iltasyazilim
FD Üye
Bir ruh hekimi ile hastası arasında yaşanmış bir diğer zamanla bugün arasında kesik kesik bir gönül mâcerası Romanın alımlı bir kurgusu var; yakın geçmişte yaşadığımız Körfez Depreminde zaman yarılmış ve Fuat bir diğer zamanda sevgisinin kökenini bulmuştur Romanda mistik esintiler arasında hür şuur akımının başarılı bir uygulamasını okuyacaksınız Türkiye Yazarlar Birliğinin 2005 yılı romandalındaki ödülü Zemheri Kuyusuadlı eseriyle Metin Savaş'a verilmiştir
***
Büyük mağazaların girişlerinde öyle sevimli Noel Babalar Türklüğün helvasını dağıtıyordu Çocuklar neşelendirici şakraktı Ağaç yaşken eğiliyordu Hoca Nasrettin ’den nasihat almamış bu çocuklar beleşten almaya alışıyordu Komşuda evcilik oynamasını bilmeyen bu çocuklar bilgisayarda adam vurmasını öğreniyordu Arapça sure belleyemeyen bu çocuklar İngilizce şarkı ezberliyordu Cıngıl beng, cıngıl beng, cıngıl cıngıl beng! İyi fakat doğdun Noel Baba! okumuyoruz? Ama yavrum, biz Müslümanız! Hımmm
“Niçin bu hale geldik? Solcumuz milli şefine toz kondurmazsa, sağcımız demokrasi şehidini sorgulamazsa olup olacağı budur
“Şikayetçi olan öyle değil Çünkü neye itiraz edileceği emin yok Hür falan deniyor İnsan hakları evrensel beyannamesinin maddeleri ve temsili demokrasi lafları sakız gibi çiğnem çiğnem çiğneniyor El Çırpmak zorundasınız Parlak sözler karşısında akıcı sular durur Akıl tembelliği Düşünce yoksunluğu Sodom ve Gomoreleşmenin ilk adımı İthal kavramlar önümüzde hazır Bizim yerimize düşünen ve yine bizim yerimize çözüm üreten fedakârlar var çok şükür
***
Metin Savaşın bu romanı, daha önceki deneme ve başarılarının ötesinde, edebiyatımız için önemli bir kazanım ve ümit olarak görünüyor Kahramanın ağzından ve yer yer serbest bilinç akımı ile yazılan roman, bu tekniğin kullanıldığı romanlarımız içinde anında ön sıraya oturmuş gibidir Konu şöyle: 1999 Körfez depreminin sonrasıdır Bunalım geçirdiğini düşünen gazeteci Fuat, amcasının oğlu Tolganın yönlendirmesiyle psikiyatrist Dr Hayrünnisa hanıma gider Psikiyatrist onun geçmişini eşelemeye çalışırken beklenmedik olaylar gelişir; ikisinin geçmişiyle ilgili bazı şeyler bilinmeye başlar Derken, Fuat kendisini Dr Hayrünnisanın dedesi Hisarlı Ahmet beyin konağında bulur; bir zaman yarılması olmuş, Fuat yüz yıl önceki büyük İstanbul depremi zamanına düşmüştür Çarpıcı bir roman örgüsü başlar; mistik olaylar hurafelerle karışır Zemheri kuyusu romana girer; iyilikle kötülüğün ezeli kavgası Bir meczup dünya üstündeki iyiliğin sorumluluğunu kendi üstünde hisseder Fuat tüm bu olaylar içinde, yazmayı düşündüğü, lakin bir türlü başlayamadığı romanını yaşadığını hisseder Hayrünnisa hanıma olan ilgisi giderek derinleşmeye başlar Hayrünnisanın kardeşi Aydınla tanışır , Takunyalı Evliya ve Zemheri Kuyusunun sırrını birlikte çözmeye karar verirler Sinyâl edilmesi gereken ilk nokta, romanın yüzde yüz yerli olduğudur Görüş açısından, roman kahramanlarına, olaylardan, işlenen temalara, kullanılan imajlardan, kahramanların tutum ve davranışlarına, her türlü roman malzemesine dek her şey millî ve böylece sıcak Pek fakat, İtalyadaki pansiyon sahibi madam bile, İzmiri özleyen ve türküler söyleyen bir Anadolu kadını gibi Fuatın şuuraltından iki de bir açığa meydana çıkan Bilge Kağanın bin üç yüz yıl önceki : Türk milleti öldün!Türk milleti öleceksin!haykırışı, ne değin Türk olunduğunun çarpıcı göstergesi Kahramanların , en az işlenenleri bile iz bırakıyor Sahiden Tolga ile nişanlısı, kendi başlarına , kendi sevgi ve ilişkileriyle hiç ele alınmamışlar gibi; Fuat ve Hayrünnisa ilişkisinin fonu olarak görünüyorlar Fakat, o kadar canlı, sıcak ve güzel verilmişler ancak, minimum öndekiler dek romanı doldurmuşlar Durum örgüsü, romanın kuruluşu son derece başarılı ve okuyucunun heyecanını hiç eksiltmiyor Romancının, Ahmet Hamdi ve Peyami Safadan dersini iyi aldığı anlaşılıyor Bunu yani kendi edebiyat büyüklerimizden kaynaklanan yeni atılımlara girişmeyi de ayrıca övgüye bedel buluyorum Edebiyatın her türlüsü sonuçta dile dayalı sanat yaratışlarıdır Bu bakımdan özel bir roman dilinden söz edilmese bile, dil sağlamlığı ve güzelliği roman sanatının da temelidir Metin Savaşın zengin, duru ve yerleşik, romana yaraşır bir dili var Hem romanın akışı içinde belli başlı dil ve temiz Türkçe bilincini romanın bir parçası olarak kesintisiz vurgulaması da öyle hoş Akan bir üslup içinde, başta sinyâl ettiğimiz bağımsızlık bilinç akımının kullanılması üslubu aksatmamış Lüzum bizdeki gerek batıdaki örneklerinde, yoğun kullanılması halinde bilinç akımı ile yazılanlar okuyucudan özel bir uyarı ister ve sıkıcı olurlar Metin Savaşın bilinç akımı uygulamasında, çağrışımlara kapılıp dışarı giden , sıkmayan, yormayan bir anlatım başarısı var ara sıra Ahmet Mitat Efendi yahut Gogol tarzı, okuyucu ile roman arasına girdiği de olmuş; lakin bu tarzı mübalağa etmemiş; zarif bir çeşni katmanın ötesine geçmemiş Üstünde çok konuşulacağını sandığım romancıya ve romanına güzel geldiniz diyor, Zemheri Kuyusunu okuyucularımıza hararetle nasihat ediyorum
Nevzat KÖSOĞLU
*
***
Büyük mağazaların girişlerinde öyle sevimli Noel Babalar Türklüğün helvasını dağıtıyordu Çocuklar neşelendirici şakraktı Ağaç yaşken eğiliyordu Hoca Nasrettin ’den nasihat almamış bu çocuklar beleşten almaya alışıyordu Komşuda evcilik oynamasını bilmeyen bu çocuklar bilgisayarda adam vurmasını öğreniyordu Arapça sure belleyemeyen bu çocuklar İngilizce şarkı ezberliyordu Cıngıl beng, cıngıl beng, cıngıl cıngıl beng! İyi fakat doğdun Noel Baba! okumuyoruz? Ama yavrum, biz Müslümanız! Hımmm
“Niçin bu hale geldik? Solcumuz milli şefine toz kondurmazsa, sağcımız demokrasi şehidini sorgulamazsa olup olacağı budur
“Şikayetçi olan öyle değil Çünkü neye itiraz edileceği emin yok Hür falan deniyor İnsan hakları evrensel beyannamesinin maddeleri ve temsili demokrasi lafları sakız gibi çiğnem çiğnem çiğneniyor El Çırpmak zorundasınız Parlak sözler karşısında akıcı sular durur Akıl tembelliği Düşünce yoksunluğu Sodom ve Gomoreleşmenin ilk adımı İthal kavramlar önümüzde hazır Bizim yerimize düşünen ve yine bizim yerimize çözüm üreten fedakârlar var çok şükür
***
Metin Savaşın bu romanı, daha önceki deneme ve başarılarının ötesinde, edebiyatımız için önemli bir kazanım ve ümit olarak görünüyor Kahramanın ağzından ve yer yer serbest bilinç akımı ile yazılan roman, bu tekniğin kullanıldığı romanlarımız içinde anında ön sıraya oturmuş gibidir Konu şöyle: 1999 Körfez depreminin sonrasıdır Bunalım geçirdiğini düşünen gazeteci Fuat, amcasının oğlu Tolganın yönlendirmesiyle psikiyatrist Dr Hayrünnisa hanıma gider Psikiyatrist onun geçmişini eşelemeye çalışırken beklenmedik olaylar gelişir; ikisinin geçmişiyle ilgili bazı şeyler bilinmeye başlar Derken, Fuat kendisini Dr Hayrünnisanın dedesi Hisarlı Ahmet beyin konağında bulur; bir zaman yarılması olmuş, Fuat yüz yıl önceki büyük İstanbul depremi zamanına düşmüştür Çarpıcı bir roman örgüsü başlar; mistik olaylar hurafelerle karışır Zemheri kuyusu romana girer; iyilikle kötülüğün ezeli kavgası Bir meczup dünya üstündeki iyiliğin sorumluluğunu kendi üstünde hisseder Fuat tüm bu olaylar içinde, yazmayı düşündüğü, lakin bir türlü başlayamadığı romanını yaşadığını hisseder Hayrünnisa hanıma olan ilgisi giderek derinleşmeye başlar Hayrünnisanın kardeşi Aydınla tanışır , Takunyalı Evliya ve Zemheri Kuyusunun sırrını birlikte çözmeye karar verirler Sinyâl edilmesi gereken ilk nokta, romanın yüzde yüz yerli olduğudur Görüş açısından, roman kahramanlarına, olaylardan, işlenen temalara, kullanılan imajlardan, kahramanların tutum ve davranışlarına, her türlü roman malzemesine dek her şey millî ve böylece sıcak Pek fakat, İtalyadaki pansiyon sahibi madam bile, İzmiri özleyen ve türküler söyleyen bir Anadolu kadını gibi Fuatın şuuraltından iki de bir açığa meydana çıkan Bilge Kağanın bin üç yüz yıl önceki : Türk milleti öldün!Türk milleti öleceksin!haykırışı, ne değin Türk olunduğunun çarpıcı göstergesi Kahramanların , en az işlenenleri bile iz bırakıyor Sahiden Tolga ile nişanlısı, kendi başlarına , kendi sevgi ve ilişkileriyle hiç ele alınmamışlar gibi; Fuat ve Hayrünnisa ilişkisinin fonu olarak görünüyorlar Fakat, o kadar canlı, sıcak ve güzel verilmişler ancak, minimum öndekiler dek romanı doldurmuşlar Durum örgüsü, romanın kuruluşu son derece başarılı ve okuyucunun heyecanını hiç eksiltmiyor Romancının, Ahmet Hamdi ve Peyami Safadan dersini iyi aldığı anlaşılıyor Bunu yani kendi edebiyat büyüklerimizden kaynaklanan yeni atılımlara girişmeyi de ayrıca övgüye bedel buluyorum Edebiyatın her türlüsü sonuçta dile dayalı sanat yaratışlarıdır Bu bakımdan özel bir roman dilinden söz edilmese bile, dil sağlamlığı ve güzelliği roman sanatının da temelidir Metin Savaşın zengin, duru ve yerleşik, romana yaraşır bir dili var Hem romanın akışı içinde belli başlı dil ve temiz Türkçe bilincini romanın bir parçası olarak kesintisiz vurgulaması da öyle hoş Akan bir üslup içinde, başta sinyâl ettiğimiz bağımsızlık bilinç akımının kullanılması üslubu aksatmamış Lüzum bizdeki gerek batıdaki örneklerinde, yoğun kullanılması halinde bilinç akımı ile yazılanlar okuyucudan özel bir uyarı ister ve sıkıcı olurlar Metin Savaşın bilinç akımı uygulamasında, çağrışımlara kapılıp dışarı giden , sıkmayan, yormayan bir anlatım başarısı var ara sıra Ahmet Mitat Efendi yahut Gogol tarzı, okuyucu ile roman arasına girdiği de olmuş; lakin bu tarzı mübalağa etmemiş; zarif bir çeşni katmanın ötesine geçmemiş Üstünde çok konuşulacağını sandığım romancıya ve romanına güzel geldiniz diyor, Zemheri Kuyusunu okuyucularımıza hararetle nasihat ediyorum
Nevzat KÖSOĞLU
*
Türkiye'nin en güncel forumlardan olan forumdas.com.tr'de forumda aktif ve katkısı olabilecek kişilerden gönüllü katkıda sağlayabilecek kişiler aranmaktadır.