TEVBE
Tevbe, kulun kendi iradesiyle Allah'a donmesidir Tıpkı «Sen Rabbinden, Rabbin de senden razı olduğu halde O'na don, emrinde olunun kendi iradesi olmadan A1lah'a donmesi gibi
Yani asıl tevbe iradi ve istekli olarak Allah'a yonelmektir Olum, iradesiz ve zorla olan bir donuştur Nitekim bu, yukarıdaki ayetten acıkca anlaşılmaktadır Yani «Rabbine don!» emri olumdur ki, bu da nefsin en cok korktuğu şeydir Hatta Hz Musa'nın olum meleğinin taşla gozunu cıkardığı anlatılır Hz İbrahim'in (as,) ise «Yarab hicbir dost başka bir dostun canını alır mı?» dediği ve Hz Peygamberin olumune yakın zaman*da kendi kendine: «Ey nefis sana ne oluyor da oyle sığınaklarla kacıyorsun?», dediği rivayet edilir Yani ey nefis, olum tamamen yaklaşmışken sana ne oluyor da bazı yerlere sığınıp kendine care arıyorsun Aslında bunlar ummetini uyarmak ve olume karşı hazırlıklı olmasını tembih icindir Yoksa olumden korktuğu' icin değildir Nitekim bir hadislerinde: «Olum mu'mine bir hediyedir», buyurmuşlardır
Kur'an'ın ifadesinde « radiyeten merdiyyeh» kelimeleri tasavvuftaki nefsi radiye ve nefsi mardiyyeye işaret buyurulmaktadır Burada nefs eğer mutmainne makamında ise olume kerahet gormeyecek Kerahet (kotu gormek) tabiatında olduğundan dolayı rıza ve teslimiyeyiyeti yok etmez Bununla birlikte tevbenin istek ve iradeyle olması gerekmektedir Cunku zorla yapılan tevbe tevbei ye'se benzer ki, bu da makbul değildir Salik'in Hakk'a rucu' etmek istemesi gerekir Yoksa zorla tutulan orucun ve kılınan namazın faydası olmaz Bunun icindir Peygamberler hicbir zaman zora başvurmadan genellikle bazı mucizelerle ummetlerini ikna etmişlerdir
Tevbe, gunahtan donuştur Dunya metaından Allah'ın kullarına verdiği nimetlere yonelmektir
Yani yukarıdaki rucu' kavramı mutlak anlamda kullanılmıştır Ondan maksat gunahtan donuştur, Gunah ise kulu Allah'tan uzaklaştırır ve araya perdeler koyar Ahiretteki derece ve mertebelerden sadece biridir Gerci cennetteki ereceler kulun am el ve takvasına gore taksim edilecektir Fakat kul sadece ameli salih işleyip na guvenmeyip Allah'ın rahmetine guvenmelidir Dunyadaki mertebeler de bu şekildedir Eğer insan sahip olduğu mertebeye aşırı bağlı değilse bu onun icin bir engel ve perde teşkil etmez Oyle olmasaydı makam sahibi olan raşid halifeler en cok Allah'tan uzak kalanlardan olurlardı
Hatta dunyevi makama sahip iken bile manevi mertebelerini kaybetmeyen melikler Mesela Nureddin Mahmud Zengi ve oğlu Salih birer tasavvuf buyUğu idiler
Kısacası tasavvufta gunah,' şer'i kaidelerle yasaklanan şeyler değildir Gunah: Kalbin nefsin meylettiği her şeydir Nitekim yuce Kur'an'da « ••• Rabbim, beni ve neslimi puta tapmaktan koru» (İbrahim, 35) İmam Gazali burada gecen 'esnam' yani putlar kelimesini dunyalık para olarak tefsir etmiştir Acıkca anlaşılmaktadır ki, insanın cok aşırı derecede bağlandığı herşey put haline konulmuştur Gunah, insanın eşyaya bağlanmasıdır, eşyanın kendisi değildir Bu konuda «eğer masivaolmasaydı kimsenin olgunlaşması gozlenemezdi» Cunku olmayan şeyden kacınmak, o ihtiyactan feragat etmek diye bir şey olamaz Aksine bir şeyin ihtiyacına karşı koymak icin once o şeyin olması gerekir
Allah'a ulaşmak isteyen kişi (salik, murid, muvahhid) O'ndan başka butun isteklerinden vazgecmelidir Hatta kendi vucudundan (var olmasından) bile Bununla ilgili bir soz vardır: «Senin var olman (varlığını sezmen ve kabul etmen) gunah olarak yeterlidir Ona başka bir gunah eklemen ve kıyas etmen gereksizdir»
Hakk'a talip olanın uzerine gerekli olan şey kendi varlığı dahil hicbir şeye meyletmemesidir Nitekim tasavvuf buyukleri demişlerdir ki: Senin varlığın (vucudun) oyle bir gunahtır ki, onun uzerine hicbir gunah kıyas edilemez
İnsanın kendi varlığında bile istiğina etmesi «tamahhuz» olarak adlandırılır Bu fena halidir bu halin farklı tarafları ortaya cıkar Cunku fena halinde insan bazen şuur ve iltifatla karşılaşabilir Buna fenai nakıs derler Fena ender fena ise masivanın tamamen yok olmasıdır Bu durumda muridin kendi sıfatlar da fena bulur Nitekim şoyle bir soz vardır: «Gercek ihlas, kişinin ameldeki ihlasmı bile gormemesidir, Bu, fena fillah ve yuksek bir cezbe halidir İşte fenai kamil ve ihlası tam durumu budur
ZUHD
Zuhd, dunyada mal, şehvet ve her turlu maddi istek ve arzularımızdan az olsun cok olsun* tıpkı bir olunun uzaklaştığı gibi uzaklaşmaktır İbrahim b Edhem hazretleri buyurmuştur ki: «Cinsel ilişkiyi adet haline getiren kişiden hayır gelmez» Bu soz daha cok sulik hayatına başladıktan sonra gecerlidir Nitekim ben de tasavvufa ilk başladığım yıllarda, Şeyhi Ekber Muh*yiddin b Arabi kaddesallahu sirruhussanii hazretleri beni uc şeyden menetti 1 Alaca kıyafet giymekten Cunku vahdeti arzulayan kişinin elbisesinin renginde de bir vahdet olması gerekir Ehlullah nazarında insanın mana ve suret (şekil) birliği gerekli olan bir şeydir 2 Asaya yani bastona dayanmak Bu şu demektir: Masivaya dayanma, dayanılacak tek şey Allah'tır Dunyada herhangi bir şeye guvenmek oyle bir ağac parcasına dayanmaktır Suleyman (as,) bir gun asasına dayanmış fakat bir muddetsonra asanın icindeki kurt asayı kemirerek onun yere duşmesine sebep olmuştur 3 Aşırı cinsel ilişkiden sakınmak Buna bir ornek olarak tarikatımızın piranından Uftade hazretleri, efendimiz Aziz Mahmud Hudai'ye, sulukunun ilk yıllarında evine ancak haftada bir kere gitmesine izin veriyordu Metinde gecen 'cah' yani makam ve itibar kelimesi insanlar arasında itibar, izzet ve kabul anlamındadır Bunun haklı veya haksız olması fark etmez Bir bolgede bir insanın şohreti ve halkın sevgisi' beraber olabilir Fakat bu yine de uygun değildir Ve manevi terakkiye manidir Bu gibi şeylere olan sevgi, nefsani arzulardan oldu*ğundan onlardan annmak gerekir Bu gibi mal ve makam sevgisinden annmak tıpkı tabii olu*mun insanı dunyadan ayırdığı gibi bir mevti fena halidir İnsan bu makamda butun nesnelerle ilişkisini keser Ta ki, bu nesneler kendisine en*gel ve set olmaktan cıkana kadar Fakat eğer evliyse boşanmaz, oylece devam eder Evli değil ise, evlenmesi doğru değildir Cunku insan genellikle evlilik durumunda zihnini toparlayacak zamanı bulamaz Halbuki suluk, zinde bir gayret ve dağınık olmayan bir irade ister Zuhdun hakikatı dunya ve ahirette zahid olmaktır Hz Peygamber (as,) şoyle buyurdu: «Dunya ahiret ehline, iihiret de dunya ehline ha*ramdır Fakat ehlullaha her ikisi de haramdır» Yukanda acıklanan zuhd dunyayı zihnen terk ediştir Buna terkoi dunya denir Fakat 'ger*cek anlamda tam zuhd ahireti de terketmektir Yani ahiretin makam ve derecelerine de iltifat etmemektir Cunku bunların hepsi mahluktur Oysa mahluk gaye olamaz Yaratan dururken yaratılana meyletmek ve onu hedef almak yanlış ve abestir Bunun icin aşıklar Suleyman (as) hazretlerine iltifat etmedikleri gibi onun mulkune ve cennet nimetlerine de iltifat etmediler Bu, cenneti kucumsemek anlamında alınmamalıdır Allah'ı muşahede yeri olan Cennet'in, sufiler tarafından kucumsenmesi duşunulemez Yukarıdaki hadiste gecen 'haram' kelimesi yasak anlamındadır Normal hukuki yasaklar gibi, ahiret ehli icin de dunyalık şeylere bağlan*mak yasaktır Cunku her ikisini, yani dunya ve ahireti beraber yurutmek iddiası, doğu ile batıyı birleştirmek gibi olduğundan imkansızdır Bunlar iki kuma gibidir ki, birini razı etsen diğerini kusturursun Aynı şekilde dunya ehline de boyle yasaklar getirilmiştir Cunku koşk, villa ve saraylar yapmak peşinde olanların ahirete vakit ayırması imkansızdır Veliler Allah'ın ozellikle sectiği kullarıdırDunya ve ahiretle irtibatlı olmalan yasaklanmıştır Bunlar bir hukumdann ozel hizmetlerini goren kişilerdir ki, beldeler zabtedip meydanlarda savaşmazlar Ehli dunyanın ahiretten menedilmesi 'hizlan', 'haylulet' ve 'tevekkuli nefs'dir Nitekim yuce Kur'an'da şoyle buyurulmaktadır: «İyi biliniz ki, Allah kişi ile kalbi arasına girer »(En*fal, 24) Hz Peygamberde (sav) şoyle dua etmişti «Allahım, beni bir an bile nefsimle baş*başa bırakma» Bundan da anlaşılacaği gibi Allah'tan yardım dilemek gerekir Ehli ahiretin dunyadan, ehli dunyanın da ahiretten menedilmesi Allah'ın bir yardımı ve ihsanıdır
TEVEKKUL
Tevekkul, tıpkı bir olunun dunyadan kopması gibi, kulun Allah'a guvenip butun sebep ve tedbirlerden uzak kalmasıdır Nitekim Cenabı Allah şoyle buyurmaktadır: «Kim Allah'a tevekkul ederse O, ona yeterlidir » (Talak, 21)
Tıpkı tabii olarak olenin artık dunyayla İrtibatını kesme si gibi, iradi olarak olenin'de bağ bahce ve işlerini bırakıp her şeyini Allah'a havale etmesi gerekir Cunku bir kimse kendini yok sayıp sadece Allah'a guvenirse Allah ona yeter*lidir Zaten Allah dunyaya: «Ey dunya benim hizmetimde olanlara hizmetci ol», buyurmuştur
Bunun gibi İbrahim b Edhem ve onun gibi daha niceleri Allah'a tam tevekkul ettiklerinden col ortasında umulmadık anlarda kendilerine, karınlarını doyurmaları icip yiyecek sofraları indirildiği anlatılır Aynı şekilde bir dervişe her oğun taze bir ekmek gelirmiş, bunun sebebi sorulduğunda «Bunu yaşlı bir hanım getiriyor» dermiş Bu yaşlı kadın dunyadır İşte dunya yalancı bir dost olmasına rağmen Allah dostlarına boyle yardım eder Şeytan bile kırk yıl bir dervişin camiye gitmesi icin fenerini tutmuş Zaten Kur'anı Kerim'de şeytanın, salih kulları doğru yoldan saptıramayacağı bildirilmektedir (Hicr suresi)
Yukarıda bahsedilen tevekkul havass icindir Cunku avam icin tevekkul, sebebi yerine getirdikten sonra soz konusudur Mesela once tohumunu ekip sonra tevekkul eder Devesini bağladıktan sonra tevekkul etmelidir
Tevbe, kulun kendi iradesiyle Allah'a donmesidir Tıpkı «Sen Rabbinden, Rabbin de senden razı olduğu halde O'na don, emrinde olunun kendi iradesi olmadan A1lah'a donmesi gibi
Yani asıl tevbe iradi ve istekli olarak Allah'a yonelmektir Olum, iradesiz ve zorla olan bir donuştur Nitekim bu, yukarıdaki ayetten acıkca anlaşılmaktadır Yani «Rabbine don!» emri olumdur ki, bu da nefsin en cok korktuğu şeydir Hatta Hz Musa'nın olum meleğinin taşla gozunu cıkardığı anlatılır Hz İbrahim'in (as,) ise «Yarab hicbir dost başka bir dostun canını alır mı?» dediği ve Hz Peygamberin olumune yakın zaman*da kendi kendine: «Ey nefis sana ne oluyor da oyle sığınaklarla kacıyorsun?», dediği rivayet edilir Yani ey nefis, olum tamamen yaklaşmışken sana ne oluyor da bazı yerlere sığınıp kendine care arıyorsun Aslında bunlar ummetini uyarmak ve olume karşı hazırlıklı olmasını tembih icindir Yoksa olumden korktuğu' icin değildir Nitekim bir hadislerinde: «Olum mu'mine bir hediyedir», buyurmuşlardır
Kur'an'ın ifadesinde « radiyeten merdiyyeh» kelimeleri tasavvuftaki nefsi radiye ve nefsi mardiyyeye işaret buyurulmaktadır Burada nefs eğer mutmainne makamında ise olume kerahet gormeyecek Kerahet (kotu gormek) tabiatında olduğundan dolayı rıza ve teslimiyeyiyeti yok etmez Bununla birlikte tevbenin istek ve iradeyle olması gerekmektedir Cunku zorla yapılan tevbe tevbei ye'se benzer ki, bu da makbul değildir Salik'in Hakk'a rucu' etmek istemesi gerekir Yoksa zorla tutulan orucun ve kılınan namazın faydası olmaz Bunun icindir Peygamberler hicbir zaman zora başvurmadan genellikle bazı mucizelerle ummetlerini ikna etmişlerdir
Tevbe, gunahtan donuştur Dunya metaından Allah'ın kullarına verdiği nimetlere yonelmektir
Yani yukarıdaki rucu' kavramı mutlak anlamda kullanılmıştır Ondan maksat gunahtan donuştur, Gunah ise kulu Allah'tan uzaklaştırır ve araya perdeler koyar Ahiretteki derece ve mertebelerden sadece biridir Gerci cennetteki ereceler kulun am el ve takvasına gore taksim edilecektir Fakat kul sadece ameli salih işleyip na guvenmeyip Allah'ın rahmetine guvenmelidir Dunyadaki mertebeler de bu şekildedir Eğer insan sahip olduğu mertebeye aşırı bağlı değilse bu onun icin bir engel ve perde teşkil etmez Oyle olmasaydı makam sahibi olan raşid halifeler en cok Allah'tan uzak kalanlardan olurlardı
Hatta dunyevi makama sahip iken bile manevi mertebelerini kaybetmeyen melikler Mesela Nureddin Mahmud Zengi ve oğlu Salih birer tasavvuf buyUğu idiler
Kısacası tasavvufta gunah,' şer'i kaidelerle yasaklanan şeyler değildir Gunah: Kalbin nefsin meylettiği her şeydir Nitekim yuce Kur'an'da « ••• Rabbim, beni ve neslimi puta tapmaktan koru» (İbrahim, 35) İmam Gazali burada gecen 'esnam' yani putlar kelimesini dunyalık para olarak tefsir etmiştir Acıkca anlaşılmaktadır ki, insanın cok aşırı derecede bağlandığı herşey put haline konulmuştur Gunah, insanın eşyaya bağlanmasıdır, eşyanın kendisi değildir Bu konuda «eğer masivaolmasaydı kimsenin olgunlaşması gozlenemezdi» Cunku olmayan şeyden kacınmak, o ihtiyactan feragat etmek diye bir şey olamaz Aksine bir şeyin ihtiyacına karşı koymak icin once o şeyin olması gerekir
Allah'a ulaşmak isteyen kişi (salik, murid, muvahhid) O'ndan başka butun isteklerinden vazgecmelidir Hatta kendi vucudundan (var olmasından) bile Bununla ilgili bir soz vardır: «Senin var olman (varlığını sezmen ve kabul etmen) gunah olarak yeterlidir Ona başka bir gunah eklemen ve kıyas etmen gereksizdir»
Hakk'a talip olanın uzerine gerekli olan şey kendi varlığı dahil hicbir şeye meyletmemesidir Nitekim tasavvuf buyukleri demişlerdir ki: Senin varlığın (vucudun) oyle bir gunahtır ki, onun uzerine hicbir gunah kıyas edilemez
İnsanın kendi varlığında bile istiğina etmesi «tamahhuz» olarak adlandırılır Bu fena halidir bu halin farklı tarafları ortaya cıkar Cunku fena halinde insan bazen şuur ve iltifatla karşılaşabilir Buna fenai nakıs derler Fena ender fena ise masivanın tamamen yok olmasıdır Bu durumda muridin kendi sıfatlar da fena bulur Nitekim şoyle bir soz vardır: «Gercek ihlas, kişinin ameldeki ihlasmı bile gormemesidir, Bu, fena fillah ve yuksek bir cezbe halidir İşte fenai kamil ve ihlası tam durumu budur
ZUHD
Zuhd, dunyada mal, şehvet ve her turlu maddi istek ve arzularımızdan az olsun cok olsun* tıpkı bir olunun uzaklaştığı gibi uzaklaşmaktır İbrahim b Edhem hazretleri buyurmuştur ki: «Cinsel ilişkiyi adet haline getiren kişiden hayır gelmez» Bu soz daha cok sulik hayatına başladıktan sonra gecerlidir Nitekim ben de tasavvufa ilk başladığım yıllarda, Şeyhi Ekber Muh*yiddin b Arabi kaddesallahu sirruhussanii hazretleri beni uc şeyden menetti 1 Alaca kıyafet giymekten Cunku vahdeti arzulayan kişinin elbisesinin renginde de bir vahdet olması gerekir Ehlullah nazarında insanın mana ve suret (şekil) birliği gerekli olan bir şeydir 2 Asaya yani bastona dayanmak Bu şu demektir: Masivaya dayanma, dayanılacak tek şey Allah'tır Dunyada herhangi bir şeye guvenmek oyle bir ağac parcasına dayanmaktır Suleyman (as,) bir gun asasına dayanmış fakat bir muddetsonra asanın icindeki kurt asayı kemirerek onun yere duşmesine sebep olmuştur 3 Aşırı cinsel ilişkiden sakınmak Buna bir ornek olarak tarikatımızın piranından Uftade hazretleri, efendimiz Aziz Mahmud Hudai'ye, sulukunun ilk yıllarında evine ancak haftada bir kere gitmesine izin veriyordu Metinde gecen 'cah' yani makam ve itibar kelimesi insanlar arasında itibar, izzet ve kabul anlamındadır Bunun haklı veya haksız olması fark etmez Bir bolgede bir insanın şohreti ve halkın sevgisi' beraber olabilir Fakat bu yine de uygun değildir Ve manevi terakkiye manidir Bu gibi şeylere olan sevgi, nefsani arzulardan oldu*ğundan onlardan annmak gerekir Bu gibi mal ve makam sevgisinden annmak tıpkı tabii olu*mun insanı dunyadan ayırdığı gibi bir mevti fena halidir İnsan bu makamda butun nesnelerle ilişkisini keser Ta ki, bu nesneler kendisine en*gel ve set olmaktan cıkana kadar Fakat eğer evliyse boşanmaz, oylece devam eder Evli değil ise, evlenmesi doğru değildir Cunku insan genellikle evlilik durumunda zihnini toparlayacak zamanı bulamaz Halbuki suluk, zinde bir gayret ve dağınık olmayan bir irade ister Zuhdun hakikatı dunya ve ahirette zahid olmaktır Hz Peygamber (as,) şoyle buyurdu: «Dunya ahiret ehline, iihiret de dunya ehline ha*ramdır Fakat ehlullaha her ikisi de haramdır» Yukanda acıklanan zuhd dunyayı zihnen terk ediştir Buna terkoi dunya denir Fakat 'ger*cek anlamda tam zuhd ahireti de terketmektir Yani ahiretin makam ve derecelerine de iltifat etmemektir Cunku bunların hepsi mahluktur Oysa mahluk gaye olamaz Yaratan dururken yaratılana meyletmek ve onu hedef almak yanlış ve abestir Bunun icin aşıklar Suleyman (as) hazretlerine iltifat etmedikleri gibi onun mulkune ve cennet nimetlerine de iltifat etmediler Bu, cenneti kucumsemek anlamında alınmamalıdır Allah'ı muşahede yeri olan Cennet'in, sufiler tarafından kucumsenmesi duşunulemez Yukarıdaki hadiste gecen 'haram' kelimesi yasak anlamındadır Normal hukuki yasaklar gibi, ahiret ehli icin de dunyalık şeylere bağlan*mak yasaktır Cunku her ikisini, yani dunya ve ahireti beraber yurutmek iddiası, doğu ile batıyı birleştirmek gibi olduğundan imkansızdır Bunlar iki kuma gibidir ki, birini razı etsen diğerini kusturursun Aynı şekilde dunya ehline de boyle yasaklar getirilmiştir Cunku koşk, villa ve saraylar yapmak peşinde olanların ahirete vakit ayırması imkansızdır Veliler Allah'ın ozellikle sectiği kullarıdırDunya ve ahiretle irtibatlı olmalan yasaklanmıştır Bunlar bir hukumdann ozel hizmetlerini goren kişilerdir ki, beldeler zabtedip meydanlarda savaşmazlar Ehli dunyanın ahiretten menedilmesi 'hizlan', 'haylulet' ve 'tevekkuli nefs'dir Nitekim yuce Kur'an'da şoyle buyurulmaktadır: «İyi biliniz ki, Allah kişi ile kalbi arasına girer »(En*fal, 24) Hz Peygamberde (sav) şoyle dua etmişti «Allahım, beni bir an bile nefsimle baş*başa bırakma» Bundan da anlaşılacaği gibi Allah'tan yardım dilemek gerekir Ehli ahiretin dunyadan, ehli dunyanın da ahiretten menedilmesi Allah'ın bir yardımı ve ihsanıdır
TEVEKKUL
Tevekkul, tıpkı bir olunun dunyadan kopması gibi, kulun Allah'a guvenip butun sebep ve tedbirlerden uzak kalmasıdır Nitekim Cenabı Allah şoyle buyurmaktadır: «Kim Allah'a tevekkul ederse O, ona yeterlidir » (Talak, 21)
Tıpkı tabii olarak olenin artık dunyayla İrtibatını kesme si gibi, iradi olarak olenin'de bağ bahce ve işlerini bırakıp her şeyini Allah'a havale etmesi gerekir Cunku bir kimse kendini yok sayıp sadece Allah'a guvenirse Allah ona yeter*lidir Zaten Allah dunyaya: «Ey dunya benim hizmetimde olanlara hizmetci ol», buyurmuştur
Bunun gibi İbrahim b Edhem ve onun gibi daha niceleri Allah'a tam tevekkul ettiklerinden col ortasında umulmadık anlarda kendilerine, karınlarını doyurmaları icip yiyecek sofraları indirildiği anlatılır Aynı şekilde bir dervişe her oğun taze bir ekmek gelirmiş, bunun sebebi sorulduğunda «Bunu yaşlı bir hanım getiriyor» dermiş Bu yaşlı kadın dunyadır İşte dunya yalancı bir dost olmasına rağmen Allah dostlarına boyle yardım eder Şeytan bile kırk yıl bir dervişin camiye gitmesi icin fenerini tutmuş Zaten Kur'anı Kerim'de şeytanın, salih kulları doğru yoldan saptıramayacağı bildirilmektedir (Hicr suresi)
Yukarıda bahsedilen tevekkul havass icindir Cunku avam icin tevekkul, sebebi yerine getirdikten sonra soz konusudur Mesela once tohumunu ekip sonra tevekkul eder Devesini bağladıktan sonra tevekkul etmelidir