Dersimiz ekonomi, konumuz enflasyon.
Herkesin ekonomist olma yolunda hızla ilerlediği 2022 yılında enflasyonda düşüş artık hayal gibi.
Son yapılan zamların etkisi, 20 yılın zirvesini gören enflasyonda henüz görülmedi.
Enflasyonda yükseliş sürecek
TÜİK'in son açıkladığı enflasyon verisi 2021 yılı Aralık ayında yüzde 13,58 aratarak yıllık 36,08'e yükselmişti. Yılbaşı gecesi gelen zamlar henüz bu verinin içinde değil.
Dolardaki düşüşün de istenilen seviyelerde olmaması ve üretici fiyatlarındaki artışın da gecikmeli yansıması ise enflasyonda uzun bir süre yükselişin sürmesi anlamına geliyor.
Türkiye'de en önemli ekonomik sorun kuşkusuz enflasyon!
Dünya'da ünlü ekonomi yazarı Alaattin Aktaş, 2022 yılında enflasyonda olacakları yazdı.
Türkiye'de iktidar olanların mücadele etmekten hiç vazgeçmedikleri, vazgeçemedikleri en önemli ekonomik sorun kuşkusuz enflasyondur. Bu mücadelenin hiç bitmiyor olması da ne yazık ki bir türlü başarı sağlanamadığını gösterir. Kimi dönemler bir iyileşme ortaya çıkmışsa da, o da Türkiye ölçeğinde bir iyileşmedir zaten, aradan kısa bir zaman geçer “enflasyon canavarı” yine hortlar.
Fiyatlar bir yılda niye bu kadar arttı?
Enflasyonun artmasına yol açan icraatları hep görmezden gelir, sonra da cilalı mücadele yöntemlerini piyasaya süreriz.
İnsan çoğu kez “Keşke enflasyonla mücadele etme durumunda olmasaydık” diyor. Öyle ya, sorun yoksa niye mücadele söz konusu olsun ki...
Enflasyona karşı yine bir mücadeleye giriştiğimiz anlaşılıyor. 2021’i rekor artışlarla kapatmışız, nasıl mücadele etmeyelim! Üretici fiyatlarındaki artış yüzde 80'i bulmuş, tüketici fiyatları da yüzde 36 artmış.
“Fiyatlar bir yılda niye bu kadar arttı, acaba bir yerde hata mı yaptık” sorununu hiç gündeme getirmeden şimdi yeni bir mücadele başlıyor.
2022’yi nasıl kapatabileceğiz?
Peki başlayalım bakalım... Bu yıl ne yapacağız da yüzde 36’lık tüketici fiyat artışını aşağı çekebileceğiz, zamanla görürüz...
Ne yapılacağını şu aşamada bilemiyoruz. Dolayısıyla ne ölçüde bir başarı sağlanabilir, bu konuda fikir yürütme şansına da sahip değiliz.
Dolayısıyla bizim yapabileceğimiz sayılardan yola çıkmak, ne olabileceğini bu şekilde irdelemek...
Bu köşede dün yıllık TÜFE artışının ocak ayının daha ilk haftası dolmadan yüzde 40’ı bulduğuna ve ocak ayı sonunda yüzde 50 sınırının aşılmasının kuvvetle muhtemel olduğuna işaret ettik.
Gelin bugün de bütün yılı kapsayan üç varsayımla hareket edip 2022’yi nasıl kapatabileceğimizi irdeleyelim...
Varsayım 1: Tek hane ancak hayal edilebilir!
Bu varsayımlara değinmeden önce ocak ayındaki TÜFE artışını aralıktaki gibi yüzde 13.5 dolayında beklediğimizi belirtelim. Böyle bir gerçekleşme halinde yıllık TÜFE artışı ocak ayı sonunda yüzde 52’ye dayanacak.
Üç temel varsayımımızdan ilki, ocaktaki yüzde 13.5'lik artıştan sonra kalan on bir ayda hiç fiyat artışı yaşanmayacağı. Bu çok ütopik bir varsayım, farkındayız; ama hani klasik ifadeyle “Mesela” dedik ve bu durumda ne olacağına baktık.
2022 sonu için tek haneyi unutacakmışız!
Ocaktaki yüzde 13.5 artıştan sonra hiç artış yaşanmıyor ve bu durumda bile 2022 sonunda tek haneye inilemiyor. Bu varsayıma göre 2022’nin TÜFE artışı ancak yüzde 13’e çekilebiliyor.
Düşünebiliyor musunuz, fiyat artışı ocaktan sonraki on bir ayda sıfır olsa bile yıllık artış yüzde 13, yani tek hane söz konusu değil.
Sıfır artışlardan daha öteye geçilir, kimi aylarda negatif oranlar gelirse tek haneli bir yıl sonu gerçekleşmesi tabii ki olabilir. Ama bu “mesela”nın da ötesinde bir durumdur.
Demek ki neymiş, 2022 sonu için tek haneyi unutacakmışız!
Varsayım 2: İbre yüzde 31'i gösteriyor
Ocak ayındaki artışı yüzde 13.5 olarak sabitlemiştik ya, sonraki aylara bakalım.
İkinci varsayımımız şubat-ekim döneminde, yani dokuz ayda fiyat artışının geçen yılla aynı düzeyde gerçekleşeceğine dayanıyor.
Kasım ve aralık aylarını ise geçen yılki yüksek oranların artık bir daha görülmeyeceği varsayımından hareketle önceki 18 yılın ortalaması düzeyinde alıyoruz. Yani bu iki ayda sırasıyla yüzde 0.87 ve yüzde 0.36 artışta kalınacağını varsayıyoruz.
Enflasyon yüzde 30'dan daha az artmayacak
Ocakta yüzde 13.5’lik bir oran, sonraki dokuz ayda geçen yılki kadar artış, son iki ayda ise biraz önce belirttiğimiz çok iyimser oranlar...
Böylesine iyimser bir varsayımda bile yıl sonundaki TÜFE artışı ancak yüzde 31’e iniyor.
Bu varsayımın iyimserliği özellikle kasım ve aralıktan geliyor. Normal koşullarda özellikle aralıkta geçen yılki gibi bir oran görülmesi beklenmez ama önceki yıllar ortalaması olan yüzde 0.36 da bayağı iyimser kalıyor.
Buna rağmen inilebilen oran yüzde 31.
Sanki kendimizi şimdiden tüketici fiyatları endeksinin bu yıl yüzde 30’dan daha az artmayacağına hazırlasak iyi olacak gibi...
Varsayım 3: Yüzde 40’ın altına inmek mümkün olmayabilir
Gelelim üçüncü varsayımımıza...
Ocak ayı yine yüzde 13.5 ve sabit. Bu varsayımda şubat-ekim döneminde aylık artışların geçen yılki aylık oranların 1 puan üstünde gerçekleşeceğini varsayıyoruz. Kasım ve aralık aylarında ise önceki 18 yılın ortalaması olarak aldığımız yüzde 0.87 ve yüzde 0.36'nın bu kez 1 puan daha yüksek gerçekleşeceğini öngörerek hesap yapıyoruz.
Bu durumda ocak sonunda yüzde 52'ye çıkan yıllık artış ekim sonunda yüzde 66'ya ulaşıyor, ardından kasımda yüzde 63'e, aralıkta ise ancak yüzde 46'ya iniyor.
Bu da çok göz ardı edilecek bir varsayım olarak görülmemeli.
Kur artışını şimdilik baskılayabiliyoruz; ama nereye kadar?
Üretici fiyatlarındaki artış daha da hızlanacak ve belki yakında yüzde 100'ü de aşacak. Üreticiden tüketiciye yansımayı ve döviz kurunda ortaya çıkabilecek yeni bir tırmanışın yapacağı etkileri düşünürsek yüzde 40'ın altına inilmesinin hiç de kolay olmayacağı da söylenebilir.