Forumda yenilikler devam etmektedir , çalışmalara devam ettiğimiz kısa süre içerisinde güzel bir görünüme sahip olduk daha iyisi için lütfen çalışmaların bitmesini bekleyiniz. Tıkla ve Git
x

Yanlış yorumlanan bir ayet: " onları gördüğünüz yerde öldürün "

Yanlış yorumlanan bir ayet: " onları gördüğünüz yerde öldürün "
0
251

iltasyazilim

FD Üye
Katılım
Ara 25, 2016
Mesajlar
0
Etkileşim
17
Puan
38
Yaş
36
F-D Coin
58
Serçe parmağının ucuna bakarak bir insanın resmini çizmek ne kadar yanlış bir sonuç doğurursa, bir tek ayetin sadece mealine bakarak Kur’an hakkında hüküm vermek de en az onun kadar yanıltıcı olur

Bazı yazarların dillerine doladıkları ve İslam’ın evrenselliğine, toleransına, ondaki engin fikir hürriyetine perde çekmek için yanlış yorumladıkları bir ayeti kerime var:

“Onları bulduğunuz yerde öldürün Sizi yurtlarınızdan çıkardıkları gibi siz de onları çıkarın Fitne çıkarmak adam öldürmekten daha kötüdür…(Bakara, 2191)
Konunun tahliline geçmeden önce bazı Kur’an hükümlerini hatırlamak gerekiyor Ta ki, Kur’anın gerçek maksadı anlaşılsın ve bu ayetin de gerçek yorumu ortaya konulabilsin

Konuyla yakından ilgili bir ayeti kerime:

“Dinde ikrah (zorlama) yoktur Doğruluk sapıklıktan cidden ayrıldı… (Bakara, 2256)
Bu ayetin tefsirinde, ayeti kerimeye “Zorlama denen şey dinde yoktur manası da verilerek, “Sadece dinî konularda değil, hiçbir konuda zorlamaya izin yoktur denilmiştir

Aynı gerçeği ders veren bir başka ayet:

“Eğer Rabbin dileseydi yeryüzündekilerin hepsi elbette iman ederlerdi O halde sen, inanmaları için insanları zorlayacak mısın? (Yûnus, 1099)
Demek oluyor ki, peygamberlerin görevi ve Kur’anın hedefi hakkın ve hakikatin tebliğ edilmesi, duyurulmasıdır İnsanlar bu dünyaya imtihan için gönderilmişlerdir İmtihanın vazgeçilmez bir gereği de kişinin doğru ve yanlış yoldan birisini kendi iradesiyle seçebilmesidir Zorlama iradeyi yok edeceğinden imtihanın da bir manası kalmaz

Bu manaya kuvvet veren pek çok ayet vardır:

“Allah dileseydi onlar şirk koşamazlardı Seni onların üzerine bekçi kılmadık; sen onların vekili de değilsin (En’am, 6107)
“Peygambere düşen görev ancak tebliğdir (duyurmadır)(Mâide, 599)
“Allah, dileseydi hepinizi bir tek ümmet kılardı (Nahl, 1693)
Bir başka ayeti kerimede şu hakikate dikkat çekilir:
“Kim inkâr ederse bilmelidir ki, Allah bütün alemlerden ganidir (müstağnidir)(Âli İmrân, 397)
Yani, Allah, yarattığı ve bizzat terbiye ettiği alemlerden hiçbirinin hiçbir şeyine muhtaç değildir Güneşin ışığına, ağacın meyvesine, rüzgarın esmesine, mevsimlerin gelip gitmesine, canlıların görmesine, işitmesine muhtaç olmadığı gibi insanların inanmalarına, Onu tanımalarına, Ona ibadet etmelerine de muhtaç değildir

Böyle pek çok ayeti kerime var Bunlardan çıkan ortak sonuç şudur: Allah’ın insanları imana, ibadete davet etmesi gibi, müminlere cihadı emretmesi de yine onların menfaati içindir Bu mana bütün asırlar ve bütün insanlık alemi için geçerli olmakla birlikte, ayetlerin ilk muhatabı olan sahabelere ve Arap yarımadasındaki imanküfür mücadelesine daha çok bakmaktadır

İslam dini Arap yarımadasına zuhur ettiğinde o bölge insanlarının temel inancı putperestlikti Ve Kur’anın ana hedefi de kalplere “tevhid inancını yerleştirmekti

Fatiha Suresi, Allah’ın “Rabbü’lalemîn olduğunu ilan ile başlar Bütün alemler, gökler, yerler, insanlar, hayvanlar, cinler, melekler, bütün bitki türleri ancak Allah’ın terbiyesiyle hazır hallerine kavuşmuş ve bu sayede görevlerini en iyi şekilde yerine getirebilmişlerdir Bu bir tevhid dersidir

Surenin devamında ancak Allah’a ibadet edileceği ve yine ancak ondan yardım dilenebileceği vurgulanır

Bir başka ayette rızıkların ancak sema ile arzın işbirliğiyle teşekkül ettiğine dikkat çekilerek şükrün de yine ancak sema ve arzın Rabbine yapılması gerektiği ders verilir

Bir diğer ayette bizzat Allah Resulüne (asm) hitap edilerek,

“Sen sevdiğini hidayete erdiremezsin; ancak Allah dilediğine hidayet verir ve hidayete girecek olanları en iyi O bilir (Kasas, 2856)
buyurulmakla en büyük nimet olan hidayete kavuşturmanın da ancak Allah’a mahsus olduğu ilan edilir

Böylece baştan sona kadar tevhid dersi verilerek sonunda, Nas Suresinde, Allah’ın “Rabbü’nnas olduğu ifade edilir İnsanları terbiye eden ancak Allah’tır Gözlerini görecek, kulaklarını işitecek, midelerin hazmedecek şekilde terbiye eden O olduğu gibi, akıllarını anlayacak, kalplerini inanacak, sevecek, korkacak şekilde terbiye eden de yine ancak Odur

Maziye nazar ettiğimizde bütün peygamberlerin ortak davalarının “tevhid (birlemek, Allah’ı bir bilmek) olduğunu görürüz İnsanlık aleminin yanlış da olsa bir şeylere inandığına, ateizmin kitle çapında fazla görülmediğine, ancak şirkin bütün çeşitleriyle insanları yoldan çıkaran en büyük “fitne olduğuna şahit oluruz

İşte tevhid inancının en büyük tebliğ edicisi olan Hazreti Muhammed (asm) Mekke’de yine en büyük mücadelesini şirke karşı vermeye başladığında bütün müşrikler karşısına çıktılar ve onu bu davasından vazgeçirmeye çalıştılar Amcasını ricacı olarak gönderdiler “Bir elime güneşi bir elime ayı koysalar, ben yine bu davadan vazgeçmem cevabını alınca artık kuvvet, zorbalık ve işkence dönemi de başlamış oldu

Şu nokta çok önemlidir: Mekke ve çevresinin müşrikleri başka beldelerdekinden çok farklıydı Bunlar sadece batıl inançlarını kendi halleriyle yaşamakla kalmıyor, beldelerinde doğan tevhid nurunu söndürmeyi kendilerince kutsî bir ideal olarak benimsiyor, bu uğurda canlarını ve başlarını ortaya koyuyorlardı Artık, iki şıktan başka bir seçenek görünmüyordu ortada Ya tevhid inancı galip gelecek, insanlık alemine Kur’anın nuru ulaştırılacak, yahut insanların kalplerini batıl inançlar zaptedecekti Başka bir ifadeyle, insanlara ya cennetin yolu gösterilecek, yahut cehenneme akış devam edecekti

Kur’an'ın o dönemin müşrikleri hakkındaki şiddet ayetlerine bu gözle bakmak gerekir Mesele sadece birkaç müşrikle mücadele değil, top yekun şirk inancıyla ve onu temsil eden, onu korumak isteyenlerle mücadeledir Nitekim, Kur’anın Mekke müşrikleri hakkındaki şiddetli beyanlarını, yine bir nevi şirk inancını taşıyan başka kavimlere karşı sürdürmediğini görüyoruz Teslis inancına sahip Hıristiyanlar ve diğer ehli kitap hakkındaki ifadeler hiç de öyle şiddetli değil

“Ehli kitapla ancak en güzel şekilde mücadele edin; içlerinden zulmedenler müstesna Ve deyin ki, ‘Hem bize indirilene, hem de size indirilene inandık Bizim ilahımız da sizin ilahınız da birdir ve biz Ona teslim olmuşuzdur' (Ankebût, 2946)
Bu noktayı gözden ırak tutan birtakım çevreler şöyle diyorlar:

“Onları bulduğunuz yerde öldürün Sizi yurtlarınızdan çıkardıkları gibi siz de onları çıkarın Fitne çıkarmak adam öldürmekten daha kötüdür…(Bakara, 2191)
ayeti ortada iken İslam’ın farklı inançlara karşı toleranslı olduğunu nasıl söyleyebilirsiniz?

Önemine binaen konuyu bazı yönleriyle biraz tahlil etmek gerekiyor: Ayeti kerimenin muhatabı Arap müşrikleridir

“Ey akıl sahipleri! Kısasta sizin için hayat vardır (Bakara, 2179)
Bu ayetlerle onları öldürenleri öldürmeleri, yurtlarından çıkaranları yurtlarından çıkarmaları emredilirken, fitnenin adam öldürmekten daha kötü olduğu da ayrıca vurgulanmıştır Bir insanı öldürmek onun bu fani dünya hayatından faydalanmasına son vermek demektir Fitne çıkarmak, insanları putlara tapmaya zorlamak ise onları ebedi cehenneme atmaktır Bu ikincinin birinciden çok daha kötü olduğu açıktır Kaldı ki Mekke müşriklerindeki fitnenin bir de katillik boyutu vardır: Kızlarını diri diri toprağa gömmeleri ve müminleri öldürmek için onlara savaş açmış olmaları

Aynı mananın işlendiği şu ayeti kerimeleri de burada akdim edelim:

“İman edenler Allah yolunda savaşırlar İnkar edenler de tağut yolunda savaşırlar O halde şeytanın dostlarına karşı savaşın Çünkü şeytanın hilesi zayıftır (Nisa, 476)

“Fitne kalmayıncaya ve din tamamen Allah’ın oluncaya kadar, onlarla savaşın (Enfal, 839)
Ayette geçen “onlar kelimesinden kasıt müşriklerdir, “fitneden kasıt da Allah’a ortak koşmaktır

“Fitne ortadan kalkıp, din yalnız Allah’ın oluncaya kadar onlarla savaşın Eğer vazgeçerlerse bilin ki düşmanlık ancak zalimlere karşıdır (Bakara, 2193)
Son ayet hakkında yapılan tefsirlerden çok önemli gördüğüm iki hususu nakletmek isterim:

“Bu ayetin sebebi nüzulü, ehli Mekke’nin müminlere eza eyleyerek irtidatlarını (İslam dininden dönmelerini) teklif ve ısrar etmeleridir Şu halde manayı nazım, “Siz müşrikleri katledin ki onlara galebe edesiniz ve irtidat fitnesi kalmasın Ve ezalarından kurtulmak için onlarla kıtal etmelisiniz Ta ki, şirk ortadan kalksın, dini tevhid onun yerine ikame olsun(Konyalı MVehbi Ef 12331)

Fitnenin ortadan kalkması için savaş emredilirken bir başka ayeti kerime ile de şu sınırlamalar getirilmiştir:

“Sizinle savaşanlarla Allah yolunda savaşın Fakat haddi aşmayın Çünkü Allah haddi aşanları sevmez (Bakara, 2190)
Savaş, Allah yolunda olacaktır; toprak istilası, ganimet elde etme, köle kazanma gibi bir menfaat için yapılan savaşlar “cihat özelliği taşımazlar İkinci bir kayıt olarak da “haddi aşmama getirilmiştir Suçluya hak ettiğinden daha fazla ceza vermek de bir nevi zulümdür; işkence etmek, organlarını kesmek gibi

Konunun doğru yorumlanması için Tövbe Suresinin ilk ayetlerinin de yine doğru anlaşılması büyük önem arz ediyor:

“Bu bir ayrılık ihtarıdır! Allah ve Resulü tarafından kendileriyle muahede yapmış olduğunuz müşriklere Artık yeryüzünde dört ay dolaşınız Ve biliniz ki, şüphe yok ki, Allah’ı aciz bırakacak değilsiniz Ve muhakkak ki, Allah kâfirleri zelil kılıcıdır (Tevbe, 91, 2)
Bu ayetler, verdikleri sözlerinde durmayan müşrikler ile yapılmış olan anlaşmaların feshedildiğini bildirir Ve kendilerine dört ay mühlet verilen o İslam düşmanlarının hüsrana uğrayacaklarını ihtar eder

Bir sonraki ayette müşrikler tövbe etmeye çağrılır, aksi hale acıklı bir azaba uğrayacakları haber verilir

Beşinci ayette ise “Artık haram aylar çıkınca o (muahede hükmüne riayet etmeyen) müşrikleri nerede bulursanız öldürünüz…emri verilir

Altıncı ayette, anlaşma süresi bitmiş olsa bile, o müşriklerden kim eman dilerse, ona eman verilmesi ifade edilir ve şöyle devam edilir:

“Ta ki, Allah’ın kelamını dinlesin Sonra (iman etmese de) onu emin bulunduğu mahalle ulaştır Çünkü onlar şüphe yok ki bilmez bir kavimdir
Bu ayeti kerimeler son nazil olan ayetlerdendir Artık Müslümanlar galip gelmişler, müşriklere ya iman etmeleri yahut harbe razı olmaları tebliğ edilmiş, kendilerine inanmaları (yahut göç etmeleri) için dört ay gibi uzun bir süre tanınmış ve Allah Resulü (asm) “Arap yarımadasında artık iki dinin olamayacağını açıkça ilan etmiştir

Bu ayetin ve hadisin kendilerine tebliğ edildiği kişiler, yirmi seneyi aşkın bir süre İslam’ın nurunu söndürmeye çalışmış, Müslümanları yurtlarından uzaklaştırmış, onları göç ettikleri Medine’de de rahat bırakmayıp Medine’ye kadar gelerek onların hayatlarına kast etmek istemiş, şirk yolunda nice ölüler vermiş, nice sahabeleri şehit etmiş inatçı, bir bakıma idealist ve kararlı müşriklerdir Buna rağmen kendileriyle anlaşma yapılmış, sulh içinde yaşama yolu denenmiştir Bu anlaşmaları bozan taraf (iki kabile dışında) hep müşrikler olmuşlardır Süre dolduğunda bu işin de sona ereceği açıkça haber verilmiştir Artık gönüllere ya tevhit inancı hakim olacak, yahut putperestlik hüküm sürecektir Bu işe bir son verme zamanı gelmiştir

Müslümanlar galip hale gelmelerine rağmen karşı tarafa süre tanınmış, onlardan eman dileyip İslam’ı tanımak ve öğrenmek isteyenlere eman verilmiş, inanmasalar da hemen öldürülmeyip yurtlarına emniyet içine dönmeleri sağlanmıştır Kaldı ki ayetin sonunda müşrikleri acıklı bir sonun beklediği bildirilmekle, kendileri son bir kez daha ikaz edilmiştir

Diğer müşriklerden ve Ehli kitaptan farklı olarak Mekke müşriklerine böyle bir muamelede bulunulması, hak dinin ve tevhid inancının Mekke ve civarında iyice kökleşmesi ve oradan bütün cihana yayılması içindir Çekirdek sağlam olacaktır ki ondan nice ağaçlar çıkabilsin Artık Arap yarım adasında kimse putlara tapamayacak, kimse Kâbe’yi çıplak olarak tavaf edemeyecek, kimse kızlarını diri olarak toprağa gömemeyecek, herkes alemlerin Rabbi olan Allah’a inanacak, Onun emirlerine uyacak ve yasaklarından kaçınacaktır Herkes ahiret yolcusu olduğunu bilecek ve o ebediyet yurdu için güzel ameller işleyecektir

Böylece melekleri çok gerilerde bırakan mübarek ve muhteşem müminler yetişecekler ve bunlar İslam’ın nurunu bütün bir insanlık alemine ulaştırmak için gayret göstereceklerdir

İnsanlara zulmedilen beldelerden bu zulmü kaldırmak için cihad edecekler, ama galip geldiklerinde kimseyi İslam’a girmeye zorlamayacaklar, sadece, akıllara ve kalplere konulan ambargoyu kaldırarak onlara doğruyu ve güzeli seçebilecekleri bir hürriyet ortamı hazırlayacaklardır

Mekke müşriklerinin zulmü altında inleyenlerin kurtarılmalarını emreden şu ayeti kerime çok anlamlı ve benzer zulümleri de ortadan kaldırma hususunda önemli bir rehberdir:

“Size ne oldu ki, Allah yolunda ve ‘Rabbimiz! Bizi halkı zalim olan şu şehirden çıkar, bize katından bir koruyucu ver, bize katından bir yardımcı ver’ diyen zayıf erkek, kadın ve çocuklar uğrunda savaşmıyorsunuz? (Nisa, 475)
İşte o çekirdek kadro etrafındaki yabancı ve zararlı unsurların temizlenmesi için, bu ayetin emriyle Müslümanlar Mekke’yi fetih girişimini başlatmışlar ve sonunda başarıya ulaşmışlardır Artık çekirdek kemalini bulmuştur Kısa bir zaman sonra Endülüs medeniyeti, arkasından Selçuklu ve Osmanlı medeniyetleri doğacak ve Kur’anın nuru cihanın her bir tarafına ışık saçacaktır Kalplerden öncelikle şirk temizlenecek, tevhid hakim kılınacakır Zulüm yerini adalete, sefahat güzel ahlaka terk edecektir

Bu ayetten dersini alan müminler, batıl inançlarını halka zorla kabul ettirmek isteyenlerin güçlerini kırmak ve müminlere yapılan zulümlere son vermek gibi temel sebeple cihat yoluna girmiş ve yeni ülkeler fethetmişlerdir

“İslamda gayei harp intikam, katil, tebdili dine icbar değil, hasmı mağlup etmek ve kuvvei cebriyesini alıp dininde serbest olarak hükmü hakka tabi tutmaktır ki, i’layı kelimetullah bundadır (Elmalılı Tefsiri, 28645)
Müslümanlar, fethettikleri ülkelerin halklarından cizye denilen bir vergi almakla, onları kendi raiyetleri sınıfına dahil etmişler, canlarını ve mallarını koruma altına almışlardır

Zimmîler, yani bir İslam beldesinde yaşayan ve vergisini vermekle vatandaşlık haklarından faydalanmaya hak kazanan gayrı müslimler hakkındaki şu hadisi şerif bu noktada çok anlamlıdır:

“… Kim bir zimmîye zulmeder ve ona gücünün üstüne iş yüklerse kıyamet günü beni karşısında bulacaktır (Ebû Dâvud, İmâre, 33; bk Münâvî, Feyzu`lkadîr, 619; Bağdâdî, Tarîhu Bağdad, 8170; Aclûnî, Keşfu`lhafâ, 2342)
Büyük müfessir Fahreddini Razi Hazretlerinin cihat konusundaki şu açıklaması çok önemlidir:

“Kafirlerle savaşan kimsenin maksadı küfrü kaldırma azmi ve kasdı olmalıdır Bu sebeple, kâfirle savaş halinde olan kimsenin, savaşsız olarak onu küfründen vazgeçirebileceği düşüncesi ağır basınca, bu kimsenin onu öldürmekten vazgeçmesi vacip olur (Tefsiri Kebir; 4436)
Yazımıza konu olan itirazı yapanların, İslam’ın şu hükmünü çok iyi değerlendirmeleri gerekiyor: “Kâfir eğer zimmî olsa, dahilde olsa cizye verse, hariçte olsa musalaha etse İslamiyet’çe hakkı mahfuzdur Buna göre, bir mümini öldürene kısas uygulandığı gibi, bir zimmîyi öldürene de kısas uygulanır Eğer, Müslümanlar da bu ayeti söz konusu iddia sahibi gibi yanlış yorumlasalardı, fethettikleri ülkelerin bütün müşriklerini, putperestlerini, Hristiyanlarını ve Yahudilerini kılıçtan geçirirlerdi

Tarih bunun aksini söylüyor İslam ülkelerinde varlıklarını sürdüren kiliseler, sinagoglar da böyle bir iddiayı yalanlıyorlar

Söz konusu ayeti yanlış ve eksiz yorumlayıp İslam’a hücum eden kişiler yanlış yolda oldukları gibi, yine bu ayeti kendi akıllarınca değerlendirip bütün gayrı müslimleri öldürmeyi düşünenler de o kadar hatalı ve İslam’ın ruhundan o derece uzak bir yoldadırlar
 

Similar threads

Serçe parmağının ucuna bakarak bir insanın resmini çizmek ne kadar yanlış bir sonuç doğurursa, bir tek ayetin sadece mealine bakarak Kur’an hakkında hüküm vermek de en az onun kadar yanıltıcı olur Bazı yazarların dillerine doladıkları ve İslam’ın evrenselliğine, toleransına, ondaki engin fikir...
Cevaplar
0
Görüntüleme
54
Bu makalemde sizlere, Kitap Ehlinin ve bizlerin günümüzde yaptığımız yanlışlara ışık tutacak, örnek ayetleri hatırlatmak ve üzerinde sizleri düşünmeye davet etmek istiyorum. Önce Bakara suresi 8. Ayeti yazalım. “İNSANLAR İÇİNDEN BAZILARI VARDIR, “ALLAH’A VE ÂHİRET GÜNÜNE İNANDIK!” DERLER AMA...
Cevaplar
0
Görüntüleme
203
Bu makalemde sizlerin, üzerinde düşünmenize vesile olmak istediğim ayetler, Maide suresi 103 ve 104. Ayetler olacak. Bu iki ayet günümüzde bizlerin yaptığı, çok büyük yanlışlarımıza da dikkatimizi çekerek bizleri uyarıyor. Tabi bu uyarıyı, ayetleri Kur’an bütünlüğünde dikkatle düşünerek...
Cevaplar
0
Görüntüleme
193
Değerli dostlarım, bu makalemde sizlerin, Maide suresi 60. Ayetinde, Allah’ın bizleri uyarıp, dikkatimizi çekmeye çalıştığı, bizlerinde günümüzde aynı hataları yaptığı, çok önemli bir ayeti hatırlatmak ve sizlerin bu ayet üzerinde, Kur’an bütünlüğünde düşünmenize vesile olmak istiyorum. Önce...
Cevaplar
0
Görüntüleme
405
Bizler Kur’an’ı Allah ne emrediyor diye okuma yerine, atalarımızdan intikal eden rivayet ve sanı inançlarımızı, nasıl Kur’an’a aklatırız, onun için bakıyoruz ve okuyoruz. Bu konu ile ilgi bir ayeti sizlere hatırlatmak ve bu ayette geçen bir kelimeye, nasıl Kur’an’ın onlarca ayetine ters düşen...
Cevaplar
0
Görüntüleme
170
858,461Konular
981,117Mesajlar
29,532Kullanıcılar
Üst Alt