iltasyazilim
FD Üye
Öşür Miktarı ne Kadardır
Sözlükte onda biranlamına gelen öşür, dinî bir kavram olarak, zirâi mahsullerden alınan ödenti ya da zekata denir Hem bu kavram, onda bir ve katları oranında alınan gümrük vergisi için de kullanılmıştır
Odun, kamış (şeker kamışı hariç) ve ottan başka topraktan elde edilen her türlü ürünün, nisâp miktarına ulaşması halinde (yaklaşık 650 kg) zekatının verilmesi gerekir Yüce Allah; Ey îmân edenler! Kazandıklarınızın iyilerinden ve rızık olarak yerden size çıkardıklarımızdan infak edin(Bakara, 2267); Çardaklı ve çardaksız (üzüm) bahçeleri, ürünleri çeşit çeşit hurmaları, ekinleri, birbirine benzer ve ayrı biçimde zeytin ve narları yaratan O'dur Herbiri meyve verdiği vakit meyvesinden yiyin Devşirilip toplandığı gün de hakkını (zekat ve sadakasını) verin, fakat tutumsuzluk etmeyin; çünkü Allah israf edenleri sevmez(En'âm, 6141) buyurmaktadır Hz Peygamber de, Yağmur ve dere sularıyla sulanan toprak mahsullerinde onda bir; kova ile sulananlarda ise yirmide bir vardırbuyurmuştur (Buhârî, zekat, 55)
Hadiste de belirtildiği gibi, mahsulün zekatının verilmesinde toprağın işlenmesi ve su kullanımı esas olarak alınmaktadır Buna kadar toprak emek sarf edilmeden yağmur, dere, çay, ırmak ve bunların kanallarıyla sulanıyorsa, meydana çıkan mahsulün 110'i; kova, dolap, motor, emekle veya ücretle alınan su ile sulanıyorsa 120'i zekat olarak verilir
Günümüzde gübre, akaryakıt, işçilik gibi masraflar da üretimin maliyetinde önemli bir yekun oluşturmaktadır böylece, tarımsal ürünlerin zekatında, elde edilen hasılattan (gayri safî), mahsul için yapılan günümüz tarım şartlarının getirmiş olduğu ekstra masraflar çıkarıldıktan daha sonra, geriye kalan ürünün nisâp miktarına ulaşması halinde, tabiî yollarla sulanan arazîde 110, kova, tulumba, su motoru vb usullerle masraf veya emekle sulanan arazide 120 oranında zekat verilmesi gerekir
Fakihler,sizin için yerden çıkardıklarımızdan infak edin(elBakara 2267) emrinin, topraktan çıkarılan ürünlerden zekât veriniz anlamına geldiği görüşündedir Ayrıca müslümanlara hasat günü mahsullerinin haklarını vermeleride emredilmiştir (elEn`âm 8141) Bu âyette zikredilen yargıteriminden zekât mı yahut zekâttan farklı bir ödeme mi kastedildiği ağız dalaşı konusu olmakla birlikte fakihlerin çoğunluğu bu âyette zikredilen haktabirinin toprak ürünlerinden alınması gereken zekât olduğunu söylemişlerdir
Hz Peygamber'in toprak ürünlerinin zekâtı ile ilgili aşağıdaki şu hadisi derhal tüm hadis ve fıkıh kitaplarında zikredilir:Yağmur ve nehir sularıyla sulanan toprak mahsullerinde öşür (110), kova (el emeği) ile sulananlarda nısf öşür (120) vardır(Buhârî, ?Zekât?, 55)
Bu hadis toprak mahsullerinden ne nisbette zekât alınacağını göstermektedir İşte bu nisbetten doğan ve onda bir anlamına gelen öşür (uşr) terimi, toprak ürünlerinden alınan zekâtanlamında kullanılmıştır
İslâm âlimleri ziraî mahsullerin 110 yahut 120 nisbetlerinde zekâta tâbi olduğunda görüş birliğine varmışlardır Ama hangi nevi toprak ürünleri zekâta tâbidir ve hangileri zekâta tâbi değildir? Bu sual sahâbe devrinden itibaren bambaşka şekilde cevaplandırılmıştır
Ebû Hanîfe'ye tarafından, tüm toprak ürünleri zekâta tâbidir Ebû Yûsuf ve İmam Muhammed'e göre, toprak ürünlerinin zekâta tâbi olabilmeleri için hububatta olduğu gibi bir sene çürümeden kalabilme özelliğine sahip olmaları gerekir
Hanefî fıkıh kitapları İmâmı Âzam'ın bütün toprak ürünlerinin zekâta tâbi olduğu hususundaki görüşünü destekledikleri gibi, çağdaş İslâm âlimleri de bu görüşü savunurlar
İmam Mâlik ve Şâfiî'ye tarafından ise bir sene muhafaza edilebilen yiyecek maddesi özelliğine sahip toprak ürünleri zekâta tâbidir Şâfiîler meyveden sadece hurma ve üzümün zekâta tâbi olduğu görüşündedir
Hanefîler'e yakın bir görüşe sahip olan Ahmed b Hanbel'e tarafından ölçülebilen, kurutulabilen, dirençli olan yiyecek maddeleri ve ademoğlu göre yetiştirilen tüm ürünler zekâta tâbidir Ahmed b Hanbel, zekâta tâbi mallarda yiyecek maddesi olma şartını aramamaktadır Buna kadar pamuk, keten gibi giyim eşyası yapılan maddeler de zekâta tâbidir
Toprak mahsullerinin zekâta tâbi olabilmesi için öteki zekât mallarında olduğu gibi emin bir nisaba ulaşması durum mıdır?
Fakihlerin çoğunluğu toprak mahsulleri zekâtında da nisabın şart ve nisabın beş vesk ( 653 kg) olduğu, bu nisaba ulaşmayan ürünlerin zekâta tâbi olmayacağı görüşündedir Onlar bu görüşlerinde Hz Peygamber'in Beş veskten az (üründe) zekât yoktur anlamındaki hadisine istinat ederler (Ebû Ubeyd, elEmvâl, nr 14221424)
Toprak ürünlerinde nisab şartını arayan fakihlere tarafından buğday ve arpa kabuksuz olarak ambar ediliyorsa miktarı 653 kilograma ulaşmadığı sürece zekâta tâbi değildir Bu ve bu miktarın üzerinde olanı ise zekâta tâbidir Eğer pirinç gibi kabuğu ile birlikte depo ediliyorsa, mülk sahibi isterse nisabı kabuksuz olarak 5 vesk, isterse kabuklu olarak 10 vesk hesap eder ve ona göre zekâtını öder
Ebû Hanîfe'ye tarafından ise toprak mahsullerinde nisab şartı aranmaz Ziraî ürünler ister az ister fazla olsun zekâta tâbidir
Zekât Nisbeti Anında tüm hadis ve fıkıh kitaplarının kaydettiği Hz Peygamber'in Yağmur ve çay sularıyla sulanan toprak mahsullerinde öşür (110), kova (el emeği) ile sulananlarda nısf öşür (120) vardır(Buhârî, ?Zekât?, 55) anlamındaki hadis, toprak ürünlerinden ne nisbette zekât alınacağını göstermektedir
Buna göre toprak ürünlerinin zekâtı toprağın sulandırma tekniğine kadar belirlenmektedir Toprak emek sarfedilmeden yağmur, nehir, çay, ırmak ve bunların kanalları ile sulanıyorsa zekât olarak mahsulün 110'u; kova, dolap, motor veya ücretle alınan su ile sulanıyorsa 120'si verilecektir
Eğer arazi hem yağmur ya da nehir sularıyla keza de dolap vb gibi emekle elde edilen su ile sulanıyorsa, hangisi ile daha çok sulanmış ise ona haysiyet edilir Burada emek ve masrafla üretilen ziraî mahsulden daha düşük aidat alındığı ve bu nedenle vergilendirmede mükellefler aralarında bir dengenin sağlanmasına çalışıldığı söylenebilir
Günümüzde arazinin sulandırma masrafından ziyade gübre, akaryakıt ve işçilik masraflarının manâlı yekün tuttuğu göz önünde bulundurulursa, bu tür masraflar yapılarak elde edilen ziraî mahsulün de emek ve masrafla sulanan arazinin mahsulüne kıyaslanması daha uygun olur Sulama dışarıda kalan girdilerin zekât matrahından düşülmesi, geri kalandan sulandırma usulüne kadar zekât verilmesi gerekirdiyen çağdaş âlimler de vardır
Toprak ürünlerinin zekâtı (öşür), hububatta harman vaktinde, meyvelerde ise toplandıktan sonra verilir
Ziraî mahsullerin zekâtı sahiplerinin ölüm etmeleri ile düşmez, vârislerinden alınır Aynı şekilde bu arazi vakfedilirse tekrar öşrü sâkıt olmaz
Hanefî mezhebine tarafından toprak ürünlerinin zekâta tâbi olabilmeleri için üzerlerinden bir yılın geçmesi (havl) durum değildir Bir sene içinde kaç kere mahsul alınırsa her defasında zekât verilmesi gerekir
Öşür yükümlülüğü için hafıza ve bulûğ şartı aranmaz Mülk sahibi çocuk veya düşünce hastası ise velî ve vasîleri onlar namına zekâtlarını vermekle mükelleftir
Mülk sahibi hiçbir karşılık beklemeden (meccânen) tarlasını ekilmek üzere birine verse, çıkan mahsulün zekâtını bu kişi öder Arazi ekilmek üzere belirlenmiş bir ücretle kiralanmış ise zekât İmâmı Âzam'a göre arazi sahibinden, Hanefîler'den Ebû Yûsuf ve İmam Muhammed (İmâmeyn) ile diğer üç mezhep imamına kadar kiracıdan alınır
Arazi, yarıcılık (müzâraa) usulü kiralanmış ise ürün vergisi İmâmı Âzam'a kadar tekrar mal sahibinden alınır, İmâmeyn'e kadar ise mülk sahibi ve kiracı, hisselerine düşen mahsulün zekâtlarını ayrı olarak öderler
Zekâta tâbi mahsûlât yetiştikten sonradan satılırsa, zekâtı arazi sahibinden, yetişmeden satılırsa satın alandan alınır
Toprağın statüsü, bu toprağın mahsulünden alınacak zekât ya da verginin belirlenmesini yakından ilgilendirir Şâfiî, Mâlikî ve Hanbelîler'e göre öşür vergisinde toprağın statüsünün bir tesiri yoktur Toprak haracî olsa sahibi müslüman ise keza harac adı verilen vergiyi ve ayrıca de çıkan mahsulün zekâtını (öşür) verecektir
Hanefîler'e göre ise toprak ürünlerinden zekât, öşür arazisi için bahis konusudur Toprağın öşür toprağı olması, ziraî mahsul zekâtının vücûbunda şarttır Hanefîler'e tarafından müslüman mükellef haraç toprağını ister sahip ister mutasarrıf olarak eksin, sadece harac vergisi vermekle yükümlüdür, harac ve öşür benzer topraktan birlikte tahsil edilmez
Hanefî fıkıh kitaplarında Türkiye, Suriye, Darı, Irak topraklarının haracî olduğu, dolayısıyla öşre tâbi olmadığı zikredilmekle birlikte, bu görüş onların benzer topraktan aynı sebeple iki ayrı verginin tahsil edilemeyeceği prensibini benimsemiş olmasından kaynaklanmaktadır Fiilen de aynı araziden ve benzer sebep altında iki bambaşka ödenti tahsil etmek aidat adaleti yönünden tartışmaya açık bir konudur Bugün için bu topraklar müslümanların mülkü olduğu ve en azından ülkemiz itibariyle harac vergisi alınmadığından, Hanefî mezhebinin ilkelerine tarafından, farziyeti nasla sabit olan ziraî ürün zekâtı verilmelidir
diyanet *
Sözlükte onda biranlamına gelen öşür, dinî bir kavram olarak, zirâi mahsullerden alınan ödenti ya da zekata denir Hem bu kavram, onda bir ve katları oranında alınan gümrük vergisi için de kullanılmıştır
Odun, kamış (şeker kamışı hariç) ve ottan başka topraktan elde edilen her türlü ürünün, nisâp miktarına ulaşması halinde (yaklaşık 650 kg) zekatının verilmesi gerekir Yüce Allah; Ey îmân edenler! Kazandıklarınızın iyilerinden ve rızık olarak yerden size çıkardıklarımızdan infak edin(Bakara, 2267); Çardaklı ve çardaksız (üzüm) bahçeleri, ürünleri çeşit çeşit hurmaları, ekinleri, birbirine benzer ve ayrı biçimde zeytin ve narları yaratan O'dur Herbiri meyve verdiği vakit meyvesinden yiyin Devşirilip toplandığı gün de hakkını (zekat ve sadakasını) verin, fakat tutumsuzluk etmeyin; çünkü Allah israf edenleri sevmez(En'âm, 6141) buyurmaktadır Hz Peygamber de, Yağmur ve dere sularıyla sulanan toprak mahsullerinde onda bir; kova ile sulananlarda ise yirmide bir vardırbuyurmuştur (Buhârî, zekat, 55)
Hadiste de belirtildiği gibi, mahsulün zekatının verilmesinde toprağın işlenmesi ve su kullanımı esas olarak alınmaktadır Buna kadar toprak emek sarf edilmeden yağmur, dere, çay, ırmak ve bunların kanallarıyla sulanıyorsa, meydana çıkan mahsulün 110'i; kova, dolap, motor, emekle veya ücretle alınan su ile sulanıyorsa 120'i zekat olarak verilir
Günümüzde gübre, akaryakıt, işçilik gibi masraflar da üretimin maliyetinde önemli bir yekun oluşturmaktadır böylece, tarımsal ürünlerin zekatında, elde edilen hasılattan (gayri safî), mahsul için yapılan günümüz tarım şartlarının getirmiş olduğu ekstra masraflar çıkarıldıktan daha sonra, geriye kalan ürünün nisâp miktarına ulaşması halinde, tabiî yollarla sulanan arazîde 110, kova, tulumba, su motoru vb usullerle masraf veya emekle sulanan arazide 120 oranında zekat verilmesi gerekir
Fakihler,sizin için yerden çıkardıklarımızdan infak edin(elBakara 2267) emrinin, topraktan çıkarılan ürünlerden zekât veriniz anlamına geldiği görüşündedir Ayrıca müslümanlara hasat günü mahsullerinin haklarını vermeleride emredilmiştir (elEn`âm 8141) Bu âyette zikredilen yargıteriminden zekât mı yahut zekâttan farklı bir ödeme mi kastedildiği ağız dalaşı konusu olmakla birlikte fakihlerin çoğunluğu bu âyette zikredilen haktabirinin toprak ürünlerinden alınması gereken zekât olduğunu söylemişlerdir
Hz Peygamber'in toprak ürünlerinin zekâtı ile ilgili aşağıdaki şu hadisi derhal tüm hadis ve fıkıh kitaplarında zikredilir:Yağmur ve nehir sularıyla sulanan toprak mahsullerinde öşür (110), kova (el emeği) ile sulananlarda nısf öşür (120) vardır(Buhârî, ?Zekât?, 55)
Bu hadis toprak mahsullerinden ne nisbette zekât alınacağını göstermektedir İşte bu nisbetten doğan ve onda bir anlamına gelen öşür (uşr) terimi, toprak ürünlerinden alınan zekâtanlamında kullanılmıştır
İslâm âlimleri ziraî mahsullerin 110 yahut 120 nisbetlerinde zekâta tâbi olduğunda görüş birliğine varmışlardır Ama hangi nevi toprak ürünleri zekâta tâbidir ve hangileri zekâta tâbi değildir? Bu sual sahâbe devrinden itibaren bambaşka şekilde cevaplandırılmıştır
Ebû Hanîfe'ye tarafından, tüm toprak ürünleri zekâta tâbidir Ebû Yûsuf ve İmam Muhammed'e göre, toprak ürünlerinin zekâta tâbi olabilmeleri için hububatta olduğu gibi bir sene çürümeden kalabilme özelliğine sahip olmaları gerekir
Hanefî fıkıh kitapları İmâmı Âzam'ın bütün toprak ürünlerinin zekâta tâbi olduğu hususundaki görüşünü destekledikleri gibi, çağdaş İslâm âlimleri de bu görüşü savunurlar
İmam Mâlik ve Şâfiî'ye tarafından ise bir sene muhafaza edilebilen yiyecek maddesi özelliğine sahip toprak ürünleri zekâta tâbidir Şâfiîler meyveden sadece hurma ve üzümün zekâta tâbi olduğu görüşündedir
Hanefîler'e yakın bir görüşe sahip olan Ahmed b Hanbel'e tarafından ölçülebilen, kurutulabilen, dirençli olan yiyecek maddeleri ve ademoğlu göre yetiştirilen tüm ürünler zekâta tâbidir Ahmed b Hanbel, zekâta tâbi mallarda yiyecek maddesi olma şartını aramamaktadır Buna kadar pamuk, keten gibi giyim eşyası yapılan maddeler de zekâta tâbidir
Toprak mahsullerinin zekâta tâbi olabilmesi için öteki zekât mallarında olduğu gibi emin bir nisaba ulaşması durum mıdır?
Fakihlerin çoğunluğu toprak mahsulleri zekâtında da nisabın şart ve nisabın beş vesk ( 653 kg) olduğu, bu nisaba ulaşmayan ürünlerin zekâta tâbi olmayacağı görüşündedir Onlar bu görüşlerinde Hz Peygamber'in Beş veskten az (üründe) zekât yoktur anlamındaki hadisine istinat ederler (Ebû Ubeyd, elEmvâl, nr 14221424)
Toprak ürünlerinde nisab şartını arayan fakihlere tarafından buğday ve arpa kabuksuz olarak ambar ediliyorsa miktarı 653 kilograma ulaşmadığı sürece zekâta tâbi değildir Bu ve bu miktarın üzerinde olanı ise zekâta tâbidir Eğer pirinç gibi kabuğu ile birlikte depo ediliyorsa, mülk sahibi isterse nisabı kabuksuz olarak 5 vesk, isterse kabuklu olarak 10 vesk hesap eder ve ona göre zekâtını öder
Ebû Hanîfe'ye tarafından ise toprak mahsullerinde nisab şartı aranmaz Ziraî ürünler ister az ister fazla olsun zekâta tâbidir
Zekât Nisbeti Anında tüm hadis ve fıkıh kitaplarının kaydettiği Hz Peygamber'in Yağmur ve çay sularıyla sulanan toprak mahsullerinde öşür (110), kova (el emeği) ile sulananlarda nısf öşür (120) vardır(Buhârî, ?Zekât?, 55) anlamındaki hadis, toprak ürünlerinden ne nisbette zekât alınacağını göstermektedir
Buna göre toprak ürünlerinin zekâtı toprağın sulandırma tekniğine kadar belirlenmektedir Toprak emek sarfedilmeden yağmur, nehir, çay, ırmak ve bunların kanalları ile sulanıyorsa zekât olarak mahsulün 110'u; kova, dolap, motor veya ücretle alınan su ile sulanıyorsa 120'si verilecektir
Eğer arazi hem yağmur ya da nehir sularıyla keza de dolap vb gibi emekle elde edilen su ile sulanıyorsa, hangisi ile daha çok sulanmış ise ona haysiyet edilir Burada emek ve masrafla üretilen ziraî mahsulden daha düşük aidat alındığı ve bu nedenle vergilendirmede mükellefler aralarında bir dengenin sağlanmasına çalışıldığı söylenebilir
Günümüzde arazinin sulandırma masrafından ziyade gübre, akaryakıt ve işçilik masraflarının manâlı yekün tuttuğu göz önünde bulundurulursa, bu tür masraflar yapılarak elde edilen ziraî mahsulün de emek ve masrafla sulanan arazinin mahsulüne kıyaslanması daha uygun olur Sulama dışarıda kalan girdilerin zekât matrahından düşülmesi, geri kalandan sulandırma usulüne kadar zekât verilmesi gerekirdiyen çağdaş âlimler de vardır
Toprak ürünlerinin zekâtı (öşür), hububatta harman vaktinde, meyvelerde ise toplandıktan sonra verilir
Ziraî mahsullerin zekâtı sahiplerinin ölüm etmeleri ile düşmez, vârislerinden alınır Aynı şekilde bu arazi vakfedilirse tekrar öşrü sâkıt olmaz
Hanefî mezhebine tarafından toprak ürünlerinin zekâta tâbi olabilmeleri için üzerlerinden bir yılın geçmesi (havl) durum değildir Bir sene içinde kaç kere mahsul alınırsa her defasında zekât verilmesi gerekir
Öşür yükümlülüğü için hafıza ve bulûğ şartı aranmaz Mülk sahibi çocuk veya düşünce hastası ise velî ve vasîleri onlar namına zekâtlarını vermekle mükelleftir
Mülk sahibi hiçbir karşılık beklemeden (meccânen) tarlasını ekilmek üzere birine verse, çıkan mahsulün zekâtını bu kişi öder Arazi ekilmek üzere belirlenmiş bir ücretle kiralanmış ise zekât İmâmı Âzam'a göre arazi sahibinden, Hanefîler'den Ebû Yûsuf ve İmam Muhammed (İmâmeyn) ile diğer üç mezhep imamına kadar kiracıdan alınır
Arazi, yarıcılık (müzâraa) usulü kiralanmış ise ürün vergisi İmâmı Âzam'a kadar tekrar mal sahibinden alınır, İmâmeyn'e kadar ise mülk sahibi ve kiracı, hisselerine düşen mahsulün zekâtlarını ayrı olarak öderler
Zekâta tâbi mahsûlât yetiştikten sonradan satılırsa, zekâtı arazi sahibinden, yetişmeden satılırsa satın alandan alınır
Toprağın statüsü, bu toprağın mahsulünden alınacak zekât ya da verginin belirlenmesini yakından ilgilendirir Şâfiî, Mâlikî ve Hanbelîler'e göre öşür vergisinde toprağın statüsünün bir tesiri yoktur Toprak haracî olsa sahibi müslüman ise keza harac adı verilen vergiyi ve ayrıca de çıkan mahsulün zekâtını (öşür) verecektir
Hanefîler'e göre ise toprak ürünlerinden zekât, öşür arazisi için bahis konusudur Toprağın öşür toprağı olması, ziraî mahsul zekâtının vücûbunda şarttır Hanefîler'e tarafından müslüman mükellef haraç toprağını ister sahip ister mutasarrıf olarak eksin, sadece harac vergisi vermekle yükümlüdür, harac ve öşür benzer topraktan birlikte tahsil edilmez
Hanefî fıkıh kitaplarında Türkiye, Suriye, Darı, Irak topraklarının haracî olduğu, dolayısıyla öşre tâbi olmadığı zikredilmekle birlikte, bu görüş onların benzer topraktan aynı sebeple iki ayrı verginin tahsil edilemeyeceği prensibini benimsemiş olmasından kaynaklanmaktadır Fiilen de aynı araziden ve benzer sebep altında iki bambaşka ödenti tahsil etmek aidat adaleti yönünden tartışmaya açık bir konudur Bugün için bu topraklar müslümanların mülkü olduğu ve en azından ülkemiz itibariyle harac vergisi alınmadığından, Hanefî mezhebinin ilkelerine tarafından, farziyeti nasla sabit olan ziraî ürün zekâtı verilmelidir
diyanet *