iltasyazilim
FD Üye
Arkeolojide Kullanılan Yaşlandırma Yöntemleri,
Kazıbilim Yaşlandırma Yöntemleri,
Arkeolojide Kullanılan Yaşlandırma Yöntemleri Hakkında
Radyoaktif Yöntemler
Radyoaktif Olmayan Yöntemler
RADYOAKTİF YÖNTEMLER
A) RADYOAKTİF PARÇALANMAYA DAYANAN YÖNTEMLER
1C14 Yöntemi
2Potasyum Argon Yöntemi
3Fizyon İzleri Yöntemi
B) RADYOAKTİVİTEDEN DOLAYI ÇIKAN ENERJİNİN BİRİKİMİNE DAYANAN YÖNTEMLER
1Termolüminesans Yöntemi
2Elektron Spin Rezonans Yöntemi
RADYOAKTİF OLMAYAN YÖNTEMLER
A) ARALIKSIZ DOĞAL VE KİMYASAL DEĞİŞİMLERE DAYANAN YÖNTEMLER
1Manyetik Alan Değişimi Yöntemi
2Resamizasyon Yöntemi
3Uranyum Florin Yöntemi
4Obsidiyen Hidrasyonu
B) DOĞAL RİTMİK OLAYLARA DAYANAN YÖNTEMLER
1Dendrokronoloji Yöntemi
2Varv Yöntemi
RADYOAKTİF YÖNTEMLER
A) RADYOAKTİF PARÇALANMAYA DAYANAN YÖNTEMLER
C14 YÖNTEMİ
Bir elementin kimyasal tepki bildiren en ufak parçasına atom denir Atomda iki kısım bulunur (+) elektrik yüklü çekirdek proton ve (–) elektrik yüklü nötron çoğunlukla çekirdekte proton ve nötron sayıları birbirine eşittir Ancak çekirdek içinde bu sayıların birbirine eşit olmadığı durumlarda vardır Bu değişiklik çekirdekli atomlara izotop denilir
İzotoplar o elementin radyoaktif olmasını sağlarlar Radyoaktif elementler belli bir zaman geçince parçalanmaya başlayıp değişikliğe uğrarlar Atmosferin üstteki kısımlarında yoğun bir şekilde kozmik ışınlar bulunmaktadır Bunlar yalnızca atom çekirdeklerinden oluşan parçacık karakterli ışınlardır Yani kozmik ışınlar yüksek enerji yüklü atom parçacıklarıdır Bu parçacıklar yeryüzüne ışık hızında ve ışık demetleri halinde inerler Atmosfere girmeye çalışan kozmik ışınlar yarattıkları nötronlar aracılığı ile radyo karbonun yerkürede var olmasına niçin olmaktadır Bu Nedenle oluşan radyo karbon kısa sürede oksijen ile birleşip karbondioksit, CO2, gazına dönüşür ve bütün atmosfere dağılır Buradan da bitki ve hayvanlardan oluşan canlılar evrenine, okyanuslara geçerek öteki karbon izotopları C12 ve C13 ile birlikte bütün organik maddelerin yapısında varolmaya ve emilime başlarlar Bir bitkinin ölümü ile birlikte bitkinin bünyesinde özümleme ve varolan radyoaktif C14 izotopları belli bir zaman daha sonra dağılmaya ve radyoaktivitelerini muhakkak oranda yitirmeye başlarlar
Radyoaktivitenin tamamen kaybolması için geçen süreye yarı ömür denilmektedir Bu usul ile C14 ’te yer alan radyoaktivitenin yarısını sıradan olarak (+) 30 yılda kaybedeceği hesaplanmıştır Bu sayım C14 miktarı tükeninceye kadar devam eder Ölü organik maddelerdeki C14 atomunun çözülmesi temeline dayandırılan bu yöntemle 3040 bin takvim bir vakit dilimini yaşlandırmak mümkündür
C14 analizi odun, kömür, tahta vb selülozik maddeler, turba artıkları, deniz hayvanlarının iskelet ve kavkıları, kemik parçaları, bez artıkları, yapraklar , polenler, ceviz, fındık gibi kabuklu yiyecekler , bunların içleri, tahıllar, karbonhidratlar, tüm organik sıvılar, hayvan derisi ve kalkerli toprak gibi maddelerden alınan örneklerle ölçebilmektedir Bir maddenin içinde ne dek fazla karbon bulunursa analizi içinde öyle layık taşımaktadır Bu maddelerden örnekler toplanırken özellikle nasıl bir çevreden alındığına uyarı edilmelidir Suların karbonatlı, toprakların asitçe zengin olduğu yerlerden örnekler alınması dürüst değildir Çünkü aldığımız örneklerde ki karbon değerlerinin artmasına sebep olup yanlış bir yaş tayini yapmamıza neden olur
POTASYUM ARGON YÖNTEMİ
Bu yöntemle tarihleme işi C14 yöntemi ile aynıdır Potasyum Argon yöntemi ile tarihlendirme bir volkanik kayacın patlaması esnasında kayaçta daha önce mevcut gaz halinde bulunan argonun yüksek sıcaklıktan nedeniyle kayayı terk etmesi esasına dayanmaktadır sonra potasyumun parçalanmasıyla oluşan argon gazı ölçülerek volkanik oluşumun tarihini saptamak mümkün olmaktadır Bu yöntem bir uçtan bir uca yaşı 100000 yıldan daha artı olan örnekler tarihlendirilebilmektedir
FİZYON İZLERİ YÖNTEMİ
Uranyum 238 ’in kendiliğinden fizyona uğraması (ışır saçar durumda olması) sonunda meydana gelen yüksek enerjili parçacıkların kristalimsi yapılarda ve camlarda iz bırakması esasına dayanmaktadır Yaşı asgari 20000 sene olan volkanik oluşumları tarihlendirmede kullanılır Bu yöntemi sırça, obsidiyen aletler ve seramik eşyaya göstermek mümkündür
B) RADYOAKTİVİTEDEN DOLAYI ÇIKAN ENERJİNİN BİRİKİMİNE DAYANAN YÖNTEMLER
TERMOLÜMİNESANS YÖNTEMİ (TL)
Bu yöntem her ne değin radyoaktif bir usul değilse de radyoaktif yöntemler arasında sayılmasının nedeni radyoaktif dağılma sonunda çıkan enerjinin minerallerde birikebilme özelliğindendir İşte minerallerde biriken bu enerji o mineral ısıtıldığında ışık olarak kendini göstermektedirÇıkan ışık miktarı maddenin biriktirdiği radyasyon enerjisi miktarına bağlıdır Ne dek çok enerji birikirse o kadar çok ışık çıkar Hiç enerji birikmemiş ise, ya da biriken enerji herhangi bir nedenle, örneğin ısınma ile, boşalmış ise, doğal olarak hiç ışık görünmeyecek yani hiç TL olmayacaktır Yani TL, maddenin etkileştiği toplam radyasyon miktarı (dozu) sonucunda biriken enerjinin ve bu enerjinin birikmesi için geçen sürenin dolaylı bir ölçüsüdür
Bu usul keramik, pişmiş tuğla, yanmış çakmaktaşı ,obsidyen, volkanik, kül, meteor, curuf, sarkıt ve dikit gibi kalsit oluşumları ve sanki inorganik obje ve malzemelerin için yerinde bir yöntemdir
ELEKTRON SPIN REZONANS (ESR)
Kristal yapıda biriken enerjinin ortaya çıkarılması esasına dayanan bir başka yöntemde Elektron Spin Rezonans yöntemidir Radyoaktif parçacıkların taşıdığı enerji kristal yapı içinde fakat elektronları tabi bulundukları yerden koparırlar Koparılan bu elektronların sayısını manyetik alan uygulayarak atamak mümkündür Uzun zamandır yaş tayininde kullanıla gelen bu gruptaki termolüminesans (TL) yöntemiyle benzer prensibi paylaşmasına rağmen ESR yönteminin TL yöntemine kadar bazı üstünlükleri vardır Bunlar şöyle sıralanabilir: Ölçüm esnasında ESR merkezleri bozulmadığı için ölçü istenilen sayıda benzer örnekle tekrarlanabilir ESR yüzeysel olaylara karşı daha eksik aklıselim olduğu için kullanılan maddenin taneciklerinin belirtilmiş bir büyüklükte olma şartı yoktur Örnek hazırlama ve oda sıcaklığında ölçü alma işlemleri daha kolaydır Tekstil vs gibi organik maddelerin incelenmesinde de bu yöntem başarı ile kullanılmaktadır
RADYOAKTİF OLMAYAN YÖNTEMLER
A) KESINTISIZ DOĞAL VE KİMYASAL DEĞİŞİMLERE DAYANAN YÖNTEMLER
MANYETİK ALAN DEĞİŞİMİ YÖNTEMİ
Kayaç veya kil 700 derecenin üzerinde ısıtılıp soğumaya bırakıldığında yerin manyetik alanından dolayı kendi içlerindeki minik mıknatısların herkes daimi bir mıknatıslık kazanır Bu mıknatıslığın yönü cismin soğuması sırasında ama yerin manyetik alanı doğrultusundadır Yerin manyetik alan doğrultusu ise zaman içinde değiştiğinden bu yöntemle cisimlerde oysa mıknatıs yönü ile yerin mıknatıs yönü arasında ancak açıklığın oluşabilmesi için zorunlu olan zaman süresi hesap edilebilir Bu yöntemi ama fırınlanmış ya da çeşitli nedenlerle ısıyla karşısında karşıya kalmış kayaç ve seramiğe kullanmak mümkündür
AMİNO ASİT RESAMİZASYONU
Amino asit resamizasyonu, C14 gibi eski kalıntı kemiklere aracısız olarak uygulanan bir tarihleme metodudur ve paleoantropoji de hominidlerin erken evrim aşamalarında kullanılabilmektedir Bu tarihleme metodunun prensibi; optik etkinliği olan maddelerin, optik etkinliği olmayan maddelere dönüşmesidir ve teknik olarak resamizasyon süreci optikfaal maddenin, inaktif madde haline dönüşmesine bağımlıdır Bütün yaşayan canlıların proteinlerinde (L ) amino asitler vardır ve ölümünden uzun bir vakit sonradan tüm ( L ) amino asitler (glycine hariç) resamizasyon denilen değişime uğrarlar ve proteinsiz (D)amino asit haline dönüşürler ( L ) ile (D) arasında oran zamanla artar İşte eski kalıntı kemiklerde bu artışın hesaplanması bize sene olarak bir kronolojik ölçü verebilmektedirBu metodla yaklaşık 100000 sene eskiye yaşlandırma gerçekleştirmek olası olmakla birlikte; eski kalıntı kemiklerdeki amino asitler, ısı, iklim değişmeleri, toprağın PH oranı gibi faktörlerden etkilendiği için araştırıcılar göre, ihtiyatla kullanılması gerektiği önerilmektedir Bu yöntem evvelden yaşı öteki yöntemlerle saptanmış örnekleri doğrulamak sureti ile emin bir kazı yeri için görece tarihlendirme yapılmasını gerçekleştirir
URANYUM VE FLORİN YÖNTEMİ
Radyoaktif minerallerin zamanla bozulup yeni elementlere dönüşmesi için geçmesi gereken sürenin hesaplanması esasına dayanır 3 milyon yıllık süreyi bu yöntemle ihtiyarlamak mümkündür Yer altı sularında yer alan uranyum ve florin kemiklerde ve fosforlu mineraller içinde zamanla birikir Bu birikimin hızı kemiğin civarında fakat yer altı sularında bulunan uranyum ve florin miktarına bağlıdır dahası kemiklerde ama proteinlerin zamanla değil olmasına paralel olarak kemik içinde fakat azot miktarında azalma gözlenir İşte bu azalma miktarı çevre sıcaklığına ve nem ’e kadar değişmektedir Bulunan örnekler içinde fakat florin ve azot miktarları ölçülerek belirtilmiş bir kazıda ayrı tabakalarda fakat örneklerin görece yaşlandırılması işine yarar
OBSİDİEN HİDRASYON YÖNTEMİ
Obsidienden yapılan aletlerde tarihlendirme de kullanılmaktadır Yeni açılmış bir obsidien yüzeyinin su kaparak hidrasyona uğraması ve bu hidrasyonun zamanla obsidien içinde ilerlemesinden yararlanılmaktadır Bu hız çevre sıcaklığına ve obsidienin cinsine bağlıdır Be nedenle muhakkak bir cins obsidien ve kesin bir sıcaklık bölgesi için hidrasyon hızı, yaşı başka tarihlendirme yöntemleriyle saptanmış örnekler kullanılarak görev edilir Fakat bu şekilde mutlak bir tarihlendirme yöntemi olarak kullanılabilir Hidrasyonun belli bir zamandan sonra düzgünlüğünü kaybetmesi sebebiyle bu yöntemle azami 60000 yıl geriye doğru gitmek mümkündür
B) DOĞAL RİTMİK OLAYLARA DAYANAN YÖNTEMLER
DENDROKRONOLOJİ YÖNTEMİ
Kesilmiş ağaç parçalarında ancak halkaların belirlenmiş bir teknikle sayılarak o ağacın yaşının saptanması amacıyla kullanılmaktadır Modern dendrokronoloji yöntemiyle asgari 2000 ile 3000 yıllık arkeolojik yaşlandırma gerçekleştirmek mümkündür
Dendrokronoloji ; ağaçların büyürken geride bıraktıkları halkaların belirtilen bir teknikle sayılmasına dayanmaktadır Bu halkalar uyumlu mevsim değişmeleri gösteren yani düzenli ilkbahar, yaz, sonbahar, kış mevsimlerini belirten bir kurak, bir yağışlı iklim değişmelerinin birbirini izlemeleri sonucunda ortaya meydana çıkan istikrarlı iklim bölgelerinde yaşamış ağaçlarda görülür Kural olarak ağaç gövdelerinde her sene bir halka oluşmaktadır Bu yıllık halkalar ağacın yaşlanmış hücre kısmı ile dış kabuk arasında oluşan ve kambilium denilen hücreler tarafından meydana getirilir İlkbahar mevsiminde ağaçlara su yürüdüğünde halkalar iri ve aralıklı, sonbahara dönüldüğünde ise ağaca eklenen hücreler boyca ufak ve çeperleri de sıktır Halkaların kalınlığı iklime ve ağaçların yaşına tarafından değişmektedir Açık renkle başlayıp koyu bir bölge ile muhakkak bir çizgi halinde sonuçlanan her bir halka 1 yılı gösterir Dürüst bir tarihlendirme için bu yaşlandırma yöntemi tek bir ağaç ile yapılmaz benzer bölgeden bir fazla ağaçtan alınan örneklerle yapılmaktadır Bir ağacın kesim yılı biliniyorsa ağacın enine bir kesit alınıp yüzeyi parlatılır Kabuktan merkeze doğru halkalar sayılarak ağacın yaşı ve hangi halkanın hangi yıla ait olduğu saptama edilir
Dikkat edilmesi gereken her ağacın yaşlandırmaya uygun olmadığıdır Ağaç iklim etmenlerinden uzaktan olmalı, büyüdüğü yerde yer altı ve yerüstü kaynaklardan uzaktan olmalıdır, gövdesinde bere, yara, hastalık, sıyrık, indirilmiş olmamalıdır Hücreli yapısı korunmuş olmalı, açıkça belirlenmiş olan halkalara sahip olmalı, ağaçtan yararlanmış yerli bir topluluğun bu buluntu uygun yaşayan olması gerekirlidir Dendrokronoloji keza kazıbilimsel eserlerin tarihlendirilmesi, ayrıca geçmiş yıllarda fakat iklim koşullarının incelenmesi, keza de C14 tarihlendirilmesinin düzeltilmesine ihtimal vermesi bakımından fazla faydalı bir tarihlendirme yöntemidir
VARV YÖNTEMİ
Buzullar çekilirken veya iklim biraz yumuşamaya başlarken buzullar erimeye başladıklarında çukur alanlarda her yıl ahenkli olarak bir tedarik kil tortusu oluşmaktadır Çoğunlukla bu killer göl tabanları üstünde tabakalaşmaya başlarlar her sene bu tabakalaşma olayları uyumlu olarak tekrarlanır ve emin bir kalınlığa ulaşır sonra bu tabakaların içinde biriktirdiği buzul önü barajlarında ama su buharlaşınca yani bu baraj gölleri kuruyunca tabanda biriken kil tabakaları açığa çıkar Bu biriken kil tabakaları fazla ince bir şart gösterirler her tabakanın kalınlığı birkaç mm ile birkaç cm arasında değişmektedir İşte bu ince tabakaların sayılması ile muhakkak bir yörede buzulların o yörede çekilme tarihleri ortaya konulmuş olunur Bu usul ile paleolitiğin sonu ile demir çağının başlangıcına değin olan 15000 yıllık bir süreyi yaşlandırabiliriz
Alıntı *
Kazıbilim Yaşlandırma Yöntemleri,
Arkeolojide Kullanılan Yaşlandırma Yöntemleri Hakkında
Radyoaktif Yöntemler
Radyoaktif Olmayan Yöntemler
RADYOAKTİF YÖNTEMLER
A) RADYOAKTİF PARÇALANMAYA DAYANAN YÖNTEMLER
1C14 Yöntemi
2Potasyum Argon Yöntemi
3Fizyon İzleri Yöntemi
B) RADYOAKTİVİTEDEN DOLAYI ÇIKAN ENERJİNİN BİRİKİMİNE DAYANAN YÖNTEMLER
1Termolüminesans Yöntemi
2Elektron Spin Rezonans Yöntemi
RADYOAKTİF OLMAYAN YÖNTEMLER
A) ARALIKSIZ DOĞAL VE KİMYASAL DEĞİŞİMLERE DAYANAN YÖNTEMLER
1Manyetik Alan Değişimi Yöntemi
2Resamizasyon Yöntemi
3Uranyum Florin Yöntemi
4Obsidiyen Hidrasyonu
B) DOĞAL RİTMİK OLAYLARA DAYANAN YÖNTEMLER
1Dendrokronoloji Yöntemi
2Varv Yöntemi
RADYOAKTİF YÖNTEMLER
A) RADYOAKTİF PARÇALANMAYA DAYANAN YÖNTEMLER
C14 YÖNTEMİ
Bir elementin kimyasal tepki bildiren en ufak parçasına atom denir Atomda iki kısım bulunur (+) elektrik yüklü çekirdek proton ve (–) elektrik yüklü nötron çoğunlukla çekirdekte proton ve nötron sayıları birbirine eşittir Ancak çekirdek içinde bu sayıların birbirine eşit olmadığı durumlarda vardır Bu değişiklik çekirdekli atomlara izotop denilir
İzotoplar o elementin radyoaktif olmasını sağlarlar Radyoaktif elementler belli bir zaman geçince parçalanmaya başlayıp değişikliğe uğrarlar Atmosferin üstteki kısımlarında yoğun bir şekilde kozmik ışınlar bulunmaktadır Bunlar yalnızca atom çekirdeklerinden oluşan parçacık karakterli ışınlardır Yani kozmik ışınlar yüksek enerji yüklü atom parçacıklarıdır Bu parçacıklar yeryüzüne ışık hızında ve ışık demetleri halinde inerler Atmosfere girmeye çalışan kozmik ışınlar yarattıkları nötronlar aracılığı ile radyo karbonun yerkürede var olmasına niçin olmaktadır Bu Nedenle oluşan radyo karbon kısa sürede oksijen ile birleşip karbondioksit, CO2, gazına dönüşür ve bütün atmosfere dağılır Buradan da bitki ve hayvanlardan oluşan canlılar evrenine, okyanuslara geçerek öteki karbon izotopları C12 ve C13 ile birlikte bütün organik maddelerin yapısında varolmaya ve emilime başlarlar Bir bitkinin ölümü ile birlikte bitkinin bünyesinde özümleme ve varolan radyoaktif C14 izotopları belli bir zaman daha sonra dağılmaya ve radyoaktivitelerini muhakkak oranda yitirmeye başlarlar
Radyoaktivitenin tamamen kaybolması için geçen süreye yarı ömür denilmektedir Bu usul ile C14 ’te yer alan radyoaktivitenin yarısını sıradan olarak (+) 30 yılda kaybedeceği hesaplanmıştır Bu sayım C14 miktarı tükeninceye kadar devam eder Ölü organik maddelerdeki C14 atomunun çözülmesi temeline dayandırılan bu yöntemle 3040 bin takvim bir vakit dilimini yaşlandırmak mümkündür
C14 analizi odun, kömür, tahta vb selülozik maddeler, turba artıkları, deniz hayvanlarının iskelet ve kavkıları, kemik parçaları, bez artıkları, yapraklar , polenler, ceviz, fındık gibi kabuklu yiyecekler , bunların içleri, tahıllar, karbonhidratlar, tüm organik sıvılar, hayvan derisi ve kalkerli toprak gibi maddelerden alınan örneklerle ölçebilmektedir Bir maddenin içinde ne dek fazla karbon bulunursa analizi içinde öyle layık taşımaktadır Bu maddelerden örnekler toplanırken özellikle nasıl bir çevreden alındığına uyarı edilmelidir Suların karbonatlı, toprakların asitçe zengin olduğu yerlerden örnekler alınması dürüst değildir Çünkü aldığımız örneklerde ki karbon değerlerinin artmasına sebep olup yanlış bir yaş tayini yapmamıza neden olur
POTASYUM ARGON YÖNTEMİ
Bu yöntemle tarihleme işi C14 yöntemi ile aynıdır Potasyum Argon yöntemi ile tarihlendirme bir volkanik kayacın patlaması esnasında kayaçta daha önce mevcut gaz halinde bulunan argonun yüksek sıcaklıktan nedeniyle kayayı terk etmesi esasına dayanmaktadır sonra potasyumun parçalanmasıyla oluşan argon gazı ölçülerek volkanik oluşumun tarihini saptamak mümkün olmaktadır Bu yöntem bir uçtan bir uca yaşı 100000 yıldan daha artı olan örnekler tarihlendirilebilmektedir
FİZYON İZLERİ YÖNTEMİ
Uranyum 238 ’in kendiliğinden fizyona uğraması (ışır saçar durumda olması) sonunda meydana gelen yüksek enerjili parçacıkların kristalimsi yapılarda ve camlarda iz bırakması esasına dayanmaktadır Yaşı asgari 20000 sene olan volkanik oluşumları tarihlendirmede kullanılır Bu yöntemi sırça, obsidiyen aletler ve seramik eşyaya göstermek mümkündür
B) RADYOAKTİVİTEDEN DOLAYI ÇIKAN ENERJİNİN BİRİKİMİNE DAYANAN YÖNTEMLER
TERMOLÜMİNESANS YÖNTEMİ (TL)
Bu yöntem her ne değin radyoaktif bir usul değilse de radyoaktif yöntemler arasında sayılmasının nedeni radyoaktif dağılma sonunda çıkan enerjinin minerallerde birikebilme özelliğindendir İşte minerallerde biriken bu enerji o mineral ısıtıldığında ışık olarak kendini göstermektedirÇıkan ışık miktarı maddenin biriktirdiği radyasyon enerjisi miktarına bağlıdır Ne dek çok enerji birikirse o kadar çok ışık çıkar Hiç enerji birikmemiş ise, ya da biriken enerji herhangi bir nedenle, örneğin ısınma ile, boşalmış ise, doğal olarak hiç ışık görünmeyecek yani hiç TL olmayacaktır Yani TL, maddenin etkileştiği toplam radyasyon miktarı (dozu) sonucunda biriken enerjinin ve bu enerjinin birikmesi için geçen sürenin dolaylı bir ölçüsüdür
Bu usul keramik, pişmiş tuğla, yanmış çakmaktaşı ,obsidyen, volkanik, kül, meteor, curuf, sarkıt ve dikit gibi kalsit oluşumları ve sanki inorganik obje ve malzemelerin için yerinde bir yöntemdir
ELEKTRON SPIN REZONANS (ESR)
Kristal yapıda biriken enerjinin ortaya çıkarılması esasına dayanan bir başka yöntemde Elektron Spin Rezonans yöntemidir Radyoaktif parçacıkların taşıdığı enerji kristal yapı içinde fakat elektronları tabi bulundukları yerden koparırlar Koparılan bu elektronların sayısını manyetik alan uygulayarak atamak mümkündür Uzun zamandır yaş tayininde kullanıla gelen bu gruptaki termolüminesans (TL) yöntemiyle benzer prensibi paylaşmasına rağmen ESR yönteminin TL yöntemine kadar bazı üstünlükleri vardır Bunlar şöyle sıralanabilir: Ölçüm esnasında ESR merkezleri bozulmadığı için ölçü istenilen sayıda benzer örnekle tekrarlanabilir ESR yüzeysel olaylara karşı daha eksik aklıselim olduğu için kullanılan maddenin taneciklerinin belirtilmiş bir büyüklükte olma şartı yoktur Örnek hazırlama ve oda sıcaklığında ölçü alma işlemleri daha kolaydır Tekstil vs gibi organik maddelerin incelenmesinde de bu yöntem başarı ile kullanılmaktadır
RADYOAKTİF OLMAYAN YÖNTEMLER
A) KESINTISIZ DOĞAL VE KİMYASAL DEĞİŞİMLERE DAYANAN YÖNTEMLER
MANYETİK ALAN DEĞİŞİMİ YÖNTEMİ
Kayaç veya kil 700 derecenin üzerinde ısıtılıp soğumaya bırakıldığında yerin manyetik alanından dolayı kendi içlerindeki minik mıknatısların herkes daimi bir mıknatıslık kazanır Bu mıknatıslığın yönü cismin soğuması sırasında ama yerin manyetik alanı doğrultusundadır Yerin manyetik alan doğrultusu ise zaman içinde değiştiğinden bu yöntemle cisimlerde oysa mıknatıs yönü ile yerin mıknatıs yönü arasında ancak açıklığın oluşabilmesi için zorunlu olan zaman süresi hesap edilebilir Bu yöntemi ama fırınlanmış ya da çeşitli nedenlerle ısıyla karşısında karşıya kalmış kayaç ve seramiğe kullanmak mümkündür
AMİNO ASİT RESAMİZASYONU
Amino asit resamizasyonu, C14 gibi eski kalıntı kemiklere aracısız olarak uygulanan bir tarihleme metodudur ve paleoantropoji de hominidlerin erken evrim aşamalarında kullanılabilmektedir Bu tarihleme metodunun prensibi; optik etkinliği olan maddelerin, optik etkinliği olmayan maddelere dönüşmesidir ve teknik olarak resamizasyon süreci optikfaal maddenin, inaktif madde haline dönüşmesine bağımlıdır Bütün yaşayan canlıların proteinlerinde (L ) amino asitler vardır ve ölümünden uzun bir vakit sonradan tüm ( L ) amino asitler (glycine hariç) resamizasyon denilen değişime uğrarlar ve proteinsiz (D)amino asit haline dönüşürler ( L ) ile (D) arasında oran zamanla artar İşte eski kalıntı kemiklerde bu artışın hesaplanması bize sene olarak bir kronolojik ölçü verebilmektedirBu metodla yaklaşık 100000 sene eskiye yaşlandırma gerçekleştirmek olası olmakla birlikte; eski kalıntı kemiklerdeki amino asitler, ısı, iklim değişmeleri, toprağın PH oranı gibi faktörlerden etkilendiği için araştırıcılar göre, ihtiyatla kullanılması gerektiği önerilmektedir Bu yöntem evvelden yaşı öteki yöntemlerle saptanmış örnekleri doğrulamak sureti ile emin bir kazı yeri için görece tarihlendirme yapılmasını gerçekleştirir
URANYUM VE FLORİN YÖNTEMİ
Radyoaktif minerallerin zamanla bozulup yeni elementlere dönüşmesi için geçmesi gereken sürenin hesaplanması esasına dayanır 3 milyon yıllık süreyi bu yöntemle ihtiyarlamak mümkündür Yer altı sularında yer alan uranyum ve florin kemiklerde ve fosforlu mineraller içinde zamanla birikir Bu birikimin hızı kemiğin civarında fakat yer altı sularında bulunan uranyum ve florin miktarına bağlıdır dahası kemiklerde ama proteinlerin zamanla değil olmasına paralel olarak kemik içinde fakat azot miktarında azalma gözlenir İşte bu azalma miktarı çevre sıcaklığına ve nem ’e kadar değişmektedir Bulunan örnekler içinde fakat florin ve azot miktarları ölçülerek belirtilmiş bir kazıda ayrı tabakalarda fakat örneklerin görece yaşlandırılması işine yarar
OBSİDİEN HİDRASYON YÖNTEMİ
Obsidienden yapılan aletlerde tarihlendirme de kullanılmaktadır Yeni açılmış bir obsidien yüzeyinin su kaparak hidrasyona uğraması ve bu hidrasyonun zamanla obsidien içinde ilerlemesinden yararlanılmaktadır Bu hız çevre sıcaklığına ve obsidienin cinsine bağlıdır Be nedenle muhakkak bir cins obsidien ve kesin bir sıcaklık bölgesi için hidrasyon hızı, yaşı başka tarihlendirme yöntemleriyle saptanmış örnekler kullanılarak görev edilir Fakat bu şekilde mutlak bir tarihlendirme yöntemi olarak kullanılabilir Hidrasyonun belli bir zamandan sonra düzgünlüğünü kaybetmesi sebebiyle bu yöntemle azami 60000 yıl geriye doğru gitmek mümkündür
B) DOĞAL RİTMİK OLAYLARA DAYANAN YÖNTEMLER
DENDROKRONOLOJİ YÖNTEMİ
Kesilmiş ağaç parçalarında ancak halkaların belirlenmiş bir teknikle sayılarak o ağacın yaşının saptanması amacıyla kullanılmaktadır Modern dendrokronoloji yöntemiyle asgari 2000 ile 3000 yıllık arkeolojik yaşlandırma gerçekleştirmek mümkündür
Dendrokronoloji ; ağaçların büyürken geride bıraktıkları halkaların belirtilen bir teknikle sayılmasına dayanmaktadır Bu halkalar uyumlu mevsim değişmeleri gösteren yani düzenli ilkbahar, yaz, sonbahar, kış mevsimlerini belirten bir kurak, bir yağışlı iklim değişmelerinin birbirini izlemeleri sonucunda ortaya meydana çıkan istikrarlı iklim bölgelerinde yaşamış ağaçlarda görülür Kural olarak ağaç gövdelerinde her sene bir halka oluşmaktadır Bu yıllık halkalar ağacın yaşlanmış hücre kısmı ile dış kabuk arasında oluşan ve kambilium denilen hücreler tarafından meydana getirilir İlkbahar mevsiminde ağaçlara su yürüdüğünde halkalar iri ve aralıklı, sonbahara dönüldüğünde ise ağaca eklenen hücreler boyca ufak ve çeperleri de sıktır Halkaların kalınlığı iklime ve ağaçların yaşına tarafından değişmektedir Açık renkle başlayıp koyu bir bölge ile muhakkak bir çizgi halinde sonuçlanan her bir halka 1 yılı gösterir Dürüst bir tarihlendirme için bu yaşlandırma yöntemi tek bir ağaç ile yapılmaz benzer bölgeden bir fazla ağaçtan alınan örneklerle yapılmaktadır Bir ağacın kesim yılı biliniyorsa ağacın enine bir kesit alınıp yüzeyi parlatılır Kabuktan merkeze doğru halkalar sayılarak ağacın yaşı ve hangi halkanın hangi yıla ait olduğu saptama edilir
Dikkat edilmesi gereken her ağacın yaşlandırmaya uygun olmadığıdır Ağaç iklim etmenlerinden uzaktan olmalı, büyüdüğü yerde yer altı ve yerüstü kaynaklardan uzaktan olmalıdır, gövdesinde bere, yara, hastalık, sıyrık, indirilmiş olmamalıdır Hücreli yapısı korunmuş olmalı, açıkça belirlenmiş olan halkalara sahip olmalı, ağaçtan yararlanmış yerli bir topluluğun bu buluntu uygun yaşayan olması gerekirlidir Dendrokronoloji keza kazıbilimsel eserlerin tarihlendirilmesi, ayrıca geçmiş yıllarda fakat iklim koşullarının incelenmesi, keza de C14 tarihlendirilmesinin düzeltilmesine ihtimal vermesi bakımından fazla faydalı bir tarihlendirme yöntemidir
VARV YÖNTEMİ
Buzullar çekilirken veya iklim biraz yumuşamaya başlarken buzullar erimeye başladıklarında çukur alanlarda her yıl ahenkli olarak bir tedarik kil tortusu oluşmaktadır Çoğunlukla bu killer göl tabanları üstünde tabakalaşmaya başlarlar her sene bu tabakalaşma olayları uyumlu olarak tekrarlanır ve emin bir kalınlığa ulaşır sonra bu tabakaların içinde biriktirdiği buzul önü barajlarında ama su buharlaşınca yani bu baraj gölleri kuruyunca tabanda biriken kil tabakaları açığa çıkar Bu biriken kil tabakaları fazla ince bir şart gösterirler her tabakanın kalınlığı birkaç mm ile birkaç cm arasında değişmektedir İşte bu ince tabakaların sayılması ile muhakkak bir yörede buzulların o yörede çekilme tarihleri ortaya konulmuş olunur Bu usul ile paleolitiğin sonu ile demir çağının başlangıcına değin olan 15000 yıllık bir süreyi yaşlandırabiliriz
Alıntı *