Tiroid kanserlerinin tümü, tehlikel kanser grubuna girmez. Öyle tiroid kanserleri vardır ki, basit bir guatr ameliyatından sonra yıllarca sorun yaratmaz. Ama az da olsa, öyle tipleri vardır ki, bazen hiçbir tedavi yöntemi etkili olmaz.
Her tiroid kanseri, tiroid bezi içinde bir nodül olarak belirir. Bu nodül bazen görülecek kadar büyük olur, bazen ise ancak boyun ultrasonografisinde saptanacak kadar küçük, yani 5-6 mm olur. 48 yaşında bir bayanda ultrasonla 5 mm boyutunda, kanser şüpheli bir nodül görüldü. Ameliyatını yaptık, ve tahlilde tiroidin iyi seyreden bir kanseri (papiller tiroid kanseri) olduğu meydana çıktı. Ama 16 yaşında bir erkek çocukta, son 6 ayda büyüyüp 9 cm'ye ulaşan bir tiroid kanseri de ameliyat etmiştim. Kanser boyundaki lenf bezlerine sıçrayarak onları da büyütebilir. Hatta bazen tiroid kanseri küçük olduğu için dikkati çekmezken, büyüttüğü lenf bezleri dikkati çekebilir. 29 yaşındaki bir bayan hastama teşhis, büyümüş olan lenf bezlerinden hareketle konulmuştu. 15 yıl kadar önce ameliyat ettiğim bu hasta halen sağlıklı ve mutlu iş hayatına devam ediyor. Bazı kanserler kemiğe sıçrar. Kemik metastazı o kemiği dayanıksız hale getirir ve ciddi bir darbe olmaksızın kırılıverir. Kırılan kemik omurga, kol veya bacakta olabilir. Hatta tanı bazen bu kemik kırığının ameliyatı sırasında alınan parçanın patoloji muayenesiyle konulur.
Tiroid kanserleri, radyoaktif iyot tedavisine ( atom tedavisine) hassas olan ve atom tedavisinden hiç fayda görmeyenler olmak üzere iki ana grupta toplanırlar. Buna göre şöyle bir sınıflandırma yapmak doğrudur:
1. Diferansiye tiroid kanserleri.
Tiroid kanseri ameliyat edilerek çıkarılmış olsa da, kanser hücrelerinin ameliyat sahasında, lenf bezlerinde, akciğerde veya kemiklerde kalmış olabileceğine inanılır. Radikal bir tedavi, ameliyattan sonra radyoaktif iyot ( atom) tedavisi de uygulayarak yapılır. Ama vücuttaki bu hücreleri iyot ile yakalayıp içinden tahrip etmek için, bu hücrelerin iyi-kötü, normak tiroid hücresi gibi çalışıyor olması, iyodu kan dolaşımından yakalayıp içine alması gerekir. Bu tip hücrelere tıpta "farklılaşmış = diferansiye" hücreler
böyle hücrelerle oluşan kanserlere de "diferansiye kanserler" denir. Difereznsiye kanserler ameliyat + atom ile tedavi edildikleri için, elde edilen tedavi başarısı , diğerlerine kıyasla çok daha yüksektir. Bu şekilde iki ayrı tiroid kanseri vardır :
a. Papiller tiroid kanseri. Gençlerde görülen kanser tipidir. Ama daha yaşlı kadınlarda da görülebilir. Kanla yayılmaz, lenf yollarıyla yayılır. O nedenle uzaktaki organlara, akciğer ve kemiklere yayılmaz. Boyundaki lenf bezlerini şişiren kanser tipi budur. Tüm tiroid kanserleri içinde en iyi seyredeni, en uzun yaşama şansı vereni budur.
b. Foliküler tiroid kanseri. Genellikle 40 yaşlarından itibaren ve sıklıkla kadınlarda görülür. Lenf yolları ve lenf bezleri, yayılmak için tercih ettiği yol değildir. Ama daha kötüsü, kan ile yayılır. Kan ile yayılması demek, kanser hücrelerinin ameliyat oluncaya kadar kanla uzak organlara gitmesi demektir. Yukarda ifade ettiğim gibi, bu kanser bazen bir kemik metastazının neden olduğu kırığın tedavisi sırasında tespit edilir. Tedavisi, hücreleri normal tiroid hücresini taklit eden bir fonksiyona sahip olduğu için, ameliyat + radyoaktif iyot (atom) tedavisi ile yapılır.
2. İndiferansiye tiroid kanserleri . Anaplastikkanserlerin hücreleri, tiroid hücrelerinden kaynağını alırlar, ama iyodu işlemezler. Aslına hiç benzemedikleri için "indiferansiye" olarak adlandırılırlar. Bu kanserler, en kötü türdür. Tek iyi yanı, tüm tiroid kanserleri içinde en seyrek görülüyor olmasıdır. Kötü ve hızlı seyrederler. Radyoaktif iyot tedavisinden fayda görmez. Mümkünse tüm tiroid dokusu çıkarılmalıdır. Sonrasında geleneksel radyoterapi (ışın tedavisi) uygulanabilir. Hem lenf yollarıyla, hem kan yoluyla yayılır. Hiçbir tedavi yöntemi, uzun süren bir iyileşmeyi ne yazık ki sağlamaz.
Medüller tiroid karsinomu : Tiroidin içinde, tiroid hormonu değil de, kalsiyum metabolizmasında rol oynayan "kalsitonin" hormonu yapanparafoliküler c-hücreleri vardır. Bu hücrelerden çıkan kanserler , tüm tiroid kanserlerinin %10'undan azını oluştururlar. Aynı diğer tirod kanserlerinde olduğu gibi, tiroid içinde nodül şeklinde belirir. Hem boyundaki lenf bezlerine yayılır, hem de kanla yayılır. Bazen sadece tirod içinde ortaya çıkar, bazen de bazı ailevi hastalıklar eşliğinde, başka organların tümörleriyle beraber ortaya çıkar. Diğer diferansiye tiroid kanserlerinden farklı olarak, tiroglobulin değil, bir tümör belirteci olan kan testi CEA (karsino embriyonik antijen) yükselir. Medüller kanser tanısı konursa, beyin ve böbreküstü bezleri de tümör açısından araştırılır. Tedavisi için boyundaki lenf bezleriyle beraber, tüm tiroid bezinin çıkarılması ile olur. Radyoaktif iyot (atom) tedavisinin bir faydası yoktur.
Ameliyat komplikasyonları ve Sonuç:
Tiroid bezi fonksiyonları nedeniyle hayati bir organdır. Çalışması çok farklı etkenlerin altında olup, kolayca etkilenmektedir. Fiziksel ve psikolojik stres halinde, gebelikte daha çok çalışması, daha çok hormon salgılaması beklenir. Huzurlu, sakin bir ortamda ise fazla çalışmasına gerek yoktur.
Hastalıkları da çok çeşitlidir:basit büyüme (diffüz guatr), nodüllerle büyüme (nodüler guatr), iltihap (Hashimoto), kanser, az çalışma (hipotiroidi), çok çalışma (hipertiroidi) ... Tüm bu nedenlerle çok komplike bir organdır.
Cerrahisi ise yakın zamanlara kadar korkulu rüyalar yaşatırdı hastalara da, cerrahlara da. Cerrahisinin en basit komplikasyonu ellerin , parmakların kasılmasıdır ( "tetani" ). Tiroid bezine yapışık duran, herbiri mercimek büyüklüğündeki "paratiroid bezleri", kalsiyum metabolizmasını düzenler. Ameliyat bazen çok sıkıntılı olur ve bu bezler de tiroid beziyle beraber çıkarılırlar. Parathormon yapılamaz ve kanda kalsiyum düşer (hipokalsemi), eller, parmaklar kasılmaya başlar. Neyse ki tedavisi zor değil: ilk günler kalsiyum hapları yeterli olur. Kasılma kalıcı ise, kalsiyumun emilmesini arttıran D-vitaminleri ömür boyunca ağız yoluyla kullandırılır.
Hastaların çok korktuğu komplikasyon "ses kısıklığı"dır. Gırtlaktaki ses tellerini (cord vocalis) kasılı tutan, titreştiren ve ses çıkmasını sağlayan sinirler ( nervus rekurrens) sağlı sollu, tiroid bezinin çok yakınından geçerler. Bazen umulmadık derecede bitişiğindedirler. Hele hasta ikinci kez guatr ameliyatı oluyorsa, bu sinirler, yeniden büyümüş olan tiroid bezinin kısmen içinden bile geçiyor olabilir. Bu durumlarda sinirlerden birinin kesilmesi, gerilerek kopması gibi riskler vardır. Sinir tek taraflı kesilirse ömür boyu ses kısıklığı olur. Bazen gerilmeye bağlı , birkaç hafta içinde düzelen ses kısıklıkları da olabilmektedir. Ama hem sağdaki, hem soldaki sinir tam kopar veya kesilirse, işte o zaman ses telleri kapalı kalır, hasta nefes alamaz. Hastanın hayatını kurtarmak ve nefes almasını sağlamak için nefes borusuna boyundan bir yol açmak gerekir (Trakeostomi ). Bununda ileriki dönemlerde bazı cerrahi işlemler sonrası kapatılma ihtimali vardır.
Ama tüm bu komplikasyonlar tiroid hastalarını korkutmamalı. Çünkü "bilgili" bir cerrah bu komplikasyonları bildiği gibi, ortaya çıkmalarını önlemeyi de bilir. Ve şükürler olsun ki, bu sözü edilen komplikasyonlar, var olan teknolojik aletler de ( örneğin "Sinir Probu") kullanılarak, en aza indirilebilmektedir.
Her tiroid kanseri, tiroid bezi içinde bir nodül olarak belirir. Bu nodül bazen görülecek kadar büyük olur, bazen ise ancak boyun ultrasonografisinde saptanacak kadar küçük, yani 5-6 mm olur. 48 yaşında bir bayanda ultrasonla 5 mm boyutunda, kanser şüpheli bir nodül görüldü. Ameliyatını yaptık, ve tahlilde tiroidin iyi seyreden bir kanseri (papiller tiroid kanseri) olduğu meydana çıktı. Ama 16 yaşında bir erkek çocukta, son 6 ayda büyüyüp 9 cm'ye ulaşan bir tiroid kanseri de ameliyat etmiştim. Kanser boyundaki lenf bezlerine sıçrayarak onları da büyütebilir. Hatta bazen tiroid kanseri küçük olduğu için dikkati çekmezken, büyüttüğü lenf bezleri dikkati çekebilir. 29 yaşındaki bir bayan hastama teşhis, büyümüş olan lenf bezlerinden hareketle konulmuştu. 15 yıl kadar önce ameliyat ettiğim bu hasta halen sağlıklı ve mutlu iş hayatına devam ediyor. Bazı kanserler kemiğe sıçrar. Kemik metastazı o kemiği dayanıksız hale getirir ve ciddi bir darbe olmaksızın kırılıverir. Kırılan kemik omurga, kol veya bacakta olabilir. Hatta tanı bazen bu kemik kırığının ameliyatı sırasında alınan parçanın patoloji muayenesiyle konulur.
Tiroid kanserleri, radyoaktif iyot tedavisine ( atom tedavisine) hassas olan ve atom tedavisinden hiç fayda görmeyenler olmak üzere iki ana grupta toplanırlar. Buna göre şöyle bir sınıflandırma yapmak doğrudur:
1. Diferansiye tiroid kanserleri.
Tiroid kanseri ameliyat edilerek çıkarılmış olsa da, kanser hücrelerinin ameliyat sahasında, lenf bezlerinde, akciğerde veya kemiklerde kalmış olabileceğine inanılır. Radikal bir tedavi, ameliyattan sonra radyoaktif iyot ( atom) tedavisi de uygulayarak yapılır. Ama vücuttaki bu hücreleri iyot ile yakalayıp içinden tahrip etmek için, bu hücrelerin iyi-kötü, normak tiroid hücresi gibi çalışıyor olması, iyodu kan dolaşımından yakalayıp içine alması gerekir. Bu tip hücrelere tıpta "farklılaşmış = diferansiye" hücreler
böyle hücrelerle oluşan kanserlere de "diferansiye kanserler" denir. Difereznsiye kanserler ameliyat + atom ile tedavi edildikleri için, elde edilen tedavi başarısı , diğerlerine kıyasla çok daha yüksektir. Bu şekilde iki ayrı tiroid kanseri vardır :
a. Papiller tiroid kanseri. Gençlerde görülen kanser tipidir. Ama daha yaşlı kadınlarda da görülebilir. Kanla yayılmaz, lenf yollarıyla yayılır. O nedenle uzaktaki organlara, akciğer ve kemiklere yayılmaz. Boyundaki lenf bezlerini şişiren kanser tipi budur. Tüm tiroid kanserleri içinde en iyi seyredeni, en uzun yaşama şansı vereni budur.
b. Foliküler tiroid kanseri. Genellikle 40 yaşlarından itibaren ve sıklıkla kadınlarda görülür. Lenf yolları ve lenf bezleri, yayılmak için tercih ettiği yol değildir. Ama daha kötüsü, kan ile yayılır. Kan ile yayılması demek, kanser hücrelerinin ameliyat oluncaya kadar kanla uzak organlara gitmesi demektir. Yukarda ifade ettiğim gibi, bu kanser bazen bir kemik metastazının neden olduğu kırığın tedavisi sırasında tespit edilir. Tedavisi, hücreleri normal tiroid hücresini taklit eden bir fonksiyona sahip olduğu için, ameliyat + radyoaktif iyot (atom) tedavisi ile yapılır.
2. İndiferansiye tiroid kanserleri . Anaplastikkanserlerin hücreleri, tiroid hücrelerinden kaynağını alırlar, ama iyodu işlemezler. Aslına hiç benzemedikleri için "indiferansiye" olarak adlandırılırlar. Bu kanserler, en kötü türdür. Tek iyi yanı, tüm tiroid kanserleri içinde en seyrek görülüyor olmasıdır. Kötü ve hızlı seyrederler. Radyoaktif iyot tedavisinden fayda görmez. Mümkünse tüm tiroid dokusu çıkarılmalıdır. Sonrasında geleneksel radyoterapi (ışın tedavisi) uygulanabilir. Hem lenf yollarıyla, hem kan yoluyla yayılır. Hiçbir tedavi yöntemi, uzun süren bir iyileşmeyi ne yazık ki sağlamaz.
Medüller tiroid karsinomu : Tiroidin içinde, tiroid hormonu değil de, kalsiyum metabolizmasında rol oynayan "kalsitonin" hormonu yapanparafoliküler c-hücreleri vardır. Bu hücrelerden çıkan kanserler , tüm tiroid kanserlerinin %10'undan azını oluştururlar. Aynı diğer tirod kanserlerinde olduğu gibi, tiroid içinde nodül şeklinde belirir. Hem boyundaki lenf bezlerine yayılır, hem de kanla yayılır. Bazen sadece tirod içinde ortaya çıkar, bazen de bazı ailevi hastalıklar eşliğinde, başka organların tümörleriyle beraber ortaya çıkar. Diğer diferansiye tiroid kanserlerinden farklı olarak, tiroglobulin değil, bir tümör belirteci olan kan testi CEA (karsino embriyonik antijen) yükselir. Medüller kanser tanısı konursa, beyin ve böbreküstü bezleri de tümör açısından araştırılır. Tedavisi için boyundaki lenf bezleriyle beraber, tüm tiroid bezinin çıkarılması ile olur. Radyoaktif iyot (atom) tedavisinin bir faydası yoktur.
Ameliyat komplikasyonları ve Sonuç:
Tiroid bezi fonksiyonları nedeniyle hayati bir organdır. Çalışması çok farklı etkenlerin altında olup, kolayca etkilenmektedir. Fiziksel ve psikolojik stres halinde, gebelikte daha çok çalışması, daha çok hormon salgılaması beklenir. Huzurlu, sakin bir ortamda ise fazla çalışmasına gerek yoktur.
Hastalıkları da çok çeşitlidir:basit büyüme (diffüz guatr), nodüllerle büyüme (nodüler guatr), iltihap (Hashimoto), kanser, az çalışma (hipotiroidi), çok çalışma (hipertiroidi) ... Tüm bu nedenlerle çok komplike bir organdır.
Cerrahisi ise yakın zamanlara kadar korkulu rüyalar yaşatırdı hastalara da, cerrahlara da. Cerrahisinin en basit komplikasyonu ellerin , parmakların kasılmasıdır ( "tetani" ). Tiroid bezine yapışık duran, herbiri mercimek büyüklüğündeki "paratiroid bezleri", kalsiyum metabolizmasını düzenler. Ameliyat bazen çok sıkıntılı olur ve bu bezler de tiroid beziyle beraber çıkarılırlar. Parathormon yapılamaz ve kanda kalsiyum düşer (hipokalsemi), eller, parmaklar kasılmaya başlar. Neyse ki tedavisi zor değil: ilk günler kalsiyum hapları yeterli olur. Kasılma kalıcı ise, kalsiyumun emilmesini arttıran D-vitaminleri ömür boyunca ağız yoluyla kullandırılır.
Hastaların çok korktuğu komplikasyon "ses kısıklığı"dır. Gırtlaktaki ses tellerini (cord vocalis) kasılı tutan, titreştiren ve ses çıkmasını sağlayan sinirler ( nervus rekurrens) sağlı sollu, tiroid bezinin çok yakınından geçerler. Bazen umulmadık derecede bitişiğindedirler. Hele hasta ikinci kez guatr ameliyatı oluyorsa, bu sinirler, yeniden büyümüş olan tiroid bezinin kısmen içinden bile geçiyor olabilir. Bu durumlarda sinirlerden birinin kesilmesi, gerilerek kopması gibi riskler vardır. Sinir tek taraflı kesilirse ömür boyu ses kısıklığı olur. Bazen gerilmeye bağlı , birkaç hafta içinde düzelen ses kısıklıkları da olabilmektedir. Ama hem sağdaki, hem soldaki sinir tam kopar veya kesilirse, işte o zaman ses telleri kapalı kalır, hasta nefes alamaz. Hastanın hayatını kurtarmak ve nefes almasını sağlamak için nefes borusuna boyundan bir yol açmak gerekir (Trakeostomi ). Bununda ileriki dönemlerde bazı cerrahi işlemler sonrası kapatılma ihtimali vardır.
Ama tüm bu komplikasyonlar tiroid hastalarını korkutmamalı. Çünkü "bilgili" bir cerrah bu komplikasyonları bildiği gibi, ortaya çıkmalarını önlemeyi de bilir. Ve şükürler olsun ki, bu sözü edilen komplikasyonlar, var olan teknolojik aletler de ( örneğin "Sinir Probu") kullanılarak, en aza indirilebilmektedir.