Türkiye’de kadın ve bilim bilim kadınlarının isimleri bilim kadını isimleri türk kadınlarının türk kadınları Cumhuriyetin kuruluşundan bu yana Türkiye’de kadınların bilim dünyası içinde var olmaları karşı çıkılmayan, tam tersine devletçe ideolojik olan desteklenen bir olgudur Kadınların yüksek eğitim görmesi, meslek sahibi olması, kamu alanına açılması ve bunu bilhassa toplumda prestiji yüksek kabul edilen dallarda gerçekleştirmeleri daima önemsenmiştir; çünkü böylesi başarılar hep Cumhuriyetin Türkiye’yi modern ve batılı bir ülke yapma ülküsünün göstergeleri olarak algılanmıştır Bu yaklaşımın sonucu olarak da kadınlar ülkemizde Batı’da pek fazla yerde olanın aksine üniversitelere ve bilim dünyasına salt girebilmek; hele, toplumsal değerlerce “erkeğe daha yerinde diye tanımlanan esas bilim, mühendislik vb alanlarda var edebilmek için ciddi mücadeleler vermek zorunda kalmamışlardır Tam aksine, genç kız ve kadınların üniversite yapıları içinde öğrenci ve öğretim elemanı olarak her zaman gelişen sayılarda yer almaları teşvik edilmiştir Üniversite giriş sınavı gibi uygulamalar da ataerkil toplumsal değerlerin kadınların bilim dünyasına adım atmalarında negatif sonuçlar doğurabilecek açık cinsiyete dayalı ayırımcılığı büyük ölçüde engelleyen sonuçlar doğurmuştur Oysa, ne bilim dünyası ve üniversitelerin yapıları toplumun genelinden soyutlanabilecek sosyolojik anlamda “özerk olan kurumlardır; ne de bu kurumların iç yapıları ve kültürleri toplumun başka kesitlerinde görülen cinsiyete dayalı tabakalaşmanın olmadığı ya da erkeketken değerlerin denetleyici etkisinin bulunmadığı ortamlardır Cumhuriyet reformlarının getirdiği hukuki ve kamusal alana ilişkin çarpıcı iyileşmelere karşın, Türk toplumunda, bayan erkek rollerinin, özellikle “özel alana ilişkin olarak, bitmiş tanımlanmasını sağlayacak sosyal yapısal dönüşümler yaygınlaşmamıştır öte taraftan, erkekbaskın değerlerin “kadına perspektif içeren merceklerden sorgulanması oysa son on yılda gündeme gelmeğe başlamıştır Hal böyle olunca, bir yana akademik yaşam içinde öğrenci ya da öğretim elemanı olarak bulunan genç kız ve kadınların toplumdaki konumu, hemcinslerinin çoğunun toplum içindeki yeri ile kıyaslandığında paradoksal bir görüntü olarak kalmaya devam etmiş; diğer yanlamasına Cumhuriyet reformlarının kadına bilim dünyasında açtığı olanaklar güdük kalmıştır Hem, bugün kadınların bilim dünyası içindeki durumu çağdaş ve eşitlikçi ölçütlerle değerlendirildiğinde vakit içinde gelişen bazı olumsuzlukların da Türkiye’de durumu etkilediği görülmektedir Diğer bir deyişle, kadınların daha “kadınca diye düşünülen alanlara toplanmaları, üniversitelerde alt düzey ve önü kapalı, yardım personeli nitelikli konumlarda bulunmaları, buna karşın karar verici yönetimle ilgili yetki kullanan pozisyonlarda sayılarından çok daha az bir oranda temsil edilmeleri bilim kurumları açısından üstünde durulması gereken olumsuz gerçeklerdir Daha da önemlisi son yıllarda Cumhuriyet politikalarının kadına biçtiği rol toplumda daha fazla sorgulanır ayla geldiğinden bilhassa yeni oluşan bilim kurumlarında (Anadolu Üniversitelerinde) kadınların konumuna bilhassa dikkat etmek gereği vardır Fakat, vakit içinde ortaya çıkan tüm ilave¤¤¤liklere ve büyüyen dağıtılmış negatif sapmalara karşın, Türkiye’de kadınların bilim dünyasında varlığı özünde sorgulanamayacak sağlam bir alt yapıya oturmuştur Nitekim son yıllarda bu konumdan şiddet bölge bilim kadınları ülkemizde de yalnızca kadınların toplumdaki yerini eleştirel olarak inceleyip değerlendiren çalışmalara aşırılık vermekle kalmamışlar, geleneksel bilim algılamasını ve pek çok “bilimsel varsayımı ve bilim kurumlarının kendine özgü kaide ve değerlerini de ‘kadın manzara açısından’ sorgulayan kadın çalışmaları ve toplumsal cinsiyet çalışmaları gibi yeni yaklaşımları üniversitelerimiz bünyesinde kurumsallaştırmayı başarmışlardır