Yirmibin Altin +1Yirmibin Altın Hazreti Ebû Bekir ratüm mülk ve mülkünü fîsebilillah sadaka verip, bir hırka ile evinde otururken, bir kimse gelip, kapıyı çaldı Hazreti Ebû Bekir dışarı çıkıp, kapıda duran kimdir diye bakdı Ne istersin Yâ Ebâ Bekir! Onikibin akça borcum var Bugün vermemin son günü Muhakkak vermem lâzım Hemen, lutf ve kerem edip, benim bu borcumu ödeyip, beni kurtar Görmez misin beni, bütün malımı, giyeceklerimi Allahü teâlâ yoluna verdim Hattâ arkamdaki elbisemi de bir fakîre verdim Şu Anda bir hırka giyip, oturuyorum Mal ve giyecek kalmadı Senin borcunu nereden ödeyeyim Biliyorum ve işitdim fakat, sende mal kaldı Senin fadlından ümîd ederim oysa, benim bu borcumu ödeyesin Hazreti Ebû Bekirin yapacak bir şeyi kalmadı Bir yehûdîye vardı Onikibin akçe istedi İnşâallahü teâlâ yarın öğleden sonra malını vereyim Yâ Ebâ Bekir, yarınki gün malımı bulup vermez isen, ne olur Eğer yarın öğleden sonradan senin malını bulup, vermezsem, kendimi sana esir eyledim Dilersen satıp, parasını al, istersen beni köle gibi kullanırsın Bu kontrat üzerine o yehûdî çıkarıp, hazreti Ebû Bekire onikibin akçe verdi Ebû Bekiri Sıddîk 'radıyallahü anh' da o akçeyi o borçlu fakîre verip, Borcunu ver, dedi Kendisi, oturup, Allahü teâlâ hazretlerine tevekkül eyledi Yarın zamanında ödemeği va'd etdiğim, bu borcu ben nereden alıp, ödeyeceğim, diye düşündü Hiçbir çâre bulamadı Varıp, o yehûdîye esir olayım diye kalbinden geçdi Bu şekilde düşünürken, hazreti Âişenin evine vardı Selâm verip, Yâ kızım Âişe Ukala ol ama, dün bir yehûdîden onikibin akçe alıp, bir fakîrin borcunu ödedim Bugün öğleden sonra, akçeleri ödemem lâzım Akçeleri bulup, ödemezsem, kendi nefsimi o yehûdîye verdim Hemen vâcib oldu oysa, kendimi o yehûdîye esir eyliyeyim Yâ kızım, âhıret hakkını halâl eyle Sağ ve asân ol Ben gidiyorum Hazreti Âişenin 'radıyallahü teâlâ anhâ' kalbi mahzûn olup, ağladı İkisi berâber ağladılar Hazreti Ebû Bekir kızının yanından ağlıya ağlıya çıkdı, gitdi Hazreti Âişe annemiz ağlarken, mübârek gözünden bir damla yaş indi Yere düşdü Yargı Sübhânehü ve teâlâ hazretlerinin kudretinden bir nûrânî cevher millet oldu Hazreti Âişe bu cevheri görüp, sevindi Babasını çağırdı Hazreti Ebû Bekir dönüp geldi Ne dersin yâ kızım! Allahü teâlâ bana acıma eyledi Gözümün yaşından bir cevher yaratdı Şu Anda var, bu cevheri alıp, pazara götür, satıp, borcunu edâ eyle Ebû Bekiri Sıddîk da o cevheri alıp, pazara gitdi Hak Sübhânehü ve teâlâ, Cebrâîl aleyhisselâma emr eyledi ki, Yâ Cebrâîl, Habîbim ve Resûlüm Muhammed Mustafânın zevcesi Âişenin göz yaşından kudretim ile bir cevher ahali eyledim Kulum Ebû Bekir o cevheri, pazara satmağa gidiyor Derhal çabuk var Cennetde, kudret hazînemden yirmibin altın al Bir nûrdan tabak içine koyup, Ebû Bekirin önüne var O cevheri satın al Bana getir fakat, o cevher bana gerekdir Arşıma o cevheri koyayım ancak, onun nûru arşımda ışık saçsın Ve de mü'min kullarımın kabri o cevher ile münevver olsun aydınlansın Cebrâîl aleyhisselâm da yetişip, Cennetin hazînesinden yirmibin altını, bir nûrdan tabak içine koydu İnsan sûretinde, hazreti Ebû Bekirin pazar içinde önüne geldi Yâ Ebâ Bekir! Elindeki nedir, satar mısın Satarım Kaça verirsin Onikibin akçaya veririm Bunun değeri onikibin akça değildir Yirmibin altın vereyim Eğer o fiyâta alır isen sen bilirsin Hemen aç eteğini Ebû Bekir hazretleri eteğini açdı Cebrâîl aleyhisselâm eteğine altınları dökdü Hazreti Ebû Bekir alıp, evlerine geldi Gördü fakat, akça aldığı yehûdî kapı önüne gelmiş Çağırıp der ancak, Yâ Ebâ Bekir, gel akçamı ver; yâhud kölemsin; seni hizmetde kullanırım Ebû Bekir hazretleri, arkasında varınca; o yehûdî ayak sesini duyup, arkasına bakdı Fark Etti ki, gelen Ebû Bekirdir Yehûdîye dedi oysa, Aç eteğini Açdı O yirmibin altını yehûdînin eteğine dökdü Yehûdî dedi ancak, Bu altın nedir Yirmibin altındır Borcuna tut Senin bana borcun onikibin akçadır Bu altın senin akçenin berekâtıdır Sonradan o yehûdî altının birini eline aldı Fark Etti ki, bir yanında, (Lâ ilâhe illallah, Muhammedün resûlullah) yazılı Öteki tarafında (Kulhüvallahü ehad sûresi) yazılmış Kudret kalemi ile yazı yazılı Yehûdînin kalbine bir hâl gelip, hidâyeti rabbânî yetişdi Dedi ancak, Yâ Ebâ Bekir! Bildim oysa, senin dînin hakdır, gerçek evliyâsın Muhammed aleyhisselâm da yargı Peygamberdir Şehâdet kelimesi söyleyip, sadakatle müslimân oldu O altını din aşkına cümle fakîrlere dağıtdı Kendisi ehli havâsdan oldu 'radıyallahü anh' Ma'lûmdur ancak, Ebû Bekir 'radıyallahü teâlâ anh' hazretlerinin menâkıbı ve keşfi ve kerâmetleri nihâyetsizdir Had ve hudûdu mümkin değildir