iltasyazilim
FD Üye
Yaratma ve Klonlama
İnsan hakkında Mesnevîi Nuriye’de şöyle bir ifade geçer: “… Öyle bir fiilin mahsulüdür ki, istidadı irade ettiği şeyi kendisine veriyor Başka hiçbir canlıda bu özelliği göremiyoruz İnsan istidadının zenginliği ve külliyeti bu cümlede çok veciz bir şekilde ifade edilmiş bulunuyor
Bir hayvan düşününüz, isterse bülbül gibi şakıyabilsin, isterse aslan gibi kükreyebilsin Dilerse süt verebilsin, dilerse yumurta
Yahut bir ağaç dününüz, hangi meyveyi istese onu verebilsin
Cebrail gibi büyük bir melek dahi dilerse Azrail, isterse Mikail olamıyor Ama insan nevine böyle bir imkân tanınmış Maneviyat sahasında birbirinden farklı nice mürşitler yetiştiği gibi, fen ve tekniğin çeşitli dallarında da birçok bilim adamı yetişmiş ve bunlar birbirinden farklı çok sayıda buluş gerçekleştirmişler
Konuya meslekler bazında yaklaştığımızda da birbirine benzemeyen, hatta birbirine zıt, nice iş sahaları ve bunları icra eden insanlar görürüz; işçisinden işverenine, çiftçisinden öğretmenine, manavından kuyumcusuna kadar
Bütün bunları yapanlar insandırlar Ve bunların tümü insan istidadının birer ürünüdür Şu var ki, her bir insan bu külli ve geniş istidadının tümünü sümbüllendirme gücüne ve imkânına sahip değil; bütün ilim dallarında mütehassıs olamıyor Onun için, insanlar güzel bir iş bölümü yaparak değişik konularda ihtisas yapıyor ve derinleşiyorlar Bilim adamlarının her biri, kâinat kitabının bir harfini, yahut bir kelimesini bütün incelikleriyle kavramaya çalışıyor
Bu büyük gayretler neticesiz kalmıyor ve Allah’ın lütfuyla birtakım keşifler yapabiliyorlar
Bunları birer İlâhî ihsan ve ikram olarak değerlendirmek ve böyle harika bir mahluk yarattığı için de Onu hamd ve sena etmek durumundayız
Gerçek bu iken, bazı konularda ölçünün kaçırıldığını, kazanılan başarılara “yaratma denilerek haddi tecavüzün en aşırısına sapıldığını müşahede ediyoruz Bunlardan birisi de “klonlama denilen “genetik kopyalama hadisesi
Bu da fennin ulaştığı ayrı bir zirvedir Faydaları ve zararları ilgili bilim adamlarınca tahlil edilir, konunun fıkıh yönü de yine bu sahanın alimlerince hükme bağlanır Ben ikisine de girecek değilim Sadece yapılan bu işin “yaratma kelimesiyle ifade edilmesinin son derece yanlış olduğu üzerinde biraz durmak istiyorum Bu konuda büyük tefsir alimi Elmalılı Hamdi Yazır’ın şu güzel tespitlerini aktarmak isterim
“ Bu esbaba mebni, tayyareleri yaparız, fakat bir çimeni, bir böceği, serçenin bir tüyünü yapamayız
Acaba mümkin değil midir?
Mümkin olmasa idi vücuda gelmezdi
Allah tealâ onları evvelen ve bizzat, sonra maddeleri, tohumları vasıtasıyle yarattığı gibi bizim elimizle de yaratabilir Nitekim, peygamberlerin ellerinde yapabileceğine dair numuneler de gösterdiğini Kur’an haber de veriyor
Bunun için ulum ve fünunu tabiiye, bizim kudretullah hakkındaki yakinimizi … yıkacak değil, takviye edip tevsi) edecek(genişlendirecek delail (deliller) telakki edilmek lazım gelir
Sudan ateş, ölüden diri çıkar mı, biiznillah (Allah’ın izniyle) çıkar Hayat yapılır mı, biiznillah yapılır Göklere çıkılır mı, biiznillah çıkılır …Lakin iki kere iki tek olur mu, olmaz Cüz küllünden (parça bütünden) büyük olur mu, olmaz …İnsan bizzat halik (yaratıcı) ve bizzat mabud olabilir mi olmaz O Allah’ın izniyle kuş da yapsa, ölüleri de diriltse yine kuldur, yine kuldur (Hak Dini Kur’an Dili, Cilt 1, s2023
Genomu yaratan ve onda ait olduğu cismin bütün özelliklerini yazan kim ise, insana onu kopyalama kabiliyeti veren ve onun eliyle o kopya varlığı yaratan da yine Odur
“İnsan şu kâinat ağacının en son ve en cemiyetli meyvesidir (Şualar) Kâinatı yaratan kim ise insanı ve insanın işlerini de yaratan yine Odur Çünkü yaratma ancak ona mahsustur Güneşi yaratan O olduğu gibi güneş ışığını yaratan da yine ancak Odur Ağacı O yarattığı gibi meyveyi de yine O yaratmıştır Işık vermek güneşin, meyve vermek ağacın bir fiili olarak görüldüğü gibi, görme, işitme, yürüme, düşünme, sevme, inanma da insanın fiillerindendir Bütün bu fiilleri yaratan Allah’tır Şu var ki, insan yapacağı işe karar vermede, onu yapıp yapmamada serbest bırakılmıştır Bu yönüyle farklı bir mahluktur
Bir işe karar verdi mi Allah’ın ihsan ettiği akılla, yine Onun yarattığı bedenle ve bu alemde yaratılmış bulunan birçok varlığı kullanarak çalışmakta, sonunda o işi başardığında ortaya yeni bir eser koyabilmektedir Bunun “yoktan var etme manasındaki “yaratma ile bir ilgisi yoktur
Şu var ki, günümüzde yeni bir şey ortaya koymaya da, yanlış olarak, “yaratma denilmektedir Bizim muhatabımız bu yanlışı yapanlar değil, fennî buluşlara bilerek “yaratma diyen, bununla da kalmayıp bu başarıları ateizm hesabına kazanılmış birer zafer olarak takdim etmeye çalışan kesimdir
Nur Külliyatında, peygamber mucizelerinin bir hikmetinin de insanları o harikaların taklitlerini yapmağa teşvik olduğu şu cümlelerle ders verilir:
“Kuranı Hakim, enbiyaları, insanın cemaatlerine terakkiyatı maneviye cihetinde birer pişdar ve imam gönderdiği gibi, yine insanların terakkiyatı maddiye suretinde dahi o enbiyanın her birisinin eline bâzı harikalar verip yine o insanlara birer ustabaşı ve üstad etmiştir Onlara mutlak olarak ittibaa emrediyor İşte enbiyaların mânevî kemalâtını bahsetmekle insanları onlardan istifadeye teşvik ettiği gibi, mu’cizatlarından bahis dahi, onların nazirelerine yetişmeye ve taklitlerini yapmaya bir teşviki işmam ediyor (Sözler Yirminci Söz)
Yine Nur Külliyatında kâinatta hüküm süren kanunlar için şeriatı fıtriye tabiri kullanılır Kur’anı Kerim gibi bu kâinatın da Allah’ın bir kitabı olduğu nazara verilir Kâinattaki kanunların “irade sıfatından, Kur’andaki hükümlerin ise “kelam sıfatından geldiği ders verilir
Buna göre, bütün fenler kâinat kitabının tefsiri hükmündedirler
Nur Külliyatından Dokuzuncu Şua’da ise, insan nevinin “kâinatın hikmeti hilkatı ve büyük neticesi ve kıymetli meyvesi ve arzın halifesi olduğunu fenleriyle, san’atlariyle gösterdiği ve sânii âlemin mu’cizeli san’atlarını gayet güzelce teşhir ve tanzim ettiği için, isyan ve küfriyle beraber dünyada bırakılıp azabının tehir edildiği ifade edilir
Gerçek bu iken fennin bazı buluşlarını dine karşı kazanılmış bir başarı gibi görmek ve göstermek hem İslam’dan gafil olmanın hem de haddini bilmemenin alametidir
İnsan hakkında Mesnevîi Nuriye’de şöyle bir ifade geçer: “… Öyle bir fiilin mahsulüdür ki, istidadı irade ettiği şeyi kendisine veriyor Başka hiçbir canlıda bu özelliği göremiyoruz İnsan istidadının zenginliği ve külliyeti bu cümlede çok veciz bir şekilde ifade edilmiş bulunuyor
Bir hayvan düşününüz, isterse bülbül gibi şakıyabilsin, isterse aslan gibi kükreyebilsin Dilerse süt verebilsin, dilerse yumurta
Yahut bir ağaç dününüz, hangi meyveyi istese onu verebilsin
Cebrail gibi büyük bir melek dahi dilerse Azrail, isterse Mikail olamıyor Ama insan nevine böyle bir imkân tanınmış Maneviyat sahasında birbirinden farklı nice mürşitler yetiştiği gibi, fen ve tekniğin çeşitli dallarında da birçok bilim adamı yetişmiş ve bunlar birbirinden farklı çok sayıda buluş gerçekleştirmişler
Konuya meslekler bazında yaklaştığımızda da birbirine benzemeyen, hatta birbirine zıt, nice iş sahaları ve bunları icra eden insanlar görürüz; işçisinden işverenine, çiftçisinden öğretmenine, manavından kuyumcusuna kadar
Bütün bunları yapanlar insandırlar Ve bunların tümü insan istidadının birer ürünüdür Şu var ki, her bir insan bu külli ve geniş istidadının tümünü sümbüllendirme gücüne ve imkânına sahip değil; bütün ilim dallarında mütehassıs olamıyor Onun için, insanlar güzel bir iş bölümü yaparak değişik konularda ihtisas yapıyor ve derinleşiyorlar Bilim adamlarının her biri, kâinat kitabının bir harfini, yahut bir kelimesini bütün incelikleriyle kavramaya çalışıyor
Bu büyük gayretler neticesiz kalmıyor ve Allah’ın lütfuyla birtakım keşifler yapabiliyorlar
Bunları birer İlâhî ihsan ve ikram olarak değerlendirmek ve böyle harika bir mahluk yarattığı için de Onu hamd ve sena etmek durumundayız
Gerçek bu iken, bazı konularda ölçünün kaçırıldığını, kazanılan başarılara “yaratma denilerek haddi tecavüzün en aşırısına sapıldığını müşahede ediyoruz Bunlardan birisi de “klonlama denilen “genetik kopyalama hadisesi
Bu da fennin ulaştığı ayrı bir zirvedir Faydaları ve zararları ilgili bilim adamlarınca tahlil edilir, konunun fıkıh yönü de yine bu sahanın alimlerince hükme bağlanır Ben ikisine de girecek değilim Sadece yapılan bu işin “yaratma kelimesiyle ifade edilmesinin son derece yanlış olduğu üzerinde biraz durmak istiyorum Bu konuda büyük tefsir alimi Elmalılı Hamdi Yazır’ın şu güzel tespitlerini aktarmak isterim
“ Bu esbaba mebni, tayyareleri yaparız, fakat bir çimeni, bir böceği, serçenin bir tüyünü yapamayız
Acaba mümkin değil midir?
Mümkin olmasa idi vücuda gelmezdi
Allah tealâ onları evvelen ve bizzat, sonra maddeleri, tohumları vasıtasıyle yarattığı gibi bizim elimizle de yaratabilir Nitekim, peygamberlerin ellerinde yapabileceğine dair numuneler de gösterdiğini Kur’an haber de veriyor
Bunun için ulum ve fünunu tabiiye, bizim kudretullah hakkındaki yakinimizi … yıkacak değil, takviye edip tevsi) edecek(genişlendirecek delail (deliller) telakki edilmek lazım gelir
Sudan ateş, ölüden diri çıkar mı, biiznillah (Allah’ın izniyle) çıkar Hayat yapılır mı, biiznillah yapılır Göklere çıkılır mı, biiznillah çıkılır …Lakin iki kere iki tek olur mu, olmaz Cüz küllünden (parça bütünden) büyük olur mu, olmaz …İnsan bizzat halik (yaratıcı) ve bizzat mabud olabilir mi olmaz O Allah’ın izniyle kuş da yapsa, ölüleri de diriltse yine kuldur, yine kuldur (Hak Dini Kur’an Dili, Cilt 1, s2023
Genomu yaratan ve onda ait olduğu cismin bütün özelliklerini yazan kim ise, insana onu kopyalama kabiliyeti veren ve onun eliyle o kopya varlığı yaratan da yine Odur
“İnsan şu kâinat ağacının en son ve en cemiyetli meyvesidir (Şualar) Kâinatı yaratan kim ise insanı ve insanın işlerini de yaratan yine Odur Çünkü yaratma ancak ona mahsustur Güneşi yaratan O olduğu gibi güneş ışığını yaratan da yine ancak Odur Ağacı O yarattığı gibi meyveyi de yine O yaratmıştır Işık vermek güneşin, meyve vermek ağacın bir fiili olarak görüldüğü gibi, görme, işitme, yürüme, düşünme, sevme, inanma da insanın fiillerindendir Bütün bu fiilleri yaratan Allah’tır Şu var ki, insan yapacağı işe karar vermede, onu yapıp yapmamada serbest bırakılmıştır Bu yönüyle farklı bir mahluktur
Bir işe karar verdi mi Allah’ın ihsan ettiği akılla, yine Onun yarattığı bedenle ve bu alemde yaratılmış bulunan birçok varlığı kullanarak çalışmakta, sonunda o işi başardığında ortaya yeni bir eser koyabilmektedir Bunun “yoktan var etme manasındaki “yaratma ile bir ilgisi yoktur
Şu var ki, günümüzde yeni bir şey ortaya koymaya da, yanlış olarak, “yaratma denilmektedir Bizim muhatabımız bu yanlışı yapanlar değil, fennî buluşlara bilerek “yaratma diyen, bununla da kalmayıp bu başarıları ateizm hesabına kazanılmış birer zafer olarak takdim etmeye çalışan kesimdir
Nur Külliyatında, peygamber mucizelerinin bir hikmetinin de insanları o harikaların taklitlerini yapmağa teşvik olduğu şu cümlelerle ders verilir:
“Kuranı Hakim, enbiyaları, insanın cemaatlerine terakkiyatı maneviye cihetinde birer pişdar ve imam gönderdiği gibi, yine insanların terakkiyatı maddiye suretinde dahi o enbiyanın her birisinin eline bâzı harikalar verip yine o insanlara birer ustabaşı ve üstad etmiştir Onlara mutlak olarak ittibaa emrediyor İşte enbiyaların mânevî kemalâtını bahsetmekle insanları onlardan istifadeye teşvik ettiği gibi, mu’cizatlarından bahis dahi, onların nazirelerine yetişmeye ve taklitlerini yapmaya bir teşviki işmam ediyor (Sözler Yirminci Söz)
Yine Nur Külliyatında kâinatta hüküm süren kanunlar için şeriatı fıtriye tabiri kullanılır Kur’anı Kerim gibi bu kâinatın da Allah’ın bir kitabı olduğu nazara verilir Kâinattaki kanunların “irade sıfatından, Kur’andaki hükümlerin ise “kelam sıfatından geldiği ders verilir
Buna göre, bütün fenler kâinat kitabının tefsiri hükmündedirler
Nur Külliyatından Dokuzuncu Şua’da ise, insan nevinin “kâinatın hikmeti hilkatı ve büyük neticesi ve kıymetli meyvesi ve arzın halifesi olduğunu fenleriyle, san’atlariyle gösterdiği ve sânii âlemin mu’cizeli san’atlarını gayet güzelce teşhir ve tanzim ettiği için, isyan ve küfriyle beraber dünyada bırakılıp azabının tehir edildiği ifade edilir
Gerçek bu iken fennin bazı buluşlarını dine karşı kazanılmış bir başarı gibi görmek ve göstermek hem İslam’dan gafil olmanın hem de haddini bilmemenin alametidir