Forumda yenilikler devam etmektedir , çalışmalara devam ettiğimiz kısa süre içerisinde güzel bir görünüme sahip olduk daha iyisi için lütfen çalışmaların bitmesini bekleyiniz. Tıkla ve Git
x

Varlık Felsefesi Nedir

Varlık Felsefesi Nedir
0
125

nicebayan

FD Üye
Katılım
Ara 24, 2016
Mesajlar
94,678
Etkileşim
2
Puan
38
Yaş
36
Web sitesi
nicebayan.com
F-D Coin
90
Varlık Felsefesi Nedir,
Varlık Felsefesi ,



Felsefenin temel alaka alanlarından birisi de, varoluşu, kişisel olarak varlığı, araştırmaktır Bir varlık doğrusu var mıdır Eğer varsa, nasıl varolmuştur Bu varlık Reel manada mıdır?; yahut düşünsel boyutta mıdır? İşte Felsefenin bu ilgi boyutundaki halinin açıklaması, ontolojiye dayanmaktadır Ontolojinin temel amacı varolmanın anlamını araştırmaktır Bu hususla ilgili olarak ontoloji, gerçeklerle açıklanamayan sorulara,cevaplar bulmaya çalışmaktadır Hakiki (reel) ve ideal (düşüncel) varlık alanları, töz (cevher) ve öz ile oluş nedir gibi sorular ontolojinin (varlık öğretisinin) esas sorunlarıdır Ontoloji bu haliyle, öğretim ve öğrenme konularına odaklanmıştır Bu noktada birbirinden etkilenen disiplinler, nihai manada interdisipliner yaklaşımla, Eğitim Felsefesini, dünyaya getirmişlerdir İlgili yorumlama ve varsayımlar ilkçağlara kadar dayanmaktadır Fakat ontolojinin bir felsefe dalı olması ve bu adı alması 17 yüzyılda Wolf ’a dayanmaktadır 18 ve 19 yüzyilda Kant ve Hegel ’in bu alandaki çalışmalarını, 20 yüzyılda Hartmann izlemiştir Fakat doğaldır ancak varlık sorunu ilk günden bu yandan felsefeyi meşgul etmiştir Başlangıçta doğa filozoflarının ilgilendiği varlık sorunu,onların hemen arkasından Atina idealistlerinin metafizik anlayışında temel sorun olmuştur Varoluşu idealist bir hoşgörüyle koyulmak orta çağında karakteristiği olarak karşımıza çıkar Şu Anda bunları açıklamaya çalışalım:

İLKÇAĞ MADDECİLERİ
İlkçağ Maddecileri (Doğa Filozofları) Thales ’cilt Demokritos ’a değin uzanan ve coğrafya olarak Anadolu ’da yaşamış düşünürlere verilen addır Maddeci düşünürler; evrenin bir yaratıcısı olmadığı ve ezeli bir var oluş içinde olduğu düşüncesindedirler Onlara göre “Hiçten bir şey olmaz Evrenin de bir ilk biçimi, ilk olanı, arkhé ’si vardır Her şey arkhénin dönüşümü sonucu bugünkü halini almıştır O zaman, Arkhe ’ye, nesnelerin, ilk hali diyebiliriz Thales ’e (625545) göre ilkolan sudur Her şey sudan gelir ve yeniden suya dönecektir Dünya da ölümsüz su (okeanos) içinde yüzer Arkhe ’nin ne olduğu konusunda çok farklı isimlendirmelere rastlanmaktadır İlkolan kimi vakit toprak, hava, su ya da alev veya bunların kombinasyonu şeklinde karşımıza çıkmaktadır Bir Takım hallerde ise, sayı, apeiron (sınırsızlıkebediyet) sperma (tohum) ya da atom olarak, belirmektedir Batı Felsefesinin birincil filozofu MÖ 6 Yüzyılın birincil yarısında yaşamış olan Thales'te, felsefe bakımından yük taşıyan husus, onun 'Neyin var olduğu', 'Neyin gerçek olduğu' ya da 'Neyin doğrusu var olduğu' sorusu üzerinde düşünmüş olmasından kaynaklanmaktadır

O, doğada var olan nesnelerin tüketici yönden, bir listesini yapmayı amaçlamamış, lakin şeylerin varlığa gelmeleri ve daha sonra da değil olup gitmeleri olgusundan etkilenmiştir

'Neyin var olduğu' sorusunu yanıtlamanın en önemli yolu, onun gözünde birlik ile çokluk ya da dış görünüş ile realite arasındaki ilişkiyi doyurucu bir biçimde açıklama edebilmekten geçmiştir Gözle görünen bireysel varlıkların ve değişmelerin oluşturduğu kaosun, çokluğun arkasından akılla kavranabilir, daimi ve kesintisiz bir gerçekliğin var olduğuna inanmıştır Thales, çokluğun kendisinden türediği, çokluğun gerisindeki bu birliğin 'su' olduğunu öne sürmüştür Kendisinden önceki felsefenin bir anlamda tarihini yazmış olan Yunan filozofu Aristoteles, Thales'i bu sonuca, herşeyin sıvı bir varlıktan beslendiği, sıcağın da sudan türeyip, suyla beslendiği, herşeyin tohumunun nemli bir yapıda olduğu gözleminin götürdüğünü belirtir Yeniden, Thales'in Akdeniz'i aşarak, Mısır'a yapmış olduğu seyahatler, suyun insan yaşamı üzerindeki önemi ve değerini ona göstermiş olabilir Thales'i arkhe ’nin su olduğu sonucuna götüren nedenler ne olursa olsun, onu felsefe tarihinde birincil filozof olarak önemli kılan şey, verdiği yanıttan fazla, sorduğu sorudur Buna kadar, o varlığın ya da dünyanın nihai ve en yüksek doğasının ne olduğu sorusunu sormuş olduğundan önemlidir

Birincil devir maddecileri içinde öne çıkan düşünürlerin başında Efesli Herakleitos (540480) kazanç Ilk varlık olarak ateşi kabul eden Herakleitos; evreni karşıtlıkların zıtlığı ve birlikteliği ile açıklamaktadır Tanrı da yaşlılık ile gençlik, gece ile gündüz gibi zıtlıkların peşinde bir olan noustur, akıldır Ona kadar evrende değişmez tek şey değişimdir bu nedenle de “ Aynı ırmakta iki kez yıkanamayız Çünkü ayrıca ırmak değişmiştir; keza de biz Muhakkak bir gerçeklikten laf edilemeyeceğini ve her şeyin insanın kavrayışına kadar olduğunu söylemiştir Her şey görecedir ve sezgiyle görülebilir Evrendeki her şey hareket halindedir ve değişmektedir Farklılık vardır ve bu sonsuza değin gitmektedir Her şey kendi karşıtına dönüşmektedir ve ateşten oluşmuştur Dünya tektir, onu ne bir tanrı, ne de bir insan yaratmıştır O kendi yasasına tarafından tutuşan ve sönen baki bir ateştir ve hep öyle kalacaktırÖlümsüzlüğün ve canlı ateşin oyunundan bahsetmiş ve bu oyunda ateşin kendisi ile oynadığını söylemiştir Bu yorumda gizli olarak, Tanrı hüviyetine oturtulan ateş, yalnızca kendisini muhatap almaktadır Bu yüzden eğer oyun oynayacaksa; Tanrı kendisiyle ya da kendi kendiyle oynayacaktır Ateş değişim içindedir; buhar olur, su olur, toprak olur Acayip bir şahsiyet olan Heraklitos Efesos'ta saltanat süren kayda değer bir ailenin çocuğu olmasına rağmen dağlarda yalnız yaşamayı seçmiştir Kendisini arayarak, bulmaya çalışmıştır

Maddeci görüşü son noktasına taşıyan da Teos ’lu Demokritos ’tur (460370) Ona kadar evrenin esas inşa taşı bölünemeyen madde yani atomdur Canlıcansız, bitkihayvan, insanruh her şeyin temelinde atom vardır Atomlar yapısal olarak aynı oldukları halde hareket alanları, hareket hızları, ağırlıkları, dizilişleri farklılık göstermektedir Bunun için dünyadaki maddeler, birbirlerinden, farklı biçimde oluşmaktadır İnsan duyu organları ile oysa maddenin dış görünüşü hakkında bilgi sahibi olabilir Lakin maddenin temelini olusturan atomlar hakkında bilgi edinilemez bu nedenle de maddelere ait bilgilerimiz doğruluktan yoksundur ve karanlıktır

Yeniden Miletoslu fizik ve doğa bilimcisi Anaksimandros (MÖ 610574) ise her şeyin kaynağını belirli bir maddeye bağlamayıp ölümsüzlük ve sınırsızlıktan söz etmiştir Açıklanmış özellikleri olan bir varlığın hiçbir şeyin özü olamayacağını anlatmaya çalışmıştır 'Baki bir birlikten laf ediliyorsa çokluk niye var?'' ve ' neden aralıksız olarak yineleme var?' gibi sorulara yanıt aramıştır Ebediyet belirsizdir ve içinde karşıtlıkları barındırır Her şeyin kendi karşıtına dönüşmeyeceğini, bir tek var olanla değişmenin açıklanamayacağını öne sürmüştürHer şey her şeyden doğardemiştir Hareketin görünüş yok gerçek olduğunu kanıtlamıştır Anaksagoras varlıkların belirleyicisinin madde olduğunu söylemiştir Ebedi sayıda maddeden söz etmektedir Zamanın gerilerinde bir ilk hareketi kabul etmektedir Hareketini kendinden bölge fikir evrende dominant tek varlıktır Zihinden önce keşmekeş vardı, us onu keyfince düzenlemiştir Anaksagoras'ın madde ile ilgili düşüncelerini Abdera'lı Demokritos benimsemiş Atomcular felsefe okulunu oluşturmuştur

Bir başka Miletoslu filozof Anaksimenos (MÖ 550480) Anaksimandros'un öğrencisidir ve her şeyin havadan geldiğini ve havaya döndüğünü, ruhun ise solunan hava olduğunu ileri sürmüştür Ona göre varlık, asal varlık havadırSokrates öncesi Anadolu'lu filozoflar evreni anlamaya çalışmış ve evrenin içinde kendi yerlerini sorgulamaya başlamışlardır Evreni açıklarken kaynağını araştırmış ve açıklanmış bir şeye bağlamışlardır

Daha geç bir dönemden kayda değer bir filozof Sinop'lu Diogenes ’tir (MÖ 413327) Diogenes bir düşünürün son derece ilkel bir yaşantı sürmesi gerektiğini savunuyordu Ona kadar en üstün iyi erdemdir Felsefesinin özü sadelik ve doğadır Özentiyi, müsrüflüğü kötülemelidir, ihtiyaçları en aza indirgemelidir Bir fıçı içinde yaşayan Diogenes'e bir isteği olup olmadığını soran İskender onun fazla ünlü olan şu sözlerine şaşırmıştır Gölge etme başka ihsan istemem Platon'un 'çılgın Sokrates' dediği Diogenes yalınayak dolaşır, tapınak kapılarında yatar ve gündüz elinde bir fenerle dolaşıp soranlara 'bir insan arıyorum', demiştir

Tüm bu filozoflar Sokrates öncesi fikir dünyasını yansıtırlar Hafıza üretmekte kendilerine tarafından bir sistem oluştururlar Antik dönemde doğa olaylarının kişileştirilip tanrılarla simgelenmesini ve efsanelerin yaygınlaşıp geliştirilmesini, onlara tapınılmasını, kısacası pagan tanrılarını kabul etmeyip bunlara bireysel çıkışlar olarak başkaldırmışlardır

SOFİSTLER İLKÇAĞ SÜPHECİLERİ
“Haberdar Olan anlamına gelen sofist sözcüğü ilkçağda çoğunlukla gezgin ögretmenlik yaparak yaşamlarını fazla farklı mekanlarda geçiren düşünürlere verilen bir addır Sofistler başlıca kuşkucu bir yaklaşım içindedirler İnsan sorununa geniş yer verdikleri düşünceleri; görelilikten bilinemezcilige kadar uzanır

Protagoras ’a (482411) kadar “İnsan her seyin ölçüsüdür, varolanların varlıklarının da; varolmayanların varolmadıklarının da Buna kadar her şey için tam karşıt iki tez ileri sürülebilir Gorgias (483375) azıcık daha ileri artan bir şekilde; genel olarak varlık hakkında bilginin olanaksızlığını ileri sürer Ona göre hiçbir şeyin varlığı muhakkak değildir Varlık olsaydı bile onu iyi anlamak olanaksızdır Bir şekilde varlığı bilseydik bile bunu başkalarına bildiremezdik

İLKÇAĞ İDEALİSTLERİ
Atina ’da felsefe öteki şehirlerden fazla öbür bir yol izler Sokrates ’le başlayan, Platon ’la aralıksız ve Aristoteles ’le noktalanan idealist yaklaşımlar yalnızca kendi dönemlerinde değil, çok sonraları da etkin olmuştur Bu düşünürlerin kurdukları ruhçu ve idealist yaklaşma bilhassa de iki büyük dinin resmi görüşlerinin temelini oluşturmuştur Hıristiyanların yanı sıra İslam dünyası da bu düşünürlere büyük tartma vermiştir Platonu EFLATUN olarak tanıyan İslam dünyası, Aristo için de BAŞÖĞRETMEN sıfatını kullanmıştır Varlık hakkındaki düşünceleri idealist olan üçlünün bilginin kaynağı konusundaki yaklaşımları da akılcıdır Rasyonel doktrin bilginin kaynağının öznel ve yanıltıcı olan duyu verileri olamayacağı görüşündedir Mantıklı doktrin cümbür cemaat için geçerli olan gerçek bilgilere ama düşünce yolu ile ulaşabileceğimiz savındadır Ama kendi arasında da iki bambaşka yaklaşma sergilerler Birinci bakış (Sokrates ve Platon) bilgilerin doğuştan olan insan aklında hazır olduğunu; ikinci görüş (Aristoteles) ise doğuştan bilgilerin yok, bilgiyi elde etmede kullanılan fikir ilkelerinin allah vergisi var olduğunu ileri sürer

SOCRATES (Atina; 469399) Socrates ’e tarafından insanlara yeni bir sey öğretmek olası olmamaktadır Böyle bir işe kalkışmak da saygın bir tutum değildir Çünkü bilgiler insan aklında doğuştan olan vardır sonra bu bilgiden etkilenen, psikologlar çevresel öğrenme kuramlarını inşa etmişlerdir Özellikle öğrenmenin alışkanlık (habitual) olduğunu söylemişlerdir Onlara tarafından latent (gizil) öğrenme bağları zaten organizmada doğuşta vardır Tek yapılabilecek şey, bitmiş, egzersiz yoluyla bu bağları açığa çıkararak daimi hale getirmektir Bu kuramcılara tarafından, öğrenmede alışılmışlık ve her tarafta esastırYapılması gereken şey bilgileri ruhun derinliklerinden gün ışığına çıkartmaktır Bunun yolu da ortak konuşmadır diyalogdur Yerinde sorularla doğurtulamayacak veri yoktur Sokrates diyalog konusunda kendine özgü inceiğneleyici bir tavır sanatı olan ironiyi geliştirmistir “ Bir tek şey biliyorum, o da hiçbir şey bilmediğim diyerek yola çıkar Bilgiyi arama serüveninde; konunun uzmanlarıyla, uzmanlık alanlarına giren konular üstünde söyleşir Bir yandan bilgiyi ararken diger yana da bilgiye sahip olduklarını sananlarla ince ince dalga geçer, alay eder Bu tavrının bedelini “Atina ’nın Tanrılarına inanmamak ve gençleri baştan çıkarmakla suçlandığı mahkemeden aldığı ölüm cezası ile ödemiştir Mahkemede yaptıkları sebebiyle canice yok ödül alması gerektiğini ileri sürmüştür Mahkemenin verdiği vefat cezasının da doğrusu suç oluşturan yok ödül olduğunu, çünkü ölümün sonsuz bir uyku ya da bir diğer dünyaya göç olduğunu; her iki durumda da cinayet olamayacağını anlatmıştır

Korkunun bilgisizlikten kaynaklandığını, sonuçlarını bildiğimiz durumlardan korkulmayacağını söyler Vefat cezasının infazını cellâtlara bırakmaz, kendisi uygular ve ögrencilerinin önünde ölür Bu tavrı varsayımeylem bağlamı açısından sürekli oysa trajik bir örnektir Kendisini izleyen düşünürler üstünde özellikle de ethik (etik felsefesi) yönünden epeyce etkili olmuştur Oysa izleyenleri onun müsamaha teorisini (Hedonizm) bambaşka biçimlerde yorumlayarak bambaşka dünya görüşlerine ulaşmışlardır Sokrates ’i en iyi anlayan ve en dogru yorumlayan, artan bir şekilde de görüşlerini sistemli bir biçime sokan Platon ’dur

PLATON (427347 Atina) Sokrates ’in diyaloglarını yazıya geçirmiştir O öldükten daha sonra da yapıtlarında Sokrates ’i konuşturmaya devam etmiştir Platon düşüncelerini Akademia adını verdiği okulunda geliştirmiştir Sokrates ’te dağınık olan idealist anlayışları sistematik bir hayat felsefesi haline getirmiştir Platon ’a kadar iki ayrı dünya bulunmaktadır Bunlardan birincisi “idealarin evrenidir İdea ’lar düşünsel varlıklardır, nesnellik taşımazlar Fakat gerçektirler Her İdea ’dan bir tane vardır Keza tek hem de hakiki olan idea ’ların bilgisi de tek ve gerçektir Oysa idea ’ları duyu organlarıyla bilmek olanaksızdır Onlari bilgisine fakat hafıza yolu ile ulaşabiliriz Platon bu bilgilere “episteme, “sophia (hakiki data) adını verirBu bilginin pesine düşen insan da gerçek bilginin dostu olan filosophia yani filzofturGerçek bilgiyi sağlayan disiplinde felsefedir İkinci cihan ise şu lahza içinde yaşadığımız “fenomenler evrenidir Fenomenler idea ’ların gölgeleridir Fenomenler evreni nesneldir Ama gerçeklikten yoksundur O bir yanılsamadır (İllizyondur) Sanal bir evrendir İdea ’ların fenomenler evreninde aniden çok gölgesi yani yansımaları vardır Gölgelerin hiç biri tam olarak idea ’ları yansıtamazlar Bir fenomen (gölge) idea ’sına ne değin benzerse böylece o “şey olur Varlık dışı özellik kazanırFenomenler duyu organları ile kavranırlar Biz onlar hakkında bu yolla data sahibi olabiliriz Ama bu bilgiler fenomenler evreni gibi “teklikten ve “gerçeklikten yoksundurlar Doxa (sani bilgisi) adını verdigi bu bilgilerin ardındaki koşan ve ideaların farkında olmayan kişilere sani dostu anlamına gelen filodox adını kullanmıştır Platona göre insan ruh olarak idea ’lar evreninde yaşar böylece de idea ’lar bilgilere ruh olarak sahiptir Ama insan zaman zaman bir vücut içinde fenomenler evrenine ulaşabilmektedir Fenomenler dünyasında yaşarken idea ’ları unutur Fenomenlerin yanıltıcı bilgileri peşine düşer Filodox olur İçlerinden bazıları ise idea ’ların bilgisini akılları aracılığı ile anımsarlar ve reel bilgilerin peşine giderler Filozof olurlar O vakit kısaca, maddeler halinde sıralamak gerekirse reel bilgiye yalnızca filozoflar ulaşabilmektedirler

ARISTOTELES (384322 Atina) Ögretmeni Platon ’un düsüncelerine katılmadığı için, yetiştiği okula yani Akademia ’ya yönetici olmayı kabul etmeyip, kendi okulunu, Lyceum ’u (lise) açmıştır

Böylece fazla kitabının yanı sıra ; doğru düşünmenin yollarını açıkladığı Organon (Makine) adlı kitabı ile de kendi adıyla anılan Alışılmış Mantık ’ın kurucusu olmuştur Felsefe alanında olduğu değin bilimsel çalışmalarıyla da manâlı olan Aristoteles, ontolojik anlayışını Fizik kitabının gerisinde yazdığı ve adını Fizikten Sonra olarak koyduğu Metafizik kitabında ortaya koymuştur O günden bu yana da metafizik kavramı olağanüstü anlamında kullanılmaktadır Ona göre iki ayrı kâinat yoktur Tek cihan vardır Objektif olanla reel olan öbür şeyler değildir Ama var oluş, iki farklı özün değişik oranlarda birleşmesiyle gerçekleşmektedir Var oluş form (salt biçim) ile hyle ’in (salt madde) birleşmesidir Saf madde biçim almaksızın var olamaz O fakat bir olanaktır, var değildir Var olabilmesi için mutlaka form alması gerekir Varlığın en kolay biçimi cansız maddedir Form Hyle ’ye şekil, renk, koku gibi esas, basit özellikler vererek onu oluşturur Varlığın ikinci aşaması bitkilerdir Bitki Örtüsü kendinden önceki varlık tabakasının – cansız maddelerin tüm özelliklerini taşımanın yanı sıra, özümseme yapma ve benzerini yaratarak artma gibi özelliklere sahiptirler Bitkiler daha artı form alarak bu artı özelliklere sahip olmuşlardır Varlık tabakalarının üçüncüsü hayvanlardır Hayvanlar bitkilerden daha artı form sahibi olduklari için onlardan daha mükemmeldirler ve onlarda bulunmayan duyumsama ve yer degiştirme özellikleri vardır Hayvanlar üstünde yer alan son varlık tabakası, insanlardır İnsan düşünce sahibi olma özelliği ile diğer varlıklardan ayrılır İnsan aklı allah vergisi sahip olduğu hafıza ilkeleri ile idrak sürecinden edindiği malzemeleri işleyerek, sahip olduğu, edindiği,duyum süreçlerini data haline getirir Bu işlemi yaparken de mantık kuralları ile davrandığı oranda doğru bilgilere ulaşabilir Fakat Aristoteles tüm insanların bu yeteneklere sahip olmadığını söyler Çünkü halk müziği da tıpatıp kendinden önceki tabakalar gibi kendi içinde farklı tabakalara sahiptir İnsanların en alt basamağını kadınlar oluştururlar ve onlar aklın ilkelerine sahip değildirler Onların üzerinde yer alan köylü ve köle erkekler de tıpkı kadınlar gibi zihin ilkelerinden mahrum olarak dünyaya gelirler bu nedenle onlar da kadınlar gibi dürüst düşünme yeteneğinden yoksundurlar Varlık tabakalarının dışarıda form kimsesiz bulunmaktadır Bu hal en yetkin haldir Salt biçim TanrıdırÖte yana İslam Felsefesi, gerçeğin yalnızca Tanrı katında olduğunu belirterek, birincil devir maddeci Filozofları ile benzeşmektedir Gerçek bilgilere sadece Tanrı isterse ulaşılabilmektedir Bu hususa ilişki Südur yani boşluğa doğmayı ileri sürmektedirler Bu konuda İslam düşünürleri İnsanın Tanrısal niteliklere sahip olduğunu belirtebilmektedirler Bir grup ise bu hoşgörülü yaklaşımdan sıyrılmıştır İşte Hallacı Mansur, Ahmet Yesevi, Yunus Emre, Hacı Bektaşi Veli ve Mevlanayı söz konusu, sevgi ve tutku ortamında bulmaktayız başkaca kalanlar, kesinkes Tanrının, insanı yarattığını va arada hiç bir süre kapanmayacak farklılık bulunduğunu söylemektedirler

Daha da ileri artan bir şekilde, bütün Panteistleri dinsizlikle suçlamaktadırlar Kısaca İslamda, varlık sahibi de, hikmet sahibi de Tanrıdır *
 
858,476Konular
981,261Mesajlar
29,554Kullanıcılar
MiklosSon üye
Üst Alt