Forumda yenilikler devam etmektedir , çalışmalara devam ettiğimiz kısa süre içerisinde güzel bir görünüme sahip olduk daha iyisi için lütfen çalışmaların bitmesini bekleyiniz. Tıkla ve Git
x

Son konular

Yeni Cami Külliyesi hakkında bilgi

Yeni Cami Külliyesi hakkında bilgi

iltasyazilim

FD Üye
Katılım
Ara 25, 2016
Mesajlar
0
Etkileşim
17
Puan
38
Yaş
37
F-D Coin
19
Yeni Cami Külliyesi hakkında bilgi

Bir Valide Sultan Eseri: Yeni Cami Külliyesi


Son yıllarda televizyon ve sinema sektöründe Osmanlı tarihi ve bilhassa harem hayatı manâlı bir yer tutmaya başlamıştır Bu şart, ilk ilk önce müspet bir tablo gibi görünse de, ne acıdır oysa, sahasında bilirkişi isimlerin danışmanlık yaptıkları projelerde bile tarih şuuru ile telif edilemeyecek hatalara ve incitici sahnelere rastlanılmaktadır Osmanlı harem hayatının hayalî kurgulara, diyaloglara âlet edilmesi, valide sultanların ve padişah eşlerinin hayatlarını dünya zevklerine ve iktidar hırsına adamış halk gibi gösterilmesi, tarihî gerçeklerle bağdaşmadığı gibi, geçmişimizi hayırla yâd etme ve vefalı olma anlayışımıza da bütün olarak terstir Muhakkak onların hepsini aynı kategori ve kıvamda değerlendirmek mümkün değildir Birer beşer olarak zaaflarına esir düşenler olmuştur Lakin çoğunluk itibariyle dünyaahiretdengesini kurmayı başarmış; vatanın bekası ve milletin saadeti için dua etmişlerdir Hanedan mensupları arasında kendini hayır ve hasenata adamış, maddî imkânlarını bu yolda sarf etmiş o kadar çok kadın vardır Bunlardan biri de, İstanbul'da Tarihî Yarımada'nın en gözde eserlerinden olan Yeni Cami Külliyesinin tamamlanmasına vesile olan Hatice Turhan Sultan'dır

Valide Sultan Camiî


Eminönü Meydanı ile özdeşleşen ve âbidevî büyüklülüğü ile dikkat çeken Yeni Cami, İstanbul'da Osmanlı ailesi göre yaptırılan büyük camilerin son misâlidir Tarih boyunca şehrin nüfus potansiyeli yoğun bir bölgesinde, deniz kıyısına yapılan caminin temeli 1597'de atılmış; fakat değişik sebeplerle inşaata ara verildiğinden, cami 66 yılda tamamlanabilmiştir Devletin fetih siyasetinin ve ordunun aksiyon ruhunun gevşemeye başladığı, siyasî ve iktisadî sıkıntıların derinleştiği ve idarecilerin sık sık değiştiği bir dönemde, bu büyüklükte bir eserin inşası kolay olmamıştır Osmanlı tarihinde en uzun sürede yapılan cami olma özelliğine sahip eserin yapımında üç bambaşka mimar çalışmıştır Külliyenin bulunduğu geniş sahada, o tarihlerde Bizans devrinden kalan bir Yahudi mahallesinin olduğu, surlarla çevrili evlerinde kapalı yaşam yaşayan bu insanların, devletleştirme sonrasında Haliç kıyısındaki Hasköy'e nakledildikleri bilinmektedir

Buraya cami yaptırmayı düşünen birincil birey, Kanunî Sultan Süleyman'ın torunu Sultan 3 Murad'ın eşi ve Sultan 3 Mehmed'in annesi Venedik asıllı Safiye Sultan'dır Bu açıdan cami, Valide Sultan Camiîadıyla da anılmıştır Hakkında gerçeğe aykırı öyle çok şey yazılıp çizilen Safiye Sultan, kendi namına cami yaptırmak için saray baş mimarı Mimar Davut Ağa'yı vazifelendirmiştir Mimar Sinan'ın talebesi olan bu zât, ilk kez İstanbul'da deniz kıyısında yapılacak ilk büyük caminin yerini belirleyip plânını çizmiştir 1597 Ağustos'unda ileri gelen zevatın iştirak ettiği bir merasimle caminin temeli atılmış; ama fazla geçmeden inşaat sahasında büyük bir problem çıkmıştır Kazılan yerlerden aralıksız su çıkınca, tulumba ve değirmenler suyun tahliyesini sağlamakta eksik kalmıştır Buna karşın Mimar Davud Ağa istikrarlı durmuş ve temelden meydana çıkan suyun kurutulmasını başararak inşaata hız vermiştir Caminin temellerine Mimar Sinan'ın Büyük Çekmece Köprüsü'nde denediği gibi, birbirine kurşun kuşaklarla emrindeki büyük kazıklar çakılmıştır İnşaatta göstermek için Rodos'tan taş getirilmiş ve kısa sürede yapının temel dolgusu tamamlanmıştır Cami, avlu pencerelerinin hizasına, minareler de birinci şerefeye çıktığı sırada İstanbul'da çıkan veba salgınında Davut Ağa ölüm etmiştir Bu ölüm sonrasında inşaatı Dalkılıç Ahmet Çavuş devam ettirmiş; ama bu kez da siyasî hayatta yaşanan gelişmeler ve iktisadî sıkıntılar yüzünden inşaat tamamlanamamıştır Sultan 3 Mehmed 1603'te vefat edince, hanedan geleneklerine tarafından annesi Safiye Sultan, Beyazıt'taki Eski Saray'a gönderilmiş ve orada ölmüştür Bu Nedenle inşaat takriben 57 yıl kaderine terk edilmiştir Bu vakit içinde yapı, tahribata uğramış; İstanbul halkı da bir türlü tamamlanamayan ve kendi hâline terk edilen bu camiye, Zulmiye Camiîismini vermiştir

İnşaatın bitirilmesine bir diğer valide sultan vesile olmuştur İstanbul'da büyük zayiata yol açan bir yangın sonrasında şehri gezen Sultan 4 Mehmed'in annesi Hatice Turhan Sultan, caminin hâlini görür görmez harekete geçmiş; devrin ünlü sadrazamı Köprülü Mehmed Paşa'nın desteğiyle inşaat baştan başlamıştır Mimarbaşı Mustafa Ağa, eserin ilk mimarı Davut Ağa'nın plânına göre inşaatı üç yılda tamamlamış ve Yeni Cami, Hatice Turhan Sultan'ın riyasetinde 8 Şubat 1663'te yapılan bir tören sonrasında ibadete açılmıştır Aradan geçen zamana ve yaşanan büyük İstanbul depremlerine rağmen, deniz kıyısında yumuşak bir zemin üzerindeki yükseltide inşâ edilen Yeni Cami, hâlen tüm güzelliğiyle varlığını korumaktadır Kuşkusuz bunda eserin inşasında emeği geçen mimarların ve ustaların hayalin çok ötesine taşan meslekî kabiliyetlerinin büyük payı vardır dikkat çekici bir öteki husus da, Osmanlı Devleti'nin eski gücünü yitirdiği ve iktisadî sıkıntıların baş gösterdiği bir devirde, klâsik mimarimizin güzel bir örneği olan böyle bir mabedin yapılabilmiş olmasıdır

Mimar Sinan ve Sedefkâr Mehmed Ağa ekolünden izler taşıyan Yeni Cami'nin iç ve dış yapıları arasında âhenkli bir ahenk vardır Süslemelerindeki incelik ve caminin ışık düzeni kendine has özellikler talep etmektedir İç mekânı süsleyen mavi ve yeşil çiniler, dönemin en hoş İznik çinileridir Caminin kıble istikametinin sol tarafında yer alan ve kapalı bir rampa ile çıkılan hünkâr mahfilinin duvarlarındaki çini örnekleri, bunların en mükemmelleridir Osmanlı selâtin camilerinin karakteristik hususiyetlerinden biri de, cami ana mekânının bir köşesinde yer alan hünkâr mahfilleridir Yeni Cami'ye bitişik bir kemer üzerinde inşâ edilen ve 17 asır Türk mimarlığının en hoş örneklerinden olan Hünkâr Kasrı, Haliç kıyılarındaki bu narin yapıya eşsiz bir bedel katmaktadır Kasrın yapıldığı yıllarda Valide Sultan, sonraki devirlerde ise padişahlar, namazdan veya dinî merasimlerden evvel burada bir zaman dinlenmişlerdir

Caminin belli başlı kubbesi beyaz bir zemin üzerinde yükselen dört fil ayağına oturtulmuştur 24 pencereli esas kubbesinin yüksekliği yerden kilit taşına dek 36 metredir; çapı ise 17,5 metredir Başlıca kubbenin çapı, diğer sultan camilerine nazaran daha küçüktür; kubbeyi dört yana bütünleyen yarım kubbeler vardır Caminin ince bir şaheser olan minberi, beyaz misket oyularak yapılmıştır Pencerelerin üzerinde, Mustafa Çelebi göre yazılan sûreler ve âyeti kerîmeler yer almaktadır Sedef kakmalı kapakların işçiliği bir sanat ürünüdür 24 revaklı kare avluda Türk sanatının en kıymetli mücevherlerinden sanılan sekizgen bir şadırvan ve üçer şerefeli dört minare bulunmaktadır Ilk yapıldığı yıllarda Yeni Cami'nin geniş bir dış avlusunun olduğu bilinmektedir Lakin cami içinde huzuru, sessizliği temin etmek ve yapıyı dış etkenlerden gözetmek maksadıyla yapılan dış avlu duvarı, külliyenin öteki bir takım birimleri gibi günümüze ulaşmamıştır

Mısır Çarşısı

Osmanlılar zamanından kalan camilerin derhal hepsinde olduğu gibi, Yeni Cami'nin çevresine de değişik hayır eserleriinşâ edilmiştir Sebil, muvakkithâne, dârülkurrâ ve Mısır Çarşısı, cami ile birlikte Hatice Turhan Sultan kadar yaptırılmıştır Aslında külliyenin en manâlı binalarından olan bu çarşının yapılış gayesi, külliyeye bir kazanç kaynağı sağlamaktır

Yeni Cami'nin batı tarafında, Çiçek Pazarı'nın yanına yer alan ve içinde yüz dükkân yer alan Darı Çarşısı, şehrin en eski kapalı çarşılarındandır 'L' şeklindeki çarşı, cami inşaatı bittikten bir sene sonra 1664'te tamamlanmıştır Çarşının mimarı yeniden Mustafa Ağa'dır İstanbul'un en renkli ve hareketli mekânlarından olan çarşıdaki dükkânların üzeri kubbelidir Çarşının iki ucunun kesiştiği yerde yani Dua Meydanında, vaktiyle her sabah dua ederek esnafa şanslı işler dileyen lonca vaizinin ahşap kürsüsü bulunmaktadır Geçmişte Uzakdoğu ülkelerinden gelen baharat, Darı üzerinden İstanbul'a getirildiği ve burada halka satıldığı için, çarşı bu adla anılmıştır Günümüzde de aktarlarıyla ünlü olan çarşıda tabiî ilâçların, baharatların ve eski geleneği yansıtan ürünlerin yanı sıra, şarküteri ürünleri ve gıda maddeleri satılmaktadır

İstanbul'un en büyük türbesi: Hatice Turhan Sultan

Yeni Cami Külliyesi'nin bir takım bölümleri vakit içinde mahvolmuş olmakla birlikte, Hünkâr Kasrı, kemerli geçit, çeşmeler, muvakkithâne, Darı Çarşısı ve Hatice Turhan Sultan Türbesi ana binayı bütünlemeye devam etmektedir Hatice Turhan Sultan'ın hâricinde 4 Mehmed, 2 Mustafa, 2 Ahmed, 1 Mahmud, 3 Osman, 5 Murad ve o kadar fazla hanedan üyesinin gömülü olduğu türbe, caminin güneyinde ve Sirkeci'ye giden yol üstünde şirin bir parkın yanındadır İstanbul'un en büyük türbesi olan kare mekânlı bu yapı, büyükçe kubbesi ve girişindeki verandası ile orta boyda bir cami görünümündedir

Topkapı Sarayı'ndaki harem dairesinde Türkİslâm ahlâkı üzerine yetiştirildikten sonradan Sultan İbrahim ile evlendirilen ve Osmanlı Devleti'ni 39 yıl idare eden Sultan 4 Mehmed'in annesi olan Hatice Turhan Sultan, bânisi olduğu bu eserlerin gölgesinde yatmaktadır Hatice Turhan Sultan'ın oğlu 4 Mehmed yedi yaşında tahta çıkınca, Turhan Sultan ile Kösem Sultan arasında Nâibelik mücadelesi başlamıştır 1651'de Kösem Sultan ölünce, Hatice Turhan Sultan 34 sene Valide Sultanlıkmakamında kalmış; 1656'da devletin idaresini Köprülüler'e devredinceye değin, âdeta bir padişah gibi hareket etmiş, oğluna takviye olmuş; iyi kalbli ve devletin selâmetini düşünen bir bayan olarak tarihte yerini almıştır Sınırsız bir iktidar hırsı taşımayan Hatice Turhan Sultan, basiret sahibi insanların tavsiyelerine uyarak bir kenara çekildikten sonra tüm vaktini ibadet, dua ve hayra ödev etmiş; Yeni Cami Külliyesi de işte o yıllarda tamamlanmıştır *
 
858,506Konular
983,099Mesajlar
33,116Kullanıcılar
TrsweozZSon üye
Üst Alt