Forumda yenilikler devam etmektedir , çalışmalara devam ettiğimiz kısa süre içerisinde güzel bir görünüme sahip olduk daha iyisi için lütfen çalışmaların bitmesini bekleyiniz. Tıkla ve Git
x

Son konular

Türk destanları nelerdir

Türk destanları nelerdir

iltasyazilim

FD Üye
Katılım
Ara 25, 2016
Mesajlar
0
Etkileşim
17
Puan
38
Yaş
36
F-D Coin
58
TÜRK DESTANLARI

Bütün dünya edebiyatlarında olduğu gibi Türk Edebiyatının da birincil örnekleri destanlardır Türk edebiyat geleneği içinde epopeterimi pat diye pozitif nazım şekli ve türü için kullanılmış ve kullanılmaktadır Eski Türk Edebiyatı nazım şekillerinden mesnevilerin bir bölümü ve manzum hikâyeler, Anonim edebiyatta ve Âşık edebiyatında koşma ya da mâni dörtlükleri ile yazılan veya söylenen ferdî, sosyal,tarihi, hazin veya gülünç olayları tahkiye tekniği ile dağıtılmış uslûplarla aktaran nazım türüne ve bu yazıda ele alınan kâinatın, insanlığın, milletlerin yaradılışını , gelişimini, hayatta kalma mücadelelerini ve değişik olay ve nesnelerle ilgili sebeb ifade eden ve Batı Edebiyatında epopeterimiyle anılan eserlerin tamamı da Türk edebiyatı geleneği içinde epopeadı ile anılmaktadır Tüm dünya edebiyatlarının başlangıç eserleri olan destanlar, çeşitli konularda yaradılış hikâyeleri yanına, milletlerin hayatında büyük yankılar uyandırmış bir kahramanın veya tarih olayının halk muhayyilesinde iki taraflı arma ve ifadelerle zenginleştirilmiş uzun manzum hikayeleridir Destanlar bütün bir milletin ortak mücadelesini karşılıklı değerler, kurallar, anlamlar bütünlüğü içinde yorumladığı ve yaşatıldığı toplumun geçmişini ve geleceğini temsil ettiği için dünya edebiyatının en ülkücü eserleri olarak kabul edilirler Destanlar defalarca tarihî gerçekleri içten biçimde nakletmezler Destanlarda tarihi durum ve kahramanlar milletin iki taraflı bilinçaltının, vicdanının açlık, beklenti ,doğruları ve değerleri ile idealleştirilir, eski hatıralarla birleştirilerek tarihî gerçekmiş gibi anlatılırlarHer milletin millî kimlik ve nitelikleri, karşılıklı hayat felsefesi , hatıra ve beklentileri yanında kusurları ve yanlışları da destanlarına yansır Cihangirlik tutkusu, güç, binicilik ve savaşcılık yanında verdiği sözde durma , acizlere ve mağluplara zevk ile yaklaşım, asistan olma Türk destanlarında dile getirilen müşterek bedel ve kabullerdir Türk destanları,kâinatın, insanın, kadının ve erkeğin yaradılışı, Türk milletinin doğuşu, değişik Türk devletlerinin kuruluş gelişme, çöküşleri, galibiyet ve yenilgileri gibi konularla beraber böylece fazla sebeb açıklayıcı efsaneyi de içinde barındırır ilk örneklerinin manzum olduğu kabul edilen Türk destanlarından Kırgız Türkleri arasında yaşayan Manas destanı dışarıda tam olarak günümüze gelebilen örnek bulunmamaktadırDiğer Türk destanları dağıtılmış kaynaklarda özet, epizot, anı, kısaltılmış seçme metinler halinde bulunmaktadır

Türk tarihine anahatlarıyla bakıldığında Türk hayatı fetihlerle başlamış ve yeni toprakları yurt edinerek gelişmiştir ilk anayurt olan Orta Asya hiç bir vakit terkedilmemiştir Türk halkları ilk anayurt olan Orta Asya'dan itibaren dünya coğrafyası üstünde geniş alana yayılmış ve bugün yedi Türk cumhuriyetinde, o kadar çok özerk toplulukda ve farklı alanlara yönlendirilmiş devletlerin idaresinde azınlık halinde yaşamaktadır Türk kültürü de tarih ve coğrafyadaki çok boyutluluğa paralel olarak çeşitlenmiş öbür seviye ve birikimlerle zenginleşerek ve farklılaşarak ama ilk kaynaktan gelen ortaklıklarını sürdürerek günümüze ulaşmıştır Bu sebeble Türk destanları da tarihî ve coğrafî fazla boyutluluğun getirdiği dil ve kültür dairelerine paralel olarak çeşitlenmiştir Türk destanları, anahatlarıyla kültür dâirelerine, kronolojik ve içinde teşekkül ettikleri ya da muhafaza edildikleri siyâsî birliklere tarafından şöyle sınıflandırılmaktadırlar:

Birincil Türk Destanları

1Altay Yakut

Yaradılış Destanı

2Sakalar Dönemi

aAlp Er Tunga Destanı

bşu Destanı

3Hun Dönemi

Oğuz Kağan Destanı

4Köktürk Dönemi

aBozkurt Destanı

bErgenekon Destanı

5Uygur Dönemi

a Türeyiş Destanı

b Göç Destanı


İslamiyetin Kabulunden Sonraki Türk Destanları :


1Karahanlı Dönemi

Satuk Buğra Han Destanı

2KazakKırgız Kültür Dâiresi

Manas

3TürkMoğol Kültür Dâiresi

Cengizname

4TatarKırım

Timur ve Edige Destanları

5SelçukluBeylikler ve Osmanlı Dönemleri

a Seyid Battal Gazi Destanı

b Danişmend Gazi Destanı

cKöroğlu Destanı


BİRKAÇ ÖRNEK

Türk KozmogonisiYaradılış Destanı:

Altaylardan Verbitskiy'in derlediği oluşum destanı özetle şöyledir: Yer gök hiç bir şey yokken dünya uçsuz bucaksız sulardan ibaretti Tanrı Ülgen bu uçsuz bucaksız dünyada defalarca uçuyordu Göklerden gelen bir ses Tanrı Ülgen'e denizden çıkan taşı tutmasını söyledi Göğün emri ile oturacak yer bulan Tanrı Ülgen bundan böyle yaratma zamanı geldi diye düşünerek şöyle dedi :

Bir dünya istiyorum, bir soyla yaratayım

Bu dünya nasıl olsun, ne boyla yaratayım

Bunun çaresi nedir, ne yolla yaratayımş

Su içinde yaşayan Ak Ana,su yüzünde göründü ve Tanrı Ülgen'e şöyle dedi :

Yaratmak istiyorsan Ülgen, Marifetli olarak şu tanrısal sözü öğren :

De fakat hep,yaptım oldu diğer bir şey söyleme

Hele yaratır iken,yaptım olmadıdeme

Ak Ana bunları söyledi ve kayboldu Tanrı Ülgen'in kulağından bu buyruk hiç gitmedi insana da bu öğüdü iletmekten bıkmadı : Dinleyin ey ırk, varı yok demeyin Varlığa yok deyip de, değil olup da gitmeyinizTanrı Ülgen yere bakarak : Yaratılsın yer!Göğe bakarak Yaratılsın Gök!Bu buyruklar verilince yer ve gök yaratılmış Tanrı Ülgen koskocoman üç balık yaratmış ve dünya bu balıkların üstüne konmuş Böylece dünya gezer olmamış bir yerde değişmez olmuşTanrı Ülgen balıkların kımıldadıklarında dünyaya su kaplamasın diye Mandı şire'ye balıkları kontrol görevi vermiş Tanrı Ülgen, dünyayı yarattıktan daha sonra tepesi avuç içi güneşe değen etekleri dünyaya değmeğen büyük Altın Dağın başına geçip oturmuşDünya altı günde yaratılmışdı, yedinci günde ise Tanrı Ülgen uyumuş kalmışdı Uyandığında neler yarattım diye baktı: Hale güneşden diğer fazladan dokuz dünya birer cehennem ile dahası yer yaratmıştı Günlerden bir gün Tanrı Ülgen denizde yüzen bir toprak parçacığı üstünde bir parça kil gördüinsanoğlu bu olsun, insana olsun babadedi ve toprak üstündeki kil ansızın insan oldu Tanrı Ülgen bu birincil insana Erlikadını verdi ve onu kardeşi kabul etti Oysa Erlik'in yüreği kıskançlık ve hırsla doluydu Tanrı Ülgen gibi dinç ve marifetli olmadığı için öfkelendi

Tanrı Ülgen, kemikleri kamıştan, etleri topraktan yedi insan yarattı Erlik'in yarattığı dünyaya hasar vereceğini düşünerek insanı gözetmek üzere Mandışire adlı bir kahraman yarattıktan sonradan yedi insanın kulaklarından üfleyerek can, burunlarından üfleyerek başlarına akıl verdiTanrı Ülgen insanları yönetmek üzere MayTere'yi yarattı ve onu insanoğlunun başına han yaptı Yakut'lardan (Saka) derlenen yaradılış efsaneleri de Altay yardılış destanının yakın varyantı niteliğindedir XIXyüzyıl'da derlenen bu efsanelerin dağıtılmış din ve kültürlerin etkilerini taşıdıkları düşünülmektedir

Yüksek Dağ Er Tunga

Sakalar dönemine âit Alp Er Tunga ve şu almak üzere iki epope tesbit edilmiştir Alp Er Tunga, MÖ VII yüzyılda yaşamış kahraman ve çok sevilen bir Saka hükümdarıdır Alp Er Tunga Orta Asya'daki tüm Türk boylarını birleştirerek hâkimiyeti altına almış sonra Kafkasları aşarak Anadolu Suriye ve Mısır'ı fethetmiş ve Saka devletini kurmuştur Yüksek Dağ Er Tunga'nın hayatı savaşlarla geçmiştir Uzun zaman çaba ettiği iranlı Medlerin hükümdarı Keyhusrev 'in davetinde hile ile öldürülmüştür Yüksek Dağ Er Tunga ile iranlı Med hükümdarları arasındaki bu mücadelelerin hatıraları uzun asırlar ayrıca Türkler ayrıca iranlılar aralarında yaşatılmıştır Yüksek Dağ Er Tunga, Asur kaynaklarında Maduva, Heredot'ta Madyes, iran ve islâm kaynaklarında Efrasyab adlarıyla anılmaktadır

Orhun Yazıtlarında Dokuz Oğuzlararasında Er Tungaadına yapılan yuğmerasiminden laf edilmektedir Turfan şehrinin batısında bulunan Bezegelikmabedinin duvarında da Yüksek Dağ Er Tunga'nın kanlı devlete ait bulunmaktadır Divan ü Lügatit Türkün yazarı Kaşgarlı Mahmud'a ve Kutadgu Biligyazarı Yusuf Has Hacip'e tarafından Alp Er Tungairan destanı şehnamedeki büyük ve efsanevî Turan hükümdarı Efrasiyabdır Divan ü Lûgatit Türk'de Turan hükümdarlığının merkezi olarak Kaşgarşehri gösterilmektedir islâmiyeti kabul etmiş olan Karahanlı devleti hükümdarları da kendilerinin Efrasyapsülalesinden geldiklerine inanmışlar ve bunu ifade etmişlerdir Moğol tarihçisi Cüveyni de Uygur devletinin hükümdarlarının da Efrasyap soyundan olduğunu yazmaktadır şecerei Terakime'ye tarafından Selçuklu Sultanları kendilerini Efrasyab soyundan kabul ederlerdi Sovyet Sosyalist Cumhuriyetler Birliğıinin dağılmasından sonra iletişim kurmak imkânı bulduğumuz ve Rusların Yakut adını verdiği Türk gurup fiilen kendilerine Saka dediklerini söylemişlerdir Tarih içinde kaybolduğunu düşündüğümüz Saka Türklerinin az da olsa bir bölümünün bugün hayatiyetlerini sürdürmeleri böylece çok meselenin her yerde araştırılarak doğruların ortaya çıkmasına muavin olabilecektirTarihçi Mesudî de MS 7 yüzyılın başındaki Köktürk hakanının Efrasyabsoyundan olduğunu yazmaktadır Tüm bu bilgilerden hareketle Tunga Alple ilgili efsanelerin Kök Türklerden önce doğu ve orta Tiyanşan alanında yaşayan Türkler arasında meydana geldiğini ve bu destanın daha sonraları Kök Türk ve Uygurlar arasında yaşayarak devam ettiğini göstermektedirAlp Er Tunga destanının metni bu güne ulaşamamıştır Bir kısmından yukarıda bahsettiğimiz kaynaklarda bu değerli Saka hükümdarı ve kahramanı hakkında bilgiler ve bundan başka sagu (ağıt) tesbit edilmiştir

Kutadgu Bilig'de Yüksek Dağ Er Tungahakkında şu veri verilmektedir: Eğer uyarı edersen görürsün oysa dünya beyleri arasında en iyileri Türk beyleridir Bu Türk beyleri aralarında adı meşhur ikbali açık olanı Tonga Yüksek Dağ Er idi O yüksek bilgiye ve fazla faziletlere sahip idi Ne seçkin, ne yüksek, ne yiğit adam idi ; zaten âlemde ferasetli insan bu dünyaya hâkim olur iranlılar ona Efrasiyap derler; bu Efrasiyap akınlar hazırlayıp ülkeler zaptetmiştir Dünyaya hâkim olmak ve onu idare etmek için o kadar fazla fazilet, us ve data lâzımdır iranlılar bunu kitaba geçirmişlerdirKitapta olmasa onu kim tanırdıBugünkü bilgilerimize tarafından Yüksek Dağ Er Tunga ile ilgili en geniş veri iran destanı şehname'de tesbit edilmiştir şehname'nin başlıca konularından biri iran Turan savaşlarıdır Bu destana göre en büyük Turan kahramanı önce şehzade daha sonra hükümdar olan Efrasyap'tırŞehname'deki Yüksek Dağ Er Tunga ile ilgili bilgiler şöyle özetlenebilir:

Turan şehzadesi Efrasyap babasının ricası üstüne iran'a harp açtı iki ordu Dihistan'da karşılaştılarBoyu servi, göğsü ve kolları arslan gibi ve fil dek kuvvetli olan Efrasyap, iranlı'ları yendi iran padişahı Efrasyap'a tutsak düştü iran'ın birincil intikamını o vakit iran'a yan olan Kabil Padişahı Zal aldı Zal başarılı olmasına karşın iran şahının öldürülmesini engelleyemedi Efrasyab iran'ı fethetmek için yeni bir savaş açtı iran'ın yetiştirdiği en büyük kahramanlardan Zal oğlu Rüstem Efrasyab'ın üzerine yürüdü Efrasyab ile Zal oğlu Rüstem aralarında sonsuz savaşlar yapıldı iran tahtında yer alan Keykâvus, hem oğlu Siyavuş'u hem de Zal oğlu Rüstem'i darılttı Siyavuş Efrasyap'a sığındı Siyavuş'un Turan'da bulunduğu sırada evlendiği Türk beyi Piran'ın kızından bir oğlu oldu Siyavuş oğluna babası Keyhusrev'in adını verdi Efrasyab uzun yıllar Turan'da hükümdarlık etti iran'lılar Siyavuş'un oğlu Keyhusrev'i kaçırarark iran tahtına oturttular Keyhusrev Zaloğlu Rüstem'le işbirliği yaptı ve Turan ordularını yendi Keyhusrev ile Efrasyap daima savaştılar Sonunda ordusuz kalan Efrasyap Keyhusrev'in adamları tarafından öldürüldü şehname'de Efrasyap adıyla anılan Turan hükümdarı Yüksek Dağ Er Tunga'nın iran hükümdarlarına çoğu kez yenildiği anlatılmaktadır Oysa iran Turan savaşlarında iran hükümdarları kesintisiz değişmiş ı4o yıl yaşadığı söylenti edilen Yüksek Dağ Er Tunga ise mücadeleye devam etmiştir Bu durum Efrasyap'ın başarısız olmadığını gösterir Gerçek destan metni bulunduğu takdirde bu destanla ilgili daha sağlıklı değerlendirmeler yapılabilir görüşündeyim

Şu Destanı :

Şu destanı MÖ 330327 yıllarındaki olaylarla bağlantılıdır Bu tarihlerde Makedonyalı iskender, iran'ı ve Türkistan'ı istilâ etmişti Bu dönemde Saka hükümdarının adı şu idi Bu Epope Türklerin iskender'le mücadelelerini ve geriye çekilmeleri anlatımaktadır Doğuya çekilmeyen 22 ailenin Türkmen adıyla anılmaları ile ilgili sebeb açıklayıcı bir efsane de bu destan içinde yer almaktadır Kaşgarlı Mahmud Divan ü Lügatit Türk'de iskender'den Zülkarneyn olarak bahsetmektedirDestanın tesbit edilebilen kısa metni şöyle özetlenebilir: iskender, Türk memleketlerini elde etmek üzere harekete geçtiğinde Türkistan'da hükümdar şu isminde bir gençti iskender'in gelip geçici bir akın düzenlediğine inanıyorduBu sebeble de iskender'le savaşmak yerine doğuya çekilmeği yerinde bulmuştu iskender'in yaklaştığı haberi gelince kendisi önde halkı da onu izleyerek doğuya içten yol aldılar Yirmi iki aile yurtlarını vazgeçmek istemedikleri için doğuya gidenlere katılmadılar Dışarı Giden gurubun izlerini takip ederek onlara katılmaya çalışan iki kişi bu 22 kişiye rastladı Bunlar birbirleriyle görüşüp tartıştılar 22 birey bu iki kişiye: Erler iskender gelip geçici bir kişidir Nasıl olsa gelip geçer , o sürekli bir yerde kalamaz Kal açdediler Bekle , eğlen, dur anlamına gelen Kalaçbu iki kişinin soyundan gelen Türk boyunun adı oldu iskender Türk yurtlarına geldiğinde bu 22 kişiyi fark etti ve Türk'e benziyor anlamında Türk maned dediTürkmenlerin ataları bu 22 kişidir ve isimleri de iskender'in yukarıdaki sözünden kaynaklanmıştır Gerçekten Türkmenler, Kalaçlarla birlikte 24 boydur ama Kalaçlar kendilerini ayrı kabul ederler Hükümdar şu Uygurların yanında gitti Uygurlar gece baskını yaparak iskender'in öncülerini bozguna uğrattılarSonra iskender ile şu barıştılar iskender Uygur şehirlerini yaptırdı ve geri döndü Hükümdar şu da Balasagun'a dönerek bugün şu adıyla anılan şehri yaptırdı ve buraya bir tılsım koydurttu Bugün de leylekler bu şehrin karşısına değin gelir, lakin şehri geçip gidemezler Bu tılsımın etkisi hâlâ sürmektedir

Bu destana göre iskender Türkistan'a geldiğinde Türkmenlerin dışındaki Türkler doğuya çekilmişlerdi iskender Türkistanda mukavemetle karşılaşmamış bu sebeble de ilerlememiştir Büyük ölçüde çadırlarda yaşamış Türkler iskender'in seferinden sonradan şehirler kurmuş ve oturmuş hayatı geliştirmişlerdir

Hun Oğuz Destanı :

Oğuz Kağan destanı MÖ 209174 tarihleri aralarında hükümdarlık yapmış olan Hun hükümdarı Mete'nin hayatı etrafında şekillenmiştir Tüm Türk destanlarında olduğu gibi bu destanın da ilk şekli günümüze ulaşmamıştır Bugün, elimizde Oğuz destanının üç varyantı bulunmaktadır XIII ile XVI yüzyıllar aralarında Uygur harfleriyle yazılmış ve islâmiyetten önceki inancı yansıtan varyantın ilk örneği temsil ettiği kabul edilebilir XIV yüzyıl başında yazıldığı aşina Reşîdeddîn'in CâmiütTevârih adlı eserinde bulunan Farsça Oğuz Kağan Destanı islâmî varyantların ilkini temsilcilik etmektedir Oğuz Kağan Destanının üçüncü varyantı ise XVII yüzyılda Ebü'lGazî Bahadır Han kadar Türkmenler arasındaki sözlü rivayetlerden ve önceki yazmalardan faydalanarak yazılmıştır

Oğuz Kağan Destanının islâmiyet Öncesi Rivayeti Ay Kağan'ın yüzü gök , ağzı ateş, gözleri elâ ,saçları ve kaşları kara perilerden daha güzel bir oğlu oldu Bu çocuk annesinden birincil sütü emdikten daha sonra konuştu ve ham et ,çorba ve şarap istediKırk gün sonradan büyüdü ve yürüdü Ayakları öküz ayağı , beli kurt beli, omuzları samur omzu, göğsü ayı göğsü gibiydi Vücudu yeniden aşağıda tüylüydü At sürüleri güder ve avlanırdı Oğuz'un yaşadığı yerde koskocoman bir orman vardı Bu ormanda koskocoman ve dinç bir gergedan yaşıyordu Bir canavar gibi olan bu gergedan at sürülerini ve insanları yiyordu Oğuz gözü kara bir adamdı Günlerden bir gün bu gergadanı avlamağa karar verdi Kargı, yay, ok, kılıç ve kalkanını aldı ve ormana gitti Bir geyik avladı ve onu söğüt dalı ile ağaca bağladı ve gitti Tan ağarırken geldiğinde gergedanın geyiği almış olduğunu fark etti sonradan Oğuz, avladığı bir ayıyı altın kuşağı ile ağaca bağladı ve gitti Tan ağarırken geldiğinde gergedanın ayıyı da aldığını gördü Bu sefer kendisi ağacın aşağı bekledi Gergedan geldi ve başı ile Oğuz'un kalkanına vurdu Oğuz kargı ile gergedanı öldürdü Kılıcı ile başını kesti Gergedanın barsaklarını yiyen ala doğanı da oku ile öldürdü ve başını kesti Günlerden bir gün Oğuz Kağan Tanrıya yalvarırken karanlık bastı Gökten bir gök ışık indi Güneşden ve aydan daha parlaktı Bu ışığın içinde alnında yelken direği yıldızı gibi parlak bir ben bulunan çok güzel bir kız duruyordu Bu kız gülünce gök tanrı da gülüyor, kız ağlayınca gök tanrı da ağlıyorduOğuz bu kızı sevdi ve bu kızla evlendi Günler ve gecelerden daha sonra bu kız üç oğlan çocuk doğurdu Çocuklara Gün, Ay ve Yıldız isimlerini verdiler Oğuz ormanda ava çıktığı günlerden birinde göl ortasında bir ağaç fark etti Ağacın kovuğunda gözü gökten daha gök, saçı ırmak gibi dalgalı, inci gibi dişli bir kız oturuyordu Yeryüzü halkı bu kızın güzelliğini görse dayanamaz ölüyoruz derlerdi Oğuz bu kızı sevdi ve onunla evlendi Günlerden gecelerden sonra Oğuz'un bu kızdan da üç oğlu oldu Bu çocuklara Gök, Dağ ve Deniz isimlerini koydular

Oğuz Kağan bu toydan daha sonra dünyanın dört bir tarafına elçilerle şu mektubu yolladı:Ben Uygurların kağanıyım ve yeryüzünün dört köşesinin kağanı olmam gerekir Sizden itaat dilerim Kim benim emirlerime baş eğerse, hediyelerini kabul eder ve onu arkadaş edinirim Kim baş eğmezse, gazaba gelirim Onu düşman sayarım Onunla savaşır ve yok ettiririm Yeniden o zamanlarda sağ yanda bulunan Altun Kağan, Oğuz Kağan'a böylece çok altın gümüş ve değerli taşlar armağan etti ve ona itaat ederek dostluk kurdu Oğuz Kağanın sol yanında ise askerleri ve şehirleri çok olan Urum Kağan vardı Urum Kağan Oğuz Kağanı dinlemezdi Oğuz Kağan'ın isteklerini gene kabul etmedi Oğuz Kağan gazaba geldi, bayrağını açtı ve askerleriyle birlikte Urum Kağana dürüst yürüdüKırk gün sonradan Buz Dağ'ın eteklerine geldi Çadırını kurdurdu ve sessizce uyudu Tan ağarınca Oğuz Kağanın çadırına güneş gibi bir ışık girdiO ışıktan gök tüylü gök yeleli büyük bir erkek kurt çıktı Kurt: Ey Oğuz, sen Urum üzerine yürümek istiyorsun; Ey Oğuz ben senin önünde yürüyeceğimdedi Bunun üstüne Oğuz çadırını toplattırdı ve ordusuyla birlikte kurdu izlediler Gök tüylü gök yeleli büyük erkek kurt itil Müren denizi yakınındaki Kara dağın eteğinde durdu Urum Hanın ordusu ile Oğuz Kağanın ordusu aralarında büyük savaş oldu Oğuz Kağan savaşı kazandı, Urum Hanın hanlığını ve halkını aldıOğuz Kağan ve askerleri Gök tüylü ve gök yeleli kurdu izleyerek itil ırmağına geldiler Oğuz Kağan'ın beylerinden Uluğ Ordu bey itil ırmağını vermek için ağaçlardan sal yaptı ve böylece karşıya geçtiler Oğuz'un bu keşif hoşuna gittiği için bu Uluğ Ordu Bey'e Kıpçakadını verdi Gök tüylü gök yeleli kurdu izleyerek baştan yola devam ettiler Oğuz Kağan'ın çok sevdiği alaca atı Buz Dağa kaçtı Oğuz Kağanın fazla üzüldüğünü gören kahraman beylerinden biri Buz Dağa çıktı ve dokuz gün sonra alaca atı bularak geri döndü Oğuz Kağan atını ve karlarla örtünmüş kahraman beyi görünce fazla sevindi Atını getiren bu beye: Sen buradaki beylere baş ol Senin adın daima Karluk olsundedi Bir vakit ilerledikten daha sonra gök tüylü ve gök yeleli erkek kurt durdu Çürçet yurdu adı bahşedilen bu yerde Çürçetlerin kağanı ve halkı Oğuz Kağana boyun eğmeyince büyük savaş oldu Oğuz Kağan, Çürçet Kağını yendi ve halkını kendisine bağladı Oğuz Kağan, ordusunun önünde yürüyen bu gök tüylü gök yeleli erkek kurdla Hint, Tangut, Suriye, güneyde Barkan gibi o kadar çok yeri savaşarak kazandı ve yurduna kattı Düşmanları üzüldü, dostları sevindi Öyle çok ganimet ve atla evine döndü Günlerden bir gün Oğuz Kağanın tecrübeli bilge veziri Uluğ Bey rüyasında bir altın yay ve üç gümüş ok fark etti Altın yay gün doğusundan gün batısına dek uzanıyordu Üç gümüş ok da kuzeye içten gidiyorduOğuz Kağan bu rüyayı dinleyince yurdunu oğulları arasında paylaştırdı *
 
858,499Konular
982,575Mesajlar
30,330Kullanıcılar
KristonSon üye
Üst Alt