Türkçenin Gelecekteki Görünümü Üzerine Türkçenin Gelecekteki Görünümü Üzerine Kıymetli dinleyiciler Türkçenin Gelecekteki Görünümü Üzerine Değerli dinleyiciler, Bu tür toplantılarda çoğunlukla Türkçenin yozlaştığından, diğer dillerin etkisinde kaldığından, dilimize giren yabancı sözcüklerin çokluğundan laf edilir Dilimizdeki biçimbirim, sözcükbirim, sözdizim ya da anlamsal alandaki değişmelerden, isterseniz deformasyon da diyebilirsiniz, dile getirmek hemen hemen gelenekselleşmiştir Herkes, günlük yaşamda karşılaştığı ayrı türden yanlışlıkları bir araya getirip, dilimizin ne denli bozulduğunu enine boyuna ortaya koyar Sözü edilen yanlışlıklar doğrusu dilimizde vardır ve söylenildiği biçimde son zamanlarda dilimizde olumlu ve negatif yönleriyle birlikte seri bir metamorfoz söz konusudur Kısacası bu nesil çalışmaların zorunlu olduğuna inanıyorum Kullandığımız Türkçenin sağlıklı biçimde gelişip zenginleşmesi için kullanılan dile özen göstermeliyiz Türkçenin yapısına uymayan kullanımlar konusunda bu dili konuşanların daha itinalı olması gereklidir Yani dilimizdeki bozulmaları ele alan koşul saptamaları ve önerilerin dikkate alınması zorunludur Ancak yalnızca, deyim yerindeyse kuru kuruyaTürkçeyi müdafaa etmek bu dile ne değin katkı maddesi sağlar? Bunu da göz önünde bulundurmak gerekiyor Size bambaşka türden bir ICODEdilimize sahip çıkma biçimi'nden laf edeceğim Bu açıdan konuşmam belki de beklenilen duruma çok uymuyor olabilir Nedir bu yöntemler? Anında söyleyeyim, konuşmamın tamamında en iyi savunma karşı saldırıdırilkesinden yola çıkılarak Türkçe ile ilgili fikirler oluşturulacaktır Bu yaklaşımın futbol için geçerli olduğu dek, bir kanıtlama biçiminde veya toplumsal bir durum için de geçerli olduğunu düşünüyorum Neden böyle bir yaklaşımın gerekli olduğuna da, şu söyleyeceklerimi göz önünde bulundurarak siz karar verin: Türkiye Cumhuriyeti Devleti'nin senelerdir yaptığı şey savunma durumudur, bir türlü aleyhinde saldırıya geçememiştir Ermeni sorunu konusunda bir çılgın bir şey söyler, kuyuya bir taş atar; daha sonra Türkiye yıllardan beri o söylenenin hatalı olduğunu kanıtlamaya çalışır Bu kanıtlamalarda ne kadar başarılı olunduğu da tartışmalıdır Bu nesil yaklaşıma çamur beygir izi kalsınmı aramak gerekir yahut hasmını en zayıf yerinden vurmakmı çağrıda bulunmak gerekir, bilemiyorum Burada laf konusu hatalı bilgiyi bölge kişileri suçlamak gereksizdir İnsanın bir konudaki yargısı tekrar tekrar içten bilgiye dayanmaz İnsan en çok hemen çevresinde bahşedilen bilgiye tabi bir inanmaya kullanışlı yapıdadır Bu açıdan birisi bir şey söyler, diğerleri de ona inanır Mesela vaktinde bize bahşedilen Sovyetler Birliği ile ilgili bilgilerin hangisini doğrulamaya çalıştık? En yararsız veri bile olsa, verilen her şeye inandık veya inandırıldık Avrupa insanına ülkemizle, dilimizle ilgili verilen yalan yanlış bilgileri de bu bağlamda düşünmek olasıdır Yanlış bilgilere inanan bu insanlardan bir tanesine bile, kendisine aktarılan bilgilerle ilgili olarak acaba böyle midir?diye sormaz Türk diplomasisi, yıllarca Ermeni sorunu konusunda ya da başka konularda gelen asılsız bilgilerin doğrusunu vermeye çalıştı, fakat hiçbir süre biz de bir şeyler söyleyelim ve dünya kamuoyunu bilgilendirelim demedik Avrupa topluluğu, Türkiye ile ilgili bir konuyu eleştirir Biz de suçlu bir konumda tamamlanmış efendimleri ardı ardına sıralarız Ama bir türlü de istediklerini gerçekleştiremeyiz Bir başka biri çıkıp da Ey Avrupa, sen IRA'ya nasıl davranıyorsun, BaiderMainhoff örgütünü değil ederken insan hakları aklına gelmedi mi?, Ey Amerika sen faşistin en faşisti, ırkçının en ırkçısı değil misin? Kızılderili ırkı ne oldu?diye sormaz Eğer siz kesintisiz savunmada kalırsanız ve hasmınız da bu durumu bilirse, sizin bu zayıflığınızdan fazlasıyla yararlanır ve başarma şansınız az kalsın sıfırdır Diğer yanlamasına şu da kesin bir durumdur Ülkemizde var olan her türlü insan hakları ile ilgili engellemeler ve kısıtlamalar bir lahza önce düzeltilmesi gereklidir Bu durumun düzeltilmesi dışarıdan gelen bir baskıya bağlı olarak yok, bu ülke insanlarının onurlu biçimde yaşaması için zorunludur Bu yaklaşımdan yola çıkınca Türkçe ile ilgili nelerin yapılabileceği sorulabilir ya da Türkçe ile karşısında atağa nasıl geçilir? Ben Türkçe ile aleyhinde atağa geçmeyle ilgili durumları kısa kısa açıklamaya çalışayım 1 Ilk Önce Türkçe, Şili önlerindeki Alev adasında, dünya üstünde yalnızca 46 kişi göre konuşulan Kavaşkar dili değildir Yani Türkçenin dünyada belirlenmiş bir yeri ve ağırlığı vardır Sözünü ettiğimiz dil, anadili olarak dünya üstünde maksimum konuşulan dillerden birisidir Bugün için dilimizin dünyada en yaygın biçimde kullanılan birincil on dil içinde yer aldığı söylenir Hangi ölçütü alırsanız alın, her türlü sıralamada Türkçe, ilk 6 ila 11 arasında olacaktır Günümüzde, on milyondan fazla kişi tarafından konuşulan dünyadaki 29 dilden, sözlü ve yazılmış edebiyatı olan 78 civarındaki dilden birisidir Tüm dünyamızda öbür dönemlerde bir devlet dili olabilen dillerin sayısı 118 kadardır Türkçe ola ki de ilk devlet dili olmuştur MÖ III Yüzyılda Hunların tarih sahnesine çıktığı dönemde Hun Türkçesi devlet dili olmuştur Hatta bu dilin öteki çoğu gelişmiş denen dilden epeyce farklı yönleri de vardır: Mesela Türkçenin seslerindeki ahenk ve musiki bakımından dünyanın en iyi dillerinden birisidir Yapısı ve işleyişi bakımından çok düzgün ve ünlüler bakımından en varlıklı dünya dillerinden birisi olduğu belirtilir Çok geniş bir coğrafyada konuşulur Dilimizin dizgeli ve türetken bir anlatım gücü olduğu söylenir, ve hatta bu durumun insan zekasının dilde gerçekleşen bir başarısıolarak gösterilir Dünyada en çok kelime üretmeye elverişli olan dilimizin türetme olanakları ve gücü, gerek batılı araştırmacılar, gerekse bizim dilcilerimiz tarafından çoğunlukla vurgularlar Mesela İsmail Hakkı Baltacıoğlu Türk dili türetme gücü çok yüksek bir dildir Keza de bu baskı Türk dilini başka dillerden ayıran en büyük özelliktirder İşte sözü edilen dilin bu denli kayda değer bir yeri var Ama gerisinde şu sorulabilir: Ey Türk, sen bu dünya dilini, dünyada dağıtmak, daha artı birey göre konuşulmasını sağlamak için ne yaptın?Yanıtı fazla kısa: Hiçbir şey Doğrusu çok da karamsar olmamak gerekir Yani tamamen negatif da değil Size Metin Aydoğan'ın Bitmez Tükenmez Oyun kitabından bir bölümünü aktarayım Dilimiz ve kültürümüz için neler yapmışız ya da yaptırıyorlar birlikte görelim: Türkiye, 27 Aralık 1949 tarihinde ABD ile; «Türkiye ve ABD hükümetleri arasında eğitim komisyonu kurulması hakkında anlaşma» adıyla ikili bir uzlaşma imzaladı () Uzlaşma; Türkiye'den ABD'ye gönderilecek Türk öğrenci, öğretim üyesi ve halk görevlileri ile ABD'den Türkiye'ye gönderilecek Amerikalı ICODEuzman', ICODEaraştırmacı' ve ICODEeğitimci'nin statülerini belirliyordu Anlaşmanın birinci maddesi şöyleydi; Türkiye'de BIRLEŞIK DEVLETLER EĞİTİM KOMİSYONU adı aşağı bir komisyon kurulacaktır Bu kurul, niteliği bu anlaşmayla belirlenen ve parası TC Hükümeti tarafından finanse edilecek olan eğitim programlarının yönetimini kolaylaştıracak ve Türkiye Cumhuriyeti ile Amerika Birleşik Devletleri kadar tanınacaktır () 1949 yılında imzalanan anlaşma, Türk Milli Eğitimini ABD denetimine bırakan bir süreci başlattı Yeni dünya düzeni politikalarının, azgelişmiş ülkeler için öngördüğü dinsel eğitimveya eğitimin dinselleştirilmesibu anlaşmayla büyük ebat kazandı Eğitimin birliği, dinsel eğitimde birlike kaydı Milli Eğitim Bakanlığı, Milli Eğitim bakanlarının bile insiyatif kuramadığı bir kurum haline geldi Binlerce Türk ABD'ye eğitilmeketkilenmekiçin gitti, yüzlerce Amerikalı da Türkiye'ye eğitmeketkilemekiçin geldi Amerika'ya gönderilen Türklerin anında tamamı Türkiye'ye döndüklerinde üst düzey görevlere getirildi Ulusal Eğitim Bakanlığı'nda bugün çalışmalarını etkin bir biçimde sürdüren, personel politikasından ders programlarına, imamhatip okullarının açılmasından yüksek islam enstitülerinin yaygınlaştırılmasına değin pekçok konuda stratejik kararlar önerebilen, ULUSAL EĞİTİMİ GELİŞTİRMEadlı bir kurul vardır 1994 yılında 60 personeli olan bu komisyonda çalışanların üçte ikisi Amerikalı idi Komisyonun başında L Cook adlı bir Amerikalı bulunuyordu L Cook'tan ayrı ayrı adı Haward Reed, ünvanı ULUSAL EĞİTİM BAKANLIĞI BAĞIMSIZ BAŞDANIŞMANI olan, başka etkin Amerikalılar da vardı Bu açıklamanın üstüne başka şey söylemeye lüzum var mı? Adı millikendisi gayri ulusalya da Amerikalıbir bakanlığımızdan Türkçe ile ilgili benzersiz politikalar üretmesini beklememiz yerinde olacaktır Kesinlikle birilerinin de bunu araştırması gerekiyor Sayın Aydoğan'ın sözünü ettiği yetkili ve etkinAmerikalı ya da Amerikalılar, Ulusal Eğitimimize hâlâ yön vermekte midir? Şaka bir yanlamasına çok da karamsar olmaya gerek yok Vaktinde Avrupa'da bir kimlik bulamayan yoz ve uyumsuz insanların torunları olan şimdiki Amerikalıların, kalıtımsal yolla da olsa atalarından az çok bir takım şeyleri taşıdığı söylenebilir Bu cins insanların her şeye burnunu sokmasını görerek karamsarlığa kapılmaya lüzum yok Aksine şimdi eylem zamanı çağırmak daha içten bir yaklaşım gibi görünüyor bana İşte karşısında ataklardan birisi ve en zorunlu olanı böyle başlayabilir Nasıl İspanyol, İtalyan, İngiliz ya da Fransız dilleri dünyanın her yanında ilgili ülkelerce öğretilmeye çalışılıyorsa, bunun için ilgili ülkeler eline geçen fırsatları değerlendirip tekrar kültür merkezleri (Amerikan, İngiliz, İtalyan, Arap, Rus, Fransız vb) veya enstitüler (Goethe, Cervantes) açıyorsa, Türkçe için de Türkiye benzer yolu izlemek zorundadır bu arada, Amerikan Eğitim bakanlığına bir Türk danışmanın atanmasını da tahlil etmek gerekiyorBu merkezler nasıl olmalı gibi sorulara gerek yok İzmir'deki Goethe Enstitüsü veya Fransız Kültür Merkezi nasıl çalışıyorsa, Düsseldorf'taki veya Lyon'daki Türk Kültür Merkezi de aynı biçimde çalışmalıdır Aynı işlevleri yerine getirmelidir Türk dili öğretilmeli; Türk edebiyatı, Türk sineması, Türk kültürü, Türk mutfağı kısacası bize ait her şey bu cins merkezlerde tanıtılmalı, öğretilmelidir Bu merkezlerin işleyişi ve laf konusu alanla ilgili elemanların sağlanması fazla önemlidir Yani bir anlamda Kapanın elinde kalıyormantığı ile belirtilen siyasal düşüncenin arenası olmaması gerekir Konuyla ilgili atanan bir yetkili, Bu merkezlerde iyice kendi görüşünden insanlar olsun, konuyu hiç bilmese de önemli yokbiçiminde bir yaklaşımla işe girişmemeli Bunların her defasında söylenmesi gerekiyor Maalesef ülkemizde bu nesil yapılanmalarda bilhassa merkez sağ partilerin bu biçimde konuya yaklaştıklarını görüyoruz Bu konuda geliştirdiğim bir takım fantezilerimi de sizinle paylaşayım Bu merkezlerde dil öğrenme basamakları vardır En yüksek basamak olan Yunus Emre Basamağını bitiren ilk elden Türkiye'deki bir üniversiteye kayıt yaptırabilir Her merkezden yılda en az on öğrenci öbür yarışmaları başarır veya basamaklarda birinci olursa bir aylık Türkiye'de eğitim görmeye adalet kazanır Kuşkusuz Türkiye'de bu türden gelecek öğrenciler için üniversiteler bünyesinde açılmış öbür merkezler vardır Tüm dünyada Türkçe öğrenenler arasında öbür yarışmalar düzenlenir, başarılı olanlar ödüllendirilir 2 Yukarıdaki Türk kültür merkezlerine veya dünyanın diğer yerlerinde okutulacak Türkçe dersleri için Tanıdık Olmayan Dil Olarak Türkçe Öğretimi bölümleri bir lahza önce açılmalıdır Böyle bir bölümün Dokuz Eylül Üniversitesi Eğitim Bilimleri Enstitüsü'nde ve Yıldız Teknik Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü'nde yüksek lisans izlencesi olarak açıldığını belirtmekten sevinç duyuyorum İleride lisans izlencesinin de açılacağını ummaktayım Bu bölümlere olabildiğince dünyanın öbür ülkelerinden öğrenciler alınmalıdır Kendi ülkemizde de bu konuda yetişmiş belirtilmiş sayıda elemanın olması gereklidir Laf konusu bölümlerin açılması ile bu konuda belirtilmiş yol alınacağını düşünüyorum Benzer konu ile ilgili olan Yabancı Dil Türkçe Öğrenme Kitaplarını da hatırasına yapmak gerekiyor Birdenbire çok yöntemle hazırlanmış bu türden değişik kitaplara gelecekte fazlasıyla gereksinimimiz olacaktır Yeniden ileride UBİLA (İnternet Ulusulararası Data Ağı) üzerinden dünyanın her yerindeki öğrencilere karşın bir bölümün de hazırlıklarına açılmak uygun olur diye düşünüyorum Çok yakında eüniversite kavramını duyacağız Daha şimdiden edevlet, eeğitim, eyüksek lisans, edoktora türü sanal etkinlikler bu yolla işlemeye başladı 3 Ülkemizdeki üniversiteler her dönemde kontenjanlarının emin bir oranını (%5, %3 gibi bir rakam belirlenebilir) yabancı öğrencilere ayırmalıdır Şunu unutmamak gerekiyor: Ülkemizde okuyan her tanıdık olmayan öğrenci sonra fahri birer Türk elçisi olacaktır Şüphesiz getirilen öğrencilere ingilizce eğitim yaptırmayı düşünen aymazları konu haricen tuttuğumu da açıkça belirtmek isterim Bu öğrencilerin bir an önce Türkçe öğrenmesini sağlamalı ve diplomasını alarak ülkesine gitmesi teşvik edilmelidir Yıllar önce Fransa'da uygulanan bir yaklaşımı burada anımsatmam yeterli olur Fransızlar bir takım diplomanın altına bon pour l'orient(doğu için tatmin edici) yazarlardı Yani verilen diploma Fransa'da geçerli olmayabilir, ama Fransızca bilen ve Fransa'ya hayran bir kişi, kendi ülkesinde Fransa adına birçok olumlu işler yapabilir Öteki yandan tanıdık olmayan öğrenci kavramı sadece Asya Türk Cumhuriyetleri ve kardeş Türk toplulukları olmamalıdır Dünyanın her yanında katılımcıların olmasına özen gösterilmelidirBiliyorum, daha ülkemizdeki çocuklara bu olasılık kuvvet sağlanırken niçin diğer uluslara katkı maddesi sağlayalım diye sorulabilir Lakin söylediğim gibi bu halk müziği bizim yurt dışındaki yandaşlarımız olacaktır Hem her sınıfta iki yabancının olması bizim öğrencilerimiz için de yeni açılımlar getirebilir 4 Türkiye Cumhuriyeti Devleti, dünya üzerindeki Türkçe öğretimini bir gelir kapısı olarak görmemelidir Bu alanda çalışan kişiler bir takım kazançlar elde edebilir, fakat devlet özellikle dilini yaymada, sorunu ekonomik açıdan ele almamalıdır bu nedenle Ulusal Eğitim ve Kültür Bakanlıklarının, TDK ve Milli Kütüphane gibi kurumların UBİLA sayfalarında Türkçe öğretimi ile ilgili sesli ya da yazılmış sayısız evrak ve veri bulunmalıdır Bugünkü UBİLA ortamı bize bu olanağı vermektedir Dünyanın her yerinden ırk bu sitelerden farklı belgeleri kendi bilgisayarına indirip istediği biçimde çalışmasına olasılık yaratılmalıdır Hatta olası ise her sitede bambaşka bir yöntemle Türkçe öğretim izlencesi olmalı ve her site, diğer sitelere de göndermelerde bulunmalı, bağlantılar sağlanmalıdır Kısaca bu siteler keza birbiriyle rekabet yapmalı ayrıca de eşgüdüm içinde olmalıdır diye düşünüyorum Bu cins etkinliklerin birincil günü para kazanılmaz, lakin vakit içinde bu yatırımlar ülkemize öbür biçimlerde geri dönecektir 5 Öbür ortamlarda söylediğim bir durumun gerçekleşmiş olmasından mutluluk duyuyorum Bundan Böyle UBİLA üzerinden erişebileceğimiz sanal bir Türkçe sözlük var Bu olumlu gelişme Bazı eksiklikleri de değil yok Mesela her sözcüğü bulamıyorsunuz Tekrar birçok sözlük uzmanının yazdığı hatalar sanal sözlükte de bilinçli olarak korunmuş Keza bir takım özel alan terimlerini bulmak da mümkün yokBu sözlüğün yanına yer alabilecek değişik dillerle ilgili çift dilli sözlüklerin de olması gereklidir Umarım bunlar da olur Yine bu sözlüğün yanında eşanlamlılar sözlüğü, karşıt anlamlılar sözlüğü gibi farklı türleri de eklenirse Türkçeye manâlı katkılar sağlanmış olur 6 Söz UBİLA'dan açılmışken bu konuda da yapılaması gereken diğer şeylerin de olduğunu belirtelim Öncelikle şunu bilelim: İstesek de istemesek de geleceğin haberleşme ortamı UBİLA gibi görünüyor Bu alanın önemi fazla pozitif olduğundan daha çoktan bu alanda ilginç savaşımlar yaşanmaya başladı 10 Eylül 2003 tarihli gazetelerdeki bir haberden aldığımız şu kısım olayın şu andaki durumunu ve gelecekte daha hangi düzeye geleceğini göstermektedir Haberin başlığı Korsanların hedefi Türkiyeolarak geçiyorTürkiye 2003 yılında sanal ortamda en fazla saldırıya uğrayan 5 ülke arasına girdi Irak'ta yaşanan savaş sonrasında internet üzerinden yapılan saldırılar 4 kat artarken özellikle millet kurumları, bankalar ve İMKB yoğun saldırılara maruz kalıyor Uzmanlar başarılı saldırılarda görülen artışın güvenli olmayan boyutlara ulaştığı uyarısında bulunuyor Elektronik güvenlik ve danışmanlık şirketi Infonet Genel Müdürü Taner Özdeş, 2002 yılının ilk yarısında 40 başarılı saldırı gerçekleştiren ICODEhacker'ların 2003 yılının birincil yarısında saldırılarını 210'a yükselttiğini kaydetti Genel Müdür Özdeş, bu saldırıların çok kayda değer bir bölümünün comtr uzantısı içeren ticari şirketlere gerçekleştirildiğinin altını çiziyor Yılbaşından bu yanlamasına Türkiye'deki kurum ve kuruluşlara yönelik saldırıların tam dört kat arttığına uyarı çeken Özdeş, şu asıl dek 691 siber saldırıya uğrayan Türkiye'de halk kurumlarının internet uzantısı olan govtr ve Türk Silahlı Kuvvetleri'nin uzantısı olan miltr adreslerine yönelik saldırılarda da büyüme gözlendiğinin altını çiziyor Özel sektörün dıştan millet kurum ve kuruluşlarında bilgisayar kullanımının yaygınlaşmasıyla birlikte artan güvenlik açıklarını kullanan hackerların bilhassa finansal piyasalar üstüne odaklandığı belirtiliyor Tanıdık Olmayan istihbarat örgütleri kadar da desteklenen saldırıların ABD, Rusya, İsrail ve Almanya üzerinde yoğunlaştığı öğrenildi CeBİT 2003 Fuarı zarfında gerçekleştirilen ICODEMilli Kodların Yaratılması' konulu panelde konuşan Havelsan Genel Müdür Yardımcısı Doç Dr Hakan Çağlar, Türkiye'nin elektronik savaş ve siber saldırıların odağında yer almaya başladığını açıkladı İkinci Körfez Savaşı sırasında elektronik savaşın tüm nimetlerinden yararlanan ABD'nin Irak'ın komuta kontrol ve haberleşme birimlerini felç ettiğini andıran Çağlar, Bugün ülkeler birbirlerine aleyhinde savaşı bundan böyle internet ortamına taşıdı Yoksul ülkelerin atom bombası ise siber saldırılar oldudiye konuştu Milletlerarası bilgisayar korsanlarının (hacker) özellikle parasal kuruluşlar ve enerji nakil hatları üstünde yoğun saldırılar gerçekleştirdiğini kaydeden Çağlar, Bir ülkeyi teslim almanın yolunun borsa ve bankacılık sisteminin çökertilmesi olduğunu bilen hackerlar organize bir şekilde buralara saldırılar düzenliyordedi Sayısal veri harekatı çalışmalarında siber ortamda olabilecek hamle veya aleyhinde saldırılar için özel bir ICODEstratejik planlamaya' gereklilik olduğunu anlatan Çağlar, bu konuda bir devlet politikasının koşul olduğunu sözlerine ekledi Saniyede milyonlarca dolar hasar İçişleri eski Bakanı Sadettin Tantan, ICODEsiber savaş' olarak tanımlanan bilgisayar ortamındaki savaşların milli emniyet açısından büyük tehlikeler oluşturduğuna dikkat çekti Tantan, küreselleşen ekonominin beraberinde getirdiği gelişmiş teknolojik altyapının bir saniyelik duraklamaya bile tahammülsüz olduğunu hatırlatarak, Ekonomik bilgi engellemeleri ve veri savaşlarının saniyelik maliyeti milyonlarca dolara mal olabiliyor Bunu alıkoymak için milli bilgi güvenliği üstteki kurulunun bir an önce kurulması büyük siklet taşıyordedi Havelsan kadar yürütülen, `Milli Emniyet Duvarı' adını taşıyan proje ile stratejik kuruluşlar dışarıdan gelecek saldırılara karşı geliştirilen özel yazılımlar ile korunmaya başlandı Ilk Önce Silahlı Kuvvetler, Dışişleri Bakanlığı ve MIT almak üzere kritik ulus kurum ve kuruluşlarındaki bilgisayar sistemlerini dıştan gelecek saldırılara karşısında korumayı amaçlayan yazılım sistemi ile şimdiye değin ilk önce İsrail almak üzere tanıdık olmayan şirketlerden alınan yazılımların devre dışı bırakılması öngörülüyordu Adamakıllı yerli bir yazılım sistemi üstüne yapı edilen yeni güvenlik duvarı başlangıçta Genelkurmay Başkanlığı kadar kullanılmaya başlandı aşamalı olarak diğer kritik halk kuruluşlarının sistemlerine bu yazılımın yerleştirilmesi amaçlanıyor Sanıyorum UBİLA'nın gelecekteki yerini bu haber oldukça ayrıntılı bir biçimde ortaya koyar İlgili birimlerin ülkenin her türlü birikiminin yansıtıldığı UBİLA sayfalarının güvenliği için gerekli önlemi alması gereklidir Öteki yana güvenlik haricen bu ortamda yapılacak başka şeyler de var Başta her Türk firması, kurumu, kuruluşu kendi sayfalarını Türkçe düzenlemek zorunda olmalıdır Bunu yasa ile karşılamak uygun olur İsterlerse, Türkçenin yanı sıra diğer dillerle de hazırlayabilirler UBİLA ortamındaki Türkçe belge sayısını yüzde üçlerebeşlere çıkarmak için herkese ödev düşüyor UBİLA erişimi ülkemizde daha ucuz olmalı ve her kuruluşun kendi sayfasını hazırlaması teşvik edilmelidir Çoktan yapılmazsa gelecekte, bugün yaptığımız gibi bir an önce bunu yapmalıyız, şunu yapmalıyızgibi dilek ve önerleri kapsayan sayısız toplantılar yapar dururuzKuşkusuz UBİLA ile ilgili sorunlar sadece sözcük düzeyinde değildir Bu alanda, teknoloji yok, sadece izlence düzeyinde yapılabilecek birçok şeyin olduğu söylenebilir Her şeyi devletten istemek içten mu bilemiyorum ama iyi bir arama motoru TUBİTAK göre oluşturulmalı ve Türkçe ile ilgili her türlü bilgiye bu motordan ulaşılabilmelidir Fransızların en gelişmiş arama motoru CNRS'e (Milli Bilimsel Araştırmalar Merkezi) ait Şimdilerde olan birkaç Türkçe arama motorları çok verimli görünmemektedirBu sanal ortamdaki Türkçenin yaygınlaşmasını dilemek ve karşılamak İngilizce konuşan halkın öncelikli sorunu arasında yer almıyor Laf konusu yaygınlaştırmanın Türkçe konuşan insanları ilgilendiren bir sorun olduğu açıktır Toplumların dil konusundaki duyarlılıklarını bildiklerinden, yazılım izlencesi hazırlayan firmalar derhal pat diye çok dile çevrilmiş biçimlerini de piyasaya sürüyorlar Birçok yazılım izlencesinin ya da arama motorlarının öbür dillerdeki kullanımı varken, büyük bir Pazar durumundaki Türkiye'ye yönelik Türkçeleri yok UBİLA'ya ilk girdiğinizde Yahoo, Altavistaveya diğer önemli arama mortorları sayfalarına bir bakın Örneğin Yahoo arama motorunun çevrildiği diller sahiden acayip Dörtbeş milyonluk Norveçli için Norveççe dilindeki arama motoru var Yahoo'nun çevrildiği diller arasında, Almanca, Çince, Danca, Fransızca, Hintçe, İrlandaca, İspanyolca, İsveççe, İtalyanca, Japonca, Katalanca, Korece, Norveççe, Singapur dili gibi diller var Ama Türkçe çevirisi değil Nedeni muhakkak Bizim Türkçe konusunda bir ısrarımız değil Biz İngiliz'den daha çok İngilizce'sini istiyoruz Hatta Avrupa topluluğundaki dil savaşlarını düşünürsek, belki bir gün İngilizlerbize madalya bile verebilir 7 Geçen gün Dokuz Eylül Üniversitesi UBİLA sitesinde gördüğüm bir durumu söyleyeyim İstanbul'da Milletlerarası Amerikan Üniversitesiadlı yeni bir üniversite adını gördüm Bitmiş Kıbrıs'ta bir tane vardı, ama acilen İstanbul'da bir yenisi belirlenmiş Eğer bu bir meraklının işi ise dur çağırmak gerekiyor Yok Amerika böyle istiyorsa NewYork'ta Milletlerarası Türk Üniversitesikurulması koşuluyla kabul edilmelidir Benim çoğunlukla söylediğim, hatta bende takıntı haline gelen düşüncemi sizinle de paylaşayım: Kültürel programlar eşit müşterek metamorfoz temelinde yapılmalıdır Almanya ülkemizde bir lise açacaksa, Türkiye de aynı bir liseyi Almanya'da açmalıdır Türk dili ve kültürünü yurt dışarıya tanıtma konusunda, diğer ülkelere Türkçe eğitim veren üniversitelerin de açılması düşünülmelidir Türk Üniversitelerinden kendisine güvenen, yeterli daha alçak yapısı olan Avrupa'nın öbür ülkelerinde (Almanya, Arnavutluk, Fransa, İngiltere) kampüsler açmalıdır Muhakkak şu andaki YÖK ve öteki organların üniversitelere böyle olanak vermeyecekleri söylenebilir Sonuçta bazı kanun, kararname, vb şeyleri bitmiş düzenlemekle bu cins eksiklikler giderilebilir 8 Türk Kültürüne yönelik bir takım araştırmalar da yapılabilir Televizyonlarda ve sinemada gösterilen tanıdık olmayan film ve dizi film konusunda kısıtlama getirilmelidir Sinema ve televizyonda gösterilen her tanıdık olmayan filmden emin bir tedarik para alınmalı ve bu paralar Türk sinemasının güçlenmesinde kullanmalıdır Hukuksal altyapısı oluşturulacak bir Türk Sinema Kurumu bu cins bir örgütlenmeden sorumlu olabilir Yeniden televizyonlarda Türk filmleri ve dizi filmlerinin gösterilmesi özendirme edilmeli, yabancı filmler ve dizilerin % 60'ı kendi orijinal dillerinde gösterilmeli, dublajı yasaklanmalıdır Bu Nedenle hem bir Türk sinemasından laf edebilecek ayrıca de Türk Sinema Dilinin oluşumuna katkı sağlanacaktır 9 Kendi kültürel değerlerimizi olduğu gibi korumak ve jurnal yaşamdan soyutlamak yerine, onu her dönemin kullanabileceği bambaşka biçimlerde her tarafta değer biçmek gerekiyor Yani Türk kültürünün önemli kaynaklarını kütüphanelerde hapsetmeyi veya manâlı bir mimari yapının kapısına kilit vurarak korumayı sonlandırmak gerekiyor Günümüzde çocuklar üzerinde aleyhinde konulamaz bir etkisi olan çizgi filmler konusunda Türk kültüründen yararlanmak doğru olur Zeyna, Herkülgibi dizi filmlerin fazla üstüne, Türk söylencelerinden, Büyükbaba Korkut anlatılarından, Nasrettin Hoca fıkralarından, Keloğlan masallarından, Türk destanlarından yapılabilir Çevrenize bir bakın, az daha bütün çocuklar Avrupalının, Amerikalının veya Japonların en ufak söylencesini bile biliyor Lakin kendi kültürel değerlerinden haberleri değil Birileri bizim kültürel değerlerimizi de günümüzün anlatım olanaklarına uygun biçimde bitmiş oluşturursa, başka ülkelerdeki çocuklar da bizim kahramanlarımızı öğreneceği kesindir Burada söylenen kültürel değerler sinema, opera, bale, tiyatro gibi diğer alanlar için de geçerlidir 10 Kendi ülkelerinde okunurluk oranı yüksek olan yazar ve gazetecilerin kısa ve uzun süreli ülkemize misafir etme edilmesi de keza dilimiz ayrıca de kültürümüz için kayda değer bir etkinliktir Kültür bakanlığı Avrupa'da ve şayet dünyanın öbür ülkelerinde ünlü yazarları, şairleri, eleştirmenleri, gazete yazarlarını ve turizm konusunda kendi toplumuna istikamet verebilen yazanları ülkemizde ağırlamalıdır Bu konaklama belki bir yıl sürmelidir Gelen kişiye her türlü esas olanaklar sağlanmalıdır Bunun etkinliğin sonunda ülkemizin elde edebileceği kazanımlar konusunda Mısır misal verilebilir Bugün en fazla satan kitaplar Mısır mitolojisi ile ilgili ve Darı bu dönemde oldukça fazla turist çekebilmektedir Zamanında Mısır devleti böylesi bir etkinlik gerçekleştirmişti Bizim kültürümüz, mitolojimiz, dilimiz, geleneğimiz kısacası her şeyimiz batıda yeterince tanınmamaktadır Bize ait birçok şeyi Yunanlar ve diğer ülkeler kendi kültürel değerleri olarak başkalarına tanıtmaktadır 11 Çoğunlukla gündeme gelen bir konu da, milletlerarası bilim dili uydurmasıdır Milletlerarası bir bilim dili yoktur Uluslararası toplantılarda kullanılan diller olabilir Bizde kullanılan uluslararası bilim dilitanımı, karşılıklı köklerin ve eklerin bulunduğu batı dillerindeki ortak kökenli sözcüklerin varlığının yüzeysel ve yanlış bir yorumunun sonucudur Bilderberg adını bir araştırın, nelerle karşılacaksınız, sanırım sizin de ilginizi çeker 1800'lerde kurulan Bilderberg grubunun amaçlarından birisi de dünyada İngilizce konuşan beyaz bir insanlar yaratmadır Yahut bu uluslararası bilim dili denilen şey, batının bilinç aşağıda yatan Bilderber ruhu mudur? O halde Türkiye'de yapılan her toplantıda başta Türkçe, gerekiyorsa başka diller bilimsel toplantı dili olarak belirlenmelidir 12 Yabancı dille eğitim tanıdık olmayan dil öğretimi konusu bilindiğinden kısa geçiyorum Lakin bu konuda bir çift sözüm var Tanıdık Olmayan dilde uygulanacak yöntemin ve okutulacak kitabın önemli olduğunu biliyorum Yalnız her sene değiştirilecek kadar kayda değer olduğunu düşünmüyorum Bilhassa İngilizceyi ele aldığımızda, tanıdık olmayan dil öğretimi bir ekonomi sektörü olmuştur Yani bir kısım girişimci bu alana önemli kaynaklar ayırmış ve bu alandan kazanç elde etme çabasındadır Her ne dek güncelliğini yitiren fotoğraf ve metinlerin aktüel olanları ile değiştirmek ve hedef kitlenin beklentisine tarafından şansın dönmesi yapmak gibi eğitimsel yönünden söz edilse de, esas sorun ekonomiktir İlgili yayınevi pazar payını gözetmek, kullanılmış kitapların eski kitapçılardan alımını durdurmak istemektedir Üstteki sınıfa geçen öğrencilere yeni kitaplar satamayacağından, kitaplarda değişiklik yerine getirmek gerekmektedir Böyle olunca, her yıl aynı kitapların new, nouveauörnekleri öğrenciye satılması gereklidir Elbette bu yeni kitapların değişimine öncelikle öğretmenler inandırılır Kapağı kırmızdan maviye dönüşen ve kapağına newyazısı eklenen kitapların özellikleri ve güzellikleri öylesine hoş anlatılır fakat, hoca benzer kitabın newyazmayanı ile neden İngilizce öğretemediğine haklı olarak inanır Öğretmeni derste kullandığı kitabın newyazanı ile değiştirmeye inandırmanın diğer yolları da vardır Fakat o bizim konumuzun dışındadır sonuç olarak, her sene yeni bir yöntemin uygulanması, kitabın kapağının değişmesi veya kapağa newsözcüğünün eklenmesi eğitimsel bir ast ile ilgili değil, tamamıyla idareli bir durumdur Sorun anlaşılmıştır sanırım Ülkemizden saygın bir dövizin harcandığı yabancı dil kitapları konusunda da bazı yeniliklerin düşünülmesi gerekli olduğuna inanıyorum Konuyu artı uzatmayayım ve sonucu özet olarak şöyle bitireyim: Türkçeyi var olduğu durumda, sığ bir alanda korumaya çalışmak yerine; zenginleştirerek, söylev alanını genişleterek, hiç Türkçe bilmeyenlere de Türkçe öğreterek korumak daha içten bir yaklaşım olduğunu düşünüyorum Bir anlamda dilimizi dünya gündemine taşıyarak, varolan ya da olabilecek sorunlara birlikte çözüm getirmek daha sağlıklı görünmektedir Türkçe'nin zenginleştirilmesi de; bilimden sanata, felsefeden uygulayıma (teknolojiye) değin her alanda Türkçe'yi kullanmaktan geçer HENGİRMEN, Mehmet (1995) Türkçe Gramer, Ankara: Engin Yayınları, s19 ONG, Walter J (1995) Sözlü ve Yazılı Kültür, Çev Sema Postacıoğlu Banon, İstanbul: Metis Yayınları, s19 ÜNLÜ, Şemsettin (1987) Roman Dili, Bilim Dili, Yazın Dili Türkçe içinde, Ankaraturkceningelecektekigorunumuuzerine5c58afb2f3c9dalt Big Grin il Derneği Yayınları, s64 BALTACIOĞLU, İsmail Hakkı (1974) Türkçe Niçin Alışılmış Dildir?Dil Yazıları II, Ankara: TDK yayınları, s74 AYDOĞAN, Metin (1999) Bitmez Tükenmez Oyun, Ankara: Kuvayı Milliye Yayınları, ss 17, 18, 19, 20 http:astexvirtualavenetaspsondakikahtml (10 eylül 2003) Doç Dr V Doğan GÜNAY 02102003