Forumda yenilikler devam etmektedir , çalışmalara devam ettiğimiz kısa süre içerisinde güzel bir görünüme sahip olduk daha iyisi için lütfen çalışmaların bitmesini bekleyiniz. Tıkla ve Git
x

Yaşadığım İstanbul Kitap özeti

Yaşadığım İstanbul Kitap özeti

iltasyazilim

FD Üye
Katılım
Ara 25, 2016
Mesajlar
0
Etkileşim
17
Puan
38
Yaş
36
F-D Coin
58
Yaşadığım İstanbul doğrusu yazarın iyice kendi yaşadığı anılardan İstanbul ’a bakışını anlattığı bir kitap değil Selim İleri kitapta edebiyatımızın sanatkâr kalemlerinin mürekkeplerinden damlayan kelimelere çoğu kez yer vermiş Şunu hemen söylemeliyim ancak yazarın şahane bir hafızası olduğu da hakiki 50 takvim süreç içini bilhassa anlatmış ve sadece anı bağlamında da kalmamış Dediğim gibi çok sanatçı kalemlerin yorumlarına da yer vermiş Kimler değil fakat Abdülhak Şinasi ’den Sait Faik ’e, Yaşar Kemal ’den Haldun Taner ’e, Cemil Meriç ’deri Ahmet Ümit ’e, Edmondo de Amicis ’deri Ziya Osman Saba ’ya

Kitap İstanbul ’u Yaşamak, Sanatın Yordamıyla, ‘Sahne Ve Perde Yıldızları ’, Oburcuk Yeniden Mutfakta isimlerinde dört bölümden oluşmakta Yazar her bölümde fiilen aklına gelenleri birim kalıplarına koymadan yazmış diyebilirim Çünkü bazen öyle hatıralara dalmış, böylece pasajlar yakalamış oysa kitaplardan dönüp onlarla meşk etmeye başlamış ve kitabın alanlarından firar etmiş Alt kitabı okuyan herkes Selim İleri ’nin entelektüel yanında bir kere daha hayran olacaktır şüphesiz Kitap yalnızca İstanbul betimlemeleriyle bize nefes aldırmak, 50 yıl öncenin İstanbul ’uyla bugünü birbirine kırdırmak için yazılmamış Hiç adını duymadığınız çoğu yazarla tanışacağınızdan eminim

İstanbul çoğu millete başkentlik yapmış, tarihin her döneminde memleketler içinde daima kayırılanı olmuş Fakat kayırılma dediysek, ailenin en ufak çocuğu muamelesi görmemiştir ne yazık oysa Hırpalanmıştır İstanbul ‘Allah çirkin şansı versin ’ derler millet aralarında işte o hesap İstanbul güzelliği nedeniyle her zaman çekişmelerin aralarında, savaşların ortasında, düşmanlıkların namlusunda belirmiştir Gözlerini boğaza düşen güneşin siluetine karşısında başlatmak isteyenlerin hasetlerine kurban edilmiştir

İstanbul ’a yalnızca harici zararlar dokunmamıştır şüphesiz İstanbul içtende yıkımlara uğramıştır Yakın tarihten geriye sararsak eğer AVM kültürüne boyun eğdirilmiş, betonlaşma arasında yeşillikler değil olmuş Sahiller haricinde kafamızı kaldırıp yıldızlara seyre dalma özgürlüğümüzü elimizden almışlar Gökdelenler azıcık da İstanbul ’un tarihi havasını delip geçmişler Adnan Menderes döneminde de acılar çekmiş İstanbul 24 Eylül 1956 ’da ‘İstanbul İmarı ’ adıyla başlayan araştırmalar günümüzde böylece fazla manâlı caddenin ve meydanın yapılmasıyla son bulmuştur Kuşkusuz bu suçlanacak bir çalışma değildir ama o dönem kazı yapılan yerler ve bulunan tarihi eserlerin üzerinden dozerlerle geçilmiştir Özen eksikliği hat safhadadır Bu çalışmalar da bilhassa otomobil yolu mantığı güdülmesi de adamakıllı ahları vahları tetiklemektedir Özellikle 50 ’lerde Balkanlar ’dan gelen göç dalgası ve kırsal kesiminde kentlere tez akın etmesi İstanbul ’da ciddi bir gecekondululaşma realitesini ortaya koydu Cumhuriyet ’in kuruluşunda 650700 bin olan nüfusuz kademeli olarak artmaya başladı Değindiğim gibi özellikle 50 ’ler kırılma noktası oldu ve kent çabucak betonlaşmaya başladı Kitapta şöyle bir birim var sanırım yeterince perşembenin çarşambadan kesin olduğunun özetidir:

‘‘Tepeler düzleştirilecek, korular yerle bir edilecek, rengarenk ufak evler yıkılacak; koynundan binlerce iri fabrika bacasının ve ehram şeklindeki kule çatısının yükseldiği, saray, iş yeri, imalathane dizileriyle bir taraftan kesilecek; uzun, dümdüz, birbirine benzer sokaklar İstanbul ’u birbirine muvazi iri yollara ayıracak; telgraf telleri gürültülü şehrin damlarının üstünde büyük bir örümcek ağı gibi iç içe geçecek; Galata köprüsünün üstünde siyah bir silindir şapka ve bere selinden diğer bir şey görülmeyecek; esrarlı Sarayburnu bir hayvanat bahçesi, Yedikule bir hapishane, Hepdomon bir tabiat tarihi müzesi olarak görülecek; her şey sağlam, hendesi, yardımsever, kurşuni, sıkıntı verici olacak ve bundan böyle ne yana yakıla edilen duaların, ne şarkıların yükseldiği, ne de sevdalı gözlerin dikildiği güzel Trakya semasını kocaman kara bir bulut tekrar tekrar kaplayacak (Edmondo de Amicis)

Yeniden kitaba dönmek gerekirse doğrusu kitap bu süreçleri anlatıyor Yazar kendi gördükleri yazmış, çeşitli okumalarında gözüne ilişenleri aktarmış ve hepimizden ayırt edilemez şekilde bu gidişin durdurulmasının zorluğunu kasten geçmişin şehvetine kapılmış

Çocukluğum, çocukluğum…

Uzaktan kalan bahçeler

O sabahlar, o geceler,

Gelmez günler çocukluğum

(Ziya Osman Saba)

Cağaloğlu ’nda yazan, yönetmen, senaryo yazarı sofralarında konuşulanları da getirmiş ellerimizin arasına Selim İleri O dönemin Sıraselviler ’ini, Cihangir ’ini, Kadıköy ’ünü, Beyazıt ’ını, Çapa ’sını getirdiği gibi Laf arasında Sıraselviler ’in adını aldığı sıra sıra uzanan servilerin de değil olup gittiğinden bahsetmiş, her evin ardından sıralanan portakal ağaçlarının olduğu bahçelerden, Fenerbahçe ’den, Bakırköy ’den

‘‘ Yaşadığım İstanbul bize 50 yıl evvelinin İstanbul ’unu elitist gözlerden ırak bir şekilde pür özlemle anlatmış, aktarmış Hangi İstanbul ’u istediğimizi bize bırakmadan, kendi görüşünü saklamadan açık açık dışa vurarak yazmış yazar Lakin satır aralarında bizim hangi İstanbul ’u isteyeceğimizden de belirli yok gibi Selim İleri Ben gitgide Kireçburnu özleminde olanlardanım, bütün İstanbul ’un Kireçburnu gibi olduğu zamanlara arzu duyanlardan…

‘‘ Çocuğunu asma köprüde sallayan

bir annedir İstanbul

ki onun

içi süt dolu

biberonudur Kız Kulesi

soğusun diye suya atılan

(Sunay Akın) *
 
858,496Konular
981,669Mesajlar
29,746Kullanıcılar
CGRSon üye
Üst Alt