iltasyazilim
FD Üye
Türkiye ’de İç Göçler ve Nedenleri Hakkında Bilgi
Türkiye ’de İç Göçler ve Nedenleri
Türkiye ’de İç Göçün nedenleri
Türkiye'de İç Göçler İç Göçler Hakkında Veri
Yeni yüzyılın başlangıcında Türkiye ’nin yapısal problemlerinden bir her birine de iç göçtür 1950 yılında şiddetlenmeye başlayan iç göç beraberinde nüfus, istihdam, hayat kalitesi ve kentleşme açılarından çoğu sorunlar getirmiştir
Nüfus, idareli problemler, Çevre şartlarında bozulmalar, siyasi problemler ve savaşlar gibi nedenler ile başlayan göç hareketleri gerek merkezi yönetimi gerekse lokal yönetimleri sosyoidareli açıdan zorlamaktadır
İç Göçleri sosyoekonomik açıdan iç ve dış göç almak üzere ikiye ayırabiliriz:
1İç göç: Bir ülke sınırları içersinde, bireyin, bir yıldan az olmamak kaydıyla, yaşadığı ortamı değiştirmesine iç göç denilmektedir
2Dış Göç: birey ülke sınırlarının dışında her hangi bir ülkeye yaşadığı ortamı başkalaşmak amacıyla gidiyorsa, bu durumda dış göç laf konusu olmaktadır
Göçün Nedenleri
İnsanların doğdukları toprakları bırakıp yeni yerlere göç etmesinin temelinde yatan çok sayıda niçin vardır Genelde bu nedenleri;
1 Nüfus Problemleri,
2 Idareli Problemler,
3 Çevre Şartlarındaki Bozulmalar,
4 Siyasi Problemler ve
5 Savaşlar olarak sıralaya biliriz
Türkiye ’de İç Göç
Türkiye ’de iç göçü iki başlıkta ele alabiliriz:
Aralıksız göçler
Geçici göçler
Geçici göçler kendi aralarında;
Mevsimlik tarım göçü: Kırsal kesimdeki bazı ailelerin büyük şehirlere tarımın yoğun olarak yapıldığı yerlere (özellikle Çukurova yöresine) yaptıkları geçici göçlerdir
Mevsimlik tarım dışı göç: Kırsal kesimdeki bazı ailelerin büyük şehirlere yaz turizminin geliştiği yerlere (bilhassa Antalya yöresine), ve inşaat bölgelerine (özellikle İzmir dolaylarına) bir müddet kastetmek için yapılan göçlerdir
Yaylacılık: Yaylaya çıkma olayı da mevsimlik göçler arasında yer alır Bazı bölgelerimizde (Doğu Anadolu, Karadeniz ve Güney Doğu Anadolu Bölgeleri) insanların hayvanlarını otlatmak için yaz mevsimlerinde bitki örstü bakımından zengin ve çoğunlukla yüksek olan yerlere çıkmaları ve sonbaharda geri dönmeleridir Bazı bölgelerimizde (Akdeniz) ise yazları serinlemek amacıyla yüksek ve serin yerlere çıkmaları ve yaz bitiminde geri dönmeleridir
Mevsimlik göçlerle Adana, Mersin, Hatay, Okumuş, Muğla, Antalya gibi merkezlerde, yaz ile kış mevsimleri arasındaki nüfus miktarlarında manâlı değişmeler olmaktadır
Mevsimlik Göçlerin Özellikleri
1Genelde genç nüfus göç etmektedir
2Erkek, nüfus kadından daha pozitif göç etmektedir
3Göç edenlerin çoğu sanayi ve hizmet sektörlerinde çalışmaktadırlar
4Göç sonucunda kentlerde seri nüfus artışı meydana gelmektedir
5Sanayileşme göçü arttırmaktadır
6Kentleşme hızı sanayileşme hızından daha yüksektir
7Bölgelerin toplam nüfusu ve nüfus yoğunluğu göçlerle tez değişmektedir
Mevsimlik emekçi Bu açıdan baktığımızda göç kavramının iki yönü olduğu görülmektedir Birincil yön, göç alan iller iken ikinci istikamet ise göç veren illerdir Bu durumda göçün mekân boyutu oluşmaktadır Yani mekân açısından farklılık laf konusu olduğunda, daha iyi durumda olan mekâna doğru nüfus hareketi gerçekleşmektedir
Türkiye ’de iç göçler genellikle Kars, Tunceli, Bitlis, Sancı, Muş, Bingöl, Şırnak, Adıyaman, Mardin, Sivas, Gümüşhane, Ardahan, Yozgat, Kütahya, Uşak, Burdur, Isparta, Maraş, gibi illerden İstanbul, Ankara, İzmir, Adana, Bursa, ŞUrfa, Antalya, Mersin, Konya, Samsun, Gaziantep, Diyarbakır gibi illere yapılmaktadır İç göç, ülkemizde bilhassa sanayileşmiş merkezlere daha fazla yapılmaktadır
Türkiye ’de iç göçler çoğunlukla kesin bazı merkezlere yapılmaktadır Daha fazla kırsal yerleşmelerden kentlere dürüst olan iç göçün hep benzer merkezlere yapılması, zamanla buralarda bir doygunluğa yol açmakta ve iç göç bu merkezlere yakın yerlere dürüst kayma göstermektedir
Türkiye ’de Göç Hareketi Özet Olarak Aşağıdaki Gibidir
1935 nüfus sayımına tarafından, 1,1 milyon civarında göç eden nüfusumuza sonraki yıllarda önemli katılımlar olmuştur Nitekim göçe katılan nüfus, 1940–1945 yılları aralarında 1,3 milyon, 1950–1955 yılları arasında 2,5 milyon (Toplam nüfustaki payı %10,4), 1955–1960 yılları aralarında 3,1 milyona (toplam nüfustaki payı%11) çıkmıştır
Türkiye ’de iç göç hareketinin şiddetlenme dönemi 1950 olarak kabul edilmektedir 1950 yılına değin il içi göç ve mevsimlik emekçi göçü ile karşılaşılan ülkemizde, bu yıllarda başlayan hesaplı canlanma ile il dışı göç ortaya çıkmıştır 1950 ’den sonradan tarımda kaydedilen gelişmeler ile birlikte karayolu, liman, hidroelektrik santrallerin inşası ve sanayi bölgelerinin oluşturulması gibi yeni meslek sahalarının açılması iç göçü tetiklemiştir
1960–1965 yılları arasında göç eden nüfus oransal olarak en yüksek seviyesine ulaşmıştır Bu dönemde, 4 milyona yakın kişi (toplam nüfustaki payı %16,1) göç etmiştir 1970 ’den daha sonra ise, iç göç artışında nispi bir azalma görülmüştür 1975–1980 döneminde 2,7 milyon kişi göç etmiştir Toplam nüfustaki pay ise %7,1 ’e gerilemiştir
1980–1985 döneminde 2,8 milyon birey göç ederken, iç göçün toplam nüfustaki payı %6,5 ’e düşmüştür Son olarak 1985–1990 dönemini dikkate aldığımızda ise, göç eden kişi sayısının bitmiş yükseldiğini görmekteyiz Bu dönemde 4,1 milyon birey göç etmiş ve toplam nüfustaki pay %8,1 ’e çıkmıştır Gerçi iç göç değerlerinde 1960–1975 dönemine nazaran nispi olarak azalma laf konusudur
Ama Türkiye için iç göç hala vardır Ve iç göçler ülke nüfusunun yeniden dağılımını ortaya çıkartır böylece her ne değin nispi olarak düşmüş olsa da sonuçları itibariyle iç göçler keza sosyal hem de idareli açıdan önemini muhafaza etmektedir
1955–1960 arasında göç vermede ilçe merkezleri manâlı yer tutarken 1970–1975 devresinde göç vermede ilçe merkezleri yerine köy ve bucakların tartı kazandığı görülmektedir Söz konusu başkalaşım, vaktiyle beri nüfus çekim merkezleri olan büyük şehirlerin cazibelerinin devam etmesiyle birlikte, artık iller içinde mahalli merkez durumunda olan bir takım ilçe merkezlerine de gitmenin siklet kazandığını yansıtmaktadır Böylece Türkiye ’deki iç göçlerde nüfus alanlarda da kayda değer başkalaşım meydana gelmektedir
Türkiye ’de iç göçün başlamasına etki etken esas faktörler;
1Nüfus artışı
2Tarım tekniklerinin gelişmesi
3Parçalanan Tarımsal Alanlar
4Arazi kamulaştırma çalışmaları
5Kalkınma projeleri
6İmalat sektörünün gelişmesi
7Ulaştırmanın gelişmesi
8Huzursuz ortam olarak sıralanabilir
Göçün sonuçları
Göçün meydana getirdiği ve getireceği sosyohesaplı sonuçları vardır Bu sonuçlar etkilerine kadar aşağıda açıklanmıştır Bu açıklamaları Türkiye temel alınarak yapılmıştır Yani bu başlıkta Türkiye ’deki göçün sonuçları incelenecektir
Nüfus Yönünden
Ihtiyar nüfus göçten etkileneceklerin başında gelmektedir Bu nüfus, değişime süratli bir biçimde but uyduramamaktadır Bunlar göç kararına şehvetli ve hatıralar penceresinden bakmaktadırlar Hal böyle olunca göç fikrine ihtiyar nüfus negatif bakmaktadır Yaşlılar göçe iştirak etmemektedirler
Eğer baraj projeleri gibi nedenlerden ötürü göç etme durumuyla karşılaşırlarsa, yeni ikâmetgâh yerlerine, fizik ve sosyal çevreye daha baskı alışma ve ahenk sorunları ortaya çıkmaktadır Bilhassa kırsal kesimden göç edenler şehir halkı ve ilçe merkezlerinde uygun üretim geleneklerini devam ettirmeye çalışmaktadırlar Bu durum ise kır ve büyük kasaba kültürü aralarında çatışma meydana getirmektedir Yaşlıların göçten sonradan etkilendikleri bir husus kırsal alandaki meşguliyetlerini kaybetmeleridir Yeni yerleşim yerlerinde meslek olarak nitelendirdikleri faaliyetlerde bulunamamaktadırlar
Göç eden bireylerin, geldikleri yerlerle bağlantıları kesilmediğinden, göç edilen ve varılan yerlerin kültürlerini içeren, ara kültüre sahip bireyler oluşmaktadır Bu Nedenle kentlerin nüfus potansiyelini yaratıcı geniş kitlelerin sahip oldukları değerler kentlere yayılmaya başlamıştır Sonuçta, kentler gün geçtikçe büyüyüp köyün değerlerini taşımakta iken, köylerde de nüfus azalarak kentin ve teknolojinin oluşturduğu gelişimlere açılmaktadır
İstihdam Yönünden
Göç eden nüfusun en büyük problemi iş üzerinedir Bu nüfusun eğitim düzeyi düşüktür Sahip oldukları veri birikimi tarımsal yapıya yerinde olduğu için, bunların şehir ortamında kullanmalarına imkân bulamamaktadır Birincil aşamada vasıfsız işçi pozisyonunda işsiz olarak yeni ikâmetgâh birimine gelmektedirler Mersin ili için yapılan 424 göç eden kişi ile ilgili araştırmada; bireylerin %85 ’i ilkokul ve daha alt düzeyde eğitime sahiptir Bu araştırmada kente gelenlerin vasıfsız olduğu düşüncesi doğrulanmaktadır Anapara birikimiyle gelenler ticaret ile uğraşmaktadırlar İşlerini büyütmek nedeniyle göç edenler, küçük ve orta ölçekli işletmeler kurarak üretim faaliyetlerinde bulunmaktadırlar
1992 ’de göç eden hane halkının toplam 2854 birey üzerinde yapılan çalışmada istihdam yapısı ortaya konulmuştur Deneklerin tümü göz önüne alındığında %15,7 ’si devlet memuru, %41 ’i emekçi ve %32,7 ’si hür çalışmaktadır Göç edenlerin istihdam yapısının ağırlığını emekçi kesimi oluşturmaktadır
Yaşam Kalitesi Yönünden
Göç kararının temelinde yatan fikir hayat kalitesinin arttırılmasıdır Özellikle kıt doğal ve ekonomik kaynakların bölüşümündeki dengesizlikler insanları göçe itmektedir Yeni yerleşim birimlerinde daha pozitif elde edilmesi ümit edilen kaynaklarla göç edilen yere nazaran hayat kalitesinin artacağı düşünülmektedir Oysa göz ardı edilen hususlar vardır İlki kırsal bölgelerde ev için üretim yapılmaktadır
Göç sonucu daha önce kendilerinin ürettikleri malzemelerin dıştan satın alınması gerekmektedir İkinci daha önce aile ekonomisi çerçevesinde üretici olan aile bireyleri, kentlerde alıcı durumunda olmaktadırlar Böylece ailelerin geçimi daha da güçleşecektir Üretime katkı maddesi karşılayan bireylerin, kent yaşamında üretime katkı sağlamaları süre alacak veya kısa vadeli çözümler ile katkı sağlanmaya çalışılacaktır
Yaşam kalitesinin göç üzerindeki etkisi bilinen bir gerçektir Yaşam kalitesi yüksek olan kırsal kesimlerden göç olmamaktadır Bu şart Oktik ’in yaptığı bölge çalışmasında ortaya konulmuştur Egzersiz Muğla ’nın orman ve deniz kıyısındaki beş köyünde göç olgusu üzerine yapılmış olup göç ile ilgili olarak şu yorumlara yer verilmiştir:
“Araştırmanın yoğunlaştığı bu beş köyde yurtdışına işçi olarak kimse gitmemiştir Nedeni sorulduğunda alınan cevap bu köylerdeki hayat şeklinin Almanya ’dan daha iyi olduğu inancıdır Ama bu beş köyde göç olmamasının temel nedeni idareli girdilerin Türkiye ortalamasından yüksek olmasıdır Bu köylerin tümünde yol, su, beceriksiz telefon santrali gibi problemler olmasına karşın köylerin tümünde yöre tüketimine, turizme ve sanayiye karşın tarım yapılmakta olup bunun yanı sıra köylerin arıcılık, hayvancılık ve zeytincilikten elde ettikleri gelirler keza yüksektir, keza de köylüye egemen ve dertsiz hareket edebilme imkânı vermektedir Bu ürünlerin aracı olmaksızın ya yöre pazarları aracılığı ile veya yelken direği otellere satılması sonucu köylü kar mantığına dayalı olarak imal yapmaktadır
Kentleşme Yönünden
Bugün sanayileşme süreci içersinde kabul edilen reel kentleşmenin bunun bir uzantısı olan göçün durdurulamayacağıdır 1920 ’lerde ülke nüfusunun %90 ’ı kırsal kesimde yaşarken 1990 ’larda bu oran %50 ’ye düşmüştür Kırsal kesimin ülke genelinde milli gelirdeki payı 1960 yılında %55,4 iken 1990 yılında bu oran yaklaşık %16 civarına düşmüştür Kentlerde yaşayan nüfus bakımından Dünyada 13sırada yer alan Türkiye ’de 1997 nüfus sayımına göre 62,8 milyon kişinin 40,6 milyonu kentlerde yaşamaktadır
Göçlerin bu şipşak devam etmesi sonucu 2000 ’li yıllarda Türkiye nüfusunun %85 ’inin kentlerde yaşaması beklenmektedir
Kentlerin çabuk bir biçimde büyümesi şehirsel gelişmenin kontrol edilmesini zorlaştırmıştır Kontrolsüz şehirsel çoğalma sebebiyle ev, su, kanalizasyon, ulaşım, okul ve sağlık hizmetlerinin sağlanması daha pahalı olmuştur Büyük kentlerin ulaşım, ev, pak içme suyu, kanalizasyon sorunu ile karşı karşıya bulunduğu bir gerçektir
Kentlerin ısıtılmasında kullanılan yakıtlar ile ulaşım araçlarının havaya bıraktıkları atıklar ve sınaî kuruluşlarının kentler içinde bulunması dolayısıyla ortaya çıkan atıklar kentlerin doğal çevresini bozan ve kentsel çevre kirlenmesini sabır edilemez boyutlara ulaştıran faktörler olmuştur
Bilhassa derme çatma kentleşmeden ve göçlerden doğan sorunlar fazla değişiktir Aslında alt yapıdan genelde mahrum olan kentlerin, çabuk bir nüfus artışı sebebiyle ev sağlama, pak su ve sağlık durumu hizmetleri, okul ve ulaşım, eğitilmiş personel, çöp ve enerji sorunlarını çözme bakımından ne kadar beceriksiz kalacağını kestirmek güç değildir Çünkü plansız mesken bölgelerini düzeltmek, ilkel hayat koşullarını iyileştirmek çok baskı olduğu gibi, kaybedilmiş sağlıklı bir çevreyi de özellikle somut mekân olarak yeniden kazanma olanağı adeta hiç yok gibidir Bu etkilerin ortadan kaldırılması için nüfus hareketlerine kadar tedbirlerin alınması gereklidir Bunun için göç olgusunun nedenlerinin kentler ve bölgeler açısından tespit edilip yorumlanması gerekmektedir
Özet Olarak, hızlı kentleşmenin kentsel arazi üzerindeki etkileri bozucu ve aşındırıcı niteliktedir Zamanla yıpranma, yoğun ve hor kullanım, başıboş bırakma ve üstüne eğilmeme sonucu kentsel yerleşmeler engellenemez biçimde çürümekte, bozulma kişisel ilişkilere de yansımaktadır Her ne kadar bozulma belirli yörelerde gerçekleşiyor izlenimini verse bile, etkisinin kentin tümü üzerine yayılmakta olduğu yadsınamaz İşte kentsel toprağın çevresel, sosyal ve idareli kalitelerinde çabucak inişe geçiyor olması şehir halkı plancısına yeni tekrar düzenleme ve onarma çabalarında, gelişmeleri ayrıntılarını kavrayış ve sezgi sorumluluğunu yüklüyor
Fiziki tasarlama ve kalkınma çalışmalarında bir yöredeki binaların, sokakların, kanalizasyon sisteminin düzeltilmesi, onarımı ya da yeni baştan yapılanmasından sorumluluk sahibi planlamacının kenti baştan sona sağlıklı bir yapıya kavuşturabilmesinin araçlarından biri şehirsel yenilemedir Yenileme çabaları çerçevesinde planlamacının sorunu salt yöredeki çürümekte olan yapıların düzeltilip, onarımından ibaret değildir Aynı derecede önemli olan, değerinde kaybına uğramış şehirsel yörelerde toplumsal yozlaşmayla bozulma sonucu artan toplumsal sorunların önüne geçebilmektir Bu durumda göçün sebep olduğu çevresel ve toplumsal maliyeti göstermektedir Bu maliyetin sonucu olarak, sahiden, kentlerimiz birer şehirlileşemeyen şehirler haline gelmiştir
Alıntı *
Türkiye ’de İç Göçler ve Nedenleri
Türkiye ’de İç Göçün nedenleri
Türkiye'de İç Göçler İç Göçler Hakkında Veri
Yeni yüzyılın başlangıcında Türkiye ’nin yapısal problemlerinden bir her birine de iç göçtür 1950 yılında şiddetlenmeye başlayan iç göç beraberinde nüfus, istihdam, hayat kalitesi ve kentleşme açılarından çoğu sorunlar getirmiştir
Nüfus, idareli problemler, Çevre şartlarında bozulmalar, siyasi problemler ve savaşlar gibi nedenler ile başlayan göç hareketleri gerek merkezi yönetimi gerekse lokal yönetimleri sosyoidareli açıdan zorlamaktadır
İç Göçleri sosyoekonomik açıdan iç ve dış göç almak üzere ikiye ayırabiliriz:
1İç göç: Bir ülke sınırları içersinde, bireyin, bir yıldan az olmamak kaydıyla, yaşadığı ortamı değiştirmesine iç göç denilmektedir
2Dış Göç: birey ülke sınırlarının dışında her hangi bir ülkeye yaşadığı ortamı başkalaşmak amacıyla gidiyorsa, bu durumda dış göç laf konusu olmaktadır
Göçün Nedenleri
İnsanların doğdukları toprakları bırakıp yeni yerlere göç etmesinin temelinde yatan çok sayıda niçin vardır Genelde bu nedenleri;
1 Nüfus Problemleri,
2 Idareli Problemler,
3 Çevre Şartlarındaki Bozulmalar,
4 Siyasi Problemler ve
5 Savaşlar olarak sıralaya biliriz
Türkiye ’de İç Göç
Türkiye ’de iç göçü iki başlıkta ele alabiliriz:
Aralıksız göçler
Geçici göçler
Geçici göçler kendi aralarında;
Mevsimlik tarım göçü: Kırsal kesimdeki bazı ailelerin büyük şehirlere tarımın yoğun olarak yapıldığı yerlere (özellikle Çukurova yöresine) yaptıkları geçici göçlerdir
Mevsimlik tarım dışı göç: Kırsal kesimdeki bazı ailelerin büyük şehirlere yaz turizminin geliştiği yerlere (bilhassa Antalya yöresine), ve inşaat bölgelerine (özellikle İzmir dolaylarına) bir müddet kastetmek için yapılan göçlerdir
Yaylacılık: Yaylaya çıkma olayı da mevsimlik göçler arasında yer alır Bazı bölgelerimizde (Doğu Anadolu, Karadeniz ve Güney Doğu Anadolu Bölgeleri) insanların hayvanlarını otlatmak için yaz mevsimlerinde bitki örstü bakımından zengin ve çoğunlukla yüksek olan yerlere çıkmaları ve sonbaharda geri dönmeleridir Bazı bölgelerimizde (Akdeniz) ise yazları serinlemek amacıyla yüksek ve serin yerlere çıkmaları ve yaz bitiminde geri dönmeleridir
Mevsimlik göçlerle Adana, Mersin, Hatay, Okumuş, Muğla, Antalya gibi merkezlerde, yaz ile kış mevsimleri arasındaki nüfus miktarlarında manâlı değişmeler olmaktadır
Mevsimlik Göçlerin Özellikleri
1Genelde genç nüfus göç etmektedir
2Erkek, nüfus kadından daha pozitif göç etmektedir
3Göç edenlerin çoğu sanayi ve hizmet sektörlerinde çalışmaktadırlar
4Göç sonucunda kentlerde seri nüfus artışı meydana gelmektedir
5Sanayileşme göçü arttırmaktadır
6Kentleşme hızı sanayileşme hızından daha yüksektir
7Bölgelerin toplam nüfusu ve nüfus yoğunluğu göçlerle tez değişmektedir
Mevsimlik emekçi Bu açıdan baktığımızda göç kavramının iki yönü olduğu görülmektedir Birincil yön, göç alan iller iken ikinci istikamet ise göç veren illerdir Bu durumda göçün mekân boyutu oluşmaktadır Yani mekân açısından farklılık laf konusu olduğunda, daha iyi durumda olan mekâna doğru nüfus hareketi gerçekleşmektedir
Türkiye ’de iç göçler genellikle Kars, Tunceli, Bitlis, Sancı, Muş, Bingöl, Şırnak, Adıyaman, Mardin, Sivas, Gümüşhane, Ardahan, Yozgat, Kütahya, Uşak, Burdur, Isparta, Maraş, gibi illerden İstanbul, Ankara, İzmir, Adana, Bursa, ŞUrfa, Antalya, Mersin, Konya, Samsun, Gaziantep, Diyarbakır gibi illere yapılmaktadır İç göç, ülkemizde bilhassa sanayileşmiş merkezlere daha fazla yapılmaktadır
Türkiye ’de iç göçler çoğunlukla kesin bazı merkezlere yapılmaktadır Daha fazla kırsal yerleşmelerden kentlere dürüst olan iç göçün hep benzer merkezlere yapılması, zamanla buralarda bir doygunluğa yol açmakta ve iç göç bu merkezlere yakın yerlere dürüst kayma göstermektedir
Türkiye ’de Göç Hareketi Özet Olarak Aşağıdaki Gibidir
1935 nüfus sayımına tarafından, 1,1 milyon civarında göç eden nüfusumuza sonraki yıllarda önemli katılımlar olmuştur Nitekim göçe katılan nüfus, 1940–1945 yılları aralarında 1,3 milyon, 1950–1955 yılları arasında 2,5 milyon (Toplam nüfustaki payı %10,4), 1955–1960 yılları aralarında 3,1 milyona (toplam nüfustaki payı%11) çıkmıştır
Türkiye ’de iç göç hareketinin şiddetlenme dönemi 1950 olarak kabul edilmektedir 1950 yılına değin il içi göç ve mevsimlik emekçi göçü ile karşılaşılan ülkemizde, bu yıllarda başlayan hesaplı canlanma ile il dışı göç ortaya çıkmıştır 1950 ’den sonradan tarımda kaydedilen gelişmeler ile birlikte karayolu, liman, hidroelektrik santrallerin inşası ve sanayi bölgelerinin oluşturulması gibi yeni meslek sahalarının açılması iç göçü tetiklemiştir
1960–1965 yılları arasında göç eden nüfus oransal olarak en yüksek seviyesine ulaşmıştır Bu dönemde, 4 milyona yakın kişi (toplam nüfustaki payı %16,1) göç etmiştir 1970 ’den daha sonra ise, iç göç artışında nispi bir azalma görülmüştür 1975–1980 döneminde 2,7 milyon kişi göç etmiştir Toplam nüfustaki pay ise %7,1 ’e gerilemiştir
1980–1985 döneminde 2,8 milyon birey göç ederken, iç göçün toplam nüfustaki payı %6,5 ’e düşmüştür Son olarak 1985–1990 dönemini dikkate aldığımızda ise, göç eden kişi sayısının bitmiş yükseldiğini görmekteyiz Bu dönemde 4,1 milyon birey göç etmiş ve toplam nüfustaki pay %8,1 ’e çıkmıştır Gerçi iç göç değerlerinde 1960–1975 dönemine nazaran nispi olarak azalma laf konusudur
Ama Türkiye için iç göç hala vardır Ve iç göçler ülke nüfusunun yeniden dağılımını ortaya çıkartır böylece her ne değin nispi olarak düşmüş olsa da sonuçları itibariyle iç göçler keza sosyal hem de idareli açıdan önemini muhafaza etmektedir
1955–1960 arasında göç vermede ilçe merkezleri manâlı yer tutarken 1970–1975 devresinde göç vermede ilçe merkezleri yerine köy ve bucakların tartı kazandığı görülmektedir Söz konusu başkalaşım, vaktiyle beri nüfus çekim merkezleri olan büyük şehirlerin cazibelerinin devam etmesiyle birlikte, artık iller içinde mahalli merkez durumunda olan bir takım ilçe merkezlerine de gitmenin siklet kazandığını yansıtmaktadır Böylece Türkiye ’deki iç göçlerde nüfus alanlarda da kayda değer başkalaşım meydana gelmektedir
Türkiye ’de iç göçün başlamasına etki etken esas faktörler;
1Nüfus artışı
2Tarım tekniklerinin gelişmesi
3Parçalanan Tarımsal Alanlar
4Arazi kamulaştırma çalışmaları
5Kalkınma projeleri
6İmalat sektörünün gelişmesi
7Ulaştırmanın gelişmesi
8Huzursuz ortam olarak sıralanabilir
Göçün sonuçları
Göçün meydana getirdiği ve getireceği sosyohesaplı sonuçları vardır Bu sonuçlar etkilerine kadar aşağıda açıklanmıştır Bu açıklamaları Türkiye temel alınarak yapılmıştır Yani bu başlıkta Türkiye ’deki göçün sonuçları incelenecektir
Nüfus Yönünden
Ihtiyar nüfus göçten etkileneceklerin başında gelmektedir Bu nüfus, değişime süratli bir biçimde but uyduramamaktadır Bunlar göç kararına şehvetli ve hatıralar penceresinden bakmaktadırlar Hal böyle olunca göç fikrine ihtiyar nüfus negatif bakmaktadır Yaşlılar göçe iştirak etmemektedirler
Eğer baraj projeleri gibi nedenlerden ötürü göç etme durumuyla karşılaşırlarsa, yeni ikâmetgâh yerlerine, fizik ve sosyal çevreye daha baskı alışma ve ahenk sorunları ortaya çıkmaktadır Bilhassa kırsal kesimden göç edenler şehir halkı ve ilçe merkezlerinde uygun üretim geleneklerini devam ettirmeye çalışmaktadırlar Bu durum ise kır ve büyük kasaba kültürü aralarında çatışma meydana getirmektedir Yaşlıların göçten sonradan etkilendikleri bir husus kırsal alandaki meşguliyetlerini kaybetmeleridir Yeni yerleşim yerlerinde meslek olarak nitelendirdikleri faaliyetlerde bulunamamaktadırlar
Göç eden bireylerin, geldikleri yerlerle bağlantıları kesilmediğinden, göç edilen ve varılan yerlerin kültürlerini içeren, ara kültüre sahip bireyler oluşmaktadır Bu Nedenle kentlerin nüfus potansiyelini yaratıcı geniş kitlelerin sahip oldukları değerler kentlere yayılmaya başlamıştır Sonuçta, kentler gün geçtikçe büyüyüp köyün değerlerini taşımakta iken, köylerde de nüfus azalarak kentin ve teknolojinin oluşturduğu gelişimlere açılmaktadır
İstihdam Yönünden
Göç eden nüfusun en büyük problemi iş üzerinedir Bu nüfusun eğitim düzeyi düşüktür Sahip oldukları veri birikimi tarımsal yapıya yerinde olduğu için, bunların şehir ortamında kullanmalarına imkân bulamamaktadır Birincil aşamada vasıfsız işçi pozisyonunda işsiz olarak yeni ikâmetgâh birimine gelmektedirler Mersin ili için yapılan 424 göç eden kişi ile ilgili araştırmada; bireylerin %85 ’i ilkokul ve daha alt düzeyde eğitime sahiptir Bu araştırmada kente gelenlerin vasıfsız olduğu düşüncesi doğrulanmaktadır Anapara birikimiyle gelenler ticaret ile uğraşmaktadırlar İşlerini büyütmek nedeniyle göç edenler, küçük ve orta ölçekli işletmeler kurarak üretim faaliyetlerinde bulunmaktadırlar
1992 ’de göç eden hane halkının toplam 2854 birey üzerinde yapılan çalışmada istihdam yapısı ortaya konulmuştur Deneklerin tümü göz önüne alındığında %15,7 ’si devlet memuru, %41 ’i emekçi ve %32,7 ’si hür çalışmaktadır Göç edenlerin istihdam yapısının ağırlığını emekçi kesimi oluşturmaktadır
Yaşam Kalitesi Yönünden
Göç kararının temelinde yatan fikir hayat kalitesinin arttırılmasıdır Özellikle kıt doğal ve ekonomik kaynakların bölüşümündeki dengesizlikler insanları göçe itmektedir Yeni yerleşim birimlerinde daha pozitif elde edilmesi ümit edilen kaynaklarla göç edilen yere nazaran hayat kalitesinin artacağı düşünülmektedir Oysa göz ardı edilen hususlar vardır İlki kırsal bölgelerde ev için üretim yapılmaktadır
Göç sonucu daha önce kendilerinin ürettikleri malzemelerin dıştan satın alınması gerekmektedir İkinci daha önce aile ekonomisi çerçevesinde üretici olan aile bireyleri, kentlerde alıcı durumunda olmaktadırlar Böylece ailelerin geçimi daha da güçleşecektir Üretime katkı maddesi karşılayan bireylerin, kent yaşamında üretime katkı sağlamaları süre alacak veya kısa vadeli çözümler ile katkı sağlanmaya çalışılacaktır
Yaşam kalitesinin göç üzerindeki etkisi bilinen bir gerçektir Yaşam kalitesi yüksek olan kırsal kesimlerden göç olmamaktadır Bu şart Oktik ’in yaptığı bölge çalışmasında ortaya konulmuştur Egzersiz Muğla ’nın orman ve deniz kıyısındaki beş köyünde göç olgusu üzerine yapılmış olup göç ile ilgili olarak şu yorumlara yer verilmiştir:
“Araştırmanın yoğunlaştığı bu beş köyde yurtdışına işçi olarak kimse gitmemiştir Nedeni sorulduğunda alınan cevap bu köylerdeki hayat şeklinin Almanya ’dan daha iyi olduğu inancıdır Ama bu beş köyde göç olmamasının temel nedeni idareli girdilerin Türkiye ortalamasından yüksek olmasıdır Bu köylerin tümünde yol, su, beceriksiz telefon santrali gibi problemler olmasına karşın köylerin tümünde yöre tüketimine, turizme ve sanayiye karşın tarım yapılmakta olup bunun yanı sıra köylerin arıcılık, hayvancılık ve zeytincilikten elde ettikleri gelirler keza yüksektir, keza de köylüye egemen ve dertsiz hareket edebilme imkânı vermektedir Bu ürünlerin aracı olmaksızın ya yöre pazarları aracılığı ile veya yelken direği otellere satılması sonucu köylü kar mantığına dayalı olarak imal yapmaktadır
Kentleşme Yönünden
Bugün sanayileşme süreci içersinde kabul edilen reel kentleşmenin bunun bir uzantısı olan göçün durdurulamayacağıdır 1920 ’lerde ülke nüfusunun %90 ’ı kırsal kesimde yaşarken 1990 ’larda bu oran %50 ’ye düşmüştür Kırsal kesimin ülke genelinde milli gelirdeki payı 1960 yılında %55,4 iken 1990 yılında bu oran yaklaşık %16 civarına düşmüştür Kentlerde yaşayan nüfus bakımından Dünyada 13sırada yer alan Türkiye ’de 1997 nüfus sayımına göre 62,8 milyon kişinin 40,6 milyonu kentlerde yaşamaktadır
Göçlerin bu şipşak devam etmesi sonucu 2000 ’li yıllarda Türkiye nüfusunun %85 ’inin kentlerde yaşaması beklenmektedir
Kentlerin çabuk bir biçimde büyümesi şehirsel gelişmenin kontrol edilmesini zorlaştırmıştır Kontrolsüz şehirsel çoğalma sebebiyle ev, su, kanalizasyon, ulaşım, okul ve sağlık hizmetlerinin sağlanması daha pahalı olmuştur Büyük kentlerin ulaşım, ev, pak içme suyu, kanalizasyon sorunu ile karşı karşıya bulunduğu bir gerçektir
Kentlerin ısıtılmasında kullanılan yakıtlar ile ulaşım araçlarının havaya bıraktıkları atıklar ve sınaî kuruluşlarının kentler içinde bulunması dolayısıyla ortaya çıkan atıklar kentlerin doğal çevresini bozan ve kentsel çevre kirlenmesini sabır edilemez boyutlara ulaştıran faktörler olmuştur
Bilhassa derme çatma kentleşmeden ve göçlerden doğan sorunlar fazla değişiktir Aslında alt yapıdan genelde mahrum olan kentlerin, çabuk bir nüfus artışı sebebiyle ev sağlama, pak su ve sağlık durumu hizmetleri, okul ve ulaşım, eğitilmiş personel, çöp ve enerji sorunlarını çözme bakımından ne kadar beceriksiz kalacağını kestirmek güç değildir Çünkü plansız mesken bölgelerini düzeltmek, ilkel hayat koşullarını iyileştirmek çok baskı olduğu gibi, kaybedilmiş sağlıklı bir çevreyi de özellikle somut mekân olarak yeniden kazanma olanağı adeta hiç yok gibidir Bu etkilerin ortadan kaldırılması için nüfus hareketlerine kadar tedbirlerin alınması gereklidir Bunun için göç olgusunun nedenlerinin kentler ve bölgeler açısından tespit edilip yorumlanması gerekmektedir
Özet Olarak, hızlı kentleşmenin kentsel arazi üzerindeki etkileri bozucu ve aşındırıcı niteliktedir Zamanla yıpranma, yoğun ve hor kullanım, başıboş bırakma ve üstüne eğilmeme sonucu kentsel yerleşmeler engellenemez biçimde çürümekte, bozulma kişisel ilişkilere de yansımaktadır Her ne kadar bozulma belirli yörelerde gerçekleşiyor izlenimini verse bile, etkisinin kentin tümü üzerine yayılmakta olduğu yadsınamaz İşte kentsel toprağın çevresel, sosyal ve idareli kalitelerinde çabucak inişe geçiyor olması şehir halkı plancısına yeni tekrar düzenleme ve onarma çabalarında, gelişmeleri ayrıntılarını kavrayış ve sezgi sorumluluğunu yüklüyor
Fiziki tasarlama ve kalkınma çalışmalarında bir yöredeki binaların, sokakların, kanalizasyon sisteminin düzeltilmesi, onarımı ya da yeni baştan yapılanmasından sorumluluk sahibi planlamacının kenti baştan sona sağlıklı bir yapıya kavuşturabilmesinin araçlarından biri şehirsel yenilemedir Yenileme çabaları çerçevesinde planlamacının sorunu salt yöredeki çürümekte olan yapıların düzeltilip, onarımından ibaret değildir Aynı derecede önemli olan, değerinde kaybına uğramış şehirsel yörelerde toplumsal yozlaşmayla bozulma sonucu artan toplumsal sorunların önüne geçebilmektir Bu durumda göçün sebep olduğu çevresel ve toplumsal maliyeti göstermektedir Bu maliyetin sonucu olarak, sahiden, kentlerimiz birer şehirlileşemeyen şehirler haline gelmiştir
Alıntı *