Trabzon Of hakkında tüm bilgiler trabzon ili ve ilçelerini ayrıntılı olarak bakmak için hangi haritayı kullanırız of hakkında trabzonun rakımı Trabzon ilinin doğusunda bulunan ve tarihi fazla eskilere dayanan bir ilçedir Arazisini Of'tan Karadeniz'e dökülen Solaklı, Baltacı ve İyidere derelerinin aşağıda havzaları oluşturur İlçenin güneyinde Hayrat ve Dernekpazarı ilçeleri, doğusunda Rize ili, batısında Sürmene ilçesi ve kuzeyinde Karadeniz bulunur İlçe Osmanlı döneminde ve Cumhuriyet'in birincil yıllarında daha büyük yüzölçüme sahipti, ama 1948 yılında Çaykara'nın, 1990 yılında da Hayrat'ın ilçe olmasıyla ilçenin yüzölçümü küçülmüştür Of, ülkenin yönetiminde laf sahibi olan çoğu siyasetçi ve bürokrat yetiştirmiştir Tarihi, kültürel, siyasi ve hesaplı olarak varlıklı bir ilçedir İsminin kaynağı nedir Of isminin nereden geldiğine dair Yunan ve Türk resmi siyasi tezlerini yansıtan üç bahis vardır * Birinci bahis: Yunanca Ofis (yılan) kelimesinden türediğidir Bölgenin parçalı bir arazi yapısına sahip olması sebebiyle solaklı nehrinin tıpatıp bir yılan kıvrımı gibi şekil almasından dolayı bu ismin verildiği söylenmektedir lakin burada yollar yılankavi ise doğu karadenizin bütün yolları böyle oralara niçin bir kaç yerde daha bu ad verilmedi kavga etmek gerekir 1933 yılındaki Dahiliye Nezareti kaynaklarında köy listelerinde bir kaç yerde of var ve bunlar türklerin yoğunlukta yaşadığı doğu anadoludadır * İkinci iddia: Eski çağlarda yörenin Turani(?) kökenli ve silah yapımında epeyce sanatçı olan boylarla meskun olması dolayısıyla, isminin de Güney Sibirya Türklerinde tabanca anlamına gelen Opsözcüğünün halk müziği aralarında Ofşeklini aldığı söylenti edilmektedir Op ya da ob kelimesi Ortaasyada sıkça kullanılan coğrafi adlardandırbizim yörede de b sözü çoğunlukla rumlarca f olarak kullanılır Türkler yazılı hayatta ve belgesel hayatta elbette rumlardan fazla başarılı olduğundan onların kaynaklarında of olarak geçmiş olacağı düşüncesi akla çok yakındır * Üçüncü bahis: Kuman menşeli Ofşinveya Afşin( anlamı, hiddetli bir tavırla vatanını korumak ) sözcüğünün gitgide artarak ahali arasında Of şekliyle anılmasıyla türediği bahis edilir ve Kumanların öteki adları olan Kıpçakların ya da Kumanların bölgeye özellikle 11 ve 12 yüzyıllarda geldikleri idda edilir Bu konuda ilk Of Kitabı yazarı Hasan Hikmi Umur'un 1945 1953 ve 1955 yıllarında yazdığı Of Tarihi, Of Tarihine Ek ve OIf Muharebeleri adlı kitaplarında, Haşim Albayrak'ın Doğu Karadeniz'de Etnik Yapılanmalar ve Pontus adlı kitabında Mehmet Bilgin'in Doğu Karadeniz adlı kitabında geniş bilgiler bulmak mümkündür Bu konudaki tezlerin kaynağı; 1125 1210 yılları arasında Gürcüstan'dan gelerek Of'a ve Trabzon'un doğu tarafında yoğun oranda yerleştiği iddia edilen Hrıstıyan Kuman Türkleri(?) tezidirKuman Türklerinin diğer adı Kıpçak Türkleridir 11 yüzyılda bu günkü Kırım ve Ukrayna Deşti Kıpçak diye adlandırlırdıburanın insanları önce Gürcistan'a oradanda Gürcü Krallığının yönlendirmesiyle Trabzon'un doğpusuna değin yerleşmişlerdir Tarihçe Doğu Karadeniz Bölgesinin tarihi ve bilhassa bölgenin en manâlı şehri olan Trabzon'un tarihi ele alındığında, batılı tarihçilerin büyük bir çoğunluğu bölge tarihinin Yunan kolonileriyle başladığını vurgulamaktadırlar Halbuki bölgeye Yunan kolonileri gelmeden önce çoğu tarihçinin de belirttiği gibi bölgede yerli kavimler bulunmakta idi Bu millet olasılıkla en eski çağlardan beri bu toprakların yerlileri olarak Doğu Karadeniz Bölgesinde yaşamaktaydılar Alan muhtelif zamanlarda Yunanlılar tarafından işgal edilmiş ve kısa süreli koloniler kurulmuştur Bu koloni idareleri, yerli halkı kapsamıyordu Bu koloni devletlerinin en dinç oldukları zamanlarda bile hükümranlıkları ancak bulundukları surlar içinde sınırlı kalmıştır Sur dışarıda yaşayan yerli kabileler egemen topluluklar olarak yaşamışlardır Bölge, Roma İmparatorluğunun parçalanmasıyla Doğu Roma olarak tanıdık Bizans'ın payına düşer Bu hakimiyet, 1204 yılında Latinlerin İstanbul'u işgal etmesine değin devam eder Bu tarihten sonradan 1461 yılına kadar (Fatih Sultan Mehmet'in Trabzon'u fethi), yine Bizans İmparatorluğunun uzantısı olan, Bizans hanedanı Komnenosların kurmuş olduğu Trabzon Rum Devleti'nin egemenliğinde kalır 4 yy başlarında Hıristiyanlığın Roma İmparatorluğu tarafından resmi din olarak kabul edilmesiyle, bu din millet aralarında şipşak ve serbestçe yayılmaya başladı Daha önce Doğu Karadeniz'de yaşayan kavimler de Hıristiyanlığa geçmeye başladılar Hiristiyanlaşan bu kavimler tedrici bir şekilde Doğu Kilisesi'nin resmi dili olan Yunanca'yı öğrenmek zorunda kaldılar Özellikle 10 yy dan sonra Papazların telkinleriyle bu dili konuşmak daha da yaygınlaştı Zira Papazlar İncil'in dili açık havada bir dilde konuşulan her sözcük cehenneme gitmek için işlenen bir günah olarak hesaplanacaktırşeklinde telkinlerde bulunmakta idi Bu koşul, lokal halkın kendi dilleriyle karışık bir Yunanca veya millet arasında bilinen adıyla Rumca konuşulmasına neden olmuştur İzlenen bu Bizans siyaseti, lokal dillerin, inançların ve geleneklerin büyük bir çoğunluğunun belleklerden silinmesine, kısaca yerli unsurların asimile olmasına niçin olmuştur 12 asırda Çepni Türkmenleri Doğu Anadolu üzerinden göç ederek Doğu Karadeniz'e yerleşmiştir Trabzon'un batı bölgelerine yöresine yerleşen Çepniler den Trabzon'un doğusuna da yerleşmeler olmuş ve bu gün dahi Trabzon'un Çaykara ilçesinde soyadı Çepni olan aileler mevcuttur Of ve çevresi 1461 yılında Trabzon'un Fatih tarafından fethedilmesiyle Osmanlı İmparatorluğunun eline geçmiştir bu tarihten sonradan gitgide Müslümanlaşmaıştır 1717 yılında Rizeli Tuzcuoğlu isyanında Tuzcuoğlu Memiş Ağa, kaçarak Oflulara sığınmışlar, Osmanlı Ordusu Ofluları kırmaya başlamasına karşın kendilerine sığınan Memiş Ağa teslim edilmemiştir Fakat Memiş Ağa kendi isteği ile Ofluların kırılmaması için teslim olmuşturYunan Kaynaklarında belirtildiğine tarafından 1912 yılında Of'taki Rum nüfusun oranı ancak yüzde 1 olmuştur Oflular bölgenin tarıma elverişli olmayışı nedeniyle ya gurbete ya eğitime yönelmişleridr bu doğrultuda koskoca Osmanlı İmparatorluğunun din adamı yetiştiren müesselerinin çoğu İstanbul'dan sonradan Of'ta olmuştur Oflu hocalar kaybolmaya yüz tutmuş din ilimlerini baştan canlandırmışlar, Hazerfen Ahmet Çelebi gibi uçan yedi Türkten üçü Oflu Hocalardan olmuş, en dakik saat bulma aletlerini yapmışlar ve uygulamışlar,Kurtuluş Savaşı esnasında Atatürk'ü desteklemişler, İstanbul'da en büyük medreselerde müderrislik yapmışlar, padişaha kafa tutmuşlar, Mehmet Akif'in şiirlerine konu olmuşlardır Türkiyenin her yerinde Oflu Hocalar sembol olmuşlar, şarkılara, fıkralara konu olmuşlar, Of dışarıya bir fazla yerde Oflu Öğretmen mezarları yatır haline dönüşmüştürBölgede yaşamış bir takım aileler Tellioğlu,Çakıroğlu,Sarıalioğlu,Nuhoğlu,Ayazoğlu,K ılıçoğlu,Kemhacıoğlu,Kancıoğlu aileleridir Idare Of Belediyesi 1874 yılında kurulmuş köklü bir belediyedir Of Belediyesi Uzun bir süredir Of'un büyük ailelerinde olan Saral Ailesi tarafından yönetilmektedir Aile, Rus işgaline, askeri darbelere oysa 12 Eylül 1980 darbesinde tüm belediye başkanları görevlerinden alınmıştır ve Türkiye'deki her türlü siyasi değişimlere rağmen iktidarını sürdürmüştür Of'un en büyük bulvarı olan Atatürk Bulvarı, Başkan İsmail Sefa Sarıalioğlu göre yapılan düzenlemede öyle çok kişinin haklarından feragati sayesinde oluşmuştur Karadenizin ilk ve tek hanımefendi belediye başkanı olan Semahat Sarıalioğlu 19981999 yılları aralarında şehirde başarıyla atama yapmıştır1999 yılından itibaren de belediye başkanlığı görevini Oktay Saralve yardımcısı Tahir Hacıahmetoğlu yürütmektedir İşgal ve direnişler Ruslar, 24 Şubat 1916'da Rize'yi, 15 Mart 1916'da Of'u, 18 Nisan 1916'da Trabzon'u işgal ettiler Ruslara aleyhinde ilk önemli direniş Of ile Rize arasındaki Baltacı Deresinde olmuştur Bu direniş takriben bir ay sürmüştür Of'un işgaliyle Solaklı Vadisinde bir direniş meydana geldi Ruslar bu direnişi kırarak Soğanlı ve Demirkapı geçitlerinden Bayburt'a inmeyi düşünüyordu Rusların bu tasarısı birincil aşamada o kadar yararlı olmadı Zira bölgenin hakiki sahipleri olan Türkler, Rus kuvvetlerine büyük kayıplar verdirdiler Ama sayıca üstün olan Ruslar bir zaman sonradan Çaykara'nın aşağı köylerini işgal etmeye başladılar Yöre halkı kıyıdan uzak olduğu için daha çok dağlık kesime, iç kesimlere içten çekilmek zorunda kaldı Bu çekilme sırasında direnişlerine devam etmişlerdir Geri çekilen askerler Of'un bütün köyleri ve yakın kazalardan toplanan gönüllüler ile Trabzon Hapishanesindeki mahkumların da müsade alarak, müfreze halinde gönüllü olarak katılmalarıyla Baltacı Deresinin batı yanına Ruslara karşı savunma hattı oluşturuldu Savaşın en şiddetli günleri: * 7 Mart 1916 : Düşman ilk saldırıya başladı Düşman Baltacı Deresinden geri atıldı 26 şehit verdik id * 8 Mart 1916 : İki gün sürdü Düşman geri püskürtüldü * 1011 Mart 1916 : Düşman karadan ve denizden saldırdı, her tarafı yaktı 200 kumandan 380 şehit verdik * 12 Mart 1916 : 11 Alay Sürmene'ye nakledildi Kelali tepelerinde verilen mücadelede başarısız olundu Göç başladı * 13 Mart 1916 : Rus donanması savaşa girdi * 14 Mart 1916 : Düşman 600 ölü, 800 zarar görmüş verdi Baltacı deresi kana bulandı * 15 Mart 1916 : Ruslar donanma doğru karaya asker çıkarmaya devam etti Rus ordusu sivil halkın üzerine yüklenmiş ve 15 Mart 1916'da Of'a girmiştir Ruslar Solaklı vadisinden yukarıya içten bu arada Of'lu ırk uğraş ettiyse de; İspir'e asker çıkarılmasıyla Of işgal edilmiş oldu 20 Nisan 1916'da Ruslar Madur Dağı'nın güneyinde Leman Suyu ve Öküzlü Yaylası'na dek ilerledi Bayburt'taki 3 Ordu, aleyhinde taarruza geçerek SürmeneOf istikametinde denize ulaşmayı, Rus ordusunu tahrip etmeyi ve Trabzon'u kurtarmayı planlıyordu Hazırlıklarını tamamlayarak 1916 yılının Haziran ayında harekete geçti 22 Haziran'da Sultan MuratPistoklu Hanları arasındaki 60 km'lik mesafede gece baskınları düzenlendi 23 Haziran 1916'da çoğu Çanakkale'den dönen Miralay Kazım komutasındaki birliği Rusların keşif kolunu Yurt Yaylası'nda süngüden geçirmiştir İkinci büyük taarruz Sultan Murat Tepesinde başladı Topçu ateşi desteğiyle Rusların tüm siperleri ele geçirildi Burada Ruslara büyük zayiat verdirildi Rusların kayıpları 1000'den fazla ölü ve fazla sayıda esirdi Daha önce birliği ile birlikte burada şehit olacağını rüyasında görebilen Seyfeddin Bey ve kahraman Mehmetçiklerimiz Şüheda tepesini Ruslardan almıştır Ama bir subay, bir astsubay ve 70 er şehit verdik Haziran ayının 27'sinde HarmantepeKabanbaşı hattında 36 saat devam eden mücadelede 60 Alayımız 7 tutanak ve 150 er şehit vererek Rusları geri püskürtmüştür 12 Şubat 1918'de, Vehip Paşa komutasındaki 3 Kafkas Ordusu ileri harekata girişti Trabzonlu Albay Hacı Hamdi Bey komutasındaki 37 Tümen, Giresun'daki 123 Alay ile takviye edilerek Trabzon üstüne yola çıktı Bölgedeki çeteleri temizleyerek ilerleyen birlikler, 15 Şubat 1918'de Vakfıkebir'i, 17 Şubat 1918'de Akçaabat'ı geri aldılar Birkaç gün içinde çevreyi temizleyerek Trabzon'a girdiler 24 Şubat 1918'de Trabzon Ruslardan geri alındı Doğuya doğru ilerleyen Türk birlikleri 28 Şubat 1918'de Of'u düşmandan geri aldı bu konuda en detaylı kaynak Haşim Albayrak'ın Doğu Karadeniz Muharebeleri ve Of Direnişi adlı kitaptır Karadeniz Türkmenleri 1057 yılında da Türkmenlerin öncüleri Doğu Karadeniz'e ulaşmışlar ve akınlarını kıyılara yoğunlaştırmışlardır Sonuçta da 1072 yılında Trabzon Türkler göre fethedilmiştir 3 yıl süren bu yerleşimden daha sonra Trabzon, bitmiş Theodor Gavras kadar geri alınır 1280'li yıllarda Çepni Türkleri büyük bir kitle olarak Doğu Karadeniz Bölgesi'ne yerleştiler Türklerin bu yoğun akınları Rumları kalelere çekilip sığınma zorunda bıraktı Zaten buralarda yoğun Rum kitleleri yoktu Alan ağırlıklı olarak Hıristiyan yerlilerden oluşmakta idi Bunu Trabzon Rum Devletinin resmi Kilise kayıtlarındaki yerli kişi isimleri ve bölgede bulunan bazı yerli kökenli yer adları kanıtlar niteliktedir bu Hristiyan yerlileri arasında fazla miktarda Türk asıllı yerli de vardı Günden güne artan ve artan şehri, tarih baştan başa Trabzon'a bir geçit ve Trabzon'un en manâlı ilçelerinden biri olmuştur Coğrafya İlçe; toplam alanı 330 km², sıradan rakımı 10 metre olan, tabiatın tüm özelliklerini sergileyen, deniz ve karanın bütünleştiği özgün doğal güzelliklere sahip bir alan üstünde resmileşmiş sevimli bir ilçedir Trabzon'un yaklaşık 52 km doğusunda olan ilçenin, doğusunda Rize ili, batısında Sürmene ilçesi, güneyinde Hayrat ve Dernekpazarı ilçeleri, kuzeyinde Karadeniz bulunmaktadır Yörenin en büyük akarsularından Solaklı Irmağı'nın taşımış olduğu alüvıyal yığıntıları kıyıda biriktirerek meydana getirdiği düz ve pozitif geniş olmayan bir bölge üzerine kurulmuş bir sahil ikâmetgâh birimidir Çaykara ve Of ilçelerini birbirine bağlayan karayolu ilçeyi ikiye ayırır Daha eski mesken yeri olan Solaklı Deresi'nin doğusundaki merkez, genellikle ilçedeki idari birimlerin yer aldığı alandır Yeni yapılanmalarla Solaklı Deresi'nin batısındaki alan da gelişmiştir Bu alan ilçe sakinlerince Kalyon Mevkii diye adlandırılmaktadır İlçenin ikâmetgâh yerinin kuruluş alanı dar ve düz biçimde devam ettiği halde, anında arka kısmında dağlar aniden bire yükselmekte, geçişi ve yükselmeyi yasaklayıcı çok eğimli bir dağ sisteminin geldiği uyarı çekmektedir Bu devasa yükselişle dağlar, yeşilin tonlarının hepsini sergileyen bir güzelliğe sahiptir Güneye içten gidildikçe bu renk armonisi fazla daha dikkat çekmektedir İklim Doğu Karadeniz Bölgesi'nin iklim tipi özelliklerine sahiptir Yağışların her mevsimde bol olması ve sürekliliği, yöre iklimini etkiler Yağışın maksimum olduğu dönem Güz mevsimidir Denizin düzenleyici etkisi termostat görevi gördüğünden, hem günlük, ayrıca yıllık sıcaklık farklılıklarının fazla olması önlenir Yaz aylarında fazla sıcak olmadığı gibi, kış aylarında da dondurucu soğuklar görülmez Her mevsim yağışlı, yazları serin, kışları ılık geçer Arkasında dağların birdenbire yükselmesi dolayısıyla yamaç yağışları gerçekleşir Rüzgarların esiş yönleri ve zorlama dereceleri mevsim özelliklerine yan şansın dönmesi gösterir genelde Lodos, Poyraz ve Kıble rüzgarları görülür Akarsular İlçe yerüstü kaynakları bakımından zengin bir yöre özelliğindedir Dağların denize paralel olarak uzanması yüzünden akarsular, sadece kuzeye bakan yamaçlardan denize dürüst akar Güneyde yer alan yüksek dağların yamaçlarından çıkan akarsular, sert akışlı, kuytu boğazlar içinden geçerek, derin vadiler boyunca denize ulaşırlar Başlıca akarsular; * Solaklı Deresi * Baltacı Deresi * İkizdere * İvyan (gelincik) Deresi Ur Yörede bol yağış olmasından dolayı gür orman alanları mevcuttur Yöredeki orman örtüsünün kendi kendini yenileyebilme özelliği vardır Kesilen ağaçların yerine yenileri dikilmeden orman örtüsü kendi kendine büyüyüp gelişebilmektedir Kıyı şeridinde orman yerine küçük ağaç toplulukları göze çarpar Burada en yaygın çeşit olarak fındık, taflan, kızılcık, üzüm, muşmula, defne gibi ufak ağaçlar ile çalı ve sarmaşıklar yetişir Bunun yanında narenciye ürünlerine karşılaşmak da mümkündür Kıyı şeridinde nüfus yoğunluluğunun fazla olmasından nedeniyle doğal bitkiler yıkım edilmektedir Denizden 300400 m yüksekliğe dek olan yerlerde kızılağaç, meşe, kestane, ceviz vb olan orman tiplerine rastlanır Daha yükseklerde ormanlar bölge ve büyüklük olarak birleşir Dağların denize bakan ve daha nemli olan kuzey yamaçları daha yeşildir Yükselti 600800 myi aşınca yüksek dağların etek ormanları gözükmeye başlar Bu ormanlarda en yaygın olan türler; kışın yapraklarını döken meşe, gürgen gibi ağaçlardır Ancak bu nesil ormanların manâlı bir kısmı orman nedeniyle ırk kadar imha edilmiştir Yükseklik arttıkça dağ ormanları ortaya çıkmaya başlar Bu yükseklik 1200 mye gelene değin yapraklı ağaç çeşitleri ormanları meydana getirir Bunlar arasında en fazla meşe odunu, kestane, şimşir, kızılağaç ve ıhlamur ağaçları göze çarpar 12001600 m aralarında orman çeşitleri yapraklı ve iğneli ağaçlardan oluşan girift ormanlardır 1600 mden sonraki doruk kuşağında çam, ladin ve köknar gibi ağaçlardan meydana gelen iğneli ormanlar göze çarpar Bu ormanlar 20002300 mye değin uzanır Daha yüksek yerlerde ormanlar kaybolur yerini çayırlar ve dağ otlakları alır Genel Olarak sık ormanlar 12001600 m aralarında yer alır 1600 mden yüksek olan yerlerde en çok çam ormanları görülür Arazi durumu İlçenin yüzölçümü 330 km² olup, ortalama rakımı 10 mdir İlçenin manâlı akarsuları Doğu Karadeniz Dağları'nın kuzey istikametinde doğup ilerledikçe tabi kollar alarak gelişen Solaklı, Baltacı ve İkizdere birbirlerine paralel olarak Karadeniz'e dökülür Bu dereler ve ast kolları Karadeniz Dağları'nın ilçe sınırları içinde kalan bölümünü yeniden birbirlerine paralel şekilde bölmüştür Bu Nedenle ilçe arazisi, sahilden güneye doğru artan bir şekilde yükselen ama doğubatı yönünde birbirine adeta paralel derin vadiler şeklinde zorlu bir konum içerisinde bulunmaktadır Bu vadiler aralarında yanyana uzanan sırtlar ya da yöre ağzıyla Kıranlar sıralanır İlçe güneyindeki bu dağlık bölgenin eteklerinde dağıtılmış yüksekliklerde yayla ve yaylalar bulunur Bu platoların kuzey yönlerinde denize dürüst alçalan ve özellikle vadi yamaçlarında ormanlar yer almaktadır Esasen bol yağış alan yöre, ur bakımından da zengindir Anında her çeşit ağaç, çoğunlukla da kendiliğinden yetişerek, bölgeye orman görünümü vermektedir Tarım İlçede, nüfusun manâlı bir kısmı tarım sektöründe çalışmaktadır Elde edilen başlıca tarım ürünü çaydır Çay, ayrıca bölgenin esas geçimini sağlama kaynağıdır İlçe arazisinin engebeli oluşu (% 75) bölgede çağdaş tarımın yapılmasını engellemektedir Bu da, toprağın ve iklimin elvermesiyle, nehir tarımının önünü açmaktadır Ayrıca fındık tarımı da bölgenin geçimini karşılayan tarım ürünleri arasındadır Diğer üretilen ürünlerinin birçok ticari amaçla yok, kendi aile ihtiyacını karşılayacak şekilde üretilmektedir Esas ürünler: Nehir, fındık, darı, patates, kara lahana, fasulye, kabak, elma, armut, erik, üzüm, incir, kiraz, kestane, karayemiş, narenciye ve kivi'dir Son zamanlarda özellikle kivi üretimine özen gösterilmekte, üreticiler devlet göre özendirme edilmekte ve desteklenmektedir Kivi, çaya alternatif mahsul olarak yetiştirilmektedir Hayvancılık Bölgede; * Sürü hayvancılığı olmamakla birlikte, ağıl hayvancılığı şeklinde büyükbaş hayvancılık, * İç kesimlerde küçükbaş hayvancılığı, koyun ve kıl keçisi yetiştiriciliği, * Kümes hayvancılığı, tavuk, kaz, ördek, tavşan yetiştiriciliği, * Denize komşu olması ve Karadeniz'in verimliliği, keza akarsularda yetişen tatlı su balığı avcılığı ile, balıkçılık, * Bitki çeşitliliği, çiçeklerin bol olması, fazla sayıda meyve ağaçları bulunması dolayısıyla, arıcılık bölgede yapılan esas hayvancılıktır Yaylacılık Yazları sıcaklıklardan kurtulmak ve hayvanlara gür otlaklar bulmak amacıyla yaylacılık yapılmaktadır Günümüzde bu faaliyet yerini turizm amacına bırakmaya yönelmiştir Hayrat Of'dan ayrıldıktan daha sonra, her ne değin yaylası kalmadıysa da eski yaylalıları kendilerini halen Of'lu olarak tanımlamaktadır Bunlar esas (BÜYÜK MESORAŞ)SARMAŞIK, (UFAK MESORAŞ)GÖKSEL, (HALNUT) YENİKÖY lerdir Bunlar köy statüsünde olup bunlara emrindeki keza yaylalar da vardır Mesela Büyük harman, Kadınlar, Çunis yaylaları gibi