iltasyazilim
FD Üye
TÜRK DİLİNİN TARİHİ GELİŞİMİ
Türk dilinin ortaya çıkış tarihi kesin olarak bilinememektedir Türkçenin tanıdık yazılmış metinlerinden önceki dönemleri karanlık dönemolarak kabul edilmektedir
Türkçenin yazılı ürünlerle takip edilebilen VII yüzyıldan XIII yüzyıla değin olan dönemine Eski Türkçe' denir Türkçe yaklaşık altı asır baştan başa; ses, biçim ve söz varlığı bakımından son derece durudur, dönem Türkcesinin özellikleri Göktürk, Uygur ve Karahanlı metinlerinde görülmektedir (Göktürk Metinle Bilge Kağan Yazıtı, Kültigin Yazıtı Tonyukuk Yazıtı; Uygur Metinleri: Altun Yaruk Sekiz Yükmek Irk Bitig; Karahanlı Metinleri: Kutadgu Bilig, Divanü LûgatitTürk, Atebetü'l Hakayık, Divanı Hikmet)
Türkler, XI yüzyılın başlarından itibaren Anadolu'ya göç etmeye başlamışlardır Bu göçler sonucunda Türkler XIII yüzyılda batıda Anadolu'ya, kuzeyde Karadeniz'in kuzeyi ve batısına dek yayılmışlardır Yerleştikleri bölge halkının ağzı ile eserler yazmalar, sonucu Türkçe çeşitlenmiştir Türkçe, yayıldığı bölgelere göreKuzeyDoğu Türkçesi ve Batı Türkçesi elde etmek üzere iki kola ayrılmıştır KuzeyDoğu Türkçesi, Eski Türkçenin bir devamı olarak XIII ve XIV yüzyıllarda Orta Asya ile Hazar Denizi'nin kuzeyindeki Türkler aralarında kullanılmıştır
KuzeyDoğu Türkçesi XV yüzyılda Kuzey Türkçesi ve Doğu Türkçesi elde etmek üzere iki kol hâlinde gelişmesini sürdürmüştür Bambaşka kollarda gelişen Türkçenin özelliklerini o dönemlerde yazılan Kıpçak Türkçesi Metinleri (Husrev ü Şirin, Gülistan Tercümesi, Kodeks Kumenikus) ve Çağatay Türkçesi metinlerinden (Muhâkemetü'lLügateyn, Şecerei Türki, Şecerei Terâkime) peşine düşüp takip etmek mümkündür
Batı Türkçesi, XII yüzyılın sonları ile XIII yüzyılın başlarından günümüze değin devam eden Eski Türkçeden Sonradan Türkçenin iki büyük kolundan biridir Batı Türkçesi, tarihî gelişimi içinde üç ana döneme ayrılır Türkçenin XIII ve XV yüzyıllar arasındaki dönemi Eski Anadolu Türkçesiadını alır Bu dönemin özellikleri Yunus Emre Divanı, Mantıku'tTayr, Garipname vb eserlerde görülmektedir
Batı Türkçesinin XV yüzyılın sonları ve XX yüzyılın başları arasındaki dönemine Osmanlı Türkçesidenir Bu dönemde, Türkçeye çok sayıda Arapça, Farsça kelime girmiştir XVII yüzyıldan itibaren Osmanlı Türkçesinde mahallîleşmehareketi başlar Bu hareket Tanzimata dek devam eder Türkçe, yabancı kelimelerle yüklü ağır bir dil olarak varlığını Türkiye Türkçesine değin sürdürür Şikâyetname, Sihâmı Kaza Hüsn ü Aşk gibi eserler bu dönem Türkçesinin özelliklerini taşır
BatI, Türkçesinin III dönemini Türkiye Türkçesioluşturur Ömer Seyfettin ve arkadaşlarının konuşma dilinden (İstanbul ağz) yeni bir yazı dili oluşturmak nedeniyle Genç Kalemler dergisinde başlattıkları Yeni Lisan Hareketi bu dönemin başlangıcı kabul edilir Bu hareketim temsilcileri Milli bir edebiyat oluşturmak için önce millî bir dile ihtiyaç vardırgörüşünden hareketle şu ilkeleri benimsemişlerdir:
a Arapça ve Farsçadan Türkçeye giren dil bilgisi kuralları ve bu kurallarla yapılan tüm tamlamalar kaldırılmalıdır
b Dilimize Arapça ve Farsçadan girmiş kelimelerle yapılacak ad ve önad tamlamaları, Türkçenin kurallarına tarafından düzenlenmelidir
c Yazı dili ile konuşma dili arasındaki büyük farklılıkları uyandırmak için yazı dili tavır diline yaklaştırılmalı, İstanbul konuşması yazı dili olmalıdır
ç Bu ilkelerden yola çıkarak taklit yok, yeni ve millî bir edebiyat meydana getirilmelidir
Türkiye Türkçesinin gelişimi içinde bu hareketten sonra en kapsamlı çalışma Dil Devrimi'dir 1928'de Harf Devrimi'nin yapılması ve 1932'de Türk Dil Kurumu'nun kurulmasıyla Türkçe, fazla yönü olan ve sistemli bir şekilde ele alınarak sadeleştirilmiş ve olgunlaştırılmıştır
KuzeyDoğu Türkçesi ve Batı Türkçesinin modern kollan günümüzde yazı dili olarak kullanılmaktadır KuzeyDoğu Türkçesinin modern kollan; Özbek, Kazak, Kırgız, Uygur, Tatar, Başkurt Türkçeleri; Batı Türkçesinin modern kolları ise Azerbaycan, Türkmen, Gagauz ve Türkiye Türkçeleridir
Türkçe günümüzde; Türkiye, Azerbaycan, Türkmenistan, Kazakistan, Kırgızistan, Özbekistan, Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti; Doğu Türkistan, Tataristan, Başkurdistan, Çuvaşistan, Altay, Tuva, Hakas, Yakut (Saha), Dağıstan, KabartayBalkar, KaraçayÇerkes, Kırım Özerk Cumhuriyetleri gibi nüfusunun birçok Türk olan devletlerin yanına; Bulgaristan, Romanya, Makedonya, Moldova, Almanya, Afganistan, Hollanda gibi ülkelerde ve Batı Trakya, Kuzey Irak, Kuzey İran ve Moğolistan'ın batısında da konuşulmaktadır
Türk dilinin oluşumunu yedi aşamada tamamladığı görüşü yaygındır:
Altay Çağı: Türkçe, Altay çağında, henüz öbür bir dil niteliğini kazanmamıştır Moğolca ve öbür akraba dillerle birlikte, bir EsasAltayca içinde bulunmaktadır
En Eski Türkçe Çağı: En eski Türkçe çağında, Türkçenin Belli BaşlıAltaycadan ayrıldığı düşünülmektedir Bu Nedenle, Türk, Moğol, MançuTunguz hatta Kore ve Japon dilleri ortaya çıkmıştır
Ilk Türkçe Çağı: Ilk Türkçe çağındaysa Türkçe artık gelişmiş, diğer akraba dillerden ayrılmış bir dildir Hunların konuştuğu Türkçe bu çağda kendini göstermiştir
Eski Türkçe Devresi: Bu devre başlangıçtan 10 yüzyıla kadar olan zamanı kapsamaktadır Bu devrenin aşina birincil metinleri 8 asırda dikilmiş olan Orhun Anıtları'dır Orhun Anıtları'nda Göktürk alfabesi kullanılmıştır Anıtlarda ve işlenmiş bir dille karşılaşıyoruz Bu ise, Türk yazı dilinin daha eski devirlerde meydana gelmiş olduğunu göstermektedir Elimizde belgeler bulunmadığı için bu hususta pozitif bir şey söyleyemiyoruz
Eski Türkçeden daha gerisi karanlık devirdir Burada dilimiz Çuvaşça ve Yakutça ile buluşur Fazla daha geride de Türkçe, mensup olduğu öteki Altay dilleri ile, yani Moğolca ve Mançuca ile birleşir
En eski yazılmış kaynaklarımız olan Orhun Anıtları'nda Bilge Kağan'ın, kardeşi Kül Tigin'le beraber Çinlilere karşı yaptıkları savaşlar ve Türk milletinin bütünlüğünü karşılamak için verdikleri mücadeleler anlatılır Anıtlarda kuvvetli bir hitabet üslubu dikkati çekmektedir Orhun Anıtlarının yazarları Vezir Tonyukuk ile Yolluğ Tigin'dir Eldeki belgelere kadar bunlar Türklerin en eski yazarlarıdır
Eski Türkçe döneminin Göktürk Anıtları'ndan sonraki yazılı ürünleri Uygur Türkçesi eserleridir Uygur Türkleri Soğd yazısını ve Mani ile Buda dinlerini kabul etmişlerdir Bu dönemde verilen eserlerin tamamı Mani ve Buda dinleriyle ilgilidir Büyük bir kısmı Turfan kazılarında ele geçen bu eserlerin ilk kez gelenleri Altun Yaruk ve Sekiz Yükmek'tir Bu eserlerde Buda'nın hayatı, Buda dininin esasları anlatılmış, bir takım dualara yer verilmiştir
Çağırmak ki, Eski Türkçe Devresi kendi arasında Göktürk Türkçesi ve Uygur Türkçesi olmak üzere ikiye ayrılmaktadır
Orta Türkçe Devresi: Bu devre 10 yüzyıldan 13 yüzyıla değin olan zamanı içine almaktadır Tüm Türkler bu dönemde Karahanlı Türkçesini kullanmışlardır Tabii fakat bunu yazı dili için söylüyoruz Bu devrede gerek Türk dilinde gerekse Türk kültüründe önemli değişmeler olmuştur İslamiyet resmi olarak kabul edilmiş ve alfabe olarak Arap harfleri alınmıştır
Orta Türkçenin ilk yıllarına ait olan Kutadgu bilig, Divanü Lügatit Türk ve Atabetül Hakayık adlı eserler Birincil İslami Türk eserleri olarak bilinmektedir
Kutabgu Bilig, Yusuf Has Hacip tarafından 1069 yılında işlenmiş ve Karahanlı hükümdarı Tabgaç Buğra Han'a sunulmuştur Eserin adı Kutlu Olma Bilgisişeklinde günümüz Türkcesine aktarılabilir Kutabgu Bilig, devleti idare edenlerin nasıl davranmaları gerektiğini, halkın ideal bir devlet göre nasıl mutlu edilebileceğini, insanların toplum içerisindeki tayin ve sorumluluklarının neler olduğunu anlatan dini, ahlaki ve sosyal görüşlerin ağır bastığı manzum bir eserdir ve 6645 beyitten oluşmaktadır Dil ve kültür tarihi bakımından fazla manâlı bir kitaptır
11 yüzyılda yazılı olan eserlerden birisi de Kaşgarlı Mahmud'un Divanü Lügatit Türk adlı eseridir Kaşgarlı Mahmut bu eserini Araplara Türkçe aydınlatmak nedeniyle kaleme almıştır Fiilen bir lügat olan Divanü Lügatit Türk'te örnek olarak verilen ahali şiirleri, atasözleri, deyimler dil ve kültür tarihimiz bakımından son derece önemlidir Kaşgarlı Mahmut bununla birlikte ilk Türk dili bilginidir Eserini Türk dili ile Arap dilinin beygir başı yürüdükleri bilinsindiye yazdığını söylemektedir Türk dilini öğreniniz, çünkü onların uzun sürecek bir saltanatı olacaktırhadisini zikreder Kaşgarlı, birincil Türkçü yazarlarımızdandır
12 yüzyılın başında meydana getirildiği farzedilen Atabetül Hakayık, Edip Ahmet göre yazılmıştır Öğretici mahiyette diniahlakî bir eserdir Edip Ahmet, dinin faziletlerinden, ilimden, cimrilikten, cömertlikten vb bahsetmiştir Eser dörtlükler halinde düzenlenmiştir
Yeni Türkçe Devresi: Bu devre 13 yüzyıldan 20 yüzyıla kadar olan zamanı ihtiva etmektedir 13 yüzyılın sonlarına içten Doğu ve Batı Türkleri arasında yeni ve birbirinden öbür yazı dilleri meydana gelmeye başlamıştır Doğu Türkçesi, Eski Türkçenin ve Karahanlı Türkçesinin bir devamı olarak ortaya çıkmıştır Doğu Türkçesi, Orta Asya müşterek Türkçesi demektir Batı Türkçesi iki koldan gelişmiştir Bunlar Osmanlı ve Azeri Türkçeleridir Bunlar arasındaki ayrım 15 yüzyılın sonlarında görülmüştür
Doğu Türkçesinin bundan başka Kuzey kolu bulunmaktadır 15 yüzyıla dek devam etmiş olan bu dile Kıpçak Türkçesi diyoruz Kıpçak Türkçesi eserlerine Kuzey Afrika'da ve Mısır'da rastlanmaktadır Sonradan Kıpçak Türkçesi Oguz Türkçesi ile birleşmiştir
Eski Türkçenin devamı durumunda olan Doğu Türkçesi, 15 yüzyıldan itibaren Çağatay Türkçesi diye de adlandırılmıştır Bu yazı dili 15 yüzyılda Ali Şir Nevai tarafından resmileşmiş ve geliştirilmiştir 16 yüzyılda Babür Şah, Çağatay Türkçesinin en manâlı temsilcisi olmuşturÇağatay Türkçesinin uygun bugün Özbek Türkçesi bulunmaktadır
Modern Türkçe Devresi: Bu devre 20 yüzyılı kapsamaktadır 20 yüzyılda önemli yazı dilleri olarak Türkiye Türkçesi, Özbek Türkçesi, Türkmen Türkçesi, Kazak Türkçesi vb görüyoruz
Batı Türkçesi kendi içerisinde üç devreye ayrılır:
1 Eski Anadolu Türkçesi: Batı Türkçesinin birincil devresidir 1315 yüzyılları içine alır Eski Türkçenin özelliklerini taşır Selçuklular, Anadolu Beylikleri ve ilk Osmanlıların yazı dilidir Eski Anadolu Türkçesinde demin Arapça ve Farsça sözcük ve tamlamalar pozitif değildir
2 Osmanlı Türkçesi: Batı Türkçesinin ikinci devresidir ve 16 yüzyıldan 20 yüzyıla dek olan zamanı kapsar Bu dönemde Eski Türkçenin izleri kaybolmuştur Azeri Türkçesi bu dönemde ayrılır Arapça ve Farsçanın tesiri fazladır Osmanlı Türkçesi bütün beş asır imparatorluğun yazı dili olarak varlığını korumuştur Batı medeniyetinin getirdiği ihtiyaçları Osmanlıcanın zengin vasıtalarıyla karşılamaya çalışan ve oldukça başarılı olan bir dil, lakin tekrar sınıf dili kalıbı içinde ve bu yüzyılın gerektirdiği millet dili almak imkânından mahrumdur Osmanlıca bir yandan, bu devirler boyunca konuşulan Türkçe sınırlı ölçüde yabancı kelimelerle de genişleyerek gelişmiş ve geleceğin yazı dili olmaya hazırlanmıştır Dil tarihimizin dikkate değerinde özelliklerinden biri de şudur oysa geçmişin derinliklerinden gelen sözlü millet edebiyatı bizde devam etmiş, halk destan ve hikâyeleri, halk müziği şiiri erkenden aşağı yukarı yazıya geçmiş ve bunun yanı başında insanlar için bir takım kitaplar da yazılmıştır
3 Türkiye Türkçesi: İkinci meşrutiyetten başlayıp günümüze kadar sürekli devredir Millî edebiyat akımının mahsulü sanılan terkipsiz Türkçedir Arapça ve Farsça kelimeler gitgide azalmaktadır Buna karşılık İngilizce kelimeler dilimize çabucak girmekte ve yerleşmektedir Yeni Türkçe Türkiye'de milliyetçilik akımının mahsulü olup Osmanlı yazı dilini tavır diline yaklaştırmak, daha açıkçası tavır dilinden yeni bir yazı dili meydana getirmek hamlesiyle meydana gelmiştir Bu yüzyılın başı tüm Türkçe konuşan ulusların ve akrabalarının da kendi lehçelerine dönerek yeni yazı dilleri oluşturma çabalarına şahit olmuştur *
Türk dilinin ortaya çıkış tarihi kesin olarak bilinememektedir Türkçenin tanıdık yazılmış metinlerinden önceki dönemleri karanlık dönemolarak kabul edilmektedir
Türkçenin yazılı ürünlerle takip edilebilen VII yüzyıldan XIII yüzyıla değin olan dönemine Eski Türkçe' denir Türkçe yaklaşık altı asır baştan başa; ses, biçim ve söz varlığı bakımından son derece durudur, dönem Türkcesinin özellikleri Göktürk, Uygur ve Karahanlı metinlerinde görülmektedir (Göktürk Metinle Bilge Kağan Yazıtı, Kültigin Yazıtı Tonyukuk Yazıtı; Uygur Metinleri: Altun Yaruk Sekiz Yükmek Irk Bitig; Karahanlı Metinleri: Kutadgu Bilig, Divanü LûgatitTürk, Atebetü'l Hakayık, Divanı Hikmet)
Türkler, XI yüzyılın başlarından itibaren Anadolu'ya göç etmeye başlamışlardır Bu göçler sonucunda Türkler XIII yüzyılda batıda Anadolu'ya, kuzeyde Karadeniz'in kuzeyi ve batısına dek yayılmışlardır Yerleştikleri bölge halkının ağzı ile eserler yazmalar, sonucu Türkçe çeşitlenmiştir Türkçe, yayıldığı bölgelere göreKuzeyDoğu Türkçesi ve Batı Türkçesi elde etmek üzere iki kola ayrılmıştır KuzeyDoğu Türkçesi, Eski Türkçenin bir devamı olarak XIII ve XIV yüzyıllarda Orta Asya ile Hazar Denizi'nin kuzeyindeki Türkler aralarında kullanılmıştır
KuzeyDoğu Türkçesi XV yüzyılda Kuzey Türkçesi ve Doğu Türkçesi elde etmek üzere iki kol hâlinde gelişmesini sürdürmüştür Bambaşka kollarda gelişen Türkçenin özelliklerini o dönemlerde yazılan Kıpçak Türkçesi Metinleri (Husrev ü Şirin, Gülistan Tercümesi, Kodeks Kumenikus) ve Çağatay Türkçesi metinlerinden (Muhâkemetü'lLügateyn, Şecerei Türki, Şecerei Terâkime) peşine düşüp takip etmek mümkündür
Batı Türkçesi, XII yüzyılın sonları ile XIII yüzyılın başlarından günümüze değin devam eden Eski Türkçeden Sonradan Türkçenin iki büyük kolundan biridir Batı Türkçesi, tarihî gelişimi içinde üç ana döneme ayrılır Türkçenin XIII ve XV yüzyıllar arasındaki dönemi Eski Anadolu Türkçesiadını alır Bu dönemin özellikleri Yunus Emre Divanı, Mantıku'tTayr, Garipname vb eserlerde görülmektedir
Batı Türkçesinin XV yüzyılın sonları ve XX yüzyılın başları arasındaki dönemine Osmanlı Türkçesidenir Bu dönemde, Türkçeye çok sayıda Arapça, Farsça kelime girmiştir XVII yüzyıldan itibaren Osmanlı Türkçesinde mahallîleşmehareketi başlar Bu hareket Tanzimata dek devam eder Türkçe, yabancı kelimelerle yüklü ağır bir dil olarak varlığını Türkiye Türkçesine değin sürdürür Şikâyetname, Sihâmı Kaza Hüsn ü Aşk gibi eserler bu dönem Türkçesinin özelliklerini taşır
BatI, Türkçesinin III dönemini Türkiye Türkçesioluşturur Ömer Seyfettin ve arkadaşlarının konuşma dilinden (İstanbul ağz) yeni bir yazı dili oluşturmak nedeniyle Genç Kalemler dergisinde başlattıkları Yeni Lisan Hareketi bu dönemin başlangıcı kabul edilir Bu hareketim temsilcileri Milli bir edebiyat oluşturmak için önce millî bir dile ihtiyaç vardırgörüşünden hareketle şu ilkeleri benimsemişlerdir:
a Arapça ve Farsçadan Türkçeye giren dil bilgisi kuralları ve bu kurallarla yapılan tüm tamlamalar kaldırılmalıdır
b Dilimize Arapça ve Farsçadan girmiş kelimelerle yapılacak ad ve önad tamlamaları, Türkçenin kurallarına tarafından düzenlenmelidir
c Yazı dili ile konuşma dili arasındaki büyük farklılıkları uyandırmak için yazı dili tavır diline yaklaştırılmalı, İstanbul konuşması yazı dili olmalıdır
ç Bu ilkelerden yola çıkarak taklit yok, yeni ve millî bir edebiyat meydana getirilmelidir
Türkiye Türkçesinin gelişimi içinde bu hareketten sonra en kapsamlı çalışma Dil Devrimi'dir 1928'de Harf Devrimi'nin yapılması ve 1932'de Türk Dil Kurumu'nun kurulmasıyla Türkçe, fazla yönü olan ve sistemli bir şekilde ele alınarak sadeleştirilmiş ve olgunlaştırılmıştır
KuzeyDoğu Türkçesi ve Batı Türkçesinin modern kollan günümüzde yazı dili olarak kullanılmaktadır KuzeyDoğu Türkçesinin modern kollan; Özbek, Kazak, Kırgız, Uygur, Tatar, Başkurt Türkçeleri; Batı Türkçesinin modern kolları ise Azerbaycan, Türkmen, Gagauz ve Türkiye Türkçeleridir
Türkçe günümüzde; Türkiye, Azerbaycan, Türkmenistan, Kazakistan, Kırgızistan, Özbekistan, Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti; Doğu Türkistan, Tataristan, Başkurdistan, Çuvaşistan, Altay, Tuva, Hakas, Yakut (Saha), Dağıstan, KabartayBalkar, KaraçayÇerkes, Kırım Özerk Cumhuriyetleri gibi nüfusunun birçok Türk olan devletlerin yanına; Bulgaristan, Romanya, Makedonya, Moldova, Almanya, Afganistan, Hollanda gibi ülkelerde ve Batı Trakya, Kuzey Irak, Kuzey İran ve Moğolistan'ın batısında da konuşulmaktadır
Türk dilinin oluşumunu yedi aşamada tamamladığı görüşü yaygındır:
Altay Çağı: Türkçe, Altay çağında, henüz öbür bir dil niteliğini kazanmamıştır Moğolca ve öbür akraba dillerle birlikte, bir EsasAltayca içinde bulunmaktadır
En Eski Türkçe Çağı: En eski Türkçe çağında, Türkçenin Belli BaşlıAltaycadan ayrıldığı düşünülmektedir Bu Nedenle, Türk, Moğol, MançuTunguz hatta Kore ve Japon dilleri ortaya çıkmıştır
Ilk Türkçe Çağı: Ilk Türkçe çağındaysa Türkçe artık gelişmiş, diğer akraba dillerden ayrılmış bir dildir Hunların konuştuğu Türkçe bu çağda kendini göstermiştir
Eski Türkçe Devresi: Bu devre başlangıçtan 10 yüzyıla kadar olan zamanı kapsamaktadır Bu devrenin aşina birincil metinleri 8 asırda dikilmiş olan Orhun Anıtları'dır Orhun Anıtları'nda Göktürk alfabesi kullanılmıştır Anıtlarda ve işlenmiş bir dille karşılaşıyoruz Bu ise, Türk yazı dilinin daha eski devirlerde meydana gelmiş olduğunu göstermektedir Elimizde belgeler bulunmadığı için bu hususta pozitif bir şey söyleyemiyoruz
Eski Türkçeden daha gerisi karanlık devirdir Burada dilimiz Çuvaşça ve Yakutça ile buluşur Fazla daha geride de Türkçe, mensup olduğu öteki Altay dilleri ile, yani Moğolca ve Mançuca ile birleşir
En eski yazılmış kaynaklarımız olan Orhun Anıtları'nda Bilge Kağan'ın, kardeşi Kül Tigin'le beraber Çinlilere karşı yaptıkları savaşlar ve Türk milletinin bütünlüğünü karşılamak için verdikleri mücadeleler anlatılır Anıtlarda kuvvetli bir hitabet üslubu dikkati çekmektedir Orhun Anıtlarının yazarları Vezir Tonyukuk ile Yolluğ Tigin'dir Eldeki belgelere kadar bunlar Türklerin en eski yazarlarıdır
Eski Türkçe döneminin Göktürk Anıtları'ndan sonraki yazılı ürünleri Uygur Türkçesi eserleridir Uygur Türkleri Soğd yazısını ve Mani ile Buda dinlerini kabul etmişlerdir Bu dönemde verilen eserlerin tamamı Mani ve Buda dinleriyle ilgilidir Büyük bir kısmı Turfan kazılarında ele geçen bu eserlerin ilk kez gelenleri Altun Yaruk ve Sekiz Yükmek'tir Bu eserlerde Buda'nın hayatı, Buda dininin esasları anlatılmış, bir takım dualara yer verilmiştir
Çağırmak ki, Eski Türkçe Devresi kendi arasında Göktürk Türkçesi ve Uygur Türkçesi olmak üzere ikiye ayrılmaktadır
Orta Türkçe Devresi: Bu devre 10 yüzyıldan 13 yüzyıla değin olan zamanı içine almaktadır Tüm Türkler bu dönemde Karahanlı Türkçesini kullanmışlardır Tabii fakat bunu yazı dili için söylüyoruz Bu devrede gerek Türk dilinde gerekse Türk kültüründe önemli değişmeler olmuştur İslamiyet resmi olarak kabul edilmiş ve alfabe olarak Arap harfleri alınmıştır
Orta Türkçenin ilk yıllarına ait olan Kutadgu bilig, Divanü Lügatit Türk ve Atabetül Hakayık adlı eserler Birincil İslami Türk eserleri olarak bilinmektedir
Kutabgu Bilig, Yusuf Has Hacip tarafından 1069 yılında işlenmiş ve Karahanlı hükümdarı Tabgaç Buğra Han'a sunulmuştur Eserin adı Kutlu Olma Bilgisişeklinde günümüz Türkcesine aktarılabilir Kutabgu Bilig, devleti idare edenlerin nasıl davranmaları gerektiğini, halkın ideal bir devlet göre nasıl mutlu edilebileceğini, insanların toplum içerisindeki tayin ve sorumluluklarının neler olduğunu anlatan dini, ahlaki ve sosyal görüşlerin ağır bastığı manzum bir eserdir ve 6645 beyitten oluşmaktadır Dil ve kültür tarihi bakımından fazla manâlı bir kitaptır
11 yüzyılda yazılı olan eserlerden birisi de Kaşgarlı Mahmud'un Divanü Lügatit Türk adlı eseridir Kaşgarlı Mahmut bu eserini Araplara Türkçe aydınlatmak nedeniyle kaleme almıştır Fiilen bir lügat olan Divanü Lügatit Türk'te örnek olarak verilen ahali şiirleri, atasözleri, deyimler dil ve kültür tarihimiz bakımından son derece önemlidir Kaşgarlı Mahmut bununla birlikte ilk Türk dili bilginidir Eserini Türk dili ile Arap dilinin beygir başı yürüdükleri bilinsindiye yazdığını söylemektedir Türk dilini öğreniniz, çünkü onların uzun sürecek bir saltanatı olacaktırhadisini zikreder Kaşgarlı, birincil Türkçü yazarlarımızdandır
12 yüzyılın başında meydana getirildiği farzedilen Atabetül Hakayık, Edip Ahmet göre yazılmıştır Öğretici mahiyette diniahlakî bir eserdir Edip Ahmet, dinin faziletlerinden, ilimden, cimrilikten, cömertlikten vb bahsetmiştir Eser dörtlükler halinde düzenlenmiştir
Yeni Türkçe Devresi: Bu devre 13 yüzyıldan 20 yüzyıla kadar olan zamanı ihtiva etmektedir 13 yüzyılın sonlarına içten Doğu ve Batı Türkleri arasında yeni ve birbirinden öbür yazı dilleri meydana gelmeye başlamıştır Doğu Türkçesi, Eski Türkçenin ve Karahanlı Türkçesinin bir devamı olarak ortaya çıkmıştır Doğu Türkçesi, Orta Asya müşterek Türkçesi demektir Batı Türkçesi iki koldan gelişmiştir Bunlar Osmanlı ve Azeri Türkçeleridir Bunlar arasındaki ayrım 15 yüzyılın sonlarında görülmüştür
Doğu Türkçesinin bundan başka Kuzey kolu bulunmaktadır 15 yüzyıla dek devam etmiş olan bu dile Kıpçak Türkçesi diyoruz Kıpçak Türkçesi eserlerine Kuzey Afrika'da ve Mısır'da rastlanmaktadır Sonradan Kıpçak Türkçesi Oguz Türkçesi ile birleşmiştir
Eski Türkçenin devamı durumunda olan Doğu Türkçesi, 15 yüzyıldan itibaren Çağatay Türkçesi diye de adlandırılmıştır Bu yazı dili 15 yüzyılda Ali Şir Nevai tarafından resmileşmiş ve geliştirilmiştir 16 yüzyılda Babür Şah, Çağatay Türkçesinin en manâlı temsilcisi olmuşturÇağatay Türkçesinin uygun bugün Özbek Türkçesi bulunmaktadır
Modern Türkçe Devresi: Bu devre 20 yüzyılı kapsamaktadır 20 yüzyılda önemli yazı dilleri olarak Türkiye Türkçesi, Özbek Türkçesi, Türkmen Türkçesi, Kazak Türkçesi vb görüyoruz
Batı Türkçesi kendi içerisinde üç devreye ayrılır:
1 Eski Anadolu Türkçesi: Batı Türkçesinin birincil devresidir 1315 yüzyılları içine alır Eski Türkçenin özelliklerini taşır Selçuklular, Anadolu Beylikleri ve ilk Osmanlıların yazı dilidir Eski Anadolu Türkçesinde demin Arapça ve Farsça sözcük ve tamlamalar pozitif değildir
2 Osmanlı Türkçesi: Batı Türkçesinin ikinci devresidir ve 16 yüzyıldan 20 yüzyıla dek olan zamanı kapsar Bu dönemde Eski Türkçenin izleri kaybolmuştur Azeri Türkçesi bu dönemde ayrılır Arapça ve Farsçanın tesiri fazladır Osmanlı Türkçesi bütün beş asır imparatorluğun yazı dili olarak varlığını korumuştur Batı medeniyetinin getirdiği ihtiyaçları Osmanlıcanın zengin vasıtalarıyla karşılamaya çalışan ve oldukça başarılı olan bir dil, lakin tekrar sınıf dili kalıbı içinde ve bu yüzyılın gerektirdiği millet dili almak imkânından mahrumdur Osmanlıca bir yandan, bu devirler boyunca konuşulan Türkçe sınırlı ölçüde yabancı kelimelerle de genişleyerek gelişmiş ve geleceğin yazı dili olmaya hazırlanmıştır Dil tarihimizin dikkate değerinde özelliklerinden biri de şudur oysa geçmişin derinliklerinden gelen sözlü millet edebiyatı bizde devam etmiş, halk destan ve hikâyeleri, halk müziği şiiri erkenden aşağı yukarı yazıya geçmiş ve bunun yanı başında insanlar için bir takım kitaplar da yazılmıştır
3 Türkiye Türkçesi: İkinci meşrutiyetten başlayıp günümüze kadar sürekli devredir Millî edebiyat akımının mahsulü sanılan terkipsiz Türkçedir Arapça ve Farsça kelimeler gitgide azalmaktadır Buna karşılık İngilizce kelimeler dilimize çabucak girmekte ve yerleşmektedir Yeni Türkçe Türkiye'de milliyetçilik akımının mahsulü olup Osmanlı yazı dilini tavır diline yaklaştırmak, daha açıkçası tavır dilinden yeni bir yazı dili meydana getirmek hamlesiyle meydana gelmiştir Bu yüzyılın başı tüm Türkçe konuşan ulusların ve akrabalarının da kendi lehçelerine dönerek yeni yazı dilleri oluşturma çabalarına şahit olmuştur *