iltasyazilim
FD Üye
Konuya birkaç yönden cevap vermek daha uygun olacaktır:
Cevap 1:
Bu konuyu iyi kavrayabilmek için önce şu ayet ve hadisleri göz önüne getirmek gerekir
1 Iyilik ve takva konusunda yardımlaşın, günah ve haddi aşmada yardımlaşmayın ve Allah`tan korkup sakının(Mâide, 52 )
2 Zulum yapanlara en ufak meyil göstermeyin, yoksa size ateş dokunur Sizin Allah`tan başka velileriniz de yoktur, sonra yardım da göremezsiniz (Hûd, ll113)
3 O (Allah) size Kitapta : Allah`ın ayetlerine küfredildiğini ve onlarla alay edildiğini işittiğinizde, onlar bir başka söze geçip dalıncaya dek onlarla oturmayın, yoksa siz de onlar gibi olursunuzdiye indirdi Doğrusu Allah münafıkların da, kâfirlerin de tümünü cehennemde toplayacaktır (Nisâ, 4140)
Konuyu başkalarına benzeme noktasından ele alan hadisi şerifler vardır Bunlardan biri şudur:
Kim herhangi bir gruba benzeşirse o da onlardandır(Ebu Davûd, Libas 4) Özellikle bu hadisi şerif çok önemli psikososyal gerçeklere işaret eder Şekli benzeşmenin sonuçta itikadı benzeşmeye götüreceğini anlatır
Ibn Haldun da konuyla ilgili olarak önemli tarihi gerçeklere parmak başar Mağlupların galipleri taklit etme psikolojisi yaşadıklarını anlatır (Ibn Haldun, Mukaddime (trc) I37475)
Cevap 2:
İslâm Dini yepyeni bir nizamla ortaya çıkmış, önceki dinlerin hükümlerini bütünüyle yürürlükten kaldırmıştır Bu dinin gecesi de gündüzü kadar aydınlıktır Müslüman anasından metbu' olarak doğar, tabi' olarak değil Yani o ilmiyle, irfanıyla, yüksek ahlâkiyle ve dindarlığı ile herkese örnek olur, herkes ona uymaya özenir O ise kimselere özenmez Çünkü dini ona yeterince malzeme sunmuş, ihtiyacını karşılamıştır Tabii bu tabiiyet ve matbuiyet ilim ve teknikte, sanatta değildir Çünkü ilim ve teknik müslümanın yitik malıdır, onu nerede, kimin yanında bulursa almaya daha haklıdır O halde tabiiyet ve matbuiyet ahlâk, din, adalet ve hakseverliktedir
O halde diğer dinlerin kutsal saydığı günleri kutlamak, onların âdetlerine uymak, büyük günahlardandır
Buna birkaç misal verelim :
a) Batı ülkelerinde olduğu gibi, yabancı kadın ve erkeklerin bir arada toplanıp dans etmeleri, çeşitli oyunlar tertiplemeleri İslâm'a göre büyük günahlardandır Bir müslümanın onlara özenerek bu gibi şeyleri helâl kabul etmemek şartıyla yaparsa büyük günah işlemiş olur Helal sayacak olursa, küfre girer
b) Güzellik yarışmaları, bilindiği gibi daha çok gayri müslim ülkelerde yapılır Bundan amaç, şehvetperestlere kadın vücuduyla ziyafetler çekmektedir Aynı zamanda genç kızları bu gibi ahlâksızlıklara özendirmek suretiyle onları baştan çıkarmaya yöneliktir Tabii Kur'ân'a ve Sünnete göre, bir müslüman kadının bu tür müsabakalara katılması, soyunup etini teşhir etmesi büyük bir günah ve ağır bir suçtur Çünkü ahlâkı ifsad etmekte, kadının annelik vakarını düşürmekte, onu bayağı bir eşya gibi müzayedeye çıkarmaktır
Bu tür müsabakaların mubah olduğunu iddia eden kimse dinden çıkar Tevbe ve istiğfar etmesi gerekir Aksi halde cenaze namazı kılınmaz
c) Noel Yortusunu Hıristiyan alemiyle birlikte kutlamak da büyük günahlardan biridir Hattâ buna özenerek İslâm'da böyle güzel âdetler olmadığını söyler, Hıristiyanları takdir ederse, İslâm Dininden çıkar
Yılbaşında tebrikleşmek de İslâmî sünnetlerden değil, Hıristiyanlara mahsus bir âdettir, Bundan da Müslümanların kaçınması gerekir Kendi millî ve dinî günlerimizde tebrikleşmemizde ise sayısız yararlar vardır Her şeyden önce dinî ve millî âdetlerimizi yaşatmış, çocuklarımıza güzel örnekler vermiş oluruz (Bkz Celal Yıldırım, İslam Fıkhı)
Cevap 3:
1 Noel Baba, Yılbaşı, Christmas bayramı gibi başka dinlerin alameti, sembolü olan günlere, o günü tazîm ve kutlama maksadıyla katılmak, aynı maksatla o günlerde tebrikleşmek ve hediyeleşmek, yine aynı maksatla hindi vb almak, yemek, ziyafet çekmek, aynı maksatla bu tür kutlamalara katılmak, o günlerde bayram niyetiyle çocuklara elbise almak ve pişirdikleri yemekleri pişirmek caiz değildir
2 Böyle zamanlarda, böyle zamanlara has hindi vb şeyleri sırf gıdalaşmak için almak, ucuz postane hizmetinden yararlanmak için tebrikleşmek haram değilse de, onlara benzeme, onların uygulamalarını yaygınlaştırma ve meşru gösterme anlamı taşıdığından tehlikeli ve mahzurludur Müslümanların, hangi maksatla olursa olsun, o günlere mahsus bir şey yapmamaları gerekir
3 Hindi gibi sırf o günlere mahsus şeyleri, o günlerde satmak, fasıklara günahta yardımanlamı taşıdığından, haram ya da tahrimen mekruhtur Ancak alacağı para haram değildir Haram ve günah olan o işi yapmasıdır Bu hindilerin besmele ile kesilmiş olması halinde böyledir Besmele ile kesilmemişse meyteolacaklarından satılmaları hiç bir surette caiz olmaz
4 Yılbaşı kutlamaları için matbaa sahiplerinin davetiye, afiş, kart vb şeyleri basmaları da aynıdır Yani bunlar sırf yılbaşına özel olarak kullanılacaklarsa yapılıp satılmaları aynı derecede mahzurludur: Eşantiyon eşya için de aynı şey söylenir Ancak satıcılar bizzat yılbaşını kutlamış gibi günah almazlar Çünkü, satılan şeylerin kötü amaçla kullanılması haramdır Halbuki süs eşyaları satmak esasen haram olan bir iş değildir Bu açıdan satıcıların sattığı süs eşyaları bizzat haram değildir Bunu bir dükkanı içki imalatçısına vermeye benzetebiliriz İmamı Azama göre içki satışı yapacak birisine binayı kiraya vermek haram değildir Bu noktadan yapılan satışın kendisi haram değildir Bunu yanlış yerde kullanacak olanların yaptıkları haramdır
Bununla beraber, bir şeyin haram olmaması hiçbir sorumluluğunun olmadığı anlamına gelmez Böyle bir konuda yardımcı olmak, en azından mekruhtur Mekruh ise harama yakın derecede kişiyi sorumlu eden demektir Bu nedenle bir mecburiyet yoksa bu işin yapılmasını tavsiye etmeyiz
Müslümanlar bu yılbaşını takvim başlangıcı yaparlarsa, yılbaşı gecesinde yapılan âyin veya eğlencelere iştirak ederlerse ne olur?
Yılbaşı dolayısıyla yapılan dinî âyine katılan (Hristiyanlarla beraber bu toplu ibâdeti yapan) müslümanlar en azından haram (büyük günah) işlemiş olurlar
Dinî âyîne katılmadan yılbaşı dolayısıyla toplantı ve eğlence yapan müslümanlar, bu eğlencelerde ayrıca hiçbir haram işlemeseler dahi, kökeni dinî (İslâm'dan başka ve ona göre bugün mûteber olmayan bir dîne dayalı) olan bir faâliyete katıldıkları ve başka dinden olanlara dinle ilgili bir konuda benzer hale geldikleri için günah işlemiş olurlar Yukarıda kaynağını verdiğimiz, Bir din ve kültür topluluğuna kendini benzetenler onlardan sayılırmeâlindeki hadîs bu davranışı yasaklamaktadır
Yılbaşı, takvim, tarih, tatil, eğlence, şenlik ve bunlarla ilgili âdetler bir milletin kültürüdür Kültür din ve ideolojinin bedenlenmesi, ete kemiğe bürünmesidir Bu ikisini birbirinden ayırmak mümkün değildir Eğer birileri din ile kültürü birbirinden ayırmaya, aralarındaki bağı koparmaya kalkışırsa zor olmakla beraber bunu yapabilirse kültür ile beraber dîni de değiştirme yoluna girmiş olur Bedenini parça parça kaybeden din gider (milletin hayatından çıkar) onun yerine yeni kültürün dîni veya dinsizliği gelir Kültür ile din arasında böyle bir bağ bulunduğuna göre; kültürün değişmesi dîni yakından ilgilendirir İslâm'ın beş temel amacından biri dîni (müslümanların hayatında İslâm'ı) korumaktır İslâm'ın korunmasını olumsuz etkileyen bir davranış, bir kültür değişimi, bir kültür taklidi haramdır, bazan bununla da kalmaz dinden çıkma sonucunu doğurur
Sevgili Peygamberimiz (sav) Medine'ye göçünce, burada öteden beri iki bayramın bulunduğunu ve bu bayramlarda kutlama yapıldığını öğrendi Bayramlar, dînin etkilenmesi bakımından önemli kültür unsurları olduğu için bunları değiştirdi ve yerlerine Ramazan ile Kurban bayramlarını tebliğ etti Daha pek çok hadîste, başka dinlerle ilişkisi veya sembolik değerifonksiyonu bulunan âdet ve uygulamaları müslümanlara yasakladı
Yılbaşında Müslüman olmanın gereği nedir?
Hepimiz Müslümanız elhamdülillâh Ama hepimiz Müslümanlığımızın icabını yaşamıyoruz maalesef
Biz, Müslümanlığın icabını yaşama hâline “dindarlık diyoruz Kim inandığı gibi yaşıyorsa, ona dindar insan sıfatını takıyor, dindar adam, diye yâd ediyoruz Bu sıfat onun hakkıdır zaten
Siz dindarlığı, zamanın kötülük ve fitnesine karşı giyilen koruyucu bir zırh olarak da kabûl edebilirsiniz
Aslında dindarlık, sahibini sadece âhirette Cennet’e koyan bir yaşama tarzı olmakla kalmayıp, dünyada da huzura, saadete sevkeden bir yaşama tarzıdır
Nitekim İsa Peygamber’in doğumu ile Hazreti Muhammed’in hicretine başlangıç olan yılbaşlarında dindar olanla olmayanın yaşayışını ibretle seyrediyorsunuz
Dindar olanlar, yılbaşı gecelerinde düşünüyorken, şuur altında bile olsa diyorlar ki:
— Yılbaşı gecesinin mânası, sayılı ömür senelerinin birinin daha bitmesi, ölüm denen kesin âkıbete biraz daha yaklaşılması, gençlik günlerinin tükenip, ihtiyarlık demlerinin gelmesi demektir Nitekim her yılbaşında siyah saçlara biraz daha aklar düşüyor, akların sayısı da biraz daha çoğalıyor
Öyle ise, böyle gecelerde daha çok sefalete, daha çok sefahete düşmek yerine; daha çok âhirete, daha fazla ebedî âleme meyili olmak lâzımdır Zira bu hızlı gidiş, ister ikrar et, ister inkâr kabire, öteki dünyaya doğrudur
İşte dindarlık böyle düşündürüp, böyle tedbirli hareket ettirdiği içindir ki, dindar insanın, geçen senelerinden pişmanlığı azdır Ama kendisini dinî ölçülerle kayıtlı görmeyen başıboş insanlarda ise her yılbaşında böyle bir muhakeme ve düşünceden eser yok Tam bir şuur ve idrak mahrumiyeti içindeler Ölüme bir sene daha yaklaşmanın delilini teşkil eden gecede, hem ahlâkından, hem mâneviyatından, hem de parasından zararlar görmekte, fireler vermekte, pişman olacağı fiilleri çoğaltarak işlemekteler Birkaç saatlik bu eğlence ve sefahetin arkasından ömür boyu üzüntü ve pişmanlıklar gelmekte
Onu böyle ömürboyu pişmanlıklara sevkeden şey, İslâm’ın icabını yaşamayışında, yâni, dindar olamayışındadır
Şâyet dinin emirlerine sadık kalacak bir iman kuvveti, dindarlık emâresi kazanabilse, her yılbaşı, tam aksini düşünmesine, kendisine çekidüzen verip iman ve ahlâk bakımından yükselmesine sebep olacak, geçmişinden pişmanlık duyan bir sefahet ve sefalete düşmeyecek
Demek ki, yılbaşı gecelerinde kimilerini o hâle düşürüp, kimilerini de bu duruma çıkaran şey, dindar olup olmamaktan başka birşey değildir
Anlaşılan, şahsı düşündürüp, mes’ud ve bahtiyar kılan şeyin dindarlık olduğu kesindir
Ferdi muhakemesizleştirip sefalete itenin de dinde lâubalilik olduğu bir vakıadır
Demek imtihan dünyasıdır bu Her ikisine de yol açık İsteyen oraya, dileyen de buraya yönelir Kimi yılbaşında şuurunu iptal eder Kimi de ihyâ
Biz şükrederiz dindarlığımıza, hamd ederiz bizi böyle düşündürüp, amel ettiren Rabbimize
Bizim yılbaşı anlayışımız ne olmalıdır? Ölmeden önce hesaba çekilmek için ne yapmak gerekir?
Bazıları yılbaşını, 'vur patlasın çal oynasın' düşüncesizliğine dönüştürüyorlar, sanki ömürlerinden bir sene gitmemiş, aksine bir sene kazanmışlar gibi sevinç çığlıkları atarak işi sarhoşlaşmaya kadar götürüyorlar
Herhalde kaybettikleri bir yılı düşünmemek için başvuruyorlar böylesine şuur ve muhakeme iptaline
Harcanan vakti nakitten de kıymetli gören İslam büyükleri ise böylesine bir şuur iptaline asla rıza göstermiyorlar, aksine kaybettiğimiz yılın sonunda tam bir nefis muhasebesine girmemizi, harcadığımız seneyi nasıl bir yaşantı içinde tükettiğimizin muhasebesini yapmayı ısrarla tavsiye ediyorlar İsterseniz bir de onları dinleyelim de nasıl bir muhasebe ve muhakeme içinde olmamız gerekiyor, harcadığımız yılın sonunda görelim
Hicri 334 senesinde Bağdat'ta vefat etmiş olan büyük mutasavvıf Şibli Hazretleri, Bağdat halkına yaptığı her konuşmasına şu sözlerle başlıyordu:
Ömürlerinden bir seneyi daha tüketerek varacakları sona biraz daha yaklaşan ahiret yolcuları! Yaklaştığınız yerde hesaba çekilmeden önce burada kendinizi hesaba çekin!
Her vaazına bu cümleyle başlayan Şibli Hazretleri'ne bir hürmetkârı, bir gün şöyle bir soru sordu:
Hep 'Ahirette hesaba çekilmeden önce kendinizi dünyada hesaba çekin!' buyuruyorsunuz Dünyada kendimizi hesaba çekerek yaşarsak sanki ahirette hesaba çekilmeyecek miyiz?
Evet, dedi, burada hayatını hesaba çekerek yaşayan, orada hesaba çekilmeyebilir Efendimiz (sas) Hazretleri; Ahirette hesaba çekilmeden önce dünyada kendinizi hesaba çekin!buyuruyor, öyle ise burada hayatını hesaba çekerek yaşayan orada hesaba çekilmeyebilir En azından hesabını kolay verir Bunun üzerine soru sahibi, kendini burada hesaba çekerek yaşamaya başlar İbadetlerini eksiksiz yerine getirme gayretine girer Günahlardan kaçınıp sevaplarını, hayır hasenatlarını çoğaltma titizliğine yönelir Yani ahirette hesabını veremeyeceği işleri dünyada yapmama kararı alır Böylece hayatını tam bir şuur içinde hesaba çekerek yaşamaya başlayan genç, bir gece rüyasında hocası Şibli Hazretleri'ni beyaz bir ata binmiş, bulutlara, yukarı uçup gidiyor halde görür Arkasından seslenir:
Hocam bekle ben de geleyim seninle! Şibli Hazretleri'nin cevabı kesin: Ben bu hapishaneden bir kurtuldum, bir daha bekler miyim burada?
Bu rüyanın manasını öğrenmek için sabah ilk iş olarak üstadını ziyarete giden talebesi, hocasının kapısında cenaze hazırlığını görünce, onun dünya hapishanesinden gece kurtulup ahiret saraylarına doğru uçtuğunu anlamakta gecikmez Ama çok üzülür bu ani gidişine de o günün akşamında Rabb'ine dua ve niyazda bulunarak üstadını rüyada görme niyetiyle yatağına uzanır, az sonra kendisini hocasının huzurunda bulur İlk sorusu, vaazlarında tekrar ettiği cümle olur:
Sen dünyada kendini hesaba çekerek yaşardın, orada hesaptan kurtuldun mu, durum nasıl? İmam tebessüm ederek cevap verir in beni hesaba çekmek üzere karşıma geçtikleri sırada Rabb'imden hitap geldi:
O kuluma hesap sormayınız Çünkü o hesabını yaparak yaşadı, buraya temiz bir amel defteriyle geldi! Siz onun amel defterine bakın yeter, hesabını göreceksiniz orada Şibli Hazretleri, talebesine; Siz deder, kendinizi orada hesaba çekerek yaşayın Hesabını veremeyeceğiniz işlerle gelmeyin buraya Size de; 'O kulum hesabını yaparak yaşadı, temiz bir amel defteriyle geldi buraya, defterine bakın yeter', denebilir!
Ne dersiniz? Biz de harcadığımız sene sonunda, harcayacağımız senenin de başında kendimizi bir hesaba çeksek mi? En azından hesabını veremeyeceğimiz yanlışlarımız olduysa, tövbe, istiğfarla onları terk etme kararı alsak mı? Yapamadığımız ibadetlerimizi, hizmetlerimizi yapma azmine girsek mi? Yılbaşında bari bu muhasebeyi yapsak mı? Yoksa boş mu ver? Ömrümüzden bir sene daha gittiği halde, sanki bir sene daha kazanmış gibi 'vur patlasın çal oynasın' düşüncesizliğine düşenlere biz de katılarak malum tekerlemeyi biz de mi tekrar etsek?
Ayağını sıcak tut başını serin, hayatını yaşa düşünme derin! Fakat unutmamak gerek ki, hayatını düşünmeden yaşayanların sonunda duydukları pişmanlık çok derin oluyor; ama bu derin pişmanlığın hiçbir faydası olmuyor Öyle ise gelin biz hayatımızı düşünerek, hesabını yaparak yaşama kararı alalım yeni yılımızda Hesabını verebileceğimiz nice yeni yıllar dileğimle (Ahmed Şahin)
Cevap 1:
Bu konuyu iyi kavrayabilmek için önce şu ayet ve hadisleri göz önüne getirmek gerekir
1 Iyilik ve takva konusunda yardımlaşın, günah ve haddi aşmada yardımlaşmayın ve Allah`tan korkup sakının(Mâide, 52 )
2 Zulum yapanlara en ufak meyil göstermeyin, yoksa size ateş dokunur Sizin Allah`tan başka velileriniz de yoktur, sonra yardım da göremezsiniz (Hûd, ll113)
3 O (Allah) size Kitapta : Allah`ın ayetlerine küfredildiğini ve onlarla alay edildiğini işittiğinizde, onlar bir başka söze geçip dalıncaya dek onlarla oturmayın, yoksa siz de onlar gibi olursunuzdiye indirdi Doğrusu Allah münafıkların da, kâfirlerin de tümünü cehennemde toplayacaktır (Nisâ, 4140)
Konuyu başkalarına benzeme noktasından ele alan hadisi şerifler vardır Bunlardan biri şudur:
Kim herhangi bir gruba benzeşirse o da onlardandır(Ebu Davûd, Libas 4) Özellikle bu hadisi şerif çok önemli psikososyal gerçeklere işaret eder Şekli benzeşmenin sonuçta itikadı benzeşmeye götüreceğini anlatır
Ibn Haldun da konuyla ilgili olarak önemli tarihi gerçeklere parmak başar Mağlupların galipleri taklit etme psikolojisi yaşadıklarını anlatır (Ibn Haldun, Mukaddime (trc) I37475)
Cevap 2:
İslâm Dini yepyeni bir nizamla ortaya çıkmış, önceki dinlerin hükümlerini bütünüyle yürürlükten kaldırmıştır Bu dinin gecesi de gündüzü kadar aydınlıktır Müslüman anasından metbu' olarak doğar, tabi' olarak değil Yani o ilmiyle, irfanıyla, yüksek ahlâkiyle ve dindarlığı ile herkese örnek olur, herkes ona uymaya özenir O ise kimselere özenmez Çünkü dini ona yeterince malzeme sunmuş, ihtiyacını karşılamıştır Tabii bu tabiiyet ve matbuiyet ilim ve teknikte, sanatta değildir Çünkü ilim ve teknik müslümanın yitik malıdır, onu nerede, kimin yanında bulursa almaya daha haklıdır O halde tabiiyet ve matbuiyet ahlâk, din, adalet ve hakseverliktedir
O halde diğer dinlerin kutsal saydığı günleri kutlamak, onların âdetlerine uymak, büyük günahlardandır
Buna birkaç misal verelim :
a) Batı ülkelerinde olduğu gibi, yabancı kadın ve erkeklerin bir arada toplanıp dans etmeleri, çeşitli oyunlar tertiplemeleri İslâm'a göre büyük günahlardandır Bir müslümanın onlara özenerek bu gibi şeyleri helâl kabul etmemek şartıyla yaparsa büyük günah işlemiş olur Helal sayacak olursa, küfre girer
b) Güzellik yarışmaları, bilindiği gibi daha çok gayri müslim ülkelerde yapılır Bundan amaç, şehvetperestlere kadın vücuduyla ziyafetler çekmektedir Aynı zamanda genç kızları bu gibi ahlâksızlıklara özendirmek suretiyle onları baştan çıkarmaya yöneliktir Tabii Kur'ân'a ve Sünnete göre, bir müslüman kadının bu tür müsabakalara katılması, soyunup etini teşhir etmesi büyük bir günah ve ağır bir suçtur Çünkü ahlâkı ifsad etmekte, kadının annelik vakarını düşürmekte, onu bayağı bir eşya gibi müzayedeye çıkarmaktır
Bu tür müsabakaların mubah olduğunu iddia eden kimse dinden çıkar Tevbe ve istiğfar etmesi gerekir Aksi halde cenaze namazı kılınmaz
c) Noel Yortusunu Hıristiyan alemiyle birlikte kutlamak da büyük günahlardan biridir Hattâ buna özenerek İslâm'da böyle güzel âdetler olmadığını söyler, Hıristiyanları takdir ederse, İslâm Dininden çıkar
Yılbaşında tebrikleşmek de İslâmî sünnetlerden değil, Hıristiyanlara mahsus bir âdettir, Bundan da Müslümanların kaçınması gerekir Kendi millî ve dinî günlerimizde tebrikleşmemizde ise sayısız yararlar vardır Her şeyden önce dinî ve millî âdetlerimizi yaşatmış, çocuklarımıza güzel örnekler vermiş oluruz (Bkz Celal Yıldırım, İslam Fıkhı)
Cevap 3:
1 Noel Baba, Yılbaşı, Christmas bayramı gibi başka dinlerin alameti, sembolü olan günlere, o günü tazîm ve kutlama maksadıyla katılmak, aynı maksatla o günlerde tebrikleşmek ve hediyeleşmek, yine aynı maksatla hindi vb almak, yemek, ziyafet çekmek, aynı maksatla bu tür kutlamalara katılmak, o günlerde bayram niyetiyle çocuklara elbise almak ve pişirdikleri yemekleri pişirmek caiz değildir
2 Böyle zamanlarda, böyle zamanlara has hindi vb şeyleri sırf gıdalaşmak için almak, ucuz postane hizmetinden yararlanmak için tebrikleşmek haram değilse de, onlara benzeme, onların uygulamalarını yaygınlaştırma ve meşru gösterme anlamı taşıdığından tehlikeli ve mahzurludur Müslümanların, hangi maksatla olursa olsun, o günlere mahsus bir şey yapmamaları gerekir
3 Hindi gibi sırf o günlere mahsus şeyleri, o günlerde satmak, fasıklara günahta yardımanlamı taşıdığından, haram ya da tahrimen mekruhtur Ancak alacağı para haram değildir Haram ve günah olan o işi yapmasıdır Bu hindilerin besmele ile kesilmiş olması halinde böyledir Besmele ile kesilmemişse meyteolacaklarından satılmaları hiç bir surette caiz olmaz
4 Yılbaşı kutlamaları için matbaa sahiplerinin davetiye, afiş, kart vb şeyleri basmaları da aynıdır Yani bunlar sırf yılbaşına özel olarak kullanılacaklarsa yapılıp satılmaları aynı derecede mahzurludur: Eşantiyon eşya için de aynı şey söylenir Ancak satıcılar bizzat yılbaşını kutlamış gibi günah almazlar Çünkü, satılan şeylerin kötü amaçla kullanılması haramdır Halbuki süs eşyaları satmak esasen haram olan bir iş değildir Bu açıdan satıcıların sattığı süs eşyaları bizzat haram değildir Bunu bir dükkanı içki imalatçısına vermeye benzetebiliriz İmamı Azama göre içki satışı yapacak birisine binayı kiraya vermek haram değildir Bu noktadan yapılan satışın kendisi haram değildir Bunu yanlış yerde kullanacak olanların yaptıkları haramdır
Bununla beraber, bir şeyin haram olmaması hiçbir sorumluluğunun olmadığı anlamına gelmez Böyle bir konuda yardımcı olmak, en azından mekruhtur Mekruh ise harama yakın derecede kişiyi sorumlu eden demektir Bu nedenle bir mecburiyet yoksa bu işin yapılmasını tavsiye etmeyiz
Müslümanlar bu yılbaşını takvim başlangıcı yaparlarsa, yılbaşı gecesinde yapılan âyin veya eğlencelere iştirak ederlerse ne olur?
Yılbaşı dolayısıyla yapılan dinî âyine katılan (Hristiyanlarla beraber bu toplu ibâdeti yapan) müslümanlar en azından haram (büyük günah) işlemiş olurlar
Dinî âyîne katılmadan yılbaşı dolayısıyla toplantı ve eğlence yapan müslümanlar, bu eğlencelerde ayrıca hiçbir haram işlemeseler dahi, kökeni dinî (İslâm'dan başka ve ona göre bugün mûteber olmayan bir dîne dayalı) olan bir faâliyete katıldıkları ve başka dinden olanlara dinle ilgili bir konuda benzer hale geldikleri için günah işlemiş olurlar Yukarıda kaynağını verdiğimiz, Bir din ve kültür topluluğuna kendini benzetenler onlardan sayılırmeâlindeki hadîs bu davranışı yasaklamaktadır
Yılbaşı, takvim, tarih, tatil, eğlence, şenlik ve bunlarla ilgili âdetler bir milletin kültürüdür Kültür din ve ideolojinin bedenlenmesi, ete kemiğe bürünmesidir Bu ikisini birbirinden ayırmak mümkün değildir Eğer birileri din ile kültürü birbirinden ayırmaya, aralarındaki bağı koparmaya kalkışırsa zor olmakla beraber bunu yapabilirse kültür ile beraber dîni de değiştirme yoluna girmiş olur Bedenini parça parça kaybeden din gider (milletin hayatından çıkar) onun yerine yeni kültürün dîni veya dinsizliği gelir Kültür ile din arasında böyle bir bağ bulunduğuna göre; kültürün değişmesi dîni yakından ilgilendirir İslâm'ın beş temel amacından biri dîni (müslümanların hayatında İslâm'ı) korumaktır İslâm'ın korunmasını olumsuz etkileyen bir davranış, bir kültür değişimi, bir kültür taklidi haramdır, bazan bununla da kalmaz dinden çıkma sonucunu doğurur
Sevgili Peygamberimiz (sav) Medine'ye göçünce, burada öteden beri iki bayramın bulunduğunu ve bu bayramlarda kutlama yapıldığını öğrendi Bayramlar, dînin etkilenmesi bakımından önemli kültür unsurları olduğu için bunları değiştirdi ve yerlerine Ramazan ile Kurban bayramlarını tebliğ etti Daha pek çok hadîste, başka dinlerle ilişkisi veya sembolik değerifonksiyonu bulunan âdet ve uygulamaları müslümanlara yasakladı
Yılbaşında Müslüman olmanın gereği nedir?
Hepimiz Müslümanız elhamdülillâh Ama hepimiz Müslümanlığımızın icabını yaşamıyoruz maalesef
Biz, Müslümanlığın icabını yaşama hâline “dindarlık diyoruz Kim inandığı gibi yaşıyorsa, ona dindar insan sıfatını takıyor, dindar adam, diye yâd ediyoruz Bu sıfat onun hakkıdır zaten
Siz dindarlığı, zamanın kötülük ve fitnesine karşı giyilen koruyucu bir zırh olarak da kabûl edebilirsiniz
Aslında dindarlık, sahibini sadece âhirette Cennet’e koyan bir yaşama tarzı olmakla kalmayıp, dünyada da huzura, saadete sevkeden bir yaşama tarzıdır
Nitekim İsa Peygamber’in doğumu ile Hazreti Muhammed’in hicretine başlangıç olan yılbaşlarında dindar olanla olmayanın yaşayışını ibretle seyrediyorsunuz
Dindar olanlar, yılbaşı gecelerinde düşünüyorken, şuur altında bile olsa diyorlar ki:
— Yılbaşı gecesinin mânası, sayılı ömür senelerinin birinin daha bitmesi, ölüm denen kesin âkıbete biraz daha yaklaşılması, gençlik günlerinin tükenip, ihtiyarlık demlerinin gelmesi demektir Nitekim her yılbaşında siyah saçlara biraz daha aklar düşüyor, akların sayısı da biraz daha çoğalıyor
Öyle ise, böyle gecelerde daha çok sefalete, daha çok sefahete düşmek yerine; daha çok âhirete, daha fazla ebedî âleme meyili olmak lâzımdır Zira bu hızlı gidiş, ister ikrar et, ister inkâr kabire, öteki dünyaya doğrudur
İşte dindarlık böyle düşündürüp, böyle tedbirli hareket ettirdiği içindir ki, dindar insanın, geçen senelerinden pişmanlığı azdır Ama kendisini dinî ölçülerle kayıtlı görmeyen başıboş insanlarda ise her yılbaşında böyle bir muhakeme ve düşünceden eser yok Tam bir şuur ve idrak mahrumiyeti içindeler Ölüme bir sene daha yaklaşmanın delilini teşkil eden gecede, hem ahlâkından, hem mâneviyatından, hem de parasından zararlar görmekte, fireler vermekte, pişman olacağı fiilleri çoğaltarak işlemekteler Birkaç saatlik bu eğlence ve sefahetin arkasından ömür boyu üzüntü ve pişmanlıklar gelmekte
Onu böyle ömürboyu pişmanlıklara sevkeden şey, İslâm’ın icabını yaşamayışında, yâni, dindar olamayışındadır
Şâyet dinin emirlerine sadık kalacak bir iman kuvveti, dindarlık emâresi kazanabilse, her yılbaşı, tam aksini düşünmesine, kendisine çekidüzen verip iman ve ahlâk bakımından yükselmesine sebep olacak, geçmişinden pişmanlık duyan bir sefahet ve sefalete düşmeyecek
Demek ki, yılbaşı gecelerinde kimilerini o hâle düşürüp, kimilerini de bu duruma çıkaran şey, dindar olup olmamaktan başka birşey değildir
Anlaşılan, şahsı düşündürüp, mes’ud ve bahtiyar kılan şeyin dindarlık olduğu kesindir
Ferdi muhakemesizleştirip sefalete itenin de dinde lâubalilik olduğu bir vakıadır
Demek imtihan dünyasıdır bu Her ikisine de yol açık İsteyen oraya, dileyen de buraya yönelir Kimi yılbaşında şuurunu iptal eder Kimi de ihyâ
Biz şükrederiz dindarlığımıza, hamd ederiz bizi böyle düşündürüp, amel ettiren Rabbimize
Bizim yılbaşı anlayışımız ne olmalıdır? Ölmeden önce hesaba çekilmek için ne yapmak gerekir?
Bazıları yılbaşını, 'vur patlasın çal oynasın' düşüncesizliğine dönüştürüyorlar, sanki ömürlerinden bir sene gitmemiş, aksine bir sene kazanmışlar gibi sevinç çığlıkları atarak işi sarhoşlaşmaya kadar götürüyorlar
Herhalde kaybettikleri bir yılı düşünmemek için başvuruyorlar böylesine şuur ve muhakeme iptaline
Harcanan vakti nakitten de kıymetli gören İslam büyükleri ise böylesine bir şuur iptaline asla rıza göstermiyorlar, aksine kaybettiğimiz yılın sonunda tam bir nefis muhasebesine girmemizi, harcadığımız seneyi nasıl bir yaşantı içinde tükettiğimizin muhasebesini yapmayı ısrarla tavsiye ediyorlar İsterseniz bir de onları dinleyelim de nasıl bir muhasebe ve muhakeme içinde olmamız gerekiyor, harcadığımız yılın sonunda görelim
Hicri 334 senesinde Bağdat'ta vefat etmiş olan büyük mutasavvıf Şibli Hazretleri, Bağdat halkına yaptığı her konuşmasına şu sözlerle başlıyordu:
Ömürlerinden bir seneyi daha tüketerek varacakları sona biraz daha yaklaşan ahiret yolcuları! Yaklaştığınız yerde hesaba çekilmeden önce burada kendinizi hesaba çekin!
Her vaazına bu cümleyle başlayan Şibli Hazretleri'ne bir hürmetkârı, bir gün şöyle bir soru sordu:
Hep 'Ahirette hesaba çekilmeden önce kendinizi dünyada hesaba çekin!' buyuruyorsunuz Dünyada kendimizi hesaba çekerek yaşarsak sanki ahirette hesaba çekilmeyecek miyiz?
Evet, dedi, burada hayatını hesaba çekerek yaşayan, orada hesaba çekilmeyebilir Efendimiz (sas) Hazretleri; Ahirette hesaba çekilmeden önce dünyada kendinizi hesaba çekin!buyuruyor, öyle ise burada hayatını hesaba çekerek yaşayan orada hesaba çekilmeyebilir En azından hesabını kolay verir Bunun üzerine soru sahibi, kendini burada hesaba çekerek yaşamaya başlar İbadetlerini eksiksiz yerine getirme gayretine girer Günahlardan kaçınıp sevaplarını, hayır hasenatlarını çoğaltma titizliğine yönelir Yani ahirette hesabını veremeyeceği işleri dünyada yapmama kararı alır Böylece hayatını tam bir şuur içinde hesaba çekerek yaşamaya başlayan genç, bir gece rüyasında hocası Şibli Hazretleri'ni beyaz bir ata binmiş, bulutlara, yukarı uçup gidiyor halde görür Arkasından seslenir:
Hocam bekle ben de geleyim seninle! Şibli Hazretleri'nin cevabı kesin: Ben bu hapishaneden bir kurtuldum, bir daha bekler miyim burada?
Bu rüyanın manasını öğrenmek için sabah ilk iş olarak üstadını ziyarete giden talebesi, hocasının kapısında cenaze hazırlığını görünce, onun dünya hapishanesinden gece kurtulup ahiret saraylarına doğru uçtuğunu anlamakta gecikmez Ama çok üzülür bu ani gidişine de o günün akşamında Rabb'ine dua ve niyazda bulunarak üstadını rüyada görme niyetiyle yatağına uzanır, az sonra kendisini hocasının huzurunda bulur İlk sorusu, vaazlarında tekrar ettiği cümle olur:
Sen dünyada kendini hesaba çekerek yaşardın, orada hesaptan kurtuldun mu, durum nasıl? İmam tebessüm ederek cevap verir in beni hesaba çekmek üzere karşıma geçtikleri sırada Rabb'imden hitap geldi:
O kuluma hesap sormayınız Çünkü o hesabını yaparak yaşadı, buraya temiz bir amel defteriyle geldi! Siz onun amel defterine bakın yeter, hesabını göreceksiniz orada Şibli Hazretleri, talebesine; Siz deder, kendinizi orada hesaba çekerek yaşayın Hesabını veremeyeceğiniz işlerle gelmeyin buraya Size de; 'O kulum hesabını yaparak yaşadı, temiz bir amel defteriyle geldi buraya, defterine bakın yeter', denebilir!
Ne dersiniz? Biz de harcadığımız sene sonunda, harcayacağımız senenin de başında kendimizi bir hesaba çeksek mi? En azından hesabını veremeyeceğimiz yanlışlarımız olduysa, tövbe, istiğfarla onları terk etme kararı alsak mı? Yapamadığımız ibadetlerimizi, hizmetlerimizi yapma azmine girsek mi? Yılbaşında bari bu muhasebeyi yapsak mı? Yoksa boş mu ver? Ömrümüzden bir sene daha gittiği halde, sanki bir sene daha kazanmış gibi 'vur patlasın çal oynasın' düşüncesizliğine düşenlere biz de katılarak malum tekerlemeyi biz de mi tekrar etsek?
Ayağını sıcak tut başını serin, hayatını yaşa düşünme derin! Fakat unutmamak gerek ki, hayatını düşünmeden yaşayanların sonunda duydukları pişmanlık çok derin oluyor; ama bu derin pişmanlığın hiçbir faydası olmuyor Öyle ise gelin biz hayatımızı düşünerek, hesabını yaparak yaşama kararı alalım yeni yılımızda Hesabını verebileceğimiz nice yeni yıllar dileğimle (Ahmed Şahin)