iltasyazilim
FD Üye
İki komşu ülkenin hükümdarları birbirleriyle savaşmazlar ama her fırsatta birbirlerini rahatsız ederlermiş: Doğum günlerinde, kutlamalarda, bayramlarda ilginç hediyeler göndererek birbirlerinin zekalarını ölçerlermiş
Günün birinde hükümdarlardan biri, ülkesinin en önemli heykeltıraşını huzuruna çağırır İstediği; birer karış yüksekliğinde, altından yapılmış ve birbirinin tıpkı aynısı üç insan heykeli yapılmasıydı Fakat bu üç heykel aralarında bir ayrım olacaktı ve bu farkı yalnızca heykeltıraş ile hükümdar bilecekti
Üç heykel hazırlanır ve doğum gününde komşu ülkenin hükümdarına bir mektupla gönderilir
Mektupta şöyle der heykeli yaptıran hükümdar; “Doğum gününü bu üç heykelle kutluyorum Bu üç heykel birbirinin tıpatıp aynısı gibi gözükse de, içlerinden biri diğer ikisinden çok daha değerlidir O heykeli bulunca bana haber ver
Hediyeyi alan hükümdar önce heykelcikleri tarttırır Lakin üç altın heykel de gramına değin birbirine eşittir Bunun üzerine ülkesinde sanattan anlayan ne kadar insan varsa çağırtır Tümü de heykelleri büyük bir özenle incelerler ama aralarında bir fark göremezler!
Günler geçer… Tüm ülke hükümdarın sıkıntısını duymuştur ve kimse çözüm bulamıyordur Sonunda hükümdara pozitif isyankâr olduğu için zindana atılmış bir genç haber gönderir İyi aydınlatılmış, zeki ve akıllı olan bu genç heykellerdeki farkı bulacağını iddia etmektedir
Başka çaresi olmayan hükümdar bu genci çağırttırır Genç heykelleri önce sıkı sıkıya inceler Sonradan fazla ince bir tel ister… Teli birinci heykelciğin kulağından sokar, tel heykelin ağzından çıkar İkinci heykelde de aynısını yapar ve bu sefer tel diğer kulaktan çıkar Üçüncü heykelde ise tel dışarıya çıkmaz Bu koşul karşı genç, telin bir kanaldan kalp hizasına değin indiğini, oradan da öteye gitmediğini söyler
Hükümdar heykelleri gönderen komşu hükümdara cevaben şu mektubu gönderir;
“Kulağından gireni ağzından çıkartan insan makbul değildir! Bir kulağından gireni, diğer kulağından çıkartan insan da makbul değildir! En değerli insan; kulağından gireni yüreğine gömebilendir
*
Günün birinde hükümdarlardan biri, ülkesinin en önemli heykeltıraşını huzuruna çağırır İstediği; birer karış yüksekliğinde, altından yapılmış ve birbirinin tıpkı aynısı üç insan heykeli yapılmasıydı Fakat bu üç heykel aralarında bir ayrım olacaktı ve bu farkı yalnızca heykeltıraş ile hükümdar bilecekti
Üç heykel hazırlanır ve doğum gününde komşu ülkenin hükümdarına bir mektupla gönderilir
Mektupta şöyle der heykeli yaptıran hükümdar; “Doğum gününü bu üç heykelle kutluyorum Bu üç heykel birbirinin tıpatıp aynısı gibi gözükse de, içlerinden biri diğer ikisinden çok daha değerlidir O heykeli bulunca bana haber ver
Hediyeyi alan hükümdar önce heykelcikleri tarttırır Lakin üç altın heykel de gramına değin birbirine eşittir Bunun üzerine ülkesinde sanattan anlayan ne kadar insan varsa çağırtır Tümü de heykelleri büyük bir özenle incelerler ama aralarında bir fark göremezler!
Günler geçer… Tüm ülke hükümdarın sıkıntısını duymuştur ve kimse çözüm bulamıyordur Sonunda hükümdara pozitif isyankâr olduğu için zindana atılmış bir genç haber gönderir İyi aydınlatılmış, zeki ve akıllı olan bu genç heykellerdeki farkı bulacağını iddia etmektedir
Başka çaresi olmayan hükümdar bu genci çağırttırır Genç heykelleri önce sıkı sıkıya inceler Sonradan fazla ince bir tel ister… Teli birinci heykelciğin kulağından sokar, tel heykelin ağzından çıkar İkinci heykelde de aynısını yapar ve bu sefer tel diğer kulaktan çıkar Üçüncü heykelde ise tel dışarıya çıkmaz Bu koşul karşı genç, telin bir kanaldan kalp hizasına değin indiğini, oradan da öteye gitmediğini söyler
Hükümdar heykelleri gönderen komşu hükümdara cevaben şu mektubu gönderir;
“Kulağından gireni ağzından çıkartan insan makbul değildir! Bir kulağından gireni, diğer kulağından çıkartan insan da makbul değildir! En değerli insan; kulağından gireni yüreğine gömebilendir
*