iltasyazilim
FD Üye
Türklerde Bilim, Sanat ve Mimarlık Hakkında Bilgi
Türkler hemen şimdi müslüman olmadan önce 674 yılında Basra ’ya getirildiler Esir veya paralı asker olarak getirilen bu Türkler, İslam mimari sanatında ilk yenilikleri oluşturdular Sarayların ve evlerin alçı süslemelerine eğri kesim tekniğini bu Türkler getirdi Ayrıca yaş sıva üzerine yapılan bezemeleri (güzel süsler) de İslam sanatına Türkler kazandırdılar Türkler bu konuda Çinlilerden etkilenmiş olabilir Ancak Türkler kendi zevklerine uygun bezeme sanatını geliştirdiler Araplarda olmayan bu başvuru, Türk bezeme sanatı olarak, bölgedeki asker Türkler yoluyla kullanılmaya başlandı Türklerin birincil belirgin uygulamaları Basra bölgesinde yaptıkları Samarra ve Ebudülef Camilerinde görülür
Basra bölgesindeki bu Türklerden bir kısmı Mısır ’a göç etti Bir zaman daha sonra Türk asıllı Ahmet Bin Tolun Darı ’da devlet kurdu Başkenti Kahire ’de kendi namına bir cami yaptırdı (877879) Türkler, Caminin dış duvarına pencereler açtırdı ve dış görünüşü hafifletti Böylece Abbasi camilerinin kaleyi andıran görüntüsünden ayrılındı Fiilen bu değişiklik, yeni bir anlayışın hayata yansımasıdır Türklerin, Müslümanlığı, insanı koruyor gibi görünürken tutsak eden bir kale olarak yok, aydınlığa ulaştıran bir din olarak algıladıklarını gösterdiler
Türklerin kendi başlarına yaptıkları bu ilk caminin harim bölümü (ibadetin yapıldığı salon) Türk üslubundaki sivri kemerlerle kıble duvarına paralel beş nefe ayrılır Sivri kemer sistemi Türklerin çadırlarının (oba) şeklidir Türklerin birincil camisinin minaresi caminin dışındadır Birinci katı köşelidir İkinci katı yuvarlaktır Üstteki bölümü ise, sekiz köşelidir
Türkİslam sanatının geniş uygulamaları Karahanlılar döneminde görüldü Oğuz ve Karluk Türklerinin kurduğu Karahanlılar Türk Devletinin hanlarından Saltuk Buğra iki yüz bin çadırıyla birlikte İslamiyet ’e girdi (944) Müslümanlığı daha önce kabul eden (921) İdil Bulgar Türk devleti ’nin hakanı Almış veya Almas Silgi ’den öbür olarak Müslümanlığı devlet dini olarak duyuru etti Bu Nedenle Türklerin İslamiyet ’e katılımları hızlandı Dolayısıyla Türk Mimari sanatının İslam Sanatını etkilemesi de hızlandı
Türklerin mimari alandaki üstünlüklerinin bir diğer sebebi daha var Arapların uyguladığı şeriat hükümleri, mezar yapımını yasaklamıştı Fakat Türkler, Tevbe Suresi 84 ayeti yerinde bir şekilde yorumladıklarından atalarının mezarlarına ciddi önem verdiler Böylece Türklerin kurgan adı verilen mezar sanatları Müslümanlıktan sonradan da devam etti Bu Nedenle MüslümanTürk mimari dehası biçimlendi
Karahanlı Türklerinin mimari sesrlerinde geometrik motifli kuşaklar, birbirini kesen sekizgenler hakimdir Türk mimarlığındaki eyvanlı (üç yönü kapalı ve çoğunlukla tonoz örtülü mekan) medreselerin, türbelerin ve kervansarayların ilk örneklerine Karahanlı Türklerinde rastlanır
Türk mimarisinde dört köşe plandan kubbeye geçiş, üçgen tromplarla (köşe binisi) sağlanmıştır Böylece kubbenin etkisi pratik bir şekilde sağlanmıştır Bu köşe binilerine mimaride “Türk üçgeni denilir Karahanlılar Müslüman olmadan önce kerpiç binalar yapıyorlardı Fakat İslamiyet ’e girdikten sonradan tuğladan yapmaya başladılar Bu kullanım da Türklerin İslam sanatından yararlanmaları biçiminde değerlendirilmelidir
Türkler bugünkü İran bölgesine geldiklerinde (11 yüzyılın başları), yöredeki mimari eserlerde Arap planı uygulanmaktaydı Çünkü bölge genel olarak Arap egemenliğindeydi Bölgede karşılaştırma olabilmek için, Türklerin gelişinin öncesinden kalma ciddi bir eser malesef yoktur Çünkü, Abbasilerin yaptıkları eserler; ahşap, kerpiç ve tuğladan yapıldığından ivedi yıkılmış oldular Günümüzde İran ’ın övündüğü eserlerin anında tamamı Türkler tarafından yapıldı Zaten bölgeye gelen Türkler 1926 yılına dek, kısa süren Moğol egemenliği haricen, kendi devletlerini sürdürdüler
Selçuklu Türklerinin İsfahan ’da yaptıkları İsfahan ve Zevare Mescidi ile Cuma Camisi günümüzdeki en hoş eserlerdendir Selçuklu Türklerinin İslam mimarlığına kazandırdıkları diğer bir inşa türü de medreselerdir Selçuklu Türkleri yapılarında geometrik, bitkisel ve hayvansal motifler, küfi ve nesih yazılar, çini ve yalancı mermer bezemeleri gibi süslemeleri yoğun olarak kullandlılar
Selçuklu Türkleri maden işlemelerinde; altın, gümüş, ve tuncun yanına pirinç de kullandılar Bu tatbik Türklerin, İslam maden sanatına getirdikleri diğer bir yeniliktir Selçuklu Türkleri eserlerinde ajur (süs) ve metale, bir başka metali kakma tekniğini büyük bir başarıyla uyguladılar Böylece insanların kullandıkları kap biçimleri Türkler doğruca çeşitlendi
Karahanlı Türklerinin mimarisi sonradan kurulan tüm önemli Türk devletlerini etkiledi Bir taraftan Selçuklu Türkleri vasıtasıyla Osmanlı Türklerine geçti Üstelik Gazneliler Türk Devleti yoluyla Babürlüler Türk Devletine geçti Moğol akınlarıyla yerle bir olarak tarihten silinen Gazne sanatı Büyük Selçuklu Türklerini de etkilemiştir Nitekim, Selçuklu Türklerinin yaptığı Leşkeri Bazar Sarayında, Uygur Türklerinin duvar resmi geleneğinin devamı olarak da nitelenen freskler (heykel süslemeleri) kullanılmıştır
Büyük Selçuklu Türklerinden daha sonra Timurlu Türkleri, sonra ise Akkoyunlu Türkleri Tebriz ’e başat olmuştur Akkoyunlu Türkleri döneminde Tebriz ’de sanatkâr Kâri Mehmet Siyahkalem ve öğrencileri Türk fotoğraf sanatını doruğa çıkardılar Topkapı sarayındaki Fatih albümünde saklanan bu resimler, Müslümanlık öncesi Uygur Türklerinin sanatını Müslümanlıkla birleştirerek işleyen artist işi eserlerdir (Not: olur ya daha önceki dönemlerde başka bir takım eserler yapılmıştır Ancak Gazne şehrini tarihten silen vahşilikteki Moğol saldırılarında kaybolmuş olabilir)
Akhunlar Türk Devletinden daha sonra Hindistan ’da kurulan birincil Türk devleti, Delhi Türk Sultanlığı ’dır Devletin kurucusu Kutbettin Aybeg ( ? –1210) 1206 ile 1210 arasında Delhi ’de bir cami ve minare yaptırmıştır Kutub Minar ( Kutbettin Minaresi) diye anılan minare 1803 yılında üst bölümü depremde yıkılmasına karşın 64 m İle en yüksek minarelerdendir Hindistan ’daki ilk Müslüman Türklerin yaptırdığı bu minarenin dış duvarlarının tamamı Kur ’lahza ’dan alınan ayetlerle süslenmiş olan en güzel minaredir daha sonra sultan olan Şemseddin İlTutmuş ’un tamamladığı Kuvvetül İslam Camisi, devrinin en hoş örneğidir
Hindistan ’da sonradan hüküm süren Babür İmparatorluğu (15261856), fazla kayda değer mimari eserler yapı etti Babür Moğol asıllı idi Lakin Türkçe konuşuyordu Kendi yazdığı ünlü Babürname ’si Türkçe ’dir Tercümanlar aracılığıyla Farsça ’ya çevirttirmiştir Müslüman olan anında tüm Moğollar gibi Babürlüler de genelde Türkleşmişti Babürlü Türkleri Seydiseyyid Camisinde mermerden dantela gibi oyarak pencere şebekeleri yaptılar Bu eser Türklerin İslam sanatına misket işçiliğinde getirdikleri kayda değer bir yeniliktir
Babür Türklerinde Şah Âlem ’ın Agra ’da yaptırdığı Moti Mescit (İnce mescit) kırmızı mum taşındandır Üzeri sedefe aynı bir mermerle kaplıdır Şah Cihan ’ın eşi İran bölgesindeki Safevi Türk Devleti ’nin prenseslerinden Banu Begüm idi Sahip olduğu fazla hoş özelliklerinden dolayı Mümtaz Mahal olarak anılırdı Son çocuğunu doğururken vefat etti Şah onun adına Tac Mahal ’i yaptırdı (16311652) Babür Türklerinin yaptırdığı Tac Mahal halen dünyanın sayılı mimarilerindendir Bu eserin planı ve uygulaması İstanbul ’dan gönderilen mimarbaşı Mehmet İsa Efendi ve ekibi kadar Babür Türkleriyle birlikte yapılmıştır
Çağırmak ancak İran ’da Cuma camisini yapan Türkler, Hindistan ’da daha bambaşka tarzda eserler ortaya koydular Timur Türklerinin Semerkant ’ta yaptıkları eserler ise ayrıca mimari farklılık keza de güzellik açısından daha farklıdır Recüstan meydanındaki birbirine bakan üç medrese en güzel örneklerdendir
Türkler Anadolu ’ya geçtikten sonradan da pek çok yenilikler yaptılar İran bölgesinde tuğla kullanmışlardı Anadolu ’da taş kullandılar İran bölgesinde yaptıklarından farklı olarak, camilerdeki harimin önündeki avluyu kaldırdılar Anadolu ’da kışlar daha soğuk olduğu için, medreselerin içindeki avluların boyutlarını küçülttüler Üstünü bir kubbeyle örttüler Çok sayıda ve güzel kervansaraylar yaptılar Şüphesiz Bizans ve Ermeni sanatlarından etkilendiler Fakat gittikleri her bölgede olduğu gibi, akıllı davrandılar Türk gelenekleri ile çevreden aldıklarını birleştirdiler Yeni bir yaratıcılıkla kendilerine has, lakin İslam kültürünü de temsilci eserler ortaya koydular Bu Nedenle gittikleri her bölgede Türkİslam kültürünü oluşturdular
Türkler, İstanbul ’daki Süleymaniye Camisini yaparak (15501557), bütün Roma ’nın eseri sayılabilecek Ayasofya ’yı geçtiler Edirne ’deki Selimiye Camisi (1574) ile, Süleymaniye Camisini de geçerek kendilerini geliştirdiler
Bugün İstanbul ’da yirmi değin kitaplık vardır Bunlardan yalnızca Süleymaniye Camisinin kütüphanesinde 56483 el yazması kitap olduğu tahmin edilmektedir El yazması kitaplar matbaanın olmadığı veya geniş kullanılmadığı dönemlere aittir El yazması kitaplarla ilgili olarak bir mukayese yaparsak; Fransa kralı olan ve bilge lakaplı V Charles ’ın ölümünde (1380), kitaplığında 1200 el yazması kitabın olması, Fransızların öteki Avrupa devletlerine karşı övünme olmuştur
El yazması kitap sayıları arasındaki bu farkı görünce bir takım sorular akla geliyor Bilindiği gibi, bir takım Avrupalı tarihçiler, Osmanlı Türklerinin İstanbul ’un fethinden sonra hiçbir gelişme göstermediklerini bahis ederler Eğer bu savları doğru kabul edilirse, Türkler İstanbul ’un fethinden sonradan fazla eksik sayıda yeni kitap yazdılar demektir Bu durumda Türklerin 15 yüzyılda Avrupalılardan çok daha üstün oldukları sonucu ortaya çıkmaktadır Eğer Türkler, o dönemde Avrupalılardan el yazması kitap sayısında çok büyük üstünlüğe sahipseler, neden kendileri medeniyetlerini geliştiremesinler Yok eğer kitapların çoğunu İstanbul ’un fethinden sonradan yazdılarsa, zaten Türklerin İstanbul ’un fethinden sonra da medeniyetlerini geliştirmeye devam ettikleri ortaya çıkar
Arap yazarlardan Şumama bin ElAşras (8 yüzyıl sonları 9 asır başları) bir vakit Türklere tutsak düşer sonra Türklerle ilgili düşüncelerini yazıya döker Türkleri inceleyen öteki objektif tarihçiler gibi, gördüklerini bütün çıplaklığıyla anlatır Sonunda şöyle der : “Eğer onların memleketlerinde peygamberler ve filozoflar yaşayıp da bunların fikirleri kalplerinden geçse, kulaklarına çarpsa idi, sana Basralıların edebiyetını, Yunanlıların felsefesini, Çinlilerin sanatını unuttururlardı
Müslümanlıkla ilk tanışan Türklerden Farabi (870950), Türkistan ’ın Otrar (sonraki adı Yangı) şehrinde doğmuştur Bu bölgeye Farslar Farab dediklerinden Farabi adıyla anılmıştır Platon ve Aristotoles ’i (Aristo) inceleyerek, onların savundukları “ideaların kaynaklarını Kur ’lahza ’da anlatılanlarla bağdaştırarak insanlara mutluluğun yollarını anlatmış ünlü bir filozoftur El Biruni (9731051), Nasreddin Tusi (12011274) ve Uluğbey (13941449) gibi Türk bilim adamlarının ilme yaptıkları katkıları unutmayan NASA yetkilileri, bu üç Türk bilim adamının isimlerini Ay ’daki üç kratere verdi İbni Sina (9801037) ise, tıp alanında zamanının en ünlü bilim adamıydı
Türkler İslamiyet ’e yeni boyutlar kazandırdılar Müslümanlığı Arap egemenliğinden çıkarıp evrensel ışık halkası getirdiler 11 yüzyılda İslam toplumunun içe doğru dönüşüme uğraması, yani İslam Rönesansı Türklerin vasıtasıyla olmuştur denilebilir
Mimarlıkta, sanatta ve bilimde Türklerin ileriliğini görmek istemeyen bazıları Çinlilerin daha ileri olduklarını iddia ederler Halbuki Çin ’deki birincil sanatı Tabgaç Türkleri geliştirmiştir YunKang ve LungMin mağara sanatlarını oluşturanlar Tabgaç Türkleridir Eski Çin dini inanışına göre ırk, tanrılarının kendilerine açık alanlarda yani tabiatın içerisinde yakarmalarını istediklerini düşünürlerdi böylece Tabgaç Türklerinden önceye ait dini mabedleri yoktur Çin ’de Budizm ’in yayılmasında ise Tabgaç Türklerinin etkisi büyüktür Çinliler mimari eserlerini Budizm ’den daha sonra vermeye başlamışlardır
Çinlilerin Han sülalesinden itibaren (MÖ 206MS220) devlet dairelerinde ve zenginlerin konaklarında uyguladıkları plan günümüze kadar değişmemiştir Sadece Sung sülalesi döneminde 10 yüzyılda çatılarda dikeyliğe doğru bir eğilim belirmiştir Dolayısıyla Çin mimarisi ve sistemi defalarca aynı kalmıştır Halbuki Türkler her gittikleri bölgede birbirinden farklı çok güzel eserler verdiler
Çinlilerin matbaayı 9 yüzyılda buldukları söylenilir Halbuki Çin alfabesi yaklaşık üçbin harften oluşur Çin ’in kuzey komşusu olan Uygur Türklerinin alfabesi ise sadece 14 harften meydana gelir O dönemin teknik şartlarında matbaanın hangi alfabe için daha uygun olduğunu iyi irdelemek gerekir kanaatindeyim Eğer matbaayı ve barutu Çinliler bulmuş olsaydı neden devamını getiremesinlerdi Eğer Çinliler bulduysa devamını getirememeleri medeniyetlerinin ileri olmadığını, buluşların rastlantı olduğunu gösterir Bir ülkede teknolojinin oluşması ve gelişmesi için bilimin de gelişmiş olması gerekir Çinliler aralarında dünyaca meşhur bir bilim adamı kullanmak zordur Halbuki Türk bilim adamlarının üçüne NASA bile gereken saygısını göstermiştir
Bir Takım tarihçiler Farsların Türklerden üstün kültüre sahip olduklarını bahis ederler Halbuki İran ’da gerek Türk egemenliğinden öncesinden kalan ve gerekse sonrasında Farsların yaptıkları önemli bir eser yoktur Yalnızca Türklerin yaptıkları vardır İran ’daki Türk eserlerinin fazla ve farklı alanlara yönlendirilmiş olmamasının bir takım sebepleri vardır Şah İsmail ’den itibaren bölgedeki Türklerin Şiiliği seçmeleri sonucu, başlıca Türk Dünyası ile ilişkileri fazla zayıfladı Dolayısıyla kendi içlerine kapandılar Buna rağmen ciddi eserler bıraktılar Eğer Farsların kültürleri daha yüksek idiyse, niçin Türklerden önce ve Türklerden sonra keza de petrole sahipken kendilerini gösteremediler Aynı sorular Türklerin yönetiminde kalmış diğer milletler için de sorulabilir
TÜRKLERDE MADENCİLİK
Türkler dünya üzerinde en geniş alana yayılmış ve gittikleri bölgelerde uzun vakit devlet kurmuş millettir Bu kadar geniş alana dağılmalarına ve ara sıra azınlıkta kalmalarına karşın hem kültürlerini korumuşlar, keza de geliştirmişlerdir Birbirinden uzaktaki Türk boylarında altın, gümüş, bakır, demir, kurşun gibi manâlı maden isimleri aynıdır Çağrıda Bulunmak oysa Türkler, dünyaya yayılmadan önce bütün bu madenleri işleyen güçlü bir uygarlığa sahiptiler
Alma Ata ’nın 50 km Doğusunda Esik kurganında 2500 sene öncesinden kalma altın elbiseli genç bir Hun Türkünün mezarı bulundu Mezarda 4000 değin altın plaka vardı Türk gencinin altından elbisesi pantolon ve ceket şeklindeydi Bu eserler Türklerin maden işleme sanatında fazla ileri olduklarını göstermektedir Bir Takım tarihçiler Romalıların pantolonu Hun Türklerinden aldıklarını söylerler 2500 yıl önceki Türk prensinin elbisesi bunu doğrulamaktadır Bazı tarihçiler de mezardaki gencin Türk olmadığını iddia ederler Ama hangi halktan olduğunu söylemezler Bu durumda akla bir takım sorular gelmektedir Bu genç Türk değilse ve uzaydan da gelmediğine göre, böylesine uygarlığa ulaşmış bir ırk nasıl hiçbir iz bırakmadan tarihten silinebilir Dahası geçmişi olmadığı ileri sürülen ve sadece ata hükmeden Türkler, nasıl binlerce yıl çağdaşlarından daha hoş bir uygarlık kurabilmiştir
*
Türkler hemen şimdi müslüman olmadan önce 674 yılında Basra ’ya getirildiler Esir veya paralı asker olarak getirilen bu Türkler, İslam mimari sanatında ilk yenilikleri oluşturdular Sarayların ve evlerin alçı süslemelerine eğri kesim tekniğini bu Türkler getirdi Ayrıca yaş sıva üzerine yapılan bezemeleri (güzel süsler) de İslam sanatına Türkler kazandırdılar Türkler bu konuda Çinlilerden etkilenmiş olabilir Ancak Türkler kendi zevklerine uygun bezeme sanatını geliştirdiler Araplarda olmayan bu başvuru, Türk bezeme sanatı olarak, bölgedeki asker Türkler yoluyla kullanılmaya başlandı Türklerin birincil belirgin uygulamaları Basra bölgesinde yaptıkları Samarra ve Ebudülef Camilerinde görülür
Basra bölgesindeki bu Türklerden bir kısmı Mısır ’a göç etti Bir zaman daha sonra Türk asıllı Ahmet Bin Tolun Darı ’da devlet kurdu Başkenti Kahire ’de kendi namına bir cami yaptırdı (877879) Türkler, Caminin dış duvarına pencereler açtırdı ve dış görünüşü hafifletti Böylece Abbasi camilerinin kaleyi andıran görüntüsünden ayrılındı Fiilen bu değişiklik, yeni bir anlayışın hayata yansımasıdır Türklerin, Müslümanlığı, insanı koruyor gibi görünürken tutsak eden bir kale olarak yok, aydınlığa ulaştıran bir din olarak algıladıklarını gösterdiler
Türklerin kendi başlarına yaptıkları bu ilk caminin harim bölümü (ibadetin yapıldığı salon) Türk üslubundaki sivri kemerlerle kıble duvarına paralel beş nefe ayrılır Sivri kemer sistemi Türklerin çadırlarının (oba) şeklidir Türklerin birincil camisinin minaresi caminin dışındadır Birinci katı köşelidir İkinci katı yuvarlaktır Üstteki bölümü ise, sekiz köşelidir
Türkİslam sanatının geniş uygulamaları Karahanlılar döneminde görüldü Oğuz ve Karluk Türklerinin kurduğu Karahanlılar Türk Devletinin hanlarından Saltuk Buğra iki yüz bin çadırıyla birlikte İslamiyet ’e girdi (944) Müslümanlığı daha önce kabul eden (921) İdil Bulgar Türk devleti ’nin hakanı Almış veya Almas Silgi ’den öbür olarak Müslümanlığı devlet dini olarak duyuru etti Bu Nedenle Türklerin İslamiyet ’e katılımları hızlandı Dolayısıyla Türk Mimari sanatının İslam Sanatını etkilemesi de hızlandı
Türklerin mimari alandaki üstünlüklerinin bir diğer sebebi daha var Arapların uyguladığı şeriat hükümleri, mezar yapımını yasaklamıştı Fakat Türkler, Tevbe Suresi 84 ayeti yerinde bir şekilde yorumladıklarından atalarının mezarlarına ciddi önem verdiler Böylece Türklerin kurgan adı verilen mezar sanatları Müslümanlıktan sonradan da devam etti Bu Nedenle MüslümanTürk mimari dehası biçimlendi
Karahanlı Türklerinin mimari sesrlerinde geometrik motifli kuşaklar, birbirini kesen sekizgenler hakimdir Türk mimarlığındaki eyvanlı (üç yönü kapalı ve çoğunlukla tonoz örtülü mekan) medreselerin, türbelerin ve kervansarayların ilk örneklerine Karahanlı Türklerinde rastlanır
Türk mimarisinde dört köşe plandan kubbeye geçiş, üçgen tromplarla (köşe binisi) sağlanmıştır Böylece kubbenin etkisi pratik bir şekilde sağlanmıştır Bu köşe binilerine mimaride “Türk üçgeni denilir Karahanlılar Müslüman olmadan önce kerpiç binalar yapıyorlardı Fakat İslamiyet ’e girdikten sonradan tuğladan yapmaya başladılar Bu kullanım da Türklerin İslam sanatından yararlanmaları biçiminde değerlendirilmelidir
Türkler bugünkü İran bölgesine geldiklerinde (11 yüzyılın başları), yöredeki mimari eserlerde Arap planı uygulanmaktaydı Çünkü bölge genel olarak Arap egemenliğindeydi Bölgede karşılaştırma olabilmek için, Türklerin gelişinin öncesinden kalma ciddi bir eser malesef yoktur Çünkü, Abbasilerin yaptıkları eserler; ahşap, kerpiç ve tuğladan yapıldığından ivedi yıkılmış oldular Günümüzde İran ’ın övündüğü eserlerin anında tamamı Türkler tarafından yapıldı Zaten bölgeye gelen Türkler 1926 yılına dek, kısa süren Moğol egemenliği haricen, kendi devletlerini sürdürdüler
Selçuklu Türklerinin İsfahan ’da yaptıkları İsfahan ve Zevare Mescidi ile Cuma Camisi günümüzdeki en hoş eserlerdendir Selçuklu Türklerinin İslam mimarlığına kazandırdıkları diğer bir inşa türü de medreselerdir Selçuklu Türkleri yapılarında geometrik, bitkisel ve hayvansal motifler, küfi ve nesih yazılar, çini ve yalancı mermer bezemeleri gibi süslemeleri yoğun olarak kullandlılar
Selçuklu Türkleri maden işlemelerinde; altın, gümüş, ve tuncun yanına pirinç de kullandılar Bu tatbik Türklerin, İslam maden sanatına getirdikleri diğer bir yeniliktir Selçuklu Türkleri eserlerinde ajur (süs) ve metale, bir başka metali kakma tekniğini büyük bir başarıyla uyguladılar Böylece insanların kullandıkları kap biçimleri Türkler doğruca çeşitlendi
Karahanlı Türklerinin mimarisi sonradan kurulan tüm önemli Türk devletlerini etkiledi Bir taraftan Selçuklu Türkleri vasıtasıyla Osmanlı Türklerine geçti Üstelik Gazneliler Türk Devleti yoluyla Babürlüler Türk Devletine geçti Moğol akınlarıyla yerle bir olarak tarihten silinen Gazne sanatı Büyük Selçuklu Türklerini de etkilemiştir Nitekim, Selçuklu Türklerinin yaptığı Leşkeri Bazar Sarayında, Uygur Türklerinin duvar resmi geleneğinin devamı olarak da nitelenen freskler (heykel süslemeleri) kullanılmıştır
Büyük Selçuklu Türklerinden daha sonra Timurlu Türkleri, sonra ise Akkoyunlu Türkleri Tebriz ’e başat olmuştur Akkoyunlu Türkleri döneminde Tebriz ’de sanatkâr Kâri Mehmet Siyahkalem ve öğrencileri Türk fotoğraf sanatını doruğa çıkardılar Topkapı sarayındaki Fatih albümünde saklanan bu resimler, Müslümanlık öncesi Uygur Türklerinin sanatını Müslümanlıkla birleştirerek işleyen artist işi eserlerdir (Not: olur ya daha önceki dönemlerde başka bir takım eserler yapılmıştır Ancak Gazne şehrini tarihten silen vahşilikteki Moğol saldırılarında kaybolmuş olabilir)
Akhunlar Türk Devletinden daha sonra Hindistan ’da kurulan birincil Türk devleti, Delhi Türk Sultanlığı ’dır Devletin kurucusu Kutbettin Aybeg ( ? –1210) 1206 ile 1210 arasında Delhi ’de bir cami ve minare yaptırmıştır Kutub Minar ( Kutbettin Minaresi) diye anılan minare 1803 yılında üst bölümü depremde yıkılmasına karşın 64 m İle en yüksek minarelerdendir Hindistan ’daki ilk Müslüman Türklerin yaptırdığı bu minarenin dış duvarlarının tamamı Kur ’lahza ’dan alınan ayetlerle süslenmiş olan en güzel minaredir daha sonra sultan olan Şemseddin İlTutmuş ’un tamamladığı Kuvvetül İslam Camisi, devrinin en hoş örneğidir
Hindistan ’da sonradan hüküm süren Babür İmparatorluğu (15261856), fazla kayda değer mimari eserler yapı etti Babür Moğol asıllı idi Lakin Türkçe konuşuyordu Kendi yazdığı ünlü Babürname ’si Türkçe ’dir Tercümanlar aracılığıyla Farsça ’ya çevirttirmiştir Müslüman olan anında tüm Moğollar gibi Babürlüler de genelde Türkleşmişti Babürlü Türkleri Seydiseyyid Camisinde mermerden dantela gibi oyarak pencere şebekeleri yaptılar Bu eser Türklerin İslam sanatına misket işçiliğinde getirdikleri kayda değer bir yeniliktir
Babür Türklerinde Şah Âlem ’ın Agra ’da yaptırdığı Moti Mescit (İnce mescit) kırmızı mum taşındandır Üzeri sedefe aynı bir mermerle kaplıdır Şah Cihan ’ın eşi İran bölgesindeki Safevi Türk Devleti ’nin prenseslerinden Banu Begüm idi Sahip olduğu fazla hoş özelliklerinden dolayı Mümtaz Mahal olarak anılırdı Son çocuğunu doğururken vefat etti Şah onun adına Tac Mahal ’i yaptırdı (16311652) Babür Türklerinin yaptırdığı Tac Mahal halen dünyanın sayılı mimarilerindendir Bu eserin planı ve uygulaması İstanbul ’dan gönderilen mimarbaşı Mehmet İsa Efendi ve ekibi kadar Babür Türkleriyle birlikte yapılmıştır
Çağırmak ancak İran ’da Cuma camisini yapan Türkler, Hindistan ’da daha bambaşka tarzda eserler ortaya koydular Timur Türklerinin Semerkant ’ta yaptıkları eserler ise ayrıca mimari farklılık keza de güzellik açısından daha farklıdır Recüstan meydanındaki birbirine bakan üç medrese en güzel örneklerdendir
Türkler Anadolu ’ya geçtikten sonradan da pek çok yenilikler yaptılar İran bölgesinde tuğla kullanmışlardı Anadolu ’da taş kullandılar İran bölgesinde yaptıklarından farklı olarak, camilerdeki harimin önündeki avluyu kaldırdılar Anadolu ’da kışlar daha soğuk olduğu için, medreselerin içindeki avluların boyutlarını küçülttüler Üstünü bir kubbeyle örttüler Çok sayıda ve güzel kervansaraylar yaptılar Şüphesiz Bizans ve Ermeni sanatlarından etkilendiler Fakat gittikleri her bölgede olduğu gibi, akıllı davrandılar Türk gelenekleri ile çevreden aldıklarını birleştirdiler Yeni bir yaratıcılıkla kendilerine has, lakin İslam kültürünü de temsilci eserler ortaya koydular Bu Nedenle gittikleri her bölgede Türkİslam kültürünü oluşturdular
Türkler, İstanbul ’daki Süleymaniye Camisini yaparak (15501557), bütün Roma ’nın eseri sayılabilecek Ayasofya ’yı geçtiler Edirne ’deki Selimiye Camisi (1574) ile, Süleymaniye Camisini de geçerek kendilerini geliştirdiler
Bugün İstanbul ’da yirmi değin kitaplık vardır Bunlardan yalnızca Süleymaniye Camisinin kütüphanesinde 56483 el yazması kitap olduğu tahmin edilmektedir El yazması kitaplar matbaanın olmadığı veya geniş kullanılmadığı dönemlere aittir El yazması kitaplarla ilgili olarak bir mukayese yaparsak; Fransa kralı olan ve bilge lakaplı V Charles ’ın ölümünde (1380), kitaplığında 1200 el yazması kitabın olması, Fransızların öteki Avrupa devletlerine karşı övünme olmuştur
El yazması kitap sayıları arasındaki bu farkı görünce bir takım sorular akla geliyor Bilindiği gibi, bir takım Avrupalı tarihçiler, Osmanlı Türklerinin İstanbul ’un fethinden sonra hiçbir gelişme göstermediklerini bahis ederler Eğer bu savları doğru kabul edilirse, Türkler İstanbul ’un fethinden sonradan fazla eksik sayıda yeni kitap yazdılar demektir Bu durumda Türklerin 15 yüzyılda Avrupalılardan çok daha üstün oldukları sonucu ortaya çıkmaktadır Eğer Türkler, o dönemde Avrupalılardan el yazması kitap sayısında çok büyük üstünlüğe sahipseler, neden kendileri medeniyetlerini geliştiremesinler Yok eğer kitapların çoğunu İstanbul ’un fethinden sonradan yazdılarsa, zaten Türklerin İstanbul ’un fethinden sonra da medeniyetlerini geliştirmeye devam ettikleri ortaya çıkar
Arap yazarlardan Şumama bin ElAşras (8 yüzyıl sonları 9 asır başları) bir vakit Türklere tutsak düşer sonra Türklerle ilgili düşüncelerini yazıya döker Türkleri inceleyen öteki objektif tarihçiler gibi, gördüklerini bütün çıplaklığıyla anlatır Sonunda şöyle der : “Eğer onların memleketlerinde peygamberler ve filozoflar yaşayıp da bunların fikirleri kalplerinden geçse, kulaklarına çarpsa idi, sana Basralıların edebiyetını, Yunanlıların felsefesini, Çinlilerin sanatını unuttururlardı
Müslümanlıkla ilk tanışan Türklerden Farabi (870950), Türkistan ’ın Otrar (sonraki adı Yangı) şehrinde doğmuştur Bu bölgeye Farslar Farab dediklerinden Farabi adıyla anılmıştır Platon ve Aristotoles ’i (Aristo) inceleyerek, onların savundukları “ideaların kaynaklarını Kur ’lahza ’da anlatılanlarla bağdaştırarak insanlara mutluluğun yollarını anlatmış ünlü bir filozoftur El Biruni (9731051), Nasreddin Tusi (12011274) ve Uluğbey (13941449) gibi Türk bilim adamlarının ilme yaptıkları katkıları unutmayan NASA yetkilileri, bu üç Türk bilim adamının isimlerini Ay ’daki üç kratere verdi İbni Sina (9801037) ise, tıp alanında zamanının en ünlü bilim adamıydı
Türkler İslamiyet ’e yeni boyutlar kazandırdılar Müslümanlığı Arap egemenliğinden çıkarıp evrensel ışık halkası getirdiler 11 yüzyılda İslam toplumunun içe doğru dönüşüme uğraması, yani İslam Rönesansı Türklerin vasıtasıyla olmuştur denilebilir
Mimarlıkta, sanatta ve bilimde Türklerin ileriliğini görmek istemeyen bazıları Çinlilerin daha ileri olduklarını iddia ederler Halbuki Çin ’deki birincil sanatı Tabgaç Türkleri geliştirmiştir YunKang ve LungMin mağara sanatlarını oluşturanlar Tabgaç Türkleridir Eski Çin dini inanışına göre ırk, tanrılarının kendilerine açık alanlarda yani tabiatın içerisinde yakarmalarını istediklerini düşünürlerdi böylece Tabgaç Türklerinden önceye ait dini mabedleri yoktur Çin ’de Budizm ’in yayılmasında ise Tabgaç Türklerinin etkisi büyüktür Çinliler mimari eserlerini Budizm ’den daha sonra vermeye başlamışlardır
Çinlilerin Han sülalesinden itibaren (MÖ 206MS220) devlet dairelerinde ve zenginlerin konaklarında uyguladıkları plan günümüze kadar değişmemiştir Sadece Sung sülalesi döneminde 10 yüzyılda çatılarda dikeyliğe doğru bir eğilim belirmiştir Dolayısıyla Çin mimarisi ve sistemi defalarca aynı kalmıştır Halbuki Türkler her gittikleri bölgede birbirinden farklı çok güzel eserler verdiler
Çinlilerin matbaayı 9 yüzyılda buldukları söylenilir Halbuki Çin alfabesi yaklaşık üçbin harften oluşur Çin ’in kuzey komşusu olan Uygur Türklerinin alfabesi ise sadece 14 harften meydana gelir O dönemin teknik şartlarında matbaanın hangi alfabe için daha uygun olduğunu iyi irdelemek gerekir kanaatindeyim Eğer matbaayı ve barutu Çinliler bulmuş olsaydı neden devamını getiremesinlerdi Eğer Çinliler bulduysa devamını getirememeleri medeniyetlerinin ileri olmadığını, buluşların rastlantı olduğunu gösterir Bir ülkede teknolojinin oluşması ve gelişmesi için bilimin de gelişmiş olması gerekir Çinliler aralarında dünyaca meşhur bir bilim adamı kullanmak zordur Halbuki Türk bilim adamlarının üçüne NASA bile gereken saygısını göstermiştir
Bir Takım tarihçiler Farsların Türklerden üstün kültüre sahip olduklarını bahis ederler Halbuki İran ’da gerek Türk egemenliğinden öncesinden kalan ve gerekse sonrasında Farsların yaptıkları önemli bir eser yoktur Yalnızca Türklerin yaptıkları vardır İran ’daki Türk eserlerinin fazla ve farklı alanlara yönlendirilmiş olmamasının bir takım sebepleri vardır Şah İsmail ’den itibaren bölgedeki Türklerin Şiiliği seçmeleri sonucu, başlıca Türk Dünyası ile ilişkileri fazla zayıfladı Dolayısıyla kendi içlerine kapandılar Buna rağmen ciddi eserler bıraktılar Eğer Farsların kültürleri daha yüksek idiyse, niçin Türklerden önce ve Türklerden sonra keza de petrole sahipken kendilerini gösteremediler Aynı sorular Türklerin yönetiminde kalmış diğer milletler için de sorulabilir
TÜRKLERDE MADENCİLİK
Türkler dünya üzerinde en geniş alana yayılmış ve gittikleri bölgelerde uzun vakit devlet kurmuş millettir Bu kadar geniş alana dağılmalarına ve ara sıra azınlıkta kalmalarına karşın hem kültürlerini korumuşlar, keza de geliştirmişlerdir Birbirinden uzaktaki Türk boylarında altın, gümüş, bakır, demir, kurşun gibi manâlı maden isimleri aynıdır Çağrıda Bulunmak oysa Türkler, dünyaya yayılmadan önce bütün bu madenleri işleyen güçlü bir uygarlığa sahiptiler
Alma Ata ’nın 50 km Doğusunda Esik kurganında 2500 sene öncesinden kalma altın elbiseli genç bir Hun Türkünün mezarı bulundu Mezarda 4000 değin altın plaka vardı Türk gencinin altından elbisesi pantolon ve ceket şeklindeydi Bu eserler Türklerin maden işleme sanatında fazla ileri olduklarını göstermektedir Bir Takım tarihçiler Romalıların pantolonu Hun Türklerinden aldıklarını söylerler 2500 yıl önceki Türk prensinin elbisesi bunu doğrulamaktadır Bazı tarihçiler de mezardaki gencin Türk olmadığını iddia ederler Ama hangi halktan olduğunu söylemezler Bu durumda akla bir takım sorular gelmektedir Bu genç Türk değilse ve uzaydan da gelmediğine göre, böylesine uygarlığa ulaşmış bir ırk nasıl hiçbir iz bırakmadan tarihten silinebilir Dahası geçmişi olmadığı ileri sürülen ve sadece ata hükmeden Türkler, nasıl binlerce yıl çağdaşlarından daha hoş bir uygarlık kurabilmiştir
*
Türkiye'nin en güncel forumlardan olan forumdas.com.tr'de forumda aktif ve katkısı olabilecek kişilerden gönüllü katkıda sağlayabilecek kişiler aranmaktadır.