Forumda yenilikler devam etmektedir , çalışmalara devam ettiğimiz kısa süre içerisinde güzel bir görünüme sahip olduk daha iyisi için lütfen çalışmaların bitmesini bekleyiniz. Tıkla ve Git
x

Unutulmaz Kadınlar

Unutulmaz Kadınlar
0
40

ahmet0135

FD Üye
Katılım
Nis 13, 2018
Mesajlar
3,764
Etkileşim
86
Puan
48
F-D Coin
0
Unutulmaz Kadınlar Sabiha Gökçen Dünyanın ilk kadın savaş pilotu , Atatürkün manevi evladı Sabiha Gökçen 1913 yılında Bursa'da doğdu Dünyanın ilk kadın savaş pilotu olan genç Sabiha'yı Atatürk 1925'te manevi evlat edinerek kendisine Gökçensoyadını verdi Çankaya İlkokulu ve İstanbul Üsküdar Kız Koleji'nde öğrenim gören Sabiha Gökçen, 1935'te Türk Hava Kurumu'nun Türk Kuşu Sivil Havacılık Okulu'na girdi, Ankara'da yüksek planörcülük brövelerini aldı Gökçen, 7 erkek öğrenciyle birlikte Kırım, Rusya'ya gönderilerek yüksek planörcülük eğitimini tamamladı 1936'da Eskişehir Askeri Hava Okulu'na girdi, burada gördüğü özel eğitimden sonra askeri pilot oldu Eskişehir'de I Tayyare Alayı'nda bir süre staj yaptı, avcı ve topa tutma uçaklarıyla uçtu 1937'deki Trakya ve Ege manevralarıyla Dersim Harekatı'na katıldı 1938'de Balkan devletlerinin davetlisi olarak, uçağıyla Balkan turu yapan Gökçen, sonradan Türk Hava Kurumu Türkkuşu'na başöğretmen tayin edildi 1955'e dek bu görevini başarıyla sürdürdü Hayatı her tarafında toplam 22 değişik hafif bombardıman ve akrobatik uçakla uçmuştur Sabiha Gökçen, 22 Mart 2001 tarihinde doğum gününden bir gün sonra 88 yaşında hayata gözlerini yumdu Sabiha Gökçen dünyanın tüm bayan pilotları için bir ilham kaynağıdır ve efsanesi bizimle yaşamaya devam edecektir Ölümünden 2 sene önce Hukukun Egemenliği Derneği tarafından onuruna verilen törende onun için bestelenen bir eser dinletildi kendisine İşte Sabiha Gökçen'in temsilcilik ettiği değerleri son derece yalın ve çarpıcı bir biçimde anlatan alışılmış rock opera tarzında bestelenmiş eserin anlamlı sözleri: Gökyüzü kapkaranlık Tek ışık bile yok Kanatları umudun çaresizce kırık Gördüğün ilk bulut,gökyüzünde yanan alev Sonsuzlukta bir kadın o; elleri güneş Önce bir çift çelik mavi göz gördü Göklerde birincil meşaleyi Kanatlandı zafer özgürce fethetti göğü Bir milletin sevgisini Afife Jale Tiyatronun Birincil Müslüman Kadin Oyuncusu Afife Jale Kimdir? Afife, orta halli bir ailenin kizi olarak 1902 yilinda Istanbul'un Kadiköy semtinde dünyaya geldi 10 Kasim 1918 günü Darülbedayi'ye talebe olarak kabul olunan Beyza, Refika, Behire ve Memduha adli bes kizdan biriydi Afife ve Refika hariç öbür kizlar daha fazla dayanamamis ve nasilsa sahneye çikamayacaklarigerekçesiyle tiyatroyu birakmislardi Ayni yilin 18 Aralik günü Refika tiyatronun süflör, Afife de mülazim artistlik(stajyer oyuncu) kadrolarina alinmislardi Afife bir yil süreyle bütün provalara devam etti, ama bir türlü sahneye çikamadi öte yandan Refika, sahne ardındaki ödev alan birincil müslüman Türk kadini oldu 1919 yilinin 13 Nisan gecesi premier'i yapilacak olan, Hüseyin Suat'in Yamalaradli oyununda, Emel rolü, Eliza Binemeciyan'in Paris'e gitmesiyle apaçık kaldi Darülbedayi yöneticileri ister istemez rolü Afife'ye oynatma karari verdiler Böylelikle Afife, 22 Nisan gecesi, Kadiköy'deki Apollon Sinemasi'nda (sonraki Ayla, simdiki Reks) Emel rolünü oynayarak sahneye çikan birincil müslüman Türk kadini oldu O gece tiyatroya gelen zaptiyeler, yöneticilere bir uyarida bulundularsa da genç sanatçi bir hafta daha sonra da Tatli Siroyununda her yerde sahneye çikti Sanatçi polis tarafindan tutuklanmak istenince, Kinar Hanim tarafindan arkadaki bahçeye kaçirilarak polislerin elinden şiddet kurtuldu Üçüncü piyesi olan Odalikoynanirken polis tiyatroyu basti Afife bu kez de cihaz dairesinden kaçirildi 1921'de dahiliye nezaretinin bir buyrugu ile belediye 27 Subat günü 204 sayili bildiriyi Darülbedayi Yönetim Kurulu'na yolladı Bildiride müslüman kadinlarin kesinlikle sahneye çikamayacaklari yazilmisti Bu ilan üzerine Afife, tiyatronun kadrosundan çikarildi Tiyatrosuz kalmasi Afife'nin zaten zayif olan sinirlerini daha alçak üst etmis, kaçisi haplarda ve uyusturucularda bulmaya baslamisti Sonradan asik oldugu bir doktorun, yaptigi igneler de onda bir aliskanlik baslatmisti Ortalik azıcık durulunca, birkaç yil daha sonra Burhanettin Tepsi Kumpanyasi ile Anadolu'da turneye çikmis, yeni tiyatro toplulugu ile Kadiköy'de oynamis, daha sonra da Fikret Sadi'nin Ulusal Sahne'siyle çesitli kentlerde temsiller vermisti Zaten 1923'ten sonra Türk Kadinlari Atatürk'ün emriyle sahneye çikmaya baslamisti Gün geçtikçe bozulan sagligi ve uyusturucu aliskanligi, tiyatroyu ister istemez birakmasina niçin oldu Bu onu tamamen çileden çikardi 1928 yilinda bir arkadasiyla, Kusdili çayirinda Hafiz Burhan'in bir konserine gitmis, orada sanatçiya tamburuyla eslik eden Selahattin Pinar'la tanismisti Kisa bir sürede Pinar, genç kadina deliler gibi asik oldu 1929 yilinda evlendiler ve Selahattin Pinar Nereden Sevdim O Zalim Kadinigibi birçok ölümsüz sarkisini onun için besteledi Bir vakit daha sonra, Pinar karisinin morfin bagimliligi ile basa çikamamaya basladi Tiyatrodan uzak kalmak, sahneye çikamamak, Afife'yi mutsuz kiliyor, kurtulusu yalniz ignede buluyordu, 1935 yilinda bosandilar Bundan daha sonra Afife içine düstügü girdaba büsbütün batarak fakirlik içinde sürünmeye basladi Darülbedayi'deki dostlarinin yardimiyla, Bakirköy Akil Hastanesi'ne yatirildi ve 1941 yilinin 24 Temmuz günü öksüz bir halde yasama veda etti Tiyatronun ve devrinin bu büyük fedaisi bu nedenle sessiz sedasiz değil olup gitti Uzun yillar onun adini bile anan olmadi Afife Tiyatro Ödülleri başta, Yapi Kredi Sigorta'nin Sanat Danismani Haldun Dormen'in önerisi, Genel Müdür Erhan Dumanli'nin ve yöneticilerin de onaylari ile, ilk müslüman Türk kadin oyuncu Afife Jale'nin anisina 1997 yilinin Mayis ayinda gerçeklestirildi *Bu ödülün amaci, her yil Istanbul'da sergilenen oyunlari izleyerek, yilin en iyilerini seçmek, bu vesile ile de Türk Tiyatrosu'na takviye olabilmektir *Afife Tiyatro Ödülleri her yil yapilan ihtişamlı ödül törenleri ve seçimlerdeki ciddiyeti ile Türkiye'nin en saygin sanat ödülleri oldugunu kanitlamistir Afife Balesi Türkiye'nin birincil kadın tiyatro oyuncusu Afife Jale'nin trajik hayatı iki perdelik modern bir yapıt olarak Yapı Kredi Sigorta kadar Cumhuriyet'in 75 yılına, Türk Balesi'nin 50 yılına ve Inşa Kredi Sigorta'nın 55 yılına bir armağan olarak hazırlandı Eserin dünya prömiyeri İstanbul Atatürk Kültür Merkezi'nde yapıldı Ankara Devlet Opera ve Balesi Genel Müdürlüğü Modern Dans Topluluğu kadar sergilenen eserin reji ve koreografisi Beyhan Murphy, müziği Turgay Erdener göre yaratıldı Prömiyer gecesinin orkestra şefliğini de Rengim Gökmen üstlendi Afife Jale'nin hayatını dört dönemde anlatan benzersiz yapıtın kostümlerini Bahar Korçan, dekorlarını Savaş Camgöz hazırladı Temsillerde davetli usta olarak Meriç Sümen Afife'yi canlandırdı Bir Çağdaş Dans Yapıtıolarak tanımlanan AfifeTürkiye'de ilk olarak bir özel sektör şirketi kadar prodüksiyonu üstlenilen yapıt olma özelliğini taşıyor Inşa Kredi Sigorta göre Devlet Opera ve Balesi Genel Müdürlüğü repertuarına armağan edilen eser 19981999, 19992000 sezonunda Ankara'da, 20002001, 20012002 sezonunda da İzmir'de sahnelendi Inşa Kredi Sigorta şef Rengim Gökmen yönetiminde Moskova Tchaikovsky Senfoni Orkestrası'na Afife Balesi'nin süitinin CD'sini yaptırttı Bu bale süitinde kanun solosu Tahir Aydoğdu, soprano partisyonu Selva Erdener kadar gerçekleştirildi Afife Jale'nin çalkantılı ve hazin yaşam öyküsünü sanatseverlere ulaştıran Afifehem tiyatro sahnesine çıkma cesaretini bildiren birincil müslüman Türk kadınını tanıtması açısından, hem de Yapı Kredi Sigorta'nın sanata yardım kampanyası kapsamında kayda değer bir adımdır Nene Hatun (1857 1955) Nene Hatun, Erzurum'da dogdu 98 yil Erzurum'da yasadiktan sonra tekrar Erzurum'da, zatürre hastaligindan hayata vedâ etti Ölümünden üç ay önce Türk Kadinlar Birligi tarafindan ANNELER ANNESI seçilmisti Tarihimizde 93 Harbi olarak anilan 1877 1878 Osmanli Rus Savasi sirasinda, Erzurum'daki Aziziye Tabyasi'nin savunulmasinda kahramanca çalisti Adini bu sekilde tarihe yazdirdi Mücâdeleye, küçük yastaki oglunu ve kizini evde birakarak katilmisti O siralarda 20 yaslarinda genç bir gelindi 7 Kasim 1877 gününün gece yarisinda, bölge halkindan olan Osmanli vatandasi Ermeni çeteleri Erzurum'un Aziziye Tabyasi'na girmeyi basarmislardi Tabyayi koruyan Türk askerlerini öldürdüler Arkadan gelen Rus askerleri, hiçbir mukavemetle karsilasmaksizin tabyayi ele geçirdiler Baskindan yarali olarak kurtulmayi basaran bir er, sehir merkezine ulasip kara haberi Erzurum'lulara ulastirdi Sabahleyin ezanindan derhal sonra minârelerden sehir halkina bildiri yapildi Moskof askeri Aziziye Tabyasi'ni ele geçirdiBu haber, Erzurum halki tarafindan, vatan savunmasi için emir telakki edildi Silâhi olan silâhini, olmayanlar; balta, tirpan, kazma, kürek, sopa ve taslari ellerine alarak Tabya'ya dogru kosmaya basladi Kadin erkek bütün Erzurum halki yollara dökülmüstü Kosanlar arasinda, erkegi cephede çarpisan bir tâze gelin de vardi Agabeyi bir gün önce cepheden yarali olarak gelmis ve kollarinda can vermisti Üç aylik bebegini emzirmis, Seni bana Allah verdi Ben de O'na emânet ediyorumDiyerek vedâlastiktan sonradan birkaç saat önce ölen agabeyinin kasaturasini alarak sokaga firlamisti Erzurumlular, ölüme gittiklerini bildikleri halde, Aziziye Tabyasi'na dogru kosuyordu Tabyaya yerlesmis olan Rus askerleri, gelenlere yaylim atesi açti Ön siradakiler o anda sehit oldular Arkadakiler, geri tepmek yerine daha bir kararli ve hizli olarak ileri atildilar Demir kapilar kirilip içeri girildi Bogaz bogaza bir savas basladi silâhlarla donanmis Moskof ordusu, baltali tirpanli, tasli sopali egitimsiz halk karsisinda ama yarim saat tutunabildi 2300 Moskof öldürülüp, Tabya geri alindi Türkler, 1000 kadar sehit vermislerdi Hemen yaralilarin tedâvisine baslandi Nene Hâtun da yaralilar arasindaydi Fakat o yarasina aldirmiyor, evindeki bebegini unutmus, diger yaralilarin kanini durdurabilmek, yaralarini sarmak için çirpiniyordu Nene Hâtun böyle bir ortamda tanindi ve saygi ile sevildi O'nun, vatan için gece baslayan mücâdelesi, tüm düsman Erzurum'dan kovuluncaya kadar devam etti Erzurum'un her karis topraginda cephâne tasiyarak, yaralilara hemsirelik yaparak, yemek yemek pisirerek, su dagitarak, hizmetten hizmete kosarak destanlasti Gazi Ahmet Muhtar Pasa'nin zaferinde Nene Hâtun'un ve O'nun vatan askini paylasan sivil insanlarin da payi vardi Savastan sonradan da Nene Hâtun, epope kahramanlarina yarasir bir asâletle yasadi Kendisini ziyâret eden NATO'da görevli Amerika'li subayin bir sorusuna: O vakit vazifemi yapmistim Bu gün de ilerlemis yasima ragmen ayni hizmeti, daha mükemmeliyle yapacak kuvvet ve heyecana sahibimcevabini vermisti İntikam yemini etti !! Nene Hatun yıllar sonradan gazetecilere, Ruslar'a karşısında yaptıkları mücadeleyi şöyle anlatmıştı: 'Ağabeyim Hasan cepheden ağır zarar görmüş olarak bir gece önce eve gelmişti Bir yana ona bakarken, bir yanlamasına da 3 aylık çocuğumu emziriyordum Kardeşim o gece kollarımın aralarında öldü Sabaha karşısında minarelerden 'Moskof Aziziye'ye girdi' diye haykırışlar başlayınca, kardeşimin alnını öpüp, 'Seni öldüreni öldüreceğim' diye and içtim Yavrumu Allah'a emanet ettikten daha sonra, ağabeyimin tüfengini ve satırımı alıp dışarı fırladım Su Baskını gibi Aziziye'ye akıyorduk Tabyanın mazgallarından düşman ölüm yağdırıyordu Düşmanda iyi tabanca vardı, bizde de iman İleri atıldım Dadaşlar arasına karıştım Satırım defalarca kalkıp iniyordu' Ellerini öpen ABD'li general Aziziye Savunması'na genç bir gelinken katılan Nene Hatun, bu şanlı savunmanın hatırasını uzun yıllar yaşattı 1952 yılında Erzurum'da yapılan askeri manevralar sırasında Türkiye'ye gelen NATO Kuvvetleri Başkumandanı General Ridgway, Nene Hatun'u ziyaret ederek elini öpmüş ve yeni bir savaş olduğunda katılıp katılmayacağını sormuştu Feri ağır ağır sönmeye yüz tutmuş gözlerinde bir lahza Aziziye savunmasının hayalleri belirip kaybolan 95 yaşındaki kahraman, Türk kadını heyecanla 'Tabii giderim' diye yanıt vermişti Bu yanıt üzerine heyecanlanan General Ridgway daha sonra şu sözleri söyleyecekti: 'Aziziye mucizesinin sırlarını Nene'nin sözünden ve yüzündeki çizgilerden öğrendim Nene efsane yok, bir hakikattir' *Türk tarihinin unutulmaz kahramanlarından Nene Hatun, ölmeden önce dönemin Cumhurbaşkanı İnönü'ye 'Açım Dileniyorum Destek edin' diye kullanım göndermiş Başbakanlık Cumhuriyet Arşivi'nde muhafaza edilen dilekçede, 1877'de Erzurum'a dek ilerleyen Ruslar'a karşısında şehrin savunmasında büyük kahramanlıklar belirten Nene Hatun'un, savaş yıllarında açlık çektiği, böylece Cumhurbaşkanı İsmet İnönü'den destek istediği belirlendi Dilekçedeki ifadeler Ölümünün 48'inci yılında memleketi Erzurum'da bile unutulan Nene Hatun, 18 Ağustos 1943 tarihinde Reisicumhur Milli Şef İsmet İnönü'ye yazdığı dilekçede şu ifadeleri kullanmış: 'Bizler, 93 OsmanlıRus harbinin Erzurum civarındaki Aziziye tabyasında vuku bulan ünlü savaşın kahramanıyız Bu çok eski düşmanımızı vatanın harimi ismetinden sökerek atmış ve göklere kadar çıkan galibiyet destanını yaratmıştık () Bu ölmez zaferin yadigarı bizler, her birimiz, yüzer yaşındayız Hiçbir sığınacak yerimiz ve tutunacak hiçbir desteğimiz yoktur Belediyeden ayda 4 lira maaştan başka bir şey görmüyoruz Geçen sene birer meccani (ücretsiz) ekmek veriyorlardı, bu yıl o ekmeğimizi de kestiler Acilen aç ve muhtaç bir vaziyetteyiz ve dileniyoruz da Bizlere icabeden nakti ve fiili yardımın yapılarak bu çetin ve dokunaklı vaziyetten kurtarılmaklığımızı yüksek ve derin saygılarımızla diler ve talep ederiz' *Aksam GazetesiHaziran 2004 *Nene Hatun o gün evde bıraktığı oğlu Nâzım ve sonradan doğan üç oğlundan sonuncusu hâriç diğerlerini Birinci Dünya Harbi'nde şehid vermiştir *Nene Hatun, çok seneler muammer olmuş, 1955 senesine dek yaşamıştır Erzurum'un Rus mezaliminden kurtuluş merâsimlerine iştirak etmiş ve büyük bir hürmet ve alâka görmüştür *Hakkında bugüne kadar öyle fazla şey söylenip yazılı olan bu Türk kadını, Kuvay–ı Milliye'nin kadın kahramanları için aydınlık bir ilham kaynağı olmuştur  
 
858,496Konular
981,686Mesajlar
29,764Kullanıcılar
alibaba31Son üye
Üst Alt