Forumda yenilikler devam etmektedir , çalışmalara devam ettiğimiz kısa süre içerisinde güzel bir görünüme sahip olduk daha iyisi için lütfen çalışmaların bitmesini bekleyiniz. Tıkla ve Git
x

Son konular

Yeryüzündeki İlk Canlı Nasıl Ortaya Çıktı?

Yeryüzündeki İlk Canlı Nasıl Ortaya Çıktı?

iltasyazilim

FD Üye
Katılım
Ara 25, 2016
Mesajlar
0
Etkileşim
17
Puan
38
Yaş
36
F-D Coin
58
Yeryüzünde hayat nasıl başlamıştır? Bazı insanlar (bunların içinde hala bazı bilim adamları da mevcuttur) bu soruyu yeryüzündeki canlılık, tek bir hücreden tesadüfen oluşmuş ve bu hücre gelişen şartlara göre değişerek kompleks bir canlı haline gelmiştirşeklinde cevaplayabilmektedir Bu cevabı verenler dayanak noktası olarak, 1950'lerde Stanley Miller ve Harold Urey tarafından yapılan deneyleri alırlar Onlara göre bu deneyler hayatın tamamen tesadüf eseri olarak hayatsızlıktan çıktığına delildir Bu iki bilim adamı, ilkel atmosfer olarak düşündükleri metan, amonyak, hidrojen ve su içeren bir karışımı elektrik kıvılcımları ile harekete geçirmiş, böylece aminoasit ve diğer organik maddeleri üretmişlerdi

Urey ve Miller'in metan, amonyak, hidrojen ve su ile elektrik deşarjları kullanarak bazı organik bileşimler oluşturdukları doğrudur Doğru olmayan, deneylerinde oluşturdukları ortamın hayatın ortaya çıktığı ortamla aynı olup olmadığı ve elde ettikleri organik bileşimlerin canlıları oluşturan bileşimlerle aynı olmamasıdır

Jeremy Rifkin, Türkçeye Darwin'in Çöküşü adıyla çevrilen kitabında (Algeny: A New World, A New World) bu deneyi şöyle değerlendirir:`

Eğer bilim adamları azıcık şüphe duyma zahmetine katlanmış olsalardı, bu deneyin, tıpkı daha önceki yıllarda çöplerden çıkan sinek kurtlarını gözleyerek hayatın cansız maddeden çıktığını iddia eden bilim adamlarının yaptıkları gibi, kurgusal bir hikayeden ibaret olduğunu hemen görebilirlerdi1

Jeremy Rifkin'in deney hakkında neden böyle bir değerlendirme yaptığı, kitabının ilerleyen sayfalarında deneyin detaylarına yer vermesi ile daha iyi anlaşılır Şimdi bunlardan bazılarına bakalım:

Herşeyden önce, hayatın ilk ortaya çıktığı zamanki kimyasal şartların ne olduğunu bilmek neredeyse imkansızdır Biyoloji profesörü John Keosian'ın itiraf ettiği gibi İkel dünyanın şartlarının ne olduğu üzerinde bir fikir birliği yoktur2 Ulusal Kanser Enstitüsü (NCI)'de uzman biyokimyacı olan Peter Mora ise bu konuda şunları söylemektedir:

Görüş ayrılıkları o kadar derindir ki, ilkel ortamın benzer şartlarını oluşturmaya yönelik her deney, son tahlilde organik kimyanın sıradan bir egzersizi olmaktan öteye geçememektedir3

Miller ve Urey deneylerini ilk açıkladıklarında, deney yeryüzünde ilk canlının oluşumu (Biyogenesis) konusunda ikna edici görünüyordu Ancak daha sonra yapılan dikkatli incelemeler, bu deneyin iddia edildiğinin aksine hayatın kökenini açıklama konusunda hiçbir değerinin olmadığını ortaya çıkardı

Evrimcilerin İlkel Atmosferİle İlgili Yanılgıları

Deneyde dikkat çeken ilk nokta, Miller ve Urey'in yeryüzünde hayatın başladığı zamanki kimyasal şartların benzerini oluşturmak için seçtikleri kimyasal maddelerdi

Yeryüzünün ilk dönemindeki kimyasal bileşimin ne olduğu henüz tam olarakbilinmemektedir Bu bakımdan halihazırda hayat şu veya bu şartlar altında oluştudemek tamamen bilimsel bir gerçeği değil şüpheli bir durumu dile getirmek olur

Çoğu bilim adamı, hayatın oksijenli bir ortamda başlamış olamayacağında hem fikirdir Hayatın cansız kimyasal maddelerden tesadüfen çıktığını varsayabilmek için indirgen (oksijensiz) bir atmosfer olduğuna hükmetmek gerekir; çünkü öyle olmasaydı, oksijenli atmosfer, kimyasal hayat maddeleri organik bileşimlere dönüşmeden önce onları oksitlendirerek veya tekrar karbondioksit, su, nitrojen ve oksijene ayrıştırarak imha ederdi

Aslında, dünya atmosferinin bugüne kadar geçen zamanda değişmemiş olması ihtimal dahilindedir Nitekim ilk kaya oluşumlarında oksitlenmiş demir bulunması oksijenin baştan beri atmosferde var olduğunu düşündürür Aslında Stanley Miller da oluşumu esnasında dünyanın indirgen bir atmosfere sahip olup olmadığını bilmiyoruz4 diyerek deneyi üzerindeki şüpheleri kendi ağzıyla dile getirmiştir

Miller ve Urey deneylerini indirgen atmosfer şartlarında yaparak oksijen engelini aşmaya çalışmışlardır Ama bu aşılması mümkün olmayan yeni bir engelin habercisidir Eğer Urey ve Miller'in iddia ettiği gibi ilkel atmosferde oksijen olmasaydı, Dünyayı morötesi ışınlardan koruyan ozon tabakası da olmazdı Dünya morötesi ışınlardan korunmayınca da, hayat en ilkel seviyede bile ortaya çıkamazdı R L Wysong bu konuda şöyle der:

İlkel atmosferde oksijen olsaydı, hayat ortaya çıkmazdı Çünkü oksitlenme nedeniyle kimyasal öncüler imha olurdu; eğer ilkel atmosferde oksijen olmasaydı, o zaman da ozon olmazdı ve kimyasal öncüleri morötesi ışınlardan koruyacak olan ozon olmayınca da hayat ortaya çıkmazdı5

Evrimciler bu açmazdan kurtulmak için hayatın su altında geliştiği, böylece de yeryüzüne düşen öldürücü morötesi ışınların bertaraf edildiği fikrini ortaya atmışlardır Ama bu iddia da daha zorlu üçüncü bir engelin karşılarına çıkmalarına engel olamamıştır Miller ve Urey, kimyasal maddeleri harekete geçirmek için elektrik deşarjları kullanmış gerçek dünyada da bu işi şimşeğin bu işlevi gördüğünü iddia etmişlerdi Buradaki problem şimşeğin dünyayı kaplayan ve içinde amonyak ve metan bulunan suya nüfuz edemeyecek olmasıdır

Hayatın başlayabilmesi için su buharı, amonyak, karbondioksit, nitrojen ve metanın aminoaside dönüşmesi ve sonra da polipeptitleri üretmek için otomatikman birleşmesi gerekir (polipeptitler, proteinlerin birincil yapısını oluşturan peptit bağlarıyla bağlanmış çok fazla sayıda aminoasidin oluşturduğu bir molekül zinciridir) İşte evrimcilerin problemini çözümsüz kılan esas nokta burasıdır Çünkü aminoasitlerden oluşan polipeptitler fazla su olduğu zaman sentez oluşturamazlar6

Organik kimya uzmanı A E WilderSmith'in de ifade ettiği gibi, fazla su, polipeptitlerin tekrar aminoaside dönüşebilme özelliğini ortadan kaldırır Böylece su, proteinlerin oluşumunu engellemiş olur

UreyMiller Deneyindeki Öldüren Aminoasitler

WilderSmith, Urey ve Miller'in deneylerinin bir başka kusurunu daha dile getirir:

Deneyde elde edilen aminoasitler hayatın oluşumu için hiç de uygun değildir Kimyacılar aminoasidi levoratary ve dextrorotary diye iki gruba ayırırlar Dextrorotary grubundakilerin hayatı destekleme kabiliyeti yoktur Aksine genelde öldürücü özellikleri vardır Canlı aminoasitler hep birinci grupta yer alırlar Bu bilgilerden sonra WilderSmith şu tespitte bulunur:

Hayatın oluşması için canlı protoplazmanın (ilk biçim) tüm yapı kütlelerinin (aminoasitler) levorotary olması gerekir Eğer az bir miktar bile dextrorotaryli aminoasit molekülü bulunursa, farklı bir üç boyutlu protein yapısı oluşur ki, bu da hayat metabolizması için uygun değildir7

Bunun anlamı şudur: Levoratary ve dextrorotary asitlerinin bileşimi ki kimyacılar buna racemate ismini verir bile hayatın oluşmasını sağlayamaz Miller ve Urey deneylerinde sadece racemate oluşturabilmişlerdir Aslında benzer tüm deneylerde sadece racemate elde edilmiştir WilderSmith'in söylediği gibi Bir racemate de hiçbir şartta canlı protein veya hayatı destekleyen protoplazma oluşturamaz8

Harold Urey bir konferansta tüm canlılar saf levorotary aminoasit gerektirirken, kendilerininki de dahil olmak üzere laboratuvar deneylerinde otomatik süreçlerle sadece racemate üretilebilirken, hayatın kimyasal maddelerin rastgele bileşimiyle oluştuğu nasıl açıklanabilir ki?sorusuna muhatap olmuş ve aynen şu cevabı vermiştir: Ben de bunun hakkında epey düşündüm; gerçekten bu önemli bir soru cevabı ben de bilmiyorum9

İngiltere Southhampton Üni'de fizyoloji ve kimya profesörlüğü yapmış olan G A Kerkut ise, bilimin Biyogenesis yani ilk canlının oluşumu ilgili teoriler karşısında içine düştüğü durumu şöyle özetler:

Biyogenesis üzerine çok az kanıt vardır ve onun gerçekleştirilebileceğine dair herhangi bir işaret yoktur Bu sebeple biyologlar açısından Biyogenesis'in gerçekten olup olmadığı, hangi Biyogenesis metodunu tercih edecekleri bir kabul meselesidir Kısacası, ne olup bittiği konusunda geçerli bir delil yoktur10

Görüldüğü gibi evrimcilerin her fırsatta ileri sürdükleri UreyMiller deneyinin hayatın kökenini açıklayıcı hiçbir bilimsel değeri yoktur UreyMiller deneyi bir gerçeği ortaya çıkarmıştır: Her adımda açmaza giren bir teoriyi destekleme girişimleri yeni açmazlar doğurmaktan başka bir işe yaramamaktadır

Bilimsel kanıtlar yeryüzündeki hayatın bir anda ortaya çıktığını yani canlıların yaratıldığını göstermektedir: Yüce Allah bütün canlıları eksiksiz bir şekilde yaratmıştır
 
858,496Konular
982,464Mesajlar
30,233Kullanıcılar
liam91Son üye
Üst Alt