iltasyazilim
FD Üye
TURAN OFLAZOĞLU
Turan Oflazoğlu, (d 1932, Adana), Türk oyun yazarı, şair, eleştirmen
İstanbul Üniversitesi, İngiliz Dili ve Edebiyatı Bölümü'nde ve Felsefe Bölümü'nde eğitim gören Oflazoğlu, ABD'ye gitgide artarak burada tiyatro üzerine alıştırma ve araştırmalar yaptı Oyun yazarlığı konusunda eğitim aldı 1967 yılında Amerika'da birincil oyunu olan Keziban`ı yazar sanatçı, yazdığı oyunların konularını çoğunlukla tarihe dayandırmakla birlikte, tarihi incelemeye karşın yok, karakterlerin karakter ve iç dünyalarını yansıtmaya tartma verdi Ayrıca bir tercüman olan Oflazoğlu, oyunlarıyla değişik ödüller kazandı
Kitapları
• Kösem Sultan, ISBN 9789753555173
• Dörtlükler, ISBN 9789753555753
• Çılgın İbrahim
• Böyle Buyurdu Zerdüşt (tercüme), Friedrich Wilhelm Nietzsche, ISBN 9789754060409
• Gardiyan, ISBN 9789753554565
• Baba (tercüme), August Strindberg, ISBN 9789753555760
• Kanlı Nikah, (tercüme), Federico Garcia Lorca, ISBN 9789753555685
• Seçme Şiirler (tercüme), Friedrich Hölderlin, ISBN 9789753552660
• Shakespeare, ISBN 9789754067033
• Moliere, ISBN 9789754067040
• Bernarda Alba'nın Evi (tercüme), Federico Garcia Lorca, ISBN 9789753555692
• Suç Oluşturan Sömürgesi (çeviri), Franz Kafka, ISBN 9789753554510
• Seçilmiş Şiirler Duino Ağıtları (tercüme), Rainer Maria Rilke, ISBN 9789753552677
• Romeo ile Juliet (tercüme), William Shakespeare
• Sevgi Hakanı
• Seçilmiş Oyunlar1, (tercüme), Auguste Strindberg
• Tüm Oyunları1 (çeviri), Federico Garcia Lorca, ISBN 9754182833
Ağaç
Koyu çepçevre kuşatan yamaçlardan, o yeşil, düşey,
öküzler, mandalar inerken böğürtülerle kumsala,
sinsi çobanlar gözetlerse diye kaygılı, ürkek,
bir kayanın dibindegizler sandığımız seviştik,
bu kaygıyla keskinleşir lezzet, için için kasten
Uzaktan bir aynada gülüşlerin pırıl pırıl hala
Terli koltuk altlarından öpüşler avlayan dilim
kumda minik çukurlar eştirirdi topuklarına;
derinde uyuklayan çiçekler boy verir de aniden
gezindikçe gövdenin sıcacık tellerinde elim
kokardı burcu burcu denizden, yamaçtan, güneşten
Bunlarla uzak bir ülke kurulur acilen bana
Ağacın kumsala düştü bir kez tohumu;
kuğu boyunlu kızlar köpüklerdeki,
Karadeniz kızları abes durur mu!
tek tek arkadaşlar derildi, hazırlığa koyuldu:
midye çıkardı denizden, yengeç, pavurya, balık,
ıstakoz tutuldu böylece çok, defne yaprağı bulundu;
bizse çalı çırpı topladık, kuytuya alev yaktık
Kim bilir bu şölen neler sunacaktı neler bize,
ne kapılar açacaktı, kim bilir, birbirimize
Yemeğe gülüşmeler, konuşmalar eşlik ederken,
gayretli, işlek ağızlarda lokmalar çiğnenirken
seni yerden göğe değin kutsarım ey doğurgan açlık!
daha büyük bir şölende toplanırdı yüzer, biner
sessiz çağrımıza uyup, bütün ülkelerden artık
türlü açlıklar içre kıvranan kadınlar, erkekler
Ağacın kumsala düştü bir defa tohumu;
kuğu boyunlu kızlar köpüklerdeki,
Karadeniz kızları manâsız durur mu!
Bir gece ak yeleli mor taylarıyla deniz
eşinirken kıyılarda,
ışıl ışıl uğultularla akarken uzakta, derin
Samanyolu yukarlarda;
fışkırdı kumsaldan ansızın bir ağaç,
dal dal açıldı gökyüzüne doludizgin
Ağacın denizi boydan boya gören dalına sen,
göğsümden uçan martı, bir gece bensiz tünemişsin;
beyaz giysiler içre karanlıklarda gelinimsin,
Sevgimle yukarda hep, ısınır, gönenirsin gece;
aşağda daima, korkar, titrerim el bacak çekilince
Sana bir dokunmak derinlerden uyanmak demekti:
ben bir ordu bir dere ölülerden, sana yönelsem;
sen açlığım büyüdükçe artan, çok yemek yiyen çevrinti,
kat kat ölümlerle yuttukça yutan, öyle tatlı ayrıca
Kaç dişiydin altımda kaç ölüm ancak sen, eğildikçe
üzerine, ta içimden çığlıklarla yüklü dalgalar
kabarır, yükselirdi ansızın dudaklarıma dek;
tıkanırdım, bin türlü çağrıyla gövden gerildikçe
Yükseğe çıkardım, beni durultasın diye, seni;
in aşağı gör derhal, yalnız, korkudan titreyeni
'Sevgin üstüme vurdukça böyle,
soluğum yellerce dört bucağa misk, amber, buhur,
bir sürü ak güvercin ellerim, gökte uçuşur;
sevgin üstüme vurdukça böyle,
yeşil sevinç bakışlarım menevişli sulardan
kaldırır kuğu boyunlu kızları uykulardan;
sevgin üstüme vurdukça böyle,
acılarla umutlardan ördüğün şarkıları
sesler binlerce ağızdan Karadeniz kızları
Sevgin üstüme vurdukça böylegök değil miyim bak!
altımda Karadeniz solur bütün balıklarıyla;
Şile, İstanbul, tüm kentler, ülkeler ışıklarıyla
kamaşır Samanyolu'na karşı bir yakın, bir uzakta
Aşağda korkudan titreyerek beni beklesen de,
baki açılıp gelişerek büyümektesin bende
Beni bu koyda sevdiklerin, açtırdığın çiçekler,
çobanlar, böğüren hayvanları, bir aynada hepsi;
o ufak şölende gülüşmeler, umutlar, her zaman bekler
seni ağız edinmek isteyen ölüler ülkesi
Sevgin üstüme vurdukça böylegözüm sana, kulak
ülke ülke dinlenecek ıssız ağrıyan şahısların,
her gün orda burda yitiklerle bitkin düşenlerin;
tüm açlıklar, sen ağrısını çektikçe diner ama
Bu ağacın dibinde bekleyecek, devineceksin,
sen, olsa olsa, bende gönenecek, sevineceksin
Sevginle doludizgin büyür de yıldızlara ağaç,
kök salar ölülerin barındığı derinliklere;
dalları göğü miktar: bezginlik insanlığa zümrüt taç
İner bundan böyle üst katların ihtişamlı varlığı yere
Aş gecenin korkularını, dur da elmas sabaha;
daha sev yakınmadan beni, daha sev, daha, daha! *
Turan Oflazoğlu, (d 1932, Adana), Türk oyun yazarı, şair, eleştirmen
İstanbul Üniversitesi, İngiliz Dili ve Edebiyatı Bölümü'nde ve Felsefe Bölümü'nde eğitim gören Oflazoğlu, ABD'ye gitgide artarak burada tiyatro üzerine alıştırma ve araştırmalar yaptı Oyun yazarlığı konusunda eğitim aldı 1967 yılında Amerika'da birincil oyunu olan Keziban`ı yazar sanatçı, yazdığı oyunların konularını çoğunlukla tarihe dayandırmakla birlikte, tarihi incelemeye karşın yok, karakterlerin karakter ve iç dünyalarını yansıtmaya tartma verdi Ayrıca bir tercüman olan Oflazoğlu, oyunlarıyla değişik ödüller kazandı
Kitapları
• Kösem Sultan, ISBN 9789753555173
• Dörtlükler, ISBN 9789753555753
• Çılgın İbrahim
• Böyle Buyurdu Zerdüşt (tercüme), Friedrich Wilhelm Nietzsche, ISBN 9789754060409
• Gardiyan, ISBN 9789753554565
• Baba (tercüme), August Strindberg, ISBN 9789753555760
• Kanlı Nikah, (tercüme), Federico Garcia Lorca, ISBN 9789753555685
• Seçme Şiirler (tercüme), Friedrich Hölderlin, ISBN 9789753552660
• Shakespeare, ISBN 9789754067033
• Moliere, ISBN 9789754067040
• Bernarda Alba'nın Evi (tercüme), Federico Garcia Lorca, ISBN 9789753555692
• Suç Oluşturan Sömürgesi (çeviri), Franz Kafka, ISBN 9789753554510
• Seçilmiş Şiirler Duino Ağıtları (tercüme), Rainer Maria Rilke, ISBN 9789753552677
• Romeo ile Juliet (tercüme), William Shakespeare
• Sevgi Hakanı
• Seçilmiş Oyunlar1, (tercüme), Auguste Strindberg
• Tüm Oyunları1 (çeviri), Federico Garcia Lorca, ISBN 9754182833
Ağaç
Koyu çepçevre kuşatan yamaçlardan, o yeşil, düşey,
öküzler, mandalar inerken böğürtülerle kumsala,
sinsi çobanlar gözetlerse diye kaygılı, ürkek,
bir kayanın dibindegizler sandığımız seviştik,
bu kaygıyla keskinleşir lezzet, için için kasten
Uzaktan bir aynada gülüşlerin pırıl pırıl hala
Terli koltuk altlarından öpüşler avlayan dilim
kumda minik çukurlar eştirirdi topuklarına;
derinde uyuklayan çiçekler boy verir de aniden
gezindikçe gövdenin sıcacık tellerinde elim
kokardı burcu burcu denizden, yamaçtan, güneşten
Bunlarla uzak bir ülke kurulur acilen bana
Ağacın kumsala düştü bir kez tohumu;
kuğu boyunlu kızlar köpüklerdeki,
Karadeniz kızları abes durur mu!
tek tek arkadaşlar derildi, hazırlığa koyuldu:
midye çıkardı denizden, yengeç, pavurya, balık,
ıstakoz tutuldu böylece çok, defne yaprağı bulundu;
bizse çalı çırpı topladık, kuytuya alev yaktık
Kim bilir bu şölen neler sunacaktı neler bize,
ne kapılar açacaktı, kim bilir, birbirimize
Yemeğe gülüşmeler, konuşmalar eşlik ederken,
gayretli, işlek ağızlarda lokmalar çiğnenirken
seni yerden göğe değin kutsarım ey doğurgan açlık!
daha büyük bir şölende toplanırdı yüzer, biner
sessiz çağrımıza uyup, bütün ülkelerden artık
türlü açlıklar içre kıvranan kadınlar, erkekler
Ağacın kumsala düştü bir defa tohumu;
kuğu boyunlu kızlar köpüklerdeki,
Karadeniz kızları manâsız durur mu!
Bir gece ak yeleli mor taylarıyla deniz
eşinirken kıyılarda,
ışıl ışıl uğultularla akarken uzakta, derin
Samanyolu yukarlarda;
fışkırdı kumsaldan ansızın bir ağaç,
dal dal açıldı gökyüzüne doludizgin
Ağacın denizi boydan boya gören dalına sen,
göğsümden uçan martı, bir gece bensiz tünemişsin;
beyaz giysiler içre karanlıklarda gelinimsin,
Sevgimle yukarda hep, ısınır, gönenirsin gece;
aşağda daima, korkar, titrerim el bacak çekilince
Sana bir dokunmak derinlerden uyanmak demekti:
ben bir ordu bir dere ölülerden, sana yönelsem;
sen açlığım büyüdükçe artan, çok yemek yiyen çevrinti,
kat kat ölümlerle yuttukça yutan, öyle tatlı ayrıca
Kaç dişiydin altımda kaç ölüm ancak sen, eğildikçe
üzerine, ta içimden çığlıklarla yüklü dalgalar
kabarır, yükselirdi ansızın dudaklarıma dek;
tıkanırdım, bin türlü çağrıyla gövden gerildikçe
Yükseğe çıkardım, beni durultasın diye, seni;
in aşağı gör derhal, yalnız, korkudan titreyeni
'Sevgin üstüme vurdukça böyle,
soluğum yellerce dört bucağa misk, amber, buhur,
bir sürü ak güvercin ellerim, gökte uçuşur;
sevgin üstüme vurdukça böyle,
yeşil sevinç bakışlarım menevişli sulardan
kaldırır kuğu boyunlu kızları uykulardan;
sevgin üstüme vurdukça böyle,
acılarla umutlardan ördüğün şarkıları
sesler binlerce ağızdan Karadeniz kızları
Sevgin üstüme vurdukça böylegök değil miyim bak!
altımda Karadeniz solur bütün balıklarıyla;
Şile, İstanbul, tüm kentler, ülkeler ışıklarıyla
kamaşır Samanyolu'na karşı bir yakın, bir uzakta
Aşağda korkudan titreyerek beni beklesen de,
baki açılıp gelişerek büyümektesin bende
Beni bu koyda sevdiklerin, açtırdığın çiçekler,
çobanlar, böğüren hayvanları, bir aynada hepsi;
o ufak şölende gülüşmeler, umutlar, her zaman bekler
seni ağız edinmek isteyen ölüler ülkesi
Sevgin üstüme vurdukça böylegözüm sana, kulak
ülke ülke dinlenecek ıssız ağrıyan şahısların,
her gün orda burda yitiklerle bitkin düşenlerin;
tüm açlıklar, sen ağrısını çektikçe diner ama
Bu ağacın dibinde bekleyecek, devineceksin,
sen, olsa olsa, bende gönenecek, sevineceksin
Sevginle doludizgin büyür de yıldızlara ağaç,
kök salar ölülerin barındığı derinliklere;
dalları göğü miktar: bezginlik insanlığa zümrüt taç
İner bundan böyle üst katların ihtişamlı varlığı yere
Aş gecenin korkularını, dur da elmas sabaha;
daha sev yakınmadan beni, daha sev, daha, daha! *