iltasyazilim
FD Üye
Türk Gramer ve Kuralları, Dil Nedir, Lehçe Nedir, Lehçe Ne Aramak, Aksan Nedir, Aksan Ne Aramak, Çağdaş Türkçe Nedir, Modern Türk Dili, Modern Türkçe Hakkında
TÜRK DILBILGISI ve KURALLARI
DİL NEDİR?
Çok geniş anlamıyla dil, akıl, duygu ve güdüleri, direkt ya da dolaylı olarak bildirmeye yarayan herhangi bir anlatım aracıdır Bu tasvir bütün canlıların kendi aralarındaki bildirişimlerle ilgili göze çarpan sistemlerini olduğu değin, halk müziği kadar doğanın ve eşyanın müşterek kalıplar halinde manalandırılması olgularını da kapsamaktadır
İnsan anlatım ve bildirişim için ya hareket eder (jest), ya da ses çıkarır (söylev) veya belirtilmiş işaretler çizer (yazı) Konuşma dili, yazı dili, hareket dili, insan dilinin üç öbür görüntüsüdür
LEHÇE NEDİR?
Lehçe ya da Diyalekt, bir dilin emin bir coğrafî bölgedeki millet göre konuşulan çeşididir
Bir dilin tarihi, yöresel, siyasi sebeplerden dolayı ses, inşa ve laf dizimi özellikleriyle ayrılan kolu, diyalekt Kırgız Lehçesi, Kazak Lehçesi vb
Lehçe kendi sözcük dağarcığı ve grameri olan sözel (sözlü veya işaretli olan ama mutlaka yazılmış olmayabilen) bir irtibat sistemidir; ağız da denmektedir Diyalektle uğraşan ilim kolu ise diyalektoloji olarak adlandırılır Lehçeyi konuşan kişilerin sayısı ve bölgenin büyüklüğü değişir Bu yüzden geniş bir bölgede böylece fazla lehçe olabileceği gibi o lehçelerin konuşulduğu daha minik bölgelerde de başka lehçeler olabilir
ŞIVE NEDİR?
Aksan: Konuşma tarzı Vurgu Bir dilin bölgesel söyleniş tarzı
Bir dil ya da lehçenin daha az konuşma farkları gösteren ve bölgeden bölgeye veya şehirden şehire değişebilen ufak kollarına denir
Şivenin sebepleri fonetik ve morfolojik, folklorik farklılıklardır Bir şivede en eski dil yapılarından, komşu dillerden öğeler bulunabilir Coğrafik şartlara göre halkın gırtlak yapısı eski dilin seslerine aşina olabilir
Gitmek örneğinde:
Karadeniz: cideyrum
Ege: gidiyom
Trakya: gitcem, örneklerindeki gibi
Lehçe ile şive karıştırılmamalıdır
Lehçe, bir anadilin koludur Türkçenin esas şiveleri Ege, Orta Anadolu, Trakya, Karadeniz, Rumeli, Doğu, Güneydoğu ağızlarındadır
Şivelerde gramer kuralları yoktur Bölge kültürünü, yöre özelliklerini taşır Dilde, bilhassa konuşma dilinde tekdüzeliği kaldıran, empati uyandıran bir yanı vardır Sakıp Sabancı merhum, şivesini hiç değiştirmemiş, bir vurgu simgesidir
TÜRK DİLİNİN GEÇMİŞİ ve ADIM ADIM ÇAĞDAŞ TÜRKÇE
Türk dili, UralAltay dil grubuna dahil olup, Moğol, Tunguz, Kore ve Japon dillerinin de yer aldığı Altay dilleri ailesi veya Altay dilleri topluluğuna mensuptur
Inşa bakımından Altay dilleri ailesine giren bütün dillerde olduğu gibi, Türkçe de eklemeli (mülâsık yapışkan) dillerdendir
Ilk devreleri karanlık olmakla birlikte elde yer alan vesikalar ve Çin kaynaklarının verdiği bilgiler, Türk dilinin geçmişinin, tarih öncesine gittiğini göstermektedir Ancak, Türkçe derli toplu metinler, YeniseyOrhun mezar taşları ile ele geçmiştir Bilhassa Orhun Âbidelerinde bitmiş bir Türkçe ile karşılaşılması, Türklüğün kendine has alfabe sistemi, dil ve tarih şuurunun bulunmasına bakılırsa, Türk dilinin tarih itibariyle daha eski zamanlara götürülebileceği fikrini vermektedir Zaten bu sahanın âlimleri, Orhun Âbidelerindeki bitmiş ve gelişmiş Türkçeye bakarak, dilin tarihî devrelerini, milattan önceki devirlere çıkarmaktadırlar Şimdiye kadar Rusya ve Çin sınırları içinde bulunması, yapılacak kazıları imkânsız kıldığından, Türk dilinin eskiliği meselesi şimdilik bu dek aydınlatılmıştır Esik, Kurgan vs gibi kazılar da zaten Ruslar kadar yapılmaktadır Aydınlatıcı bilgiler, bu itibarla sınırlı olmaktadır Ama, bundan sonraki araştırmalar, Türk dili için ümit verebilir
Geçmişiyle birlikte Türkçe;
Altay
En Eski Türkçe
Birincil Türkçe
Eski Türkçe
Orta Türkçe
Yeni Türkçe ve
Çağdaş Türkçe devri elde etmek üzere yedi esas devrede ele alınmaktadır
Altay devri; TürkMoğol dil birliğini meydana getirmekte olup, Türkçenin Moğolca ile ayrılmaya başladığı veya bir olduğu devirdir Özet Olarak bu tahsis, Türk ve Moğol dillerinin esas kaynağını teşkil etmektedir
ProtoTürkçe de denilen En Eski Türkçe devriyle Birincil Türkçe devirleri hakkındaysa emin veri bulunmamakta ve Türk dilinin bu devreleri karanlık kalmaktadır Fakat Türkçenin milattan önceki ve milattan sonraki 1000 yıla yakın bir zamanı, bu devrenin içindedir Bu devrin temsilcisi Hunlar olup, haklarındaki bilgiler, düzensiz ve düzensiz da olsa, Çin kaynaklarından elde edilmektedir
Eski Türkçe devri; Göktürklerin tarih sahnesine çıkmasıyla başlamıştır (536) Kağanlığı, Türk dilli milletlerin teşkil ettiği Doğu Göktürk Devleti, 630 yılında; Batı Göktürk Devleti ise 659 yılında, Çin idaresine geçmiştir Bu esaretten ve durgunluktan daha sonra, İkinci Göktürkler, Kutlug Kağan ve Vezir Tonyukukun önderliğinde bağımsızlıklarına kavuşmuşlardır 682 yılından daha sonra olan bu ikinci silkiniş ve kuruluş devrinde, Eski Türkçe eserler yazılmıştır Geçmişin musibetlerinden ve tecrübesizliklerinden, gelecek nesillerin ders almasını ve Türk milletinin yok olmamasını, düşmanın tatlı sözüne ve yumuşak hediyelerine aldanılmamasını isteyen vezir ve kağanlar kendi ağızlarından, Orhun Âbideleri diye adlandırılan tarihî eserleri miras bırakmışlardır
Kendilerine has bir alfabeyle yazılan Orhun metinleri, taşlar üzerine kazılmıştır Âbideler, Vezir Tonyukuk, Bilge Kağan ve Kültigin namına dikilmiş olup, kullanılan dil, bir hayli işlek ve açıktır Özellikle Bilge Kağan Âbidesinde Türkçe, sanat kabiliyetini de sergilemiş ve alabildiğine gür bir hitabet dili kullanılmıştır
Eski Türkçe devrinin belgeleri yalnız Göktürklerden kalan tarihî miras değildir Bu devre, Uygur Türklerinin de katkısı vardır Yalnız Uygur metinleri daha çok dinî olup, Türk dilinin Uygurlara ait kısmı, Budizm, Mani, Nesturî vs gibi dinlere aittir Uygurlar, önceleri Göktürk yazısını kullanmakla birlikte sonradan bu millî alfabeyi terk etmişler ve Soğdlar göre kullanılan Uygur alfabesini almışlardır Bu alfabe, Türkçenin seslerini karşılamak yönünden Göktürk alfabesine nispetle fakirdir Oysa her iki alfabenin karşılıklı tarafı, İslâmî Türk yazısında olduğu gibi, sağdan sola okunup yazılmasıdır bundan başka Uygur alfabesinde harfler birleşebilmektedir Uygur harfleri hem Moğollar göre da kullanılmıştır Oysa Uygurların Manihey yazısını da kullandıklarını belirlemek gerekir Göktürk yazısını ise, tarihte yalnız Göktürkler kullanmışlardır
Eski Türkçeyi lüzum Göktürk, gerekse Uygur Türklerinin bıraktığı eserlerden takip etmekteyiz
Orta Türkçe devrinde Türklük dünyası, yeni bir medeniyete açılmış ve Türkçe, İslâm dünyası içinde yer almıştır Türklük, bu devre kadar farklı alanlara yönlendirilmiş dinlere girmiş çıkmış olmakla beraber, hâlâ bir arayışın içindedir O, tabiatına en yerinde dinin nihayet İslâmiyet olduğunu anlamış; onuncu asrın başlarında Karahanlıların kurduğu devlet tamamen her tarafta toparlanmış, Satuk Buğra Hanın (ölm 992) da 950 yılında bu dini kabulüyle, İslâmî inanç içindeki yerini resmi olarak almış ve tarih baştan başa üzerine düşen vazifeyi hakkıyla yapmıştır
Bu bakımdan, Orta Türkçe devresine giren eserler, pek azı müstesna, belli başlı kaynak olarak verilen Türk âdet ve örfleri yanına İslâmîdirler Türk dili de bu medeniyete geçişle, artık yeni kelimelere açılmıştır Bu devrin dil yadigârlarının ilki Kutadgu Bilig ve Dîvânü LügâtitTürktür Yûsuf Has Hacib, Kutadgu Biligi ile Türkçenin bu devirdeki kabiliyetini ortaya koyarken, Kaşgarlı Mahmud da Dîvânü LügâtitTürk adlı eseriyle baştan başa Türkçeyi, aksan ve ağızlarına değin incelemeye çalışmış ve bu sahada birincil kere eser yazma şerefini kazanmıştır
Orta Türkçe devrinin içinde yine 13 yüzyıldan sonra, batıda Osmanlı; kuzey ve güneyde Kıpçak; doğuda ise Çağatay Türkçesi yer almaktadır Bu Türk şîvelerinde, Orta Türkçe devrinde pekçok eser yazılmış, bilhassa Kıpçak ve Çağatay Türkçesi sahalarında, dille ilgili olan, gramer ve lügat kitaplarına geniş yer verilmişti Çağatay Türkçesi, eserlerini bilhassa 15 yüzyıla dürüst Semerkand ve Herat gibi kültür merkezlerinde vermiştir
On beşinci yüzyıldan daha sonra, Orta Türkçe, yerini Yeni Türkçe devresine bırakmıştır Türkçenin bu devresi, 20 yüzyıla dek sürmüştür Bu devirde Türklüğün tek bir alfabe sistemi vardır Bütün Türk dünyası, İslâmî Türk alfabesini kullanmakta ve bu alfabeyle uzlaşma gayet basit olmaktaydı Bu tahsis Türkçesi, en büyük dil yadigârlarını Osmanlı Türkçesiyle vermiştir Fakat, Türkçenin dış ve iç yapısı yönünden öyle artı değişmeye başlaması, bu devirde dilde farklı alanlara yönlendirilmiş akımların doğmasına sebep olmuştur
Türk yazı dili: Türkçe, yazılmış edebiyata geçerken Arap, Fars, Çin, Yunan vs gibi asıl dillerin dışarıya pekçok batı dili, hemen şimdi yazılmış edebiyata geçmemiştir Fransız edebiyatı 14, Rus edebiyatı 11, İspanyol edebiyatı 12, İtalyan ve Alman edebiyatları 13, İngiliz edebiyatı ise 15 yüzyıldan daha sonra yazılı edebiyata sahiptirler Dolayısıyla yazı dillerinin ortaya çıkması da Türkçeden bir hayli sonradır
Türkçenin devrelerinden bahsederken, Türk dilinin ilk yazılı vesikalarının Eski Türkçe devrinde olduğu zikredilmişti Eski Türkçe, Türklüğün, 11 yüzyıla değin devam eden tek yazı dilidir Eski Türkçeden sonradan batıya yapılan göçler ve yeni kültür merkezlerinin teşekkülüyle Türkçe, farklı alanlara yönlendirilmiş bölgelerde farklılıklar göstermeye başlamıştır Kaşgarlı Mahmud, bu hususta Dîvânında ilk data veren dil âlimlerinden ve araştırıcılardandır
Eski Türkçeden daha sonra Türk yazı dili, Batı ve KuzeyDoğu Türkçesi olmak üzere iki belli başlı kola ayrılmıştır Orta Türkçe devresinde görülen bu ayrılma, batıda Osmanlı ve Âzerî Türkçesini ortaya çıkarırken, KuzeyDoğu Türkçesi de; kuzeyde Kıpçak, doğuda Çağatay Türkçesini meydana getirmiştir Bunlardan Osmanlı Türkçesi, Türklüğün uzun ömürlü ve aralıksız olan, en büyük yazı dilidir Yerini, 1908den sonradan Türkiye Türkçesine bırakmıştır Batı Türkçesinin doğu dairesini meydana getiren Âzerî Türkçesi ise, şifahî edebiyatın ve şiir ananesinin tesiriyle varlığını sürdürmüştür Çağatay Türkçesi de yerini Çağdaş Özbek Türkçesine bırakmakla birlikte, Doğu Türkçesini bugün; Kazak, Kırgız, Özbek vs temsilcilik etmektedir Doğu Türkistanın dili olan Modern Uygur Türkçesi de aynı daire içinde yer almaktadır
Batı Türkçesinin doğu kolu olan Âzerî Türkçesi ise, önceleri Tebriz ağzına dayanmakla birlikte sonraları Bakü ve Karabağ ağızlarının yayılmasıyla üçlü bir kültür merkezine sahip olmuştur Bakü ve Karabağ, bu şîvenin Kuzey; Tebriz ve İran kısmı da Güney dalını meydana getirmektedir Bu ayırma, daha çok Âzerî Türklüğünün siyasî parçalanmaya tâbi tutulmasıyla ortaya çıkmıştır Bölgede fırsat ele geçince istiklâl ilan eden bazı hükümetler, hemen Türkçe tedrisata başlamışlar ve Türkiyeden öğretmenler getirerek dil birliğine yönelmişler, oysa bu hareketler, İran ve Rusyanın işbirliğiyle değil edilmiş, ara sıra bu işbirliğinin içine İngiltere de katılmıştır *
TÜRK DILBILGISI ve KURALLARI
DİL NEDİR?
Çok geniş anlamıyla dil, akıl, duygu ve güdüleri, direkt ya da dolaylı olarak bildirmeye yarayan herhangi bir anlatım aracıdır Bu tasvir bütün canlıların kendi aralarındaki bildirişimlerle ilgili göze çarpan sistemlerini olduğu değin, halk müziği kadar doğanın ve eşyanın müşterek kalıplar halinde manalandırılması olgularını da kapsamaktadır
İnsan anlatım ve bildirişim için ya hareket eder (jest), ya da ses çıkarır (söylev) veya belirtilmiş işaretler çizer (yazı) Konuşma dili, yazı dili, hareket dili, insan dilinin üç öbür görüntüsüdür
LEHÇE NEDİR?
Lehçe ya da Diyalekt, bir dilin emin bir coğrafî bölgedeki millet göre konuşulan çeşididir
Bir dilin tarihi, yöresel, siyasi sebeplerden dolayı ses, inşa ve laf dizimi özellikleriyle ayrılan kolu, diyalekt Kırgız Lehçesi, Kazak Lehçesi vb
Lehçe kendi sözcük dağarcığı ve grameri olan sözel (sözlü veya işaretli olan ama mutlaka yazılmış olmayabilen) bir irtibat sistemidir; ağız da denmektedir Diyalektle uğraşan ilim kolu ise diyalektoloji olarak adlandırılır Lehçeyi konuşan kişilerin sayısı ve bölgenin büyüklüğü değişir Bu yüzden geniş bir bölgede böylece fazla lehçe olabileceği gibi o lehçelerin konuşulduğu daha minik bölgelerde de başka lehçeler olabilir
ŞIVE NEDİR?
Aksan: Konuşma tarzı Vurgu Bir dilin bölgesel söyleniş tarzı
Bir dil ya da lehçenin daha az konuşma farkları gösteren ve bölgeden bölgeye veya şehirden şehire değişebilen ufak kollarına denir
Şivenin sebepleri fonetik ve morfolojik, folklorik farklılıklardır Bir şivede en eski dil yapılarından, komşu dillerden öğeler bulunabilir Coğrafik şartlara göre halkın gırtlak yapısı eski dilin seslerine aşina olabilir
Gitmek örneğinde:
Karadeniz: cideyrum
Ege: gidiyom
Trakya: gitcem, örneklerindeki gibi
Lehçe ile şive karıştırılmamalıdır
Lehçe, bir anadilin koludur Türkçenin esas şiveleri Ege, Orta Anadolu, Trakya, Karadeniz, Rumeli, Doğu, Güneydoğu ağızlarındadır
Şivelerde gramer kuralları yoktur Bölge kültürünü, yöre özelliklerini taşır Dilde, bilhassa konuşma dilinde tekdüzeliği kaldıran, empati uyandıran bir yanı vardır Sakıp Sabancı merhum, şivesini hiç değiştirmemiş, bir vurgu simgesidir
TÜRK DİLİNİN GEÇMİŞİ ve ADIM ADIM ÇAĞDAŞ TÜRKÇE
Türk dili, UralAltay dil grubuna dahil olup, Moğol, Tunguz, Kore ve Japon dillerinin de yer aldığı Altay dilleri ailesi veya Altay dilleri topluluğuna mensuptur
Inşa bakımından Altay dilleri ailesine giren bütün dillerde olduğu gibi, Türkçe de eklemeli (mülâsık yapışkan) dillerdendir
Ilk devreleri karanlık olmakla birlikte elde yer alan vesikalar ve Çin kaynaklarının verdiği bilgiler, Türk dilinin geçmişinin, tarih öncesine gittiğini göstermektedir Ancak, Türkçe derli toplu metinler, YeniseyOrhun mezar taşları ile ele geçmiştir Bilhassa Orhun Âbidelerinde bitmiş bir Türkçe ile karşılaşılması, Türklüğün kendine has alfabe sistemi, dil ve tarih şuurunun bulunmasına bakılırsa, Türk dilinin tarih itibariyle daha eski zamanlara götürülebileceği fikrini vermektedir Zaten bu sahanın âlimleri, Orhun Âbidelerindeki bitmiş ve gelişmiş Türkçeye bakarak, dilin tarihî devrelerini, milattan önceki devirlere çıkarmaktadırlar Şimdiye kadar Rusya ve Çin sınırları içinde bulunması, yapılacak kazıları imkânsız kıldığından, Türk dilinin eskiliği meselesi şimdilik bu dek aydınlatılmıştır Esik, Kurgan vs gibi kazılar da zaten Ruslar kadar yapılmaktadır Aydınlatıcı bilgiler, bu itibarla sınırlı olmaktadır Ama, bundan sonraki araştırmalar, Türk dili için ümit verebilir
Geçmişiyle birlikte Türkçe;
Altay
En Eski Türkçe
Birincil Türkçe
Eski Türkçe
Orta Türkçe
Yeni Türkçe ve
Çağdaş Türkçe devri elde etmek üzere yedi esas devrede ele alınmaktadır
Altay devri; TürkMoğol dil birliğini meydana getirmekte olup, Türkçenin Moğolca ile ayrılmaya başladığı veya bir olduğu devirdir Özet Olarak bu tahsis, Türk ve Moğol dillerinin esas kaynağını teşkil etmektedir
ProtoTürkçe de denilen En Eski Türkçe devriyle Birincil Türkçe devirleri hakkındaysa emin veri bulunmamakta ve Türk dilinin bu devreleri karanlık kalmaktadır Fakat Türkçenin milattan önceki ve milattan sonraki 1000 yıla yakın bir zamanı, bu devrenin içindedir Bu devrin temsilcisi Hunlar olup, haklarındaki bilgiler, düzensiz ve düzensiz da olsa, Çin kaynaklarından elde edilmektedir
Eski Türkçe devri; Göktürklerin tarih sahnesine çıkmasıyla başlamıştır (536) Kağanlığı, Türk dilli milletlerin teşkil ettiği Doğu Göktürk Devleti, 630 yılında; Batı Göktürk Devleti ise 659 yılında, Çin idaresine geçmiştir Bu esaretten ve durgunluktan daha sonra, İkinci Göktürkler, Kutlug Kağan ve Vezir Tonyukukun önderliğinde bağımsızlıklarına kavuşmuşlardır 682 yılından daha sonra olan bu ikinci silkiniş ve kuruluş devrinde, Eski Türkçe eserler yazılmıştır Geçmişin musibetlerinden ve tecrübesizliklerinden, gelecek nesillerin ders almasını ve Türk milletinin yok olmamasını, düşmanın tatlı sözüne ve yumuşak hediyelerine aldanılmamasını isteyen vezir ve kağanlar kendi ağızlarından, Orhun Âbideleri diye adlandırılan tarihî eserleri miras bırakmışlardır
Kendilerine has bir alfabeyle yazılan Orhun metinleri, taşlar üzerine kazılmıştır Âbideler, Vezir Tonyukuk, Bilge Kağan ve Kültigin namına dikilmiş olup, kullanılan dil, bir hayli işlek ve açıktır Özellikle Bilge Kağan Âbidesinde Türkçe, sanat kabiliyetini de sergilemiş ve alabildiğine gür bir hitabet dili kullanılmıştır
Eski Türkçe devrinin belgeleri yalnız Göktürklerden kalan tarihî miras değildir Bu devre, Uygur Türklerinin de katkısı vardır Yalnız Uygur metinleri daha çok dinî olup, Türk dilinin Uygurlara ait kısmı, Budizm, Mani, Nesturî vs gibi dinlere aittir Uygurlar, önceleri Göktürk yazısını kullanmakla birlikte sonradan bu millî alfabeyi terk etmişler ve Soğdlar göre kullanılan Uygur alfabesini almışlardır Bu alfabe, Türkçenin seslerini karşılamak yönünden Göktürk alfabesine nispetle fakirdir Oysa her iki alfabenin karşılıklı tarafı, İslâmî Türk yazısında olduğu gibi, sağdan sola okunup yazılmasıdır bundan başka Uygur alfabesinde harfler birleşebilmektedir Uygur harfleri hem Moğollar göre da kullanılmıştır Oysa Uygurların Manihey yazısını da kullandıklarını belirlemek gerekir Göktürk yazısını ise, tarihte yalnız Göktürkler kullanmışlardır
Eski Türkçeyi lüzum Göktürk, gerekse Uygur Türklerinin bıraktığı eserlerden takip etmekteyiz
Orta Türkçe devrinde Türklük dünyası, yeni bir medeniyete açılmış ve Türkçe, İslâm dünyası içinde yer almıştır Türklük, bu devre kadar farklı alanlara yönlendirilmiş dinlere girmiş çıkmış olmakla beraber, hâlâ bir arayışın içindedir O, tabiatına en yerinde dinin nihayet İslâmiyet olduğunu anlamış; onuncu asrın başlarında Karahanlıların kurduğu devlet tamamen her tarafta toparlanmış, Satuk Buğra Hanın (ölm 992) da 950 yılında bu dini kabulüyle, İslâmî inanç içindeki yerini resmi olarak almış ve tarih baştan başa üzerine düşen vazifeyi hakkıyla yapmıştır
Bu bakımdan, Orta Türkçe devresine giren eserler, pek azı müstesna, belli başlı kaynak olarak verilen Türk âdet ve örfleri yanına İslâmîdirler Türk dili de bu medeniyete geçişle, artık yeni kelimelere açılmıştır Bu devrin dil yadigârlarının ilki Kutadgu Bilig ve Dîvânü LügâtitTürktür Yûsuf Has Hacib, Kutadgu Biligi ile Türkçenin bu devirdeki kabiliyetini ortaya koyarken, Kaşgarlı Mahmud da Dîvânü LügâtitTürk adlı eseriyle baştan başa Türkçeyi, aksan ve ağızlarına değin incelemeye çalışmış ve bu sahada birincil kere eser yazma şerefini kazanmıştır
Orta Türkçe devrinin içinde yine 13 yüzyıldan sonra, batıda Osmanlı; kuzey ve güneyde Kıpçak; doğuda ise Çağatay Türkçesi yer almaktadır Bu Türk şîvelerinde, Orta Türkçe devrinde pekçok eser yazılmış, bilhassa Kıpçak ve Çağatay Türkçesi sahalarında, dille ilgili olan, gramer ve lügat kitaplarına geniş yer verilmişti Çağatay Türkçesi, eserlerini bilhassa 15 yüzyıla dürüst Semerkand ve Herat gibi kültür merkezlerinde vermiştir
On beşinci yüzyıldan daha sonra, Orta Türkçe, yerini Yeni Türkçe devresine bırakmıştır Türkçenin bu devresi, 20 yüzyıla dek sürmüştür Bu devirde Türklüğün tek bir alfabe sistemi vardır Bütün Türk dünyası, İslâmî Türk alfabesini kullanmakta ve bu alfabeyle uzlaşma gayet basit olmaktaydı Bu tahsis Türkçesi, en büyük dil yadigârlarını Osmanlı Türkçesiyle vermiştir Fakat, Türkçenin dış ve iç yapısı yönünden öyle artı değişmeye başlaması, bu devirde dilde farklı alanlara yönlendirilmiş akımların doğmasına sebep olmuştur
Türk yazı dili: Türkçe, yazılmış edebiyata geçerken Arap, Fars, Çin, Yunan vs gibi asıl dillerin dışarıya pekçok batı dili, hemen şimdi yazılmış edebiyata geçmemiştir Fransız edebiyatı 14, Rus edebiyatı 11, İspanyol edebiyatı 12, İtalyan ve Alman edebiyatları 13, İngiliz edebiyatı ise 15 yüzyıldan daha sonra yazılı edebiyata sahiptirler Dolayısıyla yazı dillerinin ortaya çıkması da Türkçeden bir hayli sonradır
Türkçenin devrelerinden bahsederken, Türk dilinin ilk yazılı vesikalarının Eski Türkçe devrinde olduğu zikredilmişti Eski Türkçe, Türklüğün, 11 yüzyıla değin devam eden tek yazı dilidir Eski Türkçeden sonradan batıya yapılan göçler ve yeni kültür merkezlerinin teşekkülüyle Türkçe, farklı alanlara yönlendirilmiş bölgelerde farklılıklar göstermeye başlamıştır Kaşgarlı Mahmud, bu hususta Dîvânında ilk data veren dil âlimlerinden ve araştırıcılardandır
Eski Türkçeden daha sonra Türk yazı dili, Batı ve KuzeyDoğu Türkçesi olmak üzere iki belli başlı kola ayrılmıştır Orta Türkçe devresinde görülen bu ayrılma, batıda Osmanlı ve Âzerî Türkçesini ortaya çıkarırken, KuzeyDoğu Türkçesi de; kuzeyde Kıpçak, doğuda Çağatay Türkçesini meydana getirmiştir Bunlardan Osmanlı Türkçesi, Türklüğün uzun ömürlü ve aralıksız olan, en büyük yazı dilidir Yerini, 1908den sonradan Türkiye Türkçesine bırakmıştır Batı Türkçesinin doğu dairesini meydana getiren Âzerî Türkçesi ise, şifahî edebiyatın ve şiir ananesinin tesiriyle varlığını sürdürmüştür Çağatay Türkçesi de yerini Çağdaş Özbek Türkçesine bırakmakla birlikte, Doğu Türkçesini bugün; Kazak, Kırgız, Özbek vs temsilcilik etmektedir Doğu Türkistanın dili olan Modern Uygur Türkçesi de aynı daire içinde yer almaktadır
Batı Türkçesinin doğu kolu olan Âzerî Türkçesi ise, önceleri Tebriz ağzına dayanmakla birlikte sonraları Bakü ve Karabağ ağızlarının yayılmasıyla üçlü bir kültür merkezine sahip olmuştur Bakü ve Karabağ, bu şîvenin Kuzey; Tebriz ve İran kısmı da Güney dalını meydana getirmektedir Bu ayırma, daha çok Âzerî Türklüğünün siyasî parçalanmaya tâbi tutulmasıyla ortaya çıkmıştır Bölgede fırsat ele geçince istiklâl ilan eden bazı hükümetler, hemen Türkçe tedrisata başlamışlar ve Türkiyeden öğretmenler getirerek dil birliğine yönelmişler, oysa bu hareketler, İran ve Rusyanın işbirliğiyle değil edilmiş, ara sıra bu işbirliğinin içine İngiltere de katılmıştır *