iltasyazilim
FD Üye
Kur'ânı Kerim ezelden gelmiş, ebede kadar da devam edecektir Hâli hazır, geçmiş ve gelecek zamanı bütünüyle, tâbiri caizse son noktasına kadar bilen Hz Allah'ın ilminden gelmiş Kur'ânı Mu'cizül Beyân'ın, günümüze ve günümüzden sonraki devrelere ait meseleleri insanlığın durumunu ve onun kazanacağı halleri parlak olarak anlatması Kur'ân'ın mu'cizesidir ve Kur'ân'a şayeste bir keyfiyettir Evet, Kur'ân l4 asır evvel nâzil olmuştur ama, O, Melei Alâdan, herşeye hakim bir noktadan, dünü, bugünü, yarını kabzai kudretinde tesbih taneleri gibi çeviren, sistemleri idare eden, kalbimizin atışlarını dahi bilen Allah'ın ezelî ve ebedî ilminden gelmiştir
Evet, zamanın ihtiyarlaması ile Kur'ân gençleşiyor Nasıl ki, insan yaşlandıkça beynine doğru giden bir kısım damarlar açılıyor, genişliyor belki hafızasında zaaf hâsıl oluyor Fakat terkib kabiliyetinde inkişaf meydana geliyor, daha sâlim, daha oturaklı düşünüyor ve daha isabetli karar veriyor İşte fert böyle olduğu gibi cemaatlar de böyle, zaman da böyledir Yani zaman ihtiyarladıkça sanki zamanı besleyen bir kısım kanallar ve damarlar açılıp genişliyor ve zamanın içinde ona esas değer kazandıran insanların sa'yi, cehdi ve gayreti ile kâinattaki sırlı şeyleri gözlerimiz önüne seren ilimler ortaya çıkıyor Bu halde, sanki Fizik zamanın damarları içinde gelişen, inkişaf eden ve onu besleyen; daha doğrusu onu aksettiren bir ilim olarak karşımıza çıkıyor Kimya, Astronomi, Astrofizik, Tıp ve sair ilimler de böyle Yani her fen zamanın içinde ve zamanın seyri ile kâinata ait bir kısım esrarı alıyor ve onu teşhir ediyor Dolayısıyla zaman kıyâmete doğru giderken, biz dünyamızı daha olgunlaşmış ve daha kâmil bir halde görüyoruz İlimler âdeta, dünyamızın şakaklarında ak tüyler gibi kemâl emaresi olarak belirmiş ve ahir zamanda ölüm kendisine yaklaştıkça o daha da kâmil görünüyor
İşte bu hâl Kur'ân'ın anlaşılmasına yardım ediyor;ve bir gün gelecek Avrupa'da en âli mahfillerde, ilimlerin sırlı hakikatları casus gibi araştırması neticesinde Kur'ân'ın anlaşılması ile rükûa giden insanlar olacak ve insanlık, Allah'ım ne büyüksündiyecekdir Evet, teleskoplarla ışık hızıyla trilyon sene öteleri gördüklerinde, Pascal gibi, hıçkıra hıçkıra ağlayacak ve Allah'ım ne büyüksündiyecekler
Kur'ânı Kerim 14 asır evvel en ârızasız bir toplumun içtimâî kanununu vaz' etmiş, fakat biz bunu henüz anlıyamamışız, anlayamadığımız için de, kapitalizm, kominizm, faşizm, liberalizm karşısında Kur'ân'ın bu içtimâi yönünü aksettiren meseleleri gerektiği gibi anlatamamışız Sadece, içtimâî noktaları değil, beşerin hayatına taallûk eden diğer bütün noktaları da anlayamamışız Şimdi bütün bunları izah edip asrın hastalıklarına karşı çare haline getirme, bir reçete gibi arz etme bize düşüyor Biz Allah'ın izniyle bunu yaptığımızda, Kur'ânı Kerim'in nasıl derin bir menbadan geldiği, dış görünüş itibariyle derinliği sezilememesine rağmen içinde binbir ilmî gerçeğin sergilendiği görülecektir Biz bugün daha iktisadî meselelerimizi halledememişiz! Dün bir sistem ortaya konuyor, ertesi gün o sistem başımıza bin gaile açınca, bu sefer bu memleket şu sistemle yükselirdiyor; ancak onun uygulanması sonucunda da bir sürü banker ve bunun karşısında birçok mağdur, sefil ve perişan insanlarla karşılaşıyoruz Bütün bunlar durmadan değişip gidiyor ve bizler de sistemlerin elinde oyuncak olup gidiyoruz Kur'ânı Kerimin yeniden ele alındığında ve zaman ihtiyarladıkça gelişen ilimler sayesinde ondan çok cedîd ve ceyyid şeyler anlaşılacak ve o yeni nazil olmuş gibi kendisini gösterecektir Henüz Kur'ân hakkında çok derin araştırmalar yapılmadığı günümüzde bile minik kafalarımızla ve hiçbir hakikat içerisine girmeyecek kadar dar gönüllerimizle, bazan Kur'ân'dan öyle şeyler anlıyoruz ki;` bunu beşer söyleyemez;' demek mecburiyetinde kalıyoruz
Evet, fennin çeşitli dallarına ait hakikatları Kur'ân birer cümleyle ifade etmiş ve gözlerimiz önüne sermiştir Bu zâviyeden hangi sahada araştırma yapılırsa yapılsın, elde edilecek ilmî neticeler ile Kur'ân ayetleri arasında muvâfakat bulunacak ve heryerde Kur'ân'ın bayrağının dalgalandığı görülecektir Buraya kadar söylediğimiz sözler birer iddia değil, ilmî tecrübe ve denemelerle ortaya konarak isbatlanmış şeylerdir
Bir iki misal ile buna ışık tutmaya çalışalım:
Allah kimi doğru yola iletmek isterse onun göğsünü İslâm’â açar Kimi de saptırmak isterse onun göğsünü (o kimse) göğe çıkıyormuş gibi dar ve tıkanık yapar Allah, inanmayanların üstüne işte böyle pislik (sıkıntı ve musibet) çökertir (En'am125)
Bu ayet bir tabiat kanununa işaret etmektedir Şöyle ki burada Semakelimesi kullanılıyor' Yessa'adufiilinin aslı sa âdu yessa âduyükselme, yukarı doğru çıkma demek, bu tefe'ül babına konulup denilerek, tekellüfün hakim olduğu,yani yukarılara doğru çıkarken bir zorlamanın esas olduğu hakikatına işaret edilmektedir Yessaâdu fiili okunurken bile, okuyanın nefesini kesmektedir İşte bunlarla Kur'ân şu gerçeği dile getiriyor: İnsan yükseğe çıktıkça basınç düşer ve nefes alması zorlaşır Zira her yüz metre yükseldikçe hava basıncı bir derece düşmektedir 20000 metreyi geçince özel cihazlar (oksijen maskeleri) olmadıkça insan nefes alamaz ve ölür
Başka bir misal:
Rüzgarları aşılayıcı olarak gönderdik de gökten su indirdik, böylece sizi suladık (Yoksa) siz suyu depo edemezdiniz (Hicr22)
Bu âyet de henüz 20 yüzyılda anlaşılan ilmî gerçeği Kur'ân'ın 14 asır önce söylediğinin bir göstergesidir Şöyle ki; Rüzgârlar su buharından meydana gelen bulutları birbirine çarpıştırır Bu çarpışmada bulutlarda pozitifnegatif elektron geçişmesi olur, şimşek meydana gelir Rüzgârlar bulutlan sıkıştırarak yere yağmuru aşılar Aynı zamanda rüzgârlar, bitkiler üzerinden eserken erkek tohumları dişi tohumların üzerine kondurmak suretiyle onları aşılar Bitkilerde döllenmeye yardım eder
Yine bu âyet, gökten inen yağmur sularının yerin dibinde depo edildiğini, oradan çeşmeler ve kuyular açmak suretiyle çıkarılarak canlıların sulanabileceğini anlatmaktadır ki Kur'ân 14 asır önce bu tabiat kanununa işaret ederek mucize olduğunu göstermektedir
Bir başka âyet; ve min külli şey'in halaknâ zevceynHer şeyden iki çift (erkek, dişi) yarattık(Zâriyat49) Arapça'da, umumbütün mânâsına gelen külkelimesi marifeye (bilinen) muzaaf olursa umum eczayı ifade eder Yani bütünün parçalarını içine alır Nekreye (bilinmeyen) muzaaf olursa umum efrâdı ifade eder Ne kadar ferd varsa hepsini ihtiva eder Ve min külli şey'in halaknâ zevceyn derken buradaki Şey 'kelimesi nekredir
Herşeyi çift yarattıkdemektir Allah'a bile şeydenir Fakat sözü söyleyen Allah olduğundan O, bunun dışındadır O'nun dışında olan herşey çift olarak yaratılmıştır
İnsanlar nasıl çiftse, sair canlılarda öyle çifttir Nebâtat ta çift olup onlar arasında da erkeklik dişilik vardır Âyetteki Zevceynkelimesi erkek ve dişiyi belirtir Hatta herşeyin asıl maddesi olan atomlar bile çifttir Onların da bir kısmı artı, bir kısmı eksi yüklüdür Ayrıca herşeyde câzibe ve dâfia olmak yönüyle de bu ikilik değişik bir şekilde tezahür etmektedir Eşyadaki bu hususiyet ortadan kalktığı takdirde mevcudatın kendi kendilerini devam ettirmeleri de düşünülemez
Yâsin sûresindeki âyet bu hakikatı daha mufassal olarak şöyle anlatıyor:
O Allah'ı tesbîh ü takdis ederiz ki; yerin bitirdiklerinden, nefislerinden ve daha bilmedikleri nice şeylerden olan bütün çiftleri yaratmıştır (Yasin36)
Görüldüğü gibi o günün insanının müşahedesine arzedilen tablonun dışında o devre göre bilinmeyen bir kısım şeylerden bahsediliyor Ve diyor ki;daha sizin bilmediğiniz şeyleri de çift yarattı''
Başka bir âyet ve başka bir mevzu:
Semâyı azametle biz kurduk ve ona durmadan vüs'at veriyor ve genişletiyoruz (Zâriyat47)
Arapçada fiil cümleleri teceddüt, isim cümleleri sebat ve süreklilik ifade eder Ve innâ Ie mûsiûn,' bir isim cümlesidir ve mânâ itibariyle üç zamandan birine inhisar etmeyip süreklilik ifade eder Yani, Eskiden genişlettik, bıraktık , Şu anda genişletiyoruz ,İleride genişleteceğizgibi mânâlara değil de Devamlı ve sürekli olarak durmadan genişletiyoruzmânâsına geliyor
En yakındaki beş veya altı galaksi müstesna,bütün galaksilerin bizden uzaklıkları ile mütenasip hızlarla uzaklaştıklarını 1922'de Astronom Hubble bildirilmişti Ona göre bir milyon ışık senesi bizden uzak olan bir sehâbiye (Galaksi elemanı, yıldız ) bizden senede yüzaltmışsekiz kilometrelik bir hızla uzaklaşıyor; iki milyon ışık senesi uzaklıkta olan iki misli, üç milyon ışık senesi uzaklıkta olan da üç misli hıza ulaşmakta Bu da Belçika'lı matematik alimi, râhip Lemaitre'nin iddia ettiği gibi kâinat'ın,genişleme (expansion) halinde olduğuna delâlet eder
İlim mahfillerinde ağırlığını devam ettiren Mekân genişlemesi1400 sene evvel Kur'ânı Kerim'de zikrediliyordu
Bütün ilim dünyası, ilim âlemi, bir ümminin göıüyle görülen bu hakikât karşısında Kur'ân'a senin taleben oldumdevip hayret secdesine kapanması gerekirken, maalesef ortada görülen yalnız onların nankörlükleridir
Bir diğer ayetde ise :
Gökleri ve yer'i hak ile yarattı Geceyi gündüzün üzerine doluyor, gündüzü de gecenin üzerine doluyor Güneş'i ve Ay'ı buyruğu altına aldı(Zümer5) buyuruluyor
Dünya, kutuplardan biraz basık bir küre şeklindedir
Arapçada tekvîr kelimesi, bir yuvarlak etrafına sarık sarma, bir yuvarlak etrafında dönme mânâsına gelir Buna göre ayet; Geceyi gündüze gündüzü` geceye sarıyor demektir Böylece yükevviru kelimesiyle Kürei Arz'ın küreviyetine apaçık parmak basmaktadır Diğer taraftan Naziat Sûresinin 30 âyetinde bu mesele kelimenin kökü itibariyle daha açık, anlatılmaktadır; Uel ârda ba'de zâlike dehâhâGökleri nizâma, intizâma koyduktan sonra Yer'i de Allah, deve kuşu yumurtası haline getirdi (Nâztât30)
Demek oluyor ki; dünyamız kutuplardan basık bir küre, bir deve kuşu yumurtası şeklindedir Te'vil ve tefsire girmeden çok sarih bir şekilde Kur'ân'ın bu hakikatını da hâfızada tutmada yarar var
Bu hususlarda Kur'ân'ın işaret etmiş olduğu çok âyeti kerimeleri sıralamak mümkün Fakat bu kadarı ile iktifa ediyoruz
Ayrıca; Kur'ân terbiyeye ait bir kısım esaslar da vaz'etmiştir Ama terbiyei Kur'ân bırakılarak, denenen bütün terbiye sistemleri, psikoloji ve sosyolojinin uygulanan bütün kanunları karşımıza bir sürü problemli genç, sergerdan ve çakır keyif tipler çıkarmıştır Bu böyle devam ettiği müddetçe beşer bunalımdan bunalıma sürüklenecektir Ama insanlık Kur'ân'la tanıştığı zaman, onu anlayacak, idrak edecek, O'na teslim olacak; gönülleri huzura kavuşturma, kalbleri düzene koyma, kafaları zaptü rabt altına alma da yine Kur'ân'ın emirleri ile tahakkuk edecektir
İşte bütün bunlardan dolayıdır ki, zaman ihtiyarlarken daha doğrusu kâmilleşirken, bizim ahirzamandediğimiz zamanın şu devresinde, Kur'ân'ın hakikatlarıinşaallaharaştırıcılar tarafından gökteki yıldızlardan daha parlak, daha derin, daha yapıcı ve beşerin gönlünü ikna edici mahiyette ortaya konulacak ve Kur'ân'ın gençliği bir kere daha apaçık görülecektir Belki insanın iradesi elinden alınmayacak ama, akla çok kapılar açılacak ve çok kimseler Lâ ilâhe illallah Muhammeden Resûlüllâh diyecektir
MFG
Evet, zamanın ihtiyarlaması ile Kur'ân gençleşiyor Nasıl ki, insan yaşlandıkça beynine doğru giden bir kısım damarlar açılıyor, genişliyor belki hafızasında zaaf hâsıl oluyor Fakat terkib kabiliyetinde inkişaf meydana geliyor, daha sâlim, daha oturaklı düşünüyor ve daha isabetli karar veriyor İşte fert böyle olduğu gibi cemaatlar de böyle, zaman da böyledir Yani zaman ihtiyarladıkça sanki zamanı besleyen bir kısım kanallar ve damarlar açılıp genişliyor ve zamanın içinde ona esas değer kazandıran insanların sa'yi, cehdi ve gayreti ile kâinattaki sırlı şeyleri gözlerimiz önüne seren ilimler ortaya çıkıyor Bu halde, sanki Fizik zamanın damarları içinde gelişen, inkişaf eden ve onu besleyen; daha doğrusu onu aksettiren bir ilim olarak karşımıza çıkıyor Kimya, Astronomi, Astrofizik, Tıp ve sair ilimler de böyle Yani her fen zamanın içinde ve zamanın seyri ile kâinata ait bir kısım esrarı alıyor ve onu teşhir ediyor Dolayısıyla zaman kıyâmete doğru giderken, biz dünyamızı daha olgunlaşmış ve daha kâmil bir halde görüyoruz İlimler âdeta, dünyamızın şakaklarında ak tüyler gibi kemâl emaresi olarak belirmiş ve ahir zamanda ölüm kendisine yaklaştıkça o daha da kâmil görünüyor
İşte bu hâl Kur'ân'ın anlaşılmasına yardım ediyor;ve bir gün gelecek Avrupa'da en âli mahfillerde, ilimlerin sırlı hakikatları casus gibi araştırması neticesinde Kur'ân'ın anlaşılması ile rükûa giden insanlar olacak ve insanlık, Allah'ım ne büyüksündiyecekdir Evet, teleskoplarla ışık hızıyla trilyon sene öteleri gördüklerinde, Pascal gibi, hıçkıra hıçkıra ağlayacak ve Allah'ım ne büyüksündiyecekler
Kur'ânı Kerim 14 asır evvel en ârızasız bir toplumun içtimâî kanununu vaz' etmiş, fakat biz bunu henüz anlıyamamışız, anlayamadığımız için de, kapitalizm, kominizm, faşizm, liberalizm karşısında Kur'ân'ın bu içtimâi yönünü aksettiren meseleleri gerektiği gibi anlatamamışız Sadece, içtimâî noktaları değil, beşerin hayatına taallûk eden diğer bütün noktaları da anlayamamışız Şimdi bütün bunları izah edip asrın hastalıklarına karşı çare haline getirme, bir reçete gibi arz etme bize düşüyor Biz Allah'ın izniyle bunu yaptığımızda, Kur'ânı Kerim'in nasıl derin bir menbadan geldiği, dış görünüş itibariyle derinliği sezilememesine rağmen içinde binbir ilmî gerçeğin sergilendiği görülecektir Biz bugün daha iktisadî meselelerimizi halledememişiz! Dün bir sistem ortaya konuyor, ertesi gün o sistem başımıza bin gaile açınca, bu sefer bu memleket şu sistemle yükselirdiyor; ancak onun uygulanması sonucunda da bir sürü banker ve bunun karşısında birçok mağdur, sefil ve perişan insanlarla karşılaşıyoruz Bütün bunlar durmadan değişip gidiyor ve bizler de sistemlerin elinde oyuncak olup gidiyoruz Kur'ânı Kerimin yeniden ele alındığında ve zaman ihtiyarladıkça gelişen ilimler sayesinde ondan çok cedîd ve ceyyid şeyler anlaşılacak ve o yeni nazil olmuş gibi kendisini gösterecektir Henüz Kur'ân hakkında çok derin araştırmalar yapılmadığı günümüzde bile minik kafalarımızla ve hiçbir hakikat içerisine girmeyecek kadar dar gönüllerimizle, bazan Kur'ân'dan öyle şeyler anlıyoruz ki;` bunu beşer söyleyemez;' demek mecburiyetinde kalıyoruz
Evet, fennin çeşitli dallarına ait hakikatları Kur'ân birer cümleyle ifade etmiş ve gözlerimiz önüne sermiştir Bu zâviyeden hangi sahada araştırma yapılırsa yapılsın, elde edilecek ilmî neticeler ile Kur'ân ayetleri arasında muvâfakat bulunacak ve heryerde Kur'ân'ın bayrağının dalgalandığı görülecektir Buraya kadar söylediğimiz sözler birer iddia değil, ilmî tecrübe ve denemelerle ortaya konarak isbatlanmış şeylerdir
Bir iki misal ile buna ışık tutmaya çalışalım:
Allah kimi doğru yola iletmek isterse onun göğsünü İslâm’â açar Kimi de saptırmak isterse onun göğsünü (o kimse) göğe çıkıyormuş gibi dar ve tıkanık yapar Allah, inanmayanların üstüne işte böyle pislik (sıkıntı ve musibet) çökertir (En'am125)
Bu ayet bir tabiat kanununa işaret etmektedir Şöyle ki burada Semakelimesi kullanılıyor' Yessa'adufiilinin aslı sa âdu yessa âduyükselme, yukarı doğru çıkma demek, bu tefe'ül babına konulup denilerek, tekellüfün hakim olduğu,yani yukarılara doğru çıkarken bir zorlamanın esas olduğu hakikatına işaret edilmektedir Yessaâdu fiili okunurken bile, okuyanın nefesini kesmektedir İşte bunlarla Kur'ân şu gerçeği dile getiriyor: İnsan yükseğe çıktıkça basınç düşer ve nefes alması zorlaşır Zira her yüz metre yükseldikçe hava basıncı bir derece düşmektedir 20000 metreyi geçince özel cihazlar (oksijen maskeleri) olmadıkça insan nefes alamaz ve ölür
Başka bir misal:
Rüzgarları aşılayıcı olarak gönderdik de gökten su indirdik, böylece sizi suladık (Yoksa) siz suyu depo edemezdiniz (Hicr22)
Bu âyet de henüz 20 yüzyılda anlaşılan ilmî gerçeği Kur'ân'ın 14 asır önce söylediğinin bir göstergesidir Şöyle ki; Rüzgârlar su buharından meydana gelen bulutları birbirine çarpıştırır Bu çarpışmada bulutlarda pozitifnegatif elektron geçişmesi olur, şimşek meydana gelir Rüzgârlar bulutlan sıkıştırarak yere yağmuru aşılar Aynı zamanda rüzgârlar, bitkiler üzerinden eserken erkek tohumları dişi tohumların üzerine kondurmak suretiyle onları aşılar Bitkilerde döllenmeye yardım eder
Yine bu âyet, gökten inen yağmur sularının yerin dibinde depo edildiğini, oradan çeşmeler ve kuyular açmak suretiyle çıkarılarak canlıların sulanabileceğini anlatmaktadır ki Kur'ân 14 asır önce bu tabiat kanununa işaret ederek mucize olduğunu göstermektedir
Bir başka âyet; ve min külli şey'in halaknâ zevceynHer şeyden iki çift (erkek, dişi) yarattık(Zâriyat49) Arapça'da, umumbütün mânâsına gelen külkelimesi marifeye (bilinen) muzaaf olursa umum eczayı ifade eder Yani bütünün parçalarını içine alır Nekreye (bilinmeyen) muzaaf olursa umum efrâdı ifade eder Ne kadar ferd varsa hepsini ihtiva eder Ve min külli şey'in halaknâ zevceyn derken buradaki Şey 'kelimesi nekredir
Herşeyi çift yarattıkdemektir Allah'a bile şeydenir Fakat sözü söyleyen Allah olduğundan O, bunun dışındadır O'nun dışında olan herşey çift olarak yaratılmıştır
İnsanlar nasıl çiftse, sair canlılarda öyle çifttir Nebâtat ta çift olup onlar arasında da erkeklik dişilik vardır Âyetteki Zevceynkelimesi erkek ve dişiyi belirtir Hatta herşeyin asıl maddesi olan atomlar bile çifttir Onların da bir kısmı artı, bir kısmı eksi yüklüdür Ayrıca herşeyde câzibe ve dâfia olmak yönüyle de bu ikilik değişik bir şekilde tezahür etmektedir Eşyadaki bu hususiyet ortadan kalktığı takdirde mevcudatın kendi kendilerini devam ettirmeleri de düşünülemez
Yâsin sûresindeki âyet bu hakikatı daha mufassal olarak şöyle anlatıyor:
O Allah'ı tesbîh ü takdis ederiz ki; yerin bitirdiklerinden, nefislerinden ve daha bilmedikleri nice şeylerden olan bütün çiftleri yaratmıştır (Yasin36)
Görüldüğü gibi o günün insanının müşahedesine arzedilen tablonun dışında o devre göre bilinmeyen bir kısım şeylerden bahsediliyor Ve diyor ki;daha sizin bilmediğiniz şeyleri de çift yarattı''
Başka bir âyet ve başka bir mevzu:
Semâyı azametle biz kurduk ve ona durmadan vüs'at veriyor ve genişletiyoruz (Zâriyat47)
Arapçada fiil cümleleri teceddüt, isim cümleleri sebat ve süreklilik ifade eder Ve innâ Ie mûsiûn,' bir isim cümlesidir ve mânâ itibariyle üç zamandan birine inhisar etmeyip süreklilik ifade eder Yani, Eskiden genişlettik, bıraktık , Şu anda genişletiyoruz ,İleride genişleteceğizgibi mânâlara değil de Devamlı ve sürekli olarak durmadan genişletiyoruzmânâsına geliyor
En yakındaki beş veya altı galaksi müstesna,bütün galaksilerin bizden uzaklıkları ile mütenasip hızlarla uzaklaştıklarını 1922'de Astronom Hubble bildirilmişti Ona göre bir milyon ışık senesi bizden uzak olan bir sehâbiye (Galaksi elemanı, yıldız ) bizden senede yüzaltmışsekiz kilometrelik bir hızla uzaklaşıyor; iki milyon ışık senesi uzaklıkta olan iki misli, üç milyon ışık senesi uzaklıkta olan da üç misli hıza ulaşmakta Bu da Belçika'lı matematik alimi, râhip Lemaitre'nin iddia ettiği gibi kâinat'ın,genişleme (expansion) halinde olduğuna delâlet eder
İlim mahfillerinde ağırlığını devam ettiren Mekân genişlemesi1400 sene evvel Kur'ânı Kerim'de zikrediliyordu
Bütün ilim dünyası, ilim âlemi, bir ümminin göıüyle görülen bu hakikât karşısında Kur'ân'a senin taleben oldumdevip hayret secdesine kapanması gerekirken, maalesef ortada görülen yalnız onların nankörlükleridir
Bir diğer ayetde ise :
Gökleri ve yer'i hak ile yarattı Geceyi gündüzün üzerine doluyor, gündüzü de gecenin üzerine doluyor Güneş'i ve Ay'ı buyruğu altına aldı(Zümer5) buyuruluyor
Dünya, kutuplardan biraz basık bir küre şeklindedir
Arapçada tekvîr kelimesi, bir yuvarlak etrafına sarık sarma, bir yuvarlak etrafında dönme mânâsına gelir Buna göre ayet; Geceyi gündüze gündüzü` geceye sarıyor demektir Böylece yükevviru kelimesiyle Kürei Arz'ın küreviyetine apaçık parmak basmaktadır Diğer taraftan Naziat Sûresinin 30 âyetinde bu mesele kelimenin kökü itibariyle daha açık, anlatılmaktadır; Uel ârda ba'de zâlike dehâhâGökleri nizâma, intizâma koyduktan sonra Yer'i de Allah, deve kuşu yumurtası haline getirdi (Nâztât30)
Demek oluyor ki; dünyamız kutuplardan basık bir küre, bir deve kuşu yumurtası şeklindedir Te'vil ve tefsire girmeden çok sarih bir şekilde Kur'ân'ın bu hakikatını da hâfızada tutmada yarar var
Bu hususlarda Kur'ân'ın işaret etmiş olduğu çok âyeti kerimeleri sıralamak mümkün Fakat bu kadarı ile iktifa ediyoruz
Ayrıca; Kur'ân terbiyeye ait bir kısım esaslar da vaz'etmiştir Ama terbiyei Kur'ân bırakılarak, denenen bütün terbiye sistemleri, psikoloji ve sosyolojinin uygulanan bütün kanunları karşımıza bir sürü problemli genç, sergerdan ve çakır keyif tipler çıkarmıştır Bu böyle devam ettiği müddetçe beşer bunalımdan bunalıma sürüklenecektir Ama insanlık Kur'ân'la tanıştığı zaman, onu anlayacak, idrak edecek, O'na teslim olacak; gönülleri huzura kavuşturma, kalbleri düzene koyma, kafaları zaptü rabt altına alma da yine Kur'ân'ın emirleri ile tahakkuk edecektir
İşte bütün bunlardan dolayıdır ki, zaman ihtiyarlarken daha doğrusu kâmilleşirken, bizim ahirzamandediğimiz zamanın şu devresinde, Kur'ân'ın hakikatlarıinşaallaharaştırıcılar tarafından gökteki yıldızlardan daha parlak, daha derin, daha yapıcı ve beşerin gönlünü ikna edici mahiyette ortaya konulacak ve Kur'ân'ın gençliği bir kere daha apaçık görülecektir Belki insanın iradesi elinden alınmayacak ama, akla çok kapılar açılacak ve çok kimseler Lâ ilâhe illallah Muhammeden Resûlüllâh diyecektir
MFG