iltasyazilim
FD Üye
Bugün Şanlıurfa ’nın 15 km kuzeydoğusunda yer alan Göbekli Tepe, halen sürmekte olan büyük bir keşfe , daha yazınsal bir ifadeyle tarihin başkentliğine aday olma yolundadır Şimdiye değin oysa insanlık ve uygarlık geçmişine dair bilgilerimiz çok yok bundan bütün 34 sene önce hala çözülmeyecek şekilde karışmaya başladı 1983 yılının bayağı bir gününde tarlasını sürmeye çalışan Mahmut Yıldız isimli çiftlik sahibi kara saban kullanarak sürdüğü tarlasında büyükçe bir oymalı taş buldu Daha önce dağıtılmış medya organlarında bulduğu şeylerin tarihsel niteliğe sahip olduğu bilgisiyle Şanlıurfa Müze Müdürülüğüne gitgide artarak bulduğu eserleri teslim eder Müze müdürlüğü o zamanın şartlarında yalnızca bu durumu kayıt altına kalmakla yetinip çiftçiye teşekkür ederek gönderirler Tarihler 1995 yılını gösterdiğinde bölgede GAP çalışmaları nedeniyle su aşağıda kalacak arkeolojik yerlerde araştırma yapan Alman arkeoloji heyeti, Şanlıurfa Kazıbilim Müzesinde çiftlik sahibi Mahmut Kılıç ’ın arazisinde kara sabanla toprak sürerken bulduğu eserleri görerek bunları sorar Yer Alan heykel ve taşların Göbekli Yokuş denilen bir mevkide bulunduğu cevabıyla soluğu burada bölge heyet, şimdiye kadarki tüm tarihsel veri teorilerini daha alçak üstteki edeb keşfe imza atar 1996 yılında Şanlıurfa Müze Müdürlüğü ’nün başkanlığında Alman Kazıbilimci Harald Hauptmann önderliğinde yapılan kazılar başladıktan anında sonradan son derece gizemli ve şu anda bile tartışılan veriler ortaya koyarKazılar devam ettikçe soru işaretleri azalacağına artamaya başlarZira arkeologların tüm tahminlerini dumura uğratan keşifler bir bir gündeme düşer Kazıbilimsel tasnif olarak Göbekli Tepecik, Çanak Çömlek Öncesi Neolitik Dönemine (MÖ 9600 – 7300) aittir Karbon 14 testiyle bilimsel olarak Göbekli Yokuş ’deki anıt ve heykellerin 12 bin yıllık bir geçmişe sahip olduğu ortaya konulmuşturBurada ortaya meydana çıkan eser ve yapılar tarihin başlangıcını ve birincil medeni eserleri ifade eden İngiltere ’deki Stonehenge dikitlerinden 7000, Darı Piramitler ’den 7500 sene eskiydi Ayrıca yerleşik yaşama geçen insanların ilk öncüleri olan Sümer,Maya , Darı, Hint ve Çin medeniyetinden binlerce yıl önce inşa edilmişlerdi Eldeki veriler ve halihazırda okullarda öğretilen bilgilere günümüzden 12 bin yıl önce yaşamış ahali, her türden uygar olma vasfından uzak hemen şimdi avcılıkla ve bitkilerle beslenerek günübirlik olarak hayatını sürdüren, dil, din, kültür ve sanat noktasında eser ortaya koymaktan uzakta küçük avcı kümelerinden ibarettiSürüler halinde yaşamış bu çağın insanları için betimleme edilen bu duruma karşın Göbekli Tepecik ’deki tapınakta ancak yüzlerce insanın gücüyle dikilip yapı edilebilecek özenle süslenmiş 8 ila 30 metre çapında 20 adet tapınak bulunmuştu Tapınakta yer alan abidelerin büyüklüğü 3 ila 6 metre , ağırlıkları ise 60 tonu aşabiliyordu
Göbekli Tepe ’den önceki tarih teorisine göre insanlık ateşi keşfettikten sonradan ağır ağır tarıma geçmiş bunun sonucunda oturmuş yaşam başlamış, buna tabi olarak din ve devlet mefhumlarını ortaya koymuştur Fakat Göbekli Yığın ’de ortaya çıkanlar tapınma ihtiyacına yan yapıların tarımı ve dolayısıyla yerleşik yaşamı getirdiği sonucunu ortaya koyduHer sene emin dönemlerde kalabalık kitleler halinde Göbekli Tepecik ’deki tapınağı ziyarete gelen millet için yiyecek maddesi sorunu ortaya çıkınca tapınak civarında tarım faaliyeti başlamış bu faaliyetin doğal sonucu olarak insanların tapınak civarda oturmuş kentler inşa ettiği görülmüştürTapınağın özel amaçlarla değil bir hac yeri olma vasfıyla özel bir tapınak olması onu bilhassa kayda değer kılmaktadırYine yapılan çalışmalar tapınak civarda mezarların olmaması sebebiyle öteki dünya inancına dair çarpıcı ipuçları elde edilmiştir Harran Üniversitesi Fen Edebiyat Fakültesi Sanat Tarihi Bölümü Öğretim Görevlisi ve Göbekli Yığın Kazıları İkinci Başkanı Yrd Doç Dr Cihat Kürkçüoğlu, ölü gömme inancına dair şu bilgileri kaydetmektedir: Bugüne kadar yapılan kazılardan elde edilen sonuçlara kadar ölü gömme geleneğinin, daha açıkçası bir kabir geleneğinin Göbekli Tepecik ’de olmadığını anlıyoruz Örneğin taşların üzerindeki kabartmalarda akbaba gibi yırtıcı kuşların insanları yediğini görüyoruz ve buradan anlıyoruz oysa Göbekli Tepecik ’de kabir geleneği yoktu Çatalhöyük ’te olduğu gibi, güneşe gömme gibi bir gelenek var neolitik çağda Ölüler açık havaya bırakılıyor, yırtıcı kuşlar gelip bunları yiyordu Olur Ya şöyle bir inanış vardı; göğe yükselince bu kuşlar, ölülerin ruhlarının da göğe yükseleceğine inanılıyordu Bu ilginç bir şey bağlı Bu yöntem Tibet ’in bazı bölgelerinde yakın zamana kadar uygulanıyordu
Göbekli Tepecik ’deki araştırmalar aslında bir çiftçinin birkaç heykelcik bulmasıyla ve öncesinde bölge yakınlarında yapılan kazılarla bilinse de bölgenin bir iyice gizemine dair araştırmalar 1963 yılında İstanbul ve Chicago üniversitelerinden görevlilerinin yüzey araştırmaları sırasında ortaya çıkarKazılar halen Şanlıurfa Müzesi ve Berlin Alman Kazıbilim Enstitüsü müşterek yürütüyor Kazılara uzun yıllar başkanlık eden Prof Klaus Schmidt, Göbekli Yokuş ’ye dair en kayda değer isimdirZira çalışmaların büyük bir kısmı onun titiz çabalarının ürünü olarak bugüne gelmiştirGöbekli Yokuş ’deki yapıların bir tapınak niteliği taşıması alan için bugün de kullanılan ‘peygamberler şehri ’ ifadesinin ne değin anlamlı olduğunu gösteriyor
Göbekli Yığın ’de tapınağı oluşturan T biçimli 35 m yükseklikte, ağırlıkları 5060 ton aralarında değişen sütunların neyi temsilcilik ettiği arkeologlar tarafından ayrı teorilerle açıklanmaktadır ama en kabul gören teoriye göre bu sütunların insanları temsil ettiği ve her kolon üstünde bulunan heykel ya da tasvirlerin (Boğa, yaban domuzu, tilki, yılan, turna ve yaban ördekleri, aslan) bir kabileyi simgelemektedirHer yıl muhakkak zamanlarda bir araya gelen bu kabileler kendileri için totem olarak andıkları hayvanları simge olarak bu sütunlara işlemişlerdir Sütunlar ve diğer kayadan unsurlar üzerindeki tasvir işçiliği tapınağı yapı eden insanların ne dek gelişmiş bir görünmeyen sanat zevkine , sağlam estetik algıya sahip olduğunu göstermektedirTapınağın zemininin su geçirmez maddeyle doymuş olması burada kan veya öteki sıvıların kullanıldığı ayinler gerçekleştirildiğini göstermektedirYine tapınak çevresinde yapılan kazılarda ayinler esnasında ya da öbür zamanlarda tüketilmek üzere büyük bira fıçıları bulunmuştur Bölgenin tarımsal geçmişi ve yiyecek ürünlerinin tarihselliği içindeki en önemli unsuru olan buğdayın da burada kullanıldığı görülmüştür Bulunan buğday üzerinde yapılan genetik incelemelerde günümüzdeki buğdayın o vakit kullanılan buğdayla az kalsın aynı olduğu tespit edilmiştir
Göbekli Yokuş ’de yer alan yapılara dair çok öbür dinsel teorilerden biri de kutsal kitaplarda geçen Dicle ve Fırat ırmakları aralarında olduğuna inanılan Cennet Bahçesi ’nin burada yer aldığıdır
Taşıdığı bunca esrarın yanı sıra Göbekli Tepecik ’nin hiçbir şekilde hasar görmeden kum ve çakıl taşıyla doldurularak üzerinin örtülmesi arkeologların cevabını bulamadığı bir diğer meseledirMabedi yapı edenlerin dağıtılmış yönlerden olacağını düşündükleri bir barbar saldırısı tehdidine karşısında koruma amaçlı ya da aniden ortaya çıkan bir söylentinin etkisiyle tapınağı gömdüğü düşünülmektedir Ama yapılan son kazılar tapınak gömüldükten sonradan üzerine yeni fakat daha ufak mabetlerin yapı edildiğini ortaya çıkarmıştır Günümüze yakın zamana dek bölgenin yerel millet aralarında eski Kürtçe adıyla ‘Xerwreşk ’ yani kara enkaz olarak isimlendirilip dilek tepesi diye öbür adakların sunulduğu , dileklerin dilendiği bir yer olduğu düşünüldüğünde Göbekli Yokuş ’nin dinsel mahiyeti daha iyi anlaşılmaktadır Göbekli Yığın ’yi en içten şekilde yine tapınağın bulunmasında büyük gayretleri olan Klaus Schmidt tanım etmektedir Schmidt ’e göre “Göbekli Yokuş koskocaman bir tapınaklar dağı özelliğinde ve Taş Devri kabilelerinin çeşitli törenler düzenledikleri olimpik buluşma yeri olarak karşımıza çıkıyor Göbekli Yokuş uygarlık mirası açısından bu kıymetli önemine binaen 2019 yılında UNESCO tarafından Dünya Servet Geçici Listesi ’ne alınmıştır
Litaratür:
xngbeklitepeecbcom
ntvcomtrsanatgobeklitepedeolulergunesegomuluyordu,El211RvGL0Kv4XFlub0B6A
Göbekli Tepe ’den önceki tarih teorisine göre insanlık ateşi keşfettikten sonradan ağır ağır tarıma geçmiş bunun sonucunda oturmuş yaşam başlamış, buna tabi olarak din ve devlet mefhumlarını ortaya koymuştur Fakat Göbekli Yığın ’de ortaya çıkanlar tapınma ihtiyacına yan yapıların tarımı ve dolayısıyla yerleşik yaşamı getirdiği sonucunu ortaya koyduHer sene emin dönemlerde kalabalık kitleler halinde Göbekli Tepecik ’deki tapınağı ziyarete gelen millet için yiyecek maddesi sorunu ortaya çıkınca tapınak civarında tarım faaliyeti başlamış bu faaliyetin doğal sonucu olarak insanların tapınak civarda oturmuş kentler inşa ettiği görülmüştürTapınağın özel amaçlarla değil bir hac yeri olma vasfıyla özel bir tapınak olması onu bilhassa kayda değer kılmaktadırYine yapılan çalışmalar tapınak civarda mezarların olmaması sebebiyle öteki dünya inancına dair çarpıcı ipuçları elde edilmiştir Harran Üniversitesi Fen Edebiyat Fakültesi Sanat Tarihi Bölümü Öğretim Görevlisi ve Göbekli Yığın Kazıları İkinci Başkanı Yrd Doç Dr Cihat Kürkçüoğlu, ölü gömme inancına dair şu bilgileri kaydetmektedir: Bugüne kadar yapılan kazılardan elde edilen sonuçlara kadar ölü gömme geleneğinin, daha açıkçası bir kabir geleneğinin Göbekli Tepecik ’de olmadığını anlıyoruz Örneğin taşların üzerindeki kabartmalarda akbaba gibi yırtıcı kuşların insanları yediğini görüyoruz ve buradan anlıyoruz oysa Göbekli Tepecik ’de kabir geleneği yoktu Çatalhöyük ’te olduğu gibi, güneşe gömme gibi bir gelenek var neolitik çağda Ölüler açık havaya bırakılıyor, yırtıcı kuşlar gelip bunları yiyordu Olur Ya şöyle bir inanış vardı; göğe yükselince bu kuşlar, ölülerin ruhlarının da göğe yükseleceğine inanılıyordu Bu ilginç bir şey bağlı Bu yöntem Tibet ’in bazı bölgelerinde yakın zamana kadar uygulanıyordu
Göbekli Tepecik ’deki araştırmalar aslında bir çiftçinin birkaç heykelcik bulmasıyla ve öncesinde bölge yakınlarında yapılan kazılarla bilinse de bölgenin bir iyice gizemine dair araştırmalar 1963 yılında İstanbul ve Chicago üniversitelerinden görevlilerinin yüzey araştırmaları sırasında ortaya çıkarKazılar halen Şanlıurfa Müzesi ve Berlin Alman Kazıbilim Enstitüsü müşterek yürütüyor Kazılara uzun yıllar başkanlık eden Prof Klaus Schmidt, Göbekli Yokuş ’ye dair en kayda değer isimdirZira çalışmaların büyük bir kısmı onun titiz çabalarının ürünü olarak bugüne gelmiştirGöbekli Yokuş ’deki yapıların bir tapınak niteliği taşıması alan için bugün de kullanılan ‘peygamberler şehri ’ ifadesinin ne değin anlamlı olduğunu gösteriyor
Göbekli Yığın ’de tapınağı oluşturan T biçimli 35 m yükseklikte, ağırlıkları 5060 ton aralarında değişen sütunların neyi temsilcilik ettiği arkeologlar tarafından ayrı teorilerle açıklanmaktadır ama en kabul gören teoriye göre bu sütunların insanları temsil ettiği ve her kolon üstünde bulunan heykel ya da tasvirlerin (Boğa, yaban domuzu, tilki, yılan, turna ve yaban ördekleri, aslan) bir kabileyi simgelemektedirHer yıl muhakkak zamanlarda bir araya gelen bu kabileler kendileri için totem olarak andıkları hayvanları simge olarak bu sütunlara işlemişlerdir Sütunlar ve diğer kayadan unsurlar üzerindeki tasvir işçiliği tapınağı yapı eden insanların ne dek gelişmiş bir görünmeyen sanat zevkine , sağlam estetik algıya sahip olduğunu göstermektedirTapınağın zemininin su geçirmez maddeyle doymuş olması burada kan veya öteki sıvıların kullanıldığı ayinler gerçekleştirildiğini göstermektedirYine tapınak çevresinde yapılan kazılarda ayinler esnasında ya da öbür zamanlarda tüketilmek üzere büyük bira fıçıları bulunmuştur Bölgenin tarımsal geçmişi ve yiyecek ürünlerinin tarihselliği içindeki en önemli unsuru olan buğdayın da burada kullanıldığı görülmüştür Bulunan buğday üzerinde yapılan genetik incelemelerde günümüzdeki buğdayın o vakit kullanılan buğdayla az kalsın aynı olduğu tespit edilmiştir
Göbekli Yokuş ’de yer alan yapılara dair çok öbür dinsel teorilerden biri de kutsal kitaplarda geçen Dicle ve Fırat ırmakları aralarında olduğuna inanılan Cennet Bahçesi ’nin burada yer aldığıdır
Taşıdığı bunca esrarın yanı sıra Göbekli Tepecik ’nin hiçbir şekilde hasar görmeden kum ve çakıl taşıyla doldurularak üzerinin örtülmesi arkeologların cevabını bulamadığı bir diğer meseledirMabedi yapı edenlerin dağıtılmış yönlerden olacağını düşündükleri bir barbar saldırısı tehdidine karşısında koruma amaçlı ya da aniden ortaya çıkan bir söylentinin etkisiyle tapınağı gömdüğü düşünülmektedir Ama yapılan son kazılar tapınak gömüldükten sonradan üzerine yeni fakat daha ufak mabetlerin yapı edildiğini ortaya çıkarmıştır Günümüze yakın zamana dek bölgenin yerel millet aralarında eski Kürtçe adıyla ‘Xerwreşk ’ yani kara enkaz olarak isimlendirilip dilek tepesi diye öbür adakların sunulduğu , dileklerin dilendiği bir yer olduğu düşünüldüğünde Göbekli Yokuş ’nin dinsel mahiyeti daha iyi anlaşılmaktadır Göbekli Yığın ’yi en içten şekilde yine tapınağın bulunmasında büyük gayretleri olan Klaus Schmidt tanım etmektedir Schmidt ’e göre “Göbekli Yokuş koskocaman bir tapınaklar dağı özelliğinde ve Taş Devri kabilelerinin çeşitli törenler düzenledikleri olimpik buluşma yeri olarak karşımıza çıkıyor Göbekli Yokuş uygarlık mirası açısından bu kıymetli önemine binaen 2019 yılında UNESCO tarafından Dünya Servet Geçici Listesi ’ne alınmıştır
Litaratür:
xngbeklitepeecbcom
ntvcomtrsanatgobeklitepedeolulergunesegomuluyordu,El211RvGL0Kv4XFlub0B6A