iltasyazilim
FD Üye
AYŞE ŞASA Ne büyük bir kayıpmış oruçlu olmamak!
Çocukluğumda, yetiştiğim çevrenin dinle diyanetle bir alakası olmadığı için, oruca dair bir çocukluk hatıram da yok Bayramdaki el öpme ziyaretlerinden nefret ettiğimi, bayramın benim için bir şey ifade etmediğini hatırlıyorum Çünkü bayram, ancak oruç yaşandığı, insanın o Ramazan ikliminde manevi sevinci, manevi derinleşmeyi gerçekleştirdiği, dini bir hayatı yaşayıp tefekkür ettiği zaman anlam kazanıyor Bu yüzden benim çocukluğumun bayramları, Ramazan’ı ve orucu olmadığı için bir anlam taşımıyordu İlk orucumu kolejdeyken, deneme kabilinden tuttum Kolejde sessiz sedasız oruç tutan bir azınlık grup vardı Bu orucum nasıl bir tecrübeydi, hatırlamıyorum Allah’ın rızasını taşımayıp aç kalmaktan ibaret olunca bir anısı da kalmamış demek ki Ben ilk Ramazan oruçlarımı 1988’de tuttum, geçen kırk yılda hayatın o aydınlık ve derin yanını yaşayamadığımı, gençliğimde nasıl da yaya kaldığımı fark ettim Bakıyorum da ne büyük bir kayıpmış oruçlu olmamak; bomboş ve ne acılı bir hayatmış yaşadığım
KIRAÇ Susuzluktan çatlayacak gibi oldum
Sekiz yaşındaydım ilk orucumu tuttuğumda Yazın en sıcak, en uzun günleriydi Genelde o yaşlarda başlanıyordu ilk oruçlar tutulmaya Ben istedim oruç tutmayı Gün boyunca misket oynamıştım Susuzluktan çatlayacak gibi olduğumu hatırlıyorum O günkü en büyük, en güzel hediye suydu Çok özel günlerdi o günler Akşama yakın damların başına çıkar, iftarı beklerdik çocuklarla Top patlar patlamaz evlerimize koşardık Yine o Ramazan’dı, mahallede futbol maçı yaptık Çocuksunuz ve işin önünü arkasını düşünemiyorsunuz: Ne oruçtan vazgeçtim, ne oyundan Susuzluktan boğazım o kadar kurumuş ki iftar sofrasına koştuğumda bir bardak suyu bile zor içtim
ŞÜKRİYE TUTKUN Bir Ramazan eğlencesi gibiydi
İlk orucumu Anadoluhisarı’ndaki yatılı okulumuzda ilkokula gittiğim sıralarda tuttuğumu daha dün gibi hatırlıyorum Yatılı okulumuzun müdürü, bizim ‘müdür baba’mız Sırrı Kantarcı, daha o yaşlarda bizlere namaz kılmayı, oruç tutmayı, dua etmeyi öğretti İsimlerini vermekten mutluluk duyduğum diğer öğretmenlerim Adem Korkut, Sevinç Korkut ve müdür babamızla birlikte sahura kalktık Müdür babamız neden oruç tutmamız gerektiğini, nelerin orucumuzu bozacağını anlattı bize O kadar eğlenceliydi ki, yemeklerimizi yedik, uykulu gözlerle birbirimize baktık, şakalaştık Hepimiz oruç tutacaktık ertesi gün, çok heyecanlıydık Aslında birçoğumuzun da hoşuna gitmedi yemek yememe işi Aramızda oflayanlar, tutmak istemeyenler… Sürekli oyun oynadığımız için çok çabuk acıktığımızı hatırlıyorum Ama yine de birçoğumuz inat edip orucumuzu bozmadık, iftar saatinde müdür babamızla birlikte yemekhanemizde neşe içinde iftarımızı açtık Ben kendi adıma çok mutluydum, söz vermiştim, niyet etmiştim ve onu yerine getirmiş olmanın mutluluğuydu bu Sonra müdür baba neredeyse her akşam yaptığı gibi o güzel Türkçesiyle bizlere padişah masalları anlattı, bizler de onu her zamanki gibi hayran hayran dinledik İftardan sonra şarkılar söyledik, oyunlar oynadık, müsamere havasında bir Ramazan eğlencesiydi Ondan sonraki her günümüz böyle geçti neredeyse Ramazan’la ilgili anılarım o kadar güzel ki anlatsam bitiremem O günleri bizlere güzel yaşatan tüm öğretmenlerime buradan teşekkür etmek istiyorum: Allah sizden razı olsun
AHMET ÖZHAN Susadıkça, ağzımı rüzgâra açardım
İlk orucumu tam hatırlamıyorum, demek ki çok küçükken aile içinde bu ibadete alıştırılmışım Yalnız ilk oruçlarımdan birini çok iyi hatırlıyorum Okula yeni başladığım yıldı galiba; kış Ramazan’ıydı Oruçluydum ve üşüttüğüm için hastalanmıştım Yüksek ateşten olacak, gözlerimden pınarlar akıyordu Rahmetli anneciğim başucumda, “Biraz su iç yavrum, hasta olunca oruç bozulur, sen çocuksun daha diye ısrar etse de iftar vaktine kadar bekledim Ertesi gün o kadar da kolay olmazdı oruç tutmak Susadıkça, poyrazın estiği yöne ağzımı açıp o yana yüzümü çevirirdim ki ağzım serinlesin, susuzluğum azalsın Alınacakları vakit geçsin diye ben almak isterdim Onları getirirken oruçlu olduğumu unutur, pidenin kenarını tırtıklayarak dönerdim eve Oruçlu olduğum hatırlatıldığında çok utanırdım Rahmetli annem, “ bilerek unutturup sana yardım ediyor derdi
ORHAN OKAY Sık sık akşama ne kadar kaldığını soruyordum
İlk hatırladığım Ramazanlar sonbahardaydı İlk oruç tutmaya başladığımda, yani ilkokulun son yıllarına doğru ise artık yaz sonlarıydı Yani okulların tatil olduğu mevsime geliyordu Oruca özenen çocukları alıştırmak hem de bıktırmamak için adına “tekne orucu denen yalnız sabahtan öğleye kadar bir şey yiyip içmemekten ibaret olan çocuk orucunu ben de tutmuştum Bu işin en güzel tarafı gece kalkıp sahur yemeği yemekti Yaşım biraz daha büyüyünce oruç saatleri de uzadı Yani sabahtan öğleye kadar tutmak, öğle yemeğini yemek, akşama kadar yine tutmak Böylece iftarın yaklaşması zevki büyüklerle beraber yaşanmış oluyordu Nihayet galiba ilkokulun 4 veya 5 sınıfında tam oruç tuttum Tabiî sokaklarda oyun yine devam ettiği için ilk günler özellikle susuzluk bayağı canıma okumuş olmalı ki sık sık akşama ne kadar kaldığını soruyordum
ZARA Nasıl da acıkmışım!
13 yaşında, Ramazan ayında, köyümüzden misafirlerimiz gelmişti Seferi oldukları için, oruçlu değillerdi, biz de şahane bir sofra hazırladık Sofraya ben de oturdum Birlikte yemeğimizi yedik, meyvelerimizi yedik, çayımızı içerken, kendi kendime “Ben neden bu kadar acıkmışım? diye sordum Oruçlu olduğumun aklıma gelmesiyle, çayı bir püskürttüm ki, sormayın… O dakika sevgili anneannem, “Orucuna devam et yavrum, unuttuğun ve sabî olduğun için, Allah orucunu kabul eder dedi
FATİH TEKKE Evimiz bereketlenirdi
Uzun süredir oruç tutuyorum Yalnız ilk iftarımı hatırlıyorum Çok heyecanlıydık İlk günün akşamında evimize bolluk ve bereket girmişti Biz 7 kardeştik Annem ve babam 9 kişiydik Ramazan öncesi evimizde olmayan bereket Ramazan’da evimize girerdi Hiç unutamıyorum Ramazan öncesi evimize kıyma girmezken Ramazan’da evimize kıyma girerdi Bolluk ve bereket içinde orucumuzu tutardık
LEYLA İPEKÇİ Kalbini dine açmadan tutulan oruç, insanı eksik bırakıyor
Beş yıl önceydi Seyrettiğim bir iki televizyon kanalı, henüz ilk haftasında olduğumuz Ramazan’ın ‘haber kontenjanı’nı fakirlik, yemek kuyrukları, ihtiyarların kuyrukta bekleyişi, postmodern zamanların Ramazan eğlenceleri gibi, Ramazan’ın asıl ruhuna değmeden geçip giden ayaküstü mesailerle dolduruyordu Emekle sınanmamış inancın hurafelerden bir farkı kalmadığını anladıkça inanmanın zihinden değil kalpten geldiğini idrak ediyordum Allah’ı, O’nun bizden istediği gibi anmadan, insan varoluşunu onurlandırmak imkânsızdı Sahura kalktım, iki lokma bir şeyler yedim, ezan sesi başladığında dini idrak etmeden O’nu bilmenin imkânsızlığını anlamaya başlamıştım Sahura kalkmadan tutulan oruç ne kadar eksikse, kalbini dine açmadan tuttuğun oruç da insanı o kadar eksik bırakıyor Bir açlık sınavı veya nefsle düşük yoğunluklu bir mücadele olmaktan öteye geçemiyor İftar vakti geldiğinde ne acıkmıştım, ne de susamıştım Aksine müthiş bir doygunluk içindeydim Bir başkası için yapılamayacak şeylerden biriydi oruç tutmak Yalnız Allah sevgisiyle, O’nun rızasıyla gerçekleşebilen bir şey… Başka bir insana duyulamayacak bir şükran duygusu içindeydim Ramazan’ın sonuna dek oruç tuttum İlk orucumun hikâyesi bir günden çok daha fazla sürecekti kısacası…
AHMET SELİM Sahura, özendirilerek kalkmamız sağlanırdı
İlk orucum yok gibi bir şey At arabasıyla yeni evimize taşındığımızda üç yaşındaydım ve bu olayı hatırlıyorum Ama oruçla olan ilgimi de hatırlıyorum! Hiç boşluk yok Önce sahura kalkmakla başlatılırdık bir eğitimin gereği olarak Özendirerek kalkmamızı sağlarlardı Onu, tutmasak bile dikkatli ve farklı davranma terbiyesi takip eder… Milletin önünde bir şey yemez, iftara doğru sahici bir bekleyişe girerdik Daha sonra ‘bir gün tam oruç’, ‘üç gün tam oruç’ uygulamaları gelir, sürekli tutma ortaokul sıralarındadır diye tahmin ediyorum Hafızamda ve şuurumda teravihsiz, sahursuz ve iftarsız tek bir yıl bile yok Ben Türkçe okumayı da Kur’an okumayı da evdeki eğitim havası sayesinde, kendi kendime öğrenmişimdir Evde gazete var, kitap var, okuyan var, öğretici cüzler var ve özendirme var Takdir görmek ve büyüklerimizi sevindirmek için heyecan duyma motivasyonu var İşte sevgi ve irade eğitimi budur Her Ramazan’da hayatımı bölüm bölüm, dönemeç dönemeç renkleriyle ve kişileriyle hatırlayışım bundan dolayıdır Diğer adıyla ‘bütünlük eğitimi’ işte budur Evet hafızamda orucumun ilki yok, Ramazanlarla özdeşleşmiş bütün hayatım var O eğitimin ustalarını, rahmetle, minnetle, hayranlıkla, sevgiyle anıyorum Biz onlar kadar başarılı olamadık ( Burhan Eren Turkuaz Zaman)
Çocukluğumda, yetiştiğim çevrenin dinle diyanetle bir alakası olmadığı için, oruca dair bir çocukluk hatıram da yok Bayramdaki el öpme ziyaretlerinden nefret ettiğimi, bayramın benim için bir şey ifade etmediğini hatırlıyorum Çünkü bayram, ancak oruç yaşandığı, insanın o Ramazan ikliminde manevi sevinci, manevi derinleşmeyi gerçekleştirdiği, dini bir hayatı yaşayıp tefekkür ettiği zaman anlam kazanıyor Bu yüzden benim çocukluğumun bayramları, Ramazan’ı ve orucu olmadığı için bir anlam taşımıyordu İlk orucumu kolejdeyken, deneme kabilinden tuttum Kolejde sessiz sedasız oruç tutan bir azınlık grup vardı Bu orucum nasıl bir tecrübeydi, hatırlamıyorum Allah’ın rızasını taşımayıp aç kalmaktan ibaret olunca bir anısı da kalmamış demek ki Ben ilk Ramazan oruçlarımı 1988’de tuttum, geçen kırk yılda hayatın o aydınlık ve derin yanını yaşayamadığımı, gençliğimde nasıl da yaya kaldığımı fark ettim Bakıyorum da ne büyük bir kayıpmış oruçlu olmamak; bomboş ve ne acılı bir hayatmış yaşadığım
KIRAÇ Susuzluktan çatlayacak gibi oldum
Sekiz yaşındaydım ilk orucumu tuttuğumda Yazın en sıcak, en uzun günleriydi Genelde o yaşlarda başlanıyordu ilk oruçlar tutulmaya Ben istedim oruç tutmayı Gün boyunca misket oynamıştım Susuzluktan çatlayacak gibi olduğumu hatırlıyorum O günkü en büyük, en güzel hediye suydu Çok özel günlerdi o günler Akşama yakın damların başına çıkar, iftarı beklerdik çocuklarla Top patlar patlamaz evlerimize koşardık Yine o Ramazan’dı, mahallede futbol maçı yaptık Çocuksunuz ve işin önünü arkasını düşünemiyorsunuz: Ne oruçtan vazgeçtim, ne oyundan Susuzluktan boğazım o kadar kurumuş ki iftar sofrasına koştuğumda bir bardak suyu bile zor içtim
ŞÜKRİYE TUTKUN Bir Ramazan eğlencesi gibiydi
İlk orucumu Anadoluhisarı’ndaki yatılı okulumuzda ilkokula gittiğim sıralarda tuttuğumu daha dün gibi hatırlıyorum Yatılı okulumuzun müdürü, bizim ‘müdür baba’mız Sırrı Kantarcı, daha o yaşlarda bizlere namaz kılmayı, oruç tutmayı, dua etmeyi öğretti İsimlerini vermekten mutluluk duyduğum diğer öğretmenlerim Adem Korkut, Sevinç Korkut ve müdür babamızla birlikte sahura kalktık Müdür babamız neden oruç tutmamız gerektiğini, nelerin orucumuzu bozacağını anlattı bize O kadar eğlenceliydi ki, yemeklerimizi yedik, uykulu gözlerle birbirimize baktık, şakalaştık Hepimiz oruç tutacaktık ertesi gün, çok heyecanlıydık Aslında birçoğumuzun da hoşuna gitmedi yemek yememe işi Aramızda oflayanlar, tutmak istemeyenler… Sürekli oyun oynadığımız için çok çabuk acıktığımızı hatırlıyorum Ama yine de birçoğumuz inat edip orucumuzu bozmadık, iftar saatinde müdür babamızla birlikte yemekhanemizde neşe içinde iftarımızı açtık Ben kendi adıma çok mutluydum, söz vermiştim, niyet etmiştim ve onu yerine getirmiş olmanın mutluluğuydu bu Sonra müdür baba neredeyse her akşam yaptığı gibi o güzel Türkçesiyle bizlere padişah masalları anlattı, bizler de onu her zamanki gibi hayran hayran dinledik İftardan sonra şarkılar söyledik, oyunlar oynadık, müsamere havasında bir Ramazan eğlencesiydi Ondan sonraki her günümüz böyle geçti neredeyse Ramazan’la ilgili anılarım o kadar güzel ki anlatsam bitiremem O günleri bizlere güzel yaşatan tüm öğretmenlerime buradan teşekkür etmek istiyorum: Allah sizden razı olsun
AHMET ÖZHAN Susadıkça, ağzımı rüzgâra açardım
İlk orucumu tam hatırlamıyorum, demek ki çok küçükken aile içinde bu ibadete alıştırılmışım Yalnız ilk oruçlarımdan birini çok iyi hatırlıyorum Okula yeni başladığım yıldı galiba; kış Ramazan’ıydı Oruçluydum ve üşüttüğüm için hastalanmıştım Yüksek ateşten olacak, gözlerimden pınarlar akıyordu Rahmetli anneciğim başucumda, “Biraz su iç yavrum, hasta olunca oruç bozulur, sen çocuksun daha diye ısrar etse de iftar vaktine kadar bekledim Ertesi gün o kadar da kolay olmazdı oruç tutmak Susadıkça, poyrazın estiği yöne ağzımı açıp o yana yüzümü çevirirdim ki ağzım serinlesin, susuzluğum azalsın Alınacakları vakit geçsin diye ben almak isterdim Onları getirirken oruçlu olduğumu unutur, pidenin kenarını tırtıklayarak dönerdim eve Oruçlu olduğum hatırlatıldığında çok utanırdım Rahmetli annem, “ bilerek unutturup sana yardım ediyor derdi
ORHAN OKAY Sık sık akşama ne kadar kaldığını soruyordum
İlk hatırladığım Ramazanlar sonbahardaydı İlk oruç tutmaya başladığımda, yani ilkokulun son yıllarına doğru ise artık yaz sonlarıydı Yani okulların tatil olduğu mevsime geliyordu Oruca özenen çocukları alıştırmak hem de bıktırmamak için adına “tekne orucu denen yalnız sabahtan öğleye kadar bir şey yiyip içmemekten ibaret olan çocuk orucunu ben de tutmuştum Bu işin en güzel tarafı gece kalkıp sahur yemeği yemekti Yaşım biraz daha büyüyünce oruç saatleri de uzadı Yani sabahtan öğleye kadar tutmak, öğle yemeğini yemek, akşama kadar yine tutmak Böylece iftarın yaklaşması zevki büyüklerle beraber yaşanmış oluyordu Nihayet galiba ilkokulun 4 veya 5 sınıfında tam oruç tuttum Tabiî sokaklarda oyun yine devam ettiği için ilk günler özellikle susuzluk bayağı canıma okumuş olmalı ki sık sık akşama ne kadar kaldığını soruyordum
ZARA Nasıl da acıkmışım!
13 yaşında, Ramazan ayında, köyümüzden misafirlerimiz gelmişti Seferi oldukları için, oruçlu değillerdi, biz de şahane bir sofra hazırladık Sofraya ben de oturdum Birlikte yemeğimizi yedik, meyvelerimizi yedik, çayımızı içerken, kendi kendime “Ben neden bu kadar acıkmışım? diye sordum Oruçlu olduğumun aklıma gelmesiyle, çayı bir püskürttüm ki, sormayın… O dakika sevgili anneannem, “Orucuna devam et yavrum, unuttuğun ve sabî olduğun için, Allah orucunu kabul eder dedi
FATİH TEKKE Evimiz bereketlenirdi
Uzun süredir oruç tutuyorum Yalnız ilk iftarımı hatırlıyorum Çok heyecanlıydık İlk günün akşamında evimize bolluk ve bereket girmişti Biz 7 kardeştik Annem ve babam 9 kişiydik Ramazan öncesi evimizde olmayan bereket Ramazan’da evimize girerdi Hiç unutamıyorum Ramazan öncesi evimize kıyma girmezken Ramazan’da evimize kıyma girerdi Bolluk ve bereket içinde orucumuzu tutardık
LEYLA İPEKÇİ Kalbini dine açmadan tutulan oruç, insanı eksik bırakıyor
Beş yıl önceydi Seyrettiğim bir iki televizyon kanalı, henüz ilk haftasında olduğumuz Ramazan’ın ‘haber kontenjanı’nı fakirlik, yemek kuyrukları, ihtiyarların kuyrukta bekleyişi, postmodern zamanların Ramazan eğlenceleri gibi, Ramazan’ın asıl ruhuna değmeden geçip giden ayaküstü mesailerle dolduruyordu Emekle sınanmamış inancın hurafelerden bir farkı kalmadığını anladıkça inanmanın zihinden değil kalpten geldiğini idrak ediyordum Allah’ı, O’nun bizden istediği gibi anmadan, insan varoluşunu onurlandırmak imkânsızdı Sahura kalktım, iki lokma bir şeyler yedim, ezan sesi başladığında dini idrak etmeden O’nu bilmenin imkânsızlığını anlamaya başlamıştım Sahura kalkmadan tutulan oruç ne kadar eksikse, kalbini dine açmadan tuttuğun oruç da insanı o kadar eksik bırakıyor Bir açlık sınavı veya nefsle düşük yoğunluklu bir mücadele olmaktan öteye geçemiyor İftar vakti geldiğinde ne acıkmıştım, ne de susamıştım Aksine müthiş bir doygunluk içindeydim Bir başkası için yapılamayacak şeylerden biriydi oruç tutmak Yalnız Allah sevgisiyle, O’nun rızasıyla gerçekleşebilen bir şey… Başka bir insana duyulamayacak bir şükran duygusu içindeydim Ramazan’ın sonuna dek oruç tuttum İlk orucumun hikâyesi bir günden çok daha fazla sürecekti kısacası…
AHMET SELİM Sahura, özendirilerek kalkmamız sağlanırdı
İlk orucum yok gibi bir şey At arabasıyla yeni evimize taşındığımızda üç yaşındaydım ve bu olayı hatırlıyorum Ama oruçla olan ilgimi de hatırlıyorum! Hiç boşluk yok Önce sahura kalkmakla başlatılırdık bir eğitimin gereği olarak Özendirerek kalkmamızı sağlarlardı Onu, tutmasak bile dikkatli ve farklı davranma terbiyesi takip eder… Milletin önünde bir şey yemez, iftara doğru sahici bir bekleyişe girerdik Daha sonra ‘bir gün tam oruç’, ‘üç gün tam oruç’ uygulamaları gelir, sürekli tutma ortaokul sıralarındadır diye tahmin ediyorum Hafızamda ve şuurumda teravihsiz, sahursuz ve iftarsız tek bir yıl bile yok Ben Türkçe okumayı da Kur’an okumayı da evdeki eğitim havası sayesinde, kendi kendime öğrenmişimdir Evde gazete var, kitap var, okuyan var, öğretici cüzler var ve özendirme var Takdir görmek ve büyüklerimizi sevindirmek için heyecan duyma motivasyonu var İşte sevgi ve irade eğitimi budur Her Ramazan’da hayatımı bölüm bölüm, dönemeç dönemeç renkleriyle ve kişileriyle hatırlayışım bundan dolayıdır Diğer adıyla ‘bütünlük eğitimi’ işte budur Evet hafızamda orucumun ilki yok, Ramazanlarla özdeşleşmiş bütün hayatım var O eğitimin ustalarını, rahmetle, minnetle, hayranlıkla, sevgiyle anıyorum Biz onlar kadar başarılı olamadık ( Burhan Eren Turkuaz Zaman)