Tevfik Fikret Tarihi Kadim Şiiri
Tarihi Kadim Tevfik Fikret Şiiri
Tevfik Fikret Tarihi Kadim
TARİH'İ KADİM
Puan Ver :
İşte, der, insanoğlunun gecmiş hayatı bu
Ve başlar bize maval okumaya
Ninniler uydurup uyutur bizi
dedelerimizin derin boşluklar icinde, uzun,
zifiri karanlık hayatından
Gosterir bize evvel zamanı,
tek doğru, en guzel ornek, der
Bakarsın gelecek gunlerin farkı yok gecen geceden
Senin tarih dediğin işte budur,
alnında altı bin yıllık buruşuklar
ve bir o kadar da kuşku
Başı gecmişe bir duşe değer,
surunur ayağı bomboş bir geleceğe,
bir deri bir kemik,
ayakta zorla durur
Ben hic tiksinmem ondan,
karşıma alırım onu arada bir,
anlat bakalım, derim, şu eskilerden
Bir parca feylesofa benzer o,
bir parca sırtlana benzer,
berbat suratıyla da bir hortlağa
Yoklar mezarını unutulmuş gecelerin,
başlar paslı, boğuk bir sesle
bir bir bana anlatmaya,
sırasıyle, ne olmuş ne bitmişse:
Hep yıkım ustune yıkım,
acı ustune acı!
Ne vakit gecse anlı şanlı bir ordu,
cokuverir ağır golgesi bir bulutun,
kanlar yağar dort bir yana
En başta bir kanlı bayrak
Kanlı bir tac gelir arkasından
Sonra araclar sokun eder kan icinde:
Balta, topuz, yay, kılıc, mızrak,
mancınık, top, tufek, sapan
Arada, kanlı komutanlar ve savaş birlikleri
En son alay alay esirler gecer
Yenen bir kişiye yenilen on kişi,
ciğneyen haklı, yiğnenen hapı yuttu
Yıkımlara, acılara alkış tut,
yuksekten bakanlar onunde eğil,
insafla birdir aşşağılık ve namussuzluk,
doğruluk lafta, yurekte değil,
iyilik ayaklarda, kotuluk kucaklarda
Bir gercek var, tek bir gercek:
Eli kolu bağlayan zincir
Bir tek şey var sozu gecen: yumruk
Hak guclunun, kotunun yanı
Uzun lafın kısası:
Ezmeyen ezilir!
Nerde bir şeref var, iğreti
Nerde bir mutluluk var, yama
Bir şeyin ne başına inan ne sonuna
Din şehit ister, gokyuzu kurban
Her yanda durmadan kan akacak,
durmadan her yanda kan!
İşte boyle inler, sayıklar o,
anlatır insanoğlunun bu belalı omru
ne yolda, nasıl surduğunu
Bakarım iskeletin kanlar kopurur dişlek ağzında
Duyarım sesinin titreyen kuyusunda
yankısını korkunc bir iniltinin,
ben de başlarım birdenbire titremeye,
toprak da tiksintiyle titremiş gibi gelir bana
Savaşın gurultusu, patırtısı, indir artık
indir bu acıklı sahnenin perdesini!
Dinsin sonu gelmeyen bu karışıklık!
Sen de, gelenekci iskelet,
yazdığın kara yazılara bir son ver,
aydınlığa susadık biz, aydınlığa susadık
Uzun karanlıklar icinde uyumak isteyen mi var?
Bizden iyi geceler onlara,
bizden onlara iyi uykular!
Kimsin, ey golge, kendinden gecmiş,
koşuyorsun karanlıklara doğru?
Kanla oynamış gibisin,
kırmış gecirmişsin insanoğlunu
Sen buna kahramanlık mı dedin?
Onun koku kan ve hayvanlık be?
Şehirler ciğne, ordular dağıt,
kes, kopar, kır, surukle,
ez, vur, yak ve yık
Yalvarmalara yakarmalara boş ver,
gozyaşlarına iniltilere aldırma
Olumle, acıyla doldur gectiğin yeri,
ne ekin ko, ne ot ko, ne yosun
Sonsun evler, surunsun insanlar orda burda,
kalmasın alt ust olmayan hicbir yer,
mezar taşına donsun her ocak,
damlar coksun yetimlerin başına
Bu ne alcaklık boyle bu ne namussuzluk!
Hey bana bak, başbuğ musun ne?
Yerin dibine bat, cakanla gosterişinle!
Her başarı bir yıkım bir mezarlık,
işte bir yavrucak yatıyor şurda,
ey cihangir, onu gor de utan!
Devril, bağımsızlığın eskimiş tahtı, devril,
nice acılar verdin butun insanlara,
inim inim inlettin butun insanları
Parcalan, kararmış tac, tuz buz ol,
hep senin yuzunden yoksulluğu insanların
Goz yaşından incilerin nerde hani?
Nasıl da yosun tutmuşlar, bi gorsen!
Eski cağlar nasıl kanmış size?
Ey kan icen kargalar,
butun karanlıklar sizinle dolu!
Artık yeter fikri susturduğunuz,
yerini hic bir şey tutamaz bu dunyada
zincirsiz, kelepcesiz yaşamanın
Hadi gidin tarih korusun sizi,
haydutlara en iyi sığınaktır gece,
gidin, yok olun siz de o mezarlıkta
İşte mujdelerin en guzeli,
işte en gercek ozgurluk
duşumuzdeki gelecek cağlarda:
Ne savaş, ne savaşan, ne salgın,
ne saltanat, ne yoksulluk, ne ezen, ne ezilen,
ne yakınma, ne de zulmun kahrı,
ne tapılan, ne tapan,
ben benim, sen de sen!
Ey soyulan iskelet, kimse bilmeyecek o zaman,
kimse bilmeyecek senin sayıp doktuklerini,
savaş ne, karışıklık ne, zafer ne, anlaşma ne?
Belki duyulmadık bir oyku,
belki korkunc bir masal
Cok surmez kohne kitap,
fikri gomen sayfaların
bugun olmazsa yarın yırtılacak
Ama kim yapacak dersin bu işi?
Bu oyle buyuk, oyle kocaman bir devrim ki,
hangi guc kalkar, ben yaparım der?
Yerlerin ve goklerin sahibi mi?
Tamam, işte oldu şimdi!
Yeri goğu elinde tutan o kibirli,
o somurtkan ve dokunulmaz
Butun bu kavgalar onun yuzunden değil mi?
Gokyuzu, sen soyle,
yuzyıllarca sel gibi akan su,
şimdi esrik bir ağzın turkusu,
kuru sesi zindandaki bir adamın,
ic acan bir soz ya da yakan bir soz şimdi,
bir geniş oh!, bir derin eyvah!,
bir yakarış, bir ovgu,
Şimdi tuy gibi bir ruzgar,
Şimdi ağzın bir kasırga
Dokunaklı bir yakınma şimdi,
sabredemeyen bir başa kakma,
bir titreme, bir can sesi,
bir savaş davulunun gumburtusu,
icin icin ağlamasi caresizliğin,
kahrın iyilikbilir kişnemesi,
bir soylev, apacık, gurul gurul,
Şimdi utangac ve hasta bir yalvarış,
bir rahatlık bir ic sıkıntısı,
Şimdi korkunc bir haykırma
butun bu karman corman gurultu patırtıyla
inleyen boş kubbe, sen soyle!
Sen ki her sesi yankılayansın,
soyle, bu bir suru boş cabalama icinde,
daha yukarlardaki şu tanrı katına
hangi sesin yankısı varabilmiş ki?
Hangi dua kabul olmuş bugune dek?
Binlerim seni, goklerin tanrısı,
din ulularından dinlerim seni:
Ne benzer var, ne noksanı,
canlı ve olumsuz ve her şeye gucu yeten ve yuce
Odur veren yiyeceği iceceği,
duşleri gercek yapan o,
bilen, haberi olan, kahreden ve oc alan,
acık, kapalı her şeyi duyan ve anlayan,
el uzatan yoksullara ve caresizlere,
her zaman her yerde bulunan ve her yeri goren
Seni boyle ovup duruyorlar işte
Oysa senin en ustun ozelliğin ne,
Ortaksızoluşun değil mi?
Kac ortağın var şu bataklıkta, bir bak
Topu olumsuz ve her şeye gucu yeten ve kahreden
Ve topu ortaksız ve tek
Ve topunun buyruğu yasağı ve saltanatı var,
ve topunun yukarlarda bir gokyuzu
Butun ordan gelir yureğe doğan
Topunun guneşi, ayı, yıldızları var,
ve topunun gorunmez bir tanrısı
Topunun adanan bir cenneti var,
ve topunun bir varlığı, bir yokluğu,
ve topunun saygıdeğer bir peygamberi
Ve topunun cennetinde korpecik guzel kızlar yaşar
Ve topunun cehenneminde birer lokmadır insancıklar
Tanrılar ne derse onu yapacak halk,
sabırla ve kahırla olacak iki buklum
Ama tanrılar ne derse onu yapacak
İnanasım gelmiyor bunların hicbirine
Ne bileyim?diyor kime sorsam
Hepsi bir kuruntu mu bunların yoksa?
Belki aldanmak yaşamanın bir gereği
Belki de hepsi de doğrudur, kim bilir,
belki ben hic bir şeyin farkında değilim,
karıştırmaktayım yokla varı
Kusurum ne? Kuşkuda olmak mı?
Kuşku koşmaktır aydınlıklara doğru
İnsan aklıdır eninde sonunda gerceği bulacak olan
Belki de yok olacağız bir gun topumuz birden
Kimbilir, obur dunya belki de var
Madem bu beden o olumsuzun işi,
ne diye kıvranır durur bin turlu dert icinde?
Hadi diyelim aslımız toprak bizim,
sen gel onu kederden bir camur yap
her yeri kanla, goz yaşıyla dolu
insaf be, bu kadarı da olur mu?
Sen gel hem yoktan var et,
sonra da ettiğini boz, kotule
Hic bir yaradandan ummam bunu:
Yaradan yok eder, ama perişan etmez!
En zorlu duşmanın işte, tanrı,
boğmak ister seni ulu katında,
cok iyi tanırsın sen o yılanı,
onun kızgın zehrinden bir vakitler bize
bir tadımlık vermiştin hani
Kuşku! En zalim en guclu duşman
Bunu ya bildin ya koydun kafamıza,
ya da bilemedin işin nereye varacağını
şeytanlık, duzen, sapıklıkdenen şey var ya,
bugun yerinden yurdundan edecek seni o
Tapınağında ışıklarını sonduruyor,
elleriyle parcalıyor heykelini
Sense, iler tutar yerin kalmamış,
gocup gidiyorsun olanca gucunle
Burclarında yıkılmalar falan hani?
Nerde hani gumburtusu yıldırımlarının?
O kızgın soluğun hani nerde?
Ne cehennemlerinde bir kaynama var?
Ne buyuk acını goren bir goz
Ne de kulaklarda dokunaklı bir cınlama
Oysa bir ufak parcası kopsa insanın,
bir sızlanma olur, duyulur bir ağlaşma
Sen Yeryuzu ve Gokyuzu'nle goc gir de,
bir inilti bile duyulmasın ortalıkta
Tam tersi, kahkahadan gecilmiyor
Zaten yalana ağlasa ağlasa,
bir ikiyuzluler ağlar,
bir de ahmaklar
Tarihi Kadim Tevfik Fikret Şiiri
Tevfik Fikret Tarihi Kadim
TARİH'İ KADİM
Puan Ver :
İşte, der, insanoğlunun gecmiş hayatı bu
Ve başlar bize maval okumaya
Ninniler uydurup uyutur bizi
dedelerimizin derin boşluklar icinde, uzun,
zifiri karanlık hayatından
Gosterir bize evvel zamanı,
tek doğru, en guzel ornek, der
Bakarsın gelecek gunlerin farkı yok gecen geceden
Senin tarih dediğin işte budur,
alnında altı bin yıllık buruşuklar
ve bir o kadar da kuşku
Başı gecmişe bir duşe değer,
surunur ayağı bomboş bir geleceğe,
bir deri bir kemik,
ayakta zorla durur
Ben hic tiksinmem ondan,
karşıma alırım onu arada bir,
anlat bakalım, derim, şu eskilerden
Bir parca feylesofa benzer o,
bir parca sırtlana benzer,
berbat suratıyla da bir hortlağa
Yoklar mezarını unutulmuş gecelerin,
başlar paslı, boğuk bir sesle
bir bir bana anlatmaya,
sırasıyle, ne olmuş ne bitmişse:
Hep yıkım ustune yıkım,
acı ustune acı!
Ne vakit gecse anlı şanlı bir ordu,
cokuverir ağır golgesi bir bulutun,
kanlar yağar dort bir yana
En başta bir kanlı bayrak
Kanlı bir tac gelir arkasından
Sonra araclar sokun eder kan icinde:
Balta, topuz, yay, kılıc, mızrak,
mancınık, top, tufek, sapan
Arada, kanlı komutanlar ve savaş birlikleri
En son alay alay esirler gecer
Yenen bir kişiye yenilen on kişi,
ciğneyen haklı, yiğnenen hapı yuttu
Yıkımlara, acılara alkış tut,
yuksekten bakanlar onunde eğil,
insafla birdir aşşağılık ve namussuzluk,
doğruluk lafta, yurekte değil,
iyilik ayaklarda, kotuluk kucaklarda
Bir gercek var, tek bir gercek:
Eli kolu bağlayan zincir
Bir tek şey var sozu gecen: yumruk
Hak guclunun, kotunun yanı
Uzun lafın kısası:
Ezmeyen ezilir!
Nerde bir şeref var, iğreti
Nerde bir mutluluk var, yama
Bir şeyin ne başına inan ne sonuna
Din şehit ister, gokyuzu kurban
Her yanda durmadan kan akacak,
durmadan her yanda kan!
İşte boyle inler, sayıklar o,
anlatır insanoğlunun bu belalı omru
ne yolda, nasıl surduğunu
Bakarım iskeletin kanlar kopurur dişlek ağzında
Duyarım sesinin titreyen kuyusunda
yankısını korkunc bir iniltinin,
ben de başlarım birdenbire titremeye,
toprak da tiksintiyle titremiş gibi gelir bana
Savaşın gurultusu, patırtısı, indir artık
indir bu acıklı sahnenin perdesini!
Dinsin sonu gelmeyen bu karışıklık!
Sen de, gelenekci iskelet,
yazdığın kara yazılara bir son ver,
aydınlığa susadık biz, aydınlığa susadık
Uzun karanlıklar icinde uyumak isteyen mi var?
Bizden iyi geceler onlara,
bizden onlara iyi uykular!
Kimsin, ey golge, kendinden gecmiş,
koşuyorsun karanlıklara doğru?
Kanla oynamış gibisin,
kırmış gecirmişsin insanoğlunu
Sen buna kahramanlık mı dedin?
Onun koku kan ve hayvanlık be?
Şehirler ciğne, ordular dağıt,
kes, kopar, kır, surukle,
ez, vur, yak ve yık
Yalvarmalara yakarmalara boş ver,
gozyaşlarına iniltilere aldırma
Olumle, acıyla doldur gectiğin yeri,
ne ekin ko, ne ot ko, ne yosun
Sonsun evler, surunsun insanlar orda burda,
kalmasın alt ust olmayan hicbir yer,
mezar taşına donsun her ocak,
damlar coksun yetimlerin başına
Bu ne alcaklık boyle bu ne namussuzluk!
Hey bana bak, başbuğ musun ne?
Yerin dibine bat, cakanla gosterişinle!
Her başarı bir yıkım bir mezarlık,
işte bir yavrucak yatıyor şurda,
ey cihangir, onu gor de utan!
Devril, bağımsızlığın eskimiş tahtı, devril,
nice acılar verdin butun insanlara,
inim inim inlettin butun insanları
Parcalan, kararmış tac, tuz buz ol,
hep senin yuzunden yoksulluğu insanların
Goz yaşından incilerin nerde hani?
Nasıl da yosun tutmuşlar, bi gorsen!
Eski cağlar nasıl kanmış size?
Ey kan icen kargalar,
butun karanlıklar sizinle dolu!
Artık yeter fikri susturduğunuz,
yerini hic bir şey tutamaz bu dunyada
zincirsiz, kelepcesiz yaşamanın
Hadi gidin tarih korusun sizi,
haydutlara en iyi sığınaktır gece,
gidin, yok olun siz de o mezarlıkta
İşte mujdelerin en guzeli,
işte en gercek ozgurluk
duşumuzdeki gelecek cağlarda:
Ne savaş, ne savaşan, ne salgın,
ne saltanat, ne yoksulluk, ne ezen, ne ezilen,
ne yakınma, ne de zulmun kahrı,
ne tapılan, ne tapan,
ben benim, sen de sen!
Ey soyulan iskelet, kimse bilmeyecek o zaman,
kimse bilmeyecek senin sayıp doktuklerini,
savaş ne, karışıklık ne, zafer ne, anlaşma ne?
Belki duyulmadık bir oyku,
belki korkunc bir masal
Cok surmez kohne kitap,
fikri gomen sayfaların
bugun olmazsa yarın yırtılacak
Ama kim yapacak dersin bu işi?
Bu oyle buyuk, oyle kocaman bir devrim ki,
hangi guc kalkar, ben yaparım der?
Yerlerin ve goklerin sahibi mi?
Tamam, işte oldu şimdi!
Yeri goğu elinde tutan o kibirli,
o somurtkan ve dokunulmaz
Butun bu kavgalar onun yuzunden değil mi?
Gokyuzu, sen soyle,
yuzyıllarca sel gibi akan su,
şimdi esrik bir ağzın turkusu,
kuru sesi zindandaki bir adamın,
ic acan bir soz ya da yakan bir soz şimdi,
bir geniş oh!, bir derin eyvah!,
bir yakarış, bir ovgu,
Şimdi tuy gibi bir ruzgar,
Şimdi ağzın bir kasırga
Dokunaklı bir yakınma şimdi,
sabredemeyen bir başa kakma,
bir titreme, bir can sesi,
bir savaş davulunun gumburtusu,
icin icin ağlamasi caresizliğin,
kahrın iyilikbilir kişnemesi,
bir soylev, apacık, gurul gurul,
Şimdi utangac ve hasta bir yalvarış,
bir rahatlık bir ic sıkıntısı,
Şimdi korkunc bir haykırma
butun bu karman corman gurultu patırtıyla
inleyen boş kubbe, sen soyle!
Sen ki her sesi yankılayansın,
soyle, bu bir suru boş cabalama icinde,
daha yukarlardaki şu tanrı katına
hangi sesin yankısı varabilmiş ki?
Hangi dua kabul olmuş bugune dek?
Binlerim seni, goklerin tanrısı,
din ulularından dinlerim seni:
Ne benzer var, ne noksanı,
canlı ve olumsuz ve her şeye gucu yeten ve yuce
Odur veren yiyeceği iceceği,
duşleri gercek yapan o,
bilen, haberi olan, kahreden ve oc alan,
acık, kapalı her şeyi duyan ve anlayan,
el uzatan yoksullara ve caresizlere,
her zaman her yerde bulunan ve her yeri goren
Seni boyle ovup duruyorlar işte
Oysa senin en ustun ozelliğin ne,
Ortaksızoluşun değil mi?
Kac ortağın var şu bataklıkta, bir bak
Topu olumsuz ve her şeye gucu yeten ve kahreden
Ve topu ortaksız ve tek
Ve topunun buyruğu yasağı ve saltanatı var,
ve topunun yukarlarda bir gokyuzu
Butun ordan gelir yureğe doğan
Topunun guneşi, ayı, yıldızları var,
ve topunun gorunmez bir tanrısı
Topunun adanan bir cenneti var,
ve topunun bir varlığı, bir yokluğu,
ve topunun saygıdeğer bir peygamberi
Ve topunun cennetinde korpecik guzel kızlar yaşar
Ve topunun cehenneminde birer lokmadır insancıklar
Tanrılar ne derse onu yapacak halk,
sabırla ve kahırla olacak iki buklum
Ama tanrılar ne derse onu yapacak
İnanasım gelmiyor bunların hicbirine
Ne bileyim?diyor kime sorsam
Hepsi bir kuruntu mu bunların yoksa?
Belki aldanmak yaşamanın bir gereği
Belki de hepsi de doğrudur, kim bilir,
belki ben hic bir şeyin farkında değilim,
karıştırmaktayım yokla varı
Kusurum ne? Kuşkuda olmak mı?
Kuşku koşmaktır aydınlıklara doğru
İnsan aklıdır eninde sonunda gerceği bulacak olan
Belki de yok olacağız bir gun topumuz birden
Kimbilir, obur dunya belki de var
Madem bu beden o olumsuzun işi,
ne diye kıvranır durur bin turlu dert icinde?
Hadi diyelim aslımız toprak bizim,
sen gel onu kederden bir camur yap
her yeri kanla, goz yaşıyla dolu
insaf be, bu kadarı da olur mu?
Sen gel hem yoktan var et,
sonra da ettiğini boz, kotule
Hic bir yaradandan ummam bunu:
Yaradan yok eder, ama perişan etmez!
En zorlu duşmanın işte, tanrı,
boğmak ister seni ulu katında,
cok iyi tanırsın sen o yılanı,
onun kızgın zehrinden bir vakitler bize
bir tadımlık vermiştin hani
Kuşku! En zalim en guclu duşman
Bunu ya bildin ya koydun kafamıza,
ya da bilemedin işin nereye varacağını
şeytanlık, duzen, sapıklıkdenen şey var ya,
bugun yerinden yurdundan edecek seni o
Tapınağında ışıklarını sonduruyor,
elleriyle parcalıyor heykelini
Sense, iler tutar yerin kalmamış,
gocup gidiyorsun olanca gucunle
Burclarında yıkılmalar falan hani?
Nerde hani gumburtusu yıldırımlarının?
O kızgın soluğun hani nerde?
Ne cehennemlerinde bir kaynama var?
Ne buyuk acını goren bir goz
Ne de kulaklarda dokunaklı bir cınlama
Oysa bir ufak parcası kopsa insanın,
bir sızlanma olur, duyulur bir ağlaşma
Sen Yeryuzu ve Gokyuzu'nle goc gir de,
bir inilti bile duyulmasın ortalıkta
Tam tersi, kahkahadan gecilmiyor
Zaten yalana ağlasa ağlasa,
bir ikiyuzluler ağlar,
bir de ahmaklar