adanali
FD Üye
- Katılım
- Eki 20, 2019
- Mesajlar
- 2,792
- Etkileşim
- 0
- Puan
- 36
- Yaş
- 36
- Konum
- Adana
- Web sitesi
- bilgilihocam.com
- F-D Coin
- 69
Zamanın Göreceli Olması
Senden, başlarına acele azap getirmeni istiyorlar. Allah sözünden asla caymayacaktır.
Rabbinin katında bir gün, saydıklarınızdan bin yıl gibidir. (Hac 47)
Ey Muhammed, kavminin kafir ve müşrikleri, senin, kendilerine inkarları sebeiyle vaadettiğin azabın acele gelmesini ve dünyadayken onu görmeyi isterler. Şunu iyi bilsinler ki, Allah, vaadinden asla dönmez. Dünyada kendilerine vaad edilen azabı görecekleri gibi, ahirette de hak ettikleri azaba mutlaka uğrayacaklardır.
Ayet-i kerimede: "Rabbinin nezdindeki bir gün, sizin hesabınızdaki bin yıl gibidir." buyurulmaktadır. Allah katındaki bu günün hangi gün olduğu hakkında çeşitli izahlar yapılmıştır.
Abdullah b. Abbas'dan rivayet edilen bir görüşe göre bu günden maksat, Allah Teala'nın, gökleri ve yeri yarattığı altı günden bir gündür.
Abdullah b.Abbas ve Mücahidden nakledilen diğer bir görüşe göre bu günden maksat, ahiret günlerinden bir gündür.
Allah Teala ayetin baş tarafında, kafirlerin, vaad edilen azabı derhal istediklerini ve Allah'ın da vaadettiği azaptan dönmeyeceğini beyan ettikten sonra Allah katındaki bir günün bin güne denk olduğunu zikretmesi şu şekilde izah edilmektedir: Kafirler, azabın acele gelmesini istemişler, Allah Teala da bu azabın geç kalmadığını beyan etmiştir. Zira Allah Teala nezdindeki bir gün, kulların hesapladığı bin güne denktir. Bu itibarla azap geç kalmış değildir.
Yahut, kafirler azabı istemekte fakat azabın mahiyetini bilmemektedirler. Eğer onun gerçek mahiyetini bilmiş olsalar öyle bir azabın başlarına gelmesini hiçbir şekilde istemezler. Zira azabın şiddetinden dolayı, o azabı yaşadıkları her bir gün, normal günlerinin bin günü kadar uzun gelecektir.
Bilindiği gibi, bizim, zamanı bazı parçalara ayırmamız bütünüyle sunidir. Dünya'nın hem kendi ekseni, hem Güneş etrafında dönmesiyle gece-gündüz, mevsimler ve sene meydana gelmektedir. Ahiret'te ise, gece-gündüz, mevsim ve yıl olmadığına bakılırsa, zaman kavramı bir bakıma ortadan kalkmış oluyor. Tabii bununla sun'i zamanı kasdediyoruz. O bakımdan Ahiret gününden söz edilirken bizim sun'i zamanımızla yarım günün 500, bir günün 1000 yıl kadar uzun olduğuna dikkatler çekilmekte ve böylece bu konuda «yevm» yani «gün» tabiri kullanıldığında, kendi sun'i zamanımızdaki 24 saat olmadığına işaret edilmektedir.
Bu gerçeği düşünmeyenler, arzuladıkları bir şeyin hemen oluvermesini isterler ve aradan birkaç yıl geçince de ümitsizlenmeye başlarlar. Oysa Cenab-ı Hakk'ın sünneti şaşmaz, programı aksamaz, hükmü değişmez. Bir millet üzerine azap inmesi gerekiyorsa, mutlaka onun için belirlenmiş bir süre söz konusudur. İnsanlar ne kadar acele de etse, o süre dolmadıkça azap inmez.
Rasulullah'tan acele olarak azap isteyenler Kureyşliler'dir. Onlar azabın geleceğine inanmıyorlar, peygamberle alay etmek ve onu aciz göstermek için azabı hemen istiyorlardı.
«Bin sene kadar olan gün»den maksat, o azabın geleceği gündür. Bu günün uzun olması azabın şiddetinden kinayedir. Zira merhamet ve sevinç günleri kısa, zorluk günleri ise uzundur.
Ferra'ya göre ayet hem dünya ve hem de Ahiret azabını kapsamaktadır. Acele olarak istenilen azaptan maksat, dünya azabıdır. «Cenab-ı Hak dünyada sise azabın indirilmesindeki vaadinden hulfetmez». Ve Ahiret azabının günlerinden bir tanesi dünyanın bin senesi kadar uzundur.
Bu ayette zamanın göreceliği ifade edilmiştir. Her alemde zaman farklı işlemektedir. Mesela kabir aleminin bir günü, mehşer meydanının bir günü aynı değildir. Hatta bu kainatta bile farklı gezegenlerde farklı zamanlar vardır. Buda zamanın değişebileceğini gstermektedir.
Senden, başlarına acele azap getirmeni istiyorlar. Allah sözünden asla caymayacaktır.
Rabbinin katında bir gün, saydıklarınızdan bin yıl gibidir. (Hac 47)
Ey Muhammed, kavminin kafir ve müşrikleri, senin, kendilerine inkarları sebeiyle vaadettiğin azabın acele gelmesini ve dünyadayken onu görmeyi isterler. Şunu iyi bilsinler ki, Allah, vaadinden asla dönmez. Dünyada kendilerine vaad edilen azabı görecekleri gibi, ahirette de hak ettikleri azaba mutlaka uğrayacaklardır.
Ayet-i kerimede: "Rabbinin nezdindeki bir gün, sizin hesabınızdaki bin yıl gibidir." buyurulmaktadır. Allah katındaki bu günün hangi gün olduğu hakkında çeşitli izahlar yapılmıştır.
Abdullah b. Abbas'dan rivayet edilen bir görüşe göre bu günden maksat, Allah Teala'nın, gökleri ve yeri yarattığı altı günden bir gündür.
Abdullah b.Abbas ve Mücahidden nakledilen diğer bir görüşe göre bu günden maksat, ahiret günlerinden bir gündür.
Allah Teala ayetin baş tarafında, kafirlerin, vaad edilen azabı derhal istediklerini ve Allah'ın da vaadettiği azaptan dönmeyeceğini beyan ettikten sonra Allah katındaki bir günün bin güne denk olduğunu zikretmesi şu şekilde izah edilmektedir: Kafirler, azabın acele gelmesini istemişler, Allah Teala da bu azabın geç kalmadığını beyan etmiştir. Zira Allah Teala nezdindeki bir gün, kulların hesapladığı bin güne denktir. Bu itibarla azap geç kalmış değildir.
Yahut, kafirler azabı istemekte fakat azabın mahiyetini bilmemektedirler. Eğer onun gerçek mahiyetini bilmiş olsalar öyle bir azabın başlarına gelmesini hiçbir şekilde istemezler. Zira azabın şiddetinden dolayı, o azabı yaşadıkları her bir gün, normal günlerinin bin günü kadar uzun gelecektir.
Bilindiği gibi, bizim, zamanı bazı parçalara ayırmamız bütünüyle sunidir. Dünya'nın hem kendi ekseni, hem Güneş etrafında dönmesiyle gece-gündüz, mevsimler ve sene meydana gelmektedir. Ahiret'te ise, gece-gündüz, mevsim ve yıl olmadığına bakılırsa, zaman kavramı bir bakıma ortadan kalkmış oluyor. Tabii bununla sun'i zamanı kasdediyoruz. O bakımdan Ahiret gününden söz edilirken bizim sun'i zamanımızla yarım günün 500, bir günün 1000 yıl kadar uzun olduğuna dikkatler çekilmekte ve böylece bu konuda «yevm» yani «gün» tabiri kullanıldığında, kendi sun'i zamanımızdaki 24 saat olmadığına işaret edilmektedir.
Bu gerçeği düşünmeyenler, arzuladıkları bir şeyin hemen oluvermesini isterler ve aradan birkaç yıl geçince de ümitsizlenmeye başlarlar. Oysa Cenab-ı Hakk'ın sünneti şaşmaz, programı aksamaz, hükmü değişmez. Bir millet üzerine azap inmesi gerekiyorsa, mutlaka onun için belirlenmiş bir süre söz konusudur. İnsanlar ne kadar acele de etse, o süre dolmadıkça azap inmez.
Rasulullah'tan acele olarak azap isteyenler Kureyşliler'dir. Onlar azabın geleceğine inanmıyorlar, peygamberle alay etmek ve onu aciz göstermek için azabı hemen istiyorlardı.
«Bin sene kadar olan gün»den maksat, o azabın geleceği gündür. Bu günün uzun olması azabın şiddetinden kinayedir. Zira merhamet ve sevinç günleri kısa, zorluk günleri ise uzundur.
Ferra'ya göre ayet hem dünya ve hem de Ahiret azabını kapsamaktadır. Acele olarak istenilen azaptan maksat, dünya azabıdır. «Cenab-ı Hak dünyada sise azabın indirilmesindeki vaadinden hulfetmez». Ve Ahiret azabının günlerinden bir tanesi dünyanın bin senesi kadar uzundur.
Bu ayette zamanın göreceliği ifade edilmiştir. Her alemde zaman farklı işlemektedir. Mesela kabir aleminin bir günü, mehşer meydanının bir günü aynı değildir. Hatta bu kainatta bile farklı gezegenlerde farklı zamanlar vardır. Buda zamanın değişebileceğini gstermektedir.