Forumda yenilikler devam etmektedir , çalışmalara devam ettiğimiz kısa süre içerisinde güzel bir görünüme sahip olduk daha iyisi için lütfen çalışmaların bitmesini bekleyiniz. Tıkla ve Git
x

Son konular

TÜrk Halk Ezgİlerİndekİ Dİnamİklerİn, SÖzlÜ Ve Yazili KÜltÜr YaklaŞimlari...

TÜrk Halk Ezgİlerİndekİ Dİnamİklerİn, SÖzlÜ Ve Yazili KÜltÜr YaklaŞimlari...
0
60

ahmet0135

FD Üye
Katılım
Nis 13, 2018
Mesajlar
3,763
Etkileşim
88
Puan
48
F-D Coin
0
TÜrk Millet Ezgİlerİndekİ Dİnamİklerİn, SÖzlÜ Ve Yazili KÜltÜr YaklaŞimlari Doç Dr Uğur Alpagut ​ Denek çalışmalarla ilgili uygulayıcılar ve tasarlayıcılar; müzikteki yeni yönelimler yoluyla millet ve toplumlar üstünde genel anlamda duyarlılığın artırılması ve daimi izlerin bırakılması yönünde izleyici ile bedensel bir iletişim kurmak ister Söz konusu irtibat, kullanılan araç gereç, girişim biçimi ve ortamla desteklendiğinde müzik, misafir etme müziğinin ötesinde anlaşılır özellikler içeren, düşündürücü, dinginleştirici ve bununla beraber da tepkileri fazla yönü olan harekete geçirebilen bir yörünge izlemek zorundadır bu nedenle, bir anlamda geçmişe dönüş, kültürel öğelerle ve toplumla ilinti kurma, çağımıza özgü kavrayış, seçkinciliğin kırılmasıyla birlikte, insanı sararak sıcaklık oluşturma, bu yörüngedeki sık sık gidilen yer yerlerdir Sözlü ve yazılı kültür ile bunlar arasındaki geçişimler; yaşamış toplumun birincil zenginliklerini oluşturduğu gibi, bununla birlikte ilk sorunların da kaynaklarını oluşturmaktadır böylece, daha çok sözlü kültürün getirdiği bireysel becerilerle ve bireysel tavır özelliklerinin yanında, yazılı kültürün getirdiği rafineleşmiş kişisel beceri ve üslup özelliklerinin harmanlanarak çağdaş biçimleme yöntemleriyle sentezlenmesi, öne meydana çıkan yaklaşımlardır Ahali türkülerinin sözlerinin aşağıda, otantik inceliklerle derin bir biçimde artan irk ezgileri, sözlerin çok ötesinde, geçmişi ve günü sorgulayıcı önemli dinamikler içermektedirBu anlamda, günümüz kültürel değerlerinin ve müziksel renklerinin, bütününe hasar vermeyecek ölçülerde, anlaşılabilirliği ve yeniliği yitirmeden; çalgısal başkalıkların kazanıldığı ve sözlü kültürden yazılı kültüre doğru yeni enerjilerin yeni etkiler oluşturduğu, bu etkilerin de yaratıcılığa kendine özgü alanlar sağladığı anlaşılmaktadır Müziğin evrimi toplumun evriminden öbür tutulamayacağı için, bireysel başarıların düzeyi yüksek olsa bile, bu başarıların ortaya çıkışının toplumsal nedenleri bulunmaktadır Müzik duyumunun, birikimle ve çalışmayla yetkinleşen becerinin, insanoğluna tanrı veya doğa göre verildiğini kabullensek bile, müzik tek başına bir çaba olmaya insanoğlunun toplumsal gelişimiyle başlamıştır Bu tarafsız gerçeklikten hareketle, günümüzde toplum ölçüsünün sadece batıya dayandırılamamasının öyle çok gerekçesi vardır Modernizm anlayışının insanoğlunu taşıdığı nokta; küçülen dünyaya rağmen, batı ile sınırlandırılamayacak zenginliklere kaçınılmaz biçimde ulaşan insanoğlunun sorgulaması ve yeni yönelimlere içten gitmesi gereken çizgiyi şimdiden aşmış gözükmektedir Geçmişten günümüze gelen batı kaynaklı ve hazine değerindeki kültürel birikimin fazla yönü olan biçimde değerlendirilmesine ve kökleşmesine herhangi bir itiraz olmamalıdır Fakat, bunların yanısıra, günümüz yönelimleri, arayışları ve toplumla çok yönü olan ilinti kurulmasını sağlayıcı yöntemlerin araştırılmasının göz ardı edilmemesi gerekir Modernizm aleyhinde yer alıyor gibi gösterilerek aşağılanmaya çalışılan müzikte yeni yönelimlerin; toplumun geçmişi, bugünü ve yarınıyla ilintili olduğu ve çağı bütünsel bakımdan kavrayıcı, iyi planlanmış tasarımlar oluşturduğu sürece, şimdiye dek görünmeyen ölçüde değerleneceği anlaşılmaktadır (Alpagut, 2005) Türkiye’de Müzik Kültürünün Gelişimi ve Güncel Koşullarda İrdelenmesi Türkiye’de müziğin gelişimine etkisi olan belirginleşmiş müzik yaklaşımları başlıca üç grupta toplanabilir Birinci grupta, Atatürk’ün başlattığı; yeni kurulan Cumhuriyet’in akıl, söylem tarzına yerinde düşecek ve yeni yaşam biçimiyle Cumhuriyetin ideallerini birleştirerek temsil edebilecek, batı merkezli gelişmeleri hedefleyen müziksel yönelimler ortaya konulabilir Atatürk’ün hedeflediği yenilikler, her ne kadar Türk insanlar ezgilerinin odak noktasında olduğu ve batı teknikleriyleyöntemleriyle birleştirilen yeni gelişmeleri ve yönelimleri göze çarpan etmiş olsa da, yurt dışına gönderilen bestecilerimiz ve yorumcularımız “polifoni sloganı altında batıdan taşıdıkları her türlü “kompozisyon esaslı üslup özelliklerini ve müziksel teknikleri eserlerine taşımışlardır Bu yenilikleri ülkeye taşımalarında aldıkları sorumluluk nedeniyle de, Cumhuriyetin ideallerini müzikte temsil yeteneğine sahiplenmeyi ve ideallerin yansıtılmasını ilke edinen kültürel biçimlenme ve biçimlendiricilik konularında kendilerini yetkili olarak konumlandırmışlardır Ama, batıda gelişen yazılı kültürün sistemli müzik dilinin en kayda değer göstergesi olan “kompozisyon imlâ kurallarının, kuşaklar boyu bestecilerimiz göre kendi müziğimizin oluşumunda az daha tam katılımla, bütüne yansıyan en geçerli yol olarak kabul edilişi, ne yazık ama insanlar ezgilerimizin özünün ve inceliklerinin kaybolmasına yol açmıştır Böylece, bu yaklaşım içinde folklor ile sanat arasındaki farkı oluşturmak veya belirginleştirmek çabasıyla, bir anlamda format önemsenirken öz veya çekirdeğin kaybedilmesi olmuştur Bir Takım yaklaşım biçimleri ise; folkloru araç gereç olarak bile dikkate almayan ve daha da ileri gitgide artarak yok sayan kavrayışı öne çıkartmıştır Böylece ancak, bu yaklaşımların vardığı gönder noktalarda Sanat folklordan ne kadar uzaklaşırsa o denli değeri büyüyen bir olgu olarak göze çarpmaktadır Sözlü kültürün en kayda değer özellikleri ve yaklaşımları ise bu çalışmalarda ya da eserlerde az kalsın büsbütün göz ardı edilen unsurlardır Tasarımda besteciden çok “çalgıda kendilik, öteki olmaktan çok “ego, yazılmış notaya bağımlılıktan fazla “hafıza, güzel sanatlarla ilgili gösteriden çok bireysel kolaylığa dayalı “maharet, üslup ya da stilden çok “yöresel hitabe, sanatta genellikle öne meydana çıkan son algıdan fazla “birincil anlama veya yapılandırılmış vahşi detaydan fazla “doğal ve derin incelik Sayısı her anlamda artırılabilecek, yukarıda bahsettiğimiz eksene taşınması gereken temel yaklaşımlar bu unsurlardan bazılarıdır Keza, sanatın ve eğitimin fazla yönü olan biçimde ele alındığı farklı yöntem ve tekniklerle işlenebilecek, batılı yaklaşımlarla birlikte oluşması gereken müzik bireşimi ise üstünde neredeyse hiç durulmayan ve artan bir şekilde örtülüp terk edilen müzik değerlerimizi oluşturmuştur Her müzikçi kendi kişisel yönelimini izlemekte özgürdür Bu bununla beraber sanatın değişmeyen kuralıdır Ama, bu kavrayış diğer müzik türlerinin, folklorun ve denek çalışmaların önünü kesecek bir politikaya dayandırılmamalıdır O noktada, sağlıksız gelişmelerin mecburi olması ve sonuçlarının kültürel yapımıza son derece olumsuz etkiler bırakacağı açıktır İkinci olarak; geleneksel müzik biçimlerinin varlığından ve bu müzik türlerine sıkı sıkıya ast olan müzik kitlelerinden söz edilebilir Aktüel gelişmeler karşı tavırlarını daha da koyulaştırabilen geleneksel müzik türlerine emrindeki kişiler, yine benzer mantıkla geçmişten günümüze gelen geleneksel müzik türlerimizi sahiplenmeyi sürdürerek, laf konusu müzik değerlerimizin sözcüsü almak konusunda kendilerini yetkili olarak konumlandırmışlardır Piyasa da geçerli olabilecek ve ayrıntılarıyla parasal getiriyle ilişkilendirilmiş, az kalsın tamamı söze dayalı, çok farklı alanlara yönlendirilmiş müzik yaklaşımlarını ortaya koyan müzik piyasası ise belirlediğimiz üçüncü sıradaki müzik hareketini oluşturmaktadır Bu kesim, müzikte nitelikten, müzik kültüründen veya sanatsal ve geleneksel değerlerden daha artı, piyasaya sürülen müziğin satmak oranlarıyla ilgilidir Bu yaklaşıma kadar, “Çok satan en geçerli olandır yargısı yaklaşık olarak temel kural halindedir Kitle irtibat araçlarıyla yayılarak topluma yansıyan doğrudan tesir, artan bir şekilde toplumda moda etkisi yaratmış, sık dinlemenin de verdiği doğal sonuçla, bu nesil müzikler toplumda kökleşmese bile yadsınamayacak ve basit giderilemeyecek dinleme alışkanlıklarına yol açmıştır Kuşkusuz, müzik piyasasında ortaya konulan örneklerin bütünüyle kötü olduğunu bildirmek doğru değildir Bunların arasında iyi müzikçiler kadar finansal ölçütlerden önce gelen yaklaşımlarla ve sorumlulukla ortaya konulmuş seçkin çalışmalar da vardır Keza, bu müzik çalışmalarına istek yaratan, hatta her kaliteli çalışmanın aşağı yatan felsefi bütünlüğe ve şehvetli derinliğe varmayı hedefleyen bir dinleyici kitlesinden de laf edilebilir Türkiye’de yaşayan kaliteli müzik türlerinde varlığını gösteren bilinçli dinleyici kitlesi, sayıları artması gereken ancak, halen oldukça azınlıkta olan müzikseverlerden oluşmaktadır Farklı müzik türlerinde belirginleşen bu kitlenin iki taraflı özellikleri, yönelimleri ve beklentileri arasındaki ilişkiler, ortaya konulmayı bekleyen egzersiz ve başvuru alanlarına sinyâl etmektedir (Alpagut, 2006) Müzikte Kurtarıcının Eleştirisi Appadurai’ ye göre, küresel kültür kompleks, defalarca binen süreçlerden oluşmaktadır Küresel kültür sürekli bir ayrılma ve her tarafta bütünleşme dinamiği taşımakta ve bu enerjik içinde küresel kültür, ırksa sızıntı, teknolojik akış, parasal akıntı, medya akışı ve ideolojik akış olmak üzere başlıca beş boyutta akmaktadır (Alpagut ve Yiğit 2001:8) Türk Insanlar Kültürü de bu yapılardan etkilenmekte kendine özgü karakteriyle, sözü edilen hareketliliği etkileşimlerle sürdürmektedir Doğasında her dönem için varlıklı ve özgün değerler besleyerek artan Türk Millet Kültürü, Türk insanın yaratıcı,girişimci ve öz değerlerine dönük olduğu değin gelişmelere sağduyu yapısıyla güçlü bir irade sergilemiştir Bu gelişmelerin zorunlu olması ahali kültürüne ve onun gereksinimlerine farklı açılardan bakılmasını ve etkin yaklaşımlarla laf konusu akışlara teslim olmayı önleyici yeni yönelimleri zorlamaktadır Olur Ya de bu zorlama bizleri gelişim sürecinde korumacı ve kullanmacı anlama dışında, yepyeni marifetli ve benzersiz arayışlara götürmektedir Müzikte korumacı anlayışın son dönemlerde gözlenen örneklerinden bir kaçını şu uygulamalar oluşturabilir: Pop rüzgarları karşısında, süzgeçlerinden geçirdikleri gençlerle alışılmış müziğin kalelerini kurma ve herzamanki müziği koruma çabası içinde olan müzik aydınları, otantik müzik elden gidiyor düşüncesiyle insanlar müziğini tüm güçleriyle kollama ve koruma içgüdüsü hisseden insanlar sanatçıları, Türk müziğinin yaygınlaşması için TRT ekranlarında günlerce süren yarışmalar bu gelişmelere misal gösterilebilir Bu tepkilerin ve uygulamaların tüketim kültürü ve medyanın tüketim kriterlerine tarafından hareket etmesi ve bu hareketlerin sonucunda oluşan eğri gelişmeler sebebiyle kendilerince haklı görülebilecek yönleri olabilir Ama, kendi mücadele verdikleri müzik türleri için küçülmekten şikayetçi ve büyük kitlelerin sağlığa zararlı gelişiminden rahatsızlık duyan şahısların, pluralist bakıştan yoksun düşünce tarzları ve kurtarıcı korumacı anlayışları, modernitenin en kayda değer koşullarıyla uyum göstermemektedir Şüphesiz, söz konusu kaleler baştan sona genç nüfusuyla övünen ülkemizde yitip dışarı giden becerilerin ve çoklu müzik anlayışına sahip olunamadığı için toplumun günümüze özgü gereksinimlerine cevap verilememesi ile müzik kültürünün topluma fazla boyutlu ve dinç bir biçimde yerleşmemesinin sonuçları da görülmektedir Kültürlerarası etkileşimin yoğun olduğu günümüzde farklı alanlara yönlendirilmiş etkenlerle aralıksız çoğalan,değişen yenilenen bir geçişim alanı söz konusudur Kimileri bu devinimden hastalık duysa da, Baudelaire’nin saptadığı gibi “çağcıllık, geçişsel olandır, rastlantısal olandır, diğer yarısı sonsuz ve değişmeyen olan sanatın, yarısıdır (Batur, 1997) Geçişim süreci ile açıklama edilen modernite kavramı, sadece yaşanması beklenilen idealler değil, bununla beraber yaşanmakta olan sürecin sonuçları, etkileri üzerinde marifetli tartışmalarla benzersiz verilere ulaşılması için uğraş gerektiren bir durumdur “Türkiye’de Modernleşme ve Milli Kimlik adlı kitabın editörleri Sibel Bozdoğan ve Reşat Kasaba’nın, kitabın antre bölümündeki şu sözleri uyarı çekicidir:“Elinizdeki kitabın editörleri olarak inancımız odur ama,çoğulculuk ve farklılığa olan saygının aldırmazlığa dönüşmemesi için, Chantal Mouffe’nin güzel deyişiyle, var olması gerekip de olmayan – telaffuz edilmeyen farklılıklarla, hiç olmaması gerektiği halde var olan farklılıkları birbirinden ayırt edebilmemiz gerekiyor (Bozdoğan ve Kasaba, 1999) Müzik kültürünün gelişmekte olan ve varlıklı medeniyet birikimlerine sahip bir ülkede kalelerinin olamayacağı, müzik kimliklerine pasaport ve vize gerekmediği, insanlarımızın alkış kültürünün sınıflandırılmayacağı ve sınırlandırılamayacağı, üstünde önemle durulması gereken olgulardır Müziksel kültür ortamındaki farklılık, toplumda yaşamış müziksel renkler ve bunlar arasındaki ilişkilerle yeşeren ürünler, dinç bir zeminde uygar bir ülkenin ulaştığı kültürel değerler içinde en kayda değer kazanımlardır ( Alpagut, 2005: 115120 ) Sanat Merkezleri ve Sanat Etkinliklerini Aranjör Yöneticiler Ülkemizde muhakkak standartları ve ölçütleri gözeterek uluslararası boyutlar içermesi öncelik kazanan, yalnızca bir ölçütten bahsetmek icabında, örneğin Grammy gibi milletlerarası ödüllü sanatçıları başta kapsamına alan çok çeşitli sanat etkinlikleri düzenlenmektedir Bu ilkelerle hareket eden sanat yöneticilerimiz mali konuları aştıklarında, belirlenmiş kitlelere dönük talepleri karşılama bakımından etkinliklerini ortaya koymada çoğunlukla başarılı olmaktadırlar Ama, toplumla sanatın buluşturulması yönünde ise, tersine bu şart büyük ölçüde başarısızlığa dönüşmektedir Bu konuda fazla yönlü nedenler bulunsa da, konuyu onların açısından ele aldığımızda çok kayda değer tutum ve taktik hatalarının bulunduğuna şahit oluruz Sanatsal etkinlikleri aranjör kurumlar ya da kişiler genel olarak benimsedikleri müzik türüne dayalı olarak seyircileri profillere ayırmaktadırlar Hatta bu profiller yönlendiriciler tarafından bazen pek derinleştirilmektedir ancak, sadece bir tür müziğin dinleyicileri de kendi içinde sınıflara ayrılabilmektedir Bu kişiler, sık sık, içinde bulundukları toplumun duyuş zevklerini, birikimlerini, inceliklerini ve ortaya koyan ustaların becerileri ile birikimlerini göz ardı ederek kendi görüntü açılarıyla ve kendi düzeylerinde olayları yönlendirirler Bir De, bu müzik ustaları giderek kaybolmakta ve onları misal alması gereken gençler ise piyasa kültürü içinde genelde kaba beceriye dayalı kültürel özellikleri sığ bir düzlemde uygulamaktadırlar halbu ki toplumumuz günümüz koşullarında sözlü ve yazılmış kültür zevkiyle donanmış bir toplumdur Bu tutum biçimleri, sanat etkinliklerinin çarpıcı oranlarda izlenme sayısını düşürmüş, toplumda heyecana dönüşebilecek özü yitirmeyen, modernizasyona ve becerikli özelliklere dayalı boyutların harmanlanmasıyla oluşabilecek yeniliklerin önü kesilmiştir Bu Nedenle, günümüz toplumunun gereklilik duyduğu, çağdaş biçimleme yöntemleri ile öz arasındaki niteliksel bağların kurulduğu ve içinde polifoni öğeleri ile tekniklerini barındıran çalışmalardan, toplumun popüler türler dıştan soyutlanmasının yolu tamamen açılmıştır Hangi profile konursa konsun toplumumuzun bütün kesimleri açık veya örtülü biçimde bu uygulamalara ve davranışlara tepki duymaktadır Bu tepkilerin en büyük göstergesi ise yaratılan profiller arası uçurumların ortaya koyduğu kopukluk ve ilgisizliktir (Alpagut, 2006) Sanat Etkinliklerinde Bir Büyükelçi Örneği Bu günlerde dört yıllık görev süresi dolacak olan Pakistan Büyükelçimiz Kemal Gür, değerli diplomatik çalışmalarını Pakistan’da organize ettiği sanat etkinlikleriyle de süsleyebilen dışarıdaki temsilcilerimiz içinde görebildiğimiz belki de tek örnektir Kendisi ilk olarak müzik edinmek üzere sanatın her dalından 600’ün üstünde Türk sanatçısını Pakistan’a misafir etme etmiştir Büyükelçimiz, Pakistan’da çok dağıtılmış etkinlikler gerçekleştirerek ülkemizin kültürel zenginliklerinin ve ayrı sanat türlerinin bütün anlamıyla temsilcilik edilmesini sağlamıştır Cumhuriyet dönemindeki sanatsal gelişmelerin kaliteli olanlarının hemencecik hepsini kapsayıcı biçimde misafir etme ettiği sanatçılar arasında; Opera sanatçıları, herzamanki müziğimizin anında her alanından sanatçı yorumcular, genç müzikçilerimiz, caz müzikçileri ve millet müziğimizin otantikten deneysele varan kayda değer özelliklerini ortaya koyan sanatçılar vardır Büyükelçimiz Kemal Gür, görevi süresince Pakistan’da, Asya’nın derinliklerinden Avrupa’nın derinliklerine uzanan kültür birikimimizin ve haritamızın derin ve geniş sınırlarını otantikten klasiğe, klasikten çağdaşa kadar gerçekleştirdiği etkinlikler tamamen ortaya koymuş, yerli ve tanıdık olmayan seyircilerin katılımını sağlamıştır Üyesi olduğum Anadolu Güneşi Müzik Topluluğu ile farklı zamanlarda iki defa bu doğaüstü çabaya şahit olduğumu belirtmeliyim Ülkemizin sanat ve estetik zenginliğini bütünsel anlamda temsilci bu yönelim ve üstün performans, ülkemizdeki sanat yöneticilerine ve üst düzey yöneticilerimize misal oluşturabilecek bir biçimde, titizlikle değerlendirilmelidir Müziğin Toplumla İlişkilendirilmesi Bu belirlemelerin ışığında; Müziğe ilişkin deneyselliğin toplum içindeki bireylere doyum ve heyecan verebilmesi için bazı koşulların oluşması gerekmektedir • Toplum içerisinde yaşamış nitelikli, müzik türlerine çoklu müzik anlayışı içinde saygı göstermek ve onları için uğraş bildiren insanlara destek olmak • Toplum içerisinde yaşayan bireyleri profillere ayırmamak ve onların alışkanlıkları dışındaki müzik türlerini de dinleyebilmeleri için, farklı, farklı veya hepsini bir arada barındıran müzik çalışmalarıyla buluşmalarını sağlayıcı ve köprüler kurucu etkinlikler hazırlamak • Aynı tipte ve benzer kültürden gelen müzikçilerin yaptıkları incelemeler yanına, toplum içerisinde yaşamış ayrı kültür ve hayat biçimine sahip, ayrı yaşlardan oluşan müzikçilerin bir araya gelmesiyle toplumdaki renkleri yansıtıcı deneyde kullanılan müzik çalışmalarına etraf planlamak ve bu çalışmaları cesaretlendirmek • Yapılması planlanan ve toplumu güzel roller içermesi düşünülen müzik çalışmaları için, modernizasyonu gerçekleştiren şahısların müzik kimlikleri ne olursa olsun gerektiğinde tereddütsüz müziğin ekseninde Türk müziği türlerine ve çalgılarına başat roller taşıyan yerler saptamak Toplum, aklıselim ve etkili yaklaşımlarla aleyhinde karşıya kaldığında geleceği yansıtan ip uçları verebilecek reflekslere sahiptir Yukarıda açıklanmaya çalışılan konular, bize özgü ve derin bir kültürel birikimle ilinti kurma gerekliliğini çağrıştırmaktadır (Alpagut, 2006) Kastedilen Çalışmalara Bir Misal: Anadolu Güneşi Müzik Topluluğu (Anatolian Sun Quartet) 2003 yılında, Abant İzzet Baysal Üniversitesi bünyesinde kurulan Anadolu Güneşi Müzik Topluluğu (Anatolian Sun Quartet), Türk Insanlar ezgilerindeki otantik incelikleri yitirmeden bağlamayı mil bölge ve keman, piyano gibi batı çalgılarıyla modernizasyon özelliği gösteren deneysel bir topluluktur Kalabalık, Türkiye’nin kültür haritasını tüm kültür coğrafyamızdan örnekler vererek güzel bir müzik diliyle sunmaktadır Anadolu Güneşi çalgısal ifadeye dayalı bir topluluktur Ankara Devlet Opera ve Balesi’nden ve Türk Dünyası Müzik Topluluğu’ndan davetli sanatçılarla programını değişik yönlerde de zenginleştirebilmektedir Anadolu Güneşi, kısa sürede büyük üniversitelerimizin yanı sıra, Malezya, Pakistan ve Macaristan gibi ülkelerde Dışişleri ve Kültür Bakanlıkları yoluyla, ülkemizi (ISME) 2006 Dünya Müzik Eğitimcileri Konferansı’nda, Sentuhan Festivalinde, İslamabad Büyükelçiliğimizde (iki kere) ve Szeged Güz Festivali’nde temsil etme başarısını göstermiştir Keza birçok televizyon programı ile ulusal basında topluluğun çalışmaları yer almıştır 67 yaşındaki Kemal Bilsel Sarısözen gibi, topluluğun etnomüzikolojik kimliğini güçlendirerek halk müziğinin özünü yetkin ifade özellikleriyle üzerinde barındıran ressam bir bağlama sanatçısını eksene oturtan Anadolu Güneşi; ISME (International Society for Music Education ) Dünya Müzik Eğitimcileri Birliği’nin 2006 temmuz ayında Malezya Kuala lumpur’da düzenlediği 27 Dünya konferansı’na laf konusu kayıtlar üzerinden seçilmiş ve 80 ülkenin üzerinde müzik eğitimcilerinin katıldığı bu kültürler arası buluşmaya ülkemizi temsil etmek üzere eğlence edilmiştir Bu toplulukta keza, kemanda Uğur Alpagut, piyanoda Can Kahramansoy, vurmalı çalgılarda Uğur Alim yer almaktadır (Isme, 2006) Kuala Lumpur’da 2006 Temmuz ayında Ihtişamlı Bir Gece Anadolu Güneşi ile Malezya’da bulunduğumuz zaman içerisinde 27 Dünya Konferansı için düzenlenen “Malaysian Night isimli görkemli bir geceye katıldık Konser ve ziyafet sanatlarına uygun geleneksel ve modern mimari ögelerle bezenmiş “Istana Budaya ismindeki mekan bu gecenin görkemine baskı katıyordu Olur Ya de binanın mimari kimliği ve estetik niteliği konusunda mimarların ve sanat tarihçilerinin yorumları öbür olabilir Oysa sunulan müzik konusunda şu özellikler üzerinde durulmasında fayda görülmektedir Ulusal Senfoni Orkestrasının peşinde Malezya millet çalgılarının yer aldığı bir topluluk bulunuyordu Program boyunca arka ve ön planda Malezya kıyafetleri içinde, stilize edilmiş danslar müzikle birlikte görsel bir misafir etme haline geliyordu Gece baştan başa müzik ve dansların yanı sıra sempatik yorumlarıyla solistler düzgün bir program sergilediler Programın sonunda seyircilerin dansçılara karışarak dans ettiği görkemli final gerçekleşti Buraya değin herkesin beğeniyle şapka çıkarabileceği görüntülere diyecek bir şey yoktu Ancak, benzerleri bizim ülkemizde de ortaya konulabilecek DoğuBatı birlikteliğinin bütün dünya için geçerli olan küreselleşme dayatmasının olumsuz yanlarına hizmet ettiğine inandığım yapay boyutları burada da kendini göstermişti Müzik bakımından Malezya çalgılarının “aks yerine arka planda tamamlayıcı öğe olarak kullanılışı, “Orkestranın hakim sürükleyici rolünün önde yer alışı, “Eklektik müzikal dokunun birbirine monte edilmesinin esas oluşu, “dansların ve solistik sempatinin görsel süslemeye hizmet ederek dolgumonte etkisinin güçlendirilişi ve tüm bunlara rağmen geceye “Malezya gecesi adının verilmesi uyarı çekiciydi Orkestra’nın eksene alınmasına karşın “arranged by “göre düzenlenen mantığı ile Malezya müziğinin özgünlük ve incelik boyutlarının bir kişiye yüklenmesi (…ki sayısız biçimde çeşitlenebilen çalgı, doku, teknik, renk ve beceri inceliklerini tek bir kişinin batıdaki besteciler gibi hem de düzenleyeci sıfatıyla yüklenerek gerçekleştirmesi çok güçsüz bir olasılıktır) Bu koşul, DoğuBatı birleşiminin veya birlikteliğinin birbiriyle çelişen ve aks kültürana tema özelliklerini erezyona uğratan yönlerini bizlere düşündürmektedir O halde, böylece pozitif üzerine gidilmeyen veya çeşitli nedenlerden nedeniyle gidilemeyen bu görünüm; artan bir şekilde tek tipleşen tüketim toplumlarının ve içi boşaltılan popüler kültür kuşatmasındaki halk devletlerin hangi hedeflerine ve kültürel amaçlarına hizmet etmekte olduğu sorusu önem kazanıyor Bizzat, millet dünyanın neresinde, hangi ulustan ve meslekten olursa olsun, yaşadıkları kültürel gelişmeleri; sadece görkem faktörünün aldatıcı ve düşünmekten alıkoyucu etkileri nedeniyle, irdelemekten ve olumlu olumsuz yönlerini tartmaktan genelde uzaktan durmaktadırlar Bu koşul, özellikle bütün ülkeler için can alıcı öneme sahip müzik kültüründe daha da fazla önemsenmesi gereken ve diğer o kadar fazla alanla aynı içeriği paylaşabilecek bir duyarlık taşımalıdır Aktüel Gelişmeler Karşısında Müzik Kültürümüzün Önemi Avrupa Birliği’ne girmemiz ülkemiz de yaygın olduğu öne sürülen hafıza birliğine tarafından, gerçekleşmesi imkansız de olsa tek çare olarak görülmektedir Fakat, ülkemizi bu yolda oyalamayı şimdilik kendilerine taktik olarak benimseyen ve ülkemizi sömürmek ya da taksim etmek için her şeyi göze alabilecek güçlerin, istedikleri zaman diliminde bu oluşumun içine bizi çekebilecekleri hiç de şaşılacak bir şart değildir Bundan Başka, kendine yerinde rejimlere ya da kendilerine özgü toprak bütünlüğüne heveslenen içimizdeki bazı kesimlerin bu nesil oluşumlardan davranmak istediği ya da yardım aldıkları da tanıdık bir olgudur Avrupa Birliği’ne girişimizin, ülkemizin öteden beri getirdiği idealleriyle örtüştüğünün varsayıldığı ve gereğinden fazla göz kamaştırdığı bir ortamda, günün birinde çok ağır faturalar ödeyebileceğimiz ve bu yolla sömürü düzenini yaratanların amaçlarına kavuşmasına en yerinde ortamın gerçekleşebileceği de unutulmamalıdır Insancıl yaklaşımlardan uzaktan ve kasıtlı hareket eden her türlü dış güce aleyhinde, ulus devletimizin en önemli güvencelerinden ve dayanaklarından birisini de, çağımızın gerekleriyle sentezlenerek somutlaşmış kültürel bağlarımız oluşturacaktır Kültürel bağlarımızın en önemli unsurlarından birisi ise her türlü zorlamaya, dayatmaya karşısında koyabilme gücü olan müzik kültürümüzdür Sonuç Günümüz koşullarında, kültürler arası tanıdık olmayan düşmanlığına son vermenin yolu, ülkelerin kendi kültürlerine sahip çıkmaları ile onları etkin yöntemlerle öteki kültürlerin ilgisine sunmaktan geçmektedir Bu yönelimler, bize irk ezgilerimizin özgün gücünü, benzersiz yaklaşım biçimlerinin ve marifetli çalışmaların önemini, akademik yaklaşımlarla artan sanat içerikli projelere dünyada ve ülkemizde ne ölçüde gereklilik duyulduğunu ve uluslar arası ilişkilerin toplumlar arasındaki kültürel köprülerin hiçbir vakit tükenmeyen birleştiriciliğinde gelişebileceğini açık ve çarpıcı bir biçimde göstermektedir Toplumların ve sanatın gelişimi ara sıra görünmez iç içelikler taşıyarak “burnunun ucunu göremezmişsin örneğine uygunlukla akıp gider Şahsen, günümüz sanatı insana genel anlamda bu dek yakındır Ama, açıklıkla henüz kavranamayan özellikler taşımaktadır Görüntünün pusluluğunu ise çabuk çoğalan şartlar ve geçmişin anlayışına sıkıştırılmış modernizmin ve bunun yarattığı profillerin getirdiği, henüz tüm katmanlarda aşılamayan koşullanmışlıklar sağlamaktadır Serbest ve disiplin modernliğin kilit boyutlarını oluşturur böylece, modernliğin her iki yüzünü eş zamanlı olarak çizmek ve modernliğin indirgenemez çifte doğası üzerine bir sonuca ulaşmak, günümüzün reel görevini oluşturmaktadır (Wagner, 2005:33) Yine bu saptamaların altının çizilerek yordanması, bizlere günümüz eğitsel, sanatsal ve politik stratejilerinin ülke ve insanlık yararına, birlikte anlaşılması ve çözümlenmesi eyleminin gerekliliğini duyumsatmaktadır Bu uygulamalarla, bilhassa genç nesillerin daha duyarlı ve etkili adımlar atması, milli bilincimizin daha dürüst bir yörünge kazanması beklenebilir Yardımsever ve başkalarına hürmet belirten demokratik açılımların özlü olması ve doğu ile batının iç içeliği ile gelişerek, günümüzde baştan değerlendirilmeye ve değerlenmeye başlayan medeniyet ölçülerinin kültürel boyutlarında, ülkemizin dinç ve olumlu tepkiler vermesi sağlanmalıdır KAYNAKLAR 1Alpagut, Uğur (2005) “Sanatın Şekillenmesi: Kutupların Oluşumu ve Müzikte Yeni Yönelimler Bilim ve Ütopya, Rakam: 136, İstanbul, s 5155 2Alpagut, U ve Yiğit, E, (2001) “ToplumKültürMüzik:Küreselleşme Sürecinde Müzik Eğitiminde Gereklilikler, Filarmoni& Sanat Dergisi, Sayı:160, Ankara, s8 3Batur, Enis Modernizmin Serüveni , Inşa Kredi Yayınları, İstanbul,1 Baskı 1997, s22 4Bozdoğan, S ve Kasaba, R, (1999) Türkiye’de Modernleşme ve Milli Kimlik, Tarih Vakfı Yurt Yayınları, İstanbul, 2 Baskı, s4 5Alpagut, Uğur (2005) “Otantikten Klasiğe Müzik Kültüründe GelişimMetamorfoz ve Kurtarıcının Eleştirisi FolklorEdebiyat Dergisi, Rakam: 42, Ankara, s 115120 6Alpagut, Uğur (2006) “Türkiye’de Müzik Kültürünün Gelişimi ve Aktüel Koşullarda İrdelenmesi Bilim ve Ütopya, Sayı: 147, İstanbul, s 6265 7Alpagut, Uğur (2006) “Toplumun İçinde Etkin Müzik Üretmek Bilim ve Ütopya, Sayı:142, İstanbul, s 4951 8 27 th International Society for Music Education World Conference, Kuala LumpurMalaysia 9Wagner, Peter (2005) Modernliğin Sosyolojisi, Çev Mehmet Ufak, Detaylar Yayınları, İstanbul, s33  
 
858,509Konular
980,845Mesajlar
30,694Kullanıcılar
qeqeqeweqeSon üye
Üst Alt