iltasyazilim
FD Üye
Varoluşçuluk Ne aramak,
Varoluşçuluk Akımı,
Varoluşçuluk Ne demektir,
Varoluşçuluğun özellikleri
Varoluşçuluk Nedir Varoluşçuluk Felsefesi
Varoluşçuluk (egzistansiyalizm) bireyin deneyimini, ve bu deneyimin tekilliğini ve biricikliğini insan doğasını anlamanın temeli olarak görebilen bir felsefe akımıdır Varoluşçuluk, insanın varoluşuyla doğal nesnelere özgü varlık türü arasındaki karşıtlığı büyük bir güçle vurgulayan, iradesi ve bilinci olan insanların, irade ve bilinçten yoksun nesneler dünyasına fırlatılmış olduğunu öne süren bir zihin okuludur Bu akım insan özgürlüğüne inanır ve insanların davranışlarından sorumlu olduğunu öne sürer
Genel Manada Varoluşçuluk
Varoluşçuluk yirminci yüzyılın ilk yarısının sonlarına doğru Fransa ’da ortaya çıktı En kayda değer temsilcileri Martin Heidegger, Karl Jaspers, JeanPaul Sartre, Gabriel Marcel ve Maurice MerleauPonty olmuştur Felsefi bakımdan temelleri ise bunlardan önce Nietzsche ve Sören Aabye Kierkegaard gibi düşünürler göre atılmıştır
Varoluşçuluğu belirleyen temel nitelik ve tavırlar şöyle sıralanabilir:
1) Varoluşçuluk, herşeyden önce varoluşun hep tikel ve kişisel, yani benim veya senin veya onun varoluşu olduğunu öne sürer Bundan dolayı, o insanı mutlak ya da ebedi bir tözün tezahürü olarak gören her cins öğretiye, gerçekliğin Tin, Düşünce, Zeka, Bilinç, İde veya Ruh olarak varolduğunu öne süren idealizme aleyhinde çıkar
2) Cereyan, varoluşun başta bir varlık problemi, varoluşun kendi varlık tarzıyla ilgili bir problem olduğunu dile getirir ve varlığın anlamına ilişkin bir araştırmaya karşılık gelir Bu çerçeve içinde, her nesil bilimci, objektif ve analitik yaklaşıma şiddetle karşısında çıkan varoluşçuluk, özellikle varoluşun zamansal yapısına ilişkin çözümleme aracılığıyla, Varlığın genel anlamıyla ilgili bir doktrin, belirli bir ontoloji üstünde yoğunlaşır
3) Varoluşçuluğa göre, varlığa ilişkin araştırma, varolanın aralarından bir seçim gerçekleştirmek durumunda olduğu değişik imkanlarla karşı karşıya gelmeyi gerektirir Diğer bir deyişle, varoluşçu felsefe, geleneksel felsefenin öne sürdüğü gibi, özün varoluştan önce yok de, varoluşun özden önce geldiğini öne sürer; insanın önce varolduğunu daha sonra kendisini tanımlayıp, özünü yarattığını dile getirir Diğer bir deyişle varoluşçuluk, insanın dünyaya fırlatılmış bulunduğunu, dolayısıyla kendisini nasıl oluşturursa öyle olacağını; insanın özünü kendisinin belirleyeceğini; kişisel insan varlığının değişmez veya değişmeyen, özsel bir doğası bulunmadığını öne sürer Bu bağlamda her cins determinizm ya da zorunlulukçuluğa büyük bir güçle karşısında çıkan varoluşçuluk, bireylerin mutlak bir irade özgürlüğüne sahip bulunduğunu, insanın özgürlüğe hükümlü olduğunu ve olduğundan tümüyle farklı biri olabileceğini dile getirir
4) İnsana özünü oluşturma şansı veren bu imkanlar, onun şeylerle ve diğer insanlarla olan ilişkileri göre yaratıldığı için, varoluş defalarca dünyadaki bir varlık edinmek veya seçimi sınırlayan ya da koşullayan fiziki ve tarihsel olarak muhakkak bir durumda gün ışığına çıkmak durumundadır Bu ise, varoluşçuluğun tekbenciliğe ve epistemolojik idealizmle taban tabana ters bir felsefe akımı olduğu anlamına gelir
5) Varoluşçuluk, nesneden yola çıkan, varlıkla ilgili tarafsız doğrulara ulaşmaya çalışan görüşlere karşı, özneden hareket ve öznel hakikatlerin önemini vurgular Felsefenin, varlık ve tümeller gibi konularla uğraşıp nesnelliği araması yerine, korkuyu, yabancılaşmayı, hiçlik duygusunu, insanlık halini ele alıp, öznelliğe yönelmesi gerektiğini; hakikatin büsbütün öznel olup, hiçbir soyutlamanın bireysel varoluşun gerçekliğini kavrayamayacağını ve açıklama edemeyeceğini söyler
6) Varoluşçuluk, özellikle de hümanist ya da ateist boyutu içinde, evrenin akılla anlaşılabilir olan bir gelişme doğrultusu olmayıp, özü itibariyle saçma ve amaçsız olduğunu, evrenin akılcı bir tarafı bulunmadığını, evrene anlamın insan göre verildiğini öne sürer
7) Böyle bir evrende, insanın hazır bulduğu etik kuralları olmadığından; varoluşçuluk, ahlaki ilkelerin, kendi eylemleri haricen, başka insanların eylemlerinden de sorumlu olan insan göre yaratıldığını savunur *
Varoluşçuluk Akımı,
Varoluşçuluk Ne demektir,
Varoluşçuluğun özellikleri
Varoluşçuluk Nedir Varoluşçuluk Felsefesi
Varoluşçuluk (egzistansiyalizm) bireyin deneyimini, ve bu deneyimin tekilliğini ve biricikliğini insan doğasını anlamanın temeli olarak görebilen bir felsefe akımıdır Varoluşçuluk, insanın varoluşuyla doğal nesnelere özgü varlık türü arasındaki karşıtlığı büyük bir güçle vurgulayan, iradesi ve bilinci olan insanların, irade ve bilinçten yoksun nesneler dünyasına fırlatılmış olduğunu öne süren bir zihin okuludur Bu akım insan özgürlüğüne inanır ve insanların davranışlarından sorumlu olduğunu öne sürer
Genel Manada Varoluşçuluk
Varoluşçuluk yirminci yüzyılın ilk yarısının sonlarına doğru Fransa ’da ortaya çıktı En kayda değer temsilcileri Martin Heidegger, Karl Jaspers, JeanPaul Sartre, Gabriel Marcel ve Maurice MerleauPonty olmuştur Felsefi bakımdan temelleri ise bunlardan önce Nietzsche ve Sören Aabye Kierkegaard gibi düşünürler göre atılmıştır
Varoluşçuluğu belirleyen temel nitelik ve tavırlar şöyle sıralanabilir:
1) Varoluşçuluk, herşeyden önce varoluşun hep tikel ve kişisel, yani benim veya senin veya onun varoluşu olduğunu öne sürer Bundan dolayı, o insanı mutlak ya da ebedi bir tözün tezahürü olarak gören her cins öğretiye, gerçekliğin Tin, Düşünce, Zeka, Bilinç, İde veya Ruh olarak varolduğunu öne süren idealizme aleyhinde çıkar
2) Cereyan, varoluşun başta bir varlık problemi, varoluşun kendi varlık tarzıyla ilgili bir problem olduğunu dile getirir ve varlığın anlamına ilişkin bir araştırmaya karşılık gelir Bu çerçeve içinde, her nesil bilimci, objektif ve analitik yaklaşıma şiddetle karşısında çıkan varoluşçuluk, özellikle varoluşun zamansal yapısına ilişkin çözümleme aracılığıyla, Varlığın genel anlamıyla ilgili bir doktrin, belirli bir ontoloji üstünde yoğunlaşır
3) Varoluşçuluğa göre, varlığa ilişkin araştırma, varolanın aralarından bir seçim gerçekleştirmek durumunda olduğu değişik imkanlarla karşı karşıya gelmeyi gerektirir Diğer bir deyişle, varoluşçu felsefe, geleneksel felsefenin öne sürdüğü gibi, özün varoluştan önce yok de, varoluşun özden önce geldiğini öne sürer; insanın önce varolduğunu daha sonra kendisini tanımlayıp, özünü yarattığını dile getirir Diğer bir deyişle varoluşçuluk, insanın dünyaya fırlatılmış bulunduğunu, dolayısıyla kendisini nasıl oluşturursa öyle olacağını; insanın özünü kendisinin belirleyeceğini; kişisel insan varlığının değişmez veya değişmeyen, özsel bir doğası bulunmadığını öne sürer Bu bağlamda her cins determinizm ya da zorunlulukçuluğa büyük bir güçle karşısında çıkan varoluşçuluk, bireylerin mutlak bir irade özgürlüğüne sahip bulunduğunu, insanın özgürlüğe hükümlü olduğunu ve olduğundan tümüyle farklı biri olabileceğini dile getirir
4) İnsana özünü oluşturma şansı veren bu imkanlar, onun şeylerle ve diğer insanlarla olan ilişkileri göre yaratıldığı için, varoluş defalarca dünyadaki bir varlık edinmek veya seçimi sınırlayan ya da koşullayan fiziki ve tarihsel olarak muhakkak bir durumda gün ışığına çıkmak durumundadır Bu ise, varoluşçuluğun tekbenciliğe ve epistemolojik idealizmle taban tabana ters bir felsefe akımı olduğu anlamına gelir
5) Varoluşçuluk, nesneden yola çıkan, varlıkla ilgili tarafsız doğrulara ulaşmaya çalışan görüşlere karşı, özneden hareket ve öznel hakikatlerin önemini vurgular Felsefenin, varlık ve tümeller gibi konularla uğraşıp nesnelliği araması yerine, korkuyu, yabancılaşmayı, hiçlik duygusunu, insanlık halini ele alıp, öznelliğe yönelmesi gerektiğini; hakikatin büsbütün öznel olup, hiçbir soyutlamanın bireysel varoluşun gerçekliğini kavrayamayacağını ve açıklama edemeyeceğini söyler
6) Varoluşçuluk, özellikle de hümanist ya da ateist boyutu içinde, evrenin akılla anlaşılabilir olan bir gelişme doğrultusu olmayıp, özü itibariyle saçma ve amaçsız olduğunu, evrenin akılcı bir tarafı bulunmadığını, evrene anlamın insan göre verildiğini öne sürer
7) Böyle bir evrende, insanın hazır bulduğu etik kuralları olmadığından; varoluşçuluk, ahlaki ilkelerin, kendi eylemleri haricen, başka insanların eylemlerinden de sorumlu olan insan göre yaratıldığını savunur *