nicebayan
FD Üye
- Katılım
- Ara 24, 2016
- Mesajlar
- 94,678
- Etkileşim
- 2
- Puan
- 38
- Yaş
- 36
- Web sitesi
- nicebayan.com
- F-D Coin
- 90
Ünlü Türk Sosyologlar kimlerdir
Ünlü Türk ekoller
Türk Sosyologlar
Türk Sosyologlar hakkında data
TÜRK SOSYOLOJİ TARİHİ
ANKARA EKOLÜ
Ankara ekolü 1939 yılı sonlarında Ankara Üniversitesi Dil ve Tarih Coğrafya Fakültesinde oluşmaya başlayan ve Amerikan Sosyolojisini ülkemizde temsilcilik etmeyi amaçlayan bir sosyoloji anlayışına sahip olan Niyazi Berkes, Behice Boran ve Mediha Berkes kadar oluşturulmuştur Ankara ekolü, batılılaşma ile evrenselliği özdeş kabul etmektedir
Ekol ulusal ilim anlayışına aleyhinde çıkarak evrensel ilim anlayışını savunur Bilimin oysa batı ile temaslarının başladığı tarihten sonra oluşmaya başladığını öne sürer Batı bilim anlayışına kaynaklık eden hümanizmayı ele alır Hümanist olabilmemiz için Yunan ve Latin kültürünü, tarihini öğrenmemiz gerektiğini ve batıyı sevmeyenin hiç bir şeyi sevmeyeceği savunulur
Ekole tarafından hümanizma, iktisadi yapının ve ticaretin fazla canlı bir şekilde işlediği İtalya ’da, değişen sosyal şartların bir ürünü olarak doğmuştur Ekol, bilim anlayışlarındaki evrensel çerçeveyi, sanat ve edebiyat sosyolojisine de uygulamışlardır sanatçılar tarafsız olarak değerlendirilmelidir Sanatçılar içinde yaşadıkları toplumsal tabakalardan birine mensup oldukları için o sosyal tabakanın bütünü içindeki yerlerini vurgulamaya çalışırlar Ekole kadar usta yaşadığı toplumdan etkilenirken, toplumu da etkilemeli ve onunu batılılaşmasına öncülük eden bir rol oynamalıdır
Ankara Ekolünün laiklik anlayışı; laiklik din ile devlet işlerinin birbirinden ayrımı değildir ‘Laiklikle sosyal hayatın birçok alanları ile din arasındaki ilişkinin çözülmesi kastedilir Yalnız siyasi ve dini otoritelerin ayrılması yok, ailenin, hesaplı hayatın, hukukun, kıyafet vesairesin dini ölçülerden ve kaidelerden ayrılması demektir ’
Ankara ekolü, Amerikan sosyolojisiyle Kara Avrupa'sı sosyolojisini iki ayrı dünya olarak değerlendirir Ankara Ekolüne Amerikan Sosyolojisinde kayda değer bir yeri olan ırkçılık teorilerini tenkit Ülkemizde ırkçılar etkinliklerini çabuk arttırırlar Onlara aleyhinde mücadeleyi Ankara Ekolü verir Ekole göre ırkçılık bizim kültürümüze tamamıyla yabancıdır Dış kaynaklıdır Türk halkı aralarında ırkçılık görüşleri yaşanmamıştır Ankara Ekolünün belirli kanısı; ‘Dünya medeniyetini hiçbir halk tek başına yaratmamıştır Uygarlık bütün insanlığın kurduğu iki taraflı bir eserdir ’
Ekol, faşizmi, kapitalizmin çökme döneminde ortaya çıktığını ve büyük sermaye sahiplerinin menfaatlerini yığın hareketleri yaratarak korumasına vasıtalık eden muhafazakar bir rejim olarak tanımlar Darvinizmin ileri fikirlerinin zayıflamasına burjuvazinin neden olduğunu söyler
Ekol, ülkemizde sosyoloji araştırmalarının yapılamayışını iki nedene bağlar;
Bizdeki sosyoloji okullarının dogmatik doktrinler ileri sürerek, siyasete karışarak ideoloji yapmaktan ileri gidememişlerdir
Sosyoloji ders programlarının hazırlanmış formüller halinde öğrencilere verilmesi, olaylar arasındaki ilişkilerin tahlili ve eleştirmek suretiyle tartışılmaması
Ankara Ekolü, batıya, sosyolojisine baktığı gibi bakmaz Batı ile bütünleşme özlemle vurgulanır Toplum olarak yapılması gereken şey garp medeniyetini en kısa zamanda benimsemektir Kısmi etkilenmeler yeterli olmamaktadır
Ankara ekolü kendisini yeni bir dünya görüşünün temsilcisi olarak tanıtmak ister Bu yeni hayat felsefesi üretime ağırlık verdiği için bir takım konular daha ay8ıcalık kazanır Ekonomi üretimin temelidir Şehirler, endüstri toplumunun özelliklerini taşırken, köylerde üretimin en ufak birimi olarak karşımıza çıkar Ankara ekolünün favori konuları ekonomi, şehir, endüstri ve köy sosyolojisi olmuştur
Ekolün şehir halkı sosyolojisi konusundaki görüşleri aynı zamanda ekolün Batılılaşma ve toplumsal değişiklik konusundaki görüşlerini de yansıtır Ekole kadar, değişmenin, ilerlemenin yolu doğu toplumundan batı toplumuna ‘köyden şehre ’ tarımdan sanayiye içten bir değişimdir Garp medeniyeti şehirli medeniyetidir Garp medeniyetinin memleketimize girmesinde ve yaygınlaşmasında şehirlerimiz öncü rol oynar Köy kalkınması da şehirleşmenin genişlemesidir
Köylerle şehirler arasındaki karşıtlık, tarım, ticaret ve sanayi arasındaki ayrılıktan kaynaklanır Farklılıkların Nedeni:
Tarımın yeri ufak yerleşimler, ticaret ve sanayinin yeri büyük nüfuzların yaşadığı şehirlerdir
Toprağa sahip kişi hem sermayenin sahibi hem işletici ve idarecisi keza de bilfiil çalışan kimsedir Tarım amelesiyle arasında ihtisaslaşma yoktur
Köylerin iktisadi yapısı akrabalık ve komşuluk temeline dayalı ve örf ve adetlere göre tanzim olur Zirai kalkınmayı temin etmek için modern tekniği, makineyi ziraate sokmak, küçük köylü işletmeleri makinelerin iş görebileceği büyüklüğü getirmek gerekir Bunun için;
Devletin elindeki toprakları topraksız köylüye dağıtmalı
Köylerdeki toprak sahiplerini teşkilatlandırmalı
Devlet orta ve küçük köylü üreticileri, ağalara ve esnafa karşı korumalı
Mevcut devlet ziraat işletmelerini en ileri teknik ve teşkilatla geliştirmeli
İSTANBUL EKOLÜ
Bu ekol içinde Hilmi Ziya Ülken, Fahri Fındıkoğlu ve Nurettin Sazi Kösemihal bulunmaktadır Fransız kaynaklı ve felsefi ağırlıklı olan bu ekol geleneksel sosyolojiyi devam ettirir Toplumsal çıkarları, ülke gerçekleri ve pratik sorunların sosyolojik boyutu anları pozitif ilgilendirmez Bütün olayları batılı bir anlayışa kadar değerlendirirler İşledikleri konular ve aktardıkları teorilerin toplumla bağlantısı yoktur Ekol, Ziya Gökalp ’in etkisi altındadır Fransız sosyolojisinden beslenir bununla beraber bu ekolde Alman sosyolojisinin etkisi de hissedilir Bu ekolün temsilcileri aynı sosyoloji anlayışına sahiptir
Hilmi Ziya Ülken eklektik eğilimler taşırken, Marksizmi hatırlatmadan geçemez
Fındıkoğlu da eklektik, ama Alman sosyolojisinden kaynaklanan ‘sosyal siyaset ’ anlayışını ülkemize aşımak ister
Kösemihal, Le Play devamcılarınca geliştirilen tecrübi sosyoloji anlayışının üniversitedeki temsilcisidir
Bu üç temsilci sosyologtan fazla felsefi ağırlıklı fikirler ileriye süren filozof tipli bilim adamlarıdır İstanbul ekolü bilimi tek yol, ilmihal, dogma, iman vs olarak asla kabul etmez Hilmi Ziya Ülken bu anlayışın felsefi boyutlarını ‘Aşk Ahlakı ’ adını verdiği kavramla açıklar Aşk Ahlakı ile metafizik boyuttan akılcı zihniyete gelmek ister
İstanbul ekolü ile Ankara ekolü bilim anlayışı farklıdır İstanbul ekolünün bilim anlayışı Ankara Ekolünden daha teorik ve felsefi içeriğe sahiptir İstanbul ekolü demokratik yönetimde ilericiliğin ve gericiliğin belirleyicilerini de saptar Buna göre çağdaş demokrasi içtimai meseleye birinci dereceden siklet vermeli, toprak ve işçi meselelerini halletmelidir Bu meseleye karşısında tedavi yaratıcı görüşlere ve partilere ileri, bu meseleyi hiçe sayan içtimai görüşlere ve partilere gerici demişlerdir Ekole tarafından demokratik cemiyetlerdeki hürlüğün gerçekleşebilmesi için toplumunu o siyasi partilere sahip bir parlâmento göre yöneticilik edilmesi gerekir Bu partiler toplumsal sorunlar karşısındaki görüşlerini açıklamalıdır
Ekole göre Tanzimat, kendisinden önceki nizamı beğenmeyen ve kurduğu nizamı görmek isteyen toplumsal hayatın her sahasında yeni bir düzenleme girişiminde bulunan bir dünya görüşüdür Ekole kadar Tanzimatla birlikte müslümanların hristiyanlara üstün olduğu görüşü de yok oluyor Ekole göre aile hayatımızdan iktisadi hayatımıza değin bütün toplumu sarsan; sosyal tabaka ve zümrelerin nizamlarını yitirmelerine yol açan Tanzimat iç koşullar kadar dış şartların zoruyla olmuştur
Tanzimatla beraber fen ağırlıklı bilim dallarının yanına sosyal ağırlıklı bilimlerde ülkemizde ağırlığını hissettirmiştir Gazeteler yayımlanmaya başlamış ve Türk hafıza adamları bu gazeteler bir uçtan bir uca fikirlerini yayarak, görüşlerini halk kesimlerine değin ulaştırmışlardır Ekole kadar belli başlı siyasi felsefe Genç Türklerin hareketi, Ziya Gökalp ’in içtimaiyat cereyanı ve Prens Sabahattin ’in ‘mesleki içtima ’ sı vasıtasıyla ülke sorunlarına eğilen toplumsal felsefe halini almıştır
İstanbul ekolünü, Ankara ekolünden ayıran en manâlı özelliğinden bir tanesine köy sosyolojisine tartma vermemiş olmasıdır Üç hocanın birlikte kaleme aldıkları tek makale; Karataş Köyü monografisi, üstünkörü bir incelemedir Ama buna rağmen köy sosyolojisinin geçmişi hakkındaki en manâlı makaleyi İstanbul ekolü yayımlamıştır 1940 ’larda ve daha sonraları Ankara ekolüne karşısında besledikleri sempati kaybolmaya başlamıştır Buna kadar Ankara Ekolü alt yapının süt yapıyı belirlediğini öne sürmektedir
Batı konusu da iki ekolünde görüşleri paralellik gösterir Batı ile evrensellik özdeştir Dünyada geçerli olan tek uygarlık Batı medeniyetidir ve bizimde en kısa zamanda bu medeniyete katılmamız gerekir Fransız Devrimi, evrimci bir gelişmenin ürünü sayan ekol, bizdeki Batılılaşmanın da evrimci bir yol izlemesi gerektiğini savunur
İstanbul Ekolü sosyalizm ile komünizmi kesin olarak ayırır:
Sosyalizm, sanayileşmeye bağlı iktisadi düşünce tarzıdır
Günümüzde Batı ülkelerinin sosyalizm anlayışı ile komünizm anlayışları kesin olarak ayrılmıştır
Komünzm, çalışanların bütün haklarını ve özgürlüklerini elinden alarak onu köle gibi çalıştırırken; sosyalizm ‘mülkiyette orta yol ’ anlayışı getirmiştir
Ülkemizde emekçi sendikalarının kurulması gerekir, sendikaların gelişebilmesi için işçilerin, dış tesirlere kulak asmamaları, milli çıkarları korumaları, siyaset yapmamaları, kendi çıkarlarını savunmaları gerekir
İSTANBUL EKOLÜNÜN SOSYOLOJİ ANLAYIŞI
Ekol, ele aldığı konunun tarihi gelişim seyrini, ele aldığı konu ile birlikte aktarmasıdır Toplumsal olaylar iki yoldan incelenebilir
a) doğrudan doğruya gözleyebileceğimiz ve tekrarlanan değişmeler
b) Ayrıntılı gözlemle kavradığımız ve her tarafta edilemeyen değişmeler
Ekole göre en geniş içtimai zümre sınıftır ve en büyük içtimai münasebetler, derslik münasebetleri ve sınıf tezatlarıdır Sosyologlar toplumsal ilişkiler sahasını oluş sırasında kavrayacak ve canlı olayları saptama ederek toplumun yapısına nüfuz edecektir sonradan bu izlenimlerini istatistik bilimi, tarih gibi bilimler yardımıyla açıklayacaktır İnsan varlığı sosyal bilimlerin karşılıklı konusu olarak ele alınır Sosyolojinin iki önemli konusu hukuk ve iktisat sosyolojisiyle meşgul olmuşlardır Bu konuda makaleler kaleme almışlardır
Gerek İstanbul ekolü gerekse Ankara ekolü sanat ve edebiyat sosyolojisiyle yakından ilgilenmişlerdir İstanbul ekolüne göre roman yoluyla toplumların ve sınıfların hakim değerlerini vermek mümkündür
İstanbul ekolüne göre dünyada tek bir medeniyet vardı O da garp medeniyetidir Bu manada garplılaşmak demek kapalı medeniyetten açık medeniyete aşmak demektir Akla Yatkın düşünce, ilik ve felsefe bu medeniyetin eseridir Ekol, her şeyimizle Batılı olmamız gereğini savunur
İstanbul ekolünün yakından peşine düşüp takip ettiği konulardan biri de din sosyolojisidir Ekol, tek tanrılı dinlerin, eski dinlerin izlerini taşıdığı ve idin bir tekamül çizgisi izleyerek gitgide mükemmelleştiği fikrindedir Ekol, İslamiyet ’te eski dinlerin izlerini arar
Ekol, daha fazla gelişebilmemiz ve daha çabuk Batılılaşmamız için liberalizm yerine iktisadi devletçiliğin yararlı olacağını ve böylece TC ’nin devletçiliği benimsediği görüşündedir
GENEL DEĞERLENDIRME
1940 ’ların sosyolojisi aslında dergiler civarda şekillenir Örneğin Fındıklıoğlu ’nun çıkardığı Meslek Dergisi Alman ağırlıklı fikirleri tanıtırken, idealleştirme eğilimleri içeren Mehmet İzzet ’e geniş yer verir; Gökalp ’i tanıtır Alman sosyal bilimcilerin yazıları da yer alır Sosyal Siyaset konularını ele alarak işler
Hilmi Ziya Ülken, İnsan Dergisi ’ni yayımlar Derginin amacı memleketi tanınma meselesine birinci dereceden ehemmiyet tahsis etmek ve Durkheim sosyolojisinden ziyade Sabahattin ’inin ileri sürdükleri tecrübi sosyoloji yönünün tutulmasıdır
İstanbul ekolü, ders notları ile daha teorik sosyoloji konularını Sosyoloji Dergisi ’nde yayımlar
Fındıklıoğlu, milliyetçilik duygularına hitap eden yazılarına Çığır Dergisi ’nde yer verirken, Işık Halkası ’de de yazan Keza İstanbul Üniversitesi İktisat Fakültesi Dergisi ile İstanbul Üniversitesi Hukuk Fakültesi Dergisi ’nde de yayın hayatına devam eder
Ankara ekolüne gelince, AÜDTCF Dergisi ve Yurt ve Dünya Dergisi ekolün görüşlerini açıklamakta kullandığı dergilerdir Toplumda tek konuyu ele alarak koşul tespitinde bulunmuş ve olayları irdeleme yolunu seçmiştir Bu konuların başında sosyal değiştirme, Batılılaşma, ekonomi sosyolojisi, köy sorunu, gençlik, ırkçılık, aile sosyolojisi konularını sayabiliriz Fakat ekol, sosyal değişiklik ve sosyal değişmeyle Batılılaşmak konusunda yoğunlaşmışlardır
Ankara ekolüne tarafından jurnal hayatta ne kadar çok teknik vasıta kullanılırsa pek hızlı değişiklik meydana gelir Değişmeyi hızlandıracak kuvvet de devlettir Bütün değişiklik çabalarının varacağı son nokta Batı uygarlığına her şeyimizle katılabilmektir Taklitçi bir batıcılık fayda sağlamaz Uyarı edilmesi gereken nokta Türkiye ’nin bağımsızlığını koruyarak Batının yerinde yer almaktır Bağımsızlığını kaybetmiş Türkiye Batının ama sömürgesi olabilir
Ankara ekolü yeni disiplinleri; köy sosyolojisi, kent ve endüstri sosyolojisi, hesaplı sosyolojini sistemli bir şekilde işlemiştir Bu özellikler Ankara ekolünü İstanbul ekolünden ayırır Köyün ciddi bir şekilde üniversiteye girmesi Ankara ekolüyle olmuştur Köy konusunda gaye Batılılaşma yanında kırsal kesimin hızını tespit edip, uygulanabilecek teorilere ulaşmaktır
Ankara Ekolünün Türk Sosyolojisine getirdiği konuların başında kent ve endüstri sosyolojileri vardır Ekol, şehirleşme hızının batılılaşmaktaki etkisini araştırır Köylerden göç eden kitlelerin toplumsal değişimde rolü iki yönlüdür; sanayileşme ve şehirleşme
Sanayileşen Türkiye ’de köylüler işçi sınıfına dönüşür Ankara ekolünü İstanbul ’dan ayıran bir öteki özelliği ekonomi sosyolojisine verdiği önemdir Ankara ekolüne göre toplumdaki değişimin hesaplı inşa ile doğrudan bağıntısı vardır Eğer geri kalmışsak, gelenekçi bir yaşam tarzı benimsiyorsak nedeni hesaplı yapımızdan kaynaklanmaktadır Ufak el sanatları ve aile işletmeleri gericiliğin temelidir Şehirleşerek büyük sanayiye ulaşmamız gerekir Böylece faal reformcu bir toplum doğacaktır Toplumdaki her kurumun, her olayın her geleneğin bir görevi vardır
İstanbul ekolü gelenekçi sosyoloji ekolünün devamıdır Ele aldığı konalar Türk Sosyolojisiyle aynıdır Yeni bir iddiası yoktur Ankara ekolü gibi büyük umutlar taşımaz Ama Ankara ekolü yeni bir sosyoloji anlayışıyla ortaya çıkmıştır Amerikan sosyolojisi, ele aldığı konular sistemli bir amaca hizmet eder: Toplumun ilerlemesi için uygun formüller aranje etmek, böylece keza geri kalmışlıktan kurtulunacak ve Batıyla en ince ayrıntısına kadar bütünleşilecektir
İstanbul ekolü materyalist ve determinist bilim anlayışının yanına milliyetçilik duygularına da yer verir Geleneksel sosyolojimiz içersinde bilhassa felsefi konulara, Türk fikir tarihine, hukuk sosyolojisine ve daha pek çok konuya yer verir Bunların yanına İslam Felsefesi, Din sosyolojisi, Hesaplı düşünce tarihi, Aile sosyolojisi, Işçi sorunları ve sendikacılık, ırkçılık, Millet edebiyatı gibi konularda yazılar yazmışlardır
İKİ EKOLÜN BENZERLİKLERİ:
İki ekolde Batılılaşmayı zorunlu olarak görürler
İki ekolde demokrasiye inanırlar
Ankara ekolünün Türk us tarihine bakışı eleştirisel bir teşebbüs içerir Konunun derinlemesine gidilmez Düşünürler hakkında sıradan bilgiler verilir İstanbul ekolünün yaklaşımı daha kapsamlıdır Türk düşünce tarihindeki bir takım akımların devamını sağlamayı amaçlar
Ortak olarak sergilenen ama zıt olan başka konu iki ekolün bilim anlayışıdır; Ankara ekolü, ‘bilimin toplum çıkarları doğrultusunda kullanılmasını savunur ’ İstanbul ekolü ise görünmeyen ve gündelik çıkarların üstünde bir bilim anlayışına sahiptir
Sanat ve edebiyat konusunda da aynı yaklaşımlar sergilenir Ankara ekolüne tarafından sanat, derslik çıkarlarının bir ürünüdür
ÇALIŞMADAN ÇIKARABİLECEĞİMİZ SONUÇLAR
Türk Sosyolojisi 1940 ’lardan daha sonra Fransız kaynağı tek olmak özelliğini yitirmiştir Bu alanı Amerikan ve Alman kaynaklarıyla beraber paylaşmıştır
1940 ’lara dek tekelci ve monist etkisini sürdüren Fransız sosyolojisi yani İstanbul ekolünün sosyolojiye sahip olma ayrıcalığı Ankara ekolünün oluşması ile sona ermiştir
Ankara ekolü, Amerikan sosyolojisinin etkisi ile yeni alanlara dürüst sistematik bir araştırma faaliyetine girişmiştir Köy ve şehir halkı sosyolojisi ağırlık kazanmıştır Köyden şehre ve şehirden batılılaşmaya dürüst bir evrim çizgisini vurgulayarak deneysel sosyolojiye yönelmiştir
Elde edilen bütün bilgiler Batılılaşma ve çağdaşlaşma hızını belirlemeyi amaçlıyordu
1940 öncesinde olduğu gibi Türk sosyolojisi sadece resmi ideoloji sınırları içinde, rejimi savunmakla kalmıyor Problemler oluştukça çözüm yolları arıyor
İstanbul ekolü, bazı açıklamalarını tarihe dayandırmış ve Türk tarihini daha bağımsız olarak değerlendirmiştir Ankara ekolü, bilim dünyamıza devrimci katkılarından dolayı sosyoloji bilimini somuta indirgeyerek toplum çıkarları ile özdeşliği gösterilmeye çalışılmıştır Yani sosyoloji toplumun yaşadığı hayattaki çıkarlarından bağımsız ve dogma bir bilim de değildir *
Ünlü Türk ekoller
Türk Sosyologlar
Türk Sosyologlar hakkında data
TÜRK SOSYOLOJİ TARİHİ
ANKARA EKOLÜ
Ankara ekolü 1939 yılı sonlarında Ankara Üniversitesi Dil ve Tarih Coğrafya Fakültesinde oluşmaya başlayan ve Amerikan Sosyolojisini ülkemizde temsilcilik etmeyi amaçlayan bir sosyoloji anlayışına sahip olan Niyazi Berkes, Behice Boran ve Mediha Berkes kadar oluşturulmuştur Ankara ekolü, batılılaşma ile evrenselliği özdeş kabul etmektedir
Ekol ulusal ilim anlayışına aleyhinde çıkarak evrensel ilim anlayışını savunur Bilimin oysa batı ile temaslarının başladığı tarihten sonra oluşmaya başladığını öne sürer Batı bilim anlayışına kaynaklık eden hümanizmayı ele alır Hümanist olabilmemiz için Yunan ve Latin kültürünü, tarihini öğrenmemiz gerektiğini ve batıyı sevmeyenin hiç bir şeyi sevmeyeceği savunulur
Ekole tarafından hümanizma, iktisadi yapının ve ticaretin fazla canlı bir şekilde işlediği İtalya ’da, değişen sosyal şartların bir ürünü olarak doğmuştur Ekol, bilim anlayışlarındaki evrensel çerçeveyi, sanat ve edebiyat sosyolojisine de uygulamışlardır sanatçılar tarafsız olarak değerlendirilmelidir Sanatçılar içinde yaşadıkları toplumsal tabakalardan birine mensup oldukları için o sosyal tabakanın bütünü içindeki yerlerini vurgulamaya çalışırlar Ekole kadar usta yaşadığı toplumdan etkilenirken, toplumu da etkilemeli ve onunu batılılaşmasına öncülük eden bir rol oynamalıdır
Ankara Ekolünün laiklik anlayışı; laiklik din ile devlet işlerinin birbirinden ayrımı değildir ‘Laiklikle sosyal hayatın birçok alanları ile din arasındaki ilişkinin çözülmesi kastedilir Yalnız siyasi ve dini otoritelerin ayrılması yok, ailenin, hesaplı hayatın, hukukun, kıyafet vesairesin dini ölçülerden ve kaidelerden ayrılması demektir ’
Ankara ekolü, Amerikan sosyolojisiyle Kara Avrupa'sı sosyolojisini iki ayrı dünya olarak değerlendirir Ankara Ekolüne Amerikan Sosyolojisinde kayda değer bir yeri olan ırkçılık teorilerini tenkit Ülkemizde ırkçılar etkinliklerini çabuk arttırırlar Onlara aleyhinde mücadeleyi Ankara Ekolü verir Ekole göre ırkçılık bizim kültürümüze tamamıyla yabancıdır Dış kaynaklıdır Türk halkı aralarında ırkçılık görüşleri yaşanmamıştır Ankara Ekolünün belirli kanısı; ‘Dünya medeniyetini hiçbir halk tek başına yaratmamıştır Uygarlık bütün insanlığın kurduğu iki taraflı bir eserdir ’
Ekol, faşizmi, kapitalizmin çökme döneminde ortaya çıktığını ve büyük sermaye sahiplerinin menfaatlerini yığın hareketleri yaratarak korumasına vasıtalık eden muhafazakar bir rejim olarak tanımlar Darvinizmin ileri fikirlerinin zayıflamasına burjuvazinin neden olduğunu söyler
Ekol, ülkemizde sosyoloji araştırmalarının yapılamayışını iki nedene bağlar;
Bizdeki sosyoloji okullarının dogmatik doktrinler ileri sürerek, siyasete karışarak ideoloji yapmaktan ileri gidememişlerdir
Sosyoloji ders programlarının hazırlanmış formüller halinde öğrencilere verilmesi, olaylar arasındaki ilişkilerin tahlili ve eleştirmek suretiyle tartışılmaması
Ankara Ekolü, batıya, sosyolojisine baktığı gibi bakmaz Batı ile bütünleşme özlemle vurgulanır Toplum olarak yapılması gereken şey garp medeniyetini en kısa zamanda benimsemektir Kısmi etkilenmeler yeterli olmamaktadır
Ankara ekolü kendisini yeni bir dünya görüşünün temsilcisi olarak tanıtmak ister Bu yeni hayat felsefesi üretime ağırlık verdiği için bir takım konular daha ay8ıcalık kazanır Ekonomi üretimin temelidir Şehirler, endüstri toplumunun özelliklerini taşırken, köylerde üretimin en ufak birimi olarak karşımıza çıkar Ankara ekolünün favori konuları ekonomi, şehir, endüstri ve köy sosyolojisi olmuştur
Ekolün şehir halkı sosyolojisi konusundaki görüşleri aynı zamanda ekolün Batılılaşma ve toplumsal değişiklik konusundaki görüşlerini de yansıtır Ekole kadar, değişmenin, ilerlemenin yolu doğu toplumundan batı toplumuna ‘köyden şehre ’ tarımdan sanayiye içten bir değişimdir Garp medeniyeti şehirli medeniyetidir Garp medeniyetinin memleketimize girmesinde ve yaygınlaşmasında şehirlerimiz öncü rol oynar Köy kalkınması da şehirleşmenin genişlemesidir
Köylerle şehirler arasındaki karşıtlık, tarım, ticaret ve sanayi arasındaki ayrılıktan kaynaklanır Farklılıkların Nedeni:
Tarımın yeri ufak yerleşimler, ticaret ve sanayinin yeri büyük nüfuzların yaşadığı şehirlerdir
Toprağa sahip kişi hem sermayenin sahibi hem işletici ve idarecisi keza de bilfiil çalışan kimsedir Tarım amelesiyle arasında ihtisaslaşma yoktur
Köylerin iktisadi yapısı akrabalık ve komşuluk temeline dayalı ve örf ve adetlere göre tanzim olur Zirai kalkınmayı temin etmek için modern tekniği, makineyi ziraate sokmak, küçük köylü işletmeleri makinelerin iş görebileceği büyüklüğü getirmek gerekir Bunun için;
Devletin elindeki toprakları topraksız köylüye dağıtmalı
Köylerdeki toprak sahiplerini teşkilatlandırmalı
Devlet orta ve küçük köylü üreticileri, ağalara ve esnafa karşı korumalı
Mevcut devlet ziraat işletmelerini en ileri teknik ve teşkilatla geliştirmeli
İSTANBUL EKOLÜ
Bu ekol içinde Hilmi Ziya Ülken, Fahri Fındıkoğlu ve Nurettin Sazi Kösemihal bulunmaktadır Fransız kaynaklı ve felsefi ağırlıklı olan bu ekol geleneksel sosyolojiyi devam ettirir Toplumsal çıkarları, ülke gerçekleri ve pratik sorunların sosyolojik boyutu anları pozitif ilgilendirmez Bütün olayları batılı bir anlayışa kadar değerlendirirler İşledikleri konular ve aktardıkları teorilerin toplumla bağlantısı yoktur Ekol, Ziya Gökalp ’in etkisi altındadır Fransız sosyolojisinden beslenir bununla beraber bu ekolde Alman sosyolojisinin etkisi de hissedilir Bu ekolün temsilcileri aynı sosyoloji anlayışına sahiptir
Hilmi Ziya Ülken eklektik eğilimler taşırken, Marksizmi hatırlatmadan geçemez
Fındıkoğlu da eklektik, ama Alman sosyolojisinden kaynaklanan ‘sosyal siyaset ’ anlayışını ülkemize aşımak ister
Kösemihal, Le Play devamcılarınca geliştirilen tecrübi sosyoloji anlayışının üniversitedeki temsilcisidir
Bu üç temsilci sosyologtan fazla felsefi ağırlıklı fikirler ileriye süren filozof tipli bilim adamlarıdır İstanbul ekolü bilimi tek yol, ilmihal, dogma, iman vs olarak asla kabul etmez Hilmi Ziya Ülken bu anlayışın felsefi boyutlarını ‘Aşk Ahlakı ’ adını verdiği kavramla açıklar Aşk Ahlakı ile metafizik boyuttan akılcı zihniyete gelmek ister
İstanbul ekolü ile Ankara ekolü bilim anlayışı farklıdır İstanbul ekolünün bilim anlayışı Ankara Ekolünden daha teorik ve felsefi içeriğe sahiptir İstanbul ekolü demokratik yönetimde ilericiliğin ve gericiliğin belirleyicilerini de saptar Buna göre çağdaş demokrasi içtimai meseleye birinci dereceden siklet vermeli, toprak ve işçi meselelerini halletmelidir Bu meseleye karşısında tedavi yaratıcı görüşlere ve partilere ileri, bu meseleyi hiçe sayan içtimai görüşlere ve partilere gerici demişlerdir Ekole tarafından demokratik cemiyetlerdeki hürlüğün gerçekleşebilmesi için toplumunu o siyasi partilere sahip bir parlâmento göre yöneticilik edilmesi gerekir Bu partiler toplumsal sorunlar karşısındaki görüşlerini açıklamalıdır
Ekole göre Tanzimat, kendisinden önceki nizamı beğenmeyen ve kurduğu nizamı görmek isteyen toplumsal hayatın her sahasında yeni bir düzenleme girişiminde bulunan bir dünya görüşüdür Ekole kadar Tanzimatla birlikte müslümanların hristiyanlara üstün olduğu görüşü de yok oluyor Ekole göre aile hayatımızdan iktisadi hayatımıza değin bütün toplumu sarsan; sosyal tabaka ve zümrelerin nizamlarını yitirmelerine yol açan Tanzimat iç koşullar kadar dış şartların zoruyla olmuştur
Tanzimatla beraber fen ağırlıklı bilim dallarının yanına sosyal ağırlıklı bilimlerde ülkemizde ağırlığını hissettirmiştir Gazeteler yayımlanmaya başlamış ve Türk hafıza adamları bu gazeteler bir uçtan bir uca fikirlerini yayarak, görüşlerini halk kesimlerine değin ulaştırmışlardır Ekole kadar belli başlı siyasi felsefe Genç Türklerin hareketi, Ziya Gökalp ’in içtimaiyat cereyanı ve Prens Sabahattin ’in ‘mesleki içtima ’ sı vasıtasıyla ülke sorunlarına eğilen toplumsal felsefe halini almıştır
İstanbul ekolünü, Ankara ekolünden ayıran en manâlı özelliğinden bir tanesine köy sosyolojisine tartma vermemiş olmasıdır Üç hocanın birlikte kaleme aldıkları tek makale; Karataş Köyü monografisi, üstünkörü bir incelemedir Ama buna rağmen köy sosyolojisinin geçmişi hakkındaki en manâlı makaleyi İstanbul ekolü yayımlamıştır 1940 ’larda ve daha sonraları Ankara ekolüne karşısında besledikleri sempati kaybolmaya başlamıştır Buna kadar Ankara Ekolü alt yapının süt yapıyı belirlediğini öne sürmektedir
Batı konusu da iki ekolünde görüşleri paralellik gösterir Batı ile evrensellik özdeştir Dünyada geçerli olan tek uygarlık Batı medeniyetidir ve bizimde en kısa zamanda bu medeniyete katılmamız gerekir Fransız Devrimi, evrimci bir gelişmenin ürünü sayan ekol, bizdeki Batılılaşmanın da evrimci bir yol izlemesi gerektiğini savunur
İstanbul Ekolü sosyalizm ile komünizmi kesin olarak ayırır:
Sosyalizm, sanayileşmeye bağlı iktisadi düşünce tarzıdır
Günümüzde Batı ülkelerinin sosyalizm anlayışı ile komünizm anlayışları kesin olarak ayrılmıştır
Komünzm, çalışanların bütün haklarını ve özgürlüklerini elinden alarak onu köle gibi çalıştırırken; sosyalizm ‘mülkiyette orta yol ’ anlayışı getirmiştir
Ülkemizde emekçi sendikalarının kurulması gerekir, sendikaların gelişebilmesi için işçilerin, dış tesirlere kulak asmamaları, milli çıkarları korumaları, siyaset yapmamaları, kendi çıkarlarını savunmaları gerekir
İSTANBUL EKOLÜNÜN SOSYOLOJİ ANLAYIŞI
Ekol, ele aldığı konunun tarihi gelişim seyrini, ele aldığı konu ile birlikte aktarmasıdır Toplumsal olaylar iki yoldan incelenebilir
a) doğrudan doğruya gözleyebileceğimiz ve tekrarlanan değişmeler
b) Ayrıntılı gözlemle kavradığımız ve her tarafta edilemeyen değişmeler
Ekole göre en geniş içtimai zümre sınıftır ve en büyük içtimai münasebetler, derslik münasebetleri ve sınıf tezatlarıdır Sosyologlar toplumsal ilişkiler sahasını oluş sırasında kavrayacak ve canlı olayları saptama ederek toplumun yapısına nüfuz edecektir sonradan bu izlenimlerini istatistik bilimi, tarih gibi bilimler yardımıyla açıklayacaktır İnsan varlığı sosyal bilimlerin karşılıklı konusu olarak ele alınır Sosyolojinin iki önemli konusu hukuk ve iktisat sosyolojisiyle meşgul olmuşlardır Bu konuda makaleler kaleme almışlardır
Gerek İstanbul ekolü gerekse Ankara ekolü sanat ve edebiyat sosyolojisiyle yakından ilgilenmişlerdir İstanbul ekolüne göre roman yoluyla toplumların ve sınıfların hakim değerlerini vermek mümkündür
İstanbul ekolüne göre dünyada tek bir medeniyet vardı O da garp medeniyetidir Bu manada garplılaşmak demek kapalı medeniyetten açık medeniyete aşmak demektir Akla Yatkın düşünce, ilik ve felsefe bu medeniyetin eseridir Ekol, her şeyimizle Batılı olmamız gereğini savunur
İstanbul ekolünün yakından peşine düşüp takip ettiği konulardan biri de din sosyolojisidir Ekol, tek tanrılı dinlerin, eski dinlerin izlerini taşıdığı ve idin bir tekamül çizgisi izleyerek gitgide mükemmelleştiği fikrindedir Ekol, İslamiyet ’te eski dinlerin izlerini arar
Ekol, daha fazla gelişebilmemiz ve daha çabuk Batılılaşmamız için liberalizm yerine iktisadi devletçiliğin yararlı olacağını ve böylece TC ’nin devletçiliği benimsediği görüşündedir
GENEL DEĞERLENDIRME
1940 ’ların sosyolojisi aslında dergiler civarda şekillenir Örneğin Fındıklıoğlu ’nun çıkardığı Meslek Dergisi Alman ağırlıklı fikirleri tanıtırken, idealleştirme eğilimleri içeren Mehmet İzzet ’e geniş yer verir; Gökalp ’i tanıtır Alman sosyal bilimcilerin yazıları da yer alır Sosyal Siyaset konularını ele alarak işler
Hilmi Ziya Ülken, İnsan Dergisi ’ni yayımlar Derginin amacı memleketi tanınma meselesine birinci dereceden ehemmiyet tahsis etmek ve Durkheim sosyolojisinden ziyade Sabahattin ’inin ileri sürdükleri tecrübi sosyoloji yönünün tutulmasıdır
İstanbul ekolü, ders notları ile daha teorik sosyoloji konularını Sosyoloji Dergisi ’nde yayımlar
Fındıklıoğlu, milliyetçilik duygularına hitap eden yazılarına Çığır Dergisi ’nde yer verirken, Işık Halkası ’de de yazan Keza İstanbul Üniversitesi İktisat Fakültesi Dergisi ile İstanbul Üniversitesi Hukuk Fakültesi Dergisi ’nde de yayın hayatına devam eder
Ankara ekolüne gelince, AÜDTCF Dergisi ve Yurt ve Dünya Dergisi ekolün görüşlerini açıklamakta kullandığı dergilerdir Toplumda tek konuyu ele alarak koşul tespitinde bulunmuş ve olayları irdeleme yolunu seçmiştir Bu konuların başında sosyal değiştirme, Batılılaşma, ekonomi sosyolojisi, köy sorunu, gençlik, ırkçılık, aile sosyolojisi konularını sayabiliriz Fakat ekol, sosyal değişiklik ve sosyal değişmeyle Batılılaşmak konusunda yoğunlaşmışlardır
Ankara ekolüne tarafından jurnal hayatta ne kadar çok teknik vasıta kullanılırsa pek hızlı değişiklik meydana gelir Değişmeyi hızlandıracak kuvvet de devlettir Bütün değişiklik çabalarının varacağı son nokta Batı uygarlığına her şeyimizle katılabilmektir Taklitçi bir batıcılık fayda sağlamaz Uyarı edilmesi gereken nokta Türkiye ’nin bağımsızlığını koruyarak Batının yerinde yer almaktır Bağımsızlığını kaybetmiş Türkiye Batının ama sömürgesi olabilir
Ankara ekolü yeni disiplinleri; köy sosyolojisi, kent ve endüstri sosyolojisi, hesaplı sosyolojini sistemli bir şekilde işlemiştir Bu özellikler Ankara ekolünü İstanbul ekolünden ayırır Köyün ciddi bir şekilde üniversiteye girmesi Ankara ekolüyle olmuştur Köy konusunda gaye Batılılaşma yanında kırsal kesimin hızını tespit edip, uygulanabilecek teorilere ulaşmaktır
Ankara Ekolünün Türk Sosyolojisine getirdiği konuların başında kent ve endüstri sosyolojileri vardır Ekol, şehirleşme hızının batılılaşmaktaki etkisini araştırır Köylerden göç eden kitlelerin toplumsal değişimde rolü iki yönlüdür; sanayileşme ve şehirleşme
Sanayileşen Türkiye ’de köylüler işçi sınıfına dönüşür Ankara ekolünü İstanbul ’dan ayıran bir öteki özelliği ekonomi sosyolojisine verdiği önemdir Ankara ekolüne göre toplumdaki değişimin hesaplı inşa ile doğrudan bağıntısı vardır Eğer geri kalmışsak, gelenekçi bir yaşam tarzı benimsiyorsak nedeni hesaplı yapımızdan kaynaklanmaktadır Ufak el sanatları ve aile işletmeleri gericiliğin temelidir Şehirleşerek büyük sanayiye ulaşmamız gerekir Böylece faal reformcu bir toplum doğacaktır Toplumdaki her kurumun, her olayın her geleneğin bir görevi vardır
İstanbul ekolü gelenekçi sosyoloji ekolünün devamıdır Ele aldığı konalar Türk Sosyolojisiyle aynıdır Yeni bir iddiası yoktur Ankara ekolü gibi büyük umutlar taşımaz Ama Ankara ekolü yeni bir sosyoloji anlayışıyla ortaya çıkmıştır Amerikan sosyolojisi, ele aldığı konular sistemli bir amaca hizmet eder: Toplumun ilerlemesi için uygun formüller aranje etmek, böylece keza geri kalmışlıktan kurtulunacak ve Batıyla en ince ayrıntısına kadar bütünleşilecektir
İstanbul ekolü materyalist ve determinist bilim anlayışının yanına milliyetçilik duygularına da yer verir Geleneksel sosyolojimiz içersinde bilhassa felsefi konulara, Türk fikir tarihine, hukuk sosyolojisine ve daha pek çok konuya yer verir Bunların yanına İslam Felsefesi, Din sosyolojisi, Hesaplı düşünce tarihi, Aile sosyolojisi, Işçi sorunları ve sendikacılık, ırkçılık, Millet edebiyatı gibi konularda yazılar yazmışlardır
İKİ EKOLÜN BENZERLİKLERİ:
İki ekolde Batılılaşmayı zorunlu olarak görürler
İki ekolde demokrasiye inanırlar
Ankara ekolünün Türk us tarihine bakışı eleştirisel bir teşebbüs içerir Konunun derinlemesine gidilmez Düşünürler hakkında sıradan bilgiler verilir İstanbul ekolünün yaklaşımı daha kapsamlıdır Türk düşünce tarihindeki bir takım akımların devamını sağlamayı amaçlar
Ortak olarak sergilenen ama zıt olan başka konu iki ekolün bilim anlayışıdır; Ankara ekolü, ‘bilimin toplum çıkarları doğrultusunda kullanılmasını savunur ’ İstanbul ekolü ise görünmeyen ve gündelik çıkarların üstünde bir bilim anlayışına sahiptir
Sanat ve edebiyat konusunda da aynı yaklaşımlar sergilenir Ankara ekolüne tarafından sanat, derslik çıkarlarının bir ürünüdür
ÇALIŞMADAN ÇIKARABİLECEĞİMİZ SONUÇLAR
Türk Sosyolojisi 1940 ’lardan daha sonra Fransız kaynağı tek olmak özelliğini yitirmiştir Bu alanı Amerikan ve Alman kaynaklarıyla beraber paylaşmıştır
1940 ’lara dek tekelci ve monist etkisini sürdüren Fransız sosyolojisi yani İstanbul ekolünün sosyolojiye sahip olma ayrıcalığı Ankara ekolünün oluşması ile sona ermiştir
Ankara ekolü, Amerikan sosyolojisinin etkisi ile yeni alanlara dürüst sistematik bir araştırma faaliyetine girişmiştir Köy ve şehir halkı sosyolojisi ağırlık kazanmıştır Köyden şehre ve şehirden batılılaşmaya dürüst bir evrim çizgisini vurgulayarak deneysel sosyolojiye yönelmiştir
Elde edilen bütün bilgiler Batılılaşma ve çağdaşlaşma hızını belirlemeyi amaçlıyordu
1940 öncesinde olduğu gibi Türk sosyolojisi sadece resmi ideoloji sınırları içinde, rejimi savunmakla kalmıyor Problemler oluştukça çözüm yolları arıyor
İstanbul ekolü, bazı açıklamalarını tarihe dayandırmış ve Türk tarihini daha bağımsız olarak değerlendirmiştir Ankara ekolü, bilim dünyamıza devrimci katkılarından dolayı sosyoloji bilimini somuta indirgeyerek toplum çıkarları ile özdeşliği gösterilmeye çalışılmıştır Yani sosyoloji toplumun yaşadığı hayattaki çıkarlarından bağımsız ve dogma bir bilim de değildir *