iltasyazilim
FD Üye
türkiyedeki anayasal hareketler
Yurdumuzdaki Anayasal hareketler
Osmanlı İmparatorluğu Dönemi Tüzük Hareketleri
Osmanlı devletinin idare sistemine baktığımızda mutlak monarşi olduğunu görürüz bu sistemde ise padişahın yetkilerini sınırlandıra bilecek mekanizmalar yoktur Padişah bütün atama v yetkileri kullanma ve paylaşma yetkisine sahipti mutlakıyetçi bir yapının anayasal sürece adım atması, bu açılardan oysa 19 yüzyılda muhtemel olabilmiştir1
Osmanlı devletinde anayasal gelişim süreci Batı ’daki gibi halkın ricası ile mücadeleler sonuncunda ortaya çıkmamıştır Bütün tersi halkın ricası alınmadan tepeden inme biçiminde hem devlet içerisinde fakat aydınların batılılaşma fikrini dağılım çabaları ayrıca de imparatorluk içindeki Hıristiyan kesimin Avrupa devlerinin alaka odağı haline gelmesi bir takım düzenlemelerin yapılmasını gerekli ışık halkası getirmiştir
1808 yılında, Padişah ile Ayan temsilcileri arasında imzalanan ve siyasal bir uzlaşma niteliği içeren senedi ittifak ’ın anayasal hareketler açısından büyük bir önemi vardır Bu belgede padişah ilk kere hakimiyet hakkını paylaşmış ve ayanların siyasal gücünü kabul etmiştir Böylece mutlak iktidar birincil defa sınırlandırılmıştır Yani, padişah bundan böyle bir zamanlar olduğu gibi, dilediği şekilde hareket hakkına sahip değildir
1808 yılında imzalanan senedi ittifak merkezi hükümetin ne değin zayıfladığını ortaya çıkaran bir doküman olarak büyük yük taşır ve Türk anayasacılık hareketinin birincil basamağıdır
Tekrar anayasa hareketleri açısından Osmanlı döneminin ikinci manâlı belgesi 1839 tarihli Tanzimat fermanı ya da diğer adıyla Gülhane Hattı Hümayunu ’dur Gülhane ’de tanıdık olmayan devlet temsilcileri önünde okunan bu fermanla Osmanlı vatandaşlarına can ve mülk güvenliği konusunda güvenceler verilmiş; askerlik ve ücret konularının daha adil bir şekilde düzenlenmesi ön görülmüştür Senedi ittifak ’ın padişahla ayanlar arasında imzalanan ortak bir uzlaşma olmasına karşılık Tanzimat fermanı, padişahın tek yanlı iradesi ile halkına tanığı hakları içeren bir belgedir Bu açıdan Tanzimat fermanı hukuk devletine geçisin birincil basamağıdır Ama bir anayasa niteliği taşımaz
Bu fermanın tek olumlu yönü ise ülkemizi meşrutiyet devrinin anayasasına ve bazı siyasi, yasal ve kültürel müesseslerine götüren bir köprü olmasıdır
1856 yılında batılı devletlerin baskısı altında ilan edilen ıslahat fermanı ile Tanzimat fermanında vaat edilen haklar doğrulanmış; Müslüman ve Hıristiyan uyruklar arasındaki yargı, askerlik, halk hizmetlerine girme ve ödenti birleştirme hususlarını tekrar düzenlemiş ve Hıristiyan halkın haklarını genişletmiştir Tanzimat ve Islahat fermanı ile gelen bu gelişmeler Osmanlı devleti içinde bir anayasacılık akımı doğurmuştur Genç Osmanlılar adı verilen bu grup Osmanlı imparatorluğunun çöküntüden kurtula bilmesi için, meşruti bir monarşiye geçilmesini, yani padişahın yetkilerinin kurulacak bir meclisle sınırlandırılmasını gerekli görüyordu Bu akımın etkisi ile, 1876 yılında ilk Osmanlı anayasası (Kanuni Esasi) bildiri edilmiştir
Kanuni Esasi ile yasama yetkisi, Meclisi Umumi adı verilen Heyeti Ayan ile Heyeti Mebusan adlarında iki meclisten oluşan bir organa verilmiştir Yani 1961 anayasasında olduğu gibi iki meclis sistemi kabul edilmiştir
Heyeti Ayan adını içeren meclisin tüm üyeleri padişah tarafından atanıyordu Heyeti Mebusan üyeleri ise, millet kadar iki dereceli seçimle seçiliyordu Tüzük parlamentonun yetkilerini rahat tutmuştur Örneğin bir parlamento üyesinin kanun önerge edebilmesi için, önce padişahtan müsade alması gerekmektedir Her iki meclis kadar kabul edilen tasarılar, padişahın onayı olmadan yürürlüğe girememektedir Hükümetin Heyeti Mebusan ’a aleyhinde sorumluluğu anayasada açıkça belirtilmemiştir Keza padişah istediği zaman Heyeti Mebusan ’ı feshedebilmektedir Nitekim ikinci Abdülhamit anayasanın bu niteliğinden yararlanarak 1878 yılında Mebusan meclisini dağıtmış ve ülkeyi tekrar mutlakıyetle yönetmeye başlamıştır
Bu anayasada padişaha çok kayda değer bir yetkide 113 madde ile tanınmıştır Bu maddeye tarafından padişah, hükümetin güveliğini korkutma ettikleri anlaşılın kişileri ülkenin çok uzak yerlerine sürgüne gönderme hakkına sahiptir Nitekim padişah bu yetkisine dayanarak bir fazla kişiyi sürgüne göndermiştir
1876 Anayasası 1903 ve 1914 tarihlerinde iki kez değişikliğe uğramıştır 1909 değişikliğinde meclisin feshi ile ilgili 35 madde değiştirilerek meclisin ağırlığı artırılmış ve feshi zorlaştırılmıştır Bunu yanı sıra padişaha vatandaşları sürgün etme yetkisi veren 113 maddede yürürlükten kaldırılmıştır Hem kanun teklifinde bulunabilmek için padişahtan müsade alma zorunluluğu da kaldırılmıştır Bu Nedenle yapılan bu değişikliklerle padişahın yetkileri sınırlandırılmış ve parlamenter rejime geçiş için önemli bir adım atılmıştır
Ulusal Kurtuluş Mücadelesi Dönemi ve 1921 Anayasası
Yapılan bütün değişikliklere ve meşruti bir anayasal sürece girildiği halde, Balkan savaşları ve Birinci Dünya Savaşı Osmanlı Devleti'nin çöküntü sürecini hızlandırmış ve anayasanın uygulanmasını engellemiştir Birinci Dünya Savaşının arkasından, Mondros mütarekesi ile toprakların işgal edilmesi, ülkede bir birine zıt iki görüşün doğmasına yol açmıştır İstanbul hükümeti, işgalci devletlerin bir memuru gibi çalışmakta ve herhangi bir direnişi göze almamaktaydı Buna karşılık Müdafaai Hukuk taraftarları ulusal kurtuluş mücadelecisini başlatmışlardır Fakat bu hareketin karşısındaki en büyük baskı işgalci devletlerle işbirliği yapan İstanbul hükümetidir
Atatürk ’ün Samsun ’a çıktığı 19 Mayıs 1919 tarihi milli egemenliğe geçiş çabasının ilk basamağıdır 23 Temmuz 1919 tarihinde Erzurum ve 4 Eylül 1919 tarihinde Sivas kongreleri bu çabayı destekleyen çalışmalardır Yapılan tüm bu direniş hareketlerine engel olamayan İstanbul hükümeti Mebusan meclisi seçimlerinin yapılmasına müsade devretmek zorunda kaldı
Müdafaai Hukuk taraftarlarının üstünlüğü ve kazandığı seçimle sonucunda, çalışamaz duruma gelen meclis 28 Ocak 1920 tarihinde Misakı Ulusal ’yi kabul ederek dağılmıştır Mustafa Kemal bunun üstüne bütün illere bir genelge göndererek, Ankara ’da toplanacak olan “Klasik üstü yetkileri haiz bir meclis için seçimlerin 15 gün içerisinde yapılmasını istemiştir Bu Nedenle, 23 Nisan 1920 tarihinde Türkiye Büyük Halk Meclisi açıldı Bu meclis, hızlı karar alabilmek ve kararı uygulayabilmek için birincil meslek olarak yürütme fonksiyonunu oluşturdu Yürütme organını oluşturan icra vekilleri (bakanlar), meclis üyelerinden ve tekrar meclis göre seçiliyordu Bir devlet başkanlığı makamının yaratılması da, siyasal nedenlerle uygun görülmemişti Osmanlı Türk anayasacılık tarihinde öncelikle, meclis keza yasama ayrıca de yürütme yetkisini kimsesiz ele geçirmiştir
Türkiye Büyük Ahali Meclisi Hükümetinin dayandığı ilkeler 20 Ocak 1921 Tarihli Teşkilatı Esasiye Kanunu ile daha da açılığa kavuşturuldu Kuruluş savaşı içindeki kuruluş yıllarının devlet yapısını belirleyen 1921 anayasası fazla kısa bir belgedir 23+1 ilave madde olmak üzere 24 maddeden oluşur Anayasaların geleneksel bölümlerinden sadece birini, devletin esas kuruluşunu gösterir Hak ve özgürlükler bölümü, ön sözü, değiştirilme yöntemini gösteren hükümleri yoktur Yani bu anayasa ivedi gereksinimleri karşılamak için geçici olarak hazırlanmış bir doküman gibidir
1921 Anayasası, “Egemenlik şartsız milletindir Yönetim biçimi halkın mukadderatını kanımca ve bilfiil yöneticilik etme esasına dayalıdır diye birinci maddesi ile Türkiye ’de Cumhuriyeti yalnız sahiden yok hukukende kurmuştur Şüphesiz 1921 anayasasının getirmiş olduğu en manâlı icat “Milli Hakimiyet ilkesidir Bu maddeye 1923 tarihinde eklenen “Türkiye devletinin Hükümet biçimi cumhuriyettir cümlesi adın resmi olarak konmasından oluşmaktadır 1 Türkiye Büyük Halk Müziği Meclisi, 1921 Anayasasının 1 maddesiyle Cumhuriyet esasını tanımlamış ve kabul etmiş bulunuyordu
1921 Anayasası güçler ayrılığı ilkesini değil, güçler birliğini kabul etmiş ve meclis hükümeti sistemini benimsemiştir Meclis hükümet sistemi yasama ve yürütme yetkilerinin yasama organında birleşmesiyle oluşan kuvvetler birliği sistemidir Bu idare biçiminde yasama ve yürütme yetkisi Türkiye Büyük Insanlar Meclisi ’nde toplanmıştır Bir devlet başkanlığı kurumu oluşturulmamıştır Bakanlar Türkiye Büyük Millet Meclisi göre seçilmekte ve istenildiği süre yeniden Türkiye Büyük Insanlar Meclisi tarafından değiştirilebilmektedir Bakanlar kurulu, Türkiye Büyük Halk Meclisi ’ne karşısında herhan gibi bir hukuki yaptırım imkanına sahip değildir 1921 anayasası şekli ve içeriği ile o zaman oysa olağan üstü ve acele ihtiyaçları karşılayacak sınırlı ama gerekli hükümler içeriyordu 1921 anayasası siyasi iktidarın icrasında sultana önemli bir yetki vermiş olan 1876 meşruti monarşisini şeklen değil etmeye cesaret edememiştir Hatta son maddesi ile, 5 Eylül 1920 Nisabı Müzakereye kanunun kabul ettiği, meclisin amacı “ Saltanat ve Hilafeti kurtarmaktır diyerek bu makamın sahibi olarak milleti bildiri etmekle monarşi ve saltanı ortadan kaldırmıştır Ama saltanat ve hilafet kurumlarına karşısında mevcut olan geleneksel bağlılık ihtimalini göz önünde tutarak, ne devlet reisine ne de kabineye öbür bir yer saptamak olan Türkiye Büyük Ahali Meclisi Başkanının bununla beraber bakanlar kurulunca reislik etmesi esasını benimsemiştir
1921 Anayasasının reel kimliğini ortaya koyan olay Lozan Konferansı ’na İstanbul hükümet ininde çağrılması üstüne çıkarılan 30 Ekim 1922 tarih ve 307308 sayılı meclis kararları olmuştur Bunlara tarafından, 1921 Anayasası, egemenliği padişahtan alıp Osmanlı imparatorluğu ’nun gerçek sahibi ve kurucusu olan millete vermiştir O halde 1921 Anayasası ile Osmanlı imparatorluğu tarihe karışmış, yerine yeni ve Ulusal Türkiye Devleti gelmiştir
Bir geçiş döneminin temel ihtiyaçları için hazırlanan bu anayasa, cumhuriyet anayasacılığı açısından “kalıcı izler bırakmış, bunların başında devlet konusundaki devrimci başkalaşım olan Türkiye devleti yani yeni bir devlet, yeni egemenlik anlayışı, kuvvetler birliği ve meclis hükümeti bu anayasanın kendisine özgü bir yeniliği olan “lokal yönetimler ve özerklikler gibi hususlar gelmiştir Anayasanın Türkiye Devleti ’nden laf etmesi, benzer topraklarda yeni bir devletin kurulduğunu bildiri etmektedir Türk Devleti ’nden yok de, Türkiye Devleti ’nden sözü edilmesi etnik kökeni, dili, kültürü ne olursa olsun, Misakı Ulusal sınırları içinde yaşayan insanların siyasal birleşmesini açıklama etmektedir
13 maddesini “yerinden yönetim lokal idaree (madde 11 madde 23) ayıran bu tüzük, teorik olarak Geleneksel Merkeziyetçi sistemden ayrılmakla birlikte, milli iradenin tek temsilcisi olarak meclisi görebilen Mustafa Kemal, ağırlığını Merkeziyetçilikten yandan koymuş, anayasanın vilayet ve nahiye şuraları gibi organları oluşturulmamıştır
1921 Anayasası, 3 yıl 3 ay gibi kısa ömürlü olmuş ancak bu kısa zaman boyunca kurtuluş savaşı başarıya ulaşmış, Saltanat ve Hilafet kaldırılmış ve Cumhuriyet duyuru edilmiştir
Bu anayasada en manâlı değişiklik, 29 Ekim 1923 tarihli ve 364 sayılı yasa ile gerçekleştirilerek, Cumhuriyet ilan edilmiş ve bu nedenle sahiden var olan cumhuriyetin adı konmuştur Bu değiştirme 1921 ’in meclis hükümeti sisteminden 1924 Anayasasına geçişi sağlamıştır “ Cumhuriyet, Milli Egemenlik ve Türkiye Büyük Ahali Meclisinin Üstün yeri gibi esaslar 1921 kurtuluş anayasacılığına geçen miraslardır 1961 ve 1982 Anayasalarının fesih deyiminden kaçınıp “seçimlerin yenilenmesi deyiminin kullanmaları ve memleketimizdeki askeri müdahalelerin de daimi olmak niyetini güdememeleri de, bu zinde mirasın bir sonucudur
1921 Anayasası modeli olan “Meclis Hükümeti klasik üstü koşullardan doğan geçici bir seçenek ve Mustafa Kemal içinde bir ara rejimi idi Nitekim 1923 değişikliğiyle Yürütme farklı bir organ olarak oluşturulmuş, 1924 Anayasası da bu yolu izlemiştir
sonuç olarak 1921 Anayasası olağan üstü şartlarda oluşturulmuş bir anayasaydı bu nedenle detaylı hükümlere yer verilmemiştir 1921 Anayasası yerini 20 Nisan 1924 tarihinde kabul edilen 1924 Anayasasına yerini bırakmıştır
Cumhuriyetin İlanı ve 1924 Anayasası
İkinci Türkiye Büyük Ahali Meclisi 23 Ağustos 1923 ’te Lozan Antlaşmasını imzalamış ve daha sonra ülkenin bağımsızlığı çalışmalarını sonuçlandırmıştır
1921 Anayasasının getirdiği ulusal bağımsızlık ilkesi ve sonraları alınan bir kararla 1 Kasım 1922 ’de saltanatın kaldırılması, cumhuriyetin bildiri edileceğine işarettiCumhuriyet 29 Ekim 1923 ’te duyuru edildi fakat cumhuriyetin ilanı yeni bir tüzük ile yok 1921 Anayasasında yapılan birtakım düzenlemelerle olmuşturBu düzenlemeler şöyledir
“Anayasa değişikliğinin en esas ve belirleyici niteliği “Türkiye Devleti ’nin hükümet rejimi Cumhuriyet ’tir ibaresidir
“Türkiye Devleti ’nin cumhurbaşkanı TBMM tarafından ve TBMM üyeleri arasından, bir seçim dönemi için seçilir Tekrar seçilmeye cevaz verilmiştir
“Başbakan ve Bakanlar Kurulu ’nun kuruluş ve göreve başlayış şeklini de düzenleyen bu tüzük değişikliklerine kadar, başbakan, cumhurbaşkanı kadar ve TBMM üyeleri içinden seçilir Bakanlar kurulu cumhurbaşkanı göre meclisin onayına sunularak göreve başlar
Bu yapılan anayasa değişiklikleri ile meclis hükümeti sisteminden parlamenter sisteme geçiş sürecinde fazla manâlı mesafe katedilmiştir ve parlamenter sisteme geçiş süreci 1961 Anayasası ile tamamlanmıştır
İkinci Türkiye Büyük Halk Meclisi ’nin seçilmesinden sonradan, yeni bir anayasanın oluşturulması gereği ortaya çıkmıştır1876 Kanuni Esasi ve 1921 Teşkilatı Esasiye o günkü ihtiyaçlara cevap veremeyince yeni bir anayasaya ihtiyaç duyulmuş ve cumhuriyetin birincil anayasası olan 20 Nisan 1924 Anayasası yürürlüğe girmiştir
Bu anayasanın esas özellikleri 1921 Anayasası döneminde yaşanan “anayasal ikililik süreci 1924 Anayasasının kabulü ile sona erdirilmiştir
1924 Anayasası sert bir anayasaydı Meclis üye bütün sayısının asgari üçte biri anayasada değişim önerisinde bulunabiliyor, aza bütün sayısının minimum üçte ikisinin ise değişiklik yönünde oy kullanması gerekiyordu Anayasanın birinci maddesinde bulunan ve devlet biçiminin cumhuriyet olduğuna ilişkin ilkede değişim yapılamıyor, değişim yapılması bile önerilemiyordu Ayrıca anayasanın üstünlüğü kabul edilerek kanunların anayasaya tutarsız olamayacağı ilkesi kabul ediliyordu
1924 anayasasında anayasanın üstünlüğü ilkesi vurgulanmış ve egemenliğin kayıtsız şartsız milletin olduğu, Türk milletini ama TBMM ’nin temsilcilik ettiği ve insanlar namına hakimiyet hakkını yalnız onun kullanacağı belirtilmiştir Saltanat ve hilafet yerine TBMM gösterilmiştir 1924 anayasası hak yetkisinin ulus adına egemen mahkemeler kadar kullanılacağı düzenlemiştir Keza cumhurbaşkanına bir çok yetki verilmiştir Örneğin; cumhurbaşkanının devletin başı olması, zorunlu durumlarda meclise ve bakanlar kuruluna başkanlık etmesi, aleyhinde imza ilkesi ve meclis göre kabul edilen yasaların baştan görüşülmesi için meclise geri gönderilmesi
1924 anayasasının meclis hükümeti ve parlamenter rejim aralarında karma bir sistem kurduğu söylenebilir 1924 anayasasının meclis hükümetini hatırlatan yönleri Türk milletini ama TBMM temsilcilik eder ve halk adına egemenlik hakkını yalnız o kullanır Yasama yetkisi ve yürütme gücü TBMM ’de belirir ve onda toplanır maddesiyle meclis hükümeti daima denetleyebileceği ve düşürebileceği halde hükümetin meclisi feshetme yetkisi yoktur Parlamenter sistemi andıran yönleri ise meclis yasama yetkisini kendi kullandığı halde yürütme yetkisini oysa cumhurbaşkanı ve bakanlar kurulu eliyle kullanabilir Buna göre yürütme yetkisi teorik olarak mecliste bulunmakla beraber meclisin yürütme işlemlerini kanımca yapması söz konusu değildir Bu sistemi anayasacılar kuvvetler birliği ve görevler ayrılığı sistemi olarak adlandırmaktadır
1924 anayasasının 1921 anayasasından farkı, 1924 anayasasında kısa da olsa adalet ve haklar bölümleri vardır Örneğin; yargıç bağımsızlığı, yargıç güvencesi, yargılamanın açıklığı, savunma hakkı gibi 1924 anayasasında idari bölümün ve yerel yönetimsel hükümler fazla kısaltılarak dağıtılmış hükümlere atılmış ve 1921 ’den bambaşka olarak vilayet işlerinin yetki genişliği ve tayin ayrımı esasına göre yürütüleceği belirtilmiştir
1921 anayasasında başbakan ve bakanların bu sıfatları kazanmaları meclisin onay vermesine bağlıydı 1924 anayasasında ise farklı bir düzenlemeye gidilmiş ve başbakan ve bakanların cumhurbaşkanının atamasıyla göreve başlayacakları ve sıfatlarını kazanacakları hükmü yer almıştır
1924 anayasası yedi defa değişikliğe uğramıştır 1924 anayasasının getirdiği en kayda değer yeniliklerden biri laiklik ilkesidir 10 Nisan 1928 yılında “Devletin dini İslam ’dır maddesi anayasadan çıkarılmıştır 1937 yılında yapılan ikinci bir değiştirme ile de laiklik ilkesi anayasaya dahil edilmiştir 1931 yılındaki değişim bütçenin finansal yıl başlamadan asgari üç ay önce TBMM ’ye verilmesi zorunluluğunu getirmiştir 1934 yılındaki değişiklik ile kadınlara seçme ve seçilme hakkı tanınmıştır 1937 yılındaki değiştirme ile CHP ’nin altı ilkesi anayasaya geçirilerek tüzük hükmü şekline getirilmiştir 1945 ’de Osmanlıca kelimeleri yeni Türkçe ’ye çeviren tüzük ikinci değişiklikle her tarafta eski Osmanlıca ’ya döndürülmüştür
Tüm bu değişikliklere rağmen diğer bir anayasaya gereklilik duyulmasının sebebi 1924 anayasasının gerçekte demokratik bir ruha sahip olmakla beraber demokratik geleneklerin demin sağlam bir şekilde yerleşmemiş olduğu bir ülkede fazla partili hayatın aksamadan işlemesini sağlayacak yasal güvencelerden mahrum olmasıydı Ayrıca kanunların anayasaya uygunluğunu denetleyecek bağımsız bir yargı mekanizmasının varlığına sahip bir tüzük değildi 27 Mayıs 1960 müdahalesi ile iktidara geçen Ulusal Birlik Komitesi kabul ettiği 1 sayılı kanunla 1924 anayasasının bir fazla hükümlerini değiştiren geçici bir anayasa düzeni kurmuştur Bu anayasaya göre Ulusal Birlik Komitesi TBMM ’nin yetkilerine sahiptir Kurul yasama yetkisini kişisel olarak, yürütme yetkisini de kendi seçtiği bakanlar eliyle kullanacaktır Bakanları devlet tayin etmektedir MBK bakanları yoklama ve istediği takdirde azletme yetkisine sahiptir Geçici anayasanın meydana getirdiği devlet başkanlığı makamı cumhurbaşkanı, başbakan, başkumandan ve MBK başkanlığı yetkilerini kendisinde birleştirmiştir
Yetki ve ayrıcalıklarla donatılan MBK halk kanaatinin en iyi şekilde temsil edileceği bir kurulun anayasayı hazırlaması gerektiği fikrinde birleşmiş ve siyasal parti temsilcileri yargı organları üyeleri, üniversite üyeleri, barolar, sendikalar, ticaret odalar ve basın üyelerinden oluşan bir temsilciler birliği oluşturmuştur Bu meclis içinde keza seçimle meslek başına gelen ve MBK tarafından atanan üyeler de mevcuttur MBK ve temsilciler meclisinden oluşan kurucu meclis hazırlamış olduğu anayasayı 9 Temmuz 1961 ’de halk oyuna sundu Anayasa tasarısının kabulü ve Ekim 1961 seçimleri neticesinde toplanan TBMM bu nedenle 25 Ekim 1961 ’de geçici anayasal sürece ve dolayısıyla MBK iktidarına son verdi *
Yurdumuzdaki Anayasal hareketler
Osmanlı İmparatorluğu Dönemi Tüzük Hareketleri
Osmanlı devletinin idare sistemine baktığımızda mutlak monarşi olduğunu görürüz bu sistemde ise padişahın yetkilerini sınırlandıra bilecek mekanizmalar yoktur Padişah bütün atama v yetkileri kullanma ve paylaşma yetkisine sahipti mutlakıyetçi bir yapının anayasal sürece adım atması, bu açılardan oysa 19 yüzyılda muhtemel olabilmiştir1
Osmanlı devletinde anayasal gelişim süreci Batı ’daki gibi halkın ricası ile mücadeleler sonuncunda ortaya çıkmamıştır Bütün tersi halkın ricası alınmadan tepeden inme biçiminde hem devlet içerisinde fakat aydınların batılılaşma fikrini dağılım çabaları ayrıca de imparatorluk içindeki Hıristiyan kesimin Avrupa devlerinin alaka odağı haline gelmesi bir takım düzenlemelerin yapılmasını gerekli ışık halkası getirmiştir
1808 yılında, Padişah ile Ayan temsilcileri arasında imzalanan ve siyasal bir uzlaşma niteliği içeren senedi ittifak ’ın anayasal hareketler açısından büyük bir önemi vardır Bu belgede padişah ilk kere hakimiyet hakkını paylaşmış ve ayanların siyasal gücünü kabul etmiştir Böylece mutlak iktidar birincil defa sınırlandırılmıştır Yani, padişah bundan böyle bir zamanlar olduğu gibi, dilediği şekilde hareket hakkına sahip değildir
1808 yılında imzalanan senedi ittifak merkezi hükümetin ne değin zayıfladığını ortaya çıkaran bir doküman olarak büyük yük taşır ve Türk anayasacılık hareketinin birincil basamağıdır
Tekrar anayasa hareketleri açısından Osmanlı döneminin ikinci manâlı belgesi 1839 tarihli Tanzimat fermanı ya da diğer adıyla Gülhane Hattı Hümayunu ’dur Gülhane ’de tanıdık olmayan devlet temsilcileri önünde okunan bu fermanla Osmanlı vatandaşlarına can ve mülk güvenliği konusunda güvenceler verilmiş; askerlik ve ücret konularının daha adil bir şekilde düzenlenmesi ön görülmüştür Senedi ittifak ’ın padişahla ayanlar arasında imzalanan ortak bir uzlaşma olmasına karşılık Tanzimat fermanı, padişahın tek yanlı iradesi ile halkına tanığı hakları içeren bir belgedir Bu açıdan Tanzimat fermanı hukuk devletine geçisin birincil basamağıdır Ama bir anayasa niteliği taşımaz
Bu fermanın tek olumlu yönü ise ülkemizi meşrutiyet devrinin anayasasına ve bazı siyasi, yasal ve kültürel müesseslerine götüren bir köprü olmasıdır
1856 yılında batılı devletlerin baskısı altında ilan edilen ıslahat fermanı ile Tanzimat fermanında vaat edilen haklar doğrulanmış; Müslüman ve Hıristiyan uyruklar arasındaki yargı, askerlik, halk hizmetlerine girme ve ödenti birleştirme hususlarını tekrar düzenlemiş ve Hıristiyan halkın haklarını genişletmiştir Tanzimat ve Islahat fermanı ile gelen bu gelişmeler Osmanlı devleti içinde bir anayasacılık akımı doğurmuştur Genç Osmanlılar adı verilen bu grup Osmanlı imparatorluğunun çöküntüden kurtula bilmesi için, meşruti bir monarşiye geçilmesini, yani padişahın yetkilerinin kurulacak bir meclisle sınırlandırılmasını gerekli görüyordu Bu akımın etkisi ile, 1876 yılında ilk Osmanlı anayasası (Kanuni Esasi) bildiri edilmiştir
Kanuni Esasi ile yasama yetkisi, Meclisi Umumi adı verilen Heyeti Ayan ile Heyeti Mebusan adlarında iki meclisten oluşan bir organa verilmiştir Yani 1961 anayasasında olduğu gibi iki meclis sistemi kabul edilmiştir
Heyeti Ayan adını içeren meclisin tüm üyeleri padişah tarafından atanıyordu Heyeti Mebusan üyeleri ise, millet kadar iki dereceli seçimle seçiliyordu Tüzük parlamentonun yetkilerini rahat tutmuştur Örneğin bir parlamento üyesinin kanun önerge edebilmesi için, önce padişahtan müsade alması gerekmektedir Her iki meclis kadar kabul edilen tasarılar, padişahın onayı olmadan yürürlüğe girememektedir Hükümetin Heyeti Mebusan ’a aleyhinde sorumluluğu anayasada açıkça belirtilmemiştir Keza padişah istediği zaman Heyeti Mebusan ’ı feshedebilmektedir Nitekim ikinci Abdülhamit anayasanın bu niteliğinden yararlanarak 1878 yılında Mebusan meclisini dağıtmış ve ülkeyi tekrar mutlakıyetle yönetmeye başlamıştır
Bu anayasada padişaha çok kayda değer bir yetkide 113 madde ile tanınmıştır Bu maddeye tarafından padişah, hükümetin güveliğini korkutma ettikleri anlaşılın kişileri ülkenin çok uzak yerlerine sürgüne gönderme hakkına sahiptir Nitekim padişah bu yetkisine dayanarak bir fazla kişiyi sürgüne göndermiştir
1876 Anayasası 1903 ve 1914 tarihlerinde iki kez değişikliğe uğramıştır 1909 değişikliğinde meclisin feshi ile ilgili 35 madde değiştirilerek meclisin ağırlığı artırılmış ve feshi zorlaştırılmıştır Bunu yanı sıra padişaha vatandaşları sürgün etme yetkisi veren 113 maddede yürürlükten kaldırılmıştır Hem kanun teklifinde bulunabilmek için padişahtan müsade alma zorunluluğu da kaldırılmıştır Bu Nedenle yapılan bu değişikliklerle padişahın yetkileri sınırlandırılmış ve parlamenter rejime geçiş için önemli bir adım atılmıştır
Ulusal Kurtuluş Mücadelesi Dönemi ve 1921 Anayasası
Yapılan bütün değişikliklere ve meşruti bir anayasal sürece girildiği halde, Balkan savaşları ve Birinci Dünya Savaşı Osmanlı Devleti'nin çöküntü sürecini hızlandırmış ve anayasanın uygulanmasını engellemiştir Birinci Dünya Savaşının arkasından, Mondros mütarekesi ile toprakların işgal edilmesi, ülkede bir birine zıt iki görüşün doğmasına yol açmıştır İstanbul hükümeti, işgalci devletlerin bir memuru gibi çalışmakta ve herhangi bir direnişi göze almamaktaydı Buna karşılık Müdafaai Hukuk taraftarları ulusal kurtuluş mücadelecisini başlatmışlardır Fakat bu hareketin karşısındaki en büyük baskı işgalci devletlerle işbirliği yapan İstanbul hükümetidir
Atatürk ’ün Samsun ’a çıktığı 19 Mayıs 1919 tarihi milli egemenliğe geçiş çabasının ilk basamağıdır 23 Temmuz 1919 tarihinde Erzurum ve 4 Eylül 1919 tarihinde Sivas kongreleri bu çabayı destekleyen çalışmalardır Yapılan tüm bu direniş hareketlerine engel olamayan İstanbul hükümeti Mebusan meclisi seçimlerinin yapılmasına müsade devretmek zorunda kaldı
Müdafaai Hukuk taraftarlarının üstünlüğü ve kazandığı seçimle sonucunda, çalışamaz duruma gelen meclis 28 Ocak 1920 tarihinde Misakı Ulusal ’yi kabul ederek dağılmıştır Mustafa Kemal bunun üstüne bütün illere bir genelge göndererek, Ankara ’da toplanacak olan “Klasik üstü yetkileri haiz bir meclis için seçimlerin 15 gün içerisinde yapılmasını istemiştir Bu Nedenle, 23 Nisan 1920 tarihinde Türkiye Büyük Halk Meclisi açıldı Bu meclis, hızlı karar alabilmek ve kararı uygulayabilmek için birincil meslek olarak yürütme fonksiyonunu oluşturdu Yürütme organını oluşturan icra vekilleri (bakanlar), meclis üyelerinden ve tekrar meclis göre seçiliyordu Bir devlet başkanlığı makamının yaratılması da, siyasal nedenlerle uygun görülmemişti Osmanlı Türk anayasacılık tarihinde öncelikle, meclis keza yasama ayrıca de yürütme yetkisini kimsesiz ele geçirmiştir
Türkiye Büyük Ahali Meclisi Hükümetinin dayandığı ilkeler 20 Ocak 1921 Tarihli Teşkilatı Esasiye Kanunu ile daha da açılığa kavuşturuldu Kuruluş savaşı içindeki kuruluş yıllarının devlet yapısını belirleyen 1921 anayasası fazla kısa bir belgedir 23+1 ilave madde olmak üzere 24 maddeden oluşur Anayasaların geleneksel bölümlerinden sadece birini, devletin esas kuruluşunu gösterir Hak ve özgürlükler bölümü, ön sözü, değiştirilme yöntemini gösteren hükümleri yoktur Yani bu anayasa ivedi gereksinimleri karşılamak için geçici olarak hazırlanmış bir doküman gibidir
1921 Anayasası, “Egemenlik şartsız milletindir Yönetim biçimi halkın mukadderatını kanımca ve bilfiil yöneticilik etme esasına dayalıdır diye birinci maddesi ile Türkiye ’de Cumhuriyeti yalnız sahiden yok hukukende kurmuştur Şüphesiz 1921 anayasasının getirmiş olduğu en manâlı icat “Milli Hakimiyet ilkesidir Bu maddeye 1923 tarihinde eklenen “Türkiye devletinin Hükümet biçimi cumhuriyettir cümlesi adın resmi olarak konmasından oluşmaktadır 1 Türkiye Büyük Halk Müziği Meclisi, 1921 Anayasasının 1 maddesiyle Cumhuriyet esasını tanımlamış ve kabul etmiş bulunuyordu
1921 Anayasası güçler ayrılığı ilkesini değil, güçler birliğini kabul etmiş ve meclis hükümeti sistemini benimsemiştir Meclis hükümet sistemi yasama ve yürütme yetkilerinin yasama organında birleşmesiyle oluşan kuvvetler birliği sistemidir Bu idare biçiminde yasama ve yürütme yetkisi Türkiye Büyük Insanlar Meclisi ’nde toplanmıştır Bir devlet başkanlığı kurumu oluşturulmamıştır Bakanlar Türkiye Büyük Millet Meclisi göre seçilmekte ve istenildiği süre yeniden Türkiye Büyük Insanlar Meclisi tarafından değiştirilebilmektedir Bakanlar kurulu, Türkiye Büyük Halk Meclisi ’ne karşısında herhan gibi bir hukuki yaptırım imkanına sahip değildir 1921 anayasası şekli ve içeriği ile o zaman oysa olağan üstü ve acele ihtiyaçları karşılayacak sınırlı ama gerekli hükümler içeriyordu 1921 anayasası siyasi iktidarın icrasında sultana önemli bir yetki vermiş olan 1876 meşruti monarşisini şeklen değil etmeye cesaret edememiştir Hatta son maddesi ile, 5 Eylül 1920 Nisabı Müzakereye kanunun kabul ettiği, meclisin amacı “ Saltanat ve Hilafeti kurtarmaktır diyerek bu makamın sahibi olarak milleti bildiri etmekle monarşi ve saltanı ortadan kaldırmıştır Ama saltanat ve hilafet kurumlarına karşısında mevcut olan geleneksel bağlılık ihtimalini göz önünde tutarak, ne devlet reisine ne de kabineye öbür bir yer saptamak olan Türkiye Büyük Ahali Meclisi Başkanının bununla beraber bakanlar kurulunca reislik etmesi esasını benimsemiştir
1921 Anayasasının reel kimliğini ortaya koyan olay Lozan Konferansı ’na İstanbul hükümet ininde çağrılması üstüne çıkarılan 30 Ekim 1922 tarih ve 307308 sayılı meclis kararları olmuştur Bunlara tarafından, 1921 Anayasası, egemenliği padişahtan alıp Osmanlı imparatorluğu ’nun gerçek sahibi ve kurucusu olan millete vermiştir O halde 1921 Anayasası ile Osmanlı imparatorluğu tarihe karışmış, yerine yeni ve Ulusal Türkiye Devleti gelmiştir
Bir geçiş döneminin temel ihtiyaçları için hazırlanan bu anayasa, cumhuriyet anayasacılığı açısından “kalıcı izler bırakmış, bunların başında devlet konusundaki devrimci başkalaşım olan Türkiye devleti yani yeni bir devlet, yeni egemenlik anlayışı, kuvvetler birliği ve meclis hükümeti bu anayasanın kendisine özgü bir yeniliği olan “lokal yönetimler ve özerklikler gibi hususlar gelmiştir Anayasanın Türkiye Devleti ’nden laf etmesi, benzer topraklarda yeni bir devletin kurulduğunu bildiri etmektedir Türk Devleti ’nden yok de, Türkiye Devleti ’nden sözü edilmesi etnik kökeni, dili, kültürü ne olursa olsun, Misakı Ulusal sınırları içinde yaşayan insanların siyasal birleşmesini açıklama etmektedir
13 maddesini “yerinden yönetim lokal idaree (madde 11 madde 23) ayıran bu tüzük, teorik olarak Geleneksel Merkeziyetçi sistemden ayrılmakla birlikte, milli iradenin tek temsilcisi olarak meclisi görebilen Mustafa Kemal, ağırlığını Merkeziyetçilikten yandan koymuş, anayasanın vilayet ve nahiye şuraları gibi organları oluşturulmamıştır
1921 Anayasası, 3 yıl 3 ay gibi kısa ömürlü olmuş ancak bu kısa zaman boyunca kurtuluş savaşı başarıya ulaşmış, Saltanat ve Hilafet kaldırılmış ve Cumhuriyet duyuru edilmiştir
Bu anayasada en manâlı değişiklik, 29 Ekim 1923 tarihli ve 364 sayılı yasa ile gerçekleştirilerek, Cumhuriyet ilan edilmiş ve bu nedenle sahiden var olan cumhuriyetin adı konmuştur Bu değiştirme 1921 ’in meclis hükümeti sisteminden 1924 Anayasasına geçişi sağlamıştır “ Cumhuriyet, Milli Egemenlik ve Türkiye Büyük Ahali Meclisinin Üstün yeri gibi esaslar 1921 kurtuluş anayasacılığına geçen miraslardır 1961 ve 1982 Anayasalarının fesih deyiminden kaçınıp “seçimlerin yenilenmesi deyiminin kullanmaları ve memleketimizdeki askeri müdahalelerin de daimi olmak niyetini güdememeleri de, bu zinde mirasın bir sonucudur
1921 Anayasası modeli olan “Meclis Hükümeti klasik üstü koşullardan doğan geçici bir seçenek ve Mustafa Kemal içinde bir ara rejimi idi Nitekim 1923 değişikliğiyle Yürütme farklı bir organ olarak oluşturulmuş, 1924 Anayasası da bu yolu izlemiştir
sonuç olarak 1921 Anayasası olağan üstü şartlarda oluşturulmuş bir anayasaydı bu nedenle detaylı hükümlere yer verilmemiştir 1921 Anayasası yerini 20 Nisan 1924 tarihinde kabul edilen 1924 Anayasasına yerini bırakmıştır
Cumhuriyetin İlanı ve 1924 Anayasası
İkinci Türkiye Büyük Ahali Meclisi 23 Ağustos 1923 ’te Lozan Antlaşmasını imzalamış ve daha sonra ülkenin bağımsızlığı çalışmalarını sonuçlandırmıştır
1921 Anayasasının getirdiği ulusal bağımsızlık ilkesi ve sonraları alınan bir kararla 1 Kasım 1922 ’de saltanatın kaldırılması, cumhuriyetin bildiri edileceğine işarettiCumhuriyet 29 Ekim 1923 ’te duyuru edildi fakat cumhuriyetin ilanı yeni bir tüzük ile yok 1921 Anayasasında yapılan birtakım düzenlemelerle olmuşturBu düzenlemeler şöyledir
“Anayasa değişikliğinin en esas ve belirleyici niteliği “Türkiye Devleti ’nin hükümet rejimi Cumhuriyet ’tir ibaresidir
“Türkiye Devleti ’nin cumhurbaşkanı TBMM tarafından ve TBMM üyeleri arasından, bir seçim dönemi için seçilir Tekrar seçilmeye cevaz verilmiştir
“Başbakan ve Bakanlar Kurulu ’nun kuruluş ve göreve başlayış şeklini de düzenleyen bu tüzük değişikliklerine kadar, başbakan, cumhurbaşkanı kadar ve TBMM üyeleri içinden seçilir Bakanlar kurulu cumhurbaşkanı göre meclisin onayına sunularak göreve başlar
Bu yapılan anayasa değişiklikleri ile meclis hükümeti sisteminden parlamenter sisteme geçiş sürecinde fazla manâlı mesafe katedilmiştir ve parlamenter sisteme geçiş süreci 1961 Anayasası ile tamamlanmıştır
İkinci Türkiye Büyük Halk Meclisi ’nin seçilmesinden sonradan, yeni bir anayasanın oluşturulması gereği ortaya çıkmıştır1876 Kanuni Esasi ve 1921 Teşkilatı Esasiye o günkü ihtiyaçlara cevap veremeyince yeni bir anayasaya ihtiyaç duyulmuş ve cumhuriyetin birincil anayasası olan 20 Nisan 1924 Anayasası yürürlüğe girmiştir
Bu anayasanın esas özellikleri 1921 Anayasası döneminde yaşanan “anayasal ikililik süreci 1924 Anayasasının kabulü ile sona erdirilmiştir
1924 Anayasası sert bir anayasaydı Meclis üye bütün sayısının asgari üçte biri anayasada değişim önerisinde bulunabiliyor, aza bütün sayısının minimum üçte ikisinin ise değişiklik yönünde oy kullanması gerekiyordu Anayasanın birinci maddesinde bulunan ve devlet biçiminin cumhuriyet olduğuna ilişkin ilkede değişim yapılamıyor, değişim yapılması bile önerilemiyordu Ayrıca anayasanın üstünlüğü kabul edilerek kanunların anayasaya tutarsız olamayacağı ilkesi kabul ediliyordu
1924 anayasasında anayasanın üstünlüğü ilkesi vurgulanmış ve egemenliğin kayıtsız şartsız milletin olduğu, Türk milletini ama TBMM ’nin temsilcilik ettiği ve insanlar namına hakimiyet hakkını yalnız onun kullanacağı belirtilmiştir Saltanat ve hilafet yerine TBMM gösterilmiştir 1924 anayasası hak yetkisinin ulus adına egemen mahkemeler kadar kullanılacağı düzenlemiştir Keza cumhurbaşkanına bir çok yetki verilmiştir Örneğin; cumhurbaşkanının devletin başı olması, zorunlu durumlarda meclise ve bakanlar kuruluna başkanlık etmesi, aleyhinde imza ilkesi ve meclis göre kabul edilen yasaların baştan görüşülmesi için meclise geri gönderilmesi
1924 anayasasının meclis hükümeti ve parlamenter rejim aralarında karma bir sistem kurduğu söylenebilir 1924 anayasasının meclis hükümetini hatırlatan yönleri Türk milletini ama TBMM temsilcilik eder ve halk adına egemenlik hakkını yalnız o kullanır Yasama yetkisi ve yürütme gücü TBMM ’de belirir ve onda toplanır maddesiyle meclis hükümeti daima denetleyebileceği ve düşürebileceği halde hükümetin meclisi feshetme yetkisi yoktur Parlamenter sistemi andıran yönleri ise meclis yasama yetkisini kendi kullandığı halde yürütme yetkisini oysa cumhurbaşkanı ve bakanlar kurulu eliyle kullanabilir Buna göre yürütme yetkisi teorik olarak mecliste bulunmakla beraber meclisin yürütme işlemlerini kanımca yapması söz konusu değildir Bu sistemi anayasacılar kuvvetler birliği ve görevler ayrılığı sistemi olarak adlandırmaktadır
1924 anayasasının 1921 anayasasından farkı, 1924 anayasasında kısa da olsa adalet ve haklar bölümleri vardır Örneğin; yargıç bağımsızlığı, yargıç güvencesi, yargılamanın açıklığı, savunma hakkı gibi 1924 anayasasında idari bölümün ve yerel yönetimsel hükümler fazla kısaltılarak dağıtılmış hükümlere atılmış ve 1921 ’den bambaşka olarak vilayet işlerinin yetki genişliği ve tayin ayrımı esasına göre yürütüleceği belirtilmiştir
1921 anayasasında başbakan ve bakanların bu sıfatları kazanmaları meclisin onay vermesine bağlıydı 1924 anayasasında ise farklı bir düzenlemeye gidilmiş ve başbakan ve bakanların cumhurbaşkanının atamasıyla göreve başlayacakları ve sıfatlarını kazanacakları hükmü yer almıştır
1924 anayasası yedi defa değişikliğe uğramıştır 1924 anayasasının getirdiği en kayda değer yeniliklerden biri laiklik ilkesidir 10 Nisan 1928 yılında “Devletin dini İslam ’dır maddesi anayasadan çıkarılmıştır 1937 yılında yapılan ikinci bir değiştirme ile de laiklik ilkesi anayasaya dahil edilmiştir 1931 yılındaki değişim bütçenin finansal yıl başlamadan asgari üç ay önce TBMM ’ye verilmesi zorunluluğunu getirmiştir 1934 yılındaki değişiklik ile kadınlara seçme ve seçilme hakkı tanınmıştır 1937 yılındaki değiştirme ile CHP ’nin altı ilkesi anayasaya geçirilerek tüzük hükmü şekline getirilmiştir 1945 ’de Osmanlıca kelimeleri yeni Türkçe ’ye çeviren tüzük ikinci değişiklikle her tarafta eski Osmanlıca ’ya döndürülmüştür
Tüm bu değişikliklere rağmen diğer bir anayasaya gereklilik duyulmasının sebebi 1924 anayasasının gerçekte demokratik bir ruha sahip olmakla beraber demokratik geleneklerin demin sağlam bir şekilde yerleşmemiş olduğu bir ülkede fazla partili hayatın aksamadan işlemesini sağlayacak yasal güvencelerden mahrum olmasıydı Ayrıca kanunların anayasaya uygunluğunu denetleyecek bağımsız bir yargı mekanizmasının varlığına sahip bir tüzük değildi 27 Mayıs 1960 müdahalesi ile iktidara geçen Ulusal Birlik Komitesi kabul ettiği 1 sayılı kanunla 1924 anayasasının bir fazla hükümlerini değiştiren geçici bir anayasa düzeni kurmuştur Bu anayasaya göre Ulusal Birlik Komitesi TBMM ’nin yetkilerine sahiptir Kurul yasama yetkisini kişisel olarak, yürütme yetkisini de kendi seçtiği bakanlar eliyle kullanacaktır Bakanları devlet tayin etmektedir MBK bakanları yoklama ve istediği takdirde azletme yetkisine sahiptir Geçici anayasanın meydana getirdiği devlet başkanlığı makamı cumhurbaşkanı, başbakan, başkumandan ve MBK başkanlığı yetkilerini kendisinde birleştirmiştir
Yetki ve ayrıcalıklarla donatılan MBK halk kanaatinin en iyi şekilde temsil edileceği bir kurulun anayasayı hazırlaması gerektiği fikrinde birleşmiş ve siyasal parti temsilcileri yargı organları üyeleri, üniversite üyeleri, barolar, sendikalar, ticaret odalar ve basın üyelerinden oluşan bir temsilciler birliği oluşturmuştur Bu meclis içinde keza seçimle meslek başına gelen ve MBK tarafından atanan üyeler de mevcuttur MBK ve temsilciler meclisinden oluşan kurucu meclis hazırlamış olduğu anayasayı 9 Temmuz 1961 ’de halk oyuna sundu Anayasa tasarısının kabulü ve Ekim 1961 seçimleri neticesinde toplanan TBMM bu nedenle 25 Ekim 1961 ’de geçici anayasal sürece ve dolayısıyla MBK iktidarına son verdi *