
Babasının kendisini evden kovmasını ve üç aylık kirasını yatıramadıktan sonra yaşadıklarını anlatırken gözyaşlarımı tutamadım...
Kaynak: ...
Türkiye'nin ilk trans oyuncusu ve insan hakları aktivisti olan Ayta Sözeri'yi artık hepimiz tanıyoruz, çok da seviyoruz!

Biz de burada o taşlarla dolu yoldan ve Ayta Sözeri'nin hayatından bahsetmiştik:
Ayta Sözeri, ortaokulda kendini keşfetme serüveninden bugüne Türkiye'nin en iyi sahne sanatçılarından ve oyuncularından biri haline geldi ama nasıl?

"Ünlü olduğun için pişman oldun mu?"

"Hiç, pişman olmadım ama bu şu an daha çok yeni ki… On yıl geçseydi, on yıl boyunca ünlü olsaydım da sorsaydın keşke. Belki ileride pişmanlıklarım olabilir. Ama şu ana kadar, tamamen bu kadar tanınmışlığıma gelene kadar, üç yıldır hiç pişman olmadım."
"İyi ki ünlü olmuşum dediğin bir an var mı?"

"Konserlerde bazen aktivizm yaparken daha küçük kitlelere bir şey anlatmaya çalışıyordum ve on beş yirmi kişiye anlattığım zaman mutlu oluyordum anladıklarında. Şimdiyse binlerce kişi geliyor konserime ve bir cümle kurabiliyorsun ve bazen isanların hayatları değişebiliyor ya da anlatmak istediğin bir cümleyi binlerce kişiye anlatabiliyorsun. O yüzden iyi ki ünlü olmuşum da karşılarında bu cümleleri kurma şansım varmış diyorum."
"Hayatında çok şeyi değiştirdi mi ünlü olmak?"

"Bazı şeyler değişiyor, ister istemez değişiyor. Daha fazla insanla çalışmak zorunda kalıyorsun. Daha fazla insanla çalışınca, daha fazla insanın ekmek parasından sorumluymuşsun gibi hissediyorsun. Benim gibi bu konularda empatin çok yüksekse, onlar için daha çok çalışmaya çalışıyorsun ve hayatın değişiyor. Mesela sosyal hayatım azaldı, daha az kitap okur oldum. Elimden geldiğince okumaya çalışıyorum ama mesela üç günde kitap bitiriyorsam eskiden, şimdi iki haftada bir kitap bitirebiliyorum. Bunun gibi değişiklikler oldu. Bazen üzülüyorum bu değişikliklere, yani diyorum ki daha çok kitap okuyabilseydim çünkü herkes yazmaya devam ediyor ve herkesin anlatacak bir şeyleri var… En büyük ve beni en çok kıran değişiklikler bunlar. Başka türlü bir değişiklik yok.
Ha bir de etrafımdaki insanlara 'Eskiden de böyle miydi?' diyorlar. Ünlü olduktan sonra birinin değişmesi gerekiyor herhalde ya da insanlar değişiyor. Bana sorduklarında 'Ben eskiden de böyleydim' diyordum. Ama 'Bak, başkaları değişmiş' diyorlar. O zaman bence onlar da eskiden öyleydi ve değişmediler, öyle devam ediyorlar. "
"Zor bir yol muydu?"

"Zordu. Tamamen ünlü olmak için hayatını adapte edersen bu çok zor. Düşünsenize, her gün uyandığınızda ünlü değilsiniz. Ben sadece kendi adıma, tırnak içerisinde söylüyorum, 'Ben şarkıcı olmak istiyorum' deyip şarkıcı olabilmek için mücadele ettim. Yani çok ünlü olmak önemli değildi. Şu anda önemi çok büyük ama o zamanlar 'Ünlü olayım, aman herkes beni tanısın, şöhret olayım, fotoğraflarım çekilsin, magazinlere çıkayım" böyle şeyler derdim değildi. Ama şu vardı mesela: Armağan Çağlayan’ın dikkatini çekmek isterdim. Beni dinlesin isterdim. Yani sahnede söylediklerimi dinlesin, benimle sohbet etsin isterdim. Bunları farkındaysan zaten ünlü olmadan önce de yaşadım. O yüzden ünlü olmak çok önemli gibi değil ama güzel bir şey…"
"Bu yolda çok kritik olan üç nokta neydi?"

Böyle bir yol seçtiğiniz zaman çok aç kalacaksınız, çok parasız kalacaksınız. O yüzden gerçekten size inanıp, sizi bu yola hazırlayıp destekleyecek yol arkadaşlarına ihtiyacınız var. O yol arkadaşlarınızı bulduğunuz zaman, umutsuzluğa da kapılsanız da o arkadaşlarınız sizi motive edip 'Hayır, sen olacaksın" deyip tekrardan güçlendirmesi gerekiyor.
Ve şans. İstediğin kadar yetenekli ol, inanılmaz derecede şarkı söyle, hatta ozan ol şarkı söylerken, çok iyi bir oyuncu ol, bir küçük şans… Bir küçük şansa ihtiyacın var, birinin sana inanmasına…"
Kim o sizin için?

"Benim için Sezen Aksu. O inanacağın insanlara sürekli enerji göndermen gerekiyor; yani demen gerekiyor ki: 'Bu YouTube programına çıkmam gerekiyor, Armağan Çağlayan beni duysun. Ben bir gün Armağan Çağlayan'a çıkacağım.' Hâlâ hayatımda öyle… Mesela 'Göreceksiniz bak, ben bu programda jüri üyesi olacağım" ve birden orada jüri üyesi oluyorum. İnanmak ve onu çağırmak… Demin sen bana dedin ya dilek tut diye, öyle işte…"
"Bu yolda başarılı olanlara çelme takılır, hiç kimse kendisine rakip yaratılmasını istemez çünkü… Oldu mu böyle şeyler?"

"Hiç dönüp 'İyi ki yirmi yaşında olmamış' diyor musun?"

"Mesela konsere çıkıyorum, şarkıları söyledikten sonra teşekkür ederken kurduğum cümleleri düşünüp 'Ben bu cümleleri yirmi yaşında kuramazdım. Teşekkür etmeyi öğrendiğim vakit ünlü olduğum için çok teşekkür ederim rabbim' diyorum."
"Bir de gençken ünün altında ezilmek daha mümkün bir şey… Belli bir olgunluğa erişince o ünün altında ezilmiyorsun."

"O zaman şanslısın, daha emin adımlarla yürüyorsun…"

"Sana insanların bakışı değişti mi? Yani artık daha güçlü müsün? Öyle mi hissediyorsun?"
Ziyaretçiler için gizlenmiş link , görmek için
Giriş yap veya üye ol.

"Aslında bazen ayrımcılığa uğramadığımı düşünüyorum, mutlu oluyorum ama sonra birden gerçek dünya karşına çıkıveriyor. İsmini vermeyeceğim, geçen bir mağazaya gittik ve orada cinsiyet kimliğimle ilgili bir ayrımcılığa uğradım. Ayta Sözeri olduğum halde. O yüzden herhangi bir arkadaşımın ya da kız kardeşimin yaşadığı her şeyi yaşayabiliyorum. Aynı ayrımcılık devam edebiliyor. Çünkü bu bir hastalık. Yani transfobi, homofobi bunlar hastalık ve tedavi edilmesi gerekiyor. Kendini tedavi ettirmezsen, istediğin kadar ünlü ol, Madonna’ya kadar bile ayrımcılık yaşayabilirsin. Şöhretim bir sınır değil ayrımcılığa uğramamak için."
"Geçen programda seni seyrederken ablanın görme engelli olduğunu anlattın ama sonra 'Görüşmüyoruz, isterse görüşürüm' dedin..."

"Ama bu ünün gücü bence..."

"Bu uzun yolda, ünlü olma yolunda, tamam artık olmayacağına inandım, vazgeçiyorum dediğin bir an var mı?"

Biz Ayta Sözeri'ye her zamanki gibi ba-yıl-dık! Videonun tamamı için:
Armağan Çağlayan'a da bu tatlı ve içten röportajı için çok teşekkür ederiz, gözlerinin içi nasıl da parlıyor ikisinin...