iltasyazilim
FD Üye
süre ile ilgili şiirler
VAKIT
Vakit, girdaba kapılmış bir söğüt dalı,
Zaman, yelkovana yetişmeye çalışan akrebin telaşı
Zaman, Rengi solmuş gök kuşağını boyamak anı,
Vakit, unutulmuş bir yalnız ağaç, beyaza hasret bir karaçalı
Zaman, Martı gagasında çırpınan balığın çaresizliği,
Süre, çatlayan mermerde açığa çıkan kuytu benlik,
Süre, yağmur suyunun yıkadığı dağ gelinciği
Vakit, bir ömrü ocağında kaynatan demlik,
Zaman, inadına saçıma düşen kar taneleri,
Ve zaman;
Tükenmek üzere olan ömrümün dinlediği son nağmeleri
Yüksel Erentürk Yılmaz
Göğün Yeri Öptüğü Zamanlarda
göğün yeri öptüğü yerde ve anda
sığınıyorum yamacına zamanın
akşam olmasın
yüzün solmasın diyorum
bir taş savruluyor ayakucumda
taş gibi savrulmak istiyorum keder düşünce gözlerime
içimde salınan bir korkunun takibinde
sallanırken içimdeki beşikte
çocuk yanımı avutuyorum
birazcık biraz büyümüş bünyemle
bazen yaşlanıyor ellerim
ara sıra çocuk
bir sırça kenarı ara sıra
ara sıra uzak
ara sıra güneş dek sıcak
öldürdüğüm her şeyle birlikte
vefat etmek istiyorum ellerimin aralarında
daha sonra düşmek parmak uçlarımdan toprağa
dün gibi yitirilirken
gün gibi gül istiyorum
ıssız sokaklara benziyor yokluğun
kalabalıklaşan ırk
telaşlar
koşuşturmalar istiyorum
büyüsün sesleri
adamların ve zeka kadınların
büyüdükçe unutuluyor kalp çarpıntılarım
HİCRAN VE SÜRE
Soğuk,mavi bir güz akşamındayım
Ağırbaşlı şehrimin en ihtiyar sokağındayım
Yukarda sararıp solmuş bir ayın loş ışığı
Hatırda o gök mavisi gözlerinin hoş ışığı
Üşümüş ellerim mektup dolu ceplerimde
Sönmüş gözlerim ışığı buharlı pencerende
Seni bekliyorum, beklediğimi bilmesende,
Gelsende, gelmesende, sevsende, sevmesende beni
Hicran ve zaman çıldırana dek bekleyeceğim seni *
VAKIT
Vakit, girdaba kapılmış bir söğüt dalı,
Zaman, yelkovana yetişmeye çalışan akrebin telaşı
Zaman, Rengi solmuş gök kuşağını boyamak anı,
Vakit, unutulmuş bir yalnız ağaç, beyaza hasret bir karaçalı
Zaman, Martı gagasında çırpınan balığın çaresizliği,
Süre, çatlayan mermerde açığa çıkan kuytu benlik,
Süre, yağmur suyunun yıkadığı dağ gelinciği
Vakit, bir ömrü ocağında kaynatan demlik,
Zaman, inadına saçıma düşen kar taneleri,
Ve zaman;
Tükenmek üzere olan ömrümün dinlediği son nağmeleri
Yüksel Erentürk Yılmaz
Göğün Yeri Öptüğü Zamanlarda
göğün yeri öptüğü yerde ve anda
sığınıyorum yamacına zamanın
akşam olmasın
yüzün solmasın diyorum
bir taş savruluyor ayakucumda
taş gibi savrulmak istiyorum keder düşünce gözlerime
içimde salınan bir korkunun takibinde
sallanırken içimdeki beşikte
çocuk yanımı avutuyorum
birazcık biraz büyümüş bünyemle
bazen yaşlanıyor ellerim
ara sıra çocuk
bir sırça kenarı ara sıra
ara sıra uzak
ara sıra güneş dek sıcak
öldürdüğüm her şeyle birlikte
vefat etmek istiyorum ellerimin aralarında
daha sonra düşmek parmak uçlarımdan toprağa
dün gibi yitirilirken
gün gibi gül istiyorum
ıssız sokaklara benziyor yokluğun
kalabalıklaşan ırk
telaşlar
koşuşturmalar istiyorum
büyüsün sesleri
adamların ve zeka kadınların
büyüdükçe unutuluyor kalp çarpıntılarım
HİCRAN VE SÜRE
Soğuk,mavi bir güz akşamındayım
Ağırbaşlı şehrimin en ihtiyar sokağındayım
Yukarda sararıp solmuş bir ayın loş ışığı
Hatırda o gök mavisi gözlerinin hoş ışığı
Üşümüş ellerim mektup dolu ceplerimde
Sönmüş gözlerim ışığı buharlı pencerende
Seni bekliyorum, beklediğimi bilmesende,
Gelsende, gelmesende, sevsende, sevmesende beni
Hicran ve zaman çıldırana dek bekleyeceğim seni *