iltasyazilim
FD Üye
İnsanlığın uzayın sonsuz boşluğu ile verdiği mücadele ve ona hakim olma çabası, Soğuk Savaş yıllarındaki kadar olmasa da hala devam etmekteBir gün tüm galaksiyi saran kolonilere sahip olunacak mı? Dünyadaki kaynaklar bittiğinde yeni uyduların etrafında gerçek “yıldız savaşları dönecek mi? Ya da tüm bu sömürgeci hırslardan uzak, saf ve duru bir gerçeklik arayışında sonsuz intergalaktik yolculuklar yapabilecek miyiz? Bu sorular hakkında fikir jimnastiğini sevsek bile çok temel bir mesele halledilmeden yol almak mümkün değil: Dünyanın yerçekiminden uzak bir şekilde uzayda yaşamaya vücudumuz ne kadar dayanabilir?
Uzayda yaşama fikrinin beraberinde getirdiği önemli sorulardan biri dünyanın yerçekiminden ayrı kalmış bir fizyolojinin uzun vadede kendini nasıl idare edeceği Astronotlarda yapılan çeşitli testler yerçekimsiz hayatın bağışıklık sisteminde zayıflıktan böbrek taşı oluşumuna kadar pek çok problemi beraberinde getirebildiğini gösteriyor Geçtiğimiz haftalarda NPJ Microgravity dergisinde yayınlanan yeni bir araştırma da bu sorunlar listesine deri incelmesini eklemiş durumda, en azından fareler için
Uzay deneylerinde hayvanların kullanılması bilim dünyasında oldukça rutinleşmiş bir durum, ancak farelerin kullanımının özellikle memeli fizyolojisindeki değişimleri gözlemlemek için büyük avantajları bulunmakta Bu kapsamlı çalışma için 91 gün Uluslararası Uzay İstasyonu’nda (ISS) kalan hayvanlar için geçen süre gelişimsel olarak yaklaşık 7 “fare yılına denk düşüyor, bu süre de yerçekimsizliğin (ya da düşük çekim kuvvetinin) memelilerde uzun vadeli etkileri hakkında fikir verebilecek bir uzunluk
Yapılan araştırma dahilinde 6 adet fare yılında “Fare Çekmece Sistemi (Mouse Drawer System) denilen özel yapı ile ISS’ye gönderilmiş Gönderilen fareler günde 5 gramlık yiyecek ve düzenli su alacakları bir şekilde çekmece sisteminde bakılmışlar ve 91 günün ardından dünyaya geri getirilmişler Fareler 20 farklı çalışma grubu tarafından araştırılırken Belçika’dan Liege ve İtalya’dan Genova Üniversitesi’nin ortak çalışma grubu farelerdeki deri fizyolojisini incelemiş Uzay farelerinde yapılan biyokimyasal, morfolojik ve genetik ölçümler yeryüzündeki kontrol grubuyla kıyaslanmış Araştırma sonucunda ulaşılan bulgular uzayda düşük çekim kuvvetinde yaşayan farelerin deri kalınlıklarında ciddi ölçüde bir incelme olduğunu göstermekte Deri kalınlığındaki incelmeyi, tüylenmede gerçekleşen bir düzensizlik de takip ediyor Gen profilleri üzerine yapılan analizler ise önemli bir kısmı kas oluşumuyla ilişkili 434 genin uzayda yaşayan farelerde yerdeki türdaşlarından farklı bir düzende çalıştığını gösteriyor
İlk başta önem sırası geride bir soru gibi gözükse de derimiz, aslında vücudumuzun en büyük organı ve hem solunumdaki rolü hem de zararlı parçacıklardan diğer organları korumasından ötürü bizim aslında bir nevi ilk “astronot kostümümüzü oluşturmakta Bu sebeple farelerde uzun süreli bir yolculukta gerçekleşen bu problemler, biyolojik olarak bu ilk kostümümüzün uzun yolculuklar için pek de uygun olmadığının sinyalini vermekte Ancak bu çalışmanın sadece 6 fareyle gerçekleştirilebilmiş olmasından dolayı kesin yargılar için henüz erken İleriki dönemlerde yapılacak benzer deneyler, uzay ortamının insanlar üzerindeki uzun vade etkilerinin daha isabetli öngörülmesini ve problemlerin bir ölçüde de olsa önüne geçilmesini şüphesiz sağlayacaktır İş bu noktadan sonra bizim uzayda ne yapmak istediğimize kalacak
bilimsol
Uzayda yaşama fikrinin beraberinde getirdiği önemli sorulardan biri dünyanın yerçekiminden ayrı kalmış bir fizyolojinin uzun vadede kendini nasıl idare edeceği Astronotlarda yapılan çeşitli testler yerçekimsiz hayatın bağışıklık sisteminde zayıflıktan böbrek taşı oluşumuna kadar pek çok problemi beraberinde getirebildiğini gösteriyor Geçtiğimiz haftalarda NPJ Microgravity dergisinde yayınlanan yeni bir araştırma da bu sorunlar listesine deri incelmesini eklemiş durumda, en azından fareler için
Uzay deneylerinde hayvanların kullanılması bilim dünyasında oldukça rutinleşmiş bir durum, ancak farelerin kullanımının özellikle memeli fizyolojisindeki değişimleri gözlemlemek için büyük avantajları bulunmakta Bu kapsamlı çalışma için 91 gün Uluslararası Uzay İstasyonu’nda (ISS) kalan hayvanlar için geçen süre gelişimsel olarak yaklaşık 7 “fare yılına denk düşüyor, bu süre de yerçekimsizliğin (ya da düşük çekim kuvvetinin) memelilerde uzun vadeli etkileri hakkında fikir verebilecek bir uzunluk
Yapılan araştırma dahilinde 6 adet fare yılında “Fare Çekmece Sistemi (Mouse Drawer System) denilen özel yapı ile ISS’ye gönderilmiş Gönderilen fareler günde 5 gramlık yiyecek ve düzenli su alacakları bir şekilde çekmece sisteminde bakılmışlar ve 91 günün ardından dünyaya geri getirilmişler Fareler 20 farklı çalışma grubu tarafından araştırılırken Belçika’dan Liege ve İtalya’dan Genova Üniversitesi’nin ortak çalışma grubu farelerdeki deri fizyolojisini incelemiş Uzay farelerinde yapılan biyokimyasal, morfolojik ve genetik ölçümler yeryüzündeki kontrol grubuyla kıyaslanmış Araştırma sonucunda ulaşılan bulgular uzayda düşük çekim kuvvetinde yaşayan farelerin deri kalınlıklarında ciddi ölçüde bir incelme olduğunu göstermekte Deri kalınlığındaki incelmeyi, tüylenmede gerçekleşen bir düzensizlik de takip ediyor Gen profilleri üzerine yapılan analizler ise önemli bir kısmı kas oluşumuyla ilişkili 434 genin uzayda yaşayan farelerde yerdeki türdaşlarından farklı bir düzende çalıştığını gösteriyor
İlk başta önem sırası geride bir soru gibi gözükse de derimiz, aslında vücudumuzun en büyük organı ve hem solunumdaki rolü hem de zararlı parçacıklardan diğer organları korumasından ötürü bizim aslında bir nevi ilk “astronot kostümümüzü oluşturmakta Bu sebeple farelerde uzun süreli bir yolculukta gerçekleşen bu problemler, biyolojik olarak bu ilk kostümümüzün uzun yolculuklar için pek de uygun olmadığının sinyalini vermekte Ancak bu çalışmanın sadece 6 fareyle gerçekleştirilebilmiş olmasından dolayı kesin yargılar için henüz erken İleriki dönemlerde yapılacak benzer deneyler, uzay ortamının insanlar üzerindeki uzun vade etkilerinin daha isabetli öngörülmesini ve problemlerin bir ölçüde de olsa önüne geçilmesini şüphesiz sağlayacaktır İş bu noktadan sonra bizim uzayda ne yapmak istediğimize kalacak
bilimsol