iltasyazilim
FD Üye
Yusuf Kaplan Kimdir Hayatı
Yusuf Kaplan Kimdir
Yusuf Kaplan Biyografisi
Yusuf Kaplan kimdirYusuf Kaplan hayatı,biyografisi( 1964)
1964 yılında Şarkışla'da doğdu Birincil, orta ve lise öğrenimini Kayseri'de tamaladı
1986 yılında Dokuz Eylül Üniversitesi, Güzel Sanatlar Fakültesi, Sahne ve Görünüm Sanatları Bölümü, SinemaTV Esas Sanat Dalından mezun oldu Üniversite öğreniminden sonra İngiltere'ye gitti 1989 yılında MEB'dan İngiltere'de master+doktaragerçekleştirmek üzere burs kazandı 1991 yılında East Angila Üniversitesi'nde StoryTelling and MythMaking Medium: Televisionadlı master tezi hazırladı 1992 yılının Nisan ayında Londra'da Londra Üniversitesi ve Middlesex Polytechnic 'te Dr Roy Armes'ın danışmanlığında doktara yapacak
İlim ve Sanat, Yedi İklim, Arşiv, Kitap Dergisi, Girişim, İslam, Kadın ve Aile gibi dergilerle Vakit ve Milli Gazete gibi jurnal gazetelerde dağıtılmış yazı, röpörtaj ve çevirileri yayımlandı Focault, Baudrillard, Kundera, Eco ve John Berger gibi yazan ve düşünürlerden çeşitli çeviriler yaptı
3 yıl Umran Dergisi'ni yönetti Halen Data Üniversitesi'nde öğretim üyeliği yapmakta ve Yeni Şafak Gazetesi'nde yazmaktadır
Bilimsel Çalışmaları
The Discourse of the Discourse of Landscape(AvantGarde Sinema Üstüne); John Grierson and British Documentary Film Movement; Editing, Space and Time in Porter's Films; Narration and Space in Expressionist German Sinema; Enformasyon Devrimi Efsanesi (derleme eser ve çeviri), Kayseri: Rey Yayınları, 1991; Afrikalılar: Üç Farklı Kültürel Miras, (çeviri), Prof Ali Mazrui, İstanbul: İnsan Yayınları, 1992; Bilgeliğin Yedi Direği, Lawrence, (çeviri) Kayseri: Rey, 1992; Tarihin Sonu mu? Francis Fukuyama (çeviri) Kayseri: Rey, 1992
HAKKINDA YAZILANLAR
YUSUF KAPLAN VE BİR UYGARLIK TASAVVURU
Cem Sökmen
Yaşam Öyküsü Tahlil sayı 10 NisanMayıs 2004
Yusuf Kaplan çıktığı medeniyet tasavvuru yolculuğunda Hadid Suresinin 25 ayetindeki kitap, mizan ve hadid dinamiklerini esas esaslar olarak belirliyor Ve ‘egemen kültürle yüzleşme yanıt üretme meydan okuma ’dan oluşan üç ayaklı bir hareket tarzını öngörüyor “Başkalarının ürettiklerini tüketmekle yetinen toplumların varolabilmeleri iddia ve laf sahibi olabilmeleri, dolayısıyla konuşabilmeleri, özgün şeyler söyleyebilmeleri, özne olarak hayata müdahele edebilmeleri, kişiliklerini, kimliklerini, onurlarını ve varlıklarını koruyabilmeleri olası mü? Eğer Yusuf Kaplan ’ın sorduğu bu soruya, önemli, anlamlı ve arkadaşça bir cevap verme mesuliyetini üzerimize alırsak ne yapmamız gerektiğini de bu sorunun içeriğinden çıkarabiliriz Bugünün dünyası ne yazık fakat başat olan Batı uygarlığının yaydığı sahte kültürle kitlelerin sele kapılıp gittiği bir hali yaşıyor Amerika ’da üretilip kitle irtibat araçlarıyla bütün dünyaya yayılan sahte kültür insanın varoluşunu anlamlandırabilmek için zorunlu birikimden, perspektiften yoksun olan millet için dünyanın neresinde olursa olsun benzer sloganların, kelimelerin civarda yaşamayı getiriyor Bu sahte kültürü sorgulayabilecek altyapıya, tarihi birikime ve derinliğe sahip olan ülkeler ise ne yazık ki kendi potansiyellerinden habersiz bir şekilde yaşayıp gidiyorlar
Medya çağını yaşıyoruz Medya ve meydana getirdiği kamuoyu bizi düşüncesiz bilgi bombardımanına tutup yanıbaşımızda, gözümüzün önünde akım eden hadiseler hakkında düşünememize ve bir söylev geliştirememize sebep oluyor Kendisine ait bir perspektif geliştiremeyenler veya bunun çabasında olmayanlar nesneleşiyorlar, kesintisiz silinen her yerde doldurulan hafızalarıyla olayların akışında sürüklenip gidiyorlar Bu nesneleşme ve sürüklenme insanı duyarsızlaştırıyor ve yabancılaştırıyor Bu insan için bundan böyle popüler olan her olgu tartışılmaz dürüst olarak anlaşılıyor
Çağın sorunlarını, çağın ruhunu kavramadan yol alabilmek fazla zorlama Önce yaşadığımız kimlik sorunu ve uygarlik buhranı içten doğru anlaşılacak daha sonra İslam ’ın temel kaynaklarına gidilerek, bu kaynaklardan hareketle yaşadığımız zamanın sorularına çözüm olacak cevaplar üretilecek Uygarlik perspektifine sahip olunmadan yapılan etkinlikler İslam ’ın kültürel, toplumsal, ekonomik, siyasal alanlardaki öneri ve tespitleri ortaya konamayacak biçimde sığ anlaşılmasına sebep olacaktır Bu kavrama bize ait kültürü, medeniyeti ve bu medeniyetin hayatın dağıtılmış sahalarında ortaya koyduğu üretimlerini anlayışlı olmak yerine birkaç saatlik sohbetlerle sınırlanabilecek şekilde anlaşılmasına sebep olur Amaç haritaları ortadan kaldırılınca insan varoluşunu anlamlandırmak için birinci özelliği sathilik olan etkinlik ya da alaka alanlarına başvuruyor Bir futbol takımı, bir şarkıcı, bir sinema oyuncusu kısacası medyaların aralıksız gözümüzün önüne dayadığı ne varsa bunlar belirleyici oluyor az daha putlaşıyor Batı ’nın hesaplı gücünün artmasıyla tüm dünyayı sömürerek oluşturduğu inşa ve dünya görüşü bundan böyle bana kalırsa bu dünya nimetlerini paylaşan Batı insanını hoşnutluk etmiyor Yaşanan us tutulması ve zihni körleşme baskın kültüre alternatif bir dünya görüşünün kurulmasına olan ihtiyacı her geçen gün arttırıyor Batı kültürü dünyaya belirli doğrular bütünü olarak yaydığı eğitim paradigmasıyla öbür kültür ve medeniyetlerin bırakın acilen varlık göstermesini geçmişteki varlıklarını da inkar ediyor, değil sayıyor Sahip olduğu ekonomik zorlama, kamuoyu ve medya gücü doğru dünya tarihini kendisi civarda bitmiş yazıyor Bu çerçevede önceden etkili olmadığı vakit ve mekanlarda kendisini etkili gösterip o zamanın hakimlerini ise yok sayıyor, en iyi ihtimalle de önemsizmiş gibi gösteriyor Yusuf Kaplan “Geleneği olmayanın geleceği yoktur, asl olan bir gelenek oluşturmaktır diyor Batı hegemonyasının dünya tarihine, dünya kültür tarihine uyguladığı bu silici tavırdan bizlerinde ders çıkarması gerekiyor Bu dersin bir tarafı bize verilenlerle yetinmeyerek kişisel gayretimizle alternatif bilgiye ulaşmak ve bu bilgiyi dağlamak Bugün zihnimizde Batı kültürüne ait posası çıkmış bir sürü kalıbın bulunabileceğini iyi anlayışlı olmak gerekir Nasıl Olursa Olsun bundan dolayı Yusuf Kaplan “Çağı ve çağın sorunlarını oluşturan Batılı kavram ve kurumları geriye doğru iz sürerek paradigmatik bir okumaya, yapı çözümüne tabi tutmazsak esaslı şeyler söyleyemeyiz diyor Bunu yapamazsak irade demeç edecek bir kendine güven ve istikamet şuurunu sağlayabilmek çok zordur Sahip olmamız gereken özgüveni ancak birikimimizle bugünümüz ve geleceğimiz arasında sarsılmaz bir köprü kurarak, uygarlik eksenli düşünceyi inşa ederek kazanabiliriz Burada hocanın aralıksız altını çizdiği Osmanlı Misyonunu, Osmanlı tecrübesi gibi bir organizasyonu bu milletin buluş ettiği gerçeğini hatırlamanın ve daima hatırda tutmanın ne dek zorunlu olduğu ortaya çıkıyor Türkiye ’nin bölgesel zorlama olması hedefine sahip olmak derhal küreselleşme ve ulus devlet çerçevesinde yapılan tartışmalarda alınan tavırlara göre daha ayrı bir arkadaki plana dayanıyorBu maksat Türkiye ’nin küresel emperyalizmle olan mücadelesinde,varlığını batı hegemonyasının antiliğinde bulmanın aksine kendi rotasına, kendi dünya görüşüne sahip bir alternatif inşa kurmasını öngörüyor
Bu, bir içe kapanmayı, üçüncü dünyacılığı değil aksiyoner ve kurucu olmayı özne olmayı dikkat çekici ediyor Kendisinden vazgeçmiş, kendi kaderini başkalarının eline terketmiş, biz adam olmayız psikolojisinde yaşamış bir Türkiye ’nin yerine var olduğu coğrafyada büyük oynama iradesini gösteren Türkiye ’ yi düşünüyor
Üretmeden bu coğrafyada ayakta kalmak muhtemel değildir Kendi içine kapanan bir antisömürgeci konuşma yalnızca bu günü kurtarır Zaten gücünü kendisinden almayan bir tavrın önemli tesirler yapabilmesi olası değildir Türkiye ’nin tarihini yapan bütün dinamiklerle yüzleşerek yürümek gerekiyor Bu yüzleşmeyi, bu yalınlaşmayı gerçekleştiremeyenler kendileriyle başlayıp kendileriyle biten sloganları seslendirmekten öte bir vazifeye sahip olamayacaklardır
Geleneği olmayan elenmeye mahkumdur diyerek Selefiliğe, İslam ’ı protestanlaştırma projesi tespitini ortaya koyarak da Yeniİslamcılık akımına gösterdiği söylev onun hem genel esaslara keza de 1500 takvim zincirin kopmamasına, o bütünlüğe ne kadar büyük bir hassasiyetle yaklaştığını gösteriyor Bugünün dünyasında hakim olan Batı uygarlığının ve zihniyetinin aleyhinde bir kuvvet olarak ortaya çıkabilmek yani sağlam alternatifi teşkil olabilmek herşeyden evvel İslam ’la manasını bulmuş tüm bir mazinin, kültürel hafızanın dürüst dürüst bilinmesine ve her yerde zihinleri yapı edici kaynak haline getirilmesine bağlıdır İslam medeniyetinin iddiadan ayla geçirilebilmesi için geçmişten bugüne aktarıldığında fayda verebilecek zerre dek data deha işlenip ortaya konmalıdır İslam ’ı bir dünya görüşü, anlam haritalarımızın kaynağı olarak kabul ettiğini söyleyenler katiyen içinde bulundukları cemaat ya da grubun olabildiğince pozitif zikretmek suretiyle İslam ’ın birleştiriciliğine ve bütünleştiriciliğine zarar vermemelidirler Bu kendi grubunun öncüleyen tavrın insanları götürdüğü diğer bir yanlış da İslam tarihini cemaatin tarihine indirgeyerek kültürel ve tarihi devamlılığımıza darbe vuran bir “milat yapı etmektir Buna fakat “Bindiği dalı kesmek denir İşte bu noktada Yusuf Kaplan ’ın kurduğu terkip, gösterdiği medeniyet eksenli bütünleştirici konuşma bizi us geleneğimiz namına umutlandırıyor Onun Fatih Sultan Mehmet ile Necip Fazıl ’ı benzer kader çizgisinde buluşturan, bizleri de benzer çilelere ve benzer rüyalara ağırlama eden ruh ve tefekkkür derinliği akıl hayatımızın derinleşmesini sağlıyor
Yusuf Kaplan yazılarında isimlerini zikrettiği, alıntılar yaptığı yerli ve tanıdık olmayan düşünürlerle önümüze çok geniş bir çerçeve ve ufuk koyuyor Sezai Karakoç, Nurettin Topçu, Necip Fazıl, Cemil Meriç, Erol Güngör, Said Nursi, Turgut Cansever, İsmet Özel, Şerif Mardin, Ahmet Davudoğlu, İsmail Kara onun Türkiye ’de fikrin ve zihin üretiminin temel taşları olarak gördüğü isimler Lacan, Weber, J Gray, A Toynbee, Baudrillard, Millbank, Dawson, Foucault, L Mumford, W Mc Neill, P Virilio ise hocanın bize tanıttığı okuyucularıyla tartıştığı tanıdık olmayan isimlerden bazıları Böylece Yusuf Kaplan yerli ve yabancı isimlerle önümüze büyük bir çerçeve koyuyor ve medeniyet tasavvuru projesinin gıda kaynaklarını bize gösteriyor Dünyaya asil şeyler söyleyebilmek için dosdoğru ve geniş ufuklu bilgilenme şart Bu bilgilenmeyle birlikte uygarlik perspektifinin kazanılması bundan böyle düşüncenin üretilmesini ve İslam ’ın dünya görüşünün, uygarlik birikiminin arıtılmış bir şekilde ortaya konulmasını gerektirecektir Uygarlik tasavvurunun esas hedefi olan “Uzun soluklu, kapsamlı bir entelektüel silkinme; kalıcı bir ilim, hafıza, kültür sanat ve siyaset dili söylemi ve geleneği geliştirme projesi bir öncü kuşak göre gerçekleştirilecek Yusuf Hoca kendisine Necip Fazıl ’a hitaben “Üstad müsterih ol! dedirtecek olan öncü kuşağın özelliklerini ve gayesini ise şöyle açıklama ediyor; “Mevlana ’nın pergel metaforunda imajinatif bir şekilde açıklama ettiği gibi bir ayağı ile sağlam ve muhkem bir şekilde buraya, İslam ’a basan diğer ayağı ile de hakim kültür ilk kez olmak üzere tüm kültürlere, dünyalara ve ufuklara açılabilecek bir öncü kuşağın hazırlanması kaçınılmazdır Gönül, hafıza ve eylem eri olması beklenen öncü kuşaklar bizi tarihte tatile çıkmaktan kurtarmak için,bu toplumun geleceğe güvenle bakabilmesi, yönünü görev edebilmesi için sahip olduğumuz imkanları, esas dinamiklerimizi, amaç haritalarımızı ortaya çıkarıp işleyecekler
Bu çabalar bize uygarlik perspektifini içeren şahsi gayretlerin hem çoğalmasına keza de bu şahsi gayretlerin müesseseleşebilmesine ihtiyacımız olduğunu gösteriyor
Nesneleşmemek, kendi kendimizi sömürgeleştirmemek için özne olmanın yollarını araştırmamız gerekiyor Kitle kültürünün yansıtıcısı kurmaca hayatları yaşamak yerine kendi hayatımızı yaşama iradesini uygulamak gerekiyor Bir yazısında ‘Büyük buhran anları büyük arayışları da beraberinde getirir ’ diyorişte ana mesele o arayışı gerçekleştiren özne olmaktır Tespitlerle birlikte fakat önerge sahibi olanlar büyük dönüşümler meydana getirebilir Yusuf Kaplan “Büyük rüyalar, büyük fikir oluş ve varoluş çilelerinden daha sonra amaç kazanabilir ve hayata geçirilebilir Oysa elem üzerine yapı edilmeyen rüyalar aşk derecesinde benimsenemez, büyük doğumlara ve dönüşümlere asla zemin hazırlayamazlar diyor Bize de büyük zihin, oluş ve varoluş çilesinin taliplerine aşkınız daim olsun çağırmak düşüyor *
Yusuf Kaplan Kimdir
Yusuf Kaplan Biyografisi
Yusuf Kaplan kimdirYusuf Kaplan hayatı,biyografisi( 1964)
1964 yılında Şarkışla'da doğdu Birincil, orta ve lise öğrenimini Kayseri'de tamaladı
1986 yılında Dokuz Eylül Üniversitesi, Güzel Sanatlar Fakültesi, Sahne ve Görünüm Sanatları Bölümü, SinemaTV Esas Sanat Dalından mezun oldu Üniversite öğreniminden sonra İngiltere'ye gitti 1989 yılında MEB'dan İngiltere'de master+doktaragerçekleştirmek üzere burs kazandı 1991 yılında East Angila Üniversitesi'nde StoryTelling and MythMaking Medium: Televisionadlı master tezi hazırladı 1992 yılının Nisan ayında Londra'da Londra Üniversitesi ve Middlesex Polytechnic 'te Dr Roy Armes'ın danışmanlığında doktara yapacak
İlim ve Sanat, Yedi İklim, Arşiv, Kitap Dergisi, Girişim, İslam, Kadın ve Aile gibi dergilerle Vakit ve Milli Gazete gibi jurnal gazetelerde dağıtılmış yazı, röpörtaj ve çevirileri yayımlandı Focault, Baudrillard, Kundera, Eco ve John Berger gibi yazan ve düşünürlerden çeşitli çeviriler yaptı
3 yıl Umran Dergisi'ni yönetti Halen Data Üniversitesi'nde öğretim üyeliği yapmakta ve Yeni Şafak Gazetesi'nde yazmaktadır
Bilimsel Çalışmaları
The Discourse of the Discourse of Landscape(AvantGarde Sinema Üstüne); John Grierson and British Documentary Film Movement; Editing, Space and Time in Porter's Films; Narration and Space in Expressionist German Sinema; Enformasyon Devrimi Efsanesi (derleme eser ve çeviri), Kayseri: Rey Yayınları, 1991; Afrikalılar: Üç Farklı Kültürel Miras, (çeviri), Prof Ali Mazrui, İstanbul: İnsan Yayınları, 1992; Bilgeliğin Yedi Direği, Lawrence, (çeviri) Kayseri: Rey, 1992; Tarihin Sonu mu? Francis Fukuyama (çeviri) Kayseri: Rey, 1992
HAKKINDA YAZILANLAR
YUSUF KAPLAN VE BİR UYGARLIK TASAVVURU
Cem Sökmen
Yaşam Öyküsü Tahlil sayı 10 NisanMayıs 2004
Yusuf Kaplan çıktığı medeniyet tasavvuru yolculuğunda Hadid Suresinin 25 ayetindeki kitap, mizan ve hadid dinamiklerini esas esaslar olarak belirliyor Ve ‘egemen kültürle yüzleşme yanıt üretme meydan okuma ’dan oluşan üç ayaklı bir hareket tarzını öngörüyor “Başkalarının ürettiklerini tüketmekle yetinen toplumların varolabilmeleri iddia ve laf sahibi olabilmeleri, dolayısıyla konuşabilmeleri, özgün şeyler söyleyebilmeleri, özne olarak hayata müdahele edebilmeleri, kişiliklerini, kimliklerini, onurlarını ve varlıklarını koruyabilmeleri olası mü? Eğer Yusuf Kaplan ’ın sorduğu bu soruya, önemli, anlamlı ve arkadaşça bir cevap verme mesuliyetini üzerimize alırsak ne yapmamız gerektiğini de bu sorunun içeriğinden çıkarabiliriz Bugünün dünyası ne yazık fakat başat olan Batı uygarlığının yaydığı sahte kültürle kitlelerin sele kapılıp gittiği bir hali yaşıyor Amerika ’da üretilip kitle irtibat araçlarıyla bütün dünyaya yayılan sahte kültür insanın varoluşunu anlamlandırabilmek için zorunlu birikimden, perspektiften yoksun olan millet için dünyanın neresinde olursa olsun benzer sloganların, kelimelerin civarda yaşamayı getiriyor Bu sahte kültürü sorgulayabilecek altyapıya, tarihi birikime ve derinliğe sahip olan ülkeler ise ne yazık ki kendi potansiyellerinden habersiz bir şekilde yaşayıp gidiyorlar
Medya çağını yaşıyoruz Medya ve meydana getirdiği kamuoyu bizi düşüncesiz bilgi bombardımanına tutup yanıbaşımızda, gözümüzün önünde akım eden hadiseler hakkında düşünememize ve bir söylev geliştirememize sebep oluyor Kendisine ait bir perspektif geliştiremeyenler veya bunun çabasında olmayanlar nesneleşiyorlar, kesintisiz silinen her yerde doldurulan hafızalarıyla olayların akışında sürüklenip gidiyorlar Bu nesneleşme ve sürüklenme insanı duyarsızlaştırıyor ve yabancılaştırıyor Bu insan için bundan böyle popüler olan her olgu tartışılmaz dürüst olarak anlaşılıyor
Çağın sorunlarını, çağın ruhunu kavramadan yol alabilmek fazla zorlama Önce yaşadığımız kimlik sorunu ve uygarlik buhranı içten doğru anlaşılacak daha sonra İslam ’ın temel kaynaklarına gidilerek, bu kaynaklardan hareketle yaşadığımız zamanın sorularına çözüm olacak cevaplar üretilecek Uygarlik perspektifine sahip olunmadan yapılan etkinlikler İslam ’ın kültürel, toplumsal, ekonomik, siyasal alanlardaki öneri ve tespitleri ortaya konamayacak biçimde sığ anlaşılmasına sebep olacaktır Bu kavrama bize ait kültürü, medeniyeti ve bu medeniyetin hayatın dağıtılmış sahalarında ortaya koyduğu üretimlerini anlayışlı olmak yerine birkaç saatlik sohbetlerle sınırlanabilecek şekilde anlaşılmasına sebep olur Amaç haritaları ortadan kaldırılınca insan varoluşunu anlamlandırmak için birinci özelliği sathilik olan etkinlik ya da alaka alanlarına başvuruyor Bir futbol takımı, bir şarkıcı, bir sinema oyuncusu kısacası medyaların aralıksız gözümüzün önüne dayadığı ne varsa bunlar belirleyici oluyor az daha putlaşıyor Batı ’nın hesaplı gücünün artmasıyla tüm dünyayı sömürerek oluşturduğu inşa ve dünya görüşü bundan böyle bana kalırsa bu dünya nimetlerini paylaşan Batı insanını hoşnutluk etmiyor Yaşanan us tutulması ve zihni körleşme baskın kültüre alternatif bir dünya görüşünün kurulmasına olan ihtiyacı her geçen gün arttırıyor Batı kültürü dünyaya belirli doğrular bütünü olarak yaydığı eğitim paradigmasıyla öbür kültür ve medeniyetlerin bırakın acilen varlık göstermesini geçmişteki varlıklarını da inkar ediyor, değil sayıyor Sahip olduğu ekonomik zorlama, kamuoyu ve medya gücü doğru dünya tarihini kendisi civarda bitmiş yazıyor Bu çerçevede önceden etkili olmadığı vakit ve mekanlarda kendisini etkili gösterip o zamanın hakimlerini ise yok sayıyor, en iyi ihtimalle de önemsizmiş gibi gösteriyor Yusuf Kaplan “Geleneği olmayanın geleceği yoktur, asl olan bir gelenek oluşturmaktır diyor Batı hegemonyasının dünya tarihine, dünya kültür tarihine uyguladığı bu silici tavırdan bizlerinde ders çıkarması gerekiyor Bu dersin bir tarafı bize verilenlerle yetinmeyerek kişisel gayretimizle alternatif bilgiye ulaşmak ve bu bilgiyi dağlamak Bugün zihnimizde Batı kültürüne ait posası çıkmış bir sürü kalıbın bulunabileceğini iyi anlayışlı olmak gerekir Nasıl Olursa Olsun bundan dolayı Yusuf Kaplan “Çağı ve çağın sorunlarını oluşturan Batılı kavram ve kurumları geriye doğru iz sürerek paradigmatik bir okumaya, yapı çözümüne tabi tutmazsak esaslı şeyler söyleyemeyiz diyor Bunu yapamazsak irade demeç edecek bir kendine güven ve istikamet şuurunu sağlayabilmek çok zordur Sahip olmamız gereken özgüveni ancak birikimimizle bugünümüz ve geleceğimiz arasında sarsılmaz bir köprü kurarak, uygarlik eksenli düşünceyi inşa ederek kazanabiliriz Burada hocanın aralıksız altını çizdiği Osmanlı Misyonunu, Osmanlı tecrübesi gibi bir organizasyonu bu milletin buluş ettiği gerçeğini hatırlamanın ve daima hatırda tutmanın ne dek zorunlu olduğu ortaya çıkıyor Türkiye ’nin bölgesel zorlama olması hedefine sahip olmak derhal küreselleşme ve ulus devlet çerçevesinde yapılan tartışmalarda alınan tavırlara göre daha ayrı bir arkadaki plana dayanıyorBu maksat Türkiye ’nin küresel emperyalizmle olan mücadelesinde,varlığını batı hegemonyasının antiliğinde bulmanın aksine kendi rotasına, kendi dünya görüşüne sahip bir alternatif inşa kurmasını öngörüyor
Bu, bir içe kapanmayı, üçüncü dünyacılığı değil aksiyoner ve kurucu olmayı özne olmayı dikkat çekici ediyor Kendisinden vazgeçmiş, kendi kaderini başkalarının eline terketmiş, biz adam olmayız psikolojisinde yaşamış bir Türkiye ’nin yerine var olduğu coğrafyada büyük oynama iradesini gösteren Türkiye ’ yi düşünüyor
Üretmeden bu coğrafyada ayakta kalmak muhtemel değildir Kendi içine kapanan bir antisömürgeci konuşma yalnızca bu günü kurtarır Zaten gücünü kendisinden almayan bir tavrın önemli tesirler yapabilmesi olası değildir Türkiye ’nin tarihini yapan bütün dinamiklerle yüzleşerek yürümek gerekiyor Bu yüzleşmeyi, bu yalınlaşmayı gerçekleştiremeyenler kendileriyle başlayıp kendileriyle biten sloganları seslendirmekten öte bir vazifeye sahip olamayacaklardır
Geleneği olmayan elenmeye mahkumdur diyerek Selefiliğe, İslam ’ı protestanlaştırma projesi tespitini ortaya koyarak da Yeniİslamcılık akımına gösterdiği söylev onun hem genel esaslara keza de 1500 takvim zincirin kopmamasına, o bütünlüğe ne kadar büyük bir hassasiyetle yaklaştığını gösteriyor Bugünün dünyasında hakim olan Batı uygarlığının ve zihniyetinin aleyhinde bir kuvvet olarak ortaya çıkabilmek yani sağlam alternatifi teşkil olabilmek herşeyden evvel İslam ’la manasını bulmuş tüm bir mazinin, kültürel hafızanın dürüst dürüst bilinmesine ve her yerde zihinleri yapı edici kaynak haline getirilmesine bağlıdır İslam medeniyetinin iddiadan ayla geçirilebilmesi için geçmişten bugüne aktarıldığında fayda verebilecek zerre dek data deha işlenip ortaya konmalıdır İslam ’ı bir dünya görüşü, anlam haritalarımızın kaynağı olarak kabul ettiğini söyleyenler katiyen içinde bulundukları cemaat ya da grubun olabildiğince pozitif zikretmek suretiyle İslam ’ın birleştiriciliğine ve bütünleştiriciliğine zarar vermemelidirler Bu kendi grubunun öncüleyen tavrın insanları götürdüğü diğer bir yanlış da İslam tarihini cemaatin tarihine indirgeyerek kültürel ve tarihi devamlılığımıza darbe vuran bir “milat yapı etmektir Buna fakat “Bindiği dalı kesmek denir İşte bu noktada Yusuf Kaplan ’ın kurduğu terkip, gösterdiği medeniyet eksenli bütünleştirici konuşma bizi us geleneğimiz namına umutlandırıyor Onun Fatih Sultan Mehmet ile Necip Fazıl ’ı benzer kader çizgisinde buluşturan, bizleri de benzer çilelere ve benzer rüyalara ağırlama eden ruh ve tefekkkür derinliği akıl hayatımızın derinleşmesini sağlıyor
Yusuf Kaplan yazılarında isimlerini zikrettiği, alıntılar yaptığı yerli ve tanıdık olmayan düşünürlerle önümüze çok geniş bir çerçeve ve ufuk koyuyor Sezai Karakoç, Nurettin Topçu, Necip Fazıl, Cemil Meriç, Erol Güngör, Said Nursi, Turgut Cansever, İsmet Özel, Şerif Mardin, Ahmet Davudoğlu, İsmail Kara onun Türkiye ’de fikrin ve zihin üretiminin temel taşları olarak gördüğü isimler Lacan, Weber, J Gray, A Toynbee, Baudrillard, Millbank, Dawson, Foucault, L Mumford, W Mc Neill, P Virilio ise hocanın bize tanıttığı okuyucularıyla tartıştığı tanıdık olmayan isimlerden bazıları Böylece Yusuf Kaplan yerli ve yabancı isimlerle önümüze büyük bir çerçeve koyuyor ve medeniyet tasavvuru projesinin gıda kaynaklarını bize gösteriyor Dünyaya asil şeyler söyleyebilmek için dosdoğru ve geniş ufuklu bilgilenme şart Bu bilgilenmeyle birlikte uygarlik perspektifinin kazanılması bundan böyle düşüncenin üretilmesini ve İslam ’ın dünya görüşünün, uygarlik birikiminin arıtılmış bir şekilde ortaya konulmasını gerektirecektir Uygarlik tasavvurunun esas hedefi olan “Uzun soluklu, kapsamlı bir entelektüel silkinme; kalıcı bir ilim, hafıza, kültür sanat ve siyaset dili söylemi ve geleneği geliştirme projesi bir öncü kuşak göre gerçekleştirilecek Yusuf Hoca kendisine Necip Fazıl ’a hitaben “Üstad müsterih ol! dedirtecek olan öncü kuşağın özelliklerini ve gayesini ise şöyle açıklama ediyor; “Mevlana ’nın pergel metaforunda imajinatif bir şekilde açıklama ettiği gibi bir ayağı ile sağlam ve muhkem bir şekilde buraya, İslam ’a basan diğer ayağı ile de hakim kültür ilk kez olmak üzere tüm kültürlere, dünyalara ve ufuklara açılabilecek bir öncü kuşağın hazırlanması kaçınılmazdır Gönül, hafıza ve eylem eri olması beklenen öncü kuşaklar bizi tarihte tatile çıkmaktan kurtarmak için,bu toplumun geleceğe güvenle bakabilmesi, yönünü görev edebilmesi için sahip olduğumuz imkanları, esas dinamiklerimizi, amaç haritalarımızı ortaya çıkarıp işleyecekler
Bu çabalar bize uygarlik perspektifini içeren şahsi gayretlerin hem çoğalmasına keza de bu şahsi gayretlerin müesseseleşebilmesine ihtiyacımız olduğunu gösteriyor
Nesneleşmemek, kendi kendimizi sömürgeleştirmemek için özne olmanın yollarını araştırmamız gerekiyor Kitle kültürünün yansıtıcısı kurmaca hayatları yaşamak yerine kendi hayatımızı yaşama iradesini uygulamak gerekiyor Bir yazısında ‘Büyük buhran anları büyük arayışları da beraberinde getirir ’ diyorişte ana mesele o arayışı gerçekleştiren özne olmaktır Tespitlerle birlikte fakat önerge sahibi olanlar büyük dönüşümler meydana getirebilir Yusuf Kaplan “Büyük rüyalar, büyük fikir oluş ve varoluş çilelerinden daha sonra amaç kazanabilir ve hayata geçirilebilir Oysa elem üzerine yapı edilmeyen rüyalar aşk derecesinde benimsenemez, büyük doğumlara ve dönüşümlere asla zemin hazırlayamazlar diyor Bize de büyük zihin, oluş ve varoluş çilesinin taliplerine aşkınız daim olsun çağırmak düşüyor *