iltasyazilim
FD Üye
ülkemizde meydana gelen erezyon ve nedenleri?
EROZYONUN TANIMI VE ÇEŞİTLERİ
Erozyonun Tanımı
Erozyonun sözcük anlamı: bir varlığın bir değeri yerine getirilemeyecek şekilde değil olmasıdır Toprak biliminde ise; yeryüzündeki belli başlı materyalin değişik etkenlerle aşınıp taşınması olayıdır
Erozyon, tabiatın olağan süreci içinde meydana geliyorsa normal erozyon; insanın tabiattaki toprak, su ve bitki arasındaki dengeyi bozucu nitelikteki müdahaleleri sonucu meydana geliyorsa hızlandırılmış erozyon adını almaktadır Olağan erozyon, genelde insan müdahalesi olmayan yerlerde görülür ve çok yavaş olarak gelişir Meraların aşırı derecede otlatılması, ormanların yıkım edilmesi ile daha az korunan toprak, su ile kolayca taşınabilmektedir ve erozyon hızlanmaktadır
Yapıcı Unsurlara Tarafından Erozyonun Çeşitleri
Özellikle ülkemizde tahribatı büyük boyutlara ulaşan su erozyonu, erozyon çeşitleri içerisinde en önemlisidir Su erozyonundan sonra öteki erozyon çeşitleri siklet sırasına kadar; rüzgar, çığlar, heyelanlar ve buzullar olarak sıralayabiliriz Çığ zaman zaman can ve mülk kayıplarına neden oluyorsa da su erozyonu afeti karşısında ikinci planda kalmaktadır
1 Su Erozyonu
Su erozyonu, diğer erozyon çeşitleri içerisinde en yaygın ve en etkili olanıdır Bunun için, toprak erozyonu denildiğinde akla su erozyonu gelmektedir Türkiye topraklarının % 86'sında erozyon vardır Böylece su erozyonunun etkilediği alan 669 milyon hektarı bulmaktadır Yurdumuzdaki manâlı can ve mal kayıpları su erozyonu sonucu meydana gelmektedir
2 Çığlar
Türkiye'nin fazla derecede ormansızlaşmış, yükseltisi yurdun diğer kısımlarına oranla daha artı ve yağışların çoğunlukla % 45' den sonraki meyilde kar şeklinde düştüğü Kuzey Kuzeydoğu ve Doğu Anadolu'da çığ olaylarına sıkça rastlanmakta, can ve mal kayıplarına neden olduğu gibi ikâmetgâh yerlerini, yolları, turistik tesisleri ve devlet yatırımlarını tehdit etmektedir
Türkiye'de yalnız 1985 yılından bugüne kadar 233 çığ olayı tespit olunmuş ve bu süre içinde 604 kişi hayatını kaybetmiştir Çığ, pürüzsüzlüğü olmayan eğimi yüksek sarp kayalık ve otlu satıhlara düşen aşırı kar yağışlarının kaygan satıhtan kopması ile aşağı kısımlara içten hızını ve miktarını arttırarak meydana gelen bir kar kitlesi akımı olayıdır Bu kar kitlesi önüne gelen insanların ölümüne niçin olabildiği gibi ev, ahır, sınai tesis vb gibi yerlere zarar vererek kara ve demiryollarını kapatabilmekte günlerce trafiği aksatabilmekte ve sportif amaçlı gezilerde insan ölümlerine neden olmaktadır
3 Rüzgar Erozyonu
Rüzgar erozyonu sonucu bereketli toprakların kaybı, buharlaşmanın hızlanmasıyla toprak emliliğinin azalması, bitki büyümesinin yavaşlaması, ulaşımın aksaması ve verimin düşmesi olumsuzluklarını ortaya çıkarmaktadır Taşınan kum ve verimsiz toprak, üretken tarım topraklarını kaplayarak, tarım yapılamaz ülkü getirmektedir
Mevcut Durum
Türkiye jeomorfolojik yapısı itibariyle engebeli bir ülkedir Nitekim ülkemizin toplam alanının % 46'sını % 40'dan fazla eğime ve % 80'den fazlasını da % 15'den artı eğime sahip sahalar teşkil etmektedir İklim benzeri kurak, yağışlar baştan savma ve şiddetli sağanak şeklindedir Tüm bu negatif faktörlerin yanında, toprağı olağan yapısı ile koruması gereken ormanlar, yangın ve firari kesim sonucu koruyucu vasfını büyük ölçüde yitirmiş, meralarda fazla otlatma ve tarla açmaları ile korumasız hale gelmiştir
Erozyon tüm Dünyada değişik şekil ve şiddette meydana gelmekte ise de yurdumuzda özellikle daha yaygın ve seri seyretmekte ve az daha her çeşidi bulunmaktadır Yüzeysel erozyon, oyuntu erozyonu, arazi kaymaları, rüzgar erozyonu ve çığlar bunların başlıcalarıdır
Buna karşın Türkiye'de, erozyonla savaş çalışmaları ne yasal, ne teknik ve ne de sosyoekonomik yönlerden rayına oturmuştur Bunun sonucu olarakta toprak servetinin kaybı yanında sık sık sel felaketleri meydana gelmektedir
En yakın örnek olarak 1998'de Batı Karadeniz selinde 30, 1995 İzmir selinde 63, ve yine 1995 Senirkent selinde 74 vatandaşımız hayatını kaybetmiş, rakamlara dökülmesi fazla güç fiziki hasar meydana gelmiş, insanlarımız acı çekmişlerdir
EROZYONUN NEDENLERİ
Doğal Yapıdan Kaynaklanan Nedenler
1 İklim
İklimin erozyon üstüne etkisi; yağış, sıcaklık ve rüzgarla olmaktadır Bunların içerisinde en önemlisi yağış olup, yağışın da şekli, şiddeti, süresi ve rejimi erozyona ayrı etkiler yapmaktadır dahası sıcaklık, yağışların çeşidini, toprağın donmasını ve nem içeriğini etkilemek suretiyle ayrıntılı olarak erozyonun şiddetine etki etmektedir Bu açıdan Doğu Anadolu Bölgemizde toprağın 50 cm derinliğe dek donması ve sıcak havalarda gevşemesi olayı, diğer bölgelerimizde yağmur ve rüzgar, erozyon olayları açısından önemlidirÜlkemizin dünyadaki konumu sebebiyle bilhassa İç Anadolu, Doğu ve Güneydoğu Anadolu Bölgeleri'nde yaz kuraklığı ve yağış azlığıyetersizliği diğer bölgelere kadar daha fazladır Bu nedenden dolayı, bitki örtüsünün kuvvetsiz olduğu bu bölgeler ülkemizin erozyondan azami etkilenen bölgeleridir Çünkü, kurak ve sanki verimsiz sahaların mevcut ekosistemlerinin bozulması kolay ve hızlı olmakta ve bozulan ekosistemlerinin yeniden eski haline getirilmesi de baskı ve fiyatı yüksek olmaktadır
2 Topografya
Yamacın eğim ve uzunluğu erozyonda etkin topografık etkenlerdir Erozyonun şiddeti ve toprağın yüzeysel akışla taşınmasına neden olan faktörlerin başında eğim gelmektedir
Dünyada kara kütlesinin ortalama yüksekliği 700 m, Avrupa'nın 330 m, Afrika'nın 600 m, Asya'nın 1010 m olmasına rağmen Türkiye'nin ortalama yüksekliği 1132 m 'ye ulaşmaktadır Yükselti basamakları dikkate alınarak yapılan değerlendirmede de 0500 metre arasındaki alanlar ülkemizin % 17,5'u, 5001000 metre arasındaki sahalar % 26,6'sını kaplamakta,10002000 metre arasındaki alanlar ise % 45,9' a ulaşmaktadır
Ülkemiz arazisinin eğimli ve engebeli olması, orman ve ot örtüsünün tahrip edildiği alanlarda doğal dengenin hızla bozulması sonucunu doğurmaktadır Doğal dengenin bozulması sonucu hızla toprakların aşınması süreci başlamaktadır Erozyonun şiddetli olarak devam ettiği alanlarda altta bulunan jeolojik inşa yer yer taşlı ve kayalık araziler halinde ortaya çıkmaktadır
3 Jeolojik ve Toprak Yapısı
Ülkemizin jeolojik ve toprak yapısı; genelde pekişme durumu zayıf, ayrışmaya ve değişmeye karşı fazla dayanıklılık göstermeyen taneli, tortul ve volkaniktir Toprak ile jeolojik inşa aralarında sıkı bir ilişki vardır maksimum aşınmaya uğrayan zeminler Eosen ve Neogen zamanlara ait araziler ile volkanik kül ve tüflerdir Başlıca pekişme durumu kuvvetsiz, ayrışmaya ve erozyona aleyhinde fazla dayanıklılık göstermeyen gevşek yapılardan oluşan topraklarımız erozyona alıngan bir yapıdadır Bu
nedenle, en fazla aşınan ve sellere maksimum malzeme veren kaynaklar kumlu, şiltli, çakıllı olan pekişmemiş araziler ile bünyesine su aldığında kısa sürede eriyebilen tuz ve alkali maddeler bakımından zengin, ulusal ve killi depolar olmaktadır
Ülkemizde, toprak örtüsünün tamamen değil olduğu eğimli alanlarda erozyonun şeklini, şiddet ve seyrini; jeolojik yapıyı yaratıcı belli başlı materyalin yapısı, bünye özelliği, yağış sularını tutma ve geçirme kapasitesi gibi maddesel ve kimyasal özellikleri belirler öte yandan, kurak ve sıcak iklim şartları aşağıda Anadolu'nun kapalı havzalarında çökelmiş olan tuzlu, alkali maddeler bakımından zengin killi, marnlı ve jipsli depolarda kimyasal erozyon ön plana geçmiştir
Ülkemizde, bazı ana kayalar üstünde oluşan toprak aşınması; kayalıktaşlık alanların ortaya çıkmasına ve dolayısıyla buraların VIII sınıfa giren araziler haline gelmesine yol açmıştır
4 Ot Gibi Yaşama ve Ölü Örtü
Çıplak arazilere oranla ot gibi yaşama ile dolgun arazilerde erozyon daha eksik meydana gelmektedir; çünkü, bitki örtüsü intersepsiyonla toprağa ulaşan yağışın miktarını, şiddetini ve mekanik etkisini azaltır,kökleriyle toprağı sarar ve taşınmasını önler Orman toprakları ise, suyun akış hızını azaltır ve suyun toprağa sızmasını artırarak erozyonun şiddetini düşürür Keza; ot gibi yaşama, toprak yüzeyinde biriktirdiği ölü örtü ile toprağı yağmura aleyhinde korumaktadır Bilhassa, orman ölü örtüsü, en şiddetli yağışları yüzeysel akıma geçmeden toprak içerisine kolaylıkla geçirebilecek bir infiltrasyon kapasitesine sahiptir
Sosyal ve Hesaplı Nedenler
1 Ormanların Tahribi
Ülkemiz ormanları, bilinçsiz ve kanunsuz faydalanmalar, otlatma, tarla açma ve bilinçsiz endüstrileşme gibi çok değişik başvuru formu amaçları ile tahrip edilmekte ve antropojen step alanına dönüştürülmektedir bundan başka bu alanlarımız orman niteliğini kaybettiği gerekçesiyle 6831 Sayılı Orman Kanunu'nun 2B maddesi ile orman sınırları dışarısına çıkarılmakta ve bu nedenle ormansızlaşma yaratılmaktadır Örneğin 19741994 yılları aralarında 412:000 hektar bölge orman tahdit alanı dışına çıkartılmıştır Son yıllarda sıkça sel afetlerine uğrayan Bolu ilinin Düzce, Yığılca ve Kaynaşlı yerleşim birimlerinde 19681986 yılları aralarında bu yasalarla ortaya meydana çıkan orman azalmasının sırasıyla, 3876 ha, 2382 ha ve 83,9 haolduğu saptanmıştır Hem, Anadolu köylüsü, orman alanlarının tümünü neredeyse bir otlak alanı gibi görmekte ve herhangi bir müsade almaya lüzum görmeksizin bu alanlarda gelişigüzelbaşıboş hayvan otlatmacılığını sürdürmektedir Ama, orman idaresince gençleştirmeye tefrik edilen sahaların dikenli tel ile koruma altına alınması halinde bu otlatmaya zorda olsa engel olunabilmektedir
Bu şekilde; devlete ait orman alanlarının ve çayır niteliği taşımayan define arazilerinin baştan savma ve fazla otlatma amaçlı kullanılması da Türkiye'deki erozyonun artmasının esas etkenlerinden birini oluşturmaktadır
Her yıl meydana gelen yüzlerce orman yangını ile de binlerce hektar orman yok olmaktadır Yüksek eğimli orman alanlarında, ormanın ortadan kalkması sonucunda erozyon hareketleri çabuk artmaktadır: Yeşil örtünün aniden yangınlarla değil olması, sağanak biçiminde yağan birincil yağışlarla birlikte toprak kaybına ve bir çok yerin yeniden yeşil örtü ile kaplanamayacak şekilde elden çıkmasına, sahanın taş ve kayalığa dönüşmesine niçin olmaktadır
2 Tarım Alanlarında Hatalı Arazi Kullanımı
Ülkemizde yetenek sınıflarına tarafından tarıma yerinde olmadığı halde tarım yapılan ve bu şekilde hatalı kullanılan arazinin alanı 61 milyon hektarı bulmaktadır
Yanlış arazi kullanımı, değişik amaçlara yönelik uygulamalarla artan bir şekilde artmaktadır I IIIII ve IV sınıf arazilerdeki yaklaşık 172000 hektar arazi yerleşme alanı ve sanayi alanı olarak kullanılmaktadır Bilhassa son 20 yıldan bu yana tarım alanları mesken ve ticari tesislerle işgal edilmesi büyük bir ivme kazanmıştır Bu şart tarımda verimi azaltırken aynı zamanda sel ve taşkınları da artırmıştır
üstelik 2634 Sayılı Turizmi Teşvik Kanunu, 2547 Sayılı Yüksek Öğretim Kanunu'na 3711 Sayılı Kanun'la eklenen 18 Madde, 6831 Sayılı Orman Kanunu ’nun 17 ve 115 Maddeleri, 2924 Sayılı Orman Köylerinin Kalkındırılması Hakkındaki Kanun ve değişiklikleri ( 3763 ve 4127 Sayılı kanunlar), 3213 Sayılı Maden Kanunu kayda değer ölçüde orman tahribatına yol açmaktadır
3 Meralarda Aşırı Otlatma
Verim kapasitesinin çok üzerinde ve baştan savma otlatılan meralarda ot örtüsünün tahrip olması yüzey erozyonunu arttırmaktadır Otlak kapasitesi aşıldığı andan itibaren, meradaki bitkiler ve toprağın yapısı bozularak erozyona elverişli hale kazanç Meralarda, dürüst otlatma mevsiminin seçilememesi ve tersine ağır otlatma yapılması, meraların fazla derecede tahrip edilmesine ve toprağın kompaktlaşmasına neden olur Dolayısıyla erozyonun kaynağı olarak vasfını kaybetmiş meralar büyük yük taşır
FORUMUZBİZ
4 Dağınık ve Baştan Savma Kırsal Yerleşme
Tabiatı en çok kullanan, en çok bozan ve en çok düzelten de insandır Zaten insan müdahalesi olmadan meydana gelen erozyona normal erozyon denilmektedir İnsan; tarımsal, sosyal ve idareli ihtiyaçları için bitki örtüsünü kaldırarak, toprağı diğer tatbik şekillerine dönüştürmektedir
1997 nüfus sayımına göre, yurdumuzda orman içi ve civarı köylerde 7050 milyon insan yaşamaktadır Bu köylerin çoğu özellikle dağlık alanlarda pat diye pozitif mahallenin birleşmesinden meydana gelmektedirBu köylerin manâlı bir bölümünde yeterli ekonomik gelire sahip olmayan yoksul millet yaşamaktadır Bu koşul, rakımı yüksek dağlık alanlarda ekosistemin bozulmasına ve bu nedenle erozyonun hızlanmasına neden olmaktadır
(Alıntıdır) *
EROZYONUN TANIMI VE ÇEŞİTLERİ
Erozyonun Tanımı
Erozyonun sözcük anlamı: bir varlığın bir değeri yerine getirilemeyecek şekilde değil olmasıdır Toprak biliminde ise; yeryüzündeki belli başlı materyalin değişik etkenlerle aşınıp taşınması olayıdır
Erozyon, tabiatın olağan süreci içinde meydana geliyorsa normal erozyon; insanın tabiattaki toprak, su ve bitki arasındaki dengeyi bozucu nitelikteki müdahaleleri sonucu meydana geliyorsa hızlandırılmış erozyon adını almaktadır Olağan erozyon, genelde insan müdahalesi olmayan yerlerde görülür ve çok yavaş olarak gelişir Meraların aşırı derecede otlatılması, ormanların yıkım edilmesi ile daha az korunan toprak, su ile kolayca taşınabilmektedir ve erozyon hızlanmaktadır
Yapıcı Unsurlara Tarafından Erozyonun Çeşitleri
Özellikle ülkemizde tahribatı büyük boyutlara ulaşan su erozyonu, erozyon çeşitleri içerisinde en önemlisidir Su erozyonundan sonra öteki erozyon çeşitleri siklet sırasına kadar; rüzgar, çığlar, heyelanlar ve buzullar olarak sıralayabiliriz Çığ zaman zaman can ve mülk kayıplarına neden oluyorsa da su erozyonu afeti karşısında ikinci planda kalmaktadır
1 Su Erozyonu
Su erozyonu, diğer erozyon çeşitleri içerisinde en yaygın ve en etkili olanıdır Bunun için, toprak erozyonu denildiğinde akla su erozyonu gelmektedir Türkiye topraklarının % 86'sında erozyon vardır Böylece su erozyonunun etkilediği alan 669 milyon hektarı bulmaktadır Yurdumuzdaki manâlı can ve mal kayıpları su erozyonu sonucu meydana gelmektedir
2 Çığlar
Türkiye'nin fazla derecede ormansızlaşmış, yükseltisi yurdun diğer kısımlarına oranla daha artı ve yağışların çoğunlukla % 45' den sonraki meyilde kar şeklinde düştüğü Kuzey Kuzeydoğu ve Doğu Anadolu'da çığ olaylarına sıkça rastlanmakta, can ve mal kayıplarına neden olduğu gibi ikâmetgâh yerlerini, yolları, turistik tesisleri ve devlet yatırımlarını tehdit etmektedir
Türkiye'de yalnız 1985 yılından bugüne kadar 233 çığ olayı tespit olunmuş ve bu süre içinde 604 kişi hayatını kaybetmiştir Çığ, pürüzsüzlüğü olmayan eğimi yüksek sarp kayalık ve otlu satıhlara düşen aşırı kar yağışlarının kaygan satıhtan kopması ile aşağı kısımlara içten hızını ve miktarını arttırarak meydana gelen bir kar kitlesi akımı olayıdır Bu kar kitlesi önüne gelen insanların ölümüne niçin olabildiği gibi ev, ahır, sınai tesis vb gibi yerlere zarar vererek kara ve demiryollarını kapatabilmekte günlerce trafiği aksatabilmekte ve sportif amaçlı gezilerde insan ölümlerine neden olmaktadır
3 Rüzgar Erozyonu
Rüzgar erozyonu sonucu bereketli toprakların kaybı, buharlaşmanın hızlanmasıyla toprak emliliğinin azalması, bitki büyümesinin yavaşlaması, ulaşımın aksaması ve verimin düşmesi olumsuzluklarını ortaya çıkarmaktadır Taşınan kum ve verimsiz toprak, üretken tarım topraklarını kaplayarak, tarım yapılamaz ülkü getirmektedir
Mevcut Durum
Türkiye jeomorfolojik yapısı itibariyle engebeli bir ülkedir Nitekim ülkemizin toplam alanının % 46'sını % 40'dan fazla eğime ve % 80'den fazlasını da % 15'den artı eğime sahip sahalar teşkil etmektedir İklim benzeri kurak, yağışlar baştan savma ve şiddetli sağanak şeklindedir Tüm bu negatif faktörlerin yanında, toprağı olağan yapısı ile koruması gereken ormanlar, yangın ve firari kesim sonucu koruyucu vasfını büyük ölçüde yitirmiş, meralarda fazla otlatma ve tarla açmaları ile korumasız hale gelmiştir
Erozyon tüm Dünyada değişik şekil ve şiddette meydana gelmekte ise de yurdumuzda özellikle daha yaygın ve seri seyretmekte ve az daha her çeşidi bulunmaktadır Yüzeysel erozyon, oyuntu erozyonu, arazi kaymaları, rüzgar erozyonu ve çığlar bunların başlıcalarıdır
Buna karşın Türkiye'de, erozyonla savaş çalışmaları ne yasal, ne teknik ve ne de sosyoekonomik yönlerden rayına oturmuştur Bunun sonucu olarakta toprak servetinin kaybı yanında sık sık sel felaketleri meydana gelmektedir
En yakın örnek olarak 1998'de Batı Karadeniz selinde 30, 1995 İzmir selinde 63, ve yine 1995 Senirkent selinde 74 vatandaşımız hayatını kaybetmiş, rakamlara dökülmesi fazla güç fiziki hasar meydana gelmiş, insanlarımız acı çekmişlerdir
EROZYONUN NEDENLERİ
Doğal Yapıdan Kaynaklanan Nedenler
1 İklim
İklimin erozyon üstüne etkisi; yağış, sıcaklık ve rüzgarla olmaktadır Bunların içerisinde en önemlisi yağış olup, yağışın da şekli, şiddeti, süresi ve rejimi erozyona ayrı etkiler yapmaktadır dahası sıcaklık, yağışların çeşidini, toprağın donmasını ve nem içeriğini etkilemek suretiyle ayrıntılı olarak erozyonun şiddetine etki etmektedir Bu açıdan Doğu Anadolu Bölgemizde toprağın 50 cm derinliğe dek donması ve sıcak havalarda gevşemesi olayı, diğer bölgelerimizde yağmur ve rüzgar, erozyon olayları açısından önemlidirÜlkemizin dünyadaki konumu sebebiyle bilhassa İç Anadolu, Doğu ve Güneydoğu Anadolu Bölgeleri'nde yaz kuraklığı ve yağış azlığıyetersizliği diğer bölgelere kadar daha fazladır Bu nedenden dolayı, bitki örtüsünün kuvvetsiz olduğu bu bölgeler ülkemizin erozyondan azami etkilenen bölgeleridir Çünkü, kurak ve sanki verimsiz sahaların mevcut ekosistemlerinin bozulması kolay ve hızlı olmakta ve bozulan ekosistemlerinin yeniden eski haline getirilmesi de baskı ve fiyatı yüksek olmaktadır
2 Topografya
Yamacın eğim ve uzunluğu erozyonda etkin topografık etkenlerdir Erozyonun şiddeti ve toprağın yüzeysel akışla taşınmasına neden olan faktörlerin başında eğim gelmektedir
Dünyada kara kütlesinin ortalama yüksekliği 700 m, Avrupa'nın 330 m, Afrika'nın 600 m, Asya'nın 1010 m olmasına rağmen Türkiye'nin ortalama yüksekliği 1132 m 'ye ulaşmaktadır Yükselti basamakları dikkate alınarak yapılan değerlendirmede de 0500 metre arasındaki alanlar ülkemizin % 17,5'u, 5001000 metre arasındaki sahalar % 26,6'sını kaplamakta,10002000 metre arasındaki alanlar ise % 45,9' a ulaşmaktadır
Ülkemiz arazisinin eğimli ve engebeli olması, orman ve ot örtüsünün tahrip edildiği alanlarda doğal dengenin hızla bozulması sonucunu doğurmaktadır Doğal dengenin bozulması sonucu hızla toprakların aşınması süreci başlamaktadır Erozyonun şiddetli olarak devam ettiği alanlarda altta bulunan jeolojik inşa yer yer taşlı ve kayalık araziler halinde ortaya çıkmaktadır
3 Jeolojik ve Toprak Yapısı
Ülkemizin jeolojik ve toprak yapısı; genelde pekişme durumu zayıf, ayrışmaya ve değişmeye karşı fazla dayanıklılık göstermeyen taneli, tortul ve volkaniktir Toprak ile jeolojik inşa aralarında sıkı bir ilişki vardır maksimum aşınmaya uğrayan zeminler Eosen ve Neogen zamanlara ait araziler ile volkanik kül ve tüflerdir Başlıca pekişme durumu kuvvetsiz, ayrışmaya ve erozyona aleyhinde fazla dayanıklılık göstermeyen gevşek yapılardan oluşan topraklarımız erozyona alıngan bir yapıdadır Bu
nedenle, en fazla aşınan ve sellere maksimum malzeme veren kaynaklar kumlu, şiltli, çakıllı olan pekişmemiş araziler ile bünyesine su aldığında kısa sürede eriyebilen tuz ve alkali maddeler bakımından zengin, ulusal ve killi depolar olmaktadır
Ülkemizde, toprak örtüsünün tamamen değil olduğu eğimli alanlarda erozyonun şeklini, şiddet ve seyrini; jeolojik yapıyı yaratıcı belli başlı materyalin yapısı, bünye özelliği, yağış sularını tutma ve geçirme kapasitesi gibi maddesel ve kimyasal özellikleri belirler öte yandan, kurak ve sıcak iklim şartları aşağıda Anadolu'nun kapalı havzalarında çökelmiş olan tuzlu, alkali maddeler bakımından zengin killi, marnlı ve jipsli depolarda kimyasal erozyon ön plana geçmiştir
Ülkemizde, bazı ana kayalar üstünde oluşan toprak aşınması; kayalıktaşlık alanların ortaya çıkmasına ve dolayısıyla buraların VIII sınıfa giren araziler haline gelmesine yol açmıştır
4 Ot Gibi Yaşama ve Ölü Örtü
Çıplak arazilere oranla ot gibi yaşama ile dolgun arazilerde erozyon daha eksik meydana gelmektedir; çünkü, bitki örtüsü intersepsiyonla toprağa ulaşan yağışın miktarını, şiddetini ve mekanik etkisini azaltır,kökleriyle toprağı sarar ve taşınmasını önler Orman toprakları ise, suyun akış hızını azaltır ve suyun toprağa sızmasını artırarak erozyonun şiddetini düşürür Keza; ot gibi yaşama, toprak yüzeyinde biriktirdiği ölü örtü ile toprağı yağmura aleyhinde korumaktadır Bilhassa, orman ölü örtüsü, en şiddetli yağışları yüzeysel akıma geçmeden toprak içerisine kolaylıkla geçirebilecek bir infiltrasyon kapasitesine sahiptir
Sosyal ve Hesaplı Nedenler
1 Ormanların Tahribi
Ülkemiz ormanları, bilinçsiz ve kanunsuz faydalanmalar, otlatma, tarla açma ve bilinçsiz endüstrileşme gibi çok değişik başvuru formu amaçları ile tahrip edilmekte ve antropojen step alanına dönüştürülmektedir bundan başka bu alanlarımız orman niteliğini kaybettiği gerekçesiyle 6831 Sayılı Orman Kanunu'nun 2B maddesi ile orman sınırları dışarısına çıkarılmakta ve bu nedenle ormansızlaşma yaratılmaktadır Örneğin 19741994 yılları aralarında 412:000 hektar bölge orman tahdit alanı dışına çıkartılmıştır Son yıllarda sıkça sel afetlerine uğrayan Bolu ilinin Düzce, Yığılca ve Kaynaşlı yerleşim birimlerinde 19681986 yılları aralarında bu yasalarla ortaya meydana çıkan orman azalmasının sırasıyla, 3876 ha, 2382 ha ve 83,9 haolduğu saptanmıştır Hem, Anadolu köylüsü, orman alanlarının tümünü neredeyse bir otlak alanı gibi görmekte ve herhangi bir müsade almaya lüzum görmeksizin bu alanlarda gelişigüzelbaşıboş hayvan otlatmacılığını sürdürmektedir Ama, orman idaresince gençleştirmeye tefrik edilen sahaların dikenli tel ile koruma altına alınması halinde bu otlatmaya zorda olsa engel olunabilmektedir
Bu şekilde; devlete ait orman alanlarının ve çayır niteliği taşımayan define arazilerinin baştan savma ve fazla otlatma amaçlı kullanılması da Türkiye'deki erozyonun artmasının esas etkenlerinden birini oluşturmaktadır
Her yıl meydana gelen yüzlerce orman yangını ile de binlerce hektar orman yok olmaktadır Yüksek eğimli orman alanlarında, ormanın ortadan kalkması sonucunda erozyon hareketleri çabuk artmaktadır: Yeşil örtünün aniden yangınlarla değil olması, sağanak biçiminde yağan birincil yağışlarla birlikte toprak kaybına ve bir çok yerin yeniden yeşil örtü ile kaplanamayacak şekilde elden çıkmasına, sahanın taş ve kayalığa dönüşmesine niçin olmaktadır
2 Tarım Alanlarında Hatalı Arazi Kullanımı
Ülkemizde yetenek sınıflarına tarafından tarıma yerinde olmadığı halde tarım yapılan ve bu şekilde hatalı kullanılan arazinin alanı 61 milyon hektarı bulmaktadır
Yanlış arazi kullanımı, değişik amaçlara yönelik uygulamalarla artan bir şekilde artmaktadır I IIIII ve IV sınıf arazilerdeki yaklaşık 172000 hektar arazi yerleşme alanı ve sanayi alanı olarak kullanılmaktadır Bilhassa son 20 yıldan bu yana tarım alanları mesken ve ticari tesislerle işgal edilmesi büyük bir ivme kazanmıştır Bu şart tarımda verimi azaltırken aynı zamanda sel ve taşkınları da artırmıştır
üstelik 2634 Sayılı Turizmi Teşvik Kanunu, 2547 Sayılı Yüksek Öğretim Kanunu'na 3711 Sayılı Kanun'la eklenen 18 Madde, 6831 Sayılı Orman Kanunu ’nun 17 ve 115 Maddeleri, 2924 Sayılı Orman Köylerinin Kalkındırılması Hakkındaki Kanun ve değişiklikleri ( 3763 ve 4127 Sayılı kanunlar), 3213 Sayılı Maden Kanunu kayda değer ölçüde orman tahribatına yol açmaktadır
3 Meralarda Aşırı Otlatma
Verim kapasitesinin çok üzerinde ve baştan savma otlatılan meralarda ot örtüsünün tahrip olması yüzey erozyonunu arttırmaktadır Otlak kapasitesi aşıldığı andan itibaren, meradaki bitkiler ve toprağın yapısı bozularak erozyona elverişli hale kazanç Meralarda, dürüst otlatma mevsiminin seçilememesi ve tersine ağır otlatma yapılması, meraların fazla derecede tahrip edilmesine ve toprağın kompaktlaşmasına neden olur Dolayısıyla erozyonun kaynağı olarak vasfını kaybetmiş meralar büyük yük taşır
FORUMUZBİZ
4 Dağınık ve Baştan Savma Kırsal Yerleşme
Tabiatı en çok kullanan, en çok bozan ve en çok düzelten de insandır Zaten insan müdahalesi olmadan meydana gelen erozyona normal erozyon denilmektedir İnsan; tarımsal, sosyal ve idareli ihtiyaçları için bitki örtüsünü kaldırarak, toprağı diğer tatbik şekillerine dönüştürmektedir
1997 nüfus sayımına göre, yurdumuzda orman içi ve civarı köylerde 7050 milyon insan yaşamaktadır Bu köylerin çoğu özellikle dağlık alanlarda pat diye pozitif mahallenin birleşmesinden meydana gelmektedirBu köylerin manâlı bir bölümünde yeterli ekonomik gelire sahip olmayan yoksul millet yaşamaktadır Bu koşul, rakımı yüksek dağlık alanlarda ekosistemin bozulmasına ve bu nedenle erozyonun hızlanmasına neden olmaktadır
(Alıntıdır) *