Forumda yenilikler devam etmektedir , çalışmalara devam ettiğimiz kısa süre içerisinde güzel bir görünüme sahip olduk daha iyisi için lütfen çalışmaların bitmesini bekleyiniz. Tıkla ve Git
x

Transaksiyonel Analiz ve Ego Durumları

Transaksiyonel Analiz ve Ego Durumları
0
101

yasuo

FD Üye
Katılım
Şub 14, 2021
Mesajlar
21,219
Etkileşim
1
Puan
38
Yaş
36
F-D Coin
75


Freudyen bir psikanalist ve psikiyatrist olarak eğitim görmüş Eric Berne ve meslektaşları tarafından geliştirilen “Transaksiyonel Analiz (TA)” ya da “İşlemsel Çözümleme Yaklaşımı” bir kişilik ve psikoterapi teorisidir. İnsancıl bir yaklaşım olarak Transaksiyonel Analiz, hem kişiliğin yapısal modelini hem de fonksiyonel davranışsal bir model ortaya koyar. Psikanalizin zaman alıcı, karmaşık ve danışanlarla iletişime geçmede zayıf olduğunu düşünen Eric Berne, psikanalizden uzaklaşarak danışanlarının yaşamlarında önemli değişimler yapmak amacıyla yoğunluğunu TA teorisine vermiştir.

TA’nın tarihsel gelişimi dört aşamada ele alınabilir. İlk aşama, düşünme, hissetme ve davranma üzerine açıklayıcı bir perspektif sağlayan ego durumlarının (Ebeveyn, Yetişkin, Çocuk) Bern tarafından tanımlanmasıyla başlamıştır. Berne, danışanın sesi, jest-mimikleri ve kelimeleri gibi şimdi ve burada fenomenini gözlemleyerek kişiliği çalışmaya karar vermiştir. Eric Berne, bu gözlemlenebilir kriterlerin bireyin geçmiş tarihi hakkında sonuç çıkarmak ve gelecek problemlerini tahmin etmek için bir temel sağladığını düşünüyordu. İkinci aşama transaksiyonlara ve oyunlara odaklanır. Bu ikinci aşama süresince, TA barındırdığı anlaşılır kavramlardan dolayı ve insanların kendi oyunlarını tanıyabildikleri için popüler olmuştur. Bu aşamada duygulara çok az önem verildiği için TA öncelikle bilişsel bir yaklaşım olarak görülmüştür. Üçüncü aşamada, TA dikkatini yaşam yazgısına ve yazgı analizine vermiştir. 1970’ten günümüze kadar ki olan zamanı kapsayan dördüncü aşama ise Gestalt terapi, grup terapisi ve psikodramada da kendini gösteren tekniklerin TA’ya dahil edilmesiyle karakterize edilir. TA bu süreçte daha aktif olarak ve duygusal yapılara doğru hareket ederek bilişsel faktörlere ve iç görüye yaptığı erken vurguyu dengelemeye çalışmıştır .

Anti-deterministik bir dünya görüşüne dayanan TA, insanoğlunun alışılmışın dışına çıkma ve yeni amaçlar-davranışlar seçme kapasitesine sahip olduğu inancını benimser. Fakat, bu durum bizim sosyal güçlerin etkisinden uzak olduğumuz anlamına gelmez. TA bizim çevremizdeki önemli kişilerin talepleri ve beklentileri tarafından etkilendiğimizi de kabul eder. Bu etkilenme özellikle bireylerin çevrelerindeki kişilere daha yüksek düzeyde bağlı olduğu erken çocukluk döneminde alınan kararlarda kendini gösterir. TA’ya göre bizler hayatta kalmak için hem fiziksel hem de psikolojik olarak yaşamın bazı noktalarında kararlar alırız. Fakat alınan bu erken kararlar gözden geçirilebilir ve sorgulanabilir ayrıca onlar artık hizmet etmiyorlarsa yenileriyle değiştirilebilir.

Stewart’a (2000) göre TA’nın felsefi varsayımları üç ifadeyle özetlenebilir:

1. Tüm insanlar iyidir. Herkes bir değere ve saygınlığa sahiptir. Öncelikli olarak bu durum bir davranıştan ziyade bir varoluş ifadesidir. Herkes ne yaparsa yapsın ya da kim olursa olsun değerlidir. Her insanın eşit olduğuna inanmak herkese aynı tarzda davranmak değildir ama herkesin varlığını kabul etmek demektir. Herkes insan olarak bir diğerinden ne iyidir ne de kötüdür sadece farklıdır. Bu farklılıklara rağmen her insan OKEY’dir.

2. Herkes düşünme kapasitesine sahiptir. Önemli bir beyin hasarına sahip olmayan herkes çevrelerindeki ve kendilerindeki değişimleri kavrayabilme kapasitesine sahiptir. Tüm psikolojik sorunlar uygun yaklaşımla ve bireye gerekli bilgiler verildiğinde kişinin kendisi tarafından çözümlenebilir.

3. Herkes kendi kaderini kararlaştırır ve alınan bu kararlar daha sonra değiştirilebilir. İçinde bulunduğumuz ortam ve kişiler bizim üzerimizde az ya da çok bir etkide bulunabilir. Ancak koşullar ne olursa olsun nasıl bir tepkide bulunacağımıza biz karar veririz.


 

Similar threads

Ağrı ve omuz ekleminde hareket kısıtlılığına neden olan “donuk omuz” hastalığı ilerledikçe omuz hareketleri kısıtlanıyor.  Kadınları erkeklerden daha çok etkileyen, 40 ile 60 yaş arasında daha çok görülen donuk omuz, yaşam kalitesini düşürüyor. Donuk omuz, kadınları daha çok etkiliyor 40 ile...
Cevaplar
0
Görüntüleme
143
Arkadaşlar; tüm Müslüman,ateist ve her çeşit dinleri tabi olan arkadaşlara faydalı olabilecek çok güzel bir yazı Bazı olaylara farklı bakmanızda büyük önem taşıyor Beğenilirse yazı dizisinin hepsini ekleyeceğim Sevgilerle Not:Tüm Yazı Ecrailden alıntıdır Ego İçimizdeki en büyük düşmandır Onun...
Cevaplar
0
Görüntüleme
117
Sosyal fobi, sıklıkla ergenlik yaşlarında başlayan ve küçük gruplarda insanlar tarafından incelenme korkusu çerçevesinde gelişip, sosyal ortamlardan kaçınma davranışına sebep olan bir anksiyete bozukluğudur. Genellikle düşük benlik saygısı ve eleştirilme korkusu ile birliktedir ve bireyin...
Cevaplar
0
Görüntüleme
189
İyi şeyler kendi kendine olmaz, emek ister. Hastalik, ölüm, içine doğdunuz aile, doğduğumuz cinsiyetimiz, doğduğumuz coğrafya kontrol edilemez evet ama kontrolün elimizde olduğu pek çok yaşam olayi vardır. Önemli olan yaşamımıza emek verip vermedigimizdir; emek vermediğimiz olaylara verdiğimiz...
Cevaplar
0
Görüntüleme
111
Çökkünlük anlamına gelen bu kelime; ruhsal olarak kişinin çökkünlük yaşaması ve üzüntü, umutsuzluk, karamsarlık, isteksizlik, gibi yakınmalar göstermesiyle meydana gelir. Depresyon bazı durumlarda hüzün veya kayıp duygularının tarifinde de kullanılır. Bahsettiğimiz bu duyguları hepimiz zaman...
Cevaplar
0
Görüntüleme
226
858,460Konular
981,084Mesajlar
29,524Kullanıcılar
axxaSon üye
Üst Alt