iltasyazilim
FD Üye
Bu aşağıda verdiğim daha önce açılan bir konudan aldığım özettir Sn mod ketum tarafından kilitlendiği için orjinal alıntı yapamadım
orjinal konu sahibi vitalbal isimli üye dir
konu başlığı : Rabbimiz olan ALLAH'ı tanımak isteyen gönüllere!!!!
en aşağıda verdiğim yazı aklın dindeki yeridir
vakit ayırıp okursanız çok fayda görürsünüz
ALLAH'ı tanımak ve bilmek istemezmisiniz??? Teknoloji ve keşiflere merak insanın doğasında var
Diyeceksiniz ki ;;; Kardeşim, bu bilgileri (dini bilgileri ) ilahiyatçı Prf lardan alamassak, kimden öğreneceğiz??? Bir sitede, ne olduğu bilinmeyen senden mi öğreneceğiz ? Diyebilirsiniz Ben sizlere şunu söylüyorum ;; Benden de değil Aklınızdan
Her yöne bakın ve aklınızı ortaya koyun Asla saplanmayın ve konulara objektif gözlükle bakın Sizde bulunan akıl buna yeter Ama akıl mutlak objektif olmalı Duygu, düşünce, gelenekler ve hipnozlardan arındırılmış akıl olmalı Akıldan kasdım budur
Peygamber gönderilmeseydi
Sual: Peygamber gönderilmeseydi, akılla, Allah’ın varlığı, helal ve haram bilinebilir miydi?
CEVAP
İmamı Rabbani hazretleri buyuruyor ki:
Allahü teâlânın Peygamberler göndermesi, bütün mahluklara rahmet ve ihsandır Allahü teâlâ, kendi varlığını ve sıfatlarını, bizim gibi aciz insanlara, bu büyük Peygamberleri ile haber verdi Beğendiği şeyleri, beğenmediklerinden bunlar vasıtası ile ayırdı İnsanlara dünya ve ahirette faydalı şeyleri zararlılarından, bunların aracılığı ile ayırt etti Eğer Peygamberler gönderilmeseydi, akıl, Allah’ın varlığını anlayamaz, Onun büyüklüğünü kavrayamazdı Nitekim, kendilerini akıllı sanan eski Yunan filozofları, Allahü teâlânın varlığını anlayamadılar Yaratanı inkâr ettiler Kısa akılları her şeyi zaman yapıyor sandı Nemrud’un, Hazreti İbrahim ile çekişmesi Kur'anı kerimde bildirilmektedir Firavun da Benden başka tanrınız yokturdemiş ve Hazreti Musa’yı Benden başka tanrıya inanırsan, seni hapsederimdiye korkutmak istemişti Demek ki, insanların kısa akılları, bu en büyük nimeti anlayamaz Bir Peygamber olmadıkça, bu sonsuz saadete kavuşamaz Hadisi şerifte buyuruldu ki:
(Dini, aklı ile ölçen kadar zararlı kimse yoktur) Taberani
Eski Yunan felsefecileri, Akıl hiç şaşmaz, her şeyin doğrusunu anlardiyor, aklın her şeye erdiğini sanıyorlar Aklın eremediği şeyleri de, akıl ile çözmeye kalkışıyorlar Halbuki akıl, dünya bilgilerinde bile yanılıyor Ahiret bilgilerini ise, hiç anlayamıyor Akıl, duygu organları ile anlaşılamayan şeyleri bulabildiği gibi, aklın eremediği şeyler de Peygamberlerin bildirmeleri ile anlaşılır Akıl, his organlarının üstünde olduğu gibi, Peygamberlik de, akıl kuvvetlerinin üstündedir Akıl kuvvetlerinin varamadığı şeyler, Peygamberlerin bildirmeleri ile öğrenilir
Peygamberlerin haber verdikleri, Allahü teâlânın üstün sıfatlarının var olduğu, Peygamber gönderdiği, meleklerin günahsız olduğu, öldükten sonra herkesin dirileceği, Cennette sonsuz nimetler ve Cehennemde azaplar bulunduğu ve İslamiyet’in bildirdiği daha nice şeyler, akıl ile anlaşılamaz
Bunlar, Peygamberlerden işitilmedikçe, insanların kısa akılları ile bulunamaz
Lise, üniversite dersleri, matematik, madde, fen bilgileri, elbette faydalıdır Bunlar, aklı kendi sınırı içinde yanılmaktan korur Dünyada insanların rahat yaşamalarını sağlayan yeni şeyler bulunmasına yararlar Dünya işlerinde, akıl ile bulunabilecek şeylerde bu bilgilerden istifade edilir Bunların yardımı ile televizyon, elektronik beyin, radyo, sesten hızlı uçak, nükleer deniz altıları ve casus peykler ve ay yolculuğu gibi nice başarılı şeyler bulunabilir
Bunlar, İslamiyet’e karşı değil, İslamiyet ile beraber olan ve imanı kuvvetlendiren şeylerdir Çünkü İslamiyet, aklın sınırı içinde olan bütün bilgilerde fenne uygundur Akıl, bu bilgilerin doğrusunu bulabildiği için, İslamiyet’e uygun olur Müslümanların bunları da öğrenmesi, istifade etmesi gerekir
Fen bilgilerinden dünya işlerinde faydalanıp da, Ahiret bilgilerini anlamakta bunlardan faydalanamamak, hatta bunları öğrenince, kendini beğenip, aklına uyup, ahiret bilgilerini de akıl ile çözmeye kalkışarak dinden çıkmak, insanlar için yüzkarasıdır Bütün fen bilgileri, aklın erdiği şeylerde işe yaramaktadır Ebedi saadete ve felakete sebep olacak işleri, bu bilgilere dayamak ve ahiret işlerini bu bilgilerle çözmeye kalkışmak doğru olmaz Bu en mühim işler aklın ve fen bilgilerinin sınırı dışındadır Bu en lüzumlu bilgileri, Peygamberlerden öğrenmeyip, yalnız dünya bilgileriyle çözmeye uğraşmak, lüzumsuz vakit geçirmek olur Çünkü o bilgiler, aklın ermediği işlerde faydalı olamaz, bunlar ancak Peygamberlerin bildirmeleri ile anlaşılabilir (c3, m23)
İslamiyet’te aklın ermediği şeyler çoktur Fakat, selim akla uymayan bir şey yoktur Ahiret bilgileri ve Allahü teâlânın beğenip beğenmediği şeyler ve Ona ibadet şekilleri, eğer aklın çerçevesi içinde olsalardı ve akıl ile doğru olarak, bilinebilselerdi, Peygamberlere lüzum kalmazdı İnsanlar, dünya ve ahiret saadetini kendileri görebilir, bulabilirdi ve Allahü teâlâ hâşâ Peygamberleri boş yere ve lüzumsuz göndermiş olurdu Hiçbir akıl, ahiret bilgilerini bulamayacağı, çözemeyeceği içindir ki, Allahü teâlâ, her asırda dünyanın her tarafına, Peygamber göndermiş ve en son ve kıyamete kadar değiştirmemek üzere ve bütün dünyaya, peygamber olarak Muhammed aleyhisselamı göndermiştir
Sual: Peygamberler olmasaydı insan, Allah’a nasıl ibadet edileceğini, nasıl şükredeceğini bilebilir miydi?
CEVAP
İnsanları var eden ve varlıkta kalabilmeleri için gereken her nimeti gönderen, Allahü teâlâdır İyilik edene şükretmek gerektiğini herkes bilir Allahü teâlânın nimetlerine nasıl şükredileceğini bilmek için de, yine Peygamberler gerekir Onların bildirmediği şükür ve saygı, Ona layık olmaz Ona nasıl şükür olunacağını, insan bilemez Ona karşı saygısızlık olan bir şeyi, şükretmek ve saygı sanabilir Şükredeyim derken, saygısızlık yapabilir Allahü teâlâya nasıl şükredileceği, ancak Peygamberlerin bildirmeleri ile anlaşılır
Evliyanın kalblerine doğan (İlham) denilen bilgiler de, Peygamberlere uymakla hasıl olmaktadır İlham, akıl ile hasıl olsaydı, yalnız akıllarına uyan eski Yunan felsefecileri yoldan sapmazlardı Allahü teâlâyı herkesten iyi anlarlardı Halbuki, Allahü teâlânın ve Onun üstün sıfatlarının varlığını anlamakta, insanların en cahilleri, bu felsefecilerdir Bunlardan birkaçı, Peygamberlerden işiterek ve mümin olan tasavvufculardan görerek, riyazet ve mücahede yapmış, nefslerine sıkıntı vererek onu parlatmışlar, böylece birkaç şey bulabilmişler ise de nefsin safasının, parlatılmasının ve bu yoldan ele geçenlerin sapıklık olduğunu anlayamamışlardır
Kalbi parlatmak, temizlemek gerekir Kalb temizlendikten sonra, nefs temizlenmeye başlar Nurlar önce temiz kalbe girer Kalb temizlenmeden nefsi parlatmak, gece düşmanın yağma yapması için, ona ışık yakmaya benzer Nefsin yardım ettiği düşman, İblistir Evet, açlıkla, nefsin istediklerini yapmamakla, ona sıkıntı vermekle ve akıl ile aramakla da, doğruya ve saadete kavuşulabilir Fakat, bu ancak Peygamberlere ve bunların Allahü teâlâdan getirdiklerine inandıktan sonra mümkün olabilir Çünkü Peygamberlerin her sözü, yanılmayan meleklerle bildirilmiştir Bu bilgilere, şeytan düşmanı karışamaz
Bu büyüklere uymayanlar ise, şeytanın aldatmasından kurtulamazlar Felsefecilerin büyüklerinden olan Eflatun, İsa aleyhisselamın zamanında bulunmak şerefine kavuşmuştu Fakat, kaba cahillik yaparak, kendisinin kimseden bir şey öğrenmeye ihtiyacı olmadığını sandı O yüce Peygamberin bereketlerinden mahrum kaldı
Sual: Dünya ve ahirette saadete kavuşmak isteyen ne yapmalı?
CEVAP
Sonsuz saadete kavuşmak isteyenin, Ehli sünnet itikadını kısaca öğrenip, bunlara iman etmesi, sonra dört mezhepten öğrenmesi mümkün ve kolay olan birini seçip, günlük işlerini ve ibadetlerini, sırası geldikçe, o mezhebin kitabından öğrenerek yapması gerekir Her ülkede, bir mezhebin bilgilerini bildiren doğru ilmihal kitabları vardır Ele geçirilmeleri kolaydır Bu kolaylık, Allahü teâlânın, ümmeti Muhammede olan büyük ihsanıdır Mezhebsizlerin, dinde reformcuların ve para kazanmak için konuşan ve yazan cahillerin yaldızlı sözlerine ve yazılarına aldanmamak için, çok uyanık olmalıyız!
İmamı Rabbani hazretleri buyuruyor ki:
Dini hükümleri kendi aklı ile anlamak ve aklı ona rehber etmek isteyen, Peygamberliğe inanmamış olur Onunla konuşmak akıl işi değildir
Ehli sünnetin dört mezhebi de âyeti kerimelerden ve hadisi şeriflerden çıkarılmıştır Birbirlerine muhalif görünen ictihadlarından yalnız birisi doğru ise de, yanlış olanlarını taklit edenlere de sevap verileceği hadisi şerifte bildirilmiştir Bunun için, dört mezhebin ittifak ile bildirdikleri yapılınca, sahih ve makbul olacağı gibi, ihtilaflı yerleri yapılınca da, sahih ve makbul olacaktır O halde, müctehid olmayan her müslümanın, her işinde dört mezhepten birini seçip taklit etmesi ve mezhep imamının delilini aramaması gerekir Çünkü, Tabiinden yeni imana gelenler, Eshabı kiramı taklit ederler, delillerini hiç sormazlardı Her müslüman, beğendiği, seçtiği mezhebin her meselesini yaparken, Kur'anı kerime veya hadisi şerifte uymakta olduğuna inanmalıdır
Bugün müctehide de lüzum yoktur Çünkü, din bilgilerinde, açıklanmamış bir şey kalmamıştır Kemale gelmiş olan bu dine ilave edilecek bir şey de yoktur Resulullah efendimiz, kıyamete kadar olacak her şeyin hükmünü bildirmiştir Mezhep imamları da bunları açıklamıştır Bunların günlük olaylara tatbiklerini, müctehid olmayan âlimler yapar Her asırda gelecek olan müceddidler, bu işi yapacaklardır Fakat, ictihad ile yine hükümler çıkarmayacaklardır Çünkü, buna lüzum kalmamıştır Helal ve haram ve her delil açıklanmıştır
Septisizm şüphecilik
Sual: Bir arkadaş, “Sen Allah’a körü körüne inanıyorsun Sen kitaplardan farklı söyleyecek, her şeyden, hatta Allah’tan şüpheleneceksin diyor Buna nasıl bir cevap vereyim?
CEVAP
Anlamadan inanılacak şeyler olduğu gibi, inceledikten sonra inanılacak şeyler de vardır Muhammed aleyhisselamın Peygamber olarak bildirdiği şeylere akla uygun olduğu, yahut tecrübe ile anlaşıldığı için inanmak iman olmaz Çünkü bu, Peygamber efendimizi değil, aklı tasdik etmek demektir İman, gayba inanmak demektir Kur’anı kerimin baş tarafında, Allahü teâlâ, salihleri övüyor, (O müttekiler ki, gayba inanırlar, namaz kılarlar ve kendilerine verdiğimiz mallardan zekat ve her türlü hayır hasenat için harcarlar) buyuruyor (Bekara 3)
Gayb, his organları ile, tecrübe ve hesapla anlaşılamayan şeyler demektir Peygamberlerin bildirmesi ile anlaşılır Mesela Cennet, Cehennem ve meleklerin varlığı böyledir Bunlar akıl ile bilinmez
Aklın belli bir sahası vardır Bunun dışındakileri ölçmeye, anlamaya gücü yetmez Çünkü akıl bir kararda kalmaz Herkesin aklı birbirine uymadığı gibi, selim olmayan akılların yanıldığı çok görülmüştür En akıllı sanılan bir kimse bile, mütehassısı olduğu dünya işlerinde hata eder Nerde kaldı ki, din işlerindeki hikmetleri çözebilsin? Böyle yanılan bir akılla, sonsuz olan ahiret işlerinin hikmeti anlaşılamaz Ancak Allah’ın varlığını anlamada aklın ve ilmin rolü çoktur İmamı Gazali hazretleri buyuruyor ki:
(Astronomi ve anatomi bilmeyen, Allahü teâlânın varlığını ve kudretini iyi anlayamaz)
Ahirete ait bilgilerde şüphecilik çok yanlıştır Felsefede, başıboş düşüncede her şeyden şüphe etmeye septisizm, şüpheciye de septik sceptique deniyor Septiklerle düşüp kalkmanızı tavsiye etmeyiz
Allahü teâlâyı tanımak
Hemen herkes Allahü teâlâyı tanıyor ve Allah vardır diyor Ama Allah’ı tanımak nasıl olur? İyi bir şeyi tanıyan onun iyiliklerinden istifade etmeye çalışır Kötüyü tanıyan kötülüklerden uzak durmaya çalışır Bunlara riayet etmeyenin tanıması yanlış demektir Yılanın sokacağını bilen yılanla oynamaz Aslanın parçalayacağını bilen onun yuvasına giremez Bombanın patlayacağını bilen onu elinde patlatmaz Allahü teâlâyı tanıyan onu sever Onu seven de dinin emirlerini yapar Haramlardan kaçınır Bunlara yani emir ve yasaklarına riayet etmeden ben Allah’ı tanıyorum, Onu seviyorum demek yanlış olur Sevmenin bir tarifi de itaat etmek demektir Sevginin derecesi, itaatteki sürat ile ölçülür
Seyyid Abdülhakim efendi hazretleri buyuruyor ki:
Siz, adem yokluk diyarından, bu varlık âlemine, kendiliğinizden gelmediğiniz gibi, oraya, kendiniz gidemezsiniz Gördüğünüz gözler, işittiğiniz kulaklar, duygu edindiğiniz organlar, düşündüğünüz zekalar, kullandığınız eller ve ayaklar, geçeceğiniz bütün yollar, girip çıktığınız bütün mahaller, hulasa, ruh ve cesedinize bağlı bütün aletler, sistemler, hepsi Allahü teâlânın mülk ve mahlukudur Siz Ondan hiçbir şey gasp edemez, mülk edinemezsiniz! O, hayy ve kayyumdur Yani, görür, bilir, işitir ve her var olan şeyi, her an varlıkta durdurmaktadır Hepsinin idaresinden, hallerinden bir an gafil olmaz Mülkünü kimseye çaldırmaz Emirlerine uymayanların cezasını vermekten de, aciz kalmaz Mesela, Ay’da, Merih’te ve diğer yıldızlarda insan olmadığı gibi, bu Arz küresinde de bulunmasaydı, bir şey lazım gelmezdi Bundan dolayı, büyüklüğünden bir şey eksilmezdi Allahü teâlâ hadisi kudside buyuruyor ki:
(Önce gelenleriniz, sonra gelenleriniz; küçüğünüz, büyüğünüz; dirileriniz, ölüleriniz; insanlarınız, cinleriniz; en mütteki, itaatli kulum gibi olsanız, büyüklüğüm artmaz Aksine olarak, hepiniz, bana karşı duran, Peygamberlerimi aşağı gören, düşmanım gibi olsanız, üluhiyyetimden bir şey eksilmez Allahü teâlâ, sizden ganidir, Ona hiçbiriniz lazım değildir Siz ise, var olmanız için ve varlıkta kalabilmeniz için ve her şeyinizle, hep Ona muhtaçsınız) Müslim
Tarihi inceleyecek olursak, insanların, önlerinde Allahü teâlânın gönderdiği bir rehber olmadan kendi başlarına gittiklerinde, hep yanlış yollara saptıklarını görürüz İnsan, kendisini yaratan büyük kudret sahibinin var olduğunu, aklı sayesinde anladı Fakat ona giden yolu bulamadı
Peygamberleri işitmeyenler, Halıkı, yani yaratıcıyı önce etraflarında aradı Kendilerine en büyük faydası olan güneşi, yaratıcı sandılar ve ona tapmaya başladılar Sonra, büyük tabiat güçlerini, fırtınayı, ateşi, kabaran denizi, yanardağları ve benzerlerini gördükçe bunları yaratıcının yardımcıları zannettiler Her biri için bir suret, alamet yapmaya kalktılar Bundan da putlar doğdu Böylece, çeşitli putlar zuhur etti Bunların gazabından korktular ve onlara kurbanlar kestiler Hatta, insanları bile bu putlara kurban ettiler Her yeni hadise karşısında, putların miktarı da arttı İslamiyet zuhur ettiği zaman Kâbei muazzamada 360 put vardı Kısacası insan, bir, ezeli ve ebedi olan Allahü teâlâyı kendi başına bir türlü tanıyamadı Bugün bile güneşe ve ateşe tapanlar vardır Bunlara şaşmamalı! Çünkü, rehbersiz, karanlıkta doğru yol bulunamaz Kur'anı kerimde mealen buyuruluyor ki:
(Biz, Peygamber göndererek bildirmeden önce azap yapıcı değiliz) İsra 15
Akıl ve din
Sual: Bir arkadaş, “Ben ateist değilim ama, dine inanmak için peygambere ve kutsal kitaba ihtiyaç yoktur İnsan akıl yoluyla Allah’ın varlığını anlar ve Onun emirlerini yerine getirebilir Çünkü aklın yolu birdir diyor Bu mümkün mü?
CEVAP
Hiç mümkün olur mu? O zaman hâşâ, Allahü teâlâ, Peygamberleri ve kitapları lüzumsuz yere mi göndermiş oldu? Allah’ın emirlerinin ne olduğu nereden bilinecek? Mesela en önemlisi iman nedir? İmanın esasları nelerdir? Bu bilinmedikçe nasıl iman edilir ki? Namaz, zekat gibi emirler zaten bilinemez Ama imanı bile bilmek imkansızdır İmanın altı esası bildirilmeden nasıl bilinir ki?
Hatta, insan kendisini de bilemezdi Kimdir, ihtiyacı nedir, saadeti felaketi nededir? Ne yapacak, ne yiyip içecek, niye yaratıldı, başına neler gelecek, bunların hiç birisini bilemezdi Peki, bunları bilemeyen insanın hayvandan ne farkı kalırdı?
Aklın yolu bir olsa idi, dünyadaki insanlar hep aynı inanışa sahip olurlardı
Aklın ermediği şeyler
Sual: (Dini İslam’da aklın ermediği şeyler çoktur Ama akla uymayan bir şey yoktur) deniyor Bir şeye akıl ermezken nasıl akla uygun olur?
CEVAP
Ahiret bilgileri ve Allahü teâlânın beğenip beğenmediği şeyler ve Ona ibadet şekilleri, eğer aklın çerçevesi içinde olsalardı ve akıl ile doğru olarak, bilinebilselerdi, binlerce Peygamberin gönderilmesine gerek kalmazdı Demek ki insan, doğruyu bulmak için, Peygamberlerin yol göstermesine muhtaçtır Ahiret bilgileri ve Allahü teâlânın beğendiği şeyler, akıl ile bilinemez ama, Peygamberler bildirince, bunların selim akla aykırı olmadığı görülür
orjinal konu sahibi vitalbal isimli üye dir
konu başlığı : Rabbimiz olan ALLAH'ı tanımak isteyen gönüllere!!!!
en aşağıda verdiğim yazı aklın dindeki yeridir
vakit ayırıp okursanız çok fayda görürsünüz
ALLAH'ı tanımak ve bilmek istemezmisiniz??? Teknoloji ve keşiflere merak insanın doğasında var
Diyeceksiniz ki ;;; Kardeşim, bu bilgileri (dini bilgileri ) ilahiyatçı Prf lardan alamassak, kimden öğreneceğiz??? Bir sitede, ne olduğu bilinmeyen senden mi öğreneceğiz ? Diyebilirsiniz Ben sizlere şunu söylüyorum ;; Benden de değil Aklınızdan
Her yöne bakın ve aklınızı ortaya koyun Asla saplanmayın ve konulara objektif gözlükle bakın Sizde bulunan akıl buna yeter Ama akıl mutlak objektif olmalı Duygu, düşünce, gelenekler ve hipnozlardan arındırılmış akıl olmalı Akıldan kasdım budur
Peygamber gönderilmeseydi
Sual: Peygamber gönderilmeseydi, akılla, Allah’ın varlığı, helal ve haram bilinebilir miydi?
CEVAP
İmamı Rabbani hazretleri buyuruyor ki:
Allahü teâlânın Peygamberler göndermesi, bütün mahluklara rahmet ve ihsandır Allahü teâlâ, kendi varlığını ve sıfatlarını, bizim gibi aciz insanlara, bu büyük Peygamberleri ile haber verdi Beğendiği şeyleri, beğenmediklerinden bunlar vasıtası ile ayırdı İnsanlara dünya ve ahirette faydalı şeyleri zararlılarından, bunların aracılığı ile ayırt etti Eğer Peygamberler gönderilmeseydi, akıl, Allah’ın varlığını anlayamaz, Onun büyüklüğünü kavrayamazdı Nitekim, kendilerini akıllı sanan eski Yunan filozofları, Allahü teâlânın varlığını anlayamadılar Yaratanı inkâr ettiler Kısa akılları her şeyi zaman yapıyor sandı Nemrud’un, Hazreti İbrahim ile çekişmesi Kur'anı kerimde bildirilmektedir Firavun da Benden başka tanrınız yokturdemiş ve Hazreti Musa’yı Benden başka tanrıya inanırsan, seni hapsederimdiye korkutmak istemişti Demek ki, insanların kısa akılları, bu en büyük nimeti anlayamaz Bir Peygamber olmadıkça, bu sonsuz saadete kavuşamaz Hadisi şerifte buyuruldu ki:
(Dini, aklı ile ölçen kadar zararlı kimse yoktur) Taberani
Eski Yunan felsefecileri, Akıl hiç şaşmaz, her şeyin doğrusunu anlardiyor, aklın her şeye erdiğini sanıyorlar Aklın eremediği şeyleri de, akıl ile çözmeye kalkışıyorlar Halbuki akıl, dünya bilgilerinde bile yanılıyor Ahiret bilgilerini ise, hiç anlayamıyor Akıl, duygu organları ile anlaşılamayan şeyleri bulabildiği gibi, aklın eremediği şeyler de Peygamberlerin bildirmeleri ile anlaşılır Akıl, his organlarının üstünde olduğu gibi, Peygamberlik de, akıl kuvvetlerinin üstündedir Akıl kuvvetlerinin varamadığı şeyler, Peygamberlerin bildirmeleri ile öğrenilir
Peygamberlerin haber verdikleri, Allahü teâlânın üstün sıfatlarının var olduğu, Peygamber gönderdiği, meleklerin günahsız olduğu, öldükten sonra herkesin dirileceği, Cennette sonsuz nimetler ve Cehennemde azaplar bulunduğu ve İslamiyet’in bildirdiği daha nice şeyler, akıl ile anlaşılamaz
Bunlar, Peygamberlerden işitilmedikçe, insanların kısa akılları ile bulunamaz
Lise, üniversite dersleri, matematik, madde, fen bilgileri, elbette faydalıdır Bunlar, aklı kendi sınırı içinde yanılmaktan korur Dünyada insanların rahat yaşamalarını sağlayan yeni şeyler bulunmasına yararlar Dünya işlerinde, akıl ile bulunabilecek şeylerde bu bilgilerden istifade edilir Bunların yardımı ile televizyon, elektronik beyin, radyo, sesten hızlı uçak, nükleer deniz altıları ve casus peykler ve ay yolculuğu gibi nice başarılı şeyler bulunabilir
Bunlar, İslamiyet’e karşı değil, İslamiyet ile beraber olan ve imanı kuvvetlendiren şeylerdir Çünkü İslamiyet, aklın sınırı içinde olan bütün bilgilerde fenne uygundur Akıl, bu bilgilerin doğrusunu bulabildiği için, İslamiyet’e uygun olur Müslümanların bunları da öğrenmesi, istifade etmesi gerekir
Fen bilgilerinden dünya işlerinde faydalanıp da, Ahiret bilgilerini anlamakta bunlardan faydalanamamak, hatta bunları öğrenince, kendini beğenip, aklına uyup, ahiret bilgilerini de akıl ile çözmeye kalkışarak dinden çıkmak, insanlar için yüzkarasıdır Bütün fen bilgileri, aklın erdiği şeylerde işe yaramaktadır Ebedi saadete ve felakete sebep olacak işleri, bu bilgilere dayamak ve ahiret işlerini bu bilgilerle çözmeye kalkışmak doğru olmaz Bu en mühim işler aklın ve fen bilgilerinin sınırı dışındadır Bu en lüzumlu bilgileri, Peygamberlerden öğrenmeyip, yalnız dünya bilgileriyle çözmeye uğraşmak, lüzumsuz vakit geçirmek olur Çünkü o bilgiler, aklın ermediği işlerde faydalı olamaz, bunlar ancak Peygamberlerin bildirmeleri ile anlaşılabilir (c3, m23)
İslamiyet’te aklın ermediği şeyler çoktur Fakat, selim akla uymayan bir şey yoktur Ahiret bilgileri ve Allahü teâlânın beğenip beğenmediği şeyler ve Ona ibadet şekilleri, eğer aklın çerçevesi içinde olsalardı ve akıl ile doğru olarak, bilinebilselerdi, Peygamberlere lüzum kalmazdı İnsanlar, dünya ve ahiret saadetini kendileri görebilir, bulabilirdi ve Allahü teâlâ hâşâ Peygamberleri boş yere ve lüzumsuz göndermiş olurdu Hiçbir akıl, ahiret bilgilerini bulamayacağı, çözemeyeceği içindir ki, Allahü teâlâ, her asırda dünyanın her tarafına, Peygamber göndermiş ve en son ve kıyamete kadar değiştirmemek üzere ve bütün dünyaya, peygamber olarak Muhammed aleyhisselamı göndermiştir
Sual: Peygamberler olmasaydı insan, Allah’a nasıl ibadet edileceğini, nasıl şükredeceğini bilebilir miydi?
CEVAP
İnsanları var eden ve varlıkta kalabilmeleri için gereken her nimeti gönderen, Allahü teâlâdır İyilik edene şükretmek gerektiğini herkes bilir Allahü teâlânın nimetlerine nasıl şükredileceğini bilmek için de, yine Peygamberler gerekir Onların bildirmediği şükür ve saygı, Ona layık olmaz Ona nasıl şükür olunacağını, insan bilemez Ona karşı saygısızlık olan bir şeyi, şükretmek ve saygı sanabilir Şükredeyim derken, saygısızlık yapabilir Allahü teâlâya nasıl şükredileceği, ancak Peygamberlerin bildirmeleri ile anlaşılır
Evliyanın kalblerine doğan (İlham) denilen bilgiler de, Peygamberlere uymakla hasıl olmaktadır İlham, akıl ile hasıl olsaydı, yalnız akıllarına uyan eski Yunan felsefecileri yoldan sapmazlardı Allahü teâlâyı herkesten iyi anlarlardı Halbuki, Allahü teâlânın ve Onun üstün sıfatlarının varlığını anlamakta, insanların en cahilleri, bu felsefecilerdir Bunlardan birkaçı, Peygamberlerden işiterek ve mümin olan tasavvufculardan görerek, riyazet ve mücahede yapmış, nefslerine sıkıntı vererek onu parlatmışlar, böylece birkaç şey bulabilmişler ise de nefsin safasının, parlatılmasının ve bu yoldan ele geçenlerin sapıklık olduğunu anlayamamışlardır
Kalbi parlatmak, temizlemek gerekir Kalb temizlendikten sonra, nefs temizlenmeye başlar Nurlar önce temiz kalbe girer Kalb temizlenmeden nefsi parlatmak, gece düşmanın yağma yapması için, ona ışık yakmaya benzer Nefsin yardım ettiği düşman, İblistir Evet, açlıkla, nefsin istediklerini yapmamakla, ona sıkıntı vermekle ve akıl ile aramakla da, doğruya ve saadete kavuşulabilir Fakat, bu ancak Peygamberlere ve bunların Allahü teâlâdan getirdiklerine inandıktan sonra mümkün olabilir Çünkü Peygamberlerin her sözü, yanılmayan meleklerle bildirilmiştir Bu bilgilere, şeytan düşmanı karışamaz
Bu büyüklere uymayanlar ise, şeytanın aldatmasından kurtulamazlar Felsefecilerin büyüklerinden olan Eflatun, İsa aleyhisselamın zamanında bulunmak şerefine kavuşmuştu Fakat, kaba cahillik yaparak, kendisinin kimseden bir şey öğrenmeye ihtiyacı olmadığını sandı O yüce Peygamberin bereketlerinden mahrum kaldı
Sual: Dünya ve ahirette saadete kavuşmak isteyen ne yapmalı?
CEVAP
Sonsuz saadete kavuşmak isteyenin, Ehli sünnet itikadını kısaca öğrenip, bunlara iman etmesi, sonra dört mezhepten öğrenmesi mümkün ve kolay olan birini seçip, günlük işlerini ve ibadetlerini, sırası geldikçe, o mezhebin kitabından öğrenerek yapması gerekir Her ülkede, bir mezhebin bilgilerini bildiren doğru ilmihal kitabları vardır Ele geçirilmeleri kolaydır Bu kolaylık, Allahü teâlânın, ümmeti Muhammede olan büyük ihsanıdır Mezhebsizlerin, dinde reformcuların ve para kazanmak için konuşan ve yazan cahillerin yaldızlı sözlerine ve yazılarına aldanmamak için, çok uyanık olmalıyız!
İmamı Rabbani hazretleri buyuruyor ki:
Dini hükümleri kendi aklı ile anlamak ve aklı ona rehber etmek isteyen, Peygamberliğe inanmamış olur Onunla konuşmak akıl işi değildir
Ehli sünnetin dört mezhebi de âyeti kerimelerden ve hadisi şeriflerden çıkarılmıştır Birbirlerine muhalif görünen ictihadlarından yalnız birisi doğru ise de, yanlış olanlarını taklit edenlere de sevap verileceği hadisi şerifte bildirilmiştir Bunun için, dört mezhebin ittifak ile bildirdikleri yapılınca, sahih ve makbul olacağı gibi, ihtilaflı yerleri yapılınca da, sahih ve makbul olacaktır O halde, müctehid olmayan her müslümanın, her işinde dört mezhepten birini seçip taklit etmesi ve mezhep imamının delilini aramaması gerekir Çünkü, Tabiinden yeni imana gelenler, Eshabı kiramı taklit ederler, delillerini hiç sormazlardı Her müslüman, beğendiği, seçtiği mezhebin her meselesini yaparken, Kur'anı kerime veya hadisi şerifte uymakta olduğuna inanmalıdır
Bugün müctehide de lüzum yoktur Çünkü, din bilgilerinde, açıklanmamış bir şey kalmamıştır Kemale gelmiş olan bu dine ilave edilecek bir şey de yoktur Resulullah efendimiz, kıyamete kadar olacak her şeyin hükmünü bildirmiştir Mezhep imamları da bunları açıklamıştır Bunların günlük olaylara tatbiklerini, müctehid olmayan âlimler yapar Her asırda gelecek olan müceddidler, bu işi yapacaklardır Fakat, ictihad ile yine hükümler çıkarmayacaklardır Çünkü, buna lüzum kalmamıştır Helal ve haram ve her delil açıklanmıştır
Septisizm şüphecilik
Sual: Bir arkadaş, “Sen Allah’a körü körüne inanıyorsun Sen kitaplardan farklı söyleyecek, her şeyden, hatta Allah’tan şüpheleneceksin diyor Buna nasıl bir cevap vereyim?
CEVAP
Anlamadan inanılacak şeyler olduğu gibi, inceledikten sonra inanılacak şeyler de vardır Muhammed aleyhisselamın Peygamber olarak bildirdiği şeylere akla uygun olduğu, yahut tecrübe ile anlaşıldığı için inanmak iman olmaz Çünkü bu, Peygamber efendimizi değil, aklı tasdik etmek demektir İman, gayba inanmak demektir Kur’anı kerimin baş tarafında, Allahü teâlâ, salihleri övüyor, (O müttekiler ki, gayba inanırlar, namaz kılarlar ve kendilerine verdiğimiz mallardan zekat ve her türlü hayır hasenat için harcarlar) buyuruyor (Bekara 3)
Gayb, his organları ile, tecrübe ve hesapla anlaşılamayan şeyler demektir Peygamberlerin bildirmesi ile anlaşılır Mesela Cennet, Cehennem ve meleklerin varlığı böyledir Bunlar akıl ile bilinmez
Aklın belli bir sahası vardır Bunun dışındakileri ölçmeye, anlamaya gücü yetmez Çünkü akıl bir kararda kalmaz Herkesin aklı birbirine uymadığı gibi, selim olmayan akılların yanıldığı çok görülmüştür En akıllı sanılan bir kimse bile, mütehassısı olduğu dünya işlerinde hata eder Nerde kaldı ki, din işlerindeki hikmetleri çözebilsin? Böyle yanılan bir akılla, sonsuz olan ahiret işlerinin hikmeti anlaşılamaz Ancak Allah’ın varlığını anlamada aklın ve ilmin rolü çoktur İmamı Gazali hazretleri buyuruyor ki:
(Astronomi ve anatomi bilmeyen, Allahü teâlânın varlığını ve kudretini iyi anlayamaz)
Ahirete ait bilgilerde şüphecilik çok yanlıştır Felsefede, başıboş düşüncede her şeyden şüphe etmeye septisizm, şüpheciye de septik sceptique deniyor Septiklerle düşüp kalkmanızı tavsiye etmeyiz
Allahü teâlâyı tanımak
Hemen herkes Allahü teâlâyı tanıyor ve Allah vardır diyor Ama Allah’ı tanımak nasıl olur? İyi bir şeyi tanıyan onun iyiliklerinden istifade etmeye çalışır Kötüyü tanıyan kötülüklerden uzak durmaya çalışır Bunlara riayet etmeyenin tanıması yanlış demektir Yılanın sokacağını bilen yılanla oynamaz Aslanın parçalayacağını bilen onun yuvasına giremez Bombanın patlayacağını bilen onu elinde patlatmaz Allahü teâlâyı tanıyan onu sever Onu seven de dinin emirlerini yapar Haramlardan kaçınır Bunlara yani emir ve yasaklarına riayet etmeden ben Allah’ı tanıyorum, Onu seviyorum demek yanlış olur Sevmenin bir tarifi de itaat etmek demektir Sevginin derecesi, itaatteki sürat ile ölçülür
Seyyid Abdülhakim efendi hazretleri buyuruyor ki:
Siz, adem yokluk diyarından, bu varlık âlemine, kendiliğinizden gelmediğiniz gibi, oraya, kendiniz gidemezsiniz Gördüğünüz gözler, işittiğiniz kulaklar, duygu edindiğiniz organlar, düşündüğünüz zekalar, kullandığınız eller ve ayaklar, geçeceğiniz bütün yollar, girip çıktığınız bütün mahaller, hulasa, ruh ve cesedinize bağlı bütün aletler, sistemler, hepsi Allahü teâlânın mülk ve mahlukudur Siz Ondan hiçbir şey gasp edemez, mülk edinemezsiniz! O, hayy ve kayyumdur Yani, görür, bilir, işitir ve her var olan şeyi, her an varlıkta durdurmaktadır Hepsinin idaresinden, hallerinden bir an gafil olmaz Mülkünü kimseye çaldırmaz Emirlerine uymayanların cezasını vermekten de, aciz kalmaz Mesela, Ay’da, Merih’te ve diğer yıldızlarda insan olmadığı gibi, bu Arz küresinde de bulunmasaydı, bir şey lazım gelmezdi Bundan dolayı, büyüklüğünden bir şey eksilmezdi Allahü teâlâ hadisi kudside buyuruyor ki:
(Önce gelenleriniz, sonra gelenleriniz; küçüğünüz, büyüğünüz; dirileriniz, ölüleriniz; insanlarınız, cinleriniz; en mütteki, itaatli kulum gibi olsanız, büyüklüğüm artmaz Aksine olarak, hepiniz, bana karşı duran, Peygamberlerimi aşağı gören, düşmanım gibi olsanız, üluhiyyetimden bir şey eksilmez Allahü teâlâ, sizden ganidir, Ona hiçbiriniz lazım değildir Siz ise, var olmanız için ve varlıkta kalabilmeniz için ve her şeyinizle, hep Ona muhtaçsınız) Müslim
Tarihi inceleyecek olursak, insanların, önlerinde Allahü teâlânın gönderdiği bir rehber olmadan kendi başlarına gittiklerinde, hep yanlış yollara saptıklarını görürüz İnsan, kendisini yaratan büyük kudret sahibinin var olduğunu, aklı sayesinde anladı Fakat ona giden yolu bulamadı
Peygamberleri işitmeyenler, Halıkı, yani yaratıcıyı önce etraflarında aradı Kendilerine en büyük faydası olan güneşi, yaratıcı sandılar ve ona tapmaya başladılar Sonra, büyük tabiat güçlerini, fırtınayı, ateşi, kabaran denizi, yanardağları ve benzerlerini gördükçe bunları yaratıcının yardımcıları zannettiler Her biri için bir suret, alamet yapmaya kalktılar Bundan da putlar doğdu Böylece, çeşitli putlar zuhur etti Bunların gazabından korktular ve onlara kurbanlar kestiler Hatta, insanları bile bu putlara kurban ettiler Her yeni hadise karşısında, putların miktarı da arttı İslamiyet zuhur ettiği zaman Kâbei muazzamada 360 put vardı Kısacası insan, bir, ezeli ve ebedi olan Allahü teâlâyı kendi başına bir türlü tanıyamadı Bugün bile güneşe ve ateşe tapanlar vardır Bunlara şaşmamalı! Çünkü, rehbersiz, karanlıkta doğru yol bulunamaz Kur'anı kerimde mealen buyuruluyor ki:
(Biz, Peygamber göndererek bildirmeden önce azap yapıcı değiliz) İsra 15
Akıl ve din
Sual: Bir arkadaş, “Ben ateist değilim ama, dine inanmak için peygambere ve kutsal kitaba ihtiyaç yoktur İnsan akıl yoluyla Allah’ın varlığını anlar ve Onun emirlerini yerine getirebilir Çünkü aklın yolu birdir diyor Bu mümkün mü?
CEVAP
Hiç mümkün olur mu? O zaman hâşâ, Allahü teâlâ, Peygamberleri ve kitapları lüzumsuz yere mi göndermiş oldu? Allah’ın emirlerinin ne olduğu nereden bilinecek? Mesela en önemlisi iman nedir? İmanın esasları nelerdir? Bu bilinmedikçe nasıl iman edilir ki? Namaz, zekat gibi emirler zaten bilinemez Ama imanı bile bilmek imkansızdır İmanın altı esası bildirilmeden nasıl bilinir ki?
Hatta, insan kendisini de bilemezdi Kimdir, ihtiyacı nedir, saadeti felaketi nededir? Ne yapacak, ne yiyip içecek, niye yaratıldı, başına neler gelecek, bunların hiç birisini bilemezdi Peki, bunları bilemeyen insanın hayvandan ne farkı kalırdı?
Aklın yolu bir olsa idi, dünyadaki insanlar hep aynı inanışa sahip olurlardı
Aklın ermediği şeyler
Sual: (Dini İslam’da aklın ermediği şeyler çoktur Ama akla uymayan bir şey yoktur) deniyor Bir şeye akıl ermezken nasıl akla uygun olur?
CEVAP
Ahiret bilgileri ve Allahü teâlânın beğenip beğenmediği şeyler ve Ona ibadet şekilleri, eğer aklın çerçevesi içinde olsalardı ve akıl ile doğru olarak, bilinebilselerdi, binlerce Peygamberin gönderilmesine gerek kalmazdı Demek ki insan, doğruyu bulmak için, Peygamberlerin yol göstermesine muhtaçtır Ahiret bilgileri ve Allahü teâlânın beğendiği şeyler, akıl ile bilinemez ama, Peygamberler bildirince, bunların selim akla aykırı olmadığı görülür