iltasyazilim
FD Üye
Zaman Ne Aramak Vakit Hakkında Bilgi
Tüm varolanların birbirlerinin yerini alarak zincirlendikleri ebedi süre
Tüm varolanları içinde bulunduran sınırsız yeri dile getiren uzay kavramıyla sıkıca bağımlı olarak özdeğin varolma biçimlerinden başlıcasını dile getirir
Antikçağ Yunanlıları khronos, Latinler tempus derlerdi Özdeğin esas varolma biçimleri zaman, uzay ve devimdir Fizikçi Albert Einstein ’ın genel ve özel bağıntılılık kuramlarında tanıtladığı gibi, bunlardan biri olmasaydı öbürleri de olmazdı Bu dört kavramın birbirleriyle sıkıca bağımlı oldukları söylenirken anlatılmak istenen budur Doğrusu, zamanuzaydevim; özdeğin varlık biçimlerini kavram olarak dile getiren felsefesel ulamlardır Aristoteles, özdeğin bulunmadığı yerde (Aristoteles özdeğe ceset diyordu) vakit ve uzayın da bulunmadığını söylemekle, bu bilimsel gerçeği yüzyıllarca önce sezmişti
İdealistler, bilhassa de Lebniz ve Kant, zamanın doğrusu varbulunmadığını, yalnızca insan bilincinin bir tasarımı olduğunu ileri sürerler Modern idealistler de, örneğin Bergson, ‘ ’insan zamanda değil, süre insanın içinde yaşar ’ ’ diyerek bu bilimdışı varsayımları yinelerler Ama, mesela insandan bağımsız olan ışığın uzayda yayılabilmesi için bir vakit geçmesi gerektiği daha 1675 ’lerde gökbilimci Olaf Römer göre bulunmuştu sonra Isaac Newton doğada insan bilincinden bağımsız bir süre ve uzay bulunduğunu tanıtladı Özdeksel eytişimciliğin büyük ustalarından biri bu konuda şöyle der: ’ ’Süre ve uzayın insan bilincinin ürünü olduğu yolundaki idealist tez içten olsaydı, bilimin kesinlikle tanıtladığı şu olay nasıl açıklanabilirdi: Dünya, insandan önce, süre ve uzay içinde varolmuştur ve milyarlarca yıldan beri de vardır İnsansa yalnızca onbinlerce yıldan beri besbelli görünmektedir Öyleyse süre ve uzayın, insan bilincinin ürünü olduğu nasıl söylenebilir? ’ ’ Bu hakiki, yüzyılımızda bile yadsınabilmektedir Newton, zaman ve uzayı insandan bağımsız olduğu dek, özdekten de bağımsız ve bu anlamda saltık sayıyordu Saltık zaman (Os Mutlak süre) ve altık uzay (Os Mutlak mekan) kavramları Newton kadar ileri sürülmüştür Newton, dindar bir adam olduğu için, ben varsayım yapmam (La Hypothesis non fingo) diyerek bu konuda bilimsel bir varsayım ileri sürmekte kaçındığı halde, tanrıbilimsel varsayımlar ileri sürmekten çekinmiyordu Mesela, Principia ’sının sonuna eklediği yedi yapraklık ‘ ’Genel tanımlama ’ ’ bölümünde, fizik bulgularının metafizik sonuçlarını bir tanrıbilimci ağzıyla şöyle açıklıyordu: ‘ ’Bu güneş, gezegenler ve kuyrukluyıldızların ahenkli dizgesinin her şeye gücü yeten ve her şeyi haberdar olan üstün bir varlığın buyruğundan doğması gerekir Tanrı, daima ve her uzayda hazır ve nâzırdır Böyle olmakla da vakit ve uzayı meydana getirmiştir ’ ’ Görüldüğü gibi, süre ve uzayı, idealist düşünürün insanın ürünü saymasıyla idealist bilimcinin tanrının ürünü sayması aralarında hiçbir ayrım yoktur
daha sonra Albert Einstein zaman ve uzayın, Newton ’un sandığı gibi hiç de saltık olmadığını, tam tersine, göreli (benzeyen deyişle bağıntılı) olduğunu tanıtladı İdealistler Einstein ’ın bu buluşuna da el attılar ve göreli kavramını saptırıp kendi amaçları için kullanmaya çalıştılar (Bk Görecilik) (Göreci Düşüncecilik N)Ne var ancak Einstein kuramları idealist saçmalıklara yer vermeyecek dek açık ve bilimseldir Einstein kuramlarına tarafından bir cismin hızı arttıkça boyu kısalır ve zamanı yavaşlar (Bu bir duygu yanılması değil, matematiksel olarak ölçülebilen objektif gerçektir) Fakat bu görelilik, idealistlerin varsaydıkları gibi süre ve uzayın tarafsız olarak (benzeyen deyişle, insan bilincinin dışında) varbulunmadığını yok, tam tersine, varbulunduğunu gösterir Âlem, Einstein ’ın deyimiyle, dört boyutlu bir zamanuzay sürekliliği ’dir Mesela, zaman boyutu da bilinmedikçe bir uçağın x enleminde, y boylamında ve z yüksekliğinde oluşu hava trafikçisi için hiçbir kasıt taşımaz Süreuzay sürekliliği gözle görülüp elle tutulmaz, ama matemaktiksel hesapların sonucu olan bilimsel bulgularda gözle görülüp elle tutulurcasına yansır İnsan, bu bilimsel bulgularla aya etap basabilmiş ve dünyasına geri dönebilmiştir Süreuzay sürekliliği objektif olmasaydı bu hesaplar yapılamaz ve uzay yolculukları gerçekleştirilemezdi Çünkü objektif olmayan (nesnel gerçeklikten yansımamış yer alan) hiçbir fikir ürünü fiziğin konusu olamaz, daha açık bir deyişle, fiziki alanda uygulanamaz Güneşe götürülen bir saatin dünyada olduğundan birazcık daha yavaş işlemesi, zamanın objektif olarak varbulunmadığını yok, bütün tersine, her koordinat dizgesinin kendisine özgü nesnel bir zamanı bulunduğunu tanıtlar Bunu kavrayabilmek için güneşe dek gitmeye de lüzum yok Aynı çiçek, rahat bir saksıda kırda olduğundan daha çabuk gelişir; aramak ki saksı zamanı kır zamanından farklıdır Bütün özdeksel nesnelerin muhakkak bir yeri kaplama ve öbür nesnelere göre belli bir yerde yeralma tarafsız özellikleri uzay felsefesel ulamını oluşturur Tüm özdeksel süreçlerin birbirlerinin peşinden belirli bir sıra izleme ve öbür durumlardan geçerek evrimleşme nesnel özelliği de zaman felsefesel ulamını oluşturur Uzay, birlikte varolan sayısız ve sonsuz nesnelerin evrensel dağılımını; zaman, art arda oluşan sayısız ve baki olguların evrensel gelişimini dile getirir *
Tüm varolanların birbirlerinin yerini alarak zincirlendikleri ebedi süre
Tüm varolanları içinde bulunduran sınırsız yeri dile getiren uzay kavramıyla sıkıca bağımlı olarak özdeğin varolma biçimlerinden başlıcasını dile getirir
Antikçağ Yunanlıları khronos, Latinler tempus derlerdi Özdeğin esas varolma biçimleri zaman, uzay ve devimdir Fizikçi Albert Einstein ’ın genel ve özel bağıntılılık kuramlarında tanıtladığı gibi, bunlardan biri olmasaydı öbürleri de olmazdı Bu dört kavramın birbirleriyle sıkıca bağımlı oldukları söylenirken anlatılmak istenen budur Doğrusu, zamanuzaydevim; özdeğin varlık biçimlerini kavram olarak dile getiren felsefesel ulamlardır Aristoteles, özdeğin bulunmadığı yerde (Aristoteles özdeğe ceset diyordu) vakit ve uzayın da bulunmadığını söylemekle, bu bilimsel gerçeği yüzyıllarca önce sezmişti
İdealistler, bilhassa de Lebniz ve Kant, zamanın doğrusu varbulunmadığını, yalnızca insan bilincinin bir tasarımı olduğunu ileri sürerler Modern idealistler de, örneğin Bergson, ‘ ’insan zamanda değil, süre insanın içinde yaşar ’ ’ diyerek bu bilimdışı varsayımları yinelerler Ama, mesela insandan bağımsız olan ışığın uzayda yayılabilmesi için bir vakit geçmesi gerektiği daha 1675 ’lerde gökbilimci Olaf Römer göre bulunmuştu sonra Isaac Newton doğada insan bilincinden bağımsız bir süre ve uzay bulunduğunu tanıtladı Özdeksel eytişimciliğin büyük ustalarından biri bu konuda şöyle der: ’ ’Süre ve uzayın insan bilincinin ürünü olduğu yolundaki idealist tez içten olsaydı, bilimin kesinlikle tanıtladığı şu olay nasıl açıklanabilirdi: Dünya, insandan önce, süre ve uzay içinde varolmuştur ve milyarlarca yıldan beri de vardır İnsansa yalnızca onbinlerce yıldan beri besbelli görünmektedir Öyleyse süre ve uzayın, insan bilincinin ürünü olduğu nasıl söylenebilir? ’ ’ Bu hakiki, yüzyılımızda bile yadsınabilmektedir Newton, zaman ve uzayı insandan bağımsız olduğu dek, özdekten de bağımsız ve bu anlamda saltık sayıyordu Saltık zaman (Os Mutlak süre) ve altık uzay (Os Mutlak mekan) kavramları Newton kadar ileri sürülmüştür Newton, dindar bir adam olduğu için, ben varsayım yapmam (La Hypothesis non fingo) diyerek bu konuda bilimsel bir varsayım ileri sürmekte kaçındığı halde, tanrıbilimsel varsayımlar ileri sürmekten çekinmiyordu Mesela, Principia ’sının sonuna eklediği yedi yapraklık ‘ ’Genel tanımlama ’ ’ bölümünde, fizik bulgularının metafizik sonuçlarını bir tanrıbilimci ağzıyla şöyle açıklıyordu: ‘ ’Bu güneş, gezegenler ve kuyrukluyıldızların ahenkli dizgesinin her şeye gücü yeten ve her şeyi haberdar olan üstün bir varlığın buyruğundan doğması gerekir Tanrı, daima ve her uzayda hazır ve nâzırdır Böyle olmakla da vakit ve uzayı meydana getirmiştir ’ ’ Görüldüğü gibi, süre ve uzayı, idealist düşünürün insanın ürünü saymasıyla idealist bilimcinin tanrının ürünü sayması aralarında hiçbir ayrım yoktur
daha sonra Albert Einstein zaman ve uzayın, Newton ’un sandığı gibi hiç de saltık olmadığını, tam tersine, göreli (benzeyen deyişle bağıntılı) olduğunu tanıtladı İdealistler Einstein ’ın bu buluşuna da el attılar ve göreli kavramını saptırıp kendi amaçları için kullanmaya çalıştılar (Bk Görecilik) (Göreci Düşüncecilik N)Ne var ancak Einstein kuramları idealist saçmalıklara yer vermeyecek dek açık ve bilimseldir Einstein kuramlarına tarafından bir cismin hızı arttıkça boyu kısalır ve zamanı yavaşlar (Bu bir duygu yanılması değil, matematiksel olarak ölçülebilen objektif gerçektir) Fakat bu görelilik, idealistlerin varsaydıkları gibi süre ve uzayın tarafsız olarak (benzeyen deyişle, insan bilincinin dışında) varbulunmadığını yok, tam tersine, varbulunduğunu gösterir Âlem, Einstein ’ın deyimiyle, dört boyutlu bir zamanuzay sürekliliği ’dir Mesela, zaman boyutu da bilinmedikçe bir uçağın x enleminde, y boylamında ve z yüksekliğinde oluşu hava trafikçisi için hiçbir kasıt taşımaz Süreuzay sürekliliği gözle görülüp elle tutulmaz, ama matemaktiksel hesapların sonucu olan bilimsel bulgularda gözle görülüp elle tutulurcasına yansır İnsan, bu bilimsel bulgularla aya etap basabilmiş ve dünyasına geri dönebilmiştir Süreuzay sürekliliği objektif olmasaydı bu hesaplar yapılamaz ve uzay yolculukları gerçekleştirilemezdi Çünkü objektif olmayan (nesnel gerçeklikten yansımamış yer alan) hiçbir fikir ürünü fiziğin konusu olamaz, daha açık bir deyişle, fiziki alanda uygulanamaz Güneşe götürülen bir saatin dünyada olduğundan birazcık daha yavaş işlemesi, zamanın objektif olarak varbulunmadığını yok, bütün tersine, her koordinat dizgesinin kendisine özgü nesnel bir zamanı bulunduğunu tanıtlar Bunu kavrayabilmek için güneşe dek gitmeye de lüzum yok Aynı çiçek, rahat bir saksıda kırda olduğundan daha çabuk gelişir; aramak ki saksı zamanı kır zamanından farklıdır Bütün özdeksel nesnelerin muhakkak bir yeri kaplama ve öbür nesnelere göre belli bir yerde yeralma tarafsız özellikleri uzay felsefesel ulamını oluşturur Tüm özdeksel süreçlerin birbirlerinin peşinden belirli bir sıra izleme ve öbür durumlardan geçerek evrimleşme nesnel özelliği de zaman felsefesel ulamını oluşturur Uzay, birlikte varolan sayısız ve sonsuz nesnelerin evrensel dağılımını; zaman, art arda oluşan sayısız ve baki olguların evrensel gelişimini dile getirir *