iltasyazilim
FD Üye
YAHYA KEMAL BEYATLI
2 Aralık 1884'te Üsküp ’te doğdu 1 Kasım 1958'de İstanbul'da yaşamını yitirdi Başlıca ismi Ahmed Agâh Üsküp Belediye Başkanı Nişli İbrahim Naci Bey'in oğlu Annesi Nakiye Bayan ise şair Lefkoşalı Galib'in yeğeni Çocukluk yılları Üsküp'teki şiirlerine de yansıyan Rakofça çiftliğinde geçti İlköğrenimini özel Mektebi Edep'te tamamladı 1892'de Üsküp İdadisi'ne girdi Bir yandan da İshak Bey Camii Medresesi'nde Arapça ve Farsça dersleri aldı 1897'de ailesi Selanik'e taşındı Annesinin ölmesi, babasının tekrar evlenmesi yüzünden aile içinde meydana çıkan sorunlar sebebiyle Üsküp'e döndü Baştan Selanik'e gönderildi 1902'de İstanbul'a geldi Vefa İdadisi'ne (lise) devam etti Jön Türk olma hevesiyle 1903'te Paris'e kaçtı Bir yıl değin Meaux okuluna devam edip Fransızca bilgisini geliştirdi 1904'te siyasal bigiler yüksek okuluna girdi Jön Türkler'le ilişki kurdu Ahmet Rıza, Abdullah Cevdet, Samipaşazade Sezai, Prens Şahabettin gibi dönemin ünlü kişilerini tanıdı Şefik Hüsnü ve Abdülhak Şinasi Hisar'la arkadaşlık kurdu 1912'de İstanbul'a döndü
1913'te Darüşşafaka'da edebiyat ve tarih öğretmenliği yaptı Medresetü'lVaizin'de uygarlık tarihi dersi verdi Mütarekeden sonra Âti, İleri, Tevhidi Efkâr, Hâkimiyeti Milliye dergilerinde yazılar yazdı Arkadaşlarıyla Dergâhdergisini kurdu Yazılarıyla Milli Mücadele'yi destekledi 1922'de uzlaşma anlaşması için Lozan'a giden kurulda danışman olarak yer aldı 1923'te Urfa milletvekili oldu Cumhuriyet'in kurulmasından daha sonra Varşova ve Madrid'de ortaelçisi olarak görevlendirildi sonra sırasıyla Yozgat, Tekirdağ, 19431946'da da İstanbul milletvekili oldu Halkevleri Sanat Danışmanlığı yaptı 1949'da Pakistan Büyükelçisi iken emekli oldu Yaşamının son yıllarını İstanbul'da Park Otel'de geçirdi Tutulduğu müzmin barsak kanamasının tedavisi için 1957'de Paris'e gitti Bir sene daha sonra Cerrahpaşa Hastanesi'nde aynı rahatsızlık nedeniyle öldü
Selanik yıllarında Esrartakma adıyla şiir yazmaya başladı İstanbul'da Tevfik Fikret ve Cenap Şahabettin'in şiirleriyle tanıştı İrtika ve Mâlumât dergilerinde Agâh Kemaltakma adıyla Mal Varlığıi Fünun'u destekleyen şiirler yazdı Paris'te Fransız simgecilerinin şiirlerine yakın olma duydu Fransız şiiriyle kurduğu yakınlık, Türk şiirine faklı bir açıyla bakmasını sağladı Türk şiiri ve Türkçe söz sanatlarını inceledi Dize haysiyetimdirsözüyle şiirde dizenin bir iç uyumla, musiki cümlesi halinde kusursuzlaştırılması gerektiğini anlatır Şiirleriyle olduğu dek şiirle ilgili görüşleriyle de büyük yankı uyandırdı Ona kadar an şiiri yığınbir şiirdi Parçacılık ve kararsızlık üzerine kuruluydu Tanzimat şairleri bu şiiri birleştirme çabalarında yetkisiz kalmıştı Mal Varlığıi Fünun'cular yapay ve yüze gülücü bir dille yetinerek öze inememişlerdi Ama sanatkâr kendi ulusunun dilini bulmalıydı Batı'dan edindiği yüksek beğeniyle, Batı şiirine öykünmeyen yerli bir şiire yöneldi Biçime yük tanıdı Esinlenmenin yerine dil işçiliğini getirdi Arka planında bir tarih bulunan şiirlerinde imgeye de yer vermedi Mısra çalışmasındaki titizliği eksik ve baskı yazıyorizlenimi uyandırdı Yaşadığı sürede hiç kitap yayınlamaması da bu izlenimi pekiştirdi Karşıtları tarafından esersiz şairolarak adlandırıldı Hemencecik her kesimden eleştiriler aldı
1918'de Yeni Mecmua'da yayınlanan ürünleriyle büyük alaka uyandırdı daha sonra Edebi Mecmua, Şair, Büyük Mecmua, Şair Nedim, Yarın, İnci, Dergâh gibi dergilerdeki şiirleriyle kendini yol gösterici olarak kabul ettirdi Ölümünden sonra yayınlanan eserleri iki bölüm halinde değerlendirilir Kendi Gök Kubbemizve Eski Şiirin RüzgârıylaBu iki eser Yahya Kemal'in başyapıtlarını bir araya getirir Eski Şiirin Rüzgarıyladaki şiirlerden Açık Deniz, Itrî, Erenköyü'nde Bahar, Nazar, Ses, Çin Kâsesi, Deniz Türküsüşairin fazla özel ürünleridir Daha çok Nedîm'den yola çıktığı bu şiirlerde, jurnal yaşamın parıltısını elden çıkardığı, dekadan bir girişimin fazla incelikleri ve dil yabancılaşmasıyla bir cins fotoğraf sanatına yöneldiği görülür Kendi Gök Kubbemizdeki şiirlerde ise temelde bir aşkve İstanbulşairi olarak görünür Vuslatşiiriyle erotik temaları örselemeden şiire getirir Bir yanlamasına da tarih tutusuyla dinci ve milliyetçi bir görünüş kazanmaya başlar Süleymaniye'de Bayram Sabahı, Ziyaret, Atik Valide'den İnen Sokaktagibi şiirleri bu durumun örnekleridir Düzyazıları Peyamgazetesinde yayınlanan yazılarıyla, Çamlar Aşağıda Sohbetlerden oluşur Bu yazılardan bazıları Süleyman Saeya SSimzasını taşır Hem Büyük Mecmua ve Dergâh ’ta söyleşiler yaptı, eleştiriler yazdı, bunları Hâkimiyeti Milliye gazetesinde sürdürdü Bitmemiş şiirlerinin bir bölümü 1976'da Tamamlanmamış Şiirleradıyla yayınlandı
Eserleri
Şiir:
Kendi Gök Kubbemiz (1961)
Eski Şiirin Rüzgârıyla (1962)
Rubailer ve Hayyam Rubailerini Türkçe Söyleyiş (1963)
Yarım Kalmış Şiirler (1976)
Düzyazı:
Aziz İstanbul (1964)
Eğil Dağlar (1966)
Siyasi Hikâyeler (1968)
Siyasi ve Yazınsal Portreler (1968)
Edebiyata Dair (1971)
Çocukluğum Gençliğim Siyasi ve Yazınsal Hatıralarım (1973)
Tarih Muhasebeleri (1975)
MektuplarMakaleler (1977) *
2 Aralık 1884'te Üsküp ’te doğdu 1 Kasım 1958'de İstanbul'da yaşamını yitirdi Başlıca ismi Ahmed Agâh Üsküp Belediye Başkanı Nişli İbrahim Naci Bey'in oğlu Annesi Nakiye Bayan ise şair Lefkoşalı Galib'in yeğeni Çocukluk yılları Üsküp'teki şiirlerine de yansıyan Rakofça çiftliğinde geçti İlköğrenimini özel Mektebi Edep'te tamamladı 1892'de Üsküp İdadisi'ne girdi Bir yandan da İshak Bey Camii Medresesi'nde Arapça ve Farsça dersleri aldı 1897'de ailesi Selanik'e taşındı Annesinin ölmesi, babasının tekrar evlenmesi yüzünden aile içinde meydana çıkan sorunlar sebebiyle Üsküp'e döndü Baştan Selanik'e gönderildi 1902'de İstanbul'a geldi Vefa İdadisi'ne (lise) devam etti Jön Türk olma hevesiyle 1903'te Paris'e kaçtı Bir yıl değin Meaux okuluna devam edip Fransızca bilgisini geliştirdi 1904'te siyasal bigiler yüksek okuluna girdi Jön Türkler'le ilişki kurdu Ahmet Rıza, Abdullah Cevdet, Samipaşazade Sezai, Prens Şahabettin gibi dönemin ünlü kişilerini tanıdı Şefik Hüsnü ve Abdülhak Şinasi Hisar'la arkadaşlık kurdu 1912'de İstanbul'a döndü
1913'te Darüşşafaka'da edebiyat ve tarih öğretmenliği yaptı Medresetü'lVaizin'de uygarlık tarihi dersi verdi Mütarekeden sonra Âti, İleri, Tevhidi Efkâr, Hâkimiyeti Milliye dergilerinde yazılar yazdı Arkadaşlarıyla Dergâhdergisini kurdu Yazılarıyla Milli Mücadele'yi destekledi 1922'de uzlaşma anlaşması için Lozan'a giden kurulda danışman olarak yer aldı 1923'te Urfa milletvekili oldu Cumhuriyet'in kurulmasından daha sonra Varşova ve Madrid'de ortaelçisi olarak görevlendirildi sonra sırasıyla Yozgat, Tekirdağ, 19431946'da da İstanbul milletvekili oldu Halkevleri Sanat Danışmanlığı yaptı 1949'da Pakistan Büyükelçisi iken emekli oldu Yaşamının son yıllarını İstanbul'da Park Otel'de geçirdi Tutulduğu müzmin barsak kanamasının tedavisi için 1957'de Paris'e gitti Bir sene daha sonra Cerrahpaşa Hastanesi'nde aynı rahatsızlık nedeniyle öldü
Selanik yıllarında Esrartakma adıyla şiir yazmaya başladı İstanbul'da Tevfik Fikret ve Cenap Şahabettin'in şiirleriyle tanıştı İrtika ve Mâlumât dergilerinde Agâh Kemaltakma adıyla Mal Varlığıi Fünun'u destekleyen şiirler yazdı Paris'te Fransız simgecilerinin şiirlerine yakın olma duydu Fransız şiiriyle kurduğu yakınlık, Türk şiirine faklı bir açıyla bakmasını sağladı Türk şiiri ve Türkçe söz sanatlarını inceledi Dize haysiyetimdirsözüyle şiirde dizenin bir iç uyumla, musiki cümlesi halinde kusursuzlaştırılması gerektiğini anlatır Şiirleriyle olduğu dek şiirle ilgili görüşleriyle de büyük yankı uyandırdı Ona kadar an şiiri yığınbir şiirdi Parçacılık ve kararsızlık üzerine kuruluydu Tanzimat şairleri bu şiiri birleştirme çabalarında yetkisiz kalmıştı Mal Varlığıi Fünun'cular yapay ve yüze gülücü bir dille yetinerek öze inememişlerdi Ama sanatkâr kendi ulusunun dilini bulmalıydı Batı'dan edindiği yüksek beğeniyle, Batı şiirine öykünmeyen yerli bir şiire yöneldi Biçime yük tanıdı Esinlenmenin yerine dil işçiliğini getirdi Arka planında bir tarih bulunan şiirlerinde imgeye de yer vermedi Mısra çalışmasındaki titizliği eksik ve baskı yazıyorizlenimi uyandırdı Yaşadığı sürede hiç kitap yayınlamaması da bu izlenimi pekiştirdi Karşıtları tarafından esersiz şairolarak adlandırıldı Hemencecik her kesimden eleştiriler aldı
1918'de Yeni Mecmua'da yayınlanan ürünleriyle büyük alaka uyandırdı daha sonra Edebi Mecmua, Şair, Büyük Mecmua, Şair Nedim, Yarın, İnci, Dergâh gibi dergilerdeki şiirleriyle kendini yol gösterici olarak kabul ettirdi Ölümünden sonra yayınlanan eserleri iki bölüm halinde değerlendirilir Kendi Gök Kubbemizve Eski Şiirin RüzgârıylaBu iki eser Yahya Kemal'in başyapıtlarını bir araya getirir Eski Şiirin Rüzgarıyladaki şiirlerden Açık Deniz, Itrî, Erenköyü'nde Bahar, Nazar, Ses, Çin Kâsesi, Deniz Türküsüşairin fazla özel ürünleridir Daha çok Nedîm'den yola çıktığı bu şiirlerde, jurnal yaşamın parıltısını elden çıkardığı, dekadan bir girişimin fazla incelikleri ve dil yabancılaşmasıyla bir cins fotoğraf sanatına yöneldiği görülür Kendi Gök Kubbemizdeki şiirlerde ise temelde bir aşkve İstanbulşairi olarak görünür Vuslatşiiriyle erotik temaları örselemeden şiire getirir Bir yanlamasına da tarih tutusuyla dinci ve milliyetçi bir görünüş kazanmaya başlar Süleymaniye'de Bayram Sabahı, Ziyaret, Atik Valide'den İnen Sokaktagibi şiirleri bu durumun örnekleridir Düzyazıları Peyamgazetesinde yayınlanan yazılarıyla, Çamlar Aşağıda Sohbetlerden oluşur Bu yazılardan bazıları Süleyman Saeya SSimzasını taşır Hem Büyük Mecmua ve Dergâh ’ta söyleşiler yaptı, eleştiriler yazdı, bunları Hâkimiyeti Milliye gazetesinde sürdürdü Bitmemiş şiirlerinin bir bölümü 1976'da Tamamlanmamış Şiirleradıyla yayınlandı
Eserleri
Şiir:
Kendi Gök Kubbemiz (1961)
Eski Şiirin Rüzgârıyla (1962)
Rubailer ve Hayyam Rubailerini Türkçe Söyleyiş (1963)
Yarım Kalmış Şiirler (1976)
Düzyazı:
Aziz İstanbul (1964)
Eğil Dağlar (1966)
Siyasi Hikâyeler (1968)
Siyasi ve Yazınsal Portreler (1968)
Edebiyata Dair (1971)
Çocukluğum Gençliğim Siyasi ve Yazınsal Hatıralarım (1973)
Tarih Muhasebeleri (1975)
MektuplarMakaleler (1977) *