Neredeyse herkes hayatının bir döneminde uykusuzluk problemiyle karşılaşıyor. Toplumun yüzde 30’u da 2 aydan uzun süren ve haftada 2-3 geceden sık olarak görülen kronik uykusuzlukla mücadele ediyor. Kronik uykusuzluk çeken hastaların yüzde 10’u ise ilaç tedavisi görüyor. Ancak uykusuzluk için ilaç kullanmak, hastalığın ardındaki sebepleri göz ardı ederek geçici ve kısa süreli bir tedaviden öteye gitmiyor. Peki, nedir kronik uykusuzluk?
100’e yakın uyku hastalığı var!
Uykusuzluk sebeplerinin yüzde 30’unu kendine özel tedavisi olan ve uyku bozuklukları merkezlerinde tanısı konabilen huzursuz bacak sendromu ve uykuda periyodik hareket bozukluğu oluşturuyor. Obstrüktif uyku-apne sendromu ise toplumda en az yüzde 4-5 oranında görülüyor ve horlama, uykuda solunum durmaları gibi sebeplerle ortaya çıkıyor. Obstrüktif uyku-apne sendromu sıklıkla görülen semptomları ve komplikasyonları nedeniyle hastanın yaşıtlarından 8-16 misli daha fazla sağlık harcaması yapmasına sebep oluyor. Hastalar tanı konulana kadar ortalama 8 sene zaman kaybediyor.
Obstrüktif uyku-apne sendromunun hipertansiyonlu hastalarda yaklaşık yüzde 50 oranında görüldüğünü belirten Prof.Dr.Hakan Kaynak;
“Aynı şekilde obstrüktif uyku-apne sendromlu hastalarda da yaklaşık yüzde 50 oranında hipertansiyon bulunduğunu görüyoruz. Obstrüktif uyku-apne sendromu, damar hastalıkları için bilinen tüm risk faktörlerinden daha önemli olması ve diğer risk faktörlerini de bünyesinde bulundurması dolayısı ile ayrıca önem kazanıyor. Ayrıca yine belirtmekte yarar var; kalp krizi veya felç nedeniyle gözlem altında tutulan hastaların yüzde 60-70’inde obstrüktif uyku-apne sendromunun varlığı saptanmıştır.” diyor.Son sınıflamalarda tanımlanan 100’e yakın uyku hastalığı bulunuyor.
Trafik kazalarının neredeyse yarısından uyku-apnesi sorumlu
Obstrüktif uyku-apne sendromunun trafik ve iş kazalarındaki rolü de günümüzde anlaşılmış durumda. Dünyayı sarsan büyük facialarda ve trafik kazalarının hemen hemen yarısında uyku-apne sendromlu hastaların uykularının sorumlu olduğu kesinleşmiş. Bu nedenle dünyanın birçok ülkesinde ve Türkiye’de tedavi olmamış uyku-apne sendromlu hastaların sürücü belgesi alması kanunla engelleniyor. Ancak pratik uygulama henüz yapılamıyor.
Kimler tedaviye başvurmalı?
Uykuya dalamayan, gece içinde sık sık uyanan, sabah uykusunu alamadan uyanan ve bu belirtileri birkaç ay süreyle yaşayanların tedavi için başvurmalarında fayda var.
Prof.Dr.Hakan Kaynak, gün içinde yorgun, uykulu olan hastaların da bu şikayetlerini iş hayatının zorluklarına ve stres gibi sebeplere bağlamadan önce profesyonel desteğe başvurmaları gerektiğini söylüyor. Horlayan, gece terleyen ve sık sık tuvalet ihtiyacı ile uyanan hastaların da uyku apne sendromu riski dolayısıyla başvurularını ertelememelerinde yarar var. Hipertansiyon, diyabet, obezite ve kalp hastalıklarında da uyku hastalıklarının rolü olabiliyor. Bu yüzden bu hastaların destek için başvurmaları hayati önem taşıyor.
Hastanın şikayetine göre uygun test seçiliyor
Uyku hekimleri de diğer meslektaşları gibi öncelikle hastayı dinleyerek muayene ediyor. Gerekli tetkiklerin ardından diğer tıp branşlarından farklı olarak, tedavi merkezlerinde teşhis amacıyla uyku testlerine başvuruluyor. Hastanın şikayetleri, nasıl bir test seçileceği konusunda hekimi yönlendiriyor. Uyku testleri hastanın durumuna göre merkezde veya evde de yapılabiliyor. Hangi testin yapılacağına ise muayene sırasında hasta ve hekim birlikte karar veriyor.
Tedavisi olmayan uyku hastalığı yok
Birçok hasta uyku testi sırasında “uyuyamayacağım” ön yargısına kapılarak uyku hekimine başvurmaktan kaçınıyor. Ancak Prof.Dr.Hakan Kaynak, uyku testi sırasında uyuyamayanların istisna olduğunu söylüyor. Hatta bazı hastalar evlerinde uyuduklarından daha iyi uyuduklarını belirtiyor. Huzursuz bacak sendromu olan hastaların gece içinde hareketin sınırlamasından rahatsız olacaklarını ve bu yüzden bu hastalara uyku testi yapılmasından kaçınılması gerektiğini belirten Prof.Dr.Hakan Kaynak, tedavisi olmayan bir uyku hastalığının olmadığının altını çiziyor.