilde Hitit beylikleri çoğalmış ve bu nedenle 1750 sıralarında Anadolu dışardan gelen Hititlerin eline geçerek Hitit Devleti kurulmuştur Hitit Uygarlığı HİTİT DEVLETİ (MÖ 17501200) Yukarıda anlatıldığı üzere Anadolu'ya MÖ 2000 tarihlerinde gelen Hint Avrupalı Hititler 1750 tarihlerinde ilk krallıklarını 2 bin ortalarında ise Hitit Büyük Krallığı'nı (Hitit İmparatorluğnu) kurdularHititler MÖ 15 ve 14 yüzyıllarda yakın doğunun en büyük devletlerinden birini oluşturuyorlardı 13 yüzyılda ise dünya egemenliğini Mısır İle paylaşıyorlardı MÖ 1875'te Hititlerle Mısırlılar aralarında Kadeş'te yapılan büyük savaşta Hitit kralı Muvattalli o çağın en kuvvetli vurucu silahı olan atlı savaş arabalarından 3500 tane kullanarak rakip orduyu bozguna uğrattı Hattuşili 4 ile Ramses 2 arasında imzalanan muahedenin Hititce metni İstanbul arkeoleji müzesinde sergilenmektedir Bu belge Dünya tarihinin iki büyük devlet aralarında aktedilmiş ilk politik antlaşmasıdır Hititlerin birincil merkezlerinden biri olan Kaneş'te (Kayseri yakınındaki Kültepe'de)MÖ 18 yy da çivi yazısı kullanılmakta idi Keza halkın anlaması için kendi icatları olan hieroglifleri, yani resimli yazıları da vardı Bu Nedenle Anadolu'da tarihi devir Darı ve Mezopotamya'dan 1000 sene daha sonra, ilk kez Hititlilerle başlamış bulunuyorduYukarıda Hatti bölümünde Hititlerin Mezopotamyalılar gibi Anadolu'yu Hatti ülkesiadı ile andıklarını ve eski Testamente de zikredilen Khetaların da bu Hatti adında geldiğini söylemiştik Hitit dilinin çözülmesi sırasında filologlar hep Hatti adına rastladıkları için HintAvrupa kökenli olan ve fiilen Nesi'ler denmesi gereken bu kavme, eski Testamenteki deyişten de esinlenerek yanlışlıkla Hitit adını taktılar Hititlere İngilizce The HititesAlmancada die Hethister, Fransızcada Les Hitites, İtalyancada Gli ititi denmektedir Türkçede önceleri Hititlere Eti'' adı veriliyordu Şu Anda ise Hitit tabiri kurulmuş bulunmaktadır Hititler, din, mitoloji, töre, örf ve adet ile kültür ve sanatın bütün alanlarında Hattilerin etkisi aşağıda kalmışlar; çoğu tanrı adı ile dere ve şehir adlarını da Hattilerden almışlardır Örneğin Hitit başkenti Hattuşa'nın aslı Hattice olup Hattuş'tan gelmektedir 4 büyük Hitit kralının adı olan Hattuşili de benzer kökten kaynaklanmaktadır Büyük oranda Hatti ve Mezopotamya etkileri taşıdığı halde Hitit kültürü kendine has garip bir karakter sergiler Tapınakları, benzersiz bir nitelikte olup, şehir halkı duvarları ise düşmana saldırı imkanına sahip bir savunma sistemi oluşturmaları bakımından Dünya'da eşsizdirler Hitit figüratif sanatı da İkonografi bakımından Mezopotamya etkileri göstermekle birlikte orijinal ve acayip bir sitil yaratmıştır Hitit ülkesi yakın şarkta kadını kayda değer sosyal haklara sahip olduğu ve insan haklarının büyük ölçüde yasa güvencesi aşağıda bulunduğu tek memleketti HURRİ UYGARLIĞI AZ ÇOK Hititlerle çağdaş olarak Doğu Anadolu'da baskın olan ve Hintli bir krallık ailesi tarafından idare edilen Mitanniler Hurrice konuşuyorlardı Kendi başına bir cins oluşturan bu dil daha sonra adlarına 13 Yüzyılın birincil yarısından beri rastlanan Urartular (MÖ 900600) kadar da kullanılmıştır Hititler 13 yüzyılda da büyük ölçüde Hurri etkisinde kalmıştır Troia 6 Uygarlığı (MÖ 1800 1275) Hitit büyük krallığı ile modern ve üstün düzeyde bir krallık da Çanakkale'de Troia 6 uygarlığını geliştirmiştir Myken'lerle akraba olan bu kavmin meydana getirdiği yerleşme Homeros'un Ilias destanına sahne olan Ilion kentdir Troia 6'nın şehir duvarı ve megaronları korunmuş olup, Türkiye'nin en değerli ziyaret yerlerinden birini oluştururlar Troia kazılarında bulunan manâlı keramik eserler İstanbul Arkeoloji Müzelesi'nde sergilenmektedir Ege Göçüve Balkan halklarının Anadolu'yu istilası ( MÖ 1200) MÖ 1200 tarihlerinde olagelen büyük Ege Göçüsonu Balkanlardan gelen Indoavrupalı kavimler önce Troia 6'yı daha sonra Hattuşa'yı tahrib ederek bu iki özgün aydın devletin ortadan kalkmalarına neden olmuşlardır MÖ 1200 den daha sonra yazı da kullanılmaktan çıkmış, Anadolu alan alan 300400 yıl boyunca kültürden mahrum yoksul bir seviyeye düşmüştür Troia 7b1 bölümde de bulunan elle üretilmiş vahşi keramikle Troia 7b2'de ele geçen Buckelkeramik laf konusu Balkan kavimlerine ait olup İstanbul Kazıbilim Müzesi'nde sergilenmektedir Geç Hitit Beylikleri (MÖ 1200 700) Güneydoğu Anadolu'da ve bugünkü kuzey Suriye'de yerleşik olan Geç Hititler büyük oranda Anadolu Hitit kültürünü sürdürmüşlerdir Giderek Babil, Asur, Aram ve Fenike etkisine girmiş olan Geç Hititler özellikle 8 ve 7 Yüzyıllarda henüz gelişme yolundaki Hellen sanatına büyük ölçüde etkili olmuşlardır Urartu Uygarlığı (MÖ 900600) Doğu Anadolu'da Van bölgesinde ve İran'la bugünkü Rusya'da yerleşik olan Urartular Sami, Hint avrupa ve Hatti dilinden de başka bir dil olan Hurrice'nin bir lehçesini konuşuyorlardı Krallıkları 8 yüzyılın ortalarında kısa bir Geç Hitit Kargamış süre için Suriye kıyılarına dayanan Urartular bilhassa maden işçiliğinde ileri bir düzeyde idiler Urartu tunç eserleri Frygia ile Etrüsk kentlerinde bulunmuştur Frigya Uygarlığı, uzun emzikli kap FRİGYA UYGARLIĞI (MÖ 750 300) Frigler Troya 6'nın tahribinden daha sonra Anadolu'ya gelen Balkan kökenli kavimlerden biridir Fakat siyasal bir kalabalık olarak ilk kez MÖ 750'den sonradan ortaya çıkmışlar, Midas döneminde ise ( MÖ 725 675 ) tüm Orta ve Güneydoğu Anadolu'ya başat güçlü bir Krallık seviyesine ulaşmışlardır Frigyalılar kısa bir zaman içinde Anadolulaşmışlar ve büyük oranda Geç Hitit ve Hellen etkileri aşağı kalmış olmakla birlikte benzersiz bir kültür oluşturmuşlardır Friglerin maden ve ağaç işçiliğinde, dokumacılıkta yarattıkları eserler Helen dünyasına örneklik yapmıştır Frigler Helenlere hem müzik alanında esinlenme kaynağı olmuşlardır LİDYA UYGARLIĞI (MÖ 700 300) Lidyalıların dili Hint Avrupa kökenli olmakla birlikte MÖ 2 binden önceki yerli Anadolu dillerinin unsurlarımda taşır MÖ 7 yüzyılda İon kentlerine ara sıra dominant olmuşlarsa da büyük ölçüde Helen kültürünün etkisi aşağı kalmışlardır Böyle olmakla birlikte inşa işçiliğinde ise onlara örnek olmuşlardır KARYA & LİKYA UYGARLIKLARI (MÖ 700 300) Lidyalılar gibi Karya ve Likyalılar da büyük ölçüde eski Anadolu dillerinden unsurlar taşıyan fakat Hint Avrupalı olan bir lehçe konuşuyorlardı Karyalılar hakkındaki bilgimiz çok azdır Buna karşılık Likyalıların Güney Batı Anadolu'da sağlam olarak ayakta duran fevkalade güzellikteki kaya mezarları, Türkiye'nin en göz alıcı anıtları arasında yer alırlar İON UYGARLIĞI (MÖ 1050 300) Eski İzmir kazılarının ortaya koyduğuna göre İon kentleri 1050 sıralarında kurulmuşlardır 300 yıl her tarafında ilkel bir düzeyde tarımcı topluluklar olarakyaşayan İonlar, 8 yüzyılın ikinci yarısında Mısır, Fenike, Asur ve Hitit merkezlerinin etkileri ile gelişmeye başlamışlar, fakat parlak dönemlerinin MÖ 650 545 yıllarında algılama etmişlerdir İonların Dünya tarihindeki önemleri bağımsızlık akıl ile serbest Afrodisias bilimsel araştırmanın ilk önce onların kurdukları kentlerde doğmuş olmasından ileri gelmektedir Özellikle Miletos kentinde doğan filozofları, doğayı ve doğa olaylarını dinsel kurallardan ve anlamsız (batıl) inançlardan sıyrılmış bir davranışla araştırmaya başladılar Annesi Helen, babası Karyalı Hexamyes olan doğa filozofu Thales ilk önce elde etmek üzere Anaximondros ve Anaximenes gibi düşünürler Mısır ve Mezopotamyadan öğrendikleri bilgilere dayanarak bu yeni serbest davranışla, felsefe, matematik, geometri ve astronomi gibi müspet ilimlerin Ilk temellerini attılar Mısır'ı ve Mezopotamya'yı gezmiş olan Thales, o ülkelerde elde ettiği bilgilerle dünya'da ilk defa bir doğa olayını, MÖ 28 Mayıs 585 tarihinde olagelen güneş tutulmasını, evvelden hesap etti Bu bilimsel tespit ilk adım oldu: İslâm dünyasında Arap, İran ve Türklerin MS 9 ve 12 yüzyıllarda geliştirdikleri ilk Rönesans hareketiyle gelişti sonradan Avrupa'da Rönesans çağında ve özellikle l9 ve 20 yüzyıllarda oluşturulan, nihayet Ay'a insan gönderme başarısına dek uzanan bilimsel araştırmaların birincil adımı oldu Bu çağda İonia, şiir ve sanat alanında da Dünya'nın bir numaralı merkezi idi Sahiden Efesos'daki 55 x 110 metre boyutlarındaki Artemis tapınağı Dünya'da ilk defa almak üzere tamamıyla mermerden inşa edili, İon mimarlık düzeni Atina'ya da geçmiş ve sonraları Avrupa'nın ve Amerika'nın farklı alanlara yönlendirilmiş dönemlerde her tarafta etmekten zevk aldığı bir mimarlık düzeni olarak 20 asır başlarına dek yaşamıştır İon mimarlığının güzel ve iyi korunmuş kalıntıları bugün, Bergama, Sardis, Efes, Priene, Miletos, Didyma, Afhrodisias ve Aizanoi gibi eski kentlerde tüm güzellikleri ile ayakta durmaktadır İon sanatının heykelleri de Türk müzelerinde korunmaktadır İon vazoculuğu, Yunanistan'daki yaratıların yanında ikinci plânda kalırsa da taşıdıkları dostça mizah üslubu bakımından eşsizdirler PERS EGEMENLİĞİ (MÖ 545 383) Anadolu 6 yy'ın ortasından Büyük İskender'in Anadolu'ya gelişi ve Dara'yı 333 tarihinde İssos da yenmesine değin, İran egemenliği aşağı kalmıştır İranlıların tüm Anadolu'yu ele geçirmeleri sonunda İon uygarlığının dünyadaki öncülüğü son bulmuştur Oysa bir takım İran satraplarının bağımsız krallar gibi hareket etmeleri nedeniyle MÖ 5 yy Sonunda ve 4 yy da özellikle aryada, Likya'da ve Propontis de dünya çapında eserler meydana gelmiştir Bunların en önemlileri Xanthos'daki Nereidler anıtı ile Bodrum'daki Maussoleum idi Her iki anıtın mimarlık ve heykel eserleri şu anda büyük ölçüde British Museum da olmakla birlikte Bodrum'da da bazı buluntular mevcuttur HELLENİSTİK DEVIR (MÖ 333 30) Büyük İskender'in Anadolu'yu İranlıların alinden alıp Hellen kentlerine bağımsızlıklarını kazandırması ile Yarımada tekrar dünya sanatında ön sırada yer aldı Gerçekte, Assos, Bergama, Magnesia, Efes, Tralleis ( Açık Fikirli ) Miletos ve Didyma gibi kentler tekrar ön plana geçti ve burada yaratılan mimarlık eserleri büyük ölçüde Roma sanatına da etkin oldu Assos, Athena Mabeti ROMA ÇAĞI (MÖ 30MS 395) Romalılar tuğlaları harçla birbirlerine bağlama (perçinleme) yöntemini geliştirerek inşa ettikleri kemerler, tonozlar ve kubbeler doğru geniş hacimli yapılar ortaya koymuşlar ve böylece tarihin birincil büyük mühendislik eserlerini yaratmışlardır Ilk manâlı eserler Roma da geliştirilmiş olmakla birlikte, Anadolu da kısa sürede yeni inşa yönteminin büyük bir galibiyet ile uygulandığı ülke oldu Batı ve Güney Anadolu'da olduğu gibi Yarımadanın içlerindeki çoğu yerde de bayındır kentler gelişti Bu kentlerin hepsinde Agora, Belediye binası, Gymnasium, Stadium, Tiyatro, Hamamlar ve Çeşmeler gibi birçoğu mermerden yapılmış olan anıtsal yapılar yer alıyordu Yollar da misket plakalarla döşeliydi ve iki yanlarında sütunlu revaklar bulunuyordu Bu Nedenle kentliler yazın güneşten ve tozdan, kışın soğuktan ve çamurdan korunuyorlardı Yarımadanın bütün bölgeleri sağlam ve iyi dar yollar taş köprülerle birbirine bağlanmıştı Tarihte öncelikle almak üzere yollarda mesafeleri bildiren eksen taşları da vardı Özellikle MS 2 asır boyunca Anadolu dünyanın en bayındır ülkelerinden biri idi ve kentlerinin konforu ve güzelliği yönünden Roma ile zirve ölçüşecek seviyeye ulaşmıştı Batı ve Güney Anadolu'da bugün düzinelerce ören yeri Roma çağındaki durumları ile korunmuş olup, ziyaretçilerin hayranlıklarını çekmektedirler BİZANS UYGARLIĞI (MS 330 1453) Bizans sanatı Roma dönemi sonunda Anadolu'da doğdu Yarımadanın kentlerinde MS 3 yüzyıl bitiminde Roma sanatı heykelcilikte ve mimari süslemede yozlaşma evresine girdiği sırada erken Hıristiyanlık ustaları ona canlılık ve yeni bir kasıt kazandırdılar Diyebiliriz ancak, erken Hıristiyan ve Bizans eserleri geç Roma Sanatının bir nesil expressonist yorumudur Mimarlıkta ise mekan sorunu İstanbul, Ayasofya bakımından Erken Hıristiyan ve Bizans sanatı Dünya tarihinde yeni bir safha ve gelişmedir Anadolu'da Sardis, Efes, Aphrodisias, Hierapolis, Side, Perge, Antakya gibi kentlerde belirmeye başlayan bu yeni Tarz akımının geliştiği ve olgunluğa ulaştığı merkez, İmparator Konstantin göre MS 330 sıralarında sabit olan Konstantinopolis kenti, bugünkü İstanbul oldu Konstantinopolis M5 330 565 tarihleri arasında iki buçuk yüzyıl her tarafında dünyanın en manâlı kültür ve sanat merkezi durumuna gelmiştir Erken Hıristiyanlık uygarlığı en parlak dönemini İmparator Justinian (MS 527 565) devrinde yaşanmıştır Merkezi kubbeli bir bazilika olan Avuç Içi Sofya (MS 532 539) Bizans sanatının şaheseri olup Dünya tarihinin en ünlü ve en manâlı eserlerinden biridir Avuç Içi İrini kilisesi (MS 6 ve 8 yy ) Efes'deki St John bazilikası (Justinian dönemi) ile Maria kilisesi ( MS 4 ve 6 yy ) Güney Anadoluki Alahan kilisesi ( MS 5 ve 6 yy ) Bizans dinsel yapılarının en önemlileri ve en iyi korunmuş olanlarıdır İstanbul'daki Fethiye Cami yani St Mari Pammakaristos (MS 1310) Kariye cami yani Chora kilisesi geç Bizans döneminin hem en iyi korunmuş keza de en hoş temsilcileri arasında yer alırlar Bu yapılardaki çok kubbeli örtü ile 3 kat kemerden oluşan duvarların birbirleriyle kaynaşması çok uyumludur İstanbul'daki Tekfur ve Laskaris saraylarının hala ayakta duran bir birim kalıntıları ile yer yer hoş korunmuş olan büyük kasaba duvarı fazla renkli tuğla işçilikleri ile çekici bir görünüm sergilerler Sultan Ahmet'deki büyük Sarayın yer mozaikleri Aya Sofya, Fethiye ve Chora kiliselerindeki duvar mozaikleri, yüksek nitelikte ve essiz güzelliktedir Güney Anadolu'da Finike yakınında bulunmuş olan gümüş kaplar, daha diğer gümüş ve altın eserler Bizans kuyumculuğunun ne denli yüksek bir düzeyde olduğunun kanıtıdırlar Konya Beyşehir, Selçuklu cami SELÇUKLU UYGARLIĞI (MS 1071 1300) Tarihte Anadolu'yu bütünü İle ilk iskân edenler, Türkler olmuştur Hititler, Frigyalılar ve Yunanlılar kendilerinden önceki kavimler gibi Yarımadanın ama bir bölümünde oturmuşlar, İranlılar ( MÖ 543 333 ) ve sonra Romalılar ( MO 30 M5 395 ) Anadolu'nun bütününü ellerine geçirmişlerse de ülkede yerleşmemişler, politik idareleri aşağı bulundurmuşlardırTürkler Anadolu'ya Orta Asya'dan sürekli akınlarla ve göç yolu ile gelmişlerdir Türkler hoşgörüye dayanan idareleriyle, büyük bir bölümü Hint Avrupa kökenli olan Anadolu halklarının sevgisini kazanmışlardır Müslümanlığı kabul edenler Türk oluyor, böylece 1071'den başlayarak Türklerle yerliler kaynaşıyordu Türkler böylece ülkelerindeki eski uygarlıkları yalnız kendi millî varlıkları değil bununla birlikte bütün insanlığın ortak mirası olarak da kabul etmektedirlerSelçuklular yukarıda İon uygarlığı bölümünde sözü edilen ve İslâm dünyası içinde MS 9 12 yüzyılda oluşturulan birincil Rönesans hareketinin anlayışı İçinde yüksek düzeyde bir müsamaha kültürü geliştirdiler 13 yüzyılda Konya'da Mevlana Celaleddin Rumî, değeri bilhassa çağımızda takdir edilen, modern ifadesiyle bir hümanist dünya görüşünü öğretiyor ve yazıyordu Derhal her Selçuklu şehrinde yer alan büyük hastanelerde tıp, rasathanelerde gökbilim üstünde incelemeler yapılıyorduRoma çağında olduğu gibi Selçuklular Anadolu'nun sıradağlarla ve değişik iklimlerle birbirlerinden bölünmüş olan bölgelerini sağlam, kuytu yollar ve taş köprülerle bağlamışlardı Dahası ticaret kervanları Selçuk döneminde herkes göz alıcı güzel birer mimarlık eseri olan kervansaraylarda konaklayabiliyorlardıSelçuklular, Arap ve İran sanat ve kültüründen büyük ölçüde esinlenmekle birlikte kendilerine has orijinal bir uygarlık geliştirdiler Selçuk sanatının özgünlüğünü anavatanlarından getirdikleri Orat Asya'lı öğeler oluşturmaktadır Türbeler, Türk çadırının taş yapılara dönüştürülmüş anıtsal yorumudur Çinicilik, maden ağaç işçiliği, minyatür sanatı önemli oranda Orta Asya etkileri taşır Eğri yontma tekniği, kökeni İskitlere kadar giden bir Orta Asya çalışma yöntemidir Selçuklular kervansaraylarda olduğu gibi cami, türbe ve medrese yapılarına da Anadolu'nun iklimine uygun hacim ve mekanlar kazandırdılar İran kökenli eyvanların yani anıtsal antre kapılarının mimarlık süsleri Türk sanatının en çekici ve benzersiz yanlarından biridir Gerek bu yüksek antre kapıları, gerekse onların dekor öğeleri, Gotik kiliselerini anımsatırlar Kuzey Avrupa'da görülen tuğlalarla inşa edilmiş Gotik mimarlık yapıları Selçuk kökenli olup, oralarda Haçlı seferleri sonunda moda olmuşlardır Konya, Kayseri, Niğde, Sivas, Divriği, Amasya, Urfa, Malatya gibi şehirlerde bakılmaya doyulmayacak Selçuk yapıları bulunmaktadır Selçuklu sanatı Anadolu'da, kendine has özellikleri yansıtan çini, ahşap, maden türlerinin Seçkin örnekleriyle yer almaktadır OSMANLI DEVLETİ (1299 1923) Anadolu, İslam dünyasının altı yüzyıl baştan başa önderliğini yapmış bulunan Büyük Osmanlı imparatorluğunun zor kaynağını oluşturmuştu Osmanlılar, Selçuklu Türklerinin kültürünü ve sanatını geliştirerek ona yeni boyutlar kazandırdılar Mimarlık konusunda Bizans sanatından da esinlenerek yaptıkları yeni atılım ve aşamalarla sanat tarihine en özgün mimarilerden birini kazandırdılar Türk yapı sanatı Selçuklu dönemindeki düzensiz hacimlerden toplu bir mekana dürüst bir gelişme göstermiştir Gerçekte Türk mimarlığında Konya'daki Selçuk medreseleri, Karatay ve ince minareli eserlerinden, Şehzade ve Selimiye Edirne, Selimiye Cami camilerine kadar üç yüzyıl içinde peyderpey toplu ve bir kubbe örtüsü altına gücenmiş yapı tipine dürüst ilerleyen bir evrim geliştirilmiştir Bursa'daki Yeşil camide (1424) iki büyükçe kubbe altına toplanmıştır Ne var ancak bu iki kubbe arasında epeyce ağır bir duvarın bulunuşu iç alanı kesinkes ikiye bölmüştür Böyle olmakla birlikte ne de olsa bu çözüm mekan bütünlüğüne dürüst atılan birincil adımdı Nitekim bir süre sonradan, İstanbul'da Rumî Mehmet Paşa Camii (1471) ile Çemberlitaş civarındaki Atik Ali Paşa Cami'nde (1497) güney yöndeki kubbe, yarım kubbeye çevrilerek Yeşil Cami'de görülen duvarlar kaldırılmış ve böylece birbirinden ayrık iki oda yerine, bir tek iç bölge elde edilmiştir Aslında bu yeni plânda iki kubbelik iç alan bir buçuk kubbelik iç alana inmiş, yani hacim küçülmüş, oysa buna karşılık mekan bütünlüğü sağlanmıştır Bu ikinci önemli adımdı Sinan işbaşına geldiğinde Türk inşa sanatını bu gelişme çizgisinde buldu ve bu evrimi son aşamasına ulaştırdı Bayezit Cami'nin biri güneyde, öbür kuzeyde olan iki yarım kubbesine karşılık Şehzade Cami'nde (1548) her dört yönde birer tane almak üzere dört yarım kubbe görüyoruz Böylece o güne dek batı ve doğu yönlerde büyük kubbenin örtü alanı dıştan kalmış olan bölümlerde aynı mekan bütünlüğü içine dargın oldu Kendisinden sonradan gelen Türk mimarlarının ele aldıkları cami tipine bakarsak, onların Şehzade'yi Sinan'ın en kayda değer eseri saydıklarını söyleyebiliriz Çünkü, Sultan Ahmet (1616) Yeni Cami (1663) ve Fatih Cami (1771) gibi eserler Şehzade Cami'nin plân ve müşteri bakımından birer tekrarıdırlar Bu Nedenle Sinan'ın çıraklık eseri, Türk mimarlığının klâsik örneği olmuştur Ama Süleymaniye ve Selimiye o kadar eşsiz ve bir defalık anıtlardır ki , onları kopya etmek gücünü hiçbir mimar göze alamamış ve mekan bütünlüğü bakımından güdülen amacı yeterince karşılayan Şehzade tipini örnek almayı seçim etmişlerdir Sinan, Selimiye ile merkezi yapı tipinin Dünyadaki en başarılı, en ahenkli örneğini ortaya koymuştur Mimar Sinan'ın, Selimiye'de yapıyı içeren ayakları dörtten sekize çoğaltıp eserini dört yanlı olmaktan çıkarması ve onu her yönden aynı şekilde görünen bir abide haline sokmuş olması özgün bir başarıdır Sinan Şehzade ve Süleymaniye'de, bu düşüncesini istediğince Gerçekleştirememişti Cami'nin dört minaresi de kitleler arasındaki uyumu destekliyorlar Onlar kat kat aşağıya doğru genişleyen ve yayılan gövdenin yatkın ve yuvarlak kitlelerini destek ayakları üzerindeki ufak kubbeciklerle birlikte toplayarak göklere çıkarır gibidirler Selimiye iç ve dış görünüşündeki düzen mükemmelliği, göklere uzanan güzel ve etkin silueti ile Türk inşa sanatının doruğunda ve dünya şaheserlerinin arasında yer almaktadır Osmanlı mimarları, türbe medrese, kütüphane, köşk, konak, saray, hamam, iş hanı ve özellikle su kemeri ve köprü inşasında hem mimarlık keza de mühendislik bakımından benzersiz eserler ortaya koyuyordu Yalılar dünya sanatının en çekici yapıları arasında yer alırlar Osmanlı minyatür sanatı, işlediği günlük ve tarihi konular bakımından öbür şark minyatürcülüğünden öbür bir amaç taşır alıntı  
 
858,465Konular
981,138Mesajlar
29,533Kullanıcılar
TUNCAMMSon üye
Üst Alt