iltasyazilim
FD Üye
Türk Fotoğraf sanatının dönemleri
Geleneksel çizgide ilerleyen Türk sanatı; 18 yüzyıldan itibaren belirginleşmeye başlayan batılılaşma hareketlerinin sonucunda bir sonraki yüzyılda batı sanatının seyrine girmiştir Bu Nedenle günümüze değin uzanan ve çağdaş Türk sanatı olarak isimlendirilen işlem ortaya çıkmıştır Şeker Ahmet Paşa, Osman Hamdi Bey gibi isimlerden günümüzün genç sanatçılarına, alışılmışempresyonist tarzdan fotoğraf ve heykelin ötesine geçen kavramsal çalışmalara değin uzanan bu süreci, sonra detaylı bir şekilde ele alacağız Batılı anlamda Türk fotoğraf sanatının gelişimini ve evrelerini bütün detaylarıyla gözler önüne sermeye çalışacağız
Ancak Osmanlı İmparatorluğu'nun batı kültürüne, bilgisine, teknolojisine, kurumlarına ve yaşam tarzına demin kapılarını açmadığı dönemlerde resim sanatının geleneksel anlamda nasıl ele alındığını, imal alanları ve biçimlerini özlü bir şekilde anmaksızın konuya girmek son derece sağlığa zararlı olacaktır Bu, modern Türk fotoğraf sanatının kökenlerini geleneksel resim anlayışına dayandırma gerekliliğinden dolayı değildir Hatta denilebilir ki, günümüz Türk resminin temelleri geleneksel resim anlayışına pek eksik şey borçludur ve büyük ölçüde farklı temeller üzerinde kurulmuştur Fakat yeni değerler eski değerlere ne değin az şey borçlu olurlarsa olsunlar, sonuçta onların yerini almışlardır ve yerini aldıkları şeyi anlamadan yeni değerleri anlamlandırmaya amaçlamak anlamsız ya da en azından havada kalan bir uğraş olur
Türkler Anadolu'ya egemen olduklarında epeyce zengin bir mirasla karşılaştılar Batı kültür ve sanatının en erken dönemlerden kalma ürünlerini tanınma fırsatını buldular Ayrıca tarih boyunca batıyla savaş, ticaret v s gibi nedenlerle olan ilişkiler sonucunda veya zaman zaman saraya gösteri edilen tanıdık olmayan sanatçılar yoluyla batı sanatını bir ölçüde tanıyabildiler Ancak Prof Dr Mustafa Cezar'ın fazla yerinde bir tespitinde olduğu gibi; batıya karşısında üstün oldukları sürece onlardan kültürel, teknolojik veya sanatsal anlamda kullanım ihtiyacı duymadılar Böylece 19 yüzyıla kadar geleneksel sanat anlayışlarını sürdürdüler
Geleneksel sanat anlayışının, resimdeki yansıması minyatür ve bazı duvar resmilerinde kendisini göstermiştir
Türk Minyatürü I
Minyatür; çoğunlukla elyazması kitaplarda, metnin anlaşılmasını kolaylaştırmak ve konuyu zenginleştirmek nedeniyle yapılan minik boyutlu resimlere verilen isimdir Lüzum hıristiyan gerekse İslam dünyasında çok sayıda minyatürlü yazma üretilmiştir Ancak Hırıstiyan sanatı, yaşanan kültürel ve düşünsel değişimlerle benzer olarak doğanın realist tasvirine yönelmiş ve bu uğurda yağlı boya resmin sağladığı olanakları tercih etmiştir Hem, matbaanın keşfiyle birlikte elyazmalarının azalmaya başlaması da buna eklenince, 15 yüzyıldan itibaren batı dünyasında minyatür önemini yitirmiştir
Ama islam sanatçısı, islam felsefesine yerinde olan şematik bir anlatımı seçim etmiş ve bunu minyatür sanatında yorumlamıştır Bir De islam dünyası matbaaya daha birkaç asır düşüncesiz kalacaktır Dolayısıyla elyazmalarının üretimi artarak devam etmiştir
Minyatür sanatına yeni bir girişim ve konu dünyası getirmiş olan Türk minyatürü, daha başından beri realist eğilimiyle uyarı çeker, oysa genel hatlarıyla İslam minyatür geleneğine bağlıdır Bu şart alışılmış Osmanlı üslubunun geliştiği 16 yüzyıla dek belirgindir Günümüze gelen misal ve belgeler bizi 89 yüzyıllara Uygurlar dönemine dek ***ürür Uygurlardan kalma eksik sayıda minyatürlü sayfa, ardındaki Selçuklular döneminden kalma (1113 yüzyıllar) Kelile ve Dimne, Varka ve Gülşah gibi sayılı minyatürlü yazma Türklerin bu sanata tarih her tarafında vermiş olduğu önemi ortaya koyar Fakat sağlam ve sürekli bir çizgi izleyebilmek için Fatih Sultan Mehmet dönemini beklemek gerekecektir
Fatih Dönemi: Fatih'in İstanbul'u fethi yalnızca Türkler için değil, tüm dünya için ağırlık içeren tarihi bir olaydır Sınırlarını Hırıstiyan batının kapılarına dayamış olan Osmanlı, artık başkenti İstanbul olan kuvvetli bir imparatorluktur Burada hemen şu saptamayı yapalım; aramak ancak, bu tarihten itibaren gelişme sürecine girecek olan minyatür sanatı herşeyden önce bir imparatorluk sanatı olacaktır Sultan İstanbul'un fethinin ardından pozitif süre geçirmeden sarayına doğulu ve batılı pekçok bilim ve sanat adamının toplamaya başladı Saraya gelen tanıdık olmayan sanatçılar arasında Venedikli Maestro Paolo, Veronalı Matteo di Pasti, 14781481 arasında burada kalan ve padişaha fazla sayıda madalyon hazırlayan Costanza da Ferrara ve Fatih'in bir portresini yapan Gentile Bellini gibi isimlere rastlanır Dönemin en ünlü nakkaşı olan ve Maestro Paolo'nun öğrencisi olduğu, bir vakit Venedik'e gidip burada çalıştığı söylenen Sinan Bey de; onun bağdaş kurmuş, elinde tuttuğu karanfili koklar bir vaziyette resmini yapmıştır Burada batı portre resminin unsurlarıyla minyatür geleneğinin ahenkli bir kaynaşması laf konusudur Böylece bu dönemde Osmanlı minyatüründe portre geleneğinin temelleri de atılmış olur
Ancak bu dönemden günümüze gelen iki minyatürlü yazmadan Dilsüzname Edirne'de, Cerrahiyei İlhaniye ise Amasya'da hazırlanmıştır Saray atölyesinden çıkma resimli elyazmalarından günümüze gelen ilk örnekler II Beyazıd dönemine aittir
Osmanlı Saray Atölyesinde Minyatürlü Yazmaların Hazırlanması: Saraya emrindeki olarak keza atölye keza de bir okul görevi görebilen nakkaşhanelerden çıkma birincil örnekleri görmeden önce, kısaca minyatürlü bir yazmanın nasıl hazırlandığını anlatmakta fayda vardır Elyazması kitapların hazırlanması toplu bir çalışmanın ürünüdür
Nakkaşhanede sernakkaş veya nakkaşbaşı adı bahşedilen bir ustanın yönetiminde pekçok usta birarada çalışmıştır Atölyede sıkı bir disiplin içerisinde ustakalfaçırak ilişkisi mevcuttur ve muhtemelen ilk kez ressam her sahneyi tasarlanmış arkasında yardımcıları aralarında bazı konuları paylaştırmıştır Yoğun bir alıştırma ortamı ve iş birliğinin laf konusu olduğu bu düzende, bütün araştırmalar sıkı bir disiplin içinde sürmekteydi
II Beyazıd ve I Selim Dönemleri : İşte bu ortamda hazırlanan minyatürlü yazmalardan günümüze gelen en erken tarihli örnekler II Beyazıd dönemindendir Bu dönemde Fatih döneminde yoğunlaşan batı etkisi azalmaya başlamış ve portrelerin yerini her tarafta elyazmalarının sayfalarını süsleyen minyatürler almıştır
Kelile Dimne, Hamse, Hüsrev ile Şirin, Süleymanname gibi eserlerin minyatürlerinde Şiraz, Herat gibi çeşitli doğu okullarından gelen etkilerin yanı sıra eksik da olsa batı etkisi görülebilir
Yavuz Sultan Selim döneminde ise, 1514'de Tebriz'in fethiyle benzer olarak bir takım İranlı sanatçıların saraya gelmesiyle Safevi üslubu etkili olmuştur Yaklaşık 40 takvim bir süreç içerisinde Fatih döneminden gelen batı etkileri özümsenmeye başlanmış, bunun yanı sıra farklı alanlara yönlendirilmiş doğu okullarının etkileri hissedilir olmuştur Hemen Şimdi belli bir üsluplaşma görülmese de, bu dönem için bir hazırlık evresi niteliği belirgindir Mantık alTayr (1512), yalnızca Şiraz ve Tebriz okullarının yok Osmanlının karakteristik özelliklerinin de görüldüğü bir örnektir
Kanuni Dönemi : Kanuni döneminde Osmanlı minyatürü nihayet kişiliğini bulur İmparatorluk doğuda ve batıda sınırlarını genişletirken fethedilen ülkelerin sanatçıları da Osmanlı sarayına geçiyordu ve bunlar Osmanlı sanatçıları üstünde etkin oluyordu Nevai'nin 153031 tarihli Hamse'sinin minyatürlerinde Avrupa, Pers ve Osmanlı gelenekleri kaynaşmıştır
Bu dönemde; Şahi'nin Divan'ı (1528), Ali Şir Nevai'nin biri 1534 tarihli diğeri tarihsiz iki Divan'ı gibi edebi içerikli yazmaların dışarıda en önemli çalışmalar tarihi konulu elyazmaları olmuştur Bu konu, sonra Osmanlı minyatürünün başlıca teması olacaktır ancak, daha realist bir yaklaşımın gelişmesine yol açmıştır
Kanuni döneminin ortalarına içten, Osmanlı tarihine ait olayları tarif eden en ince ayrıntısına kadar yeni bir stil ortaya çıkmıştır Matrakçı Nasuh'un resimlediği 1534 tarihli Hanımefendiı manazili sefari Irakeyn, Kanuni'nin Irak seferini anlatır Sultanın sefer güzergahındaki İstanbul, Halep, Diyarbakır, Tebriz, Bağdat şehirlerin ve kurulan kampların görünümleri betimleme edilmiştir Büyük bir gerçeklikle yapılan resimler, tedbirli gözlemlerin sonucudur ve sanatkâr ayrıntıya girmeden en manâlı özellikleri vermeyi başarmıştır Bu özellikleri ile çoğu kuşbakışı çizimlerden oluşan bu görünümler, topografik resim tarzının birincil ve en canlı örneklerini oluştururlar
Osmanlı sanatçıları Kanuni'nin atölyesinde doğulu ve batılı sanatçılarla birlikte çalışmışlar ve bunun sonucunda çalışmaları çeşitlilik göstermiştir Takriben 30 sene süren II Selim ve III Murat dönemlerinde, Osmanlı minyatürü bu dış etkilerden tamamıyla kurtulmuş ve bütün anlamıyla egemen ve eşsiz bir stil geliştirmiştir Osmanlı tarihiyle ilgili tasvirler bu dönemde olgunlaşmış, realizm büyük bir sadeliğe ulaşmıştır Bu dönemde minyatürün en kayda değer konusu Osmanlı tarihidir Osmanlı sultanlarının tarihini, dönemlerinin toplumsal ve sosyal olaylarını anlatan şahnameler yüzlerce minyatür içeriyordu
Bu dönemde hem II Mehmet döneminde ilk kez görülen portreler de popüler olmuştur öte yandan yazınsal eserlerin illüstrasyonu önemini kaybetmiştir
Klasik Dönem : II Selim döneminde hazırlanan Nüzhetel ahbar der seferi Zigetvar'da kalenin fethini gösteren sahne, ilk kez figürlerle topografik tasviri birleştirerek daha sonraki çalışmalarda geliştirilerek kullanılacak olan bir özelliği ortaya koyar
Dönemin en önemli şahnamecisi Lokman'dır Onun Zafername, Şahnamei Selim Han ve Şehinşahname adlı üç şahnameyi yazdığı bilinmektedir Dönemin en manâlı nakkaşı ise Nakkaş Osman'dır ve Lokman ile birlikte pekçok minyatürlü elyazmasında çalışmıştır
Portre resminde manâlı bir isim Barbaros Hayrettin, Kanuni ve II Selim'i resimleyen Nigari takma isimli Haydar Reis'tir Nigari, 35X40 cm ebatlarında büyük boy minyatürler yapmıştır Osmanlı portrelerinin en kayda değer örneği III Murat döneminde resimlenmiş olan Lokman'ın Giysi elinsaniye fi Şemail el Osmaniye'sindeki dağıtılmış Osmanlı sultanlarına ait 20 portredir Bu portreler için araştırma üretilmiş ve sultanların özellikleri çıkartılmıştır Portrelerdeki devlete ait özelliğe karşın bireysel nitelikler ve ifadeler başarıyla yansıtılmıştır
III Murat'ın oğlu III Mehmet'in sünnet töreni için verdiği 52 günlük şöleni anlatan Surname bu dönemin en önemli minyatürlü yazmasıdır Bu el yazması sadece Osmanlı minyatür resmi açısından değil, fakat bununla birlikte Osmanlı İmparatorluğu'nun 16 yüzyıldaki hesaplı ve sosyal durumu için bir evrak niteliği taşıması açısından da önemlidir
Osmanlı resminin en anıtsal el yazması hiç kuşkusuz Şehnameci Lokman'ın iki ciltlik Hünername'sidir (1584) Kitabın birinci cildinde I Osman'dan I Selim hükümdarlığının sonuna kadar her sultanın tahta çıkışı, atış ve av yiğitlikleri, bedeni kuvvet, cesaret, felsefe, dönemin en manâlı olayları ve ölümü gibi konuları işleyen sahneler yer alırken; ikinci deri sadece I Süleyman'ı konu alır Bu dönemde yapılan pekçok minyatürlü öteki elyazmasıyla Osmanlı minyatürü olağan hüviyetini bulur
Dönemin sonlarına dürüst ve bu mektep en olgun işlerini üretirken tamamıyla yeni bir üslup ortaya çıkar Bu üslubun doğuşu gerek yüzlerce minyatüründeki üslup gerekse konu açısından tarihi resimlerden ayrı olan 5 ciltlik Siyeri Nebi'de görülür
Burada, Hz Muhammed'in hikayesi anlatılır Eksik sayıdaki figürler olağandan büyüktür ve yumuşak konturludur Minyatürler çok renkli, titrek ve bükülmüş melek kanatları, alevli haleler ve bulutlarla zenginleştirilmiştir Tarihi resimlerin ve sade kompozisyonlara dayalı hikayelerin tersine yumuşak hatlar, parlak renk skalası ve yalnızca birkaç figür kullanımı geçherzamanki dönemin asıl özellikleridir
GeçHerzamanki Dönem : Bu dönemde sahnelerde birkaç büyük figürün yer alması, yumuşak hatlar ve enerjik renklerin vurgulanması genel özelliklerdir Genellikle geçolağan dönem tarihi konulu minyatürlerinde an toplantıları, şehzadelerle konuşan sultanlar, elyazması üzerinde çalışan yazar ve ressamlar dönemin gözde konularıdır Alışılmış dönemin doğal toprak renkleri yerini mor ve koyu kırmızının parlak tonlarına bırakır
Şehnamei Mehmet Han (1609)'da Sultan'ın İstanbul'a dönüşünü anlatan sahne tamamıyla yeni bir kompozisyon planının yansıtır Figürler diyalog halindedir, zaferin neşesi içerisindedirler III Mehmet döneminin manâlı sanatçısı Hasan'dır Bu dönemde olağan dönemin tersine konularda büyük farklılık görülür
III Mehmet döneminde saray ressamlığıyla karşılaştırıldığında çok bambaşka bir dış görünüş ortaya koyan diğer bir fotoğraf okulunun varlığı saptanır Bunlar eyalet resimleridir Fuzuli'nin Hadikat el Sueda'sı gibi örneklerde pekçok sahneye bundan böyle çeşitli toplumsal sınıflardan birey dahil olur Zengin hayal gücüne dayanan bu resimlerde bir millet üslubu vardır Bu okulun serbest, cana yakın atmosferiyle saray oklunun etkileyici, resmi üslubu arasında büyük bir fark vardır
17 Yüzyıl : Tarihi konulu resimler azalarak da olsa 17 yüzyılın ortasına değin yapılmaya devam etti öte taraftan 17 yüzyılın başından itibaren albüm yapımı ve bununla birlikte tek figürler ve bambaşka portreler tartma kazandı Klasik ve geçolağan dönem minyatürleriyle olan en çarpıcı farklılaşma minyatürlerin ebatlarındadır Falname'nin 36 minyatürü takriben 36X48 cm ebadındadır Bunlar, renkli, kalın fırçalarla boyanmış ve süsleyici detayların siklet kazandığı minyatürlerdir
II Osman döneminde lüzum tarihi konular lüzum şahnameler her tarafta popüler oldu Dönemin en önemli yazması Çevirii Şakayıkı Nümaniye, her alandaki Türk büyüklerini konu alır Bunlar Nakşi'nin minyatürleridir Nakşi'nin resimlerinde sahneler çok az figür içerir ve dış mekan seçim edilmiştir
Onun tarzı alışılmış dönemden ve sonraki resim okullarından farklıdır Çalışmalarının en önemli özelliği zarif fırça vuruşlarına temellenen saf desendir ve manzaralar genellikle çeşitli mat renklerle boyanır
Arka plandaki ağaçlar ve binalar sahneye derinlik verme çabasıyla dikkatle gözlenmiştir ve olağandışı bir bakış açısı duygusuyla çizilmiştir Bu şart özellikle kemerli pencere ve kapılarda görülür Nakşi'nin renkleri de varlıklı ton çeşitlilikleri ve ressam uygulanış teknikleriyle uyarı çekerler
Divanı Nadiri, ya da Antoloji de Nakşi'nin elinden çıkmış olmalıdır Onun minyatürlerinde pencereden görülen patikalar, aracısız resmin içine uzanan kemerli portaller ve uzaktaki gölgevari figürler, derinlik duygusuna çok pozitif tartma verdiğini gösterir Kemerli açıklıklar resme kuvvetli bir perspektif duygusu verir Açıktır ama, 17 asır başlarından itibaren batı sanatının en önemli özelliği olan üç boyutlu tasvire yönelik illüzyonlar Osmanlı minyatürüne girmeye başlamıştır
II Osman döneminde, sultanın tarihini anlatan son Osmanlı Şahname'si yazılır II Osman'ın Hotin seferi esnasında ordusuyla ilerlediği sahnede, ön plandaki izleyici grubunun gösterilişi en reformcu özelliktir Figürler sultana bakmaktadırlar ve arkadan gösterilmişlerdir Ön plana daha aşağı kısımları resmin çerçevesi tarafından indirimli şekilde yerleştirilmişlerdir, bu bütün sahneye derinlik duygusu verir ATASOY, N ; a g e , s 69, 70 16 asır klasik dönem üslubunu sürdürmeye sürekli saray sanatçılarından ayrı ayrı Nakşi'nin sunduğu yeni üslup keza batı sanatının etkilerini hem de derinlik sorununun çözümü girişimini yansıtır Bu döneme ait anonim bir albüm saray dışındaki örneklerin niteliği hakkında veri verir Bunlar daha ilkel ve naif bir şekilde ele alınmışlardır ve lokal halk kültürü ve popüler zevki yansıtırlar *
Geleneksel çizgide ilerleyen Türk sanatı; 18 yüzyıldan itibaren belirginleşmeye başlayan batılılaşma hareketlerinin sonucunda bir sonraki yüzyılda batı sanatının seyrine girmiştir Bu Nedenle günümüze değin uzanan ve çağdaş Türk sanatı olarak isimlendirilen işlem ortaya çıkmıştır Şeker Ahmet Paşa, Osman Hamdi Bey gibi isimlerden günümüzün genç sanatçılarına, alışılmışempresyonist tarzdan fotoğraf ve heykelin ötesine geçen kavramsal çalışmalara değin uzanan bu süreci, sonra detaylı bir şekilde ele alacağız Batılı anlamda Türk fotoğraf sanatının gelişimini ve evrelerini bütün detaylarıyla gözler önüne sermeye çalışacağız
Ancak Osmanlı İmparatorluğu'nun batı kültürüne, bilgisine, teknolojisine, kurumlarına ve yaşam tarzına demin kapılarını açmadığı dönemlerde resim sanatının geleneksel anlamda nasıl ele alındığını, imal alanları ve biçimlerini özlü bir şekilde anmaksızın konuya girmek son derece sağlığa zararlı olacaktır Bu, modern Türk fotoğraf sanatının kökenlerini geleneksel resim anlayışına dayandırma gerekliliğinden dolayı değildir Hatta denilebilir ki, günümüz Türk resminin temelleri geleneksel resim anlayışına pek eksik şey borçludur ve büyük ölçüde farklı temeller üzerinde kurulmuştur Fakat yeni değerler eski değerlere ne değin az şey borçlu olurlarsa olsunlar, sonuçta onların yerini almışlardır ve yerini aldıkları şeyi anlamadan yeni değerleri anlamlandırmaya amaçlamak anlamsız ya da en azından havada kalan bir uğraş olur
Türkler Anadolu'ya egemen olduklarında epeyce zengin bir mirasla karşılaştılar Batı kültür ve sanatının en erken dönemlerden kalma ürünlerini tanınma fırsatını buldular Ayrıca tarih boyunca batıyla savaş, ticaret v s gibi nedenlerle olan ilişkiler sonucunda veya zaman zaman saraya gösteri edilen tanıdık olmayan sanatçılar yoluyla batı sanatını bir ölçüde tanıyabildiler Ancak Prof Dr Mustafa Cezar'ın fazla yerinde bir tespitinde olduğu gibi; batıya karşısında üstün oldukları sürece onlardan kültürel, teknolojik veya sanatsal anlamda kullanım ihtiyacı duymadılar Böylece 19 yüzyıla kadar geleneksel sanat anlayışlarını sürdürdüler
Geleneksel sanat anlayışının, resimdeki yansıması minyatür ve bazı duvar resmilerinde kendisini göstermiştir
Türk Minyatürü I
Minyatür; çoğunlukla elyazması kitaplarda, metnin anlaşılmasını kolaylaştırmak ve konuyu zenginleştirmek nedeniyle yapılan minik boyutlu resimlere verilen isimdir Lüzum hıristiyan gerekse İslam dünyasında çok sayıda minyatürlü yazma üretilmiştir Ancak Hırıstiyan sanatı, yaşanan kültürel ve düşünsel değişimlerle benzer olarak doğanın realist tasvirine yönelmiş ve bu uğurda yağlı boya resmin sağladığı olanakları tercih etmiştir Hem, matbaanın keşfiyle birlikte elyazmalarının azalmaya başlaması da buna eklenince, 15 yüzyıldan itibaren batı dünyasında minyatür önemini yitirmiştir
Ama islam sanatçısı, islam felsefesine yerinde olan şematik bir anlatımı seçim etmiş ve bunu minyatür sanatında yorumlamıştır Bir De islam dünyası matbaaya daha birkaç asır düşüncesiz kalacaktır Dolayısıyla elyazmalarının üretimi artarak devam etmiştir
Minyatür sanatına yeni bir girişim ve konu dünyası getirmiş olan Türk minyatürü, daha başından beri realist eğilimiyle uyarı çeker, oysa genel hatlarıyla İslam minyatür geleneğine bağlıdır Bu şart alışılmış Osmanlı üslubunun geliştiği 16 yüzyıla dek belirgindir Günümüze gelen misal ve belgeler bizi 89 yüzyıllara Uygurlar dönemine dek ***ürür Uygurlardan kalma eksik sayıda minyatürlü sayfa, ardındaki Selçuklular döneminden kalma (1113 yüzyıllar) Kelile ve Dimne, Varka ve Gülşah gibi sayılı minyatürlü yazma Türklerin bu sanata tarih her tarafında vermiş olduğu önemi ortaya koyar Fakat sağlam ve sürekli bir çizgi izleyebilmek için Fatih Sultan Mehmet dönemini beklemek gerekecektir
Fatih Dönemi: Fatih'in İstanbul'u fethi yalnızca Türkler için değil, tüm dünya için ağırlık içeren tarihi bir olaydır Sınırlarını Hırıstiyan batının kapılarına dayamış olan Osmanlı, artık başkenti İstanbul olan kuvvetli bir imparatorluktur Burada hemen şu saptamayı yapalım; aramak ancak, bu tarihten itibaren gelişme sürecine girecek olan minyatür sanatı herşeyden önce bir imparatorluk sanatı olacaktır Sultan İstanbul'un fethinin ardından pozitif süre geçirmeden sarayına doğulu ve batılı pekçok bilim ve sanat adamının toplamaya başladı Saraya gelen tanıdık olmayan sanatçılar arasında Venedikli Maestro Paolo, Veronalı Matteo di Pasti, 14781481 arasında burada kalan ve padişaha fazla sayıda madalyon hazırlayan Costanza da Ferrara ve Fatih'in bir portresini yapan Gentile Bellini gibi isimlere rastlanır Dönemin en ünlü nakkaşı olan ve Maestro Paolo'nun öğrencisi olduğu, bir vakit Venedik'e gidip burada çalıştığı söylenen Sinan Bey de; onun bağdaş kurmuş, elinde tuttuğu karanfili koklar bir vaziyette resmini yapmıştır Burada batı portre resminin unsurlarıyla minyatür geleneğinin ahenkli bir kaynaşması laf konusudur Böylece bu dönemde Osmanlı minyatüründe portre geleneğinin temelleri de atılmış olur
Ancak bu dönemden günümüze gelen iki minyatürlü yazmadan Dilsüzname Edirne'de, Cerrahiyei İlhaniye ise Amasya'da hazırlanmıştır Saray atölyesinden çıkma resimli elyazmalarından günümüze gelen ilk örnekler II Beyazıd dönemine aittir
Osmanlı Saray Atölyesinde Minyatürlü Yazmaların Hazırlanması: Saraya emrindeki olarak keza atölye keza de bir okul görevi görebilen nakkaşhanelerden çıkma birincil örnekleri görmeden önce, kısaca minyatürlü bir yazmanın nasıl hazırlandığını anlatmakta fayda vardır Elyazması kitapların hazırlanması toplu bir çalışmanın ürünüdür
Nakkaşhanede sernakkaş veya nakkaşbaşı adı bahşedilen bir ustanın yönetiminde pekçok usta birarada çalışmıştır Atölyede sıkı bir disiplin içerisinde ustakalfaçırak ilişkisi mevcuttur ve muhtemelen ilk kez ressam her sahneyi tasarlanmış arkasında yardımcıları aralarında bazı konuları paylaştırmıştır Yoğun bir alıştırma ortamı ve iş birliğinin laf konusu olduğu bu düzende, bütün araştırmalar sıkı bir disiplin içinde sürmekteydi
II Beyazıd ve I Selim Dönemleri : İşte bu ortamda hazırlanan minyatürlü yazmalardan günümüze gelen en erken tarihli örnekler II Beyazıd dönemindendir Bu dönemde Fatih döneminde yoğunlaşan batı etkisi azalmaya başlamış ve portrelerin yerini her tarafta elyazmalarının sayfalarını süsleyen minyatürler almıştır
Kelile Dimne, Hamse, Hüsrev ile Şirin, Süleymanname gibi eserlerin minyatürlerinde Şiraz, Herat gibi çeşitli doğu okullarından gelen etkilerin yanı sıra eksik da olsa batı etkisi görülebilir
Yavuz Sultan Selim döneminde ise, 1514'de Tebriz'in fethiyle benzer olarak bir takım İranlı sanatçıların saraya gelmesiyle Safevi üslubu etkili olmuştur Yaklaşık 40 takvim bir süreç içerisinde Fatih döneminden gelen batı etkileri özümsenmeye başlanmış, bunun yanı sıra farklı alanlara yönlendirilmiş doğu okullarının etkileri hissedilir olmuştur Hemen Şimdi belli bir üsluplaşma görülmese de, bu dönem için bir hazırlık evresi niteliği belirgindir Mantık alTayr (1512), yalnızca Şiraz ve Tebriz okullarının yok Osmanlının karakteristik özelliklerinin de görüldüğü bir örnektir
Kanuni Dönemi : Kanuni döneminde Osmanlı minyatürü nihayet kişiliğini bulur İmparatorluk doğuda ve batıda sınırlarını genişletirken fethedilen ülkelerin sanatçıları da Osmanlı sarayına geçiyordu ve bunlar Osmanlı sanatçıları üstünde etkin oluyordu Nevai'nin 153031 tarihli Hamse'sinin minyatürlerinde Avrupa, Pers ve Osmanlı gelenekleri kaynaşmıştır
Bu dönemde; Şahi'nin Divan'ı (1528), Ali Şir Nevai'nin biri 1534 tarihli diğeri tarihsiz iki Divan'ı gibi edebi içerikli yazmaların dışarıda en önemli çalışmalar tarihi konulu elyazmaları olmuştur Bu konu, sonra Osmanlı minyatürünün başlıca teması olacaktır ancak, daha realist bir yaklaşımın gelişmesine yol açmıştır
Kanuni döneminin ortalarına içten, Osmanlı tarihine ait olayları tarif eden en ince ayrıntısına kadar yeni bir stil ortaya çıkmıştır Matrakçı Nasuh'un resimlediği 1534 tarihli Hanımefendiı manazili sefari Irakeyn, Kanuni'nin Irak seferini anlatır Sultanın sefer güzergahındaki İstanbul, Halep, Diyarbakır, Tebriz, Bağdat şehirlerin ve kurulan kampların görünümleri betimleme edilmiştir Büyük bir gerçeklikle yapılan resimler, tedbirli gözlemlerin sonucudur ve sanatkâr ayrıntıya girmeden en manâlı özellikleri vermeyi başarmıştır Bu özellikleri ile çoğu kuşbakışı çizimlerden oluşan bu görünümler, topografik resim tarzının birincil ve en canlı örneklerini oluştururlar
Osmanlı sanatçıları Kanuni'nin atölyesinde doğulu ve batılı sanatçılarla birlikte çalışmışlar ve bunun sonucunda çalışmaları çeşitlilik göstermiştir Takriben 30 sene süren II Selim ve III Murat dönemlerinde, Osmanlı minyatürü bu dış etkilerden tamamıyla kurtulmuş ve bütün anlamıyla egemen ve eşsiz bir stil geliştirmiştir Osmanlı tarihiyle ilgili tasvirler bu dönemde olgunlaşmış, realizm büyük bir sadeliğe ulaşmıştır Bu dönemde minyatürün en kayda değer konusu Osmanlı tarihidir Osmanlı sultanlarının tarihini, dönemlerinin toplumsal ve sosyal olaylarını anlatan şahnameler yüzlerce minyatür içeriyordu
Bu dönemde hem II Mehmet döneminde ilk kez görülen portreler de popüler olmuştur öte yandan yazınsal eserlerin illüstrasyonu önemini kaybetmiştir
Klasik Dönem : II Selim döneminde hazırlanan Nüzhetel ahbar der seferi Zigetvar'da kalenin fethini gösteren sahne, ilk kez figürlerle topografik tasviri birleştirerek daha sonraki çalışmalarda geliştirilerek kullanılacak olan bir özelliği ortaya koyar
Dönemin en önemli şahnamecisi Lokman'dır Onun Zafername, Şahnamei Selim Han ve Şehinşahname adlı üç şahnameyi yazdığı bilinmektedir Dönemin en manâlı nakkaşı ise Nakkaş Osman'dır ve Lokman ile birlikte pekçok minyatürlü elyazmasında çalışmıştır
Portre resminde manâlı bir isim Barbaros Hayrettin, Kanuni ve II Selim'i resimleyen Nigari takma isimli Haydar Reis'tir Nigari, 35X40 cm ebatlarında büyük boy minyatürler yapmıştır Osmanlı portrelerinin en kayda değer örneği III Murat döneminde resimlenmiş olan Lokman'ın Giysi elinsaniye fi Şemail el Osmaniye'sindeki dağıtılmış Osmanlı sultanlarına ait 20 portredir Bu portreler için araştırma üretilmiş ve sultanların özellikleri çıkartılmıştır Portrelerdeki devlete ait özelliğe karşın bireysel nitelikler ve ifadeler başarıyla yansıtılmıştır
III Murat'ın oğlu III Mehmet'in sünnet töreni için verdiği 52 günlük şöleni anlatan Surname bu dönemin en önemli minyatürlü yazmasıdır Bu el yazması sadece Osmanlı minyatür resmi açısından değil, fakat bununla birlikte Osmanlı İmparatorluğu'nun 16 yüzyıldaki hesaplı ve sosyal durumu için bir evrak niteliği taşıması açısından da önemlidir
Osmanlı resminin en anıtsal el yazması hiç kuşkusuz Şehnameci Lokman'ın iki ciltlik Hünername'sidir (1584) Kitabın birinci cildinde I Osman'dan I Selim hükümdarlığının sonuna kadar her sultanın tahta çıkışı, atış ve av yiğitlikleri, bedeni kuvvet, cesaret, felsefe, dönemin en manâlı olayları ve ölümü gibi konuları işleyen sahneler yer alırken; ikinci deri sadece I Süleyman'ı konu alır Bu dönemde yapılan pekçok minyatürlü öteki elyazmasıyla Osmanlı minyatürü olağan hüviyetini bulur
Dönemin sonlarına dürüst ve bu mektep en olgun işlerini üretirken tamamıyla yeni bir üslup ortaya çıkar Bu üslubun doğuşu gerek yüzlerce minyatüründeki üslup gerekse konu açısından tarihi resimlerden ayrı olan 5 ciltlik Siyeri Nebi'de görülür
Burada, Hz Muhammed'in hikayesi anlatılır Eksik sayıdaki figürler olağandan büyüktür ve yumuşak konturludur Minyatürler çok renkli, titrek ve bükülmüş melek kanatları, alevli haleler ve bulutlarla zenginleştirilmiştir Tarihi resimlerin ve sade kompozisyonlara dayalı hikayelerin tersine yumuşak hatlar, parlak renk skalası ve yalnızca birkaç figür kullanımı geçherzamanki dönemin asıl özellikleridir
GeçHerzamanki Dönem : Bu dönemde sahnelerde birkaç büyük figürün yer alması, yumuşak hatlar ve enerjik renklerin vurgulanması genel özelliklerdir Genellikle geçolağan dönem tarihi konulu minyatürlerinde an toplantıları, şehzadelerle konuşan sultanlar, elyazması üzerinde çalışan yazar ve ressamlar dönemin gözde konularıdır Alışılmış dönemin doğal toprak renkleri yerini mor ve koyu kırmızının parlak tonlarına bırakır
Şehnamei Mehmet Han (1609)'da Sultan'ın İstanbul'a dönüşünü anlatan sahne tamamıyla yeni bir kompozisyon planının yansıtır Figürler diyalog halindedir, zaferin neşesi içerisindedirler III Mehmet döneminin manâlı sanatçısı Hasan'dır Bu dönemde olağan dönemin tersine konularda büyük farklılık görülür
III Mehmet döneminde saray ressamlığıyla karşılaştırıldığında çok bambaşka bir dış görünüş ortaya koyan diğer bir fotoğraf okulunun varlığı saptanır Bunlar eyalet resimleridir Fuzuli'nin Hadikat el Sueda'sı gibi örneklerde pekçok sahneye bundan böyle çeşitli toplumsal sınıflardan birey dahil olur Zengin hayal gücüne dayanan bu resimlerde bir millet üslubu vardır Bu okulun serbest, cana yakın atmosferiyle saray oklunun etkileyici, resmi üslubu arasında büyük bir fark vardır
17 Yüzyıl : Tarihi konulu resimler azalarak da olsa 17 yüzyılın ortasına değin yapılmaya devam etti öte taraftan 17 yüzyılın başından itibaren albüm yapımı ve bununla birlikte tek figürler ve bambaşka portreler tartma kazandı Klasik ve geçolağan dönem minyatürleriyle olan en çarpıcı farklılaşma minyatürlerin ebatlarındadır Falname'nin 36 minyatürü takriben 36X48 cm ebadındadır Bunlar, renkli, kalın fırçalarla boyanmış ve süsleyici detayların siklet kazandığı minyatürlerdir
II Osman döneminde lüzum tarihi konular lüzum şahnameler her tarafta popüler oldu Dönemin en önemli yazması Çevirii Şakayıkı Nümaniye, her alandaki Türk büyüklerini konu alır Bunlar Nakşi'nin minyatürleridir Nakşi'nin resimlerinde sahneler çok az figür içerir ve dış mekan seçim edilmiştir
Onun tarzı alışılmış dönemden ve sonraki resim okullarından farklıdır Çalışmalarının en önemli özelliği zarif fırça vuruşlarına temellenen saf desendir ve manzaralar genellikle çeşitli mat renklerle boyanır
Arka plandaki ağaçlar ve binalar sahneye derinlik verme çabasıyla dikkatle gözlenmiştir ve olağandışı bir bakış açısı duygusuyla çizilmiştir Bu şart özellikle kemerli pencere ve kapılarda görülür Nakşi'nin renkleri de varlıklı ton çeşitlilikleri ve ressam uygulanış teknikleriyle uyarı çekerler
Divanı Nadiri, ya da Antoloji de Nakşi'nin elinden çıkmış olmalıdır Onun minyatürlerinde pencereden görülen patikalar, aracısız resmin içine uzanan kemerli portaller ve uzaktaki gölgevari figürler, derinlik duygusuna çok pozitif tartma verdiğini gösterir Kemerli açıklıklar resme kuvvetli bir perspektif duygusu verir Açıktır ama, 17 asır başlarından itibaren batı sanatının en önemli özelliği olan üç boyutlu tasvire yönelik illüzyonlar Osmanlı minyatürüne girmeye başlamıştır
II Osman döneminde, sultanın tarihini anlatan son Osmanlı Şahname'si yazılır II Osman'ın Hotin seferi esnasında ordusuyla ilerlediği sahnede, ön plandaki izleyici grubunun gösterilişi en reformcu özelliktir Figürler sultana bakmaktadırlar ve arkadan gösterilmişlerdir Ön plana daha aşağı kısımları resmin çerçevesi tarafından indirimli şekilde yerleştirilmişlerdir, bu bütün sahneye derinlik duygusu verir ATASOY, N ; a g e , s 69, 70 16 asır klasik dönem üslubunu sürdürmeye sürekli saray sanatçılarından ayrı ayrı Nakşi'nin sunduğu yeni üslup keza batı sanatının etkilerini hem de derinlik sorununun çözümü girişimini yansıtır Bu döneme ait anonim bir albüm saray dışındaki örneklerin niteliği hakkında veri verir Bunlar daha ilkel ve naif bir şekilde ele alınmışlardır ve lokal halk kültürü ve popüler zevki yansıtırlar *
Türkiye'nin en güncel forumlardan olan forumdas.com.tr'de forumda aktif ve katkısı olabilecek kişilerden gönüllü katkıda sağlayabilecek kişiler aranmaktadır.