iltasyazilim
FD Üye
Yapısalcılık (Strüktüralizm) Ne Çağrıda Bulunmak
Inceleme konusu olarak yapıyı ele almak gerektiğini ileri süren çeşitli bilim dallarındaki iki taraflı görüşün adı Yapısalcılık anlayışı, ilkin XIX yüzyılın sonlarıyla XX yüzyılın başlarında idealist bir yapıda ileri sürülen biçimci ruhbilim anlayışıyla ortaya çıkmıştır daha sonra Fransız dilbilimcisi Ferdinand de Saussure'in çalışmalarıyla dilbilim alanında gerçekleşmiş ve farklı alanlara yönlendirilmiş antropoloji dallarına yayılmıştır
Bugün değişik alanlarda yapılan yapısalcı araştırmalar, dilbilimsel yapısalcılığı misal almaktadırlar Dilbilimsel yapısalcılıksa, ele aldığı konuyu, o konunun bağımlı bulunduğu inşa (dilsel tüm)'yla açıklamaya çalışır Ferdinand de Saussure şöyle der: Bir terimi, yalnızca herhangi bir sesin herhangi bir kavramla birleşmesi saymak büyük bir yanılgıdır Terimi böyle betimlemek, onu, bağımlı bulunduğu dizgeden soyutlamak olur ancak bu da terimlerden başlayarak bunların toplamını elde etmekle dilsel dizgenin kurulabileceğine güvenmek demektir Oysa, bütün aksine, içindeki dilsel öğeleri çözümleme aracılığıyla elde yapabilmek için dilsel yapıdan (ya da eşanlamda, dilsel dizgeden) yola çıkmak gerekir)
Her dilin kendine özgü bir yapısı vardır ve fakat bu yapıdan yola çıkılarak dilsel öğeler açıklanabilir ve kavranabilirler Saussure'ün bu anlayışı zamanla geliştirilmiş, birbirinden çok farklı çeşitli yapı anlayışlar ileri sürülmüştür Bundan ötürü de günümüzde, yapısalcılıktan çok, yapısalcılıklardan sözedilmektedir Yapısalcılık, evrimsel incelemeye karşıdır Yapının evrimini gözönüne almaz Yapıyı, eşzamanlı iç bağıntılardan oluşan bir tam olarak görür bundan başka, yapısalcılık betimleyicidir, dili bir yapı olarak betimler Bu niteliklerinden ötürü de metafizik ve idealist öğeler taşır
Mesela Fransız budunbilimcisi LeviStrauss'un budunbilim alanına uyguladığı yapısalcılıkta, tüm yapılar son çözümlemede ansal yapılara indirgenir Buysa dobra dobra Kantçı bir idealizmdir dahası LeviStrauss, yapının, bir gerçeklik yok de, sadece bir izlence (program) olduğunu ileri sürer Bu da, nesneyle onu meydana getiren öğeleri, metafizik bir anlayışla karşıtlaştırmak demektir bir de, Strauss'a kadar inşa, tarihsel olana da karşıdır
Eşdeyişle, zamansallık taşımaz, yalnızca eşzamanlı'dır ve evrim dışında süreden bağımsız olarak ele alınmalıdır Şöyle der: Budunbilimci (ırkbilimci), yapısını incelediği konunun yabancısı bir tanıktır Evrimi ve tarihsel gelişme yasaları bir yandan itilerek bir budunun görevi ve yapısı nasıl anlaşılabilir? Bu gibi yanılgılarına karşın yapısalcılık, çağımızda gitgide yayılmaktadır Örneğin Fransız düşünürü Louis Althusser onu mantıkla ilgili düşüncede denemeye çalışmaktadır
M Foucault yapısalcı bir felsefe, f Lacon yapısalcı bir Freudculuk, Pierre Francastel yapısalcı bir sanat toplumbilimi geliştirmeye çalışmıştır Inşa kavramı, ruhbilimde ve estetikte biçim, matematikte gruplar, yaşambilimde örgenlik, sibernetikte model kavramlarıyla dile getirilmektedir *
Inceleme konusu olarak yapıyı ele almak gerektiğini ileri süren çeşitli bilim dallarındaki iki taraflı görüşün adı Yapısalcılık anlayışı, ilkin XIX yüzyılın sonlarıyla XX yüzyılın başlarında idealist bir yapıda ileri sürülen biçimci ruhbilim anlayışıyla ortaya çıkmıştır daha sonra Fransız dilbilimcisi Ferdinand de Saussure'in çalışmalarıyla dilbilim alanında gerçekleşmiş ve farklı alanlara yönlendirilmiş antropoloji dallarına yayılmıştır
Bugün değişik alanlarda yapılan yapısalcı araştırmalar, dilbilimsel yapısalcılığı misal almaktadırlar Dilbilimsel yapısalcılıksa, ele aldığı konuyu, o konunun bağımlı bulunduğu inşa (dilsel tüm)'yla açıklamaya çalışır Ferdinand de Saussure şöyle der: Bir terimi, yalnızca herhangi bir sesin herhangi bir kavramla birleşmesi saymak büyük bir yanılgıdır Terimi böyle betimlemek, onu, bağımlı bulunduğu dizgeden soyutlamak olur ancak bu da terimlerden başlayarak bunların toplamını elde etmekle dilsel dizgenin kurulabileceğine güvenmek demektir Oysa, bütün aksine, içindeki dilsel öğeleri çözümleme aracılığıyla elde yapabilmek için dilsel yapıdan (ya da eşanlamda, dilsel dizgeden) yola çıkmak gerekir)
Her dilin kendine özgü bir yapısı vardır ve fakat bu yapıdan yola çıkılarak dilsel öğeler açıklanabilir ve kavranabilirler Saussure'ün bu anlayışı zamanla geliştirilmiş, birbirinden çok farklı çeşitli yapı anlayışlar ileri sürülmüştür Bundan ötürü de günümüzde, yapısalcılıktan çok, yapısalcılıklardan sözedilmektedir Yapısalcılık, evrimsel incelemeye karşıdır Yapının evrimini gözönüne almaz Yapıyı, eşzamanlı iç bağıntılardan oluşan bir tam olarak görür bundan başka, yapısalcılık betimleyicidir, dili bir yapı olarak betimler Bu niteliklerinden ötürü de metafizik ve idealist öğeler taşır
Mesela Fransız budunbilimcisi LeviStrauss'un budunbilim alanına uyguladığı yapısalcılıkta, tüm yapılar son çözümlemede ansal yapılara indirgenir Buysa dobra dobra Kantçı bir idealizmdir dahası LeviStrauss, yapının, bir gerçeklik yok de, sadece bir izlence (program) olduğunu ileri sürer Bu da, nesneyle onu meydana getiren öğeleri, metafizik bir anlayışla karşıtlaştırmak demektir bir de, Strauss'a kadar inşa, tarihsel olana da karşıdır
Eşdeyişle, zamansallık taşımaz, yalnızca eşzamanlı'dır ve evrim dışında süreden bağımsız olarak ele alınmalıdır Şöyle der: Budunbilimci (ırkbilimci), yapısını incelediği konunun yabancısı bir tanıktır Evrimi ve tarihsel gelişme yasaları bir yandan itilerek bir budunun görevi ve yapısı nasıl anlaşılabilir? Bu gibi yanılgılarına karşın yapısalcılık, çağımızda gitgide yayılmaktadır Örneğin Fransız düşünürü Louis Althusser onu mantıkla ilgili düşüncede denemeye çalışmaktadır
M Foucault yapısalcı bir felsefe, f Lacon yapısalcı bir Freudculuk, Pierre Francastel yapısalcı bir sanat toplumbilimi geliştirmeye çalışmıştır Inşa kavramı, ruhbilimde ve estetikte biçim, matematikte gruplar, yaşambilimde örgenlik, sibernetikte model kavramlarıyla dile getirilmektedir *